Stephen King etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Aralık 2019 Perşembe

thumbnail

Hayvan Mezarlığı (Stephen King) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1) Louis ve ailesinin komşularının isimleri nelerdir?

A) Eileen ve Gale
B) Church ve Rachel
C) Norma ve Joan
D) Jud ve Norma

2) Hayvan Mezarlığı kitabının türü nedir? 

A) Anı
B) Roman
C) Fabl
D) Biyoğrafi

3) Kafası yarılı halde getirilen çocuğun adı nedir? 

A) Pascow
B) Gale
C) Eileen
D) Church

4) Gale nasıl ölmüştür? 

A) Kaçırılıp öldürüldüğü için
B) Louis zehirlediği için
C) Gale’e tanker çarptığı için
D) Eileen boğduğu için

5) Norma’nın hastalığı nedir? 

A) Çölyak Hastası
B) Diyaliz Hastası
C) Tümör Hastalığı
D) Romatizma Hastalığı

6) Jud hayvan mezarlığına hangi hayvanını gömdü? 


A) Kedi
B) Kuş
C) Rakun
D) Köpek

7) Louis’in mesleği nedir?

A) Öğretmen
B) Doktor
C) Hemşire
D) Hastanede temizlik görevlisi

8) Jud ve Norma'yı kim öldürmüştür? 

A) Gale
B) Eileen
C) Rachel
D) Louise

9) Louis’in hastanedeki arkadaşlarından birinin ismi nedir? 

A) Jud
B) Norma
C) Masterton
D) Pascow

10) Church’un öldüğünü kim haber vermiştir? 


A) Norma
B) Rachel
C) Eileen
D) Jud

Cevap Anahtarı :

1-D      2-B      3-A      4-C      5-D
6-A      7-B      8-A      9-C     10-D

Hayvan Mezarlığı (Stephen King) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri için tıklayınız...

13 Temmuz 2019 Cumartesi

thumbnail

Yeşil Yol (Stephen King) Kitabının Gerçek Hikayesi


George Stinney Jr., ABD’de 20. yüzyılda ölüme mahkum edilen en genç insandı.

George Stinney Jr. 14 yaşındadır. Kendisi Afrika asıllı zenci bir Amerika'lıdır.

11 yaşındaki Betty ve 7 yaşındaki Mary olmak üzere iki beyaz kızı öldürmekle suçlandı. Cesetler gencin ailesiyle birlikte ikamet ettiği evin yakınında bulundu.

Yerel polis tarafından itirafa zorlandı. Mahkemede iki saatlik duruşmanın ardından hızlıca idam sırasına yollandı.

Amerika Birleşik Devletleri tarihinde elektrikli sandalye ile idam edilen en genç insan 14 yaşındaki George Stinney Jr. 'dir.

George Stinney Jr., Güney Carolina’daki, siyahilerin ve beyazların bir demiryolu ile ayrıldığı Alcolu kasabasında yaşıyordu. Ailesi yaşamakta olduğu şirket lojmanından, çocuklarının iki beyaz kızı sopayla döverek öldürdüğü gerekçesiyle suçlanmasının ardından atıldı.

24 Mart 1944 tarihli mahkeme tutanaklarına göre, 11 yaşındaki Betty June Binnicker ve 7 yaşındaki Mary Emma Thames, Alcolu kasabasının siyahların yaşadığı bölgesinde bisikletle dolaşıp çiçek arıyorlardı. Evlerinin kapısının önünde duran Stinney ve küçük kız kardeşi Aime’yi gördüklerinde durup onlara çarkıfelek çiçeklerini nerede bulabileceklerini bilip bilmediklerini sordular. Bu iki küçük kızın hayattayken görüldüğü son andı.

O gün Binnicker ve Thames isimli kız çocukları evlerine dönmediler.

Kızların ortadan kaybolması Alcolu’da yaşayan, aralarında George’un babasının da bulunduğu yüzlerce insanı kızları aramak için bir araya getirdi. Arama, ertesi sabah küçük kızların cansız bedenlerinin, kafaları ezilmiş halde suyla dolu bir çukurun içinde bulunmasıyla son buldu. Aynı gün, öğleden sonra 14.30’da adli tabip A. C. Bozard her iki kıza da otopsi yaptı. Ölüm sebeplerinin “keskin olmayan bir cisimle kafaya alınan darbe” olduğunu açıkladı. Bozard, Binnicker ve Thames’in kafalarına çok sayıda darbe aldığı ve kullanılan nesnenin orta boy, yuvarlak başlı bir balyoz olduğu sonucuna vardı.

Clarendon ilçesi polisi, bir görgü tanığının Binnicker ve Thames’i en son George Stinney ile konuştuklarını gördüğünü söylemesi üzerine ailenin evine gitti.

George derhal kelepçelenerek Sumter İlçesi hapishanesine götürüldü. Burada, yanında hiçbir görgü tanığı veya avukat olmadan kilitli bir odada iki saat boyunca sorgulandı. Polislerin açıklamasına göre Stinney cinayetleri işlediğini itiraf etmişti. Kızlardan birine tecavüz etmek istemiş, bunda başarılı olamayınca da Binnicker ve Thames’i öldürmüştü.

Cinayetlerden bir ay sonra, Clarendon İlçe mahkemesinde Stinney’in duruşması başladı. Stinney’i, mahkemenin atadığı beyaz bir avukat olan Charles Plowden savunuyordu. Plowden’ın savunması çok zayıf ve kısaydı. İki saatlik duruşma boyunca, Plowden hiçbir görgü tanığını kürsüye çağırmadı. Savcının iddiaları üzerinde şüphe oluşturabilecek hiçbir kanıt ortaya koymadı. Stinney’e karşı öne sürülen en önemli kanıt kendisinin itirafıydı. 10 dakikalık tartışmanın ardından, tamamı beyazlardan oluşan mahkeme jürisi Stinney’i birinci derece cinayetten suçlu buldu. Aynı gün hakim çocuğu elektrikli sandalye ile idama mahkum etti.

16 Haziran 1944’te, kolunun altında İncil bulunan George Stinney Jr., Colombia’daki Güney Carolina Eyalet Hapishanesi’nin infaz odasına girdi. Yetişkinler için tasarlanmış olan elektrikli sandalyeye oturdu ve bağlandı. Yüzüne takılmış olan maske o yaştaki bir çocuk için çok büyüktü. Yetkililer Stinney’in vücuduna 2.400 volt elektrik verdiklerinde, yüzündeki maske kayıp düştü. İnfazı izleyen şahitler gördükleri manzara karşısında fenalaştı. İki defa daha elektrik verilmesinin ardından infaz tamamlandı. Saat 19.30’da Stinney’in öldüğü ilan edildi. İnfazın başlamasından 4 dakika sonra ve cinayetlerin üzerinden 83 gün geçmesinin ardından 14 yaşındaki George Stinney Jr. ölmüştü.

70 yıl sonra birinci derece cinayet mahkumiyetinin temyizi.

George Stinney Jr.’ın birinci derece cinayet mahkumiyeti 2014 yılında temyiz edildi. Kardeşleri, itirafın zorla alındığını ve cinayet saatinde Stinney’in kız kardeşi Aime ile birlikte olduğunu iddia ettiler. Ayrıca George’un, Sumter İlçe hapishanesinde hücre arkadaşı olan Wilford “Johnny” Hunter’ın, Stinney’in cinayetleri asla kabul etmediğini söylediğini öne sürdüler.

1 yıllık değerlendirmenin ardından, 17 Aralık 2014’te yargıç Carmen T. Mullen, Stinney’in birinci derece cinayet mahkumiyetini bozdu.

Yargıç Mullen kararında “bu hükmün zalimce ve sıra dışı” olduğunu vurgulayarak: “Sanığın haklarının ihlal edildiğini ve sürecin kusurlu olduğunu” belirtti. Sadece bu kadar da değildi, iki küçük kızın öldürüldüğü çekiç 19 kilogramdan daha ağırdı, Stinney’in onu kaldırabilmesi imkansızdı. Kaldırmış olsa bile 14 yaşındaki çocuğun, iki kızı öldürebilecek kadar sert vuracak gücü de yoktu. George Stinney Jr. masumdu, biri onu sadece siyah olduğu için suçlamak için her şeyi bir araya getirmiş ve çok hızlı davranmıştı. George Stinney’in kardeşleri 70 yıl sonra kardeşlerinin temize çıkmış olduğunu öğrenmekten dolayı çok mutlu oldular.

Stephen King, 1996 yılında “Yeşil Yol” adlı kitabı yazarken bu hikayeden ilham aldı.

Daha sonra filmi de çekilen bu hikaye aslında 14 yaşında idam edilen George Stinney Jr.’ın hikayesidir.

Yeşil Yol (Stephen King) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...
thumbnail

Yeşil Yol (Stephen King) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Yeşil Yol

Kitabın Yazarı : Stephen King

Kitap Hakkında Bilgi :

Acımasız katillerin bulunduğu Could Mountain hapishanesinin E bloğuna hoş geldiniz. Buradaki mahkumlar Yaşlı Spark diye bilinen elektirikli sandalye için sıralarını beklerlerdi. Hapishane gardiyanlarından Paul Edgecombe için bütün katiller aynıydı. Ta ki John Coffey adındaki mahkumla tanışıncaya dek. Dev cüsseli, çocuk kalpli bu adam Edgecombe'un hayatını değiştirecekti.

Kitabın Özeti :

Kitabımız Yeşil Yol romanında hikaye 1932 yılında Amerika’da geçmektedir. Could Mountain hapishanesi katillerin tutulduğu E Bloğu ile ünlü bir yerdir. İdamlık mahkumların elektrikli sandalyeye giden son durakları bu hapishanedir.

Could Mountain hapishanesinde elektrikli sandalyeye giden yoldaki koridorun yerleri yeşildir. Bu yüzden mahkumlar ve gardiyanlar arasında burası yeşil yol olarak bilinir.

Baş gardiyan olan Paul Edgecombe diğer gardiyanlar ile birlikte işini çok ciddiye alır. Sürekli yapmalarına rağmen yine de her gün idam prosedürünü tekrar eden provalar yaparlar. Hapishanede tutulanlar acımasız katiller de olsa son yolculuklarına hiçbir sorun yaşanmadan gitmeleri gerektiğini düşünmektedirler.

Gardiyanların hayatları günlük olarak monoton geçerken hem onların hem de tüm hapishanenin kaderi John Coffey adında bir mahkumun gelmesi ile tamamen değişir. Dev cüssesi ile dikkat çeken bu adam iki küçük kız çocuğuna tecavüz ederek öldürmekten mahkum olmuştur. Bu yüzden herkes için ilk başta onun da diğer acımasız katillerden bir farkı yok gibidir. Fakat zamanla gardiyanların ve diğer mahkumların bu düşüncesi değişmeye başlar.

Gardiyanlar John’u tanıdıkça onun aslında bir çocuk kalbine sahip olduğunu anlamaya başlar. Yine de hakkında verilen hüküm kesindir. Tüm gardiyanlar arasında iki kız çocuğunu öldürenin o olmadığı ve masum olduğu düşüncesi oluşmaya başlar.

John’un şaşırtan bir tarafı ve şaşırtıcı güçleri vardır. Baş gardiyan Paul dindar bir adamdır. John ile tanışınca o da bir iç karmaşaya doğru sürüklenmeye başlar. Bunlardan en önemlisi ise John’un her türlü hastalığı iyileştirebilme özelliğidir. Paul'un geçmeyen ve çok sıkıntı veren idrar yolları iltihabı vardır. İmdadına John yetişir ve onu her zamankinden daha iyi olacak şekilde iyileştirir.

Percy Wetmore adında valinin karısının bir akrabası olan torpilli bir gardiyan daha vardır. Percy Wetmore sadist ruhlu ve insanların acı çekmesinden zevk alan ve öbür gardiyanlarla olan farkı hemen göze çarpan bir kişidir. Mahkumlardan Delacroix, John Coffey karşısında ki yatan mahkumdur ve evcil bir faresi vardır. Bu fare ile John Coffey de dost olmuştu. Kötü kalpli gardiyan Percy, Delacroix'in faresinin üzerine basıp onu öldür. Percy, John Coffey ve farenin sahibinin acı çekmesinden zevk alır.

John Coffey gözyaşları içinde ölü fareyi avuçlarının içine alarak, öbür gardiyanların hayret dolu bakışları arasında, fare dostuna imkansızı başararak, yeniden hayat verir. Herkes ölen farenin tekrar canlandığını görerek çok şaşırır.

Bu olay gardiyan Paul’un tüm bakış açısını değiştirmeye zorlar. Paul, Tanrı’nın ona gönderdiği bu mucizevi insanı öldürmek zorunda olduğunu kabullenemez. Bu yüzden kendi içinde bir çatışma yaşamaya başlar.

John’un yeteneğini gören gardiyanlar çok sevdikleri hapishane müdürünün karısının ölümcül hastalığını da iyileştirebileceğini düşünmeye başlarlar. Bunun üzerine onu hapishaneden gizlice çıkararak hapishane müdürünün evine götürürler. John kadının hastalığını içine çekerek onu tamamen iyileştirir. Paul ve arkadaşları bir gerçeği daha öğrenmiş olurlar. John aslında hastalığı iyileştirmiyor, onu birinden alıp kendi içinde tutuyordur. Bu yüzden John’un sağlığı kötüleşir. Gardiyanlar bu dev gibi adamı zor da olsa hapishaneye geri getirirler.

John tam hapishane odasına gireceği zaman kadından aldığı hastalığı nefret edilen gardiyan Percy'e verir ve onun tamamen kendini kaybetmesine neden olur. Bir anlamda kendi içinde adaleti sağlamış olur.

Günler ilerler ve artık John’un da idam günü gelir. Paul böyle birini öldüremeyeceğini düşünmektedir. Fakat görevini yapmak zorundadır. John ona son olarak bir şeyler gösterir. Gerçekte yaşananları yine kendine ait güç ile ona gösterir. İki kızı aslında kendisi öldürmemiştir, bu kötülüğü bir başkası yapmıştır. O kişi de o anda aynı hapishanededir.

Paul daha fazla dayanamaz ve John’a ne istediğini sorar. İsterse onu hapishaneden kaçıracağını da belirtir. Sadece istemesi yeterlidir. Fakat John bunu kabul etmez. Bu güçleri ile daha fazla yaşamak istemediğini belirterek şunları söyler:

"Gördüğüm ve hissettiğim acılardan yoruldum artık, patron. Yağmur altında bir ispinoz gibi yalnız, hep yollarda olmaktan yoruldum. Hiçbir zaman bana yardım edecek, bana nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi ve nedenini söyleyecek bir yoldaşım olmadan. İnsanların birbirlerine karşı bu kadar kötü olmalarından yoruldum. Yardım etmeye çalışıp da edemediğim bütün o zamanlardan. Karanlıkta olmaktan yoruldum. Asıl da acıdan. Çok fazla. Eğer sona erdirebilseydim, yapardım. Ama yapamıyorum."

Bunun üzerine gardiyanlar ve Paul son kez yeşil yolda ölüme doğru yürürler.

Filmi hemen herkes tarafından defalarca izlenen Yeşil Yol kitabı bir kerede okunacak kitaplardan bir tanesi. Stephen King, Yeşil Yol ile adeta bir başyapıta imza atmıştır.

Kitabın Kahramanları, Kişiler :

Paul Edgecomb: Roman onun ağzından anlatılır. İdamlıklar koğuşu olan E-Bloğunun gardiyanıdır. Kıdem olarak diğerlerinin üstünde olmasına rağmen bunu mesai arkadaşlarına pek hissettirmez. İnsancıl ve adil oluşu, sakin ve çocuksu kişiliğiyle romanın pozitif karakterlerinden biridir. Hiç geçmeyen süregen idrar yolu enfeksiyonu, mahkûm Coffey tarafından esrarengiz bir şekilde iyileştirilince inançlarında farklılıklar gelişir. Coffey'in sırlarını ilk öğrenen odur.

Brutus Howell : Bu iri yarı gardiyanın lakabı 'Brutal' gaddar anlamına gelir ama kendisi hiç de öyle değildir. Bu lakabı üniversiteden atılmadan önce oynadığı üniversite futbol takımındayken almıştır. Son derece yumuşak başlı, uyumlu, iyi kalpli ve insancıl bir adamdır. Paul Edgecomb'un yakın arkadaşıdır.

Percy Wetmore: Romanın en kötücül karakteri, aşağılık duygusuyla dolu ufak tefek bir gardiyandır. Rütbece en düşükleridir ama torpilli olduğu için oldukça rahat hareketleri vardır. Kendisi valinin eşinin bir akrabası olur. Zalim, acımasız, anlayışsız ve biraz da aptaldır. Aynı zamanda da bir korkaktır. Aşağılık duygusunun bir yansıması olarak mahkumlara işkence eder. Tüm koğuşun maskotu olan minik bir fareyi bile öldürürken büyük zevk alır. Hiç idam gerçekleştirmemiştir ve Edgecomb'a bir dahaki idamı kendisinin yönetmesi için baskı yapar, amacı mahkumu acı çektirerek yavaş yavaş öldürmektir.

John Coffey : 'Yeşil Yol'a en son getirilen mahkumdur. Romanın ikinci önemli karakteri olan bu uzun boylu, çok iri, ve kaslı siyahi adam neredeyse küçük bir dev görünümündedir. Çocuksu ve saf bir kişiliğe sahip olan bu talihsiz adam çalıştığı çiftliğin sahibinin iki küçük kızını öldürmekten yargılanıp idama mahkûm olmuştur. Ancak etrafa saçtığı sevgi ve olumlu hava gardiyanlarda onun suçsuz olabileceği kuşkusunu oluşturur. Bir de garip ve olağanüstü yeteneklere sahiptir. Ölü bir fareyi diriltir, ölümcül hastaları iyileştirir.

Delacroix : Diğer bir idam mahkumu. Bitkin bir görünümü ve tedirgin davranışarı var. Beyaz farenin sahibi.

Jan Edgecomb : Gardiyan Paul Edgecomb'un karısı

Hal Moores : Hapishanenin müdürü. İyi niyetli ve insancıl bir memurdur.
Karısı ölümcül bir hastalığa yakalandığı için yataktan kalkamamaktadır. Bu durum müdür Hal Moores'ı oldukça sarsmış ve nedereyse hayata küsmesine neden olmuştur. Coffey'in büyülü yetenekleriyle karısını tamamen sağlığına kavuşturması,Hal Moores'un inancını tekrar gözden geçirmesine neden olur.

Klaus-Detterick : Pamuk çiftliğinin sahibi. Öldürülen iki kızın babası.

Yeşil Yol (Stephen King) Kitabının Gerçek Hikayesi için tıklayınız...

24 Haziran 2019 Pazartesi

thumbnail

Hayvan Mezarlığı (Stephen King) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Hayvan Mezarlığı

Kitabın Yazarı : Stephen King

Kitabın Konusu :

Stephen King Hayvan Mezarlığı özeti kitabında insanların yaşanan olaylara ve kadere karşı gelmemesi gerektiğini yüksek dozda bir gerilimle anlatmaktadır.

Dr. Louis sevdiklerinden vazgeçemediği için hayvan mezarlığını kedisi ve oğlu için kullanmıştır en son da karısı için kullanacaktır. Jud bu konuda Louis’i bunu yapmaması için defalarca uyarmıştır. Kasabada daha önce oğullarını kaybeden bir aile oğullarını hayvan mezarlığına gömmüştür ve sonuç tam bir felaket olmuştur. Geri gelenler artık eskisi gibi değildir, vahşi yaratıklara dönüşmüşlerdir. Fakat Louis oğlunda bunu yaşamış olsa da karısını da hayvan mezarlığına gömmekten çekinmez. Kızıldereliler kimi zaman ölümün yaşamdan daha iyi olduğunu anladıkları için hayvan mezarlığını terk etmiştir.

Kitabın Özeti :

Huzurlu bir yaşam sürmek isteyen Dr. Louis ailesiyle birlikte küçük bir kasabaya taşınır. Küçük oğlu, kızı, eşi ve kızının çok sevdiği kedileri ile sakin bir yaşam sürecekleri inancındadır. Yerleştikleri ev çok güzeldir fakat evin karşısından bir yol geçmektedir. Yol yoğun olarak tırlar tarafından kullanılmaktadır ve çok süratli geçen tırlar tehlike yaratmaktadır. Bu yolda pek çok hayvan öldüğü için doktor ve ailesi kedilerine dikkat etmeleri konusunda karşı komşuları tarafından uyarılırlar. Karşı komşuları uzun yıllardır orada yaşayan Jud’dur.

Ailenin kızı kedisini çok sever ve bu hikaye sonrası onu kaybetmekten korkar. Bunun üzerine babası kedisine bir şey olmayacağına dair kızına söz verir.

Dr. Louis’in ailesi doktorun pek de anlaşamadığı eşinin anne ve babasını ziyarete giderler. Kızı kedisini babası Dr. Louis’e emanet eder.

Dr. Louis’in bir telefon ile hayatı değişmeye başlar. Arayan komşusu Jud’dur ve kedilerini ölü olarak bulduğunu söyler. Kediye tır çarpmış ve kedi ölmüştür. Louis söz verdiği için kızına ne diyeceğini bilemez. Üzüntüsünü gören Jud ona farklı ve tehlikeli bir öneri sunar.

Hayvan mezarlığının ilerisinde eski bir Kızılderili mezarlığı vardır. İnanışa göre oraya gömülen ölüler gece yarısı tekrar dirilir. Fakat Kızılderililer ölümün bazen yaşamdan daha iyi olduğunu bildikleri için bu mezarlığı terk etmiştirler.

Jud ve Louis kedinin ölü bedenini bu mezarlığa gömerler.

Kedi ertesi gün canlanmış olarak eve geri döner fakat artık eskisi gibi değildir. Çok kötü kokmaktadır ve çok saldırgandır. Fakat Louis kızının kedisine olan düşkünlüğünü bildiği için durumun böyle kalmasına karar verir. Ailesi döndüğünde hepsi kedideki farklılığı fark ederler fakat bir anlam veremezler.

Bir müddet sonra Dr. Louis ve ailesinin başına daha acı bir olay gelir ve küçük oğulları tır altında kalarak hayatını kaybeder. Louis ve ailesi büyük bir acının içine düşer ve cenazeden sonra yine ailelerinin yanına giderler. Louis onlarla beraber gitmez çünkü başka planları vardır. Küçük oğlunu mezardan çıkarır ve hayvan mezarlığına gömer.

Louis’in küçük kızı babasının kötü bir şey yaptığını rüyasında görür ve annesine söyler. Annesi evi arar ama Louis’e ulaşamaz. Bunun üzerine ani bir karar ile eve döner. Eve döndüğünde ölen oğlunun sesini duyar. Onu bulmak için giderken yeniden canlanan çocuk tarafından öldürülür. Tıpkı komşuları Jud gibi.

Yorgunluktan uyuya kalan Louis uyandığında odasında ayak izleri görür. Bu ölen çocuğunun ayak izleridir. Bir an için mutlu olur fakat doktor çantasındaki özel bıçağı kayıptır. Bunun üzerine telaşa kapılır. Bu sırada telefon gelir ve eşinin ailesi kızlarını sorar. Louis bunun üzerine gerçek ile yüzleşmek zorunda kalır. Oğlunu bulmaya çalışırken ilk önce Jud’un cesetini bulur. Daha sonra da karısının. Şok geçiren Louis oğlunu görünce acı gereğe dayanamaz ve çocuğunu yakarak öldürür. Yeniden dirilenleri öldürmenin tek yolu yakmaktır.

Louis yaptığı hatanın farkına varır fakat hatasını telafi etmek için yine aynı hatayı yapmaktan başka çaresi yoktur. Eşini alır ve Kızılderili mezarlığa gömer. Gece yarısı olduğunda eşi evine geri döner. Fakat artık o eski o değildir. Bazen ölüm yaşamaktan daha iyidir.

Kitabın Kahramanları, Kişileri :

Louis Creed: Creed ailesinin babası. Ludlow kasabası yakınlarında bir üniversitede doktor olarak çalışıyor. Ailesine çok bağlı ve çabuk sinirlenen bir kişiliğe sahip.

Rachell Creed: Louis’in karısı. Çocukların eğitimi ile çok ilgilenen, aile bağları çok kuvvetli ve ayrıca çabuk sinirlenen bir kişiliğe sahip.

Eileen : Creed ailesinin tek kızı. Kedisini çok sever ve ayrı kalmaya dayanamaz.

Gage : Creed ailesinin en küçük bireyi. Konuşmayı ve yürümeyi yeni yeni öğrenmeye başlayan bir çocuk.

Jud Crandall: Kasabanın en tecrübeli ve en yaşlı kişisi. Çok soğukkanlı bir kişi. Louis’e kasabaya alışmasında ve hayvan mezarlığı ile tanışmasında yardımcı oldu.

Norma Crandall: Jud’un karısı. Romatizmalarından rahatsız ve çok yaşlı bir kişi.

About