Kitabın Adı : Vanilya Kokulu Mektuplar
Kitabın Yazarı : Sevim Ak
Kitabın Özeti :
Hikaye eylül ayında başlıyor. Kıymık dedektifliğe meraklı bir çocuktur. Günlerin kısalmasından dolayı gökyüzünde olduğunu düşündüğü terziyi suçlamaktadır. Kıymık anneannesini hiç sevmemektedir. Gecelerin uzun olmasını sevmemesinin nedeni de anneannesiyle fazla vakit geçirecek olmasıymış.
Kıymık 11 yaşındadır. Sınıfındaki en hızlı ve düzgün okuyan çocuktur. Kızıl sarı saçlı, çilli, kısa boylu, okulun borazancıbaşısı, tek çocuk, tek torundur. Annesi ve babası ayrıldığı için ona bir süreliğine anneannesi bakmaktadır. Anneannesi biraz cimriymiş. Aneannesinin adı Körpegül’dür. Annesi gül fidanı ekerken doğduğu için bu adı koymuşlar. 60 yaşına henüz basmamış. Sadece sağlık haberlerini okumak için gazete alıyormuş.
Kıymık bir sabah, gazetede felçli bir adama kitap okuyacak birinin arandığını okuyor. Bu işin tam kendine göre olduğunu düşünüyor. Kazandığı parayla da Baldudak’ı sinemaya götürmeyi planlıyor. Baldudak sınıftaki en güzel kızmış. Sarı dalgalı saçlı, pembe yanaklı, iri mavi gözlü, şişmanca bir kızmış. Sinemayı da çok severmiş.
Kıymık bir gün okul çıkışı ilanda yazan adrese gitmiş. İçeri girdiğinde kafası önüne düşmüş bir adam görmüş. Onun öldürüldüğünü sanıp kaçmaya çalışırken kapı eşiğinde düşmüş. Adam gürültüden uyanıp onunla konuşunca öldürülmediğini, uyuduğunu anlamış. Yaşlı adam kitap okuma işini Kıymık’a vermiş. Kıymık her gün okuldan sonra ona 1 saat kitap okuyacakmış. Yaşlı adamın adı Bay Tırtır’mış. Zayıf, köşeli yüzü, kalın kara çerçeveli gözlüğü, uzun beyaz saçları varmış.
Kıymık kitap okumayı çok seviyormuş. Bay Tırtır kütüphanesinden okumak için istediği kitabı alabileceğini söyleyince Kıymık “Alis Harikalar Ülkesinde” adlı kitabı seçmiş. Bay Tırtır, Kıymık’a bir hafta önce evlenen bir oğlu olduğunu söyler. Oğlu bitişikteki evde oturuyormuş. Bay Tırtır felçliymiş. 4 ay önce felç geçirmiş. Emekli olmadan önce balıkçılık yapıyormuş. Annesi onu denizde doğurmuş. Zamanını balıkçı arkadaşlarıyla konuşarak, balık ağlarını onararak ve şiir yazarak geçiriyormuş. Kıymık, Bay Tırtır’ı karşı balkonlarındaki kanadı kırık saka kuşuna benzetir.
Bay Güleryüz yaklaşık 30 yıldır postacılık yapmaktadır. Kıymık’a 30 yıl önce Paris’ten dedesine atılmış bir mektup getiriyor. Ama Kıymık’ın dedesi 8 yıl önce ölmüş. Bu mektup bir masalmış. Bu masal “Aaa! Kral’a bak!” diye başlıyormuş.
Aaa! Kral’a Bak!
Bolluk içinde yaşayan bir ülkenin bir kralı varmış. Bu kralın çok önemli bir sorunu varmış. Rüya göremiyor ve hayal kuramıyormuş. Bunu bir gün kraliçeye de söylemiş. Ancak kraliçe umursamaz bir tavırla kendisinin de düş göremediğini bunu dert etmemesini söylemiş. Kral bu konuda akıl hocasına da danışmış. O da bütün düşlerini gerçekleştirdiği için düş göremediğini söylemiş. Kral, kraliçeye bir mektup bırakıp hizmetçilerin eski elbiselerini giyip bir gece saraydan çıkmış. Sarayın papağanı da onu izliyormuş. Kral yürüyerek bir çöplüğe varmış. Çöplükte kediler uyuyormuş. Onlarla beraber uyumak istemiş ama başaramamış. Yola devam edince eğlenen bir grup genç görmüş. Oradaki bir kız, şarkıcının düşlerinin prensi olduğunu söylemiş. Yola devam eden kralın önüne hayal ederek rengarenk çiçekleri bir mantara saplayarak ağaç yapan bir çiçekçi çıkmış. Sonra da rüyasında arkadaşının yazdığı mektubu postacının getirmesini bekleyen bir çocuk görmüş. Kral herkesin düş görebildiğini fark etmiş. Bir kahve salonuna girmiş. Oturunca karşıdaki evin bodrumunda bir kızın durmadan yazı yazdığını görmüş. Kahveciye sorunca o kızın hayallerini yazdığını öğrenmiş. hemen kızın evine gitmiş. Kral kızla konuştuktan sonra hediye ettiği kitabı da alıp bir daha ortalarda görünmemiş. Kız ona Leonardo Da Vinci’den de bahsetmiş. Hayal ederek uçuş kanatlarını ilk çizenin o olduğunu söylemiş. Bir gün kral bu kızın kapısının önüne çiçeklerden yapılmış bir kalp bırakmış. Kral yıllar sonra “Sokak Kedileri” ismiyle tanınan bir müzik grubunda saksafon çalıyormuş.
Bu masalı okuduktan sonra Kıymık kralın duvarda belirdiğini görmüş. Kral ona sokak şarkıcısı olduğunu söylemiş. Kıymık’ın anneannesi de bu mektubu okumuş. Okuduktan sonra uyumuş. Uyanınca kendini iyi hissetmeye başlamış. Ağrıları geçmiş. Kendisinin uzun zamandır rüya görmediğini fark etmiş. Kıymık o gün ve dönerken kuruyemişçinin önünde Baldudak ile karşılaşmış. Ona beraber sinemaya gitmeyi teklif etmiş ama kız hiç cevap vermemiş. Kıymık başını belada hissettiğinde çizgi filmdeki bir ayıcıktan öğrendiği “Telefiriş” kelimesini tekrar ede ede eve dönmüş. Döndüğünde anneannesini çok enerjik bulmuş. Anneannesi ona dolabından “Sicu” adlı bir müzik aleti vermiş. Sicu üflemeli bir çalgıymış. Bolivya yerlilerinin kullandığı bir müzik aletiymiş.
Kıymık ertesi sabah mutlu bir şekilde uyanmış. O gün bütün işleri yolunda gitmiş. Baldudak Kıymık’a sinemaya gidebileceklerini söylemiş. Buluşmaya karar vermişler.
O gün Bay Tırtır’ın evine gittiğinde onu yüksek sesle müzik dinleyip şiir yazmaya çalışırken bulmuş. Bay Tırtır en çok rock müzik severmiş. Kıymık Sicuyu Bay Tırtır’a göstermiş. Bay Tırtır sicuyla “Kekliği Düz Ovada Avlarlar” türküsünü çalmış.
Kıymık, Bay Tırtır’a kitap okurken Postacı Güleryüz gelip Bay Tırtır’a bir mektup getirmiş. Bu mektup Kıymık’ın dedesine gelen mektuba benziyormuş. Bu mektubun içinde “Balıkçının Masalı” varmış.
Balıkçının Masalı
Bir deniz kasabasında yaşayan bir balıkçı varmış. Gün ağarmadan balığa çıkar, tuttuğu balıkları öğlene kadar kasaba meydanında satarmış. Çocuklar onu çok severlermiş. “Kertenkelenin Öyküsü”nü anlatmadan yanından ayrılmazlarmış. Balıkçı her akşam karşı kıyıda yaşadığını hayal ettiği sevgilisine mektup yazarmış. İçtiği içkinin şişesine koyar, denize bırakırmış. Bir gün geç kalktığı için o günü kendine tatil etmiş. Tam da bugün balıkçının iskelesine bir tekne yanaşmış. Teknede 3 kadın 2 erkek varmış. Kadınlardan biri balık olup olmadığını sormuş. Balıkçı balık olmadığı için yarın gelmelerini söylemiş. Yarın gelince kadına balıkları vermiş. Balıkçı bu kadından çok hoşlanmış.
Bu sırada karşı kıyıda yaşayan Rina adında bir kız balıkçının gönderdiği mektupları fark etmiş. Onları okumuş ve yazana âşık olduğunu hissetmiş.
Balıkçı iskelesine gelen dalgalı saçlı kadına âşık olduğu için artık mektup yazamaz olmuş. Kasaba merkezine de inmiyormuş. Çünkü dalgalı saçlı kadın tekneyle gelir de balık alır diye bekliyormuş. Tekne üç kez balık aldıktan sonra bir daha ortalıklarda görünmemiş. Balıkçı eski neşesini kaybetmiş.
Mektupların arkası kesilince Rina, karşı kıyıda yaşayan balıkçıyı bulmak için kasabaya gelmiş. Balıkçıyı bulmuş. Ama balıkçı dalgalı saçlı kadına tutkun olduğundan Rina’dan hoşlanmamış. Ona hiç ilgi göstermemiş. Rina yaşadığı yere dönmüş ama yine balıkçıyı özlemiş. Baştan aşağı değişip, güzelleşip balıkçının karşısına çıkmış. Balıkçı onu çok beğenmiş. Keyifli bir gün geçirmişler. Ama kız ertesi gün gelmemiş. Çünkü balıkçının kendisini dalgalı saçlı kadına benzettiği içi ilgi gösterdiğini düşünmüş. Aslında öyle değilmiş. Balıkçı Rina’dan gerçekten hoşlanmış. Rina günlerce gelmeyince balıkçı karşı kıyıya gitmeye karar vermiş. Orada Rina’yı bulmuş ve mutlu bir yaşam sürmüşler.
Kıymık mektubu Bay Tırtır’a okuduktan sonra eve gitmiş. Kıymık’ın anneannesi Körpegül, kumaşlara baskı yapıyor ve onları evlerinin önünde açtığı bir tezgahta satıyormuş.
Bay Tırtır “Balıkçının Masalı”nı dinledikten sonra kendini kötü hissetmiş. Güzel şiir yazamamasını âşık olmamasına bağlamış.
Hafta sonu Baldudak ve Kıymık sinemaya gitmişler. Baldudak sinemaya son anda gelmiş. Film esnasında da sürekli bir şeyler yeyip içmiş. Kıymık’la hiç konuşmamış. Bunun üzerine Kıymık, Bakdudak’tan soğumuş. Artık onu çekici bulmamaya başlamış.
Bir gün Kıymık okuldan dönerken anneannesinin evin önüne tezgah açmadığını görüp ona bir şey olduğunu düşünmüş. Ama anneannesi belediye memurları evin önünde satış yapmasına izin vermediği için tezgah açmadığını söyleyince rahatlamış. Artık Pazar günleri kurulan el işleri pazarına gidip ürünlerini orada satmaya karar vermiş.
Bay Tırtır’ın morali her geçen gün daha da bozuluyormuş. Kıymık’a bunun nedeninin oğlunun sürekli iş değiştirmesi olduğunu söylüyor. Ama aslında gerçek sebep bu değilmiş. Bay Tırtır, son zamanlarda Kıymık’ın kitap okumasına izin vermiyormuş. Verse de dinlemiyormuş. Kıymık bu yüzden işi bırakmayı düşünmeye başlamış. Ancak bir gün Bay Tırtır’ın evine gittiğinde Bay Tırtır’ı çok neşeli buluyor. Çünkü Bay Tırtır’ın oğluna da içinde masal yazan bir mektup gelmiş. Bay Tırtır bu mektubu okuyunca mektup ona doğru yolu göstermiş. Masalın adı “Emanetçi Sava”ymış.
Emanetçi Sava
Sava adlı bir adam varmış. Tiyatrolar Sokağı’nda emanetçiymiş. Bir gözünü çocukken oynadığı bir savaş oyununda kaybetmiş. Babası eski bir müzisyenmiş. Çocuklarının müzisyen olmalarını istemiş ama sadece Sava müziğe ilgi duymuş. Sava her gün dükkandan içeri girecek özel bir müşterinin onun hayatını değiştireceğini hayal ediyormuş. Yıllar sonra Sava kalp spazmı geçirdiği için dükkanını kapamaya karar vermiş. Dükkanında duran emanetleri sahiplerine dağıtmış. Geride sadece bir keman kalmış. Onun sahibini bir türlü bulamamış.
Bir gün bu kente bir orkestra gelmiş. Orkestranın başkemancısı kız kemanını yere düşürüp çatlatmış. Tamir etseler de bundan sonra onunla çalmak istememiş. Sava’da bir keman olduğunu öğrenmiş ve çalınca bu kemanı çok sevmiş. Onu almak istemiş. Sahibi gelirse de bunun yerine kendi çatlak kemanının ona verilmesini istemiş. Sava kızdan hoşlandığı için “Hayır” diyememiş. Kız çok meşhur bir kemancı olmuş. Sürekli Sava’ya mektup göndermiş. Ama bir gün kemanın gerçek sahibi gelmiş. Kemanını geri istemiş. Sava, kızı zor da olsa bulmuş.Kemanı sahibine vermek için Sava’nın yaşadığı kente birlikte dönmüşler. Bu kemanın içinde babasının bıraktığı bir not varmış. Sahibi bu notu okumak için kemanı istiyormuş. Notta: “Bu kemana kim sevgiyle sarılırsa başarılı olur.” türünden bir şeyler yazıyormuş. Sahibi bu yaştan sonra bir kemancı olamayacağını bildiği için kemanı kıza vermiş. Sava da kızın yardımcısı olmuş. Birlikte birçok ülke gezmişler.
Kıymık bu mektupların kimden geldiğini araştırmak istemiş. Mahallede birkaç kişiye daha mektup gönderildiğini fark etmiş. Mektuplar pasta koktuğu için önceleri pastacıdan şüphelenmiş. Ama Postacı Güleryüz bir gün gelip yanındaki yeni postacıyı tanıştırmış. Kendisinin emekli olacağını söylemiş. Mektupları yazanın da kendisi olduğunu itiraf etmiş. Postacı Güleryüz’ün karısı kağıtları ve zarfları vanilya paketlerinin yanına koyduğu için mektuplar pasta kokuyormuş.
Eve gidince anneannesi Kıymık’a “Gülmeyen Kral” masalını anlatmış.
Gülmeyen Kral
Hiç gülmeyen bir kral varmış. Kralı güldürene ömrü boyunca yetecek kadar altın vaad etmişler. Ama kimse kralı güldürmeyi başaramamış. Sonra bir adam gelmiş, kralın eline kırık bir ayna vermiş. Kral aynaya bakınca çok çirkin olduğunu görmüş. Adam, aynaya bakıp gülümserse güzelleşeceğini söylemiş. Kral güldükçe güzelleşmiş. Etrafına da güzellikler yaymış. Ülkedeki herkes mutlu olmuş.
Vanilya Kokulu Mektuplar (Sevim Ak) Kitap sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız....
Öğretmen ve öğrencilere yönelik kitap özetleri, kitap sınavları, kitap soruları ve eğitici hikayeler
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Site İçi Linkler
- 9. Sınıf Ders Notları
- 10. Sınıf Ders Notları
- 11. Sınıf Ders Notları
- 12. Sınıf Ders Notları
- Kitap Özetleri
- Kitap Sınavları
- Eğitim ve Teknoloji
- İngilizce - Türkçe Hikayeler
- A. Hamdi Tanpınar
- Ahmet Ümit
- Amin Maalouf
- Binbir Gece Masalları
- Cengiz Aytmatov
- Cemil Meriç
- Dan Brown
- Dede Korkut
- Dostoyevsky
- Fakir Baykurt
- H.G. Wells
- Halide E. Adıvar
- İskender Pala
- Jules Verne
- Kemalettin Tuğcu
- Mevlana Celaleddin Rumi
- Ömer Seyfettin
- Peyami Safa
- Reşat Nuri Güntekin
- Sabahattin Ali
- Stefan Zweig
- Tolstoy
- Y. Kemal Beyatlı
- Yaşar Kemal
- Ziya Gökalp
Jdjd
YanıtlaSil