D'Artagnan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
D'Artagnan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Temmuz 2019 Çarşamba

Üç Silahşörler D'Artagnan (Alexander Dumas) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Üç Silahşörler D'Artagnan

Kitabın Yazarı : Alexander Dumas

Kitap Hakkında Bilgi :

Monte Kristo Kontu, Demir Maske ve Siyah Lale gibi kitapların yazarı Alexander Dumas, Üç Silahşörler adlı eserini 1844 yılında yazmıştır. Üç Silahşörler; çocuklar için dostluk, sır tutma, inanç, dürüstlük gibi derslerin çıkabileceği bir kitap.

Yıl 1625 Fransa. Genç D'Artagnan, babasının yönlendirmesiyle silahşör olabilmek ve kralın hizmetine girebilmek için Paris'e gelir. Yolda bazı talihsizlikler yaşamasına rağmen, kralın silahşörlerinin komutanı Bay de Treville'i bulur. Bu arada üç silahşörler Athos, Aramis ve Porthos ile bir dizi yanlış anlaşılmalar yüzünden aynı gün, aynı saate üç ayrı düelloya davet edilir. Tam düello başlarken, Komutan de Treville'nin rakibi Kardinal Richelieu'nün silahşörlerinin saldırısına uğrayınca, D'Artagnan, üç silahşörlerin yanında yer alır ve onlarla güç birliği yapar. Böylece aralarında sarsılmaz bir dostluk başlar. Üç arkadaş ve D'Artagnan artık hep birliktedir.

Kitabın Özeti :

1625 yılı nisan ayında Meung kasabası o gün çok kalabalıktır. İnsanlar hanın önünde duran tuhaf bir yabancıya bakıyordu. Şen Değirmenci hanı yakınında bir kavga olmuş, Gaskonya’Iı olduğu belli olan yeni çocukluktan çıkmış bir genç kavgaya sebep olmuştu.

Bu yabancı gencin uyuz bir atı, garip bir kılığı, omuzundan sallanan kılıcıyla komik bir görüntüsü vardı. Genç adamın adı D'artanyan dı. D'artanyanlar bir kaç nesildir. Gaskonya’da yaşıyordu. Bu genç yabancının babası kralın hizmetinde silahşor olarak çalışmayı düşlemiş, fakat amacına ulaşamamıştı. Babası, ona komik görünüşlü bir at, beline uzun bir kılıç, eline de bir tavsiye mektu­bu vererek, bundan sonra kendi yolunu kendin çiz demiş ve oğlunu bu kasabaya yollamıştı.

Dartanyan Paris şehrine Mösyö Treville’in yanına gitmek istiyordu. Genç adam kazasız belasız bu kasabaya kadar gelmiş ama kasabalılar onunla alay ediyorlar genç adam da onlara saldırmamak için kendini zor tutuyordu. Genç adam, en sonunda dayanamayarak atı ve kendisi ile alay edenlerle kavga etti.

Karşısındakiler kalabalık olmalarına rağmen bu gençten dayak yediler. Hancı ve yardımcıları da sopalarla D'artanyan’a saldırdılar. Genç adam yediği sopalar yüzünden bayıldı. Genç adam bayıldığı yerde “Mösyö De Treville “diye sayıklıyordu. Mösyö De Treville kralın muhafız komutanıydı.

Hancı ve Kardinal’in adamları, genç adamın cebinden babası tarafından şövalyelerin kumandanı Mr. Treville’e hitaben yazılmış tavsiye mektubunu buldular. Korktukları için bu mektubu cebinden aldılar.

Genç adam, yarı baygın vaziyette iken hancı ve Kardinal’in adamlarının konuşmalarını dinler. Onların krala hazırladıkları tuzağı işitmiştir. Adam “hemen İngiltere’ye döneceksiniz. Dük Londra’dan ayrılırsa hemen haber vereceksiniz. O kutunun içinde hepsi. Ama Manş’ın öbür kıyısına varmadan açmayacaksınız kutuyu” diye ulaka emir vermiştir.

Genç adam hancıya borcunu ödeyip handan ayrılırken torbasını yoklamış, mektubun yerinde olmadığını görmüştü. Kılıcını çekip hancının boğazına dayayarak mektubunun nerede olduğunu sordu. Hancı ise mektubu yabancı bir adamın aldığını fakat o adamın adını bilmediğini söyledi. Handan çıkıp giderken bunun hesabını sormayı düşünmüştü.

Paris’e yaklaştığında atını sattı ve yaya olarak şehirden içeri girdi. Kalabileceği bir oda tuttuktan sonra, Mr. Treville’yi bulmak için dışarı çıktı. Mösyö De Treville ülkenin en iyi silahşörü ve kralın muhafız komutanıydı. De Treville komutanlığa geçtikten sonra kendine bağlı bir birlik kurmuştu. Bu birlik sadece De Treville’den emir alıyordu. De Treville’nin adamları iş saatleri dışında konakta oluyorlardı. Konak, silahşörlerin karargâhı idi.

D'artanyan konağı bulmuş, bahçeye girmişti. Mösyö De Treville ile görüşmek istediğini ona bir mektup getirdiğini söyleyerek beklemeye başladı. Mr. Treville’nin konağının avlusunda elli-altmış kadar şövalye bir aradaydı. Bir kısmı konuşuyor, bir kısmı kılıç talimi yapıyordu. Görevli Mösyö D'artanyan diye çağırdı ve Mr. Treville’nin odasına girdi.

Mr. Treville, Aramis ve Portos isimli iki silahşoru, kardinalin adamlarıyla kapışıp esir düştükleri için eleştiriyordu. İki arkadaş komutanım kalleşçe saldırıya uğradık kılıçlarımızı çekemeden bizi bertaraf ettiler. Athos vuruşurken yaralandı fakat yakalanmadık dediler. Ben de ikisini temizledim dedi Aramis. Mr. Treville, Athos’u da çağırın diye bağırdı. Athos içeri girdi ama yaralı olduğu için, düşüp bayıldı. Mr. Treville dokto­runun çağrılmasını emretmişti.

Mösyö Treville, D'artanyan’a dönerek “Candan sevdiğim arkadaşım D'artanyan’ın oğlu için ne yapabilirim?” diye sordu. D'artanyan başından geçenleri ve tavsiye mektubunu çaldırdığını anlatınca De Trevile, mektubu alan kişinin Kardinal’in casusu olabileceğini söyledi. Mr. Treville’nin o kişiyi tanıdığını anladı. Dartanyan, ben zaten Krala ve Kardinal’e hizmet için geldim. Sizin dışınızda kimseden emir almam ve boyun eğmem. Çünkü babam öyle tembih etti dedi.

Mr. Treville’nin kendisi için yazmış olduğu tavsiye mektubunu alırken, konağın avlusunda kendisinden mektubu çalan adamı görüp, “işte, o” dedi. Fırlamış ama birine çarpmıştı. Bu adam yaralarını yeni sardırmış olan Athos’tu. Özür diledi fakat adam onu düelloya davet etti. Onunla, düello için saat on bir de sözleştikten sonra, koşma­ya devam etti. Ancak, bu defa da Protos’a çarptı. Protos’a da düello için saat on üçe randevu vererek, koşmasına devam etti. Ama adam ortadan kaybolmuştu. Aynı gün, en ünlü iki tane silahşörle tartışmış, mektubunu çalan adamı elinden kaçırmıştı. Tüm bunları düşünürken, daha önce tartıştığı silahşörleri gördü. Onlara doğru giderken bu defa da Aramisle bir mendil meselesi yüzünden tartıştı ve onunla da saat on dörtte, düello için randevulaştı. “Herhalde ölümüm bir şövalye elinden olacak” diye düşündü.

D’artanyan düello yerine yalnız gitti. Athos, kendisinden önce gelmişti. Athos’un şahit­leri olarak, Aramis ve Portos da gelmişlerdi. Her üçünün de birbirin­den habersiz D’artanyan ile dövüşecekleri belli olmuştu. Artos ile D’artanyan dövüşmek için kılıçlarını çektiğinde Kardinal‘in adamları ortaya çıktı.

Silahşörler hemen savunma vaziyeti almışlar D’artanyan da hayatını değiştirecek kararı vererek onların yanında saf tutmuştu. Hep birlikte kardinalin adamlarını yenerler.

Artık, dost olmuşlardı. Mr. Treville’nin konağına geldiklerinde, şefleri herkesin önünde onlara bağırmış, ancak yalnız kalınca da “Kardinalin adamlarına iyi bir ders verdikleri için” onları tebrik etmişti. D’artanyan’da şövalyeler arasına kabul edilmişti ve üç şilahşörlerin arasına katılmıştı.

D’artanyan’ın ev sahibi Bönasyoler, sa­ray entrikalarının içindeydiler. Kocası Kardinal'in, ha­nımı ise Kraliçe’nin hizmetindeydi. Kardinal, Kral ve Kraliçe­nin aralarını bozmak için çalışıyordu. D’artanyan, karı kocanın konuşmaları sırasında bu planları öğrendi.

Bu konuşmalar arasında kraliçenin zor durumda ol­duğunu öğrenip Mr. Treville’ye anlattı. Mr. Treville, diğer üç arkadaşlarıyla birlikte onları Londra’ya gönderdi. Yanlarında, D’artanyan’ın uşağı Planşe de vardı.

Portos yolda düello yapmak zorunda kalmış, kurulan bir pusuda Aramis ağır yaralanmıştı. Konakladıkları bir handa, Athos’u sahte para suçun­dan tutuklamışlardı. Bu yüzden D’artanyan ve uşağı yalnız de­vam etmek zorunda kalmışlardır.

D’artanyan ve uşağı, Londra’ya varıp, Birmingham Dükü’nu bularak kraliçenin mücevherlerini alarak, Paris’e dönmeyi başarmışlardı.

Kraliçe, balo gecesi, mücevherlerini takarak salondaki yerini almış ve kardinalin oyunu bozulmuştu. Balodan sonra kraliçe, D’artanyan’a bir yüzük hediye etti. D’artanyan, arkadaşlarını bulmak için, yeniden Paris’ten çıktı. Hepsi bıraktığı yerlerdeydi ama Aramis’in yarası iyileşmemişti. Dört arkadaş yeniden Paris’e döndüler.

D’artanyan, Paris’te gezerken, yüzü yaralı adamın yanında bulunan Miladi isimli kadını, bir konaktan çıkar­ken görür. D’artanyan ile adam tartışmaya başlar. Bu adam, kumarda Athos’u yenen kişidir. Ak­şam, saat altıda düello etmek için, sözleşir. Dört arkadaş, düello yerine gittiklerinde rakip­lerinin dört tane “soylu” İngiliz’ olduğunu görürler. D’artanyan ve arkadaşları, soyluları yenerler. D’artanyan rakibi Miladi’nin kardeşinin hayatını bağışlayınca, o da, D’artanyan’ı kucaklayıp, dostluk teklif eder.

Şövalye Winter, Miladi’nin kardeşi değil, kayınbiraderidir. Miladi, ondan kurtulmak ve böylelikle tüm mirasa tek başına konmak istiyordu. Bu nedenle, ondan nefret ediyordu. D’artanyan, tüm bunları öğrenmişti. Bu arada, Miladi ona bir yüzük de hediye etmişti.

Athos, D’artanyan’ın parmağındaki yüzüğü görünce dikkat­lice bakar. Bu, kendi annesinin yüzüğü idi.

Bir gün, omzundaki mahkûmlara vurulan damgayı görünce, Miladi ona, saldırır ve D’artanyan evden dışarı kendisini zor atar. Olanları anlattığında, Athos’un bu kadını, çok yakından tanıdığını anlar. Athos üzülmesin diye yüzüğü bir Yahudi’ye satmak zorunda kalır.

Kral Xlll. Luis’in emriyle, La Rochelle Kalesi kuşatmasına şövalyeler de katılmışlardı. D’artanyan, Miladi’nin iki tane kötü suratlı adama kendisini gösterdiğini fark edemez. Bu iki kişinin saldırısına uğrar. Ancak, bu saldırıdan kurtulur. Ertesi gün yine saldırıya uğrar, bu kez iki sal­dırganı da öldürür ve bu adamları Miladi’nin gönderdiğini öğrenir.

Bir gün silahşörler, Kardinale denk gelirler. Kardinal ise şövalyele­rin kendisini görmesinden hoşlanmaz. Bu yüzden şövalyeleri de yanlarında götürür. Geldikleri handa, istirahatte iken Kardinal ile Miladi’nin konuşmalarını dinlerler. Kardinal, Birming­ham Dükü’nün öldürmesini istediğini duyarlar.

Kardinal gittikten sonra, Athos, Miladi’nin kaldığı odaya girer ve onun eski karısı olduğunu görüp öğrenmiş olur. “Şeytan” diyerek Kardinal’in imzasını taşıyan yazıyı elinden alır. Kardinal‘in imzasını taşıyan kâğıtta: “Bu kâğıdı taşıyan kişi yaptığı işi benim emrimle ve devletin kurtuluşu için yapmıştır” diye yazmaktadır.

Miladi tutuklu bulunduğu cezae­vinden, kendisine âşık ettiği koruması yüzbaşı tarafından kaçırıl­ır. Yüzbaşı, Birmingham Dük’ünü de öldürmüştür. Yüzbaşı, Miladi tarafından kullanıldığını anlayıncaya kadar, tutuklanmış ve hapse düşmüştür.

Miladi ise cinayetlerine devam etmektedir. Madam Bönasyö’yü öldürdüğünde, D’artanyan ve arkadaşları artık çok geç kalmışlardır. Miladi’nin izini süren şilahşörler onu konakladığı bir handa ele geçirmeyi başarırlar.

Miladi, kurulan mahkemede yargılanır ve idama mahkûm edilir.