Mark Twain etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mark Twain etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ocak 2020 Çarşamba

Tom Sawyer - Mark Twain İngilizce Kitap Özeti


Tom Sawyer - Mark Twain İngilizce Kitap Özeti

Tom Sawyer is 12 years old and lives with his Aunt Polly, his half-brother Sid and his cousin Mary in St.Petersburg, a small town along the Mississippi River. Because Tom went to school and made his clothes dirty in a fight, he gets punished and he had to whitewash the fence. Because he does not want to do this, he tells some boys what a “pleasure” it is to do the work. His plan works and the boys even pay him for this.

As the story goes on, Tom falls in love with Becky Thatcher, the Judge’s daughter. He convinces her to get “engaged” to him but when she finds out that she is not the first girl he is engaged to, she breaks up with him. One night, Tom goes with Huckleberry Finn, the town drunk’s son, to the graveyard to try out a “cure” for warts. When they arrive there at midnight, they see Injun Joe murdering Dr. Robinson. The murderer blames his drunken companion Muff Potter for committing the crime and in addition to that, Injun Joe’s accomplice gets arrested the next day. Because Tom and Huck are afraid of him, they swear not to tell anybody about what they have seen.

Tom, Huck and their friend Joe Harper

Some days later, Tom, Huck and their friend Joe Harper run away to an uninhabited island on the Mississippi. They want to become pirates there. The boys are having a great time there and do not care about their families and friends. After some days, their families search their bodies in the river because they think the boys are drunken. Because Tom wants more information, he returns home without being seen and overhears his aunt and some other people from town talk about the boys’ funeral. Afterwards he goes back to the island to tell his friends about his idea to return home at their funeral. Huck and Joe are convinced that this will be a big surprise and agree. As they expect, everybody is surprised and happy that they are back. After their return all classmates admire them.

After this incident, Becky is interested in Tom again and they continue where their relationship first ended.

Then the trial of Cheyenne Frazier started. At this moment, Tom feels guilty for not telling the truth. So he tells that Injun Joe is the real murderer but he does not mention that Huck also saw the crime. After this, Muff Potter comes free and Injun Joe flees through a window. Now, Tom is afraid that Injun Joe could kill him.

Sometime later, Tom and Huck see Injun Joe and his companion when they find a box full of gold coins in the “haunted house”. The boys follow him to see where they hide the treasure but it does not work. When they find out that Injun Joe hangs out in a room in the “Temperance Tavern”, Huck shadows the murderer each night.

One night, Tom and Becky go on a picnic with their classmates to McDougal’s cave. Both told their families that they spend the night at a friend’s house because they want to stay the night together. Later that night, they separate from the others and get lost in the cave. Nobody notices that they are gone, so their families miss them just the next morning.

The same night, Huck follows Injun Joe who hides the box of gold. Huck hears him and his companion talking that they want to kill the widow Douglas. Afterwards, he goes to the Welshman who helps to chase the criminals away.

In the meantime, Tom sees a person in the cave and first thinks of help, but it turns out that it is Injun Joe. He does not tell Becky about that and after a long time Tom finds a small hole where they can escape.

After some days, Tom wants to visit Becky and her father tells him that the hole has been closed. The boy tells the Judge that he saw Injun Joe inside the cave. So the townspeople go to the cave where they find the dead body of Injun Joe.

Tom shows Huck the hole where he got out of the cave and both search and finally really find the treasure inside.

In the end, the Widow Douglas adopts Huck Finn. First Huck does not like it but Tom tells him that he can just join his robber band if he stays. Finally, Huck agrees.

Tom Sawyer (Mark Twain) Kitabının Türkçe Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

27 Kasım 2019 Çarşamba

İnsan Nedir? (Mark Twain) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : İnsan Nedir?

Kitabın Yazarı : Mark Twain

Kitap Hakkında Bilgi :

Halley kuyruklu yıldızının dünyadan göründüğü gün doğan Mark Twain, bir kâhin edası ile bu yıldızın tekrar görüneceği gün öleceğini bildirmiştir. Nitekim, kehaneti tutmuştur da. Mark Twain'in İnsan Nedir?'i, uzun bir dinlenme süresinin ardından ve sadece belirli kişilere dağıtılmak üzere, yalnızca 250 adet basılmıştır. Elinizdeki kitap, 240. nüsha kullanılarak tercüme edildi. İnsan Nedir?'de Twain, bilinen öykücü tarzının dışına çıkıyor ve insanın kendi kendisini sorgulamasına yol açacak çarpıcı fikirleri sohbet havasında ortaya koyuyor.
Hem de Türkçe’de ilk kez.

Kitabın Özeti :

Mark Twain’in İnsan Nedir eseri, Yaşlı Adam ile Genç Adam arasında geçen insana dair bir diyalogdur. Bu diyalogda Yaşlı Adam “bilge kişi”yi, genç adam ise öğrenciyi temsil eder. Yine de ikisinin mülakatı, bir usta-mürid ilişkisinden ziyade iki dostun bir sohbeti görünümdedir. Konuşmanın dizgini doğal olarak Yaşlı Adam’ın ellerindedir. Yaşlı Adam, insana dair fikirlerini anlatmak için Genç Adam’ın düşünmesine ve doğru olan şeyi tecrübe etmesine izin verir. Bu nedenle kitaptaki diyalog birkaç bölüm halindedir. Bu bölüm araları genel olarak Genç Adam’ın bahsi geçen düşünceleri tecrübe etmesi ve deneyimlemesi için ayrılan zamanlardan ibarettir.

Yaşlı Adam, insana dair iki temel düşünceye sahiptir. Bunlardan birincisi, aklın bir makine olduğundan ibarettir. Yaşlı Adam’a göre insan, hiçbir fikrin sahibi değildir. Çünkü zihin, bütün fikirleri çevreden almıştır. Akıl, çevreden ödünç aldığı materyalleri bir araya getirerek fikir üretir. Bundan dolayı insanlar, bu fikirler üzerinde hak iddia edemezler. Akıl, bir makineden fazlası değildir. İnsan, akıl üzerinde hiçbir yetkiye sahip değildir. Tıpkı makineler gibi akıl da dışarıdan çalıştırılır. Aklın tüm düşünce ve dürtülerinin kaynağı dışarısıdır. Ayrıca aklın irade gücü de bulunmaz.

Akıl, insandan bağımsızdır. Bunun en güzel örneklerinden birisi rüyalardır. İnsan uyur ancak akıl serbestçe çalışmaya devam eder. Bir diğer örnek ise, aklın çalışmaya devam edip insanı uykusuz bırakmasıdır. Bazen insan istediği kadar uyumaya çalışsın, eğer akıl izin vermezse uyuyamaz. Aklın insana tabi olan bir hizmetçi olduğu düşüncesi, bu örneklerle çürütülür. Akıl çalışmaya karar verdiğinde onu engellemenin bir yolu yoktur. Böylesine insandan bağımsız olan ve dış güçler tarafından yönlendirilen aklın, istediğini yapması doğaldır.

Dış güçlerin etkisi altında insandan bağımsız olarak mekanik bir biçimde gelişen akıl, insanlığın zirve başarılarından sayılan sanat ve bilimi de aynı mekanik süreçlerle oluşturur. Bu nedenle bilim adamı ile sanatçının özel bir yanı yoktur. Fareler, filler ve köpekler de tıpkı bir bilim adamı ve sanatçının zihin süreçleriyle hareket eder. Bu şartlar altında üstün başarılar elde etmiş bir Shakespeare’in ya da Galileo’nun böbürlenmeye, kendilerini üstün görmeye hakları yoktur.

Yaşlı adama göre “içgüdü” kavramı anlamsız bir kavramdır. O, bu kavramı “taşlaşmış düşünce” olarak tarif eder. Dolayısıyla hayvanlar da, tıpkı insanlar gibi mekanik düşünme süreçlerine sahiptir. Bu açıdan bakıldığında düşünme, hayvanlarla insanlarda ortaktır. Yani, insanların düşünmesi özel ve üstün bir meziyet olmayıp hayvanlarda da bulunan bir özelliktir. Böylece Yaşlı Adam, insanlığı yüzyıllarca felsefe, bilim, sanat ve din sayesinde oturtulduğu o yüce tahttan indirir ve onu sıradan bir varlık yapar. Yaşlı Adam’a göre hayvanları “aptal” kabul etmek, insanların kibrine ve küstahlığına yaraşacak türden bir davranıştan başka bir şey değildir.

Yaşlı Adam’ın insana dair bir diğer temel düşüncesi, insanı bir şey yapmaya iten temel dürtünün “kendi ruhunu tatmin etme dürtüsü” olduğudur. İnsanın ilk ve en önemli amacı iç huzurunu sağlamak ve ruhsal rahatlığa ulaşmaktır. Yapılan iyiliklerin, katlanılan fedakarlıkların ve gösterilen kahramanlıkların temelinde hep bu dürtü yatar. İnsanlığın sahip olduğu tüm yüce amaçların kökeni hep bundan ibarettir. İnsanın yaptığı bütün tercihler, söz konusu ruh tatminine dayalı kârın yüksekliğine bağlıdır. Hangi seçenekte elde edilecek kâr yüksekse insan o seçeneği tercih eder. Temel kural budur. Görevler, sırf görev olduğu için değildir. Eğer yerine getirilmezse bu ihmalin insanı rahatsız edecek olmasından dolayı yapılır. Vicdan ise, insanın acı çekmeye başladığı noktada devreye girer. Eğer insanın kendisi acı çekmiyorsa, diğerlerinin acısına kayıtsız kalmaya devam eder.

İnsan Nedir kitabında Yaşlı Adam tarafından dile getirilen insana dair iki temel düşünce, Genç Adam’ın itirazlarıyla açılır, detaylandırılır, örneklendirilir ve hatta hikayelerle desteklenir. Yaşlı Adam oldukça ikna edicidir. Kitabın sonunda her şeye itiraz eden Genç Adamı da ikna etmeyi başarır zaten. Kitabın üslubu okuyucuya Platon’un diyaloglarını anımsatır. İnsan aklının makine olduğu düşüncesi, Doğu düşüncesinde de sıklıkla dile getirilir. Özellikle Zen Budizm geleneğinde bu, oldukça sıradan bir düşüncedir. Yakın zamanda ise Osho ve Krishnamurti, insanlığı bir makine gibi işleyen zihinden kurtarmak için yoğun bir çaba sarfetmişler, yıllarca bu konu üzerinde bıkmadan usanmadan konuşmalar yapıp durmuşlardır.

***
Yaşlı Adam: Bir buhar makinasını oluşturan malzemeler nelerdir?

Genç Adam: Demir, çelik, pirinç, beyaz metal, vesaire.

Y.A.: Bunlar nerede bulunur?

G.A.: Kayalarda.

Y.A.: Saf bir hâlde mi?

G.A.: Hayır maden cevherinde.

Y.A.: Bu metaller maden cevherinde bir anda mı birikmişlerdir?

G.A.: Hayır sayısız çağların sabırla verdiği emeğin ürünüdür bu.

Y.A.: Bir makinayı kayanın kendisinden yapabilir miydin?

G.A.: Evet, kırılgan ve değersiz bir tane.

Y.A.: Böyle bir makina için pek de bir şeye ihtiyacın olmazdı herhalde?

G.A.: Hayır ciddi anlamda hiçbir şeye.

Y.A.: İyi ve işe yarar bir makina yapmak için, nasıl bir süreç izlerdin?

G.A.: Dağların içinde tüneller ve oyuklar açar, demir madenini çıkarırdım; onu öğütür, eritir, dökme demir hâline getirirdim; dökme demirin bir kısmına Bessemer işlemi uygular ve bundan çelik elde ederdim. Pirincin elde edildiği birçok metal çıkarır, işler ve bir araya getirirdim.

Y.A.: Sonra?

G.A.: Elde ettiğim ürünün en kusursuzu ile iyi çalışan bir makina inşa ederdim.

Y.A.: Bu iyi çalışan makina için çok şeye ihtiyacın olur muydu?

G.A.: Ah, elbette.

Y.A.: Torna aletlerini, delgi aletlerini, planya aletlerini, baskı aletlerini, perdah aletlerini, kısacası büyük bir fabrikada bulunacak bütün becerikli aletleri çalıştırabilir miydi?

G.A.: Evet, çalıştırabilirdi.

Y.A.: Taştan yapılmış makina ne yapabilirdi?

G.A.: Bir dikiş makinasını çalıştırabilirdi muhtemelen başka da bir şey yapamazdı herhalde.

Y.A.: İnsanlar diğer makinaya hayran kalır ve onu coşkuyla överlerdi değil mi?

G.A.: Evet.

Y.A.: Fakat bunu taştan yapılmış makina için söyleyemeyiz herhalde?

G.A.: Hayır.

Y.A.: Metalden yapılmış makinanın hünerleri, taştan yapılmış makinanınkilere kıyasla çok daha fazla mı olurdu?

G.A.: Tabii ki.

Y.A.: Şahsi hünerler mi?

G.A.: Şahsi hünerler mi? Ne demek istiyorsun?

Y.A.: Bu makinanın şahsına gösterilen itibarı hak eden, makinanın kendi performansı mı olacaktır?

G.A.: Makinanın kendisinin mi? Kesinlikle hayır.

Y.A.: Neden olmasın?

G.A.: Çünkü performansı şahsi değildir; yapı yasalarının bir sonucudur. Yapmak için ayarlandığı işleri yapıyor olması, bir hüner değildir. O işleri yapıp yapmamak elinde değildir.

Y.A.: O zaman taştan yapılmış makinanın bu kadar az iş yapıyor olması da onun kendi hünersizliği değildir?

G.A.: Kesinlikle değildir. Yapım yasalarının ona izin verdiğinden ve onu zorladığından daha azını ve daha fazlasını yapmaz. Bunda şahsi hiçbir şey yoktur; o, seçim yapamaz. Bu “giderek esas konuya gelme” sürecinde varmayı düşündüğün nokta, insan ile makinanın neredeyse aynı şey olduğu ve her ikisinin performansı için de hiçbir şahsi hünerin söz konusu olmadığı mıdır?

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi :

Gerçek ismi Samuel Langhorne Clemens olan Mark Twain, 1835’te Florida’da doğar. Babasının ölümüyle okuldan ayrılıp bir matbaada çırak olarak çalışmaya başlar. Twain, bunun ardından ağabeyinin çıkardığı Hannibal Journal adlı yerel gazetede dizgici olarak çalışmaya başladı. Aynı gazeteye ve bir mizah dergisi olan The Carpet-Bag’e mizah yazıları yazdı. Dört yıl boyunca Missisippi nehrinde kaptanlık yaptı. Geminin dibe oturmaması için gerekli su derinliğini ölçen bir gemici terimi olan Mark Twain ismini ilk kez 1863’te mizahi bir gezi yazısında kullandı. 1867’de ilk kitabı The Celebrated Jumping Frog of Calaveras Country (Calaveras İlinin En Hızlı Sıçrayan Kurbağası) yayımlandı. En ünlü kitaplarından bir olarak sayılan Tom Sawyer’ın Maceraları’nın ardından, başyapıtı sayılan Huckleberry Finn’in Maceraları’nı yazdı. 1906’da yazmaya başladığı otobiyografisini bitiremeden öldü.

7 Ekim 2019 Pazartesi

Prens ve Dilenci Masalı (Mark Twain) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Prens ve Dilenci

Kitabın Yazarı : Mark Twain

Kitap Hakkında Bilgi :

Kraliyet ailesinin bir üyesi ile bir sokak çocuğunun tesadüfî karşılaşması; bu büyüleyici hikâyenin oluşmasına sebep olacak olaylar serisini tetiklemiştir.
Dilenci Tom ve Prens Edward; sadece aynı gün doğduklarını değil, bir de dış görünüş olarak benzer olduklarını keşfederler. Her ikisi de biraz eğlenmek için kıyafetlerini değiş tokuş etmeye karar verirler. Ancak nereden bilebilirlerdi ki, bu durum onları çok karmaşık olaylara sürükleyecektir.

Çocukların, bu, yerlerini değiştirme planı - istemeden de olsa - Tom'u bir prense, Edward'ı bir dilenciye dönüştürür. Gerçek kimliklerini açıklamaya çalıştıklarında ise kimse onlara inanmaz ve böylece alışık olmadıkları sorunlarla karşılaşacakları yeni hayatlarına adapte olmak zorunda kalırlar.

Mark Twain'in çok sevilen bu romanı 16. yüzyıl toplumuna ve o dönemin, belki hâlâ günümüze kadar süregelmiş olan, eşitsizliklerine mizahi bir açıdan yaklaşmaktadır.

Kitabın Özeti :

On altıncı yüzyılın ortalarında, İngiltere’de Tom Canty adında bir çocuk dünyaya geldi. Ailesi çok fakirdi. Büyükannesi ve babası çok acımasız insanlardı. Babası Tom'a dilenci olmayı öğretmişti. Tom, yaşadığı bu kötü ortama rağmen çok iyi bir çocuktu.

Aynı gün İngiltere kralının oğlu Edward'ta dünyaya geldi. Londra bu çocuğu büyük bir sevinçle karşıladı.

Tom, okuduğu masallardan yüksek mertebeli insanların yaşamına özenmeye başladı. Gerçekten bir prens görmek istiyordu. Bir gün sarayın önüne gidip prensle iletişime geçmeyi başardı. Prens zaten çok merhametli birisiydi. Bu küçük yaşına rağmen halkına iyi davranıyordu.

Tom, prens ile muhabbet ederken ona kendi yaşamını anlattı. Ailesinden başlayarak, çamurda yuvarlanıp pis olmasına rağmen nasıl eğlendiğini de. Prens bu hayata hayran kaldı." Bu kadar eğlenebilmek için kral olmaktan bile vazgeçerim." dedi. Tom'un babası ve büyük annesi sürekli Tom'u dilendirirdi. Prens bunları duyunca üzüldü.

Prens birden Tom ile çok benzediklerini fark etti. Kıyafetlerini değiştirerek birbirlerinin yerine geçtiler. Prens, Tom'a kötü davranan hizmetkarlara kızmak için odadan ayrıldı. Ayrıldıktan sonra bir daha geri dönemedi. Çünkü üzerinde Tom'un kıyafetleri vardı. Prens, bu kıyafetleri giydikten sonra herkes tarafından hor görülmeye başlandı. Çünkü halka göre o bir sokak çocuğuydu. Bilmedikleri tek şey onun İngiltere'nin yeni kralı olacağıydı.

Edward bu halde ne yapacağını şaşırdı. Tom ile muhabbet ettiklerini hatırlayarak onun evini bulmaya çalıştı. Evin yolunu ararken ona sataşan çocuklara çok kızdı. Bu çocukların eğitimsiz kaldığını düşünerek, kral olunca herkesin eğitim görmesini sağlamayı istedi. Çünkü ona göre eğitimsiz bir halk gelişemezdi. Zorluklara Tom'un evine gitti. Tom'un babası John ona çok kötü davrandı. Bu savunmasız çocuğu kollarına alan tek kişi Tom'un annesi oldu.

İki çocuk birbirinin kaderini değiştirdikten sonra , sahte prensin başındaki Lordlar bu genç çocuğun delirdiğini düşünüyordu. Çünkü Tom bir prens olmayı doğru düzgün beceremiyordu. Defalarca başından geçenleri anlattı. Fakat kral onun hastalandığını ve bu hastalığın kimseye duyurulmamasını emretti.

Edward bu hayata alışmakta zorlanırken, Tom ise zamanla prens olmayı öğrendi. Bir süre sonra hastalığa yakalanan kral vefat etti. Tom kral oldu. Kral olur olmaz eski yasaları kaldırtarak merhamet kanunlarını getirdi.

Tom o kadar merhametliydi ki idam edilmekte olan bir soyluyu kurtardı.

Edward bir gün sokakta dövülecekken onu Miles Hendon kurtardı. Bu çocuğu evlatlık almaya karar verdi. Babasının elinden kurtararak onu kendi evine götürdü. Edward , Hendon'a sürekli prens olduğunu iddia ediyordu. Adam ise zavallı çocuğun akıl hastası olduğunu düşünüyordu.

Tom'a gelince İngiltere'nin kanlı yasalarını kaldırmış olan merhametli kralımız insanların hayatlarını kurtarmaya devam ediyordu. Bir kadını büyücülükle suçlanmaktan kurtardı. Kadının yasalara göre asılması gerekiyordu. Tom, ona gözler önünde büyücü olduğunu ispatlarsa oğluyla beraber serbest kalacağını söyledi. Ancak genç kadın ağlayarak büyücü olmadığını söylüyordu. Tom, bu kadına inandı. Çünkü eğer o kadının yerinde kendi annesi olsaydı büyücü olduğunu itiraf edip oğlunu kurtarırdı.

Edward, Hendon'a hep bir prens gibi davrandı. Hendon ise onun bu hallerine sabırla karşılık verdi.

John Canty bir din adamını öldürmüştü. Bu yüzden ülkeden kaçması gerekiyordu. Bir gün gizlice Hendon'un elinden kendi oğlu sandığı Edward'ı kaçırdı. Çünkü gideceği yerde onu dilendirmek istiyordu.

Tüm bu olanlara rağmen Hendon, Edward'ın peşini bırakmadı. Onu zorluklarla buldu.

Tom, kral olmayı iyice öğrenmişti. Arada bir Edward'ı hatırlıyor vicdan azabı çekiyordu. Acaba o bu halde ne yapıyordu? Başına bir bela gelmiş olabilir miydi? Bu sorular beynini kemirmeye başladı. Sonra hemen unuttu. Çünkü bu vicdan azabından kurtulmak istiyordu.

Edward ve Hendon bir suçlamadan dolayı zindana düştüler. Hendon defalarca Edward'ı kurtardı. Bu küçük çocuk kırbaçlanmasın diye kendini kırbaçların önüne attı.

Tom için Londra'da Taç giyme töreni yapılacaktı. Edward, Hendon'dan yardım istedi. Birlikte bu törene yetiştiler.

Tören esnasında Edward'ı gören Tom büyük bir şaşkınlığa uğradı. Halk daha fazla şaşkındı. Çünkü ortada kral olduğunu iddia eden bir çocuk vardı. Üstelik bu çocuk Tom'a çok benziyordu. Tom, halkın önünde başından geçen bütün olanları anlattı. Edward gerçek kraldı fakat kimse inanmadı.

Daha sonra Edward kayıp olan büyük İngiltere mührünün yerini hatırlayınca gerçek kral olduğu anlaşıldı. Halk sahte kral Tom'un ceza almasını istedi. Edward ise ona ceza vermedi. Çünkü kısa bir süreliğine de olsa arkadaşı Tom'un hayatını yaşamış, o zorluklara katlanmıştı. Onun neler çektiğini gördü. Ayrıca bu fakir çocuk ülkeyi yönetmişti. Hem de bu yönetim şekli Edward'ın çok hoşuna gitmişti. Çünkü merhamet kanunları insanları ölümden koruyordu.

Tüm bunlar karşısında Hendon büyük bir şaşkınlık geçirdi. Evlat edindiği çocuk aklını yitirmemişti. O gerçek bir kraldı.

Düşünceli Kral Edward, Tom'u şövalye yaptı. Tom hayatına kimsesizler yurdunda yönetici olarak devam etti. Halk onu her zaman ''kralın vesayetindeki şövalye'' olarak adlandırdı.

Edward, Hendon'a ise kontluk unvanını verdi. Aynı zamanda bir şövalye yaptı. Bu iki insan kralın ömrü boyunca çok sevdiği yakın dostu oldular.

Ne yazık ki Kral Edward birkaç yıl sonra vefat etti. Tom uzun yıllar yaşadı. Bu kötü İngiltere zamanında merhametli kral olan bu iki çocukta insanlar tarafından hiç unutulmadı.

15 Eylül 2019 Pazar

Tom Sawyer (Mark Twain) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Okuduğunuz kitabın yazarı kimdir?

a- Tom Sawyer
b- Mark Twain

c- Gülten Dayıoğlu
d- Kristof Kolomb

2- Tom’un annesi öldüğünde ona kim bakmıştır?

a- Doktor
b- Polly Teyze
c- Lisa
d- Tom Amca

3- Tom’un balkonda görüp beğendiği sarışın kızın babası ne iş yapıyor?

a- Yargıç
b- Doktor
c- Öğretmen
d- Bahçıvan

4- Tom ve Jim gece vakti mezarlığa niçin gittiler?

a- Macera olsun diye
b- Dua etmek için.
c- Siğillerini iyileştirmek için
d- Cesur olduklarını ispatlamak için.

5- Doktoru kim öldürdü?

a- Kızılderili Co
b- Hanper
c- Jim Mory
d- Peter

6- Tom ve Lisa nerede kayboldular?

a- Hanperler’ın bahçesinde
b- Mağarada
c- Ormanda
d- Adada

7- Tom okula geç kalınca öğretmen ona nasıl bir ceza verdi?

a- Tek ayak üstünde durma cezası
b- Kızların yanına oturma cezası
c- Öğretmen Tom’a düşük not verdi.
d- Öğretmen Tom’u sınıfa almadı.

8- Harper annesinden dayak yediği için çok üzgündü. Tom bu fırsattan yararlanarak yeni bir macera düşündü. Tom‘un düşüncesi neydi?

a- Korsancılık yapmak.
b- Ormanda çadır kurmak.
c- Kılık değiştirmek.
d- Mezarlıkta uyumak

9- Kasabalı üç çocuğun ölmüş olabileceğini düşünürken çocuklar neredeydi?

a- Samanlıkta saklanıyorlardı.
b- Adaya gitmişlerdi.
c- Terk edilmiş bir eve yerleştiler.
d- Joe onları kaçırmıştı.

10- Çocuklar define ararken Kızılderili John‘u nerede gördüler?

a- Terk edilmiş yıkık bir evde
b- Değirmende
c- Issız adada
d- Kasaba dışındaki ormanda

Cevap anahtarı : 

1-b      2-b      3-a      4-c      5-a
6-b      7-b      8-a      9-b     10-a

Tom Sawyer (Mark Twain) Kitabının Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

13 Eylül 2019 Cuma

Tom Sawyer (Mark Twain) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Tom Sawyer

Kitabın Yazarı : Mark Twain

Kitap Hakkında Bilgi :

Mark Twain'in en sevilen yapıtlarından biri olan Tom Sawyer'ın Maceraları çocukluğun masum, güvenli ve olağanüstü maceralarla dolu evrenine bir övgüdür. Roman Mississippi Nehri kıyısındaki küçük bir kasabada, belirtilmeyen bir dönemde geçer. Ancak okur evlerde siyahi kölelerin bulunmasından hikâyenin 1830'larda ya da 1840'larda geçtiği sonucuna varabilir. Herkesin herkesi tanıdığı, yetişkinlerin çocukları eğitmek ve disipline sokmak için birlikte çalıştıkları bu küçük kasabada, herkes göründüğü gibi midir? Roman insan doğasının ikiyüzlülüğünü, bencilliğini, maddi değerlere düşkünlüğünü ve Amerikan taşrasındaki küçük kasaba ruhunu mükemmel biçimde yansıtır. Twain, iyi kalpli, ancak her daim haylazlık peşindeki Tom ve arkadaşlarının maceralarını gerçekçi bir dille aktarırken, alışılmış terbiyeli ve örnek çocuk imgesini de yıkar. Yapıtın kuşaklar boyu her yaştan okura hitap etmesinin sırrı, belki de çocuk aklının nasıl işlediğini bize hatırlatmasında; yetişkin dünyasından ansızın çocukluğa ışınlanmanın paha biçilmez değerinde yatar.

Tom Sawyer, Mark Twain’in sanat dünyasına kazandırdığı ve yıllar boyu da birçok esere ilham kaynağı olmuş çocuk kahramandır. Hem çocuklara hem büyüklere aynı anda hitap eden bu eser herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği türdendir. 

Kitabın Özeti :

Tom Sawyer, yaramaz, ele avuca sığ­mayan bir çocuktur. Missisipi ırmağı kıyısında bulunan St. Ptersburg kasabasında Polly teyzesi, üvey kardeşi Sid ve Polly teyzesinin kızı Mary ile birlikte yaşamaktadır. Tom, yaramazlığı ile kasabaya ün salmıştır. Polly teyzesi onu ne kadar severse sevsin yine de kızmadan edememektedir. Pervasız, tembel, çok meraklı olduğu için Polly Teyze için tam bir baş belasıdır. Yaramaz olduğu için teyzesinin azarlarına ve kamçıyla dövmelerine katlanmak zorundadır. Üvey kardeşi Sid’de teyzesini kışkırtıp dayak yemesine sebep olmaktadır. Tom da Sid’i o yüzden sevememektedir. Ama teyzesinin kızı Mary ile iyi anlaşmaktadır. Mary ona çok şefkatli davranmaktadır.

Tom’un, Amy isimli bir kız arkadaşı vardır fakat kasabaya yeni taşınan Becky, Tom’un gönlünü çalmıştır.

Tom Sawyer bir gün okula geç kalır. Öğretmen niçin geciktiğini sordu­ğunda, Huck isimli bir çocukla kavga ettiğini anlatır. Öğretmen Tom’u döver ve kızlara ayrılan sıralardan birine oturtur. Tom da, gidip Becky’nin yanına oturur. Silginin üzerine “seni seviyorum” diye yazar. Tom, derste aldığı ceza sonrası Becky ile tanışma fırsatı bulmuş ve Becky’nin yanına oturmuştur. Bir şekilde Becky’i etkilemiş ve onun gönlünü çalmıştır. Bu iki çocuk okul dışında da vakit geçirmeye başlamıştır. Tom Becky’e evlenme teklif etmiş ve kendilerince nişanlanmışlardır. Tom, eski sevgilisi Amy ile de nişanlandığını ağzından kaçırınca Becky, Tom’a çok sinirlenmiş ve onu yanından kovmuştur.

Canı sıkılan Tom gezerken kasabanın en sevilmeyen çocuğu Huck ile karşılaşır. Huck’ın elinde bir ölü kedi vardır. İki kafadar arkadaş olur ve ölü kedinin siğillerden kurtardığına inandıkları için de dolunay sırasında kedi ile beraber mezarlığa gitmeye karar verirler. Mezarlıktayken karanlıktan birtakım sesler duyarlar ve kasabanın en azılı haydutlarından olan Muf Potter’ı, Kızılderili Co’yu ve Doktor Robinson’u bir mezarı kazarken görürler. Haydutlar, Doktor Robinson’dan para isteyince kavga çıkar. Beklenmedik bir şekilde Kızılderili Co Potter’a vurur ve Potter bayılır. Co, doktoru kalbinden bıçaklar ve bıçağı Potter’ın eline tutuşturur. Potter uyandığında zaten sarhoş olmasının verdiği etkiden dolayı cinayeti kendisinin işlediğini kabul eder. Çok korkan çocuklar, olay yerinden koşarak kaçarlar.

Tom evde mutlu değildir. Becky ile aralarının da bozuk olması iyice canını sıkmaktadır. Tom, buralardan uzaklaşmayı ve büyük bir adam olmayı kafasına koymuştur. Huck ile beraber korsan olmaya karar verirler. Tom’un kankası olan Joe Harper’ı da yanlarına alarak gece yarısı adaya doğru sandalla yola çıkarlar. Günlerin geçmesi üzerine bütün kasaba bu çocukların nehirde boğulduğuna inanmış ve büyük bir üzüntü içinde cenaze töreni düzenlemeye karar vermişlerdir.

Tom, arkasından kimin ne kadar üzülmüş olduğuna merak eder ve bir gece yarısı eve gider. Teyzesinin harap haline çok üzülen Tom adaya döner ve ada şartlarından bıkmış olan üç çocuk geriye dönmeye karar verirler. Pazar günü kilisede düzenlenen cenaze törenine giderler. Önce herkes çok sevinir fakat daha sonra çok kızarlar.

Tom okulda çok havalı olur ve herkes ona saygı duymaya başlar. Bir kişi hariç, bu kişi Becky’den başkası değildir. Becky, Tom‘un Amy ile olan yakın ilişkisini kıskanır ve o da başka bir çocuk ile yakınlaşmaya başlar. Tüm bunlar olurken de bir yandan Muf Potter’ın davası görülür. Muf Potter’a hapiste de yardım etmeye çalışan Tom vicdanına yenilir. Hayatını tehlikeye atarak mahkemede gördüğü her şeyi anlatır. Kızılderili hakkında ölüm kararı verilir fakat Kızılderili kaçar. Tom’un korkulu günleri başlamıştır. Tom geceleri katil korkusundan kâbuslar görmektedir.

Bu olayın ardından Tom kasabada kahraman muamelesi görür. Tom rahat durmaz ve arkadaşı Huck ile beraber hazine aramak için bir harabeye girerler. Harabenin içinde yabancı olmayan bir sima ile karşılaşırlar. Kızılderili Joe ve bir arkadaşı perişan bir kılıkta altınlarını ve paralarını gömmek için harabeye gelirler. Saklanan çocuklar Joe’nın altınlarını almaya karar verirler.

Joe ve arkadaşı ortalıkta gözükmez ve olaylar biraz duraklar. Tom, Becky ile barışır ve Becky’nin ailesinin önderliğinde düzenlenen pikniğe giderler. Mağaraların dehlizlerinde Tom ve Becky kaybolur. Bütün çocuklar vapura doluşur ve kasabaya dönülür. Çocuklar arkadaşlarında kalacaklarını söyledikleri için anneleri ancak ertesi gün yokluklarını fark eder. Herkes Tom ve Becky'i aramaya başlar.

Tom ve Becky ise mağarada çıkış aramaya çalışırlar. Gün geçtikçe açlık ve susuzlukla beraber bastıran umutsuzluk çocukları adeta yiyip bitirir. Tom mağaranın dehlizlerinde çıkış ararken Kızılderili Joe’yu görür. Bu durum işleri daha da zorlaştırır. Derken Tom ve Becky ölmek üzereyken çıkış yolu bulurlar. Kasabaya döndüklerinde herkes onları karşılar. Bütün kasaba çok sevinir.

Becky’nin babası mağaranın tüm girişlerini demirle kapattırır. Kızılderili Co’nun arkadaşlarının cesedi Missisipi nehrinde bulunur. Tom, bu haberi duyunca, Kızılderili Co’yu mağarada gördüklerini hatırlar ve bunu Mahkeme Başkanı olan Becky’nin babasına anlatır. Elli atmış kişi kayıklara binerek mağaraya gider. Aralarında Tom’da vardır.

Mağara’ya girdiklerinde Kızılde­rili Co’nun cesedini görürler. Tom güvende olmanın verdiği huzura rağmen kendi yaşadıklarını düşünerek aç susuz can veren hayduta üzülür. Tom’un aklına Joe’nun altınları ve parası gelir. Huck ile bunu paylaşır ve mağaraya gidip hazineyi çıkarmaya karar verirler. Yanlarında kaybolmamak için ip ve mum götürürler. Kızılderili’nin sembolünü bulup kazdıklarında altına kavuşurlar. Artık ikise de zengindir.

Tom mağaradayken Huck’ın başından bir sürü olay geçmiştir. Huck, haydutları takip etmiş ve Bayan Daglıs’ı ölümden kurtarmıştır. Yalnız yaşayan Bayan Daglıs evsiz Huck’ı evlat edinmiştir. Huck alıştığı hayattan çok farklı olan bu düzene alışmakta zorlanmış ve kaçmıştır. Tom, onu bir sa­manlıkta bulur ve Bayan Daglıs’ın evine dönmesi için ikna eder. Yeni maceralara atılmak için sözleşen iki kafadar evlerine giderler.