Beş Şehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beş Şehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Nisan 2019 Perşembe

Beş Şehir (Ahmet Hamdi TANPINAR) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı :
Beş Şehir

Kitabın Yazarı : Ahmet Hamdi TANPINAR

Kitabın Konusu :

Ahmet Hamdi TANPINAR, bu eserin konusu için: 'Hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır.' demektedir.

Kitap Hakkında Bilgi :

Tanpınar'ın en önemli denemelerinden biri olan bu kitapta beş şehir anlatılmaktadır: Ankara, Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul.

İlk yayın tarihi 1946 olan eser; Tanpınar'ın gözlemleri ile etkileyici üslubu birleşince edebiyatımızın en değerli eserlerinden biri doğmuştur. Türk Edebiyatında en kıymetli denemelerden biridir.

Kitaptan Seçmeler

Ankara


Belki Millî Mücadele yıllarının bıraktığı bir tesirdir, belki doğrudan doğruya çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silahşoruna benzeyen kalesinin bir telkinidir; Ankara, bana daima dasitani ve muharip göründü. Şurası var ki şehrin vaziyeti de buna müsaittir. Daha uzaktan gözümüze çarpan şey iki yassı tepenin arasındaki geçidiyle tabii bir istihkam manzarasıdır.

Ankara, uzun tarihinin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Asırlar içinde uğradığı istilalar, üst üste yangınlar ve yağmalar, şehirde geçen zamanların pek az eserini bırakmıştır. Acayip bir karışıklık içinde bu tarih daima insanın gözü önündedir. Türk kültürünün kendinden evvel gelmiş medeniyetlerden kalan şeylerle bu kadar canlı surette rast gele karıştığı, haşır neşir olduğu pek az yer vardır...

Erzurum

Hiçbir yerde memleketin Birinci Cihan Harbi'nde geçir­diği tecrübenin acılığı burada olduğu kadar vuzuhla görülemezdi. Bu, eski ressamların tasvir etmekten hoşlandığı şekilde, ölümün zaferi idi. Dört yıl, bu dağlarda kurtlara insan etinden ziyafetler çekilmiş, ölüm her yana dolu dizgin saldır­mış, seçmeden avlamıştı. Uğursuz tırpan durmadan, bir saat rakkası gibi işlemiş, rast geldiği her şeyi biçmişti. Bununla beraber, nüfusu altmış binden sekiz bine inen Erzurum Millî Mücadeleye ön ayak olmuş, Ermenistan zaferini idrak etmiş, yavaş yavaş sağ kalan hemşerilerini toplamaya başlamıştı.

***

Erzurum Türk tarihine, Türk coğrafyasına 1945 metreden bakar. Şehrin macerası düşünülürse, bu yükseklik daima göz önünde tutulması gereken bir şey olur. Malazgirt Zaferinin açtığı gedikten yeni vatana giren cedlerimizin fethettikleri büyük, merkezi şehirlerden biridir.

Tarihimizin ikinci dönüm yerinde, Millî Mücadelenin ilk temeli gene Erzurum'da atılır. Her şeye rağmen hür, müstakil yaşamak iradesi, ilkin bu kartal yuvasında kanatlanır. Atatürk, Erzurum'dan işe başlar. Tıpkı ilk fatihler gibi oradan Anadolu'nun içine doğru yürür; ordan başlayarak yurdumuzu, milletimizin tarihî hakları adına yeni baştan fethederiz.

Konya

Konya, bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır.

Bozkırın kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya'ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğumuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuklu Sultanlarının şehrinde bulursunuz.

***

Mevlana şairdir. Şiiri inkâr etmesine, küçük görmesine rağmen Şark'ın en büyük şairlerinden biridir. Nasıl Garp Orta Çağı, bütün azap korkusu, içtimai düzen veya düzensizliği ile rahmaniyet iştiyakı ve adalet susuzluğu ile Dante'nin eserinde toplanırsa, Müslüman Şark'ta bütün varlık hikmeti, Hakk'la Hakk olmak ihtirası ve cezbesiyle Divan-ı Kebir'dedir.

Bursa

Bu devir, haddi zatında bir mucize, bir kahramanlık ve ruhaniyet devri olduğu için, Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden sahiptir, denebilir. Bu hakikati gayet iyi gören ve anlayan Evliya Çelebi, Bursa'dan bahsederken "Ruhaniyetli bir şehirdir." der.

***

İster istemez sayarsınız: Gümüşlü, Muradiye, Yeşil, Nilü­fer Hatun, Geyikli Baba, Emir Sultan, Konuralp... Bunlar hakikaten bir şehrin semt ve mahalle adları; yahut tıpkı bizim gibi muayyen bir zaman içinde yaşamış birtakım insanların anıldıkları isimler midir? Hepsinin mazi dediğimiz o uzak masal ülkesinden toplanmış hususi renkleri, çok hususi aydınlıkları ve geçmiş zamana ait bütün duygularda olduğu gibi çok hasretli lezzetleri vardır...

***

Bu kuruluş asrından sonra Bursa, sevdiği ve büyük işlerde o kadar yardım ettiği erkeği tarafından unutulmuş, boş sarayının odalarında tek başına dolaşıp içlenen, gümüş kaplı küçük el aynalarında saçlarına düşmeye başlayan aklan seyrede ede ihtiyarlayan eski masal sultanlarına benzer. İlk önce Edirne'nin kendisine ortak olmasına, sonra İstanbul'un tercih edilmesine kim bilir ne kadar üzülmüş ve nasıl için için ağlamıştır.

***

Evliya Çelebi, Bursa çeşmelerinden bahsettikten sonra sözü, "Velhasıl Bursa sudan ibarettir." diyerek bitirir. Canım Evliya!

***

Şimdi Bursa'da asıl zamanın yanı başında, bizim için ondan daha başka ve daha derin olarak mevcut olan ikinci zamanı yapan şeyin ne olduğunu öğrenmiş gibiyim. Bu ses ve onun etrafı kucaklayan, her dokunduğu şeyin özünü bir ebediyette tekrarlayan akisleri, bu mevsimlerin ve düşüncelerin ezeli aynası, zamanın üç çizgisini birden veren tılsımlı bir aynadır. Sanatın aynası da bundan başka bir şey değildir.

İstanbul

Asıl İstanbul, yani surlardan beride olan minareyle camilerin şehri, Beyoğlu, Boğaziçi, Üsküdar, Erenköy tarafları, Çekmeceler, Bentler, Adalar, bir şehrin içinde âdeta başka başka coğrafyalar gibi kendi güzellikleriyle bizde ayrı ayrı duygular uyandıran, hayalimize başka türlü yaşama şekilleri ilham eden peyzajlardır.


Her İstanbullu az çok şairdir; çünkü irade ve zekâsıyla yeni şekiller yaratmasa bile, büyüye çok benzeyen bir muhayyile oyunu içinde yaşar. Ve bu, tarihten gündelik hayata, aşktan sofraya kadar genişler.

"Teşrinler geldi, lüfer mevsimi başlayacak." Yahut "Nisandayız, Boğaz sırtlarında erguvanlar açmıştır." diye düşünmek, yaşadığımız anı efsaneleştirmeye yetişir. Eski İstanbullular bu masalın içinde ve sadece onunla yaşarlardı.

Bugün mahalle kalmadı. Yalnız şehrin şurasına burasına dağılmış, eski, fakir mahalleliler var. Birbirlerinin hatrını sormak, bir kahvelerini içmek, geçmiş zamanı beraberce anmak için zaman zaman gömüldükleri köşeden çıkan, bin türlü zahmete katlanarak semt semt dolaşan ihtiyar mahalleliler...

Bugünün mahallesi artık eskiden olduğu gibi her uzvu birbirine bağlı yaşayan topluluk değildir; sadece belediye teşkilatının bir cüzü olarak mevcuttur. Zaten mahallenin yerini yavaş yavaş alt kattaki üsttekinden habersiz, ölümüne, dirimine kayıtsız, küçük bir Babil gibi, her penceresinden ayn bir radyo merkezinin nağmesi taşan apartman aldı.

Beylerbeyi'nde, Emirgan'da, Kandilli veya İstinye'de günün her saati birbirinden ayrı şeylerdir. Beykoz, Çubuklu, ağaçlarının serin gölgesinde henüz son rüyalarını üstlerinden atmaya çalışırken Yeniköy ve Büyükdere gözlerinin ta içine batan güneşle erkenden uyanırlar. Kuzguncuk'ta sular, sahil boyunca, arasına tek tük sümbül karışmış bir menekşe tarlası gibi mahmur külçelenirken, ince bir sis tabakasının büyük zambaklar gibi kestiği İstanbul minareleri kendi hayallerinden daha beyaz bir aydınlığa benzer.

28 Mart 2019 Perşembe

Beş Şehir (Ahmet Hamdi Tanpınar) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


BEŞ ŞEHİR (Ahmet Hamdi TANPINAR) Test Soruları


1. Anadolu’nun kaderiyle ilgili, Ankara’da yaşanmış olan ve yazara göre “en mühim ve en sonuncu” olay hangisidir?

A) Balkan Savaşları
B) İstiklal Savaşı
C) Ankara’nın başkent oluşu
D) 1. Dünya Savaşı
E) Çanakkale Savaşı

2. Ankara’da Selçuklu devrinden kalma en önemli eser hangisidir?

A) Alaeddin Camii
B) Kocatepe Camii
C) Ankara Kalesi
D) Hitit Heykeli
E) Anıtkabir

3. Erzurum’da toprak sahiplerinin ve Gürcü beylerinin kızlarından gelin olarak alınan kadınlara ne denirmiş?

A) Hatun
B) Sultan
C) Paşa
D) Cariye
E) Zevce

4. Başkenti Konya olan Selçuklu devletinin karşılaştığı “iki mühim hadise” nedir?

A) Haçlı seferleri ve Moğol istilaları
B) Moğol istilaları ve Sultan Alaeddin’in öldürülmesi
C) Haçlı Seferleri ve Varna Savaşı
D) Alanya’nın fethi ve 1. Kılıçarslan’ın tahta çıkışı
E) Moğol istilaları ve 1. Gıyaseddin Keykavus’un öldürülmesi

5. Konya’da ve diğer Selçuklu şehirlerinde, Selçuk mimarisinin en parlak devri hangi hükümdarın dönemine rastlar?

A) Selahaddin Eyyubi
B) Alaeddin Keykubat
C) Gıyaseddin Keyhüsrev
D) Gıyaseddin Keykavus
E) Kılıçarslan

6. André Gide Bursa’da hangi camiden “ zekânın kemal hâlinde sıhhati” diye hayranlıkla bahseder.

A) Ulu camii
B) Mevlana Camii
C) Mevlevi Camii
D) Yeşil camii
E) Yeni Camii

7. II. Selim’in yaptırdığı Boğaziçi’ndeki Beşiktaş Sarayı’nı sahili doldurarak genişleten ve bu sarayın Dolmabahçe Sarayı adıyla anılmasına sebep olan padişah kimdir?

A) 1. Ahmed
B) 2. Selim
C) 3.Selim
D) 4. Murad
E) 1. Mustafa

8. Yazar, “Keykubat”, “Keyhüsrev” gibi Selçuklu hükümdar ve vezirlerinin ismini neye benzetiyor?

A) Çınara
B) Tahta
C) Mücevhere
D) Yıldıza
E) Denize

9. Ankara kalesinin karşısındaki küçük tepede, İmparator Agustus’un şerefine dikilen Roma’nın zafer mabedinin kalıntılarıyla yan yana duran camii hangisidir?

A) Hacı Bayram-ı Veli Camii
B) Kocatepe Camii
C) Süleymaniye Camii
D) Eyüp Sultan Camii
E) Yeşil Camii

10. Aşağıdakilerden hangisi “Beş Şehir” diye bahsedilen şehirlerden biri değildir?

A) Ankara
B) Edirne
C) Bursa
D) İstanbul
E) Konya

CEVAPLAR:

1-B   2-A   3-C   4-A   5-B   6-D   7-A   8-C   9-A   10-B


BEŞ ŞEHİR (Ahmet Hamdi TANPINAR) Klasik Sorular


1. Anadolu’nun kaderiyle ilgili, Ankara’da yaşanmış olan ve yazara göre “en mühim ve en sonuncu” olay hangisidir?

İstiklal Savaşı

2. Ankara kalesinin karşısındaki küçük tepede, İmparator Agustus’un şerefine dikilen Roma’nın zafer mabedinin kalıntılarıyla yan yana duran camii hangisidir?
Hacı Bayram-ı Veli Camii

3. Ankara’da Selçuklu devrinden kalma en önemli eser hangisidir?
Alâeddin Camii

4. Neden Ankara’da Selçuklu’ dan kalma fazla eser yokmuş? 

Çünkü Selçuklu sultanları Ankara’da kalmamış, ayrıca burası büyük kervan yolları üzerinde değilmiş?

5. Yazar Erzurum’a 1923’ teki ikinci gidişinde şehrin tanınamayacak derecede harap olduğunu görüyor. Bunun sebebi neymiş?
Dört yıl süren Birinci Dünya Savaşı ve hemen arkasından başlayan İstiklal Savaşı şehri harap etmiş.

6. Önceden Erzurum’un ticaretinin çok gelişmesinin sebebi neymiş?

Transit şehri olmasından, yani Trabzon-Tebriz yolunda bulunması dolayısıyla.

7. Erzurum’da toprak sahiplerinin ve Gürcü beylerinin kızlarından gelin olarak alınan kadınlara ne denirmiş?
“Paşa ” denirmiş.

8. Erzurumlu Edip Hoca, Arnavut Bey’in kardeşinin kızıyla evlenmek arzusu dolayısıyla fetva isteğinin önce reddedip, sonra niçin “cevaz” veriyor?
Arnavut Bey, Edip Hoca’yı küfürle itham edip, tabanca çekerek öldürmekle tehdit ediyor.

9. Başkenti Konya olan Selçuklu devletinin karşılaştığı “iki mühim hadise” nedir?
Haçlı seferleri ve Moğol istilaları.

10. Yazar, “Keykubat” “Keyhüsrev” gibi Selçuklu hükümdar ve vezirlerinin ismini neye benzetiyor?
Kur′an’ dan, Şehname’ den ve Oğuz Destanı’ndan beraberce koparılmış mücevherlere benzetiyor.

11. Konya’da ve diğer Selçuklu şehirlerinde, Selçuk mimarisinin en parlak devri hangi hükümdarın dönemine rastlar?
Alâeddin Keykubat devrine rastlar.

12. Mevlana ile babası Konya’ya hangi Selçuk hükümdarı tahta iken, hangi yılda gelirler? 

1228 yılında Alâeddin Keykubat tahtta iken gelirler.

13. Şeyh Edebâli, önce vermek istemediği kızı Mal Hatun’u Osman Bey’e daha sonra neden vermeyi kabul eder? Kısaca anlatınız.
Osman Beyin kendi evlerinde misafireten yattığı bir gece Osman Beyin gördüğü rüyasını dinledikten sonra kabul eder. Osman Bey rüyasında, Şeyh Edebâli’ nin göğsünden çıkan hilal şeklindeki ayın, bedir hâlinde kendi koynuna girdiğini ve daha sonra yine kendi karnından çıkan bir çınar ağacının bütün dünyayı sardığını görmüştür.

14. André Gide Bursa’da hangi camiden “ zekânın kemal halinde sıhhati” diye hayranlıkla bahseder.
Yeşil Camii’ den.

15. Bursa’da Zaman bölümünde yer alan, Emir Sultan menkıbelerinden birini anlatınız. 

Değneğiyle yere vurarak su taşırması……
Hoca Kasım isminde bir zengine verdiği bir sikkenin otuz bin ve daha sonra yüz otuz bin olması ve onunla bir zaviye yapılması.
Bir arslanın zincirini koparıp, Emir Sultan’ın türbesini ziyaret etmesi.

16. Yazarın çocukluğunda, bir Arabistan şehrinde tanıdığı hasta kadın, humma başlayınca İstanbul’un nesini sayıklarmış? Niçin?
İstanbul’un sularını, çeşmelerini sayıklarmış. Bu, onun ilacı gibi bir şeymiş, onları sayıklayınca iyileşirmiş.

17. Yazarın üzülerek andığı ve “İstanbul’da bugün mahalle kalmadı!” dediği mahallelerin yerini ne almıştır?
Apartmanlar

18. Yazara göre İstanbul’un Roma, Atina, Isfahan gibi mimari yönden zengin olan diğer tarihi şehirlerden üstün ve farklı tarafı neymiş?
Şehrin eşsiz tabiatıymış. Bu tabiat, mimari eserlerin görünmesine ayrıca yardım ediyormuş.

19. Sultan Ahmet, Süleymaniye gibi büyük mimari eserlerle birlikte, yazarın “küçük köşeler, sürpriz peyzajlar” dediği, İstanbul’u tamamlayan diğer unsurlar nelerdir?
Küçük camiiler, medreseler , çeşmeler, kapı çerçevesi, bahçeler, türbeler ve mezarlıklar…. gibi unsurlardır.

20. II. Selim’in yaptırdığı Boğaziçi’ndeki Beşiktaş Sarayı’nı sahili doldurarak genişleten ve bu sarayın Dolmabahçe Sarayı adıyla anılmasına sebep olan padişah kimdir?