Andreas Steinhöfel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2022 Salı

thumbnail

Farklı (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Farklı

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

"Kafamda sürekli bir ton düşünce dolaşıyor, buna bir de şu renkler, sesler ve tüm diğer şeyler ekleniyor. Bir şey yapmak beni rahatlatıyor."

Felix Winter, 11. doğum günü kutlaması hazırlıklarının yapıldığı gün geçirdiği bir kaza nedeniyle komaya girer. Felix'in girdiği koma, tıpkı on bir yıl önce ona gebe kalan annesinin hamileliği gibi tam 263 gün sürer. Kazadan sonra zaman ve dünya bir süreliğine dengesini yitirmiştir. Felix artık tamamen "farklı" bir çocuk olmuştur.

Ailesinin kendisine verdiği ismi dâhi reddeden Felix, bundan böyle "Farklı" olarak adlandırılmak ister. Yeni adıyla Farklı "Kırmızı müziğin tadını düşünüyorum." diye bir cümle kurabilen bir çocuktur artık. Tüm çevresi için tekinsiz bir yolculuk başlamak üzeredir. Unutmak ve hatırlamak kavramları, sadece Farklı için değil; çevresindeki herkes için bir hesaplaşma ve değişim sürecinin de tetikleyicisi olacaktır. Farklı'nın belleği adeta sıfırlanmıştır. Ancak Farklı'nın anılarına kavuşmaması için her şeyi yapmaya hazır olan biri vardır…

Edebiyatseverlerin ruhlarının bir köşesinde pusuya yatan "Farklı"yı uyandırmayı amaçlayan Steinhöfel, mucizelere hak ettiği değeri vermekten çekinmeyen her yaştan okurun kendinden bir şeyler bulabileceği, sorgulamalarla dolu bir gerçekle yüzleşme randevusuna çağırıyor kitapseverleri.

"Rico ve Oskar" kitaplarıyla tanıdığımız, Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü, Erich Kästner Edebiyat Ödülü gibi sayısız ödülle onurlandırılan sıra dışı yazar Andreas Steinhöfel'den, benlik, kimlik, kişilik mücadelesi, özgürlükler ve iç hesaplaşmalar üzerine, fantazya unsurlarının gerçekçi bir kurguyla harmanlandığı başyapıt değeri taşıyan çarpıcı bir roman!
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, aile ilişkileri, iç hesaplaşmalar, özgürlük kavramı ve bireysel dönüşümü anlatan, zor süreçlerin kişiyi olumlu yönde de değiştirebildiğini vurgulayan bir konuya sahiptir.

Aile içi ilişkilerin, arkadaşlıkların, farklı olmanın bedellerinin, özgürleşmenin, sorumluluk ve hakların, yarı-polisiye bir kurgu çerçevesinde anlatıldığı, çok katmanlı okumalara olanak sağlayan, her yaştan okuru etkileyecek bir kitap.

Kitabın Özeti:

Andre ve Melanie Winter çiftinin tam 263 gün süren bir hamilelik sürecinin sonunda 11 Ekimde oğulları Felix dünyaya gelir. Felix’in annesi ‘mutlu insan’ anlamına gelen Felix ismini en popüler erkek isimleri listesinin on birinci sırasında bulur. Felix, adı gibi mutlu bir çocuktur. Her şey tam da annesi Melanie'nin planladığı gibi gider. Fakat sadece 11 yıl. Aslında Felix sıradan, içine kapanık bir çocuktur. Annesi baskıcı, babası ise ilgisiz biridir. Felix, 11. yaşını doldurmak üzeredir. 

Felix, on birinci doğum gününde okulda öğretmenine kendini iyi hissetmediğini söyler. Eve erken gitmek için öğretmeninden izin alır. Felix, okuldan çıktıktan sonra her zaman kullandığı yol yerine evine uzun yoldan gider. Eve geldiği sırada, babası Felix’in doğum günü için evin çatısına ‘11’ yazısını asmaya çalışıyordur.

Felix yeni yaşına gireceği gün tuhaf bir kaza geçirir. Babasının astığı 1 rakamlarından biri Felix’in başına çarparak onu yaralar. Bu da yetmezmiş gibi annesi arabayla Felix’e çarpar. Felix evin duvarına doğru fırlar. Bu kaza sonucu Felix komaya girer. Felix, tıpkı annesinin kendisine hamilelik süresi gibi, tam 263 gün boyunca komada kalır. Felix bu süre sonunda hayata geri döner. Komadan çıktığında artık hiçbir şey hatırlamamaktadır.

Felix’in annesi ve babası ise bu kazanın yaşanmasına neden oldukları için içten içe vicdan azabı çekmektedirler. Komadan çıktıktan sonra Felix artık farklı bir çocuk olmuştur. İsminin Felix değil, “Farklı” olmasını istediğini söyler. 

Komadan çıktıktan sonra Felix’in en yakın dostu eskiden de özel matematik dersi aldığı Eckhard Stack olur. Stack karısını kaybetmiş emekli bir mühendistir. Şüpheli bir yangında kümesi ve kümesin içinde karısından kalan tavukları da yanmıştır. Stack yangından yaralı kurtulan tavuğu Romy ile yaşamaktadır. Stack sevecen ve yüz güldüren bir kişidir.

Felix, hayatı ve insanları değişik gözlerle görmeye başlar. Bu arada kendisini de yeni baştan keşfetmeye çalışır. Geçmişe dair hiçbir anısı kalmayan Felix için hayat sanki yeniden başlamaktadır. 
thumbnail

Mekanik Prens (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Mekanik Prens

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

Korkularının ardına saklananların öyküsü

Alman çocuk ve gençlik edebiyatının ilham veren yazarı Andreas Steinhöfel’in erken dönem yapıtlarından Mekanik Prens, büyükten küçüğe herkesi etkisi altına alabilecek bir “kendini var ediş” romanı.

İçtenlikli anlatımı ve zekice işlenmiş kurgusuyla okurunda derin izler bırakan Mekanik Prens, Max adında bir çocuğun tekdüze yaşamının bir anda uğradığı heyecanlı değişimi anlatıyor.

Hayallerin de en az gerçekler kadar değer taşıdığına vurgu yapan Mekanik Prens, ilk gençlik çağının kaygı ve heyecanlarına alışmaya çalışan tedirgin gençlerin yol göstericisi oluyor.

On bir yaşındaki Max, anne ve babasının bitmek bilmeyen atışmaları yüzünden maruz kaldığı huzursuzluk nedeniyle evde vakit geçirmeyi pek tercih etmez. Gerçek dünyadan kaçıp kafasını dağıtabildiği tek faaliyet ise metroya binip şehrin uzun ve karmaşık raylarını arşınlamaktır. Yine kendini yollara vurduğu sıradan bir cumartesi günü, tekdüze yaşamının en sıradışı gününe dönüşüverir. İstasyondaki bir dilencinin Max’a verdiği Altın Bilet, kahramanımızı bütün korkularıyla yüzleşeceği, gizli kalmış gerçekleri öğreneceği ve deyim yerindeyse kendini yeniden keşfedeceği inanılmaz bir serüvene çıkarır...

Çağdaş Avrupa çocuk ve gençlik edebiyatının yenilikçi ve öncü isimlerinden Steinhöfel’in yazar dehasına bir kez daha hayran bırakan Mekanik Prens, birçok kitaba ve filme göndermede bulunan derinlikli metniyle, yaşamı güzelleştiren değerlerden ilham alıyor.

Hikâyeye yazarın kendisini de eklemesiyle farklı bir boyut kazanan Mekanik Prens, her gencin yürümesi gereken o içsel yolun üstüne atılmış ekmek kırıntılarıyla, kaybettiği kalbinin peşinden koşan bütün yalnız ruhların ışığı oluyor…

“Bazı insanlar, korkularına karşı koymak yerine onlarda sığınacak bir yer ararlar. Kendilerini, hayatlarının sonuna kadar, korkularının ve endişelerinin arkasına saklarlar.”

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:
 

Kitap, aile ilişkileri ve arkadaşlığın ergenler üzerindeki etkileri anlatırken, fantezi ile gerçekliğin iç içe geçtiği bir konuya sahiptir.

Kitabın Özeti:

Max, on bir yaşındadır. Biraz yalnız ve mutsuz bir çocuktur. Max, umursanmayan, yok sayılan, görmezden gelinen, farkına varılmayan, es geçilen, kale alınmayan bir çocuk olarak hayata tutunmaya çalışmaktadır.

Anne ve babasının tek meşguliyeti, birbirlerini hiç durmadan incittikleri kavgalarıdır. Max da aile içindeki bu huzursuz ve mutsuz dünyadan kaçmanın yollarını arar. Anne ve babası Max'a bakmayı beceremediğinden yaşıtlarından daha ağırbaşlı ve sorumluluk sahibidir. Kendini biraz olsun iyi hissettiren tek arkadaşı vardır o da Jan. Jan, Max’ın tam aksine kendine güvenli, girişken, hazır cevap bir kişiliğe sahiptir.

Max'ın içinde yaşadığı gerçek dünyadan kaçıp kafasını dağıtabildiği tek faaliyet ise metroya binip şehrin uzun ve karmaşık raylarını arşınlamaktır. Sıradan bir cumartesi günü, Max'ın hayatının en sıra dışı günlerinden birine dönüşür. Metroda gördüğü bir dilenci ona bir Altın Bilet verir. Dilencinin verdiği altın bilet Max’a paralel dünyaların kapısını aralar. Bu paralel dünyaya geçiş kapı ya da geçit yerine trenle sağlanmaktadır. 

Max bu altın biletle, bütün korkularıyla yüzleşeceği, kendisini keşfedeceği ve elbette Mekanik Prens’le karşı karşıya geleceği fantastik ve heyecanlı bir yolculuğa çıkar. 

Max’ın trenden indiği ilk yer Varolmayan Ülke'dir. Burası Peter Pan'ın Varolmayan Ülke’si olsa da burası hiç de gönül okşayıcı bir yer değil. İç karartıcı manzaradaki gözyaşı gölü ve donmuş öfke Max’ın ruh hâline ayna tutuyor. 

İkinci yer olan Karanlık Orman’sa Max’ı sevgisiz çocukluğuyla yüzleştiriyor. Burada karşısına ayna gözlerden dışarı bakabilen ama karşısındakinin gözlerinde sadece kendi yansımasını gören anne-babası daha doğrusu onların fantastik kopyaları çıkıyor. Kavga eden anne ve babasının ağzından çıkan her sözcük zehirli iğnesi olan eşek arılarına dönüşüyor. Mutsuzluğunun kaynağını gören Max, kalbini geri kazanmak için Mekanik Prens’in şatosuna doğru yola koyuluyor. Ne var ki sonunda asıl alt etmesi gerekenin Mekanik Prens olmadığı ortaya çıkıyor.

Max, bu yolculukta kalbini yeniden bulması gerekir; zira Max, onsuz ve ruhsuz yaşamayı istememektedir. Max’ın büyüme hikâyesi, kendini tam olarak anlamasıyla gerçekleşir.

9 Ekim 2022 Pazar

thumbnail

Çat Kapı (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Çat Kapı

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

"Burada herkesin Schröder'lerden korkmasının nedenini biliyor musun? Onlar bize, bakarsak korkudan öleceğimiz için hiç bakmadığımız bir aynayı tutuyorlar."

Kendi halinde insanların "sıradan" bir yaşam sürdükleri Kayın Sokağı'na yeni bir aile taşındığından bu yana mahallenin tadı tuzu kaçmıştır. Dört çocuklu yalnız bir kadının, gecenin kör karanlığında sessiz sedasız yeni evlerine yerleşmesi mahalle sakinlerinde büyük huzursuzluk yaratmıştır. Kısa sürede civardaki ev hanımlarının düzenlediği gün buluşmalarının en önemli dedikodu mevzusuna dönüşen bu alışılmadık aile, yani Schröderler, sayısız şüpheli durumu da beraberinde getirmiştir.

Yeşil gözlü güzel Delphine, boynundaki piton yılanıyla cüce bir profesörü andıran bilgiç Erasmus, yetenekli albino Dandelion, gelecekle geçmişi bir arada görebilen uyurgezer Sabrina ve esrarengiz anneleri… Adeta hayalet bir yaşam sürdüren böylesine sessiz bir aile nasıl olur da mahalleliyi tedirgin etmeyi ve kendilerine karşı alarma geçirmeyi başarmış olabilir?..

Yeni sakinleri yüzünden Kayın Sokağı'nda her geçen gün kıyamet üstüne kıyamet koparken, bu gizemli aileye sadece on dört yaşındaki Paul kol kanat geriyor. Güzel gözlü Delphin'e ilk görüşte vurulan kahramanımız, hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığı gerçeğini savunarak çıktığı doğruluk yolunda, okurları, önyargılarından kurtulmaya ve bakmaya ölümüne korktukları "o" ayna ile yüzleşmeye davet ediyor..

Alman Gençlik Edebiyatı ve Erich Kästner ödülleri sahibi Andreas Steinhöfel, küçük kasabalar ya da mahallelerdeki şefkat yoksunu ortamı inandırıcı karakterler üzerinden işlediği bu sıra dışı ilkgençlik romanında, kitapseverleri, heyecan dolu bir maceraya sürüklerken "öteki" hakkında düşünmemize ve gerçeklere daha yakından bakmamıza olanak sağlıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, mahalle yaşantısı ve komşuluk ilişkilerini ele alırken ön yargılar üzerine ötekileştirilmiş olana karşı duyulan korkuları konu edinmiştir.

Kitabın Özeti:

Kayın Sokağı’na yeni taşınan Bayan Schröder'in dört çocuğu vardır. Kayın Sokağı'nda kendi halinde yaşayan insanlar sıradan bir yaşam sürdükmektedirler.

Bayan Schröder çocuklarıyla beraber taşındığından beri mahallenin tadı tuzu kaçmıştır. Kayın Sokağı'nda yeni taşınan komşu ve çocukları ilk günden itibaren merak ve söylenti konusu olur. 

Belli bir gelir düzeyine sahip ve sözsüz anlaşmayla belirlenen standartlara göre yaşayan mahalleli, bu aileyi hiç sevmez. Kısa süre sonra civardaki ev kadınlarının düzenlediği gün buluşmalarının en önemli dedikodu mevzusu olmayı başarırlar. Evlerinin perdelerini hep kapalı tutan, külüstür bir araba sahibi bu aile, mahalleliye göre kesinlikle tekinsiz ve daha da ötesi sapkındır. 

Bayan Schröder'in dört çocuğu; albino bir erkek çocuğu olan Dandelion; sürekli laboratuvar önlüğüyle dolaşan abisi Erasmus; uyurgezer, küçük Sabrina; hırpani giysileri bile olağanüstü güzelliğini saklayamayan ablaları Delphine'dir.  Bayan Schröder ise ortalarda gözükmeyen gizemli bir annedir. 

Bu aile, daha evlerinden dışarı adım bile atmadan, herkesi çileden çıkarır. Çünkü onlar bilinen kalıplara uymamakta ve çirkinlik yaymaktadırlar. Kayın Sokağı sakinleri arasında söylentiler çığ gibi büyümeye başlar. Schröder kardeşlerin birkaç uygunsuz davranışı da malzeme oluşturunca, mahallelinin öfkesi taşmaya başlar. Bu aileyi buradan atmanın bir yolunu bulmak zorundadırlar. 

İlk günden beri, Schröder’lerden korkmayan ve tiksinmeyen tek kişi, Paul Dört lakaplı bir çocuktur. Güzel gözlü Delphin'e ilk görüşte vurulan Paul, hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığını savunur. Paul, hem kendi ailesine hem de arkadaşlarına, aileyi savunmak için dil döker ve anlamlandıramadığı bu sebepsiz öfke ve şiddete karşı durmaya çalışır. 

Kayın Sokağı’nda, aileye karşı korkunç bir plan yapıldığını sezen Paul onları uyarmaya gider. İşler artık çığırından çıkmıştır. Yaşananlar hem Schröder’lerin yaşamının gidişatını belirleyecek, hem erdemli yaşam maskesinin ardına saklanmış kötülükleri ortaya çıkaracak, hem de Paul’ün insan olmanın ve insan kalmanın ne demek olduğunu sorgulamasına yol açacaktır.
thumbnail

Sıkı Arkadaşlar ve Spagetti Canavarı (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı: Sıkı Arkadaşlar ve Spagetti Canavarı

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

"Sıkı Arkadaşlar ve Spagetti Canavarı'nı çocuklar çok sevecek. Büyükler de hiç endişe etmesin. Steinhöfel sizi (eğer iyi niyetli bir büyükseniz) ânında çocukluk günlerinize taşıyıverecek."
-Sevin Okyay, İyi Kitap-

Andreas yedi, Dirk altı yaşında iki kardeşler. Yaşadıkları her anın tadını çıkarmayı bilen afacan kahramanlarımız girdikleri her ortamı birbirine katma konusunda bir hayli becerikliler. Arkadaşları ile spagetti canavarına dönüşmek, lapa lapa yağan karın altında kızaklarıyla tepeden aşağıya kaymak, yataklarını bir uzay gemisine çevirmek ya da arkadaşlarıyla çılgın bir iddiaya girişmek, tam da bu kardeşlere göre işler!..

Yakın dostları Richard, Susanne, Christiane ve yerinde duramayan kobay fareleri Zıpır'la maceradan maceraya koşturan haylaz biraderlerin evini ise büyük bir telaş sarmış durumda. Top gibi hamile karnıyla Andreas ve Dirk'ün peşinde fır dönen anneleri yeni bir bebek bekliyor. Yaramaz ikili ilk başlarda ailelerine katılacak bu yeni misafiri aralarına almak konusunda bir hayli önyargılı davransalar da kısa sürede evin maskotu haline dönüşecek bu koca kulaklı yumurcağı çok sevecekleri kesin.

Kardeşlik, dostluk, aile sevgisi gibi manevi değerlerin önemini vurgulayarak çocuklardaki hayal gücü ve yaratıcılığın sınır tanımaz zenginliğini gösteren Sıkı Arkadaşlar ve Spagetti Canavarı, Andreas, Dirk ve Björn bebek ile sıkı dostlarının başından geçen mizahi öykülerin bir araya toplandığı sevimli bir roman.

"Rico ve Oskar" dizisiyle dünya çapında tanınarak 2013 Alman Gençlik Edebiyatı Yazar Ödülü'ne değer görülen Andreas Steinhöfel'in kaleme aldığı ilk eser olma özelliğini taşıyan bu eğlenceli kitap, her yaştan okurun kendisinden bir şeyler bulacağı oyun dolu bir dünyaya açılıyor…
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, sıcak aile ve kardeşlik ilişkilerinin anlatıldığı öykülerden oluşan eğlenceli romandır. İşler yolunda gitmezken bile aile dayanışmasının ve gülümsemenin önemini anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Kardeşlik, dostluk, aile sevgisi gibi manevi değerlerin önemini vurgulayarak çocuklardaki hayal gücü ve yaratıcılığın sınır tanımaz zenginliğini gösteren, mizah dolu bir roman 

Andreas yedi yaşındadır. Andreas'ın kardeşi Dirk ise altı yaşındadır. Yaşadıkları her anın tadını çıkarmayı bilen kardeşler girdikleri her ortamı birbirine katma konusunda bir hayli beceriklilerdir.

İki kardeşin giriştikleri her macera, mutlaka kahkahalarla sonuçlanmaktadır. Arkadaşları ile spagetti canavarına dönüşmek, kışın lapa lapa yağan karın altında kızaklarıyla tepeden aşağıya kaymak, yataklarını bir uzay gemisine çevirmek ya da arkadaşlarıyla çılgın bir iddiaya girişmek, ve pek çok macera tam Andreas ve Dirk kardeşlere göre işlerdir.

Yakın dostları Richard, Susanne, Christiane ve yerinde duramayan kobay fareleri Zıpır'la maceradan maceraya koştururlar. Okulda giriştikleri bir cesaret gösterisi, yeni dostluklara kapı açar. 

Afacan kardeşlerin evini büyük bir telaş sarmış durumdadır. Anneleri hamiledir ve aile yeni bir bebek beklemektedir. Afacan kardeşler ilk başlarda ailelerine katılacak bu yeni misafiri aralarına almak konusunda bir hayli ön yargılı davranırlar. 

Şimdiyse ikiliyi başka bir macera beklemektedir. Bu macera doğmak üzere olan yeni kardeşleridir. Kısa süre sonra kardeşleri Björn bebek aralarına katılır. 

Andreas ve Dirk, bebeğin kendilerinden biri olup olmayacağını denemek için onu en sevdikleri uzay oyununa katmaya karar verirler. Acaba, annelerinin evde olmadığı bir gün uzay gemisine çevirdikleri yataklarına aldıkları kardeş bebek, oyundaki rolünü üstlenebilecek midir? Yoksa anneleri geldiğinde onu bir karmaşa mı bekleyecektir? Kardeşlerin, sorumluluk alabildiklerini ispatlamaları için en iyi zaman budur.

Kardeşler kısa sürede evin maskotu haline dönüşecek bu koca kulaklı yumurcak bebeği çok seveceklerdir.

8 Ekim 2022 Cumartesi

thumbnail

Kiralık Canavar (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Kiralık Canavar

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

Edebiyatseverlerin zihninde "derin" bir iz bırakan "Rico ve Oskar" serisinin ödüllü yazarı Andreas Steinhöfel'den, sevginin karşı konulmaz gücü üzerine kaleme alınmış olağanüstü bir kitap! Büyüdüğünde ünlü bir opera sanatçısı olmayı hayal eden Gianna'nın hayatta iki büyük tutkusu vardır: Avazı çıktığınca (hatta günün birinde şu bardak kıran meşhur ince do'yu bile çıkararak) arya söylemek ve doyasıya korku filmi seyretmek.

Sesi zarar görmesin diye yaz kış boynuna taktığı kırmızı atkısıyla dikkatleri üzerine çeken Gianna'nın duyulmasından en çok korktuğu sırrı ise annesinden ve babasından gizli gizli gece yarısı evden kaçarak ay ışığı altında şarkı söylemesidir. Operaya ve korku filmlerine doyamayan küçük divamız için hayat, evden kaçış maceralarıyla çok daha eğlencelidir. Tabii; yine bu gecelerden birinde korkunç bir canavarla karşılaşmasını saymazsak eğer!.. Bu canavar tıpkı çok severek izlediği korku filmlerindeki gibi simsiyah, kırmızı parlayan iri gözlere sahip ve kocamandır. Üstüne üstlük Gianna'nın en büyük korkusunun ne olduğunu bilmekte ve onu bununla tehdit etmektedir. Acaba canavar bu gerçeği kimden ve nasıl öğrenmiştir?

Etrafına saçtığı dehşete rağmen cesur dostumuzu bir türlü etkisi altına almayı başaramayan canavar göründüğünden çok daha ürkünç olabilmek için bir şeyler yapmalıdır. Oysa Gianna kalbi taş tutan bu canavarın yüreğini ısıtacak yolun nereden geçtiğini çok iyi bilir.

Steinhöfel'in kalbi taşlaşmaya yüz tutanlara ithaf ettiği Kiralık Canavar, sevginin gücüne inanmanın korkulara boyun eğmekten çok daha anlamlı olduğunu savunarak, ebeveyn-çocuk ilişkileri üzerine sorgulamalarla dolu düşünsel bir yolculuğa davet ediyor okurlarını.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, çocukların arkadaş ve aile ilişkilerini incelikle ele alan, sevgi sayesinde “canavarların” bile iyileşebileceğini anlatan gizemli, heyecanlı, müzik dolu bir konuya sahiptir.

Kitabın Özeti:

Gianna, opera sanatçısı olma hayalleri kurmaktadır. Aynı zamanda Gianna, korku filmlerine bayılmaktadır. Ailesi ise onun korku filmi sevdasından son derece rahatsızdır. 

Gianna'nın annesi Alman, babası İtalyan'dır. Gianna, anne ve babasına İtalya seyahati arzusundan sık sık söz etmektedir. Gianna'nın gece gündüz çalışan anne ve babası için böyle bir seyahat mümkün gelmemektedir. 

Gianna, İtalya özlemini gidermek için geceleri evin yakınındaki nehre gider ve ay ışığının büyülü atmosferinde aryalar söyler. Yine böyle bir gecede, karşı kıyıda alev alev yanan gözlere sahip, kömür karası bir canavar görür. Gianna, korkudan uyuşmuş hâlde evine döner. 

Gianna, gördüğü canavarın gerçekliğini sorguladığı korku dolu bir gecede, canavar yatağının dibinde birden görünür. Canavar Gianna'ya, bir daha korku filmi seyrederse başına korkunç şeyler geleceğini söyler. 

Gianna canavarın söylediklerinden şüphelenir. Belkide bu canavar gerçek bir canavar olmayabilir, belki de “kiralık” bir işçidir.
thumbnail

Pırıltı ile Kokuş (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Pırıltı ile Kokuş

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

Kedi fare oyunu değil bu, kedi ile farenin oyunu!

''Ötekileştirilenlerin'' hayatına göz kırpan cesur eserleriyle Alman çocuk ve gençlik edebiyatının hayranlık uyandıran yazarlarından biri olan Andreas Steinhöfel, güçlü kalemini bu kez ezber bozan bir kedi fare hikâyesinde konuşturuyor: Pırıltılı ile Kokuş.

Farklılıkları nedeniyle aileleri tarafından istenmeyen bir pırılkedi ile kokarfarenin hayret verici arkadaşlığını sayfalarına taşıyan bu matrak kitap, dünyayı (neredeyse) baştan sona kateden iki kafadarın çizgi filmlere şapka çıkartan serüvenlerini konu ediniyor.

Etiketleme, tektipleştirme, diğerleştirme ve dışlama gibi ayırımcı yaklaşımlar üzerine okurlarını düşündüren Pırıltılı ile Kokuş; görünenin ardında yatan gerçeği ince bir mizahla, ustalıkla yansıtıyor.

Bir türlü parıldayıp ışıldayamayan talihsiz kedi Pırıltılı ile etrafı pis pis kokutan şansız fare Kokuş'un yolları sokak ortasında tesadüfen kesişir. Biri türünün özelliklerini hiç göstermediği, diğeri ise fazla gösterdiği için, ait oldukları çevreden dışlanmış ve yaşadıkları evden kovulmuşlardır. Normal koşullarda bir araya gelmeleri pek de mümkün görünmeyen bu iki kader ortağı çok geçmeden sıkı arkadaş olurlar. Birlikten doğan gücü keşfeden Pırıltılı ile Kokuş, yaralarını hızlıca sarıp, hayatlarında yepyeni bir sayfa açmaya karar verirler. Korkutucu, endişe verici eski günleri geride bırakıp, neşeli, eğlenceli ve umut dolu bir geleceğe koşmaya hazırdırlar. Ama önce halletmeleri gereken birkaç küçük mesele vardır...

Kaderlerini yeniden çizmek hayaliyle ortaklaşa bir yaşam kuran iki yoldaşın başından geçen komik olayları anlatan Steinhöfel, bu kitabıyla alışılagelmiş kedi fare hikâyelerine bambaşka bir yorum getiriyor.

Sevginin, paylaşmanın ve dayanışmanın arkadaşlığın olmazsa olmazları arasında yer aldığını hatırlatan Pırıltılı ile Kokuş, bizi biricik kılan farklılıklarımızla barışık kalmanın hayatımızı ne denli güzelleştireceğine vurgu yapıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, bir kedi ile fare arasındaki sevgi, dayanışma ve arkadaşlığı anlatırken, farklılıklarımızla barışık kalmanın hayatımızı ne denli güzelleştireceğini konu edinmektedir.

Kitabın Özeti:

Kitap, farklılıkları nedeniyle aileleri tarafından istenmeyen bir pırılkedi ile kokarfarenin hayret verici arkadaşlığını bir çizgi film tadında sayfalarına taşıyor.

Pırıltılı, bir türlü parıldayıp ışıldayamayan talihsiz bir kedidir. Pırıltılı, pırılkediler ailesinden gelen ancak aile üyelerinin aksine türünün en belirgin özelliğini taşımayan bir kedidir. Pırılkediler, adları üzerlerinde, pırıldayan kedilerdir. Pırıltılı, Bay Balıkçı adında sevimsiz bir adamın sahibi olduğu annesi pırılkedinin yavrularından biri olarak doğar. Büyüyüp pırıl pırıl ışık saçması gereken yaşa geldiğinde solgun, mat, düz, sıradan bir kedi olduğu anlaşılınca sahibi tarfından kapı dışarı edilir.

Kokuş ise etrafı pis pis kokutan şanssız bir faredir. Kokuş, isimlerinin tersine hiç kokmayan kokarfaregillerin tuhaf bir şekilde kokulu üyesi olarak doğmuştur. Yaydığı koku bazen kötü bazen de mis gibi olabilmektedir. Kokuş’u evden sahibi değil ailesi atmıştır.

Pırıltılı ile Kokuş'un yolları tesadüfen kesişir. Biri türünün özelliklerini hiç göstermediği, diğeri ise fazla gösterdiği için yaşadıkları evden kovulmuşlardır. 

Normal koşullarda bir araya gelmeleri mümkün olmayan bu iki kader ortağı, çok geçmeden sıkı arkadaş olurlar. Birlikten doğan gücü keşfeden Pırıltılı ile Kokuş, yaralarını hızlıca sarıp, hüzünlü eski günleri geride bırakarak umut dolu bir geleceğe adım atmaya hazırdırlar. 

Pırıltılı ile Kokuş, yağmurlu bir gecede karşılaşırlar. Kokuş’un marifetiyle boş bir ahırda, saman yığınlarının üstünde ısınarak yeni ve ortak bir yaşama adım atarlar. Pırıltılı, Kokuş’a şahane bir yatak olabilecek eski püskü bir ayakkabı bulur. Bu sırada karşısına zorba bir köpek çıkar. Pırıltılı mücedele eder ve bu ayakkabıyı köpeğe kaptırmaz.

Bu arada halletmeleri gereken bir mesele vardır. Pırıltılı’yı evden kovan Bay Balıkçı’ya akılda kalıcı bir ders vermek isterler.

7 Ekim 2022 Cuma

thumbnail

Gecen Gündüzüm Olsa (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Gecen Gündüzüm Olsa

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

Unutmamak ve unutulmamak için…

Alman çocuk ve gençlik edebiyatının yetkin kalemlerinden Andreas Steinhöfel’in imzasını taşıyan Gecen Gündüzüm Olsa, hafızasının küçük oyunlarına direnmeye çalışan bir büyükbaba ile yüreği hasret duygusuyla dolup taşan torunu arasındaki ilişkiye dair, mutluluk verici bir öykü.

Şiirsel metni ve sıcacık resimleriyle dokuz yaş ve üzerindeki her yaştan okurun kendinden bir şeyler bulacağı bu duygu yüklü kitap, “unutmak” ve “unutulmak” kavramları üzerine düşündürürken, sevgiyi olabilecek en naif şekilde anlatmayı başarıyor.

Modern çağın ve değişen aile yapısının yaşlıları nasıl huzurevi çıkmazına yönlendirdiğini eleştiren Gecen Gündüzüm Olsa, büyükanne ve büyükbaba sevgisini yücelterek, onların yokluğunun çocukların ruhunda yarattığı burukluğa değiniyor.

Dokuz yaşındaki Max, sabah uyandığında içinde büyük bir boşluk hisseder: huzurevinde yaşayan büyükbabasının eksikliğidir bu. Kötü bir yerde değilse bile, onun çok uzağındadır. Üstelik hafızası günden güne yitip gitmektedir. Max, yine özlem ve hasret duygularıyla boğuştuğu bir gün, deli cesaretine sığınarak büyükbabasını kaçırmaya karar verir. Kırlara koştukları o mutlu saatlerde, büyükbaba ve torunu Ay ile Güneş’in sonsuz ve hafızasız dansına tanıklık ederler. Hem de birbirlerini ne kadar sevdiklerini asla unutmayacaklarından emin olana kadar…

Birini sevmek için mutlaka onu görmek gerekmediğini hatırlatan bu duygusal öykü, saf sevginin en büyük unutuşlara bile karşı koyabileceğini gösteriyor.

Duyumsattığı hislerle kitapseverlerin kalbindeki sıcaklığı arttıran Gecen Gündüzüm Olsa, her gece görünmese de Ay’ın hep orada olduğunu bilenlerin yolunu aydınlatıyor…

"Hiçbir kalpte bunca hasrete yetecek kadar yer olamazdı..."

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, hafızası yavaş yavaş kaybolan bir büyükbabayla torunu arasındaki duygusal ilişkiyi ve sevgi bağını anlatırken aynı zamanda modern dünyanın huzurevi yaklaşımını da ele almaktadır.

Kitabın Özeti:

Max, bir sabah uyandığında, içinde büyük bir boşluk hisseder. Max bunun nedenini düşünür ve hemen anlar. Bu duygunun nedeni büyükbabasının eksikliğidir. 

Hafızası eskisi kadar iyi olmayan ve zaman zaman ciddi unutkanlıklar yaşayan Maz'ın büyükbabasını bir sene önce huzurevine yerleştirmişlerdir. 

Büyükbabasını çok özleyen Max bir gün, büyükbabasını kaçırmaya karar verir. Huzurevi kapısının şifresini hatırladığı için huzurevinden çıkarlar. 

Büyükbabasının arkadaşı Bayan Schneider’i de yanlarına alarak kırlara, gezmeye giderler. Gönüllerince koşturur ve dans ederler. Güneş ve Ay arasındaki o müthiş bağı düşünürler. 

Max, akşam eve döndüğünde, kalbindeki sıcaklıkla uyur. Çünkü her gece görünmese de Ay’ın hep orada olduğunu bilmektedir.

Kitap, büyükanne ve büyükbaba sevgisinin çocukların hayatındaki yerini vurguluyor. Modern dünyanın huzurevi zorunluluğuna da göndermeler yapıyor. Sevgiyi ve değişken hayat şartlarını, çocukları zedelemeyecek naiflikte anlatmayı başarıyor.

About