Münazara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2022 Perşembe

thumbnail

Eğitim, Teknoloji ve Tarım


Eğitim, Teknoloji ve Tarım

Dünya büyük bir hızla değişime uğruyor.

Bir taraftan büyük teknolojik gelişmeler ve dijital dönüşüm oluyor, diğer taraftan küresel ısınma, ekonomik sıkıntılar, pandemi ve savaşlar sonucunda gıda sıkıntısı, su sorunu, hayatta kalabilme çabası...

Yaşadığımız zaman her şeyi hesap etmemizi gerektiryor. Teknolojik gelişime önem verdiğimiz kadar yaşadığımız gezegeni yaşanabilir olarak gelecek nesillere bırakmak da çok önem arzetmekte.

Ülkemiz için sanayi şehirleri oluşturmak ne kadar önemli ise tarım şehirleri oluşturmak da bir o kadar önemlidir. 

Tarım şehirlerinin planlanmasında sanayi şehirlerinden bir eksiği bulunmamalı. Gençlerimizin göç etmeyi düşünmediği, severek yaşayacakları her imkan tarım şehirlerinde de bulunmalıdır. 

Tarım ve hayvancılık artık geleneksel üretim metodları yerine Tarım ve Hayvancılık Meslek Liseleri ve üniversiteler ile geniş kitlelere öğretilerek modern üretim yönetemlerine kavuşturulmalı. Yöresindeki toprak analizini yapmış, üretilebilir tarım ürünlerini bilen, modern üretim metodlarına vakıf, hayvancılığı bilinçli olarak yapabilen bireyler yetiştirmeli ve teşvik edilmeli.

Üretilen ürünlerin tüketim merkezlerine arzı konusunda kooperatifler kurulmalı ve aracılar ortadan kaldırılarak uygun fiyatlar ile tüketicilere ulaştırılmalı. 

Tarım şehirleri ile kırsaldan büyük şehirlere göç durdurulurken yerinde istihdan sağlanarak işsizlik azaltılabilir. Özellikle genç işsizliğin azaltılması ile gençlerimizin yurt dışına beyin göçü yapmaları da azalacaktır.

Artan gıda enflasyonuna karşı tarım ve hayvancılık üretimi artırılarak fiyat dengesi sağlanabilir.

Ülkemizde yapılan İHA, SİHA, TOGG ve benzeri başarılı büyük projeler ile gurur duyuyoruz. 
Artan turist sayısı ve turizm gelirleri çok önemli... 
En az bunlar kadar önemli olan bir başka şey ise ata tohumlarımıza sahip çıkmaktır. GDO'lu ürünlerden korunmuş genç nesiller yetiştirmek önceliğimiz olmalı. Yurt dışından ithal ettiğimiz tohumlardan yetiştirdiğimiz ürünler ile sağlıklı nesiller yetiştirmemiz düşünülemez.

Atatürk'ün askeri okullarda okutulmasını istediği Gregory Petrov'un Beyaz Zambaklar Ülkesi adlı kitapta bir ulusun eğitim ile nasıl gelişmiş bir ülke haline geldiği anlatılmaktadır. Kitapta Finlandiya için anlatılanlar gibi ülkemizde başta eğiticileri ile sağlıklı kalkınma için gereken hamleleri topyekün bir ve beraberlik içinde yapabilir. Tüketen değil üreten, isaraf eden değil tasarruf eden, çatışan değil barışan nesiller yetiştirmek başta aileler olmak üzere tüm eğitimcilerin ortak hedefi olmalıdır.

Özetle; 
Bilim ve teknoloji ne kadar önemli ise tarım ve hayvancılık da o kadar önemli. 
Fabrikalar nekadar önemli ise tarlalar da o kadar önemli. 
İHA ve SİHA üretmek ne kadar önemli ise GDO'suz ata tohumu üretmek de o kadar önemli...

11 Ekim 2020 Pazar

thumbnail

12. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Sözlü Anlatım



III. ÜNİTE: SÖZLÜ ANLATIM 

1. Konferans

Hazırlıklı ve plânlı konuşma türlerindendir. Herhangi bir bilimsel alanda, topluluk karşısında yapılan konuşmalara Konferans denir. Konferansı verecek kişi, kelimelerin telaffuzuna, (diksiyona) ve dil bilgisi kurallarına dikkat etmelidir. Verilmek istenen düşünceler; açık, anlaşılır ve orijinal olmalıdır. 

Konferans verilirken konuşmacı, yazdıklarını kâğıttan okumamalıdır. Sanki söyleşi yapıyormuş gibi konuşmalıdır. Arada sırada, yeri geldiğinde kâğıda bakmalıdır. Konuşmacı, gözlerini dinleyicilerin üzerine çevirmeli, böylece onların kendisini ilgiyle izlemelerini sağlamalıdır. Ayrıca, konuşmacı; temiz giyinmeli, ciddî olmalı, kibar davranmalı, güzel konuşmalıdır. Ses tonunu yerine göre ayarlamalı, vurguyu iyi yapmalıdır. Konferans verilmeden önce, bir başkası konferansçıyı bütün özellikleriyle dinleyicilere tanıtmalıdır. 

Konuşmacı; dinleyicileri sıkıcı ve bıktırıcı söz ve tavırlardan uzak durmalıdır. Ayrıca, el, yüz ve vücut hareketlerini konunun anlamına uygun olarak yerinde ve uyumlu yapmak zorundadır. Hatiplik yeteneği olmayan konuşmacıların, vereceği konferansın etkisiz ve başarısız olacağı da unutulmamalıdır. 

Konferansta dikkat edilecek bir diğer özellik de zamana uymaktır. Bir saati aşan konferansların dinleyici üzerinde etkisinin azaldığı bir gerçektir. Konferansçı, bu gerçeğe dikkat etmeli, bir saatten az bir sürede konferansını bitirmelidir. Ayrıca, konferansçı; yersiz, taşkın el ve kol hareketlerinin konuşmanın değerini düşürdüğünü unutmamalıdır. Konferans hazırlanırken öncelikle yapılması gereken iş, konferansın sunulacağı konuda geniş bir kaynak taramasına girişmek olacaktır. İncelenecek konuda ansiklopedilerden başlayarak değişik yazı ve incelemeler gözden geçirilmeli, böylelikle sağlam ve derli toplu bir malzeme hazırlanmalıdır. Bu malzemeye konferansçı kendi görüş ve düşüncelerini de katarak öncelikle konferansın plânını düzenlemelidir. 

Bilimsel toplantılarda söylenen ve akademik hitabet türüne giren söylevler (nutuklar) de konferans sayılır. 

Konferans plânı şöyle düzenlenebilir: 
a) Hitap cümlesi. 
b) Konunun sunuluşu. 
c) Konferansın amacı. 
ç) Konunun açılması ve anlatılması. 
d) Sonuç. 
e) Sorular ve cevaplar. 

Konuşmaya, konferansı düzenleyenlere ve dinleyicilere saygı bildiren ve iltifat edici sözlerle başlanmalıdır. Sonra konunun çerçevesi çizilmeli ve ortaya konmalıdır. Bundan sonra konuşmacı, amacına göre konusunu açmalı, o konudaki çeşitli görüşleri kırıcı ve tahkir edici olmayan ifadelerle belirtmelidir. 

Konuşmacı, bayağı ve argo sözler kullanmaktan kaçınmalıdır. Zaman zaman canlı örnekler ve fıkralarla, konuşma tarzının değiştirilmesiyle, ses tonuna verilecek iniş ve çıkışlarla dinleyicilerin dikkatini ve ilgisini uyanık tutmaya çalışmalıdır. 

Konferansta bir konunun bütün yönlerinin ve ayrıntılarının verilme-sinin mümkün olmadığı unutulmamalıdır. Konuyu fazla dağıtmak, dinleyicinin konuşmayı takip edememesine neden olur. Çok fazla ayrıntı, herkesi aynı ölçüde ilgilendirmeyeceği için dinleyiciyi sıkar. 

Konferans, anlatılanların kısaca özetlenmesi, maksadın verilmesi ve dinleyicilere saygı ve iltifat eden sözlerle bitirilmelidir. Sorulacak sorular da kısaca ve soranı incitmeden cevaplanmalıdır. 

Seminer : Belirli bir bilim dalındaki gelişmeleri, belli bir bilgi düzeyine sahip kimselere tanıtmak amacıyla düzenlenen ve konunun değişik bölümleri, bu bilim dalında otoritesi ve yeteneği kabul edilen kişiler tarafından açıklanan toplantılardır. 

Yüksek öğretim kurumlarında lisans/lisansüstü öğrenci ve öğreticilerin katılımıyla yapılan seminerler, bu tanıtımın dışındadır. Bunlar yüksek öğretim kurumlarında, öğretim üyesinin yönetimi altında, öğrencilerin yaptıkları araştırmalarla ilgili rapor hazırlama, tartışma biçiminde yürütülen toplantılardır. 

2. Açık Oturum 

Konusunda uzman kişilerin bir masa çevresinde toplanarak tartışmasına Açık Oturum denir. 

Açık oturumda tartışılacak konu, toplumun tümünü ya da bir bölümünü ilgilendirmelidir. 

Açık oturum; bir salonda izleyici önünde ya da televizyon ve radyoda dinleyici önünde yapılmaktadır. Açık oturumda izleyicilerin sorularını almak ve cevaplamak da mümkündür. Bu takdirde açık oturum, "forum"a dönüşmektedir. Televizyon ve radyodan tartışmayı izleyen kişiler, açık oturuma telefon sorularıyla katılabilir. 

Açık oturum bir "başkan" tarafından yönetilir. Konunun ortaya atılması, giriş konuşmasının yapılması, soruların düzenli olarak sorulması vb. durumlar başkanın idaresinde yapılır. Bu nedenle, başkan, açık oturumdan önce plân yapmak zorundadır. Ayrıca, başkan; tartışma sırasında meydana gelebilecek tatsız ve çirkin saldırıları da önlemelidir. Oturum sonunda ise, ortaya çıkan karşıt ya da aynı düşünceleri özetleyerek oturumun genel değerlendirmesini yapmalıdır. Bu nedenle başkan, açık oturumun temel öğesidir. 

Açık oturumda bir yarışma havası yoktur. Başkan, konuyu belirtir, konuşmacıları tanıtır. Ele alınan konu ile ilgili bilgileri verir. Sonra konuşmacılara ara ile sorular yöneltir. Konuşmacılar da görüşlerini belirtirler. Gerekli bilgileri verirler. Bu arada diğer konuşmacılar da konuşmakta olanın sözlerini özenle dinleyip, gerekli notu alırlar. Gerekirse, konuşmacının bazı görüşlerine katılmadıklarını nedenleri ile birlikte belirtirler. 

Oturuma katılacak kişilerin konularında iyi hazırlanmış olmaları açık oturumun kalitesini artırır. Ayrıca, konuşmacıların diğer konuşmacılar ve izleyiciler karşısında saygılı olmaları da çok önemlidir. 

3. Sempozyum (Bilgi Şöleni) :

Belli bir konuyu aydınlatmak amacıyla, bilim adamı ve araştırmacıların bir araya geldikleri ve konuşmacıların konunun belirli bölümlerini sundukları, tartışmalı toplantılardır. Bir başka deyişle; ortaya konan konu hakkında aynı oturumda, çeşitli kişilerin yaptıkları açıklamalı konuşma türüdür. 

Bildiri sahiplerine ayrılan zaman oldukça kısadır. On dakikalık bir sürede 1500-2000 kelime kullanma şansı vardır. Buna göre, hazırlanacak bildiri, dört sayfayı geçmemelidir. Cümleler, kolay anlaşılır biçimde düzenlenmelidir. Metni yazmadan önce ana başlıklar vurgulanmalıdır. Sunulabilecek yansı sayısı da 5-6 civarında olmalıdır. Ayrıca, bildiri metni, yayımlanmaya uygun biçimde hazırlanmalıdır. 

Sempozyumda her konuşma, ayrı bir hazırlıktır, fakat birbirini tamamlayıcı söyleşi ve içtenlik havası vardır. Konuşmalardan sonra konuşmacılar, birbirlerine konu ile ilgili sorular sorabilirler. Böylece sempozyumdan "panel" e geçilir. Daha sonra da tartışmalara seyirciler de katılırsa panelden "forum" a geçilmiş olur. 

Bildiri metni, şu bölümlerden oluşmalıdır: 

a) Giriş: Araştırılan sorunun tanıtılması ve neden bu konunun ele alındığı, çalışmanın diğer çalışmalar arasındaki yeri. (yarım sayfa) 

b) Deney: Malzeme ve yöntemin tanıtımı. (bir sayfa) 

c) Bulgular: Bildirinin en önemli bölümüdür. Dinleyiciler tarafından beklenen yeni bilgi, belge ve önerilerin açıklanması ve tartışılması. 

Bildiri, konferans ile büyük ölçüde bir benzerlik gösterir. Bildiri, öncelikle bilimsel bir yazı türüdür. Oysa konferansta, bilimsellik yanında popüler bir hava söz konusudur. 

Bildiride her şeyden önce aranan özellik, bilimsel bir yenilik getirmiş olması ve orijinal bir konuyu ele almış bulunmasıdır. Bunun yanında bildiri, bilinen bir konuya yenilik getirme, değişik görüş ve düşüncelerle yeni tezler ortaya koyma, bu tezleri bilimsel delillerle doğrulama ya da bir önceki tezi çürütme gibi özellikleri de bünyesinde taşır. 

Bu değerlendirmeye göre, bildiriyi kısaca bilimsel bir konuda yenilik getirmek, orijinal bir buluş ortaya koymak amacıyla kaleme alınmış bir yazı türü olarak tanımlamak yerinde olacaktır. 

Bildiri de konferans gibi bir dinleyici topluluğu önünde okunur. Ancak bildirinin sunulduğu topluluk, o konuda az çok uzmanlaşmış kişilerden oluşur. 

Ayrıca, bildiride de konferans gibi konuşma ve hitap etme becerisi gözetmek gerekir. 

Konferansta zaman zaman hazırlanan metinden uzaklaşma söz konusu olabilirken bildiride metne bağlı kalma esastır. 

Konferansta sözünü ettiğimiz konuşmanın bitiminde yer alan soru ve cevap bölümü, bildiride konu çerçevesinde tartışma olarak ayrı bir özellik gösterir. Bildiriler, genellikle yayımlanan bir yazı türüdür. Bazen yabancı dillerde de yayımlanabilir. 

Bildiriler hazırlanırken kullanılan dil, uzmanlık dalının gerektirdiği terimler ve ifade yapısı ile de konferanstan büyük ölçüde farklılık gösterir. 

Son olarak, bildiride varılan sonuçlar ve ana noktalar özetlenerek ana düşünce bir kez daha vurgulanmalıdır. Üzerinde çalışılan metin; aralıklarla gözden geçirilmeli ve gerekli düzeltmeler yapılmalı, konuya hâkimiyet sağlanmalıdır. Metnin, kartlara aktarılması daha yararlıdır. 

4. Forum: 

Bir başkanın yönetiminde, toplumu ilgilendiren bir konuda, farklı gruplardan oluşan dinleyicilerin söz sırası alarak konuşma kuralları içerisinde yaptıkları tartışmalara forum denir. 

Forum, panelin devamında yapılacaksa başkan, panelin süresini bir saat, forumun süresini de yarım saat olarak sınırlayabilir. Bu durumda panelden sonra forum yapılacağı konuşmalara başlanmadan duyurulmalıdır. 

Forum, toplu tartışmaların başlı başına bir çeşidi sayılmamakla birlikte, dinleyicilerin konu üzerinde daha aktif ve farklı bakış açılarıyla düşünmelerini sağlar. Foruma davet edilen uzmanların görüşlerine de müracaat edilerek ortaya çıkabilecek yanlış anlayışların önüne geçilir. 

Esasen forumdan amaç belli kararlara varmak değil, konuyu değişik anlayışlarla, farklı boyutlarıyla ortaya koymaktır. 

Forumda söz alan dinleyiciler, konuyla ilgisi olmayan özel sorunlarına değinmemelidir. Sorular kısa, açık ve net olmalı, tartışma saygı kuralları içerisinde, kırıcılıktan uzak, samimî bir hava içerisinde yapılmalı, tartışmadan beklenen amaca yardımcı olunmalıdır. 

5. Münazara 

Herhangi bir konu üzerinde zıt düşüncelerin karşılıklı olarak savunulmasına Münazara denir. Münazarada önemli olan "savunma" dır. Taraftarı az olan bir düşünce, iyi savunulduğu zaman çok kişi tarafından takdir edilebilir. Münazara için genellikle üçer ya da dörder kişilik iki grup kurulmalıdır. Gruplardan birisi işlenecek konuya olumlu, diğeri ise olumsuz yönden savunmalıdır. Yani, bir grup "tez", diğer grup ise "antitez" i almalıdır. Ayrıca, münazara yapacak kişileri değerlendirecek bir "jüri" seçilmelidir. Jüri, ya başlangıçta ya da münazara yapılacağı gün seçilebilir. 

Olumlu tezin savunulması, olumsuzdan daha kolay olduğu için, konuşmaya, olumlu tezi savunan gruptan biri başlamalıdır. Konuşmacıların savunmalarının gücü kadar, taraflı ve tarafsız dinleyicilerin gösterilerinin de jüri üzerinde etkisi bulunur. Ancak, taraf tutan dinleyicilerin, karşı taraf konuşmacılarının moralini bozacak nitelikte gösteride bulunmaları doğru değildir. 

Münazaraya katılacak kişilerle, jüri üyeleri münazara tekniği konusunda bilgilendirilmelidir. İki grup da kendi aralarında iş ve konu bölümü yapıp münazara gününe kadar hazırlıklarını tamamlamalıdır. Konuşmacılara, araştırma için en az 2-3 hafta süre verilmelidir. 

Gruptaki her kişi savundukları konunun değişik alt konuları hakkında konuşmak zorundadır. Birden fazla kişi, aynı alt konuyu savunamaz. Münazarada yazılı metne bakarak okuma olmaz. Savunulan konu; sözlü ele alınmalıdır. Konuşmacıların, konularını bir kâğıda yazıp okumaları çok yanlıştır. 

Münazarada etkili savunmanın önemli olması gibi, belli zaman içinde konuşmak da önemlidir. Bu nedenle konuşmacılara eşit zaman dilimleri verilmelidir. Bu zaman, genellikle 5-15 dakikadır. Ayrıca, münazarayı izleyen grup da çok önemlidir. Konuşmacılar; konularını savunurken izleyicilerin büyük bir sessizlikle konuları dinlemesi gerekmektedir. Konuşmacıların tutarsız bir düşüncesi, yanlış yerde yapılmış bir mimik hareketi izleyicilerde tepkiye neden olmamalıdır. İzleyiciler savunulan düşüncenin doğruluğunu ya da yanlışlığını onaylayacak davranışlardan uzak durmalıdır. Ancak, böylece jürinin doğru ve tarafsız değerlendirmesi mümkün olur. 

Jürinin, değerlendirmede dikkat edeceği özellikler: 
a) Türkçeyi kullanma gücü. (Diksiyon, vurgu, tonlama, kelime hazinesi, cümle kurma vb.) 
b) El, kol ve yüz hareketlerini yerinde kullanma. 
c) Savunmada inandırıcı olma. (Belgeler, istatistikî bilgiler, resimler, gazete ve dergi haberleri, güncel olaylarla örnekleme vb.) 
d) Konuşmacıların fizikî özellikleri. (Temiz ve düzenli kıyafet, saç, sakal tıraşı vb.)

26 Nisan 2020 Pazar

thumbnail

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - I. Ünite Sunum, Tartışma, Panel, Açık Oturum, Sempozyum, Forum, Münazara


I. ÜNİTE SUNUM-TARTIŞMA-PANEL

1. SUNUM

İnsan hayatı, bir toplumun içinde mevcuttur. Bu toplumda her an insanlarla iletişim içindeyiz. Konuşurken, yazarken, bakarken her zaman bir iletişimle, bir sunumla karşı karşıyayız. Lokantayı seçerken bile garsonların servisine dikkat ederiz. Garsonun dış görünüşü, işteki ustalığı, müşteriye karşı tavrı o lokantayı seçmemizde birinci derecede etkilidir. Yemekler çok güzel ve kaliteli olabilir; ancak onu sunan bunu gerektiği gibi sunmuyorsa yani kendisi bal; yüzü sirke satıyorsa, yemekler ne kadar kaliteli olsa da asla bir daha orayı tercih etmeyiz.

Öğretmenlerimiz derslerde cd, vcd, tepegöz, slayt, internet, bilgisayar gibi teknolojilerden yararlanırlarsa; dersi daha iyi sunmak için gayret ederlerse bizim dersi daha iyi anlamamızı sağlarlar.

Sonuç olarak hayatımızın her köşesinde karşılaştığımız sunum konusunu bilmek ve en etkili biçimde kullanmamız gerekir. Bilgileri yenileyen, pekiştiren, hatırlatan, önemli nokta/an öne çıkaran; bir çalışma sonucunu açıklayan; laboratuvar araştırmalarını sunan, anket sonuçlarını ifade eden; önemli olay ve olguları dile getirmek üzere yapılan konuşmalara “sunum” adı verilir.

Sunumda amaç; bilgileri yenileme, araştırma ve anket sonuçlarını değerlendirme, bilime katkıda bulunmadır. Sunumlarda dinleyici kitlesinin, konuya ilgi duyan kişilerden oluşur ve sunumda eldeki teknik imkânlardan yararlanmaya özen gösterilir

Sunumdan Önce Yapılması Gerekenler

1- Öncelikle bir konu seçilmelidir. Bu konu güncel olmalıdır.
2- Sunumun hazırlığında bol ve değişik kaynaktan yararlanmak faydalıdır.
3- Sunum yerinin daha önceden görülmesi gerekir.
4- Prova yapma, kullanacağı malzemelerin kontrolü sunumu yapan kişinin amacına ulaşmasında yararlı olacaktır.

Sunum Sırasında Yapılması Gerekenler

1- Sunum esnasında ciddi, ağırbaşlı, temiz ve derli toplu görünüm önemlidir.
2- Sunum yapacak kişi konuşma anında ses tonuna, jest ve mimiklerine, sahneyi veya kürsüyü rahat kullanmaya özen göstermelidir.
3- Konuşmacının dinleyicilerle, başta bakışlar olmak üzere, vücut diliyle iletişim kurması daha etkili olur.
4- Konuşmacı ses ve kelimelerin doğru telaffuza özen göstermesi gerekir.
5- Sunumda, bilgisayar, cd, disket, projeksiyon cihazı, slayt makineleri, mikrofon gibi teknolojik araçlardan faydalanabiliriz.
6- Görsel malzemenin en az espri kadar konuşmanıza ilgi ve tat katacağını unutmamalıyız.

Görsel Malzemenin Kullanılış Amacı:

1- Dinleyicilerin verilen bilgileri iyi algılamaları için,
2- Fikirleri, kavramları vb. anlatırken zaman kazanmak için,
3- Yanlış anlamalardan kaçınmak için,
4- Fikirleri sağlamlaştırmak için,
5- Tat ve espri katmak içindir.

İyi hazırlanmış görsel malzemeyi, konuşmacı konuyla güzel ve uyumlu bir şekilde kullandığı zaman başarılı olur. Aksi durumlarda görsel araçlar dinleyicinin dikkatini dağıtabilir. Başka konuşmacı görsel malzeme kullanıyor diye değil, sizin konuşmanız görsel malzeme gerektiriyorsa kullanmalısınız.

Rakamlar, söylendiklerinde anlaşılmaları güç şeylerdir. Görsel olarak sergilendiklerinde daha kolay anlaşılır. Konuşmada; %55 görüntü, %38 ses,
%7 sözler etkili olduğuna göre buradan slaytın önemi daha iyi ortaya çıkar..Bu yüzden sunum esnasında, slaytlarda, konunun önemli yönlerini belirten özlü, açık ve etkili ifadeler yer almalıdır. Slayt metinlerini dinleyiciler dikkatle okurlar. Slaytlarla konuşma eş zamanlı olarak verilmelidir. Sunumda, gerektiğinde daha önce hazırlanmış bazı belgeler, grafikler ve şekiller kullanılabilir. Malzemeleri bir başkası kullanacak ise konuşmacı ile malzemeleri kullanan kişi arasında uyum kaçınılmazdır. Sunumda gereksiz ayrıntılara girilmemesi gerekir.

Sunum Sonrasında Yapılması Gerekenler

1- Sunum yapan konuşmacı sunumdan sonra dinleyicilerin soru sormalarına müsaade etmelidir.
2- Konuşmacı sorulan sorulara tartışmaya girmeden doyurucu, açık ve net cevaplar vermelidir.

2. TARTIŞMA

Bilgi, paylaşarak çoğalır. Eğer ilk insandan bu yana insanlar düşüncelerini birbirleriyle paylaşmasalardı doğru, iyi ve güzeli bulamazlardı. Bilimin ve teknolojinin gelişmesini de bu bilgi paylaşımına borçluyuz. Bütün bunlar da tartışmayla olur.

Tartışma, bir nevi paylaşmadır. Her şeyin zıttıyla var olduğunu düşünürsek, tartışmada her düşüncenin karşıtını alarak zenginleşir. Tartışmayla analiz ve sentez yeteneğimizi geliştiririz. Kısaca tartışma olmasaydı insanlık gelişmez, hayat tekdüze, renksiz
ve tatsız olurdu.

Bir sorunun tartışılarak çözülebileceğine inanıyoruz. Bir konu enine boyuna tartışılarak artıları, eksileri ortaya konur. Böylece bir uzlaşma sağlanabilir.

"Doğrular, düşüncelerin çarpışmasıyla ortaya çıkar." sözü, tartışmanın önemini ortaya koyan bir sözdür. İnsanlar, farklı farklı düşüncelere sahiptir. "Akıl akıldan üstündür." derler atalarımız. Buradan hareketle farklı fikirlerin ortaya konduğu tartışmalarda bizim bilmediğimiz veya farklı açıdan bakmadığımız fikirleri görme imkânı bulabiliriz. Böylece paylaşılan bu fikirler bizleri doğruya ulaştırır.

Tartışma, bir konu çevresinde lehte ve aleyhte karşılıklı düşünceleri ortaya koyma, problemlere cevap ve çözüm bulma; gerçek, doğru, iyi ve güzel olanı birlikte aramaktır. (Doğru, iyi ve güzelin zamana bağlı olduğunu unutmamak gerekir.)

Tartışmada; karşılıklı saygı ve hoşgörü, nazik, toleranslı, sabırlı olma; konuşma kurallarına, verilen zamana ve sıraya uyma amaca ulaşmada yararlıdır.

Tartışmada bir konuda edinilmiş peşin hükümlerin, önceden alınmış kesin kararların, bilineni farklı cümlelerle devamlı tekrar etmenin, konu dışına çıkmanın tartışmaya yarar sağlamayacağı açıktır.

Tartışmayı yöneten bir başkana ihtiyaç vardır. Başkanın; konuyu ortaya koyup sınırlaması; konuşmacıların konu dışına çıkmalarını, konuyla ilgisiz ve gereksiz konuşmalarını engellemesi, konuşmacıların birbirini suçlamaya yönelik konuşmalarına izin vermemesi, tartışmanın kurallarına uygun yürütülmesini ve bir sonuca ulaştırılmasını, bu sonucun da bir rapor haline getirilmesini sağlaması gerekir.

Bazı tartışmaların sonuçları yalnızca basın aracılığıyla duyurulur; bazıları ise basına ve halka açık olur. Dinleyicilerin huzurunda, dinleyiciler için gerçekleştirilen bu tartışmalarda konuşmacılar tartışma konusundaki bilgi, birikim, görgü, düşünce ve kanaatlerini halka iletirler; onları bilgilendirmeyi, yönlendirmeyi amaçlarlar. Bu tip tartışmalarda kamuoyu oluşturma endişesi konuşmacı-dinleyici ilişkisini belirleyen önemli faktördür.

Tartışmalar düzenleniş amaçlarına, hedef dinleyici kitlesinin zevk, kültür ve anlayışına göre değişik nitelikler kazanır.

Tartışmalarda dil, gönderme ve anlatım işleviyle kullanılır. Burada dilin çift işlevliliğinden söz edebiliriz. Mesela “Açık oturum, bal rengi, ipek böceği, karış karış, ruh bilimi, un helvası, yaban gülü. Bunların her biri birer birleşik kelimedir. Birleşik kelime, çünkü iki söz bir araya geliyor ve tek bir kavrama karşılık oluyor. Ama bu tek kavramı oluşturan sözlerden her biri kendi anlamını koruyor. Bunlar ayrı yazmakla bir kelime olma özelliğini yitirmez." cümleleri dilin gönderme işlevi olan cümlelerdir.

“Teşekkür ederim Sayın Başkan. Burada oturan hocalarımızın hepsi bizden oldukça büyük ve bazıları şahsen hocam oldular. Bu yüzden incitici veya kırıcı şeyler söylemem tabi ki beklenemez." Cümlelerinde ise dil, anlatım işleviyle kullanılmıştır.

3. PANEL

Panel tartışma türlerinden bir tanesidir. Toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde, uzmanları tarafından tartışıldığı konuşmalara panel denir.

Açık oturum ile panel özellikleri yönüyle birbirlerine çok benzerler. Hatta bazı kitaplarda panel ile açık oturum aynı konuşma türü olarak verilir. Arada sadece üslup farkı vardır.

Panelde amaç, bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşlerle farklı anlayışları ortaya koymaktır.

Panelde de bir başkan bulunur. Konuşmacı sayısı 3 ile 6 arasında değişebilir.

Konuşmacılar, uzmanı oldukları konunun ayrı birer yönünü ele alırlar.

Konuşmalar, açık oturumda olduğu gibi başkanın verdiği sıraya ve süreye göre yapılır.

Panelin sonunda, dinleyiciler panel üyelerine soru sorabilirler. Tartışma dinleyicilere de geçerse o zaman tartışma, forum şekline dönüşür

AÇIK OTURUM

Geniş halk kitlelerini ilgilendiren bir konunun, uzmanlarınca bir başkan yönetiminde dinleyici grubu önünde tartışıldığı konuşmalara açık oturum denir.

Açık oturum, büyük bir salonda dinleyiciler önünde yapılabileceği gibi stüdyoya davet edilen dinleyiciler önünde veya dinleyici grubu olmadan da radyoda ya da televizyonda yapılabilir.

Konuşmacı sayısının üç veya beş kişi olarak tespit edildiği açık oturumlarda başkan önce konuyu açıklar, sonra konuşmacıları tanıtır ve sırayla söz verir. Başkanın konu hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Başkan, sırasıyla ve dönüşümlü olarak konuşmacılara sorular yöneltir, gerektiğinde kısa bir değerlendirme yapar. Tartışma boyunca tarafsız olmak, konuşmacılara verilen süreyi dengeli bir şekilde ayarlamak, tartışma kurallarının dışına çıkılmasını engellemek başkanın görevleri arasındadır.

Açık oturumun süresi konuya göre ayarlanmalıdır.

BİLGİ ŞÖLENİ (SEMPOZYUM)

Bir konunun çeşitli yönleri üzerinde, aynı oturumda, konunun uzmanı değişik kimseler tarafından (çoğunlukla akademik konularda) yapılan seri konuşmalara bilgi şöleni (sempozyum) denir.

Bilgi şöleni, diğer konuşma türlerine göre daha ilmi ve ciddi bir sohbet havası içinde geçer.

Konuşmacılar, konuyu kendi ilgi alanları açısından ele alırlar. Mesela, Yunus Emre konulu bir bilgi şöleninde konuşmacılardan biri onun yaşadığı dönemdeki siyasi gelişmeleri ele alırken; bir başkası Yunus Emre'nin şiirlerindeki insan sevgisinden bahsedebilir.

Bilgi şöleninde amaç, konuyu tartışmak değil, uzmanları tarafından olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilerek konuya bir çözüm üretmektir. Konuşmaların sonunda oturum başkanı, konuyu özetler ve çıkan sonucu dinleyicilere aktarır.

Bilgi şölenini, oturum başkanı yönetir. Konuşmacı üyelerin sayısı üç ile altı arasında değişebilir. Üyelerin konuşma süreleri genellikle beş dakikadan az, yirmi dakikadan çok olmaz. Bilgi şöleni, konunun önemine ve uzunluğuna göre oturumlar halinde, ayrı salonlarda birkaç gün boyunca da sürebilir. Bu nitelikteki konuşmalar genellikle akademik konularda olur.

FORUM

Bir başkanın yönetiminde, toplumu ilgilendiren bir konuda, farklı gruplardan oluşan dinleyicilerin söz sırası alarak konuşma kuralları içerisinde yaptıkları tartışmalara forum denir.

Forum, panelin devamında yapılacaksa başkan, panelin süresini bir saat; forumun süresini de yarım saat olarak sınırlayabilir. Bu durumda, panelden
sonra forum yapılacağı konuşmalara başlanmadan duyurulmalıdır.

Forum, toplu tartışmaların başlı başına bir çeşidi sayılmamakla birlikte, dinleyicilerin konu üzerinde daha aktif ve farklı bakış açılarıyla düşünmelerini sağlar. Foruma davet edilen uzmanların görüşlerine de müracaat edilerek ortaya çıkabilecek yanlış anlayışların önüne geçilir.

Esasen forumda amaç belli kararlara varmak değil, konuyu değişik anlayışlarla, farklı boyutlarıyla ortaya koymaktır.

Forumda söz alan dinleyiciler, konuyla ilgisi olmayan özel sorunlarına değinmemelidir. Sorular kısa, açık ve net olmalı, tartışma saygı kuralları içerisinde, kıncılıktan uzak, samimi bir hava içerisinde yapılmalı, tartışmadan beklenen amaca yardımcı olunmalıdır.

MÜNAZARA

Birer cümle halinde ifade edilen bir tezle antitezin, iki grup arasında bir hakem heyeti (jüri) huzurunda tartışıldığı konuşmalara münazara denir.

Tartışmalarda yarışma kaygısı olmadığı halde, münazaralar birer fikir ve söz yarışmasıdır.

Tartışmalar için geçerli olan kurallar, münazaralar için de geçerlidir. Bir başkan yönetiminde, jüri önünde yapılan münazarada gruplardaki konuşmacı sayısı bir ile dört arasında değişebilir. Her grup kendi grup sözcüsünü (veya başkanını) önceden belirler. Münazaranın uygulanış şekilleri arasında küçük farklılıklar olmakla birlikte grup sözcüleri sırasıyla gruptaki arkadaşları tanıtırlar ve konuyu hangi yönlerden ele alacaklarını belirtirler. Daha sonra grup üyeleri konuşmalarını yapar. Son olarak sözcüler savunmalarını yaparak münazarayı bitirirler. Jüri, konuşmacıların hazırlıklarını, savunmalarını ve konuşmadaki başarılarını göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapar ve galip tarafı belirler.

Münazaralar genellikle sınıf ortamında yapılan tartışmalardır.

22 Mart 2020 Pazar

thumbnail

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları 4. Ünite Makale, Özellikleri Nelerdir? Münazara Tanımı

4.ÜNİTE: MAKALE

Makale Nedir?

Bilimsel ve toplumsal konularda; siyaset, ekonomi, sanat, spor vb. alanlarda yazılan, açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazılarına makale denir. Bilimsel dergilerde yayımlanan makalelerde tıp, ekonomi, sosyoloji, felsefe gibi bilim dallarıyla ilgili konular işlenir.

Makalelerin Genel Özellikleri

* Makalelerin konuları, toplumun büyük bir bölümünü ilgilendirir.
* Hemen hemen her konuda makale yazılabilir.
* Makalede bir konuya yeni bir açıdan bakılır.
* Konuyla ilgili ortaya atılan tez, örnek ve kanıtlarla ispatlanır.
* Makalenin yazılış amacı bir konuyu açıklamak, konuyla ilgili bilgi vermektir.
* Diğer yazı türlerinin çoğunda olduğu gibi giriş, gelişme, sonuç bölümlerinden oluşan bir planı vardır.
* Makalede mecazlı, süslü anlatım ile konuşma dili havasından kaçınılır. Ciddi, ağırbaşlı, yalın, pürüzsüz, açık ve anlaşılır anlatım esas alınır.
* Örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme, tanımlama gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurulur. Alıntılardan yararlanılır; alıntı yapılan kaynak, kaynakçada gösterilir.
* Makaleler gazete ve dergi makaleleri olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkar.
* Gazete makalelerinde genellikle günlük siyasi, toplumsal sorunlar ele alınır.
* Dergi makaleleri ise akademik konulardan oluştuğu için daha çok uzmanlık gerektirir.
* Bilimsel bulgu ve terimler bu makalelerde daha çok yer alır.
* Edebiyat, dil, sanatsal özelliği ön planda olan makaleler edebi makale; ekonomi, tıp, sosyoloji gibi bilime dayalı meslekleri dile getiren makaleler de mesleki makaleler olarak adlandırılır.

Şinasi'nin "Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi" edebiyatımızdaki ilk makale örneğidir.

BİLİMSEL MAKALELERİN BÖLÜMLERİ

(Bu kısımdaki bilgi kaynağı: MEB 11. Sınıf Türk Dili Ve Edebiyatı Ders Kitabı, Sayfa 113-114)

Bilimsel makaleler; başlık, özet, giriş, yöntem, bulgular, sonuç ve tartışma, kaynakça bölümlerinden oluşur. Metnin özelliğine göre bu bölümlerden bazıları bulunmayabilir veya başlıkla belirtilmeyebilir.

Başlık: Konunun ilgilileri tarafından okunacak ilk bölümdür. Bu nedenle başlık düzenlenirken kelimeler dikkatle seçilmeli, makalenin içeriğini yansıtan en az sayıda kelime kullanılmalıdır. Uygun bir başlığı olmayan makale, hedef okuyucu kitlesine ulaşmayabilir.

Özet : Metnin bütününde anlatılanların ana hatlarıyla ifade edildiği bölümdür. Araştırmanın kapsamı, amacı, araştırmada kullanılan yöntemler, elde edilen bulgular, araştırma sonunda ulaşılan sonuçlar ve metindeki anahtar kelimeler bu bölümde verilir.

Giriş : Temel bilgilerin sunulduğu bölümdür. Bu bölümde konuyla ilgili daha önce yapılan çalışmalar hatırlatılır. Bu çalışmaya neden gerek duyulduğu ortaya konur.

Yöntem : Bu bölümde araştırmada tercih edilen yöntem ve söz konusu yöntemin tercih edilme nedenleri anlatılır. Yazarın neyi, nasıl ve niçin kullandığını açıkladığı bu bölüm, konuyu bilen bir uzmanın aynı çalışmayı kendi imkânlarıyla tekrar etmesini sağlar nitelikte olmalıdır.

Bulgular : Bu bölümde araştırmada elde edilen bulgular ve bu bulguların ne anlama geldiği dile getirilir.

Sonuç ve Tartışma : Bu bölümde araştırmada elde edilen bulguların araştırmanın amaçları ile ilişkileri kurulur. Elde edilen bulgulardan birtakım nesnel genellemelere ulaşılmaya çalışılır. Ulaşılan sonuçlar, daha önce aynı veya benzer konularda yapılmış çalışmaların sonuçlarıyla karşılaştırılır. Araştırmanın bilim dünyasına katkısı belirtilir. Yapılan bilimsel çalışmayla ulaşılan sonuçların günlük hayattaki olası etkileri değerlendirilir.

Kaynakça : Makalenin sonunda, yararlanılan kaynaklar liste hâlinde gösterilir. Makalede yer alan her kaynağa, kaynakçada yer verilir; kaynakçada yer alan her kaynağa metin içinde gönderme yapılır. Kaynakça hangi bilginin hangi kaynaktan alındığını göstermez. Bilginin hangi kaynaktan alındığı, metnin içinde kaynağa gönderme yapılarak belirtilir. Kaynakçada her kaynağa yalnız bir kez yer verilir.

Makalenin Türk Edebiyatındaki Gelişimi ve Önemli Temsilcileri

Makaleler günümüzde bilimsel makaleler ve gazete makaleleri olmak üzere iki grupta toplanabilir. Fakat makalenin Türk edebiyatındaki serüveni gazetenin yayın hayatımıza girmesiyle başlar. Türk edebiyatının ilk gazetesi 1831 ‘de çıkarılan Takvîm-i Vekâyi’dir. Tamamen hükümet denetiminde çıkarılan gazeteyi 1840′ta yarı resmî yarı özel olarak çıkarılan Cerîde-i Havadis izler. Şinasi’nin Agâh Efendi’yle birlikte 1860′ta çıkardığı Tercümân-ı Ahvâl ise Batılı anlamdaki ilk gazete kabul edilir.

Türk edebiyatında ilk makaleyi, İbrahim Şinasî ilk sayısı 22 Ekim 1860′ta çıkan Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımlamıştır. (Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi)
Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği (Servetifünun dergisinin kapatılmasına sebep olan) Edebiyat ve Hukuk adlı makale ile
Ömer Seyfettin’in Genç Kalemler dergisinde yayımlanan (Millî Edebiyat’ın dil anlayışını ortaya koyan) “Yeni Lisan” makalesi türün tanınmış örneklerindendir.

Makale türünün Türk Edebiyatı’ndaki önemli temsilcileri şunlardır:

Namık Kemal, Ziya Paşa, Şemseddin Sami, Muallim Naci, Beşir Fuat, Hüseyin Cahit, Fuat Köprülü, Mehmet Kaplan, Samiha Ayverdi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal Beyatlı, Peyami Safa, Nurettin Topçu, Cemil Meriç…

Türk Edebiyatında Önemli Makale Yazarları Ve Eserleri

Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi - İbrahim Şinasi

Şiir ve İnşa - Ziya Paşa

Evrak-ı Eyya, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh - Cenap Şahabettin

Edebiyat ve Hukuk (Servetifünun dergisinin kapatılmasına sebep olan makaledir) - Hüseyin Cahit Yalçın

Yeni Lisan (Millî Edebiyat’ın dil anlayışını ortaya koyan makaledir) - Ömer Seyfettin

Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak - Ziya Gökalp

Sanata Dair - H. Ziya Uşaklıgil

Milli Edebiyat Meseleleri, Cenap Bey’le Münakaşalarım - Ali Canip Yöntem

Çal Çoban Çal, Süleyman Nazif

Aziz İstanbul, Eğil Dağlar (makale-sohbet) - Yahya Kemal Beyatlı

Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri - Yaşar Nabi Nayır

Pazartesi Konuşmaları, İyi Vatandaş İyi İnsan - Hasan Ali Yücel

Büyük Türkiye Rüyası (makale- eleştiri), Kültür ve Dil (makale-eleştiri), Nesillerin Ruhu (makale-eleştiri) - Mehmet Kaplan

Üç Tarz-ı Siyaset, Yusuf Akçura

Edebiyat Üzerine Makaleler, Ahmet Hamdi Tanpınar

Yusufçuk, Samiha Ayverdi

Enikli Kapı - Arif Nihat Asya

MAKALE - FIKRA (KÖŞE YAZISI) FARKLARI

* Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaşımla incelerken fıkra yazarı kişisel görüşle ele alıp inceler.
* Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır; ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur.
* Makalede dil ciddi, ağırbaşlı, bilimsel bir dil ve nesnel tutum; fıkrada ise günlük konuşma dili ve öznel bir tutum söz konusudur.
* Makalede yazar doğruyu; fıkrada ise yazar kendi doğrusunu anlatır.
* Makalede kullanılan cümlelerin kesinlik taşıması şarttır. Bu yüzden makalelerde, kurallı cümle kullanılır. Fakat fıkra yazarı, anlatımını rahatlatmak için, devrik cümle kullanabilir ve komik (güldürücü) unsurlara yer verebilir.
* Makale fıkraya göre daha uzun bir yazı türüdür.

MAKALE - DENEME FARKLARI 

* Makalede ortaya atılan düşünce iddia ya da görüş, kanıtlara dayanır.
* Denemede ise konu kişisel düşünceler, yorum ve bakış açısıyla desteklenir.
* Denemede öznellik, makalede nesnellik hakimdir
* Makalede düşünce kesin bir sonuca bağlanır. Denemede ise böyle bir zorunluluk yoktur.
* Makalenin üslup ve anlatımı ciddi, kurallı ve ağırbaşlıdır. Denemenin üslubu yazarına göre değişir.
* Makalede söz oyunlarına yer verilmez, açık ve anlaşılır bir anlatımı vardır.
* Deneme yazarı ise konusuna uygun olarak söz sanatlarına ve anlam oyunlarına yer verebilir. Denemede dilin doğru ve güzel kullanımı çok önemlidir

MAKALE - SOHBET YAZISI FARKLARI

* Makalede konu, ayrıntılı bir şekilde; sohbet yazılarında ise konu ayrıntılara girilmeden yüzeysel bir şekilde işlenir.
* Makalelerde konuyu ispatlamak esasken sohbette ise ispat zorunluluğu bulunmaz.
* Makalelerde bilimsel, ağırbaşlı nesnel bir anlatım; sohbette samimi, içten bir anlatım esastır.

MÜNAZARA (EYTİŞME) 

Karşıt görüşlü iki grubun önceden belirlenen bir tez ya da konu hakkında düşüncelerini jüri veya dinleyici önünde savunmasına münazara denir.

Tartışmalarda yarışma kaygısı olmadığı halde, münazaralar birer fikir ve söz yarışmasıdır.

Münazaralarda bir grup “tez”i diğer grup “antitez”i alır. Gruplar, bunlardan hareketle de argümanları belirler.

Tez: Öne sürülen herhangi bir yargıdır.
Antitez: Ön sürülen herhangi bir yargıya karşı konan başka bir yargıdır.
Argüman: Ön sürülen tezin doğruluğunun, inandırıcılığının dayandığı nedenlerdir.

Bir başkan yönetiminde, jüri önünde yapılan münazarada gruplardaki konuşmacı sayısı bir ile dört arasında değişebilir. Genellikle sınıf ortamında yapılır.

About