Milgram Deneyi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Milgram Deneyi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Eylül 2019 Cuma

Milgram Deneyi - Otoriteye Boyun Eğme, Körü Körüne İtaat


Milgram Deneyi

Yahudi soykırımının sorumlularından birisi olan Adolf Eichmann yıllar boyunca kaçak yaşadıktan sonra 1960 yılında İsrail ajanları tarafından Arjantin’de yakalandı ve mahkemeye çıkarıldı. Eichmann’ın yakalanması ve mahkemesi soykırım ile ilgili tartışmaları dünyada tekrar başlattı. Milyonlarca insanın ölümüne neden olan bu organizasyonu bir avuç insan yapmış olamazdı. En azından binlerce insan bundan sorumlu olmalıydı. Ancak soykırıma yardım eden, göz yuman ve sonra yargılanan neredeyse herkes “Biz yalnızca emirleri yerine getirdik; başka seçeneğimiz yoktu” diyerek eylemlerini bu şekilde rasyonalize ediyordu. Daha sonra da bu insanlar torunlarına aynı şeyi anlattılar.

Bu sıralarda Yale Üniversitesi’nden psikolog Stanley Milgram bu konuyu araştırmaya karar vererek bir deney tasarladı. Deney şöyle idi: Her seferde 2 gönüllü seçilerek kura ile biri Öğretmen, diğeri Öğrenci olarak belirlendi. Ancak Öğrenci olan kişi deney ekibinden idi ve diğer gönüllü, onun da kura sonucunda Öğretmen olduğunu zannediyordu. Öğretmen olan gönüllüler hafıza ve öğrenme ile ilgili bir deney yapılacağını belirten bir gazete ilanıyla seçildiler. Öğretmenin görevi, Öğrenciye soru sormak ve eğer bilemezse önündeki konsoldaki düğmeler ile Öğrenciye elektrik şoku vermek idi. Konsolda 30 tane düğme vardı ve bunların üzerinde 15 volttan 450 volta kadar elektrik verdiği yazılıydı. Yüksek dozdaki elektrik düğmelerinin altında insana zararlı ve hatta en yüksek voltlarda ölümcül olduğu belirtilmişti. Öğretmen, Öğrenciye her bilemediği sorudan sonra dozu artırarak elektrik verecekti. Aslında doz artmıyordu; hep 15 volt idi ama gönüllü bunu bilmiyordu. Deney başlamadan önce Öğretmene de 15 volt elektrik verildi ve en hafif dozu hissetmesi sağlandı.

Deney 160 kişiye 4 farklı varyasyonda uygulandı. Bir varyasyonda öğrenci öğretmenin yanına oturtuldu ve Öğretmen elektrik vermeden önce Öğrencinin elini tutup metal plakanın üzerine kendisi koyuyordu. Diğer bir varyasyonda Öğretmen ve Öğrenci aynı odada karşılıklı oturtuldu. Ayrı odalarda birbirlerini gördükleri bir üçüncü varyasyon ve Öğretmenin Öğrenciyi görmediği, yalnızca sesini (çığlıklarını) duyabildiği son bir varyasyonda deneyler yapıldı. Deney başladı ve sorular sorulup Öğrenciler bilemedikçe Öğretmenler elektrik vermeye başladılar. Bu sırada doz arttıkça (aslında artmıyordu) Öğrenciler daha fazla çığlık atmaya, yalvarmaya, ağlamaya başladılar.

Tüm gönüllüler çeşitli aşamalarda endişelerini ve devam etmek istemediklerini ilk belirttiklerinde deney organizatörleri “Lütfen devam edin”, ikinci kez belirttiklerinde “Deney prosedürleri gereği devam etmeniz gerekiyor”, üçüncü kez belirttiklerinde ise “Devam etmeniz kesinlikle çok önemli” yanıtı veriyorlardı. Sonraki ilk karşı gelişte de deneye son veriliyordu.

Deneyin sonuçları inanılmazdı. Deneyden önce bilim insanları en fazla %2-3 oranında insanın ölümcül ölçüde elektrik verilen son aşamaya kadar Öğrencilere elektrik vermeye devam edebileceğini öngörmüşlerdi. Ancak sonuçta, Öğrenci ve Öğretmenin yan yana oturduğu ilk varyasyonda %30, Öğretmenin Öğrencinin yalnızca sesini (çığlıklarını) duyabildiği varyasyonda ise %65 oranında gönüllü son aşamaya kadar devam ettiler. (teorik olarak Öğrencinin ölmesine razı oldular). Deney, sonradan bilim çevrelerinde daha sonradan çok eleştiri alsa da çok çarpıcı bir gerçeği ortaya çıkardı. İşin ilginç tarafı, deney sonrasında gönüllülerin neredeyse tamamı, durumdan kendilerinin sorumlu tutulamayacağını, sadece kendilerine söylenen şeyi yaptıklarını söylediler ve hiç birisi diğer odadaki öğrencinin ne durumda olduğuna bakmayı bile talep etmedi.

Milgram, deneyi şu şekilde yorumluyordu: “Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yok etme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü.”

Gerçek şu ki, Milgram Deneyi her gün dünyadaki birçok iş yerinde tekrarlanıyor. Soyutlanma artık fiziksel mesafe ile kısıtlı değil; sayıların soyutlayıcı doğası da buna hizmet ediyor. Şirketlerimiz büyüdükçe insanlar arasındaki hem fiziki hem de sanal mesafeler artıyor; dokümanlara grafiklere satış rakamlarına güvenir hale geliyoruz. Sayısal soyutlanma ile birlikte de Milgram Deneyindeki gibi insanlık dışı düşünce ve davranışları gösterebiliyoruz.

İnsanların çoğu bir otoritenin karşısında kendi vicdanlarını duyamamaktadırlar. Verdikleri kararlar, yaptıkları eylemler itaatin gölgesinde kendilerine belki de çok zıt olmasına rağmen yapılmaktadır. Otoriteye uyum sağlamak birçok kişiye göre karşı koyulamaz bir durum. Tarihte geniş kitleleri önüne kendine dahil eden büyük sadizm örneklerinin çıkış noktası da budur. Milgram’ın deneyi gerçekleştirmesinde merak kaynağı olan Yahudi soykırımında yüzlerce askerin ve insanın Hitler’e sorgusuz itaatinin de bu şekilde gerçekleşmiş olması yüksek olasılıktır.