Roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ekim 2020 Cumartesi

thumbnail

12. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - II. Ünite Sanat Metinleri Roman


II. ÜNİTE: SANAT METİNLERİ

4. ROMAN 

Olmuş ya da olabilir nitelikteki olayları ve konuları ele alan edebî türlere Roman denir. 

Diğer türlerden ayrılan en önemli özelliği, uzunluğudur. Romanlarda, toplumsal olaylar ve ilişkiler gerçeklere uygun bir tarzda ele alınır. İyi bir roman ilgi çekici olmalı, herkesi ilgilendiren insancıl bir tema taşımalıdır. Romandaki olaylar arasında dengeli bir sıralama ve bağ bulunmalıdır. Olaylar akla yakın olmalı, romanın konusundan doğmalıdır. Romandaki varlıkların kişilikleri baştan sona dek konuya uygun nitelikte olmalı, birbiriyle çelişmemelidir. 

Roman yazarı; romanda yarattığı kişilerini kendi kişiliği içinden görebilmelidir. Romandaki davranışlar ve konuşmaların, kişilerin karakterlerinden çıkmasını sağlamalıdır. Okuyucu, romanı iş olsun diye okumaz. Roman okurken avunmak, kendinden uzaklaşmak ister. Romandaki kişilerle ilgilenmeye başlar. Olaylar karşısındaki davranışlarının ne olacağını merak eder. Onların başarılarından mutluluk duyar. Onların sıkıntılarına üzülür. Kendisini onların yerine koyar. Onların davranışlarını eleştirir. Bu davranışlar içinde yapılmaması gerekeni, yapılmamış olanları bulur. Romanı okuyup bitirince genel bir yargıda bulunur. 

Türk edebiyatında önceki yüzyıllarda roman türüne benzer edebî eserler mevcuttur. Bunlar: 

1) Halk Hikâyeleri (Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin gibi.) 
2) Meddah Hikâyeleri 
3) Dinî Hikâyeler (Hz. Ali'nin Cenkleri gibi) 
4) Destanî Hikâyeler (Dede Korkut Hikâyeleri, Battal Gazi Destanı gibi) 

Avrupaî tarzda ilk roman, Tanzimat döneminde yazılmıştır. 
Namık Kemal'in "İntibah", ilk Türk romanıdır. 
Nabizâde Nazım'ın "Karabibik", ilk köy romanıdır. 
Yusuf Kâmil Paşa'nın Fenelon'dan çevirdiği "Telemak", ilk çeviri romandır. 

Romanlarda, şu ögeler üzerinde önemle durulmalıdır: Konu, kişiler, çevre, zaman, ana düşünce ve anlatım tarzı (üslûp). Romanlardaki olaylar, bir plâna uygun olarak anlatılır. Bu plân şöyledir: 

Giriş (Serim): Roman olayının başı, burada verilir. 
Gelişme (Düğüm): Roman olayının gelişip, açıldığı bölümdür. 
Sonuç (Çözüm): Romandaki olayın açıklığa kavuştuğu, düğümün çözüldüğü bölümdür. 

Romanlar, işlenilen konularına göre şu çeşitlere ayrılır: 
1) Tarihî romanlar: Tarihteki olay ya da kişileri konu alan romanlardır. Yazar tarihi gerçekleri kendi hayal gücüyle birleştirerek anlatır. 
Valter Scolt - Vaverley 
Gogol - Toros Bulba 
V. Hugo - Notre dame de Paris 
N. Kemal - Cezmi 
N. Atsız’ın Bozkurtlar 
Tarık Buğra - Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara’da 
K. Tahir - Yorgun Savaşçı, Devlet Ana 

2) Macera Romanları: Kahramanların başından geçen hareketli olayların anlatıldığı romanlardır. 
Alexander Dumas – Monto Kristo Kontu, Üç Sihaşörler 
Ahmet Midhat – Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Dünyaya İkinci Geliş 

3) Polisiye Romanlar: Macera ve heyecan duygularını artıran romanlardır. 
Edgar Allen Poe – Morgue Sokağı Cinayeti 
Arthur Connan Doyle – Sherlock Holmes 
Agatha Cristie – Şark Ekspresinde Cinayet 
Ahmet Midhat – Esrar-ı Cinayat (İlk Türk Polisiye Romanı) 
Cingöz Recai – Server Bedii takma adıyla Peyami Safa 

4) Egzotik Romanlar: Yabancı ülkelerin toplumsal özelliklerini, geleneklerini anlatan romanlardır. 
Refik Halit Karay – Nilgün 
Pierre Loti – İzlanda Balıkçısı 

5) Sosyal Romanlar: Ekonomik bunalımlar, sınıfsal çelişkiler, köyden kente göç gibi toplumsal sorunları konu edinen romanlardır. 
Victor Hugo – Sefiller 
Sami Paşazade Sezai – Sergüzeşt 
Ahmet Midhat – Felatun Bey ile Rakım Efendi 
Recaizade Mahmud Ekrem – Araba Sevdası 

6) Psikolojik Tahlil Romanları: Roman kahramanlarının psikolojisini tahlillerle anlatan romanlardır.  Madame De Le Fayette – Princesse De Cleves (Dünyanın ilk psikolojik roman örneği) 
Peyami Safa – Dokuzuncu Hariciye Koğuşu 

7) Biyografik Roman: Topluma mal olmuş bir kişinin yaşamını, yaşadığı döneme katkılarını anlatan romandır. 
Oğuz Atay – Bir Bilim Adamının Romanı 

8) Otobiyografik Roman: Yazarın kendi hayatını konu edindiği romanlardır. 
Mark Twain–Tom Sawyer’in Maceraları 
Orhan Kemal – Avare Yıllar, Baba Evi 

Türk Edebiyatında Roman 

Türk edebiyatına roman Fransızcadan yapılan çevrilerle girdi. Bu çevirilerden ilki Yusuf Kamil Paşa'nın Fenelon'dan yaptığı Tercüme-i Telemak'tır. Daha sonra adı bilinmeyen bir çevirici Victor Hugo'nun ünlü romanı Sefiler'i (Les Miserables) çevirdi. 1860-1880 yıları arasında başta Fransız yazarlar olmak üzere birçok Batılı yazarın eseri Türkçeye çevrildi. 

İlk Türk romanı Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseridir. Sami'den sonra Ahmed Mithat romanlarıyla Türk romanının gelişmesine katkıda bulundu. 

Türk romanı asıl Tanzimat döneminde gelişti. Recaizade Mahmut Ekrem'in Araba Sevdası yeni teknikler kullanılan Batılı anlamda türüne en yakın ilk Türk romanıdır. 

Servet-i Fünun edebiyatı döneminde ilk usta romanlar ve usta yazarlar kendilerini gösterdi. "Sanat sanat içindir" tezini savunan bu yazarlar aşk ve acıma gibi konuları işledi. Halit Ziya Uşaklıgil bu dönemin en önemli romancısı sayılır. Aşk-ı Memnu (1925) adlı romanı günümüzde de en başarılı Türk romanlarından biridir. 

1910'dan sonra milli duyguların ağır basmasıyla birlikte "Genç Kalemler" dergisi çevresinde Türkçülük akımı gelişti. Milli romanların yazılması bu dönemde başladı. Halide Edip Adıvar'ın Vurun Kahpeye, Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanları bu dönemin örneklerindendir. 

Cumhuriyet döneminde çağdaş Türk romanı ortaya çıktı. Toplumsal ve sosyal gelişmeleri konu alan romanlar yazıldı. Köy ve kent romanları ayrımı da bu dönemle ilgilidir.

26 Eylül 2020 Cumartesi

thumbnail

11. Sınıf Dil Anlatım Ders Notları - I. Ünite Metinlerin Sınıflandırılması, Öğretici ve Sanatsal Metinler, Mektup, Günlük, Anı, Biyografi, Gezi Yazısı, Sohbet, Fıkra, Deneme, Eleştiri, Tiyatro, Masal, Roman

I. ÜNİTE

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI


Bilgi alanının genişlemesiyle birlikte bilimde sınıflandırmaya ihtiyaç duyulmuştur. Bu sınıflandırmayla konuların birbirine bağlanması ve anlaşılması kolaylaştırılmıştır.

Edebiyatta gerçeklik: Somut olarak var olan bir durumun hiçbir müdahaleye uğramadan ifade edilmesidir.

Kurmaca: Bu ifadeye duygu ve hayallerin katılmasıdır.

NOT: Dil günlük hayatta göndergesel işlevde kullanılır.

Öğretici ve sanatsal metinler:

1- Öğretici metinlerde amaç, okuyucuya bilgi vermektir.

2- Sanatsal metinlerde amaç, yazarın okuyucuya kendi dünyasını yansıtmak
istemesidir.

3- Öğretici metinlerde üslup kaygısı ön planda değildir.

4- Sanatsal metinlerde üslup ön plandadır.

5- Öğretici metinlerde dil göndergesel işlevde kullanılır.

6- Öğretici metinlerde kelimeler gerçeklik anlamında kullanılmıştır.

7- Sanatsal metinlerde ise kelimeler daha çok yan ve mecaz anlamlarında kullanılır.

NOT: Edebi metinlerde dil şiirsel işlevde kullanılır.

Anlatmaya ve göstermeye bağlı metinlerin ortak yönleri:

1- Metinlerin yapısının zaman, mekân, olay örgüsü ve kişiler unsurları üzerine kurulması

2- Hem anlatmaya hem de göstermeye bağlı metinlerin birer edebi metin olması.

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI

1. Sözlü anlatım:


* Konferans

* Açık oturum

* Sempozyum

* Forum

* Münazara

2. Yazılı anlatım:

A) Öğretici metinler:


* Mektup

* Günlük

* Anı

* Biyografi

* Gezi yazısı

* Sohbet

* Fıkra

* Deneme

* Eleştiri

B) Sanatsal metinler:

* Göstermeye bağlı metinler (tiyatro)

* Anlatmaya bağlı metinler (fabl, masal, roman, hikâye)

Metinler gruplandırılırken;

* Gerçeklikle ilişkilerine,

* Kullanılan dilin işlevine,

* Yazılış amacına,

* Kullanılan anlatım türüne bakılır.

Öğretici metinlerin özellikleri:

* Dilin daha çok göndergesel işlevde kullanılması

* Hikâye öğelerine yer verilmesi

* Kaynağını gerçek dünyadan alması

* Anlatımın akıcı, duru, açık ve yalın olması

* Kelimelerin gerçek anlamda kullanılması

* Ağırlıklı olarak öyküleyici ve betimleyici anlatım türünün kullanılması.

* Amacının bilgi vermek olması.

Göstermeye bağlı metinlerin özellikleri:

* Genellikle sahnede sergilenmek üzere yazılması

* Amacının okuyanlara bilgi vermek olması

* Monologlardan ve diyaloglardan oluşması

* Kahramanlarının karakterlerinin parantez içinde verilen açıklamalar ile belirtilmesi

29 Mart 2020 Pazar

thumbnail

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - III. Ünite Anlatmaya Dayalı Edebi Metinler, Hikaye, Masal, Destan, Manzum Hikâyer


III. ÜNİTE OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ METİNLER

A- ANLATMAYA DAYALI EDEBİ METİNLER

* Bir olayı anlatmaya dayanan edebi metinler masal, destan, halk hikayesi... gibi metinlerdir.
* Bu metinler dış dünyaya ait olayları kişi,zaman ve mekana bağlı olarak okuyucuya aktarır.
* Destan ve masalla başlayan bu tür romana kadar gelen bir çizgi takip etmiştir.

ROMAN

Yaşanmış ya da yaşanabilecek olayların yer, zaman ve kişiye bağlanarak anlatıldığı uzun soluklu eserlere roman denir.

* Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır.
* Romandaki bütün olaylar belli bir olay etrafında gelişir. Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
* Şahıs kadrosu geniştir.Kahramanlar tüm yönleriyle tanıtılır.
* Zaman olarak geri dönüşler olur.

Romanlar çeşitli türlere ayrılır;
-Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.
-Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzı, gelenek,görenek ve törelerin ele alındığı romanlardır.
-Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır.
-Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır.
-Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır.
-Polisiye Roman: Konularını polisi ilgilendiren olaylardan alan romanlardır.

HiKAYE

Olmuş ya da olması mümkün olan olayları a nlatan, romana göre daha kısa olay yazılarıdır.

*Romanda birden fazla olay varken hikayelerde çoğunlukla tek bir olay vardır.
*Şahıs kadrosu romana göre dardır.
*Hikayede ayrıntılara girmekten sakınılır,kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır.
*İki tür hikaye görülür;
a) Olay Hikayesi (Klasik Hikaye): Maupassant tarzı da denir. Olay esastır. Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettindir.
b) Durum-Kesit Hikayesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır. Bizdeki temsilcisi, Sait Faik Abasıyanık'tır.

MASAL

Genellikle halkın yarattığı , ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan eserlere masal denir.

GENEL ÖZELLİKLERİ:

*Masallar, meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken, yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur. Masal, anonim bir türdür.
*Olaylar hayal ürünüdür.
*Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.
*Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk-haksızlık, adalet-zulüm, alçakgönüllülük–kibir.... gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir.
* İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
* İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
* Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir.
* Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi (mişli geçmiş) kullanılır.
* Anlatım kısa ve yoğundur.
* Masal kişileri her tabakadan seçilebilir. Masallarda cinler, periler, devler de rol alır.
* Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir.
* Masalların çoğu “ bir varmış, bir yokmuş ...” ya da “ evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ...” gibi ifadelerle başlar. Bunlara tekerleme denir. Tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir. Türk masallarında dilek bölümü ya“onlar ermiş muradına .... “ ya da “ gökten üç elma düştü ...” biçiminde başlar.
* Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez.
* Evrensel konuların işlendiği masallarda eğiticilik esastır.
* Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır. Masallar bu yönüyle didaktik (öğretici) bir nitelik taşır.
* Günümüzde bellli bir kişinin ortaya koyduğu yapma masallarda yazılmaktadır.

HALK HİKAYELERİ 

Hikaye türünün en eski örnekleri olan ve destandan modern hikayeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir. Başka bir tanım yapacak olursak; Türk edebiyatı ürünleri içinde 16.yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan, genellikle aşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere anlatılarak nesilden nesile intikal eden, yer yer masal ve destan özellikleri gösteren hikayelerdir.

GENEL ÖZELLİKLERİ:

*Türk edebiyatında bu özelliğe sahip ilk örnek Dede Korkut Hikayeleridir.
*Genellikle aşk konusunun işlendiği halk hikayelerinde zaman zaman kahramanlık konularıyla dini konuların işlendiği de görülmüştür.
* Nazım-nesir karışık olarak anlatılan bu hikayelerin gelişip yayılmasında saz şairlerinin önemli bir fonksiyonu vardır.
* Hikayenin kahramanı aşık olur, sevgilisine kavuşma yolundaçeşitli maceralara girer, sonunda kavuşur veya kavuşamaz ama hikaye de orada biter.
* Halk hikayelerinin destan döneminin kapanmasından sonra ortaya çıktığı kanaati yaygındır. Nitekim Türk edebiyatında halk hikayelerinin en eski örneği sayılan Dede Korkut Hikayeleri de destandan halk hikayeciliğine geçiş dönemi
ürünü olarak kabul edilmektedir.

Halk hikayelerini destanlardan ayıran özellikler:
* Mutlaka tarihi bir olaya dayanmaması,
* Nazım-nesir karışık oluşu ve zamanla nesir kısmının ağırlık kazanması,
* Şahısların ve olayların anlatımında takınılan gerçekçi tavır,
* Kahramanlıktan çok aşk maceralarına yer verilmesi,
* Hikayedeki manzum kısımların genellikle saz eşliğinde dile getirilmesi,
* Değişik bir anlatılma üslup ve geleneğinin olması,
* Belli yerlerinde tekerleme adı verilen belli söz kalıplarının bulunması gibi hususlarda ayrılmaktadır.

Halk hikayeleri konularına göre dört çeşittir:
a. Aşk Hikayeleri: Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha, Ercişli Emrah ve Selvi, Tahir ile Zühre, Âşık Garip Hikayesi, Aşık Kerem Hikayesi, Elif ile Mahmut...
b. Dini-Tarihi Halk Hikayeleri: Hayber Kalesi, Kan Kalesi, Battal Gazi, Danişmend Gazi, Hz. Ali ile ilgili diğer hikayeler...
c. Kahramanlık Hikayeleri: Köroğlu Hikayesi
d. Destanî Halk Hikâyeleri: Dede Korkut Hikayeleri

NOT: Destan geleneğinden Halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünü Dede Korkut Hikayeleri’dir. Bu nedenle Dede Korkut Hikayeleri özel bir önem taşır.

Mesnevi Türünün Şiirle Ortak ve Şiirden Farklı Yönleri:
1) Şiirle benzer yönü: Redif, kafiye, ölçü, ses ve söyleyiş gibi ahenk unsurlarının ve yapı(nazım birimi) unsurunun benzer olması.
2) Şiirle farklı yönü:Mesnevide bir olay örgüsünün bulunması ve bu olay örgüsüne bağlı kişi,zaman,mekan unsurlarının bulunması.

DESTAN

Bir milletin başından geçmiş ve toplumda derin etki bırakan savaş, göç, afet, kıtlık gibi olayların etkisiyle söylenmiş, kimi zaman da bir kişinin kahramanlıklarını anlatan uzun manzum hikayelerdir. Destanlar; milletlerin tarihinde derin iz bırakmış önemli olayları harikuladeliklerle süsleyerek anlatan uzun, manzum, milli eserlerdir. Destan anlatıcısı ozan (akın veya baksı) onu bir kopuz eşliğinde söyler. Bir takım mimik, jest ve taklitlerle anlatımını kuvvetlendirmeye çalışır.

Masallarla destanlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar:

Masal ile destan arasında şu benzerlik vardır:
Destanlarda, masal kahramanı olarak bilinen perilerin yaşayışına benzer bir hayat süren destan kahramanları vardır. Oğuz Destanı’nda Oğuz’un evlendiği kızlar gibi.

Masal ile destan arasındaki farklar:
1. Masal konuları çeşitli olmasına rağmen destan konularında kahramanlığa fazla yer verilir. Umumiyetle milletlerin mazisindeki önemli olaylar ve büyük kahramanlar etrafında destanlar teşekkül eder.
2. Masal kahramanlarının hayali olmasına karşılık destan kahramanlarını biz tarih sayfalarında bulabiliriz. Oğuz Kağan gibi.
3. Destanlar daha hacimli olur. Pek çok olayın anlatıldığı destanların hacimleri de uygun olarak geniş bir yer kaplar.
4. Destanlar manzum olurlar, masallardaki durum ise tamamıyla tersidir. Masallarda manzum kısımlar yok denecek kadar azdır.
5. Masalların benzerlerine başka milletlerde de rastlanıldığı halde destanlarda durum farklıdır. Destanlar millidir. Bir millete aittir.

Romanlarla destanlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar

Roman ile destan arasında şu benzerlik vardır:
Her iki türün yapısının da olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekan unsurlarından oluşması.

Roman ile destan arasındaki farklar:
* Destanda bir milleti derinden etkileyen olaylar işlenirken romanda konu sınırlaması söz konusu değildir.
* Destanın doğal gerçekliği bulunmazken romanda doğal gerçeklik ve kurmaca gerçeklik birlikte işlenir.

MANZUM HİKAYE

Manzum Hikaye; bir mekan, bir zaman ve kişiler etrafında gelişen olay örgüsünü şiir halinde anlatan nazım biçimidir. Türk edebiyatında Tanzimat sonrasında gelişen bu türün en güzel örneklerini Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy vermiştir. Manzum hikâyelerin öykülerden tek farkı manzum (şiir) biçimde yazılmış olmasıdır. Bu tür hikayelerde didaktik şiir özelliği görülür.

Bu tür için ilk adımları Recaizade Mahmud Ekrem ile Muallim Naci atmıştır. Bu tür Servet-i Fünun döneminde etkili hale gelmeye başlamıştır. Mehmet Akif Ersoy’un ise Küfe, Seyfi Baba, Mahalle Kahvesi, Hasta gibi önemli manzum hikayeleri bulunmaktadır.

En önemli temsilcileri Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret'tir. Bunun yanında Beş hececiler de bu türe katkıda bulunmuştur.

GENEL ÖZELLİKLERİ:

* Manzum hikayeler edebi metinlerdir.
* Konu ve özellik bakımından hikaye ile aynı özellikleri gösterir.
* Tanzimattan sonra ortaya çıkan bu manzume türü kafiyeli ve redifli, şiir biçiminde hikaye yazmak amacını güder.
* Manzum hikayelerde şairler ya bir olayı anlatırlar ya da bir öğüt verme çabası güderler.
* Manzum hikayeler genellikle bir çevre tasviriyle başlar, o çevrenin kişileri anlatılır.Sonra olay anlatılır. Amaç okuyucuya bu bölümde ders vermektir. Bir hikaye gibi sonlandırılır.
* Manzum hikayeler düşündürücü ve eğiticidir.
* Manzum hikayeler belli bölümlerden oluşur. İlk bölümde anlatılmak istenen olaydan ve kişilerden bahsedilir. İkinci bölümde olaylar anlatılır, örneklerle tasdik edilir. Üçüncü bölümde ise olay son bulur ve okuyucuya ders vermeyi güden cümleler yer alır.

23 Mart 2020 Pazartesi

thumbnail

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları 6. Ünite Roman, Cumhuriyet Dönemi, Dünya Edebiyatı, Modernizim Akımı


11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notu 6. Ünite: Roman

Roman ünitesi şu konulardan oluşmaktadır.

Cumhuriyet Dönemi’nde roman (1923-1950)
Cumhuriyet Dönemi’nde roman (1950-1980)
Modernizm akımı
Dünya edebiyatında roman
Anlatım bozuklukları, yazım ve noktalama çalışmaları
Okunan bir roman hakkında inceleme ve değerlendirme yazısı yazma
Bir romanı sinemaya uyarlanmış hâliyle karşılaştırma

Roman Nedir?

Olmuş ya da olması mümkün olayları kişi, yer, zaman bağlamında anlatan, hikâyeye göre daha uzun, anlatmaya dayalı edebi bir türdür.

Roman türünün ilk örneği İspanyol yazar Cervantes’in 17. yüzyılda yazdığı Don Kişot adlı eseridir.

Türk edebiyatında ise ilk yerli roman Şemsettin Sami'nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'tır.

TÜRK EDEBİYATINDA ROMAN TÜRÜNÜN GELİŞİMİ

Türk edebiyatında roman türündeki ilk örnekler Tanzimat Dönemi’nde verilmeye başlamıştır (19.yy) Roman türü önce Batı edebiyatından çevirilerle edebiyatımıza girmiştir, daha sonra ilk yerli örnekler verilmiştir.

* İlk çeviri roman: Yusuf Kâmil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği Telemak
* İlk yerli roman: Şemsettin Sami’nin yazdığı Taaşşuk-ı Talât ve Fitnat
* İlk edebî roman: Namık Kemal’in yazdığı İntibah
* İlk tarihî roman: Namık Kemal’in yazdığı Cezmi
* İlk köy romanı: Nabizade Nazım’ın yazdığı Karabibik
* Romantizmden realizme geçişin ilk örneği: Sami Paşazade Sezai’nin yazdığı Sergüzeşt
* İlk realist roman: Recaizade Mahmut Ekrem’in yazdığı Araba Sevdası
* İlk psikolojik roman denemesi ve ilk tezli roman: Nabizade Nazım’ın yazdığı Zehra romanıdır.
* İlk polisiye roman: Ahmet Mithat Efendi'nin - Esrâr-ı Cinayet
* İlk post-modern roman: Oğuz Atay'ın - Tutunamayanlar

Türk edebiyatında roman türündeki asıl büyük gelişmeler Servetifünun, Millî Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda olmuştur. Servetifünun yazarı Halit Ziya Uşaklıgil Batılı roman tekniğine uygun olarak kaleme aldığı Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu gibi romanlarıyla ilk roman ustamız olmuştur.

1923 - 1950 YILLARI ARASINDA TÜRK ROMANI

1910 yılından itibaren millî duyguların ağır basmasıyla ve Türkçülük akımının etkisiyle millî konulara değinen, Anadolu’yu konu edinen romanlar yazılmaya başlanmıştır.

1930’lara kadar Millî Edebiyat etkisinde gelişen romanda eskiye karşı yeni değerlerin yüceltilmesi işlenmiştir. Bu dönemde Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi romancılarımız eser vermiştir.

1930’lardan sonra Türk romanında köylülerin, işçilerin, geçim sıkıntısı çekenlerin yaşamından ve sorunlarından söz edilmeye başlanmıştır. Romanlarda Anadolu coğrafyası ve insanı, köyden kente göçün neden olduğu sorunlar Sadri Ertem, Sabahattin Ali gibi toplumcu–gerçekçi anlayışa bağlı sanatçılar tarafından işlenmiştir.

İnsanın gerçekliğini psikolojik yönüyle anlatan Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar gibi romancılar da bireyin iç dünyasını esas alan yönelimle romanlar yazmışlardır.

1923 - 1950 yıllarında sanatçılar, konularını günlük hayattan almışlar, toplum sorunlarını derine inmeden gözlemci–gerçekçi eserler yazmışlardır. Duygusal ve acıklı olaylar üzerine kurulmuş, rastlantılarla gelişen, zengin–yoksul, iyi–kötü gibi kalıplaşmış tiplerin işlendiği romanlar ortaya konmuştur.

1940’lardan itibaren II. Dünya Savaşı’nın yıkımları, iki kutuplu bir dünyada kendine yer açma çabaları, sanayileşmenin getirdiği problemler, iç ve dış göç olguları romanlarda işlenmiştir. Bu dönemde yazarlar çok iyi tanıdıkları yöreleri, o yörelerin insanlarını hayat mücadeleleri ve yaşama biçimleriyle yansıtmaya özen göstermişlerdir. Bu dönemin romancılığında görülen en önemli yönelimlerden biri de köy romancılığıdır. Köy gerçeği romanlarda etkili biçimde ele alınmıştır. Kasaba ve şehirlerde yaşayan dar gelirli insanların içinde yaşadıkları toplumsal düzen de giderek romanlarda ele alınmıştır. Türk kadınının çağdaşlaşmak için verdiği mücadele başta olmak üzere, ekonomik bağımsızlığı, kadın–erkek münasebetleri, kadının aile ve toplum içindeki yeri, durumu da romanlarda ele alınmıştır.

1950-1980 YILLARINDA CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ROMANI

1950-1980 arasında roman türü farklı eğilimlerle gelişimini sürdürmüştür.
Toplumcu gerçekçi, bireyin iç dünyasını esas alan modernist millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan özelliklere sahiptir.

Toplumcu - gerçekçiler : Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Fakir Baykurt gibi toplumcu gerçekçi yazarlar; toprak kavgaları, tarımın makineleşmesi, köyden kente göç gibi toplumsal konuları romanlarında ele almışlardır.

Bireyin iç dünyasını esas alan romanlar : Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Samiha Ayverdi bireyin iç dünyasını esas alan romanlar yazmışlardır.

Modernist romanlar : Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu modernist çizgide romanlar vermişlerdir.

Millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan romanlar : Hüseyin Nihal Atsız, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Bahaeddin Özkişi, Münevver Ayaşlı, Emine Işınsu, Sevinç Çokum millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan romanlar yazmışlardır.

1950-1980 Cumhuriyet Dönemi'ndeki Önemli Romanlar

Kemal Tahir ➝ Devlet Ana, Yorgun Savaşçı
Orhan Kemal ➝ Cemile, Murtaza
Yaşar Kemal ➝ İnce Memed, Yılanı Öldürseler
Fakir Baykurt ➝ Tırpan, Yılanların Öcü
Peyami Safa ➝ Yalnızız
Ahmet Hamdi Tanpınar ➝ Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Tarık Buğra ➝ Küçük Ağa, İbişin Rüyası
Yusuf Atılgan ➝ Aylak Adam, Anayurt Oteli
Oğuz Atay ➝ Tutunamayanlar, Bir Bilim Adamının Romanı
Ferit Edgü ➝ Hakkâri’de Bir Mevsim
Adalet Ağaoğlu ➝ Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi
Hüseyin Nihal Atsız ➝ Ruh Adam
Mustafa Necati Sepetçioğlu ➝ Kilit, Çatı
Bahaeddin Özkişi ➝ Sokakta, Köse Kadı

Orhan Kemal - Murtaza Romanı

Orhan Kemal’in toplumcu gerçekçi anlayışla yazdığı Murtaza adlı roman, 1952 yılında önce gazetede tefrika edilir ve aynı yıl kitap olarak yayımlanır. Eser eklemeler yapılarak 1969’da yeniden yayımlanır. Büyük ilgi gören roman 1965’te Murtaza, 1984’te ise Bekçi adıyla iki kez sinemaya uyarlanır; tiyatro eseri olarak da sahnelenir.

Romandaki olaylar, II. Dünya Savaşı sonrasında, Adana’da geçmektedir. Yazar; bu eserinde bir fabrikada gece kontrolörü olan, görevini her şeyin üstünde tutan, saf bir adam çevresinde gelişen olayları toplumcu gerçekçiliğe bağlı kalarak yansıtmıştır.

ROMANDA MODERNİZM

19. yüzyılda büyük gelişme sağlayan geleneksel roman anlayışı devam ederken 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yeni bir roman anlayışı ortaya çıkar. Aydınlanmayla birlikte oluşan, hümanizm ve demokrasi temeli üzerine yükselen bir düşünce sistemi olan modernizm, birçok alanı olduğu gibi romanı da etkilemiştir.

I ve II. Dünya Savaşları’nın insanlık üzerindeki yıkıcı etkileri modernizmin doğuşunda büyük rol oynamıştır. “İnsan, yaşadığı dünyada hep acılarıyla baş başa kalmış ve yalnızlıktan kurtulamamıştır. Öyleyse insanın bu durumunu anlatmak gerekir.” görüşünden hareket eden modernist romancılar, geleneksel romancıların aksine kişilerin iç dünyalarını romanlarına katmayı ve “dün–bugün–yarın”dan oluşan zaman zincirini kırmayı hedeflerler.

Kişilerin anılarını ve bilgilerini, kafalarından neler geçtiğini, dillerinden dökülmeyip kalplerine gömdüklerini okuyucuya aktarabilmek için bilinç akışı, iç konuşma ve iç diyalog gibi teknikleri kullanırlar. Sinemadan aldıkları geriye dönüş tekniği ile de keskin zaman zincirini kırmayı amaçlarlar. Bu teknikler sayesinde okuyucu hem karakterler hakkında daha doğru bilgiler edinir hem de bugünün durdurulduğu, geçmişin araya girdiği iç içe geçmiş zaman ve olaylardan oluşan bir hikâye okur.

Modernist romanlarda neden–sonuç ilişkisi ortadan kalkmıştır. Roman, en baştan başlamak veya belirli bir biçimle bitmek zorunda değildir. Yazar, insan dışındaki dünyayı yalın biçimde yansıtmaktan kaçınır, geleneksel anlatımın dışına çıkar, yer yer alegorik anlatımdan yararlanır, kelimelerin çağrışım gücünden yararlanarak şiirsel bir dil kullanır. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanında da başı ve sonu belli olan bir olay yoktur. Mekân, kişi, olay yerine bireyin iç dünyasına yönelme söz konusudur.

Modernist yazarlar, tek bir cümlenin bile atlanamayacağı bir yapı kurarlar. Bu yapı bilinçli kurgulanmış bir yapıdır ve okuru etkin kılar. Bu tür romanlarda en önemli tema yabancılaşmadır. Çoklu anlatıcı, çoklu bakış açısı da modernist romanların başka bir özelliğidir.

Modernist Romanlarda Anlatım

Anlatı türlerinde anlatıcı ile eser arasında önemli bir bağ bulunur. Anlatım teknikleri; yazarın duygu, düşünce, hayal, bilgi vb. dünyasını okuyucuya ilettiği en önemli araçlardan biridir. Yazar, eserinin konusuna, temasına ve amacına uygun olan anlatım tekniklerini kullanarak okuyucuya ulaşmak ister.

Klasik anlatı türleri, yapı ve içerik bakımından karmaşık değildir. Ancak modern anlatı türlerinde yeni anlatım teknikleri kullanılmış, bu da anlatımda çeşitliliğin artmasını sağlamıştır. Modernist romanlarda özellikle bilinç akışı, iç çözümleme, geriye dönüş tekniklerinden sıklıkla yararlanılır.

Modernist Romanlarda Bilinç Akışı Tekniği

Bilinç akışı tekniği, özellikle psikolojik eserlerde kullanılan bir teknik olup bireyin gizli yönlerini belirten etkili bir yöntemdir. Bu teknikte karakterin düşünceleri olduğu gibi ifade edilmeye çalışılır.

Yazarlar, kronolojik zamana bağlı kalmaksızın, insanın bilinçaltının derinliklerine inebilirler. Bilinç akışı tekniğinde karakterin kesik cümlelerle, bir bütünlük içermeyen, çoğu zaman mantıksal çizginin dışına taşan karmaşası dile getirilir. Kahramanın kafasından geçenler düzensiz bir şekilde, çağrışımlarla farklı yönlere gider. Burada, roman karakterinin anlattıklarının çoğunda geçmişle şimdiki zaman, gerçekler hayal, kendi iç hesaplaşmaları bir aradadır. Bu teknikte duygu ve düşüncelerdeki karmaşıklık dikkati çeker. Tutunamayanlar romanından alınan aşağıdaki parça bilinç akışı tekniğine örnektir.

Örnek: "Sizlere uğramadan edemedim. Şehri çok güzel ve değişmiş buldum. Yeni taşındığınız evi bulmakta güçlük çekmedim. Oğlunuz çok büyümüş. İnşallah büyüyünce sen de Turgut amcan gibi mühendis olursun. Daha beter olsun. Nermin ne yapıyor. İyidir, selam ve sevgileri var. İnşallah bir dahaki sefere onu da getiririm. Sen derslerine çalışıyor musun bakayım? Kaşlarını çattı. Amcalar bazen kaşlarını çatar, onlara güven olmaz. Süheyla’yı hatırlayacaksınız, teyzemin gelini. Nermin’le birlikte geliniz bir dahaki sefere. Geliriz dedik ya uzatmayın. Gitmiş kadar oldum."

Modernist Romanlarda İç Çözümleme Tekniği

İç çözümleme, anlatı türleri içinde kahramanların iç dünyasının, duygu, düşünce ve hayallerininyazar tarafından ifade edildiği bir anlatım tekniğidir. Bu tekniği kullanan yazar, mümkün olduğuncaobjektif olur. İç çözümleme tekniği kahramanların tanıtımına yardım ettiği gibi anlatımın gerçekliğe daha da yakın olmasını sağlar.

Örnek: “Turgut, önündeki direksiyona, belli etmek istemediği bir çekingenlikle bakıyordu. Kimse sezmeden, korkusunu fark etmeden, bu inatçı ve onu tanımayan sertlikle nasıl uyuşabilecekti? Öğrendikten sonra, bütün zorluklar geride kaldıktan sonra vücudun her parçasında, başlangıçta bu makine kadar kör ve inatçı olan direnmenin yumuşadığını, mümkün olduğunu gördüğü zaman, yazık ki geçiş süresini unutuverir insan.”

Modernist Romanlarda Geriye Dönüş Tekniği

Geriye dönüş, zamanın kurgusuyla ilgili bir tekniktir. Anlatıcı, şimdiki zamandan önceki zamanlara giderek kahramanın geçmişinde meydana gelmiş bir veya birkaç olayını anımsatır. Geriye dönüş tekniği, konunun daha iyi anlaşılmasında, kahramanların tanıtılmasında ve olayların sebeplerinin ortaya konmasında anlatıcıya yardımcı olur. Tutunamayanlar adlı romandan alınan aşağıdaki parça geriye dönüş tekniğine örnektir.

Örnek: “Üniversitede ders çalışırken de Selim, arkadaşlarına böyle takılırdı. Kim çıkarmıştı bu sözü?Kenan çıkarmıştı. Yüksek matematikten haziranda geçince, Selim’le bir olup, etüd odasında, çalışmaya çalışan Turgut’un baş ucundan ayrılmamışlardı. Kenan, Selim’in okulda tanıdığı ilk insandı. Turgut’un onları ilk farkettiği gün, sıranın üstüne bir şeyler yazıyorlardı.”

DÜNYA EDEBİYATINDA ROMAN

İspanyol yazar Cervantes’in (Servantes) Don Quijote (Don Kişot) adlı eseri, roman türünün başarılı ilk örneği kabul edilir.

Fransız Edebiyatı :

Victor Hugo ➞ Sefiller, Notre Dame’ın Kamburu
Balzac ➞ Vadideki Zambak, Goriot Baba
Gustave Flaubert ➞ Madam Bovary
Stendhal ➞ Kırmızı ve Siyah,
Emile Zola ➞ Nana

Alman Edebiyatı :

Goethe ➞ Genç Werther’in Acıları
Thomas Mann ➞ Buddenbrook (Budenbrok) Ailesi

İngiliz Edebiyatı :

Charles Dickens ➞ İki Şehrin Hikâyesi, Oliver Twist
Daniel Defoe ➞ Robinson Crusoe

Rus Edebiyatı :

Dostoyevski ➞ Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler
Tolstoy ➞ Anna Karenina, Savaş ve Barış
Gogol ➞ Ölü Canlar, Palto
Puşkin ➞ Yüzbaşının Kızı
Gorki ➞ Ana, Benim Üniversitelerim
Turgenyev ➞ Babalar ve Oğullar

Amerikan Edebiyatı :

Jack London ➞ Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş
John Steinbeck ➞ Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri
Ernest Hemingway ➞ Yaşlı Adam ve Deniz, Çanlar Kimin İçin Çalıyor

Kırgız Edebiyatı :

Cengiz Aytmatov ➞ Gün Olur Asra Bedel, Beyaz Gemi

Not: Ernest Hemingway, 1952’de yazdığı Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanında yaşlı bir balıkçının okyanusta geçen mücadele dolu birkaç gününü anlatmıştır. Bu romanda yazar kendi maceracı kişiliğini de yansıtmıştır. Eserde yenilgi, galibiyet, korku, cesaret, merhamet, talih gibi temalar çevresinde insanın mücadeleci yönü yansıtılmıştır. Bu eser, yazarın Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasında önemli bir rol oynamıştır. Eser, birkaç kez sinemaya uyarlanmıştır.

About