Gabriel Garcia Marquez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gabriel Garcia Marquez etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2022 Perşembe

Aşk ve Öbür Cinler (Gabriel Garcia Marquez) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı: Aşk ve Öbür Cinler

Kitabın Yazarı: Gabriel Garcia Marquez

Kitap Hakkında Bilgi:

"Mezar yazıtı ilk kazma darbesiyle parça parça yerinden fırlamış, bakır renginde canlı bir saç yığını mezardan dışarı taşmıştı. Ustabaşı, işçilerinin de yardımıyla bunları tümüyle dışarı çıkarmak istedi, ama saçları ne kadar çok çekerlerse o kadar uzun ve gür görünüyorlardı; sonunda hâlâ bir kız çocuğunun kafatasına yapışık son saç telleri de dışarı çıktı... Yere yayılan o harikulade saçlar yirmi iki metre on bir santim uzunluğundaydı..."

Gabriel García Márquez, yıllar önce tanık olduğu bu ürkünç olayın izini sürerek, gizemli bir aşk öyküsü çıkarıyor ortaya, bahtsız bir genç kızla bir rahibin olağandışı aşklarının öyküsünü. Büyülü gerçekliğin büyük ustası, Aşk ve Öbür Cinler’de, yaşama ve ölüme meydan okumakla kalmayan, aklın ve inancın sınırlarını da zorlayan bir aşk hikâyesi sunuyor okurlarına. Gerçekle söylencenin ustalıkla harmanlandığı çağdaş bir novella.

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitapta, oniki yaşındaki bir kızın bir köpek tarafından ısırıldıktan sonra başından geçenler anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti:

Kitap, Santa Clara Manastırı’ndaki mahzenlerin boşaltılması raporuyla başlar. Bu manastırda büyük miktarda bakır renkli saç olan on iki yaşındaki bir kızın kafatası bulunmaktadır. Yazar, iki yüz yıl önce kuduzdan ölen New Grenada, şimdiki Kolombiya’da yaşamış on iki yaşındaki kızın efsanesini hatırlar. 

Sierva on iki yaşında bir kızdır. Sierva, babası Marki’nin evindeki köle mahallesinin kadınları tarafından büyütülmektedir. Doğum gününde pazara gitmeye karar verir. Pazarda bir köpek tarafından ayak bileğinden hafifçe ısırılır. Daha sonra kçpeğin kuduz olduğu anlaşılır. 

Köpek tarafında ısırılan başka insanlarda olmuştur. Isırılan insanların hepsinin kuduzdan öldüğü haberleri yavaş yavaş etrafa yayılır. Sierva’nın babası, Dr. Abrenuncio’ya kızının durumunu danışır. Doktor Sierva'nın sadece bacağından hafifçe ısırıldığı için kuduz olmayabileceğini söyler. Sierva iyi görünmektedir. Babası kızının durumunu yakından takip eder. 

Bir süre sonra Sierva hafifçe ateşlenir. Babası Marki paniğe kapılır. Sierva'yı şarlatan bir şifacısıya götürür. Şifacı kıza acı veren ve işkence eden tedaviler yapacaktır. Yerel Piskopos budurumu duyar ve Marki’yi çağırır. Piskopos, kızın şeytan çıkarma ayini için Santa Clara manastırına getirilmesini ister. Çünkü Piskopos'a göre bazen iblisler bir hastalık örtüsü altında insanları ele geçirmektedirler. Marki, uyuşturucu kullanan eşi Bernarda’ya danışmadan bu karara uyar. 

Babası, Sierva’yı manastıra teslim eder. Manastır köleleriyle şarkı söyledikten sonra Sierva tutuklanır. Kız manastır hapishanesine atılır. Başrahibe, Sierva’nın iblisler tarafından ele geçirildiğini ilan eder. Sierva çığlıklar atar, etrafına saldırır ve kavga eder. Bu, Sierva’nın iblisler tarafından ele geçirildiğinin kanıtı olarak kullanılır.

Piskopos, sırdaşı Peder Cayetano Delaura’yı kızın şeytan kovucusu olarak atar. Peder Cayetano, Piskopos’un kütüphanecisi olan otuz altı yaşında bir rahiptir. Cayetano, Sierva adlı kıza hayran kalır ve sonra ona aşık olur. Peder Cayetano, Sierva ile dost olur. Kızı serbest bırakmaya çalışır. Ancak Piskopos bunu reddeder. Bir sabah rahibeler Sierva'yı hücresinden çıkarıp saçlarını kökünden keserler. Sierva'yı Piskoposa şeytan kovma ayini için teslim ederler.

Peder Cayetano, babası Marki ve Dr. Abrenuncio, Sierva’yı manastırdan nasıl kurtaracağı konusunda konuşurlar. Peder Cayetano bir süre sonra kızın yanına gider. Sierva tarafından saldırıya uğrar. Peder Cayetano korku içinde kaçar. Peder Cayetano, Piskopos’a başına gelenleri anlatır. Peder Cayetano’nun ayrıcalıkları elinden alınır ve cüzzamlı hastanesinde çalışmaya gönderilir.

Peder Cayetano, Sierva’yı görmek için geceleri bir tünelden manastıra gizlice girmenin bir yolunu bulurBirçok gece kızı ziyaret eder. Gizlice öpüşürler, aşık olurlar ve evlenmeyi planlarlar. Bir süre sonra Sierva’nın şeytan çıkarma ayini başlar. 

Sierva iple bağlanır ve Piskopos’un ellerinde işkenceye maruz kalır. Sierva çığlık atar ve adeta kendisi için biçilen rolü oynar. Ertesi gün, dost canlısı bir yarı Afrikalı rahip şeytan kovmak için görevlendirilir. Rahip bir süre sonra gizemli bir şekilde ölür. 

Başka bir mahkum Martina Laborde, Peder Cayetano’nun tünelden girip çıktığını görür. Martina Laborde, bu yolu kaçmak için kullanır. Manastır yetkilileri tüneli keşfeder ve kapatırlar. Sierva acımasız bir şeytan çıkarma ayinine maruz kalır. Artık onu teselli edecek kimse yoktur. Sierva ölür ve mucizevi bir şekilde saçları traş edilmiş kafasından yeniden çıkmaya başlar.

4 Ağustos 2019 Pazar

Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Kitabının Özeti, konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Yüzyıllık Yalnızlık

Kitabın Yazarı : Gabriel Garcia Marquez


Kitap Hakkında Bilgi :

Yakın akraba evliliği yüzünden ancak yüz yıl sonra soylarının tükenmesiyle bitecek olan yüzyıllık yalnızlıkla lanetlenmişlerdir. Bu soyun Macondo adlı düşsel bir nehir kasabasındaki içsel yalnızlığı konu alınmıştır.

Aslen Jose Arcadio Buendia ve Ursula Iguaran çifti, oğulları Jose Arcadio Buendia, Aureliano Buendia (Albay) ve kızları Amaranta Buendia olmak üzere beş kişilik bir aile konu alınmaktadır. Sonra çok geniş bir kitleye yayılan soylarının yüz yıllık ömrü eserin ana temasını oluşturmaktadır.
"Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."

Kitabın Özeti :


Öldürdükleri bir adamın ruhunun verdiği rahatsızlıktan ve iç huzursuzluktan kaçmaktadırlar. Yakın akraba evliliği sonucu domuz kuyruklu bir çocuğun doğması vasıtasıyla lanetlenmiş bir soydan gelen Jose Arcadio Buendia ve Ursula Iguaran çifti, dağları aşarak bir nehir kıyısına yerleşir. Macondo ismini verdikleri bir kasaba kurarlar. Macondo kasabasının yüz yıllık soylarının yalnızlık lanetine bir ömür ev sahipliği yapacağı o zamanlar hiç akıllarında yoktur.

Albay Aureliano Buendia yıllar sonra idam edilirken babasının onu buzu keşfetmeye götürdüğü günü hatırlar. O zamanlar dünya öylesine yeni keşfedilmiştir ki pek çok şeyin adı yoktur.

Macondo, kurucularının arasında Buendia ailesinin de olduğu 20 hanelik kerpiç bir köydür. Macondo’ya her yıl mart ayında çingeneler gelmektedir. Melquiades isimli bir çingene Jose Arcadio Buendia’ya çeşitli aletler getirir. Her sene, simya hakkında bilgiler verir. Albay Aureliano Buendia’nın babası Jose Arcadio Buendia kendisine bir simya laboratuvarı yapar. Zamanının çoğunu orada geçirir. Karısı Ursula bu durumdan çok şikayetçidir ve karşı çıkmaktadır. Sürekli söylenir, çocuklarla ilgilenmesini ister. Buendia ailesi köyü ilk kuranlar arasındadır. Jose Arcadio Buendia’nın önerisiyle köyü nehre yakın kurarlar. Ursulanın hamaratlı elleriyle güzel evler yaparlar.

Ursula ve Jose Arcadio Buendia amca çocuklarıdır. Ursulanın annesi kızını evlendiklerinde domuz kuyruklu çocukların olur diye korkutur. Böylece bekaret kemeri taktırır. Jose Arcadio Buendia bu duruma önceleri karşı çıkmaz. Ancak köyde Ursula kız oğlan kız diye dedikodular çıkmaya başlar. Jose Arcadio Buendia sinirle bir adamı vurur öldürür. Karısına kemeri çıkarmasını onun yüzünden köyde başka kimsenin ölmemesini söyler.

İlk çocukları Jose Arcadio göç ederlerken yolda doğar ve kuyruğu yoktur. Ursula her doğan çocukta kuyruk var mı diye bakar. Sonra Aureliano doğar. Jose Arcadio aynı babası gibidir. Aureliano sessiz içine kapanık biridir.

Jose Arcadio, Pilar Ternera isimli bir kadınla birlikte olmaya başlar. Bu sıralar Ursula kızı Amaranta’yı doğurur. Amaranta doğduktan kısa bir süre sonra Pilar Ternera bir oğlan doğurur. 2 hafta sonra dedesinin evine getirilir ve Arcadio ismiyle vaftiz edilir. Annesinin Pilar Ternera olduğunu bilmez.

Bir Pazar günü 11 yaşlarında bir kız çocuğu getirip Jose Arcadio Buendia’ya emanet ederler. Ursulanın annesi babası ölmüş bir akrabasının çocuğudur. Kıza annesinin adı olan Rebecca adını veriler.

Köye bir Sulh Yargıcı atanır. Jose Arcadio Buendia ile araları ev boyama meselesi yüzünden açılır. Birbirlerine düşman olurlar. Sulh yargıcının kızlarından Remedios'a Aureliano aşık olur. Aradaki yaş farkından çekinir ve kıza açılamaz.

Amaranta ve Rebecca büyümüşlerdir. Rebecca çok güzel bir kız olur. Evlerine  onarım için gelen Pietro Crispi isimli gençle birbirlerine aşık olurlar. Ev köşe bucak aşk doludur. Aşk acısı çeken Aureliano’nun da Pilar Ternera ile ilişkisi olur. Pilar Ternera, Aureliano Jose isimli bir oğlan doğurur.

Melquiades ölür. Remediosla Aureliano evlenirler ancak kısa süre sonra Remedios ölür. Rebecca'yla Pietro Crispi nişanlanır ve buna Amaranta çok öfkellenir. Sürekli düğünleri ertelenir. O sıralar uzaklara giden Jose Arcadio eve döner, Rebeccayla ilişkileri olur ve evlenirler. Ursula bu duruma çok kızar ve onların eve ayak basmasını yasaklar.

Pietro Crispi, Amaranta'ya evlenme teklifi eder. Amaranta kabul etmez ve Pietro Crispi intihar eder. Aureliano Jose'nin bakımını Amaranta'ya verirler. Savaş başlamıştır. Aureliano artık Albay Aureliano Buendia olduğunu açıklar ve savaşa gider. Macondo'yu Arcadio bırakır.

Arcadio, Pilar Ternera'nın annesi olduğunu bilmeden onunla birlikte olmak ister. Pilar Ternera çare olarak gece karanlıkta onun koynuna Santa Sofia de la Piedad isimli kız oğlan kız sokar. Arcadio, Macondo yönetimini kaybeder ve idam edilir.

Santa Sofia de la Piedad bir kız doğurur, daha sonra ikizleri olur. Kıza Remedios, oğlanlara Jose Segundo ve Aureliano Segundo isimleri konulur.

Albay Aureliano Buendia yakalanmıştır idam edilecektir. Gittiği yerlerden beraber olduğu kadınlardan oğulları gelir ve hepsine Aureliano ismi ve annelerinin soy ismi verilir.

Bu arada Amaranta ve Aureliano Jose arasında ilişki başlar. Jose Arcadio Buendia da bağlandığı kestane ağacının dibinde ölür.

Yıllar geçtikçe evde yaşayan sayısın artmasıyla eve yeni odalar eklenir. Aureliano Segundo'nun oğluna Jose Arcadio adı verilir. Ailenin uzun geçmişi boyunca kişilere verilen isimler yenilenmektedir.

Bütün Aurelianolar içe kapanık ve aklı başındadır. Jose Arcadiolar ise atak ve girişken ancak mutlaka belaya çatmaktadırlar.

Ursula yüz yaşına gelmesine, gözlerine perdeler inmesine rağmen akli dengesinden en ufak bir şey yitirmemiştir ancak kısa zaman sonra ölür. Onun ölümünden yıllar sonra Amaranta Ursula ve Aureliano arasında ilişki başlamıştır. Bir çocukları olur ve çocuğun domuz kuyruğu vardır. Ursula'nın hep korktuğu olmuştur. Evde yaşayan sayısı azaldığı için kullanılmayan odalar kapatılır. Evde karıncalara hiçimse çözüm bulamamıştır.

Aureliano Melquides’in yazmalarını çözmeye uğraşır ve çözer. Son cümlesi “Soyun atası ağaca bağlanır, sonuncusunu da karıncalar yer.” yazmaktadır.

Aureliano, Melquides'in yazmalarını okurken olayları alışılmış zaman düzeninde sıralamamıştır. Yüzyıl boyunca olan günlük olayları öylesine bir araya toparlamış ki, olayların tümü aynı anda olmuş gibi görünmektedir.

Yazıların ortasına gelince kendi kimliğini öğrenir ve Amaranta Ursula’nın teyzesi olduğunu anlar. O bütün bunları okurken dışarıda kasırga kopmakta ve Macondo dağılmaktadır.

Şifreleri çözdüğü anda kentin rüzgarla savrulup yok olacağı ve yazılanların yinelenmeyeceği yazmaktadır. Çünkü yüzyıllık yalnızlığa mahkum edilen soyların yeryüzünde ikinci bir şansı olmazdı.

Kırmızı Pazartesi (Gabriel Garcia Marquez) Kitabının Özeti, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Kırmızı Pazartesi

Kitabın Yazarı : Gabriel Garcia Marquez

Kitap Hakkında Bilgi :

Kırmızı Pazartesi; Kolombiya asıllı yazar Gabriel Garcia Marquez'in 1982 Nobel Edebiyat Ödülünü de kazanmış olan polisiye – macera türündeki popüler bir romanıdır.

Gabriel Garcia Marquez’in çocukluk yıllarında yaşadığı bir kasabada meydana gelen, herkesin bu cinayetin işleneceğini bildiği ama hiç kimsenin de engel olmak için hiç bir şey yapmadığı farklı bir namus cinayetini konu edinmektedir.

Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan bellidir. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin portesini de çizmektedir. Kitapta, Santiago Nasar isimli karakterin iki kardeş tarafından öldürülmesi anlatılmaktadır. Kitabı farklı kılan ise bu cinayetin tüm kasaba tarafından bilinmesine rağman kimsenin buna engel olamamasıdır.

Roman, cinayete kurban giden Santiago'nun bir dostunun ağzından yapılmış olan bir röportaj şeklinde anlatılmıştır.

Kitabın Özeti :

Bayardo San Roman, kasabaya yeni taşınmıştır. Yerliler tarafından henüz gizemi çözülmemiş, her konuda derin bilgilere sahip, mesleğinin ne olduğu da bilinmeyen ilginç bir adamdır.

Bayardo San Roman'ın kim olduğu ne iş yaptığı herkes tarafından merak konusu olmaktadır. Hakkında çıkan dedikodulara son vermek için evlenecek birini arar ve bunu herkese duyurur.

Bayardo, bir meyhanede oturup içiyorken annesiyle beraber geçen Angela Vicario'yu görmüş ve yanındakilere bu kızı çok beğendiğini ve onunla evlenmek istediğini söylemiştir. Lakin çok sarhoş olduğundan kimse ciddiye almamıştır.

Bayardo, Angela'yı ve ailesini kısa zamanda arar ve bulur. Angela ile evlenme kararı almıştır. Angela’nın annesi ve erkek kardeşleri ile konuşur ve anlaşırlar. Çok zengin bir adam olan Bayardo San Roman şölen gibi bir düğün düzenlemiştir. Angela ile Bayardo’nun evlilikleri sadece 6 saat sürer.

Sabaha karşı Bayardo, üzerinde düğün hediyeleri olan üstü açık bir araba ile Angelay’ı alıp tekrar ailesinin yanına getirir. Angela’nın bakire olmadığını söyleyerek ailesine teslim eder. Bayardo, gelinin annesine ve erkek kardeşlerine durumu anlatarak bakire olmayan bir gelini kabul edemeyeceğini bildirir.

Angela'nın kardeşleri Pablo ve Pedro, büyük bir utanç içine düşmüşlerdir. Kız kardeşeleri Angela’ya bunu kimin yaptığını sorarlar. Angele kendisinin bakireliğini elinden alan kişinin Santiago Nasar olduğunu söyler. Tüm baskı ve şiddete rağmen Santiago Nasar’ın nerede ve kim olduğunu erkek kardeşlerine söylemez.

Bunun üzerine Pablo ve Pedro ellerine iki iri kasap bıçağı alarak Santiago'yu öldürmek için yollara koyulurlar.

O sabah, kasabaya piskopos gelecektir. Bu nedenle herkes ile birlikte Santiago Nasar’da piskoposu karşılamaya gelir. Pablo ve Pedro ise, Clotilde Armenta'nın meyhanesinde Santiago'yu beklemeye başlarlar. Pablo ve Pedro karşılaştıkları herkese Santiago'yu öldüreceklerini ilan da etmektedirler. Aslında şereflerini kurtarmak için öldürmek zorundadırlar ancak Santiago’yu öldürmek istememektedirler. Birilerinin onları durdurmasını istedikleri için herkese bunu ilan etmektedirler. Belki de Santiago’nun da bunu duyup kasabadan kaçmasını ummuşlardır. Santiago'yu öldüreceklerini Santiago dışındaki bütün kasabalılar duymuş ama nedense sadece Santiago bunu öğrenmemiştir. Hatta herkes Santiago’nun da bunu bildiğini zannetmektedir.

Pablo ve Pedro Vicario’nun, Santiago Nasar’ı öldürmek için beklediğini duyan belediye başkanı onların yanına giderek ellerinden bıçaklarını alıp onları geri gönderir. Fakat Pablo ve Pedro eve gidip ellerine iki yeni bıçak alıp aynı meyhaneye geri dönerler. Santiago'yu tekrar beklemeye başlarlar. Santiago Nasar, arkadaşı Cristo Bedoya ile beraber evine dönerlerken arkadaşı Cristo Bedoya onun yanından ayrılır.

Santiago yakın zamanlarda bir kız ile nişanlanmış ve o kızın evi de bu yolun üzerindedir. Santiago, meyhanenin de olduğu meydana yaklaşırken nişanlısı onu görüp çağırmıştır. Nasar’ın nişanlısı olan biten her şeyi duymuş ve Nasar’ın ona verdiği nişan hediyelerini, yazdığı mektupların bulunduğu kutuyu Nasar’a geri vererek ağlamış ve ondan ayrılmıştır. Hiçbir şeyden haberi olmayan Santiago, nişanlısının bu tavrı karşısında şaşırıp kalmıştır. Bunun üzerine nişanlısının babası da Pablo ve Pedro’nun onu öldürmek aradığını söyleyerek onu uyarmıştır. Nasar evine doğru yürümeye devam eder.

Lakin onu gören Pablo ve Pedro onu takip etmeye başlamışlardır. Santiago Nasar evinin önüne geldiğinde Nasar’ın annesi Placida Linero, Pablo ve Pedro'nun eve doğru koştuğunu görür. Kapıyı Santiago'nun yüzüne kapatır. Annesi farklı bir yönden eve girmeye çalışan Santiago'yu fark etmemiştir. Eve giremeyen Santiago Nasar, Pablo ve Pedro’nun bıçaklarından kurtulamamıştır.
Pablo ve Pedro, Santiago'yu defalarca bıçaklarlar.

Santiago, arka kapıdan eve girer ve mutfağın ortasına yığılıp yere düşer.

Kitabın Şahısları, Kişileri :

Santiago Nasar : Angela’nın bekaretini bozan ve Angela’nın kardeşleri tarafından öldürülmek için aranan kişi

Angela Vicario : Bayardo San Roman ile evlenecek olan gelin adayı

Bayardo San Roman: Angela Vicario ile evlenmek için düğün hazırlıkları yapan ve Angela’nın bakire olmadığını anlayarak erkek kardeşlerine durumu belirten zengin kişi

Pablo Vicario: Angela’nın erkek kardeşi

Pedro Vicario: Angela’nın erkek kardeşi