Abartma Tozu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ekim 2019 Perşembe

thumbnail

Abartma Tozu (Şermin Yaşar) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Abartma Tozu

Kitabın Yazarı : Şermin Yaşar

Kitap Hakkında Bilgi :

Abartma Tozu adlı kitap yirmi altı bölümden oluşmaktadır. Her bölümü birbirinden komik olan kitapta yazar, günümüz insanının halini biraz abartarak gözler önüne sermektedir. Buna ek olarak çeşitli zamanlarda ortaya çıkan ve hala devam eden bazı dil sorunlarına da değinmektedir.

Günümüzde insan ilişkileri gittikçe zayıflamaktadır. İnsanlar çeşitli sebeplerle sürekli ve gereksiz alışverişler yapmakta, sağlıklı beslenmeyi yanlış anlamakta, okul başarısını ondan daha önemli olan insani erdemlerin önüne geçirmekte ve daha çok kazanma hırsıyla elindekilerin kıymetini fark edememektedir. Yazar, Abartma Tozu ile herkesi durup düşünmeye ve zararın neresinden dönülse kardır diyerek harekete geçmeye çağırmaktadır.

Kitabın Özeti :

Olaylar, tam olarak sabah 6’da başlıyor. Yani daha önce hiç adetleri olmadığı hâlde, spor ve sağlıklı yaşam konularında epey agresif bir tutum takınan, çılgınca spor yapıp tüm gündemlerini “sağlıklı yaşam” fikri etrafında şekillendirmeye başlayan anneyle babanın tuhaflığıyla başlıyor. Beslenme rejimini ve aile düzenini kökten değiştiren anne babasından kaçıp, kasabadaki tek pansiyonu işleten, mütevazı ve misafirperver babaanneye sığınmayı akıl ediyor. Ancak mütevazı pansiyon geceden sabaha oteller zincirine; misafir, müşteriye dönmüş bile. Çocukların dağınıklığına, pasağına hiç dertlenmeyen yenge, onları küvete yatıracak kadar temizlik hastasına; “gözünüzdeki ışıltı yeter,” diyen teyze, delicesine hırslı bir anneye; komşusunu, ağacını, hayatı seven tüm kasabalılarsa türlü türlü çılgınlara dönüşmüş bile! Birkaç saat içinde gerçek bir “başkalaşma” yaşanmış, insan olduğu şeyden başka, yapay bir şeye dönüşmüş. Her şeyin bir raf ömrünün bulunduğu, havanın bile bedava olmadığı, insanların birbirinin başının etini yediği, tüketimin iliklere işlediği, inceliklerin unutulduğu ve kabalığın hüküm sürdüğü bu durumdan etkilenmeyen tek kişi de romanın anlatıcısı olan, henüz 10 yaşındaki çocuk. Anlatıcı da aynı vurguyu yapıyor pek çok kez: “Ben sadece bir çocuğum,” diyor. “Nereden bilebilirim, nasıl çözebilirim, bunu da ben mi söyleyeyim size,” vs. İklim krizine kadar tüm sorunların çözümüne çocukların tayin edildiği, yetişkinlerin sorumluluk almadığı bir dönemde anlatıcının çocuk oluşunu vurgulayışı, anlamlı.

Kitabın daha ilk sayfalarında kendini çok yaşlı hissettiğini söyleyen, emekliye ayrılma hayalleri kurduğunu ve insana tahammülü kalmadığını bildiğimiz çocuk, kasabanın, içindeki yaşam enerjisini sünger gibi emdiğini anlatıyor. Bu sayede, daha ilk sayfalardan itibaren kasaba yabancı, yapay bir şey olarak canlanıyor okuyanın gözünde; neredeyse bir canavar olarak. Ancak çok geçmeden kasabanın da bu yapaylığın ve canavarlığın mağduru hâline geldiğini görüyoruz. Küçük evleri, geniş buğday tarlaları, anıt ağaçları, kendine yeter halkıyla mutlu ve doğa zengini bir kasaba olan Buğdaylı, kısa süre içinde gölü kurutulmuş, tarlaları talan edilmiş, tarihi yapıları yıkılmış, yolları asfaltlanmış, ağaçları sökülmüş, kendi gıdasını üretemeyip dışarıdan alır hâle gelmiş ucube bir yere dönüşmüş. İyi gibi görünen şeylerin bile suyunun çıkarıldığı bu kasabada olup bitenler, çok tanıdık. Doğaya bu kadar yabancı ve saldırgan bir çevre içinde anlatıcı çocuğun yaşadığı yalnızlık hissi de benzer biçimde tanıdık.

İçinden çıkılmaz bir hâl alan olayların Pis İşleri Bakanlığına yansıması sonucu, bakanlık görevlendirmesiyle inceleme yapmak üzere kasabaya gelen müfettiş Tevfik Kılıkırkyarar, romanın ikinci önemli karakteri. Daha en başından, anlatıcımız kendini bir tek ve ancak Tevfik abisine yakın hissettiğini söylüyor. Kasabaya dışarıdan gelen ve bu sayede başkalaşmamış olan Tevfik abi olayların çözülmesini sağlıyor. Onun ve anlatıcı çocuğun dedektifliği sayesinde sorun tespit ediliyor, çözüm üretiliyor. Bu arada, anlatıcının glüten alerjisi var, Tevfik abinin de onlarca şeye alerjisi var. Romanın kabalıktan, bencillikten etkilenmeyen iki karakteri de alerjik yani. Bu da başka bir “anlamlı” dokunuş.

Kitabın Bölümleri :

Bir sabah uyandık ve bizim kasaba toptan delirdi. Annem sağlıklı yaşam uğruna evi dev bir organik tarım alanına dönüştürdü. Babaannem sevimli, minnoş pansiyonunu oteller zinciri yaptı. Babam daha çok para kazanmak için eve uğramaz oldu. Kuzenim ata binerken resim yapmaya, flüt üflerken piyano çalmaya başladı. Yengem temizlikle kafayı bozdu. Kocasını pis diye evden kovdu ve çocuklarını her gün suya yatırdıktan sonra mandalla çamaşır ipine astı. Sevgi Teyze, daha çok sevebilmek için çocuklarını koltuğa bağladı, hepsine aynı kombin kıyafetler giydirdi ve onları sevgi komasına soktu. Fehmi Abi, bilgisayarın başından tuvalete gitmek için bile kalkmadığından hastanelik oldu. Okulda daha başarılı olmak için teneffüs yapmamaya, hafta sonları da okula gitmeye başladık. Etrafımda bir tane normal insan kalmadı. Ha şimdi diyeceksin ki bir tek sen mi normalsin? Evet, bir tek ben normalim. Neyse ki mücadeleci bir ruhum var. Bu kasabadaki insanlara bir süper kahraman lazımsa o kesinlikle benim. Koca kasabada yanımda olan tek kişi, Tevfik Kılıkırkyarar. Gerçi o da çok normal değil ama olsun, o da insan.

Cozutmak Bizim İşimiz

İlk bölümde kahramanımız, başından geçen olayların ne kadar can sıkıcı ve yorucu olduğundan bahsetmekte ve okuru hikayesini dinlemeye davet etmektedir.

Bir Ki Üç, Bir Ki Üç

Bir gece kahramanımız her şey normalken uyur fakat sabahın en erken saatinde, çok kilolu olan anne-babası tarafından spor için uyandırılınca bir şeylerin değiştiğini sezer. Bu duruma bir anlam veremese de ailesiyle spor yapmak için dışarı çıkar. Dışarı çıkıp herkesin spor yaptığını görünce sadece ailesine değil herkese bir şeyler olduğunu anlar ve şaşkınlığı iyice artar. Eve döndüklerinde ise bu değişimin yeme alışkanlıklarına da etki ettiğini görür.

Günaydınlar Oteller Zinciri

Hem içinde bulunduğu durumla ilgili yardım almak hem de güzel bir kahvaltı yapmak için babaannesinin pansiyonuna gider. Fakat babaannesinin de aşırı derecede değiştiğini görerek hayal kırıklığı yaşar.

Okul Değil Gerilim Filmi

Daha sonra okula gider ama okul ve arkadaşları derdine derman olmak yerine derdine dert katar.

Birsen Başar, Hep Sen Başar!

Okuldan sonra teyzesinin kızıyla konuşmak için teyzesinin evine gider. Böylece teyzesinin işi bırakarak kızının her saniyesiyle ilgilendiğini görür.

Cozutma Salgını

Günün sonunda eve dönünce yeni bir sürprizle karşılaşır: Salonun ortasında bir sera ve organik bal için yaylaya gitmiş bir baba...

Fikriye Gıcır'la Her Yer Gıcır Gıcır

Dayısının evinin önünden geçerken bir itfaiye aracı görür. Çok geçmeden itfaiye aracının yangın söndürmek için değil evi yıkamak için orada olduğunu anlar. Oradan da nasibini alarak yoluna devam eder.

Veli Keskinbıçak

Bir ümitle, babasının dostu olan Kasap Veli Amca'nın yanına gider. Ama ondan da umduğu desteği bulamaz ve durumun gittikçe daha da kötüleştiğini görür.

Çok Al, Hep Al, Daha Çok Al

Daha sonra ise komşuları Seval Abla ile annesinin çılgınca alışveriş yaptıklarına ve zamanla herkesin onlar gibi alışveriş delisi olduğuna şahit olur.

Herkes Napolyon

Kahramanımız aradığı yardımı kasabanın hayırseveri Servet Amca'dan görebileceğini düşünür. Fakat Servet Amca da değişimin etkisinde olduğundan kendisine yardım edebilecek başka kişiler aramaya devam eder.

Sevgi Koması

Çareyi bir de annesinin arkadaşı Sevgi Teyzeler'de arar. Ama onların durumu da diğerlerinden pek farklı değildir.

Tekno Fehmi

Artık son olarak Fehmi Abi'ye danışmaya karar verir. Fakat Fehmi Abi'nin gözü teknolojiden başka bir şey görmediği için oradan da eli boş döner.

Mutluluk Dükkanı

Yolda mutlulukla ilgili tabelalar görür. Böylece herkesin bir olup kendisine şaka yaptığına karar verir. Tabelaları takip eder ama durum hiç de sandığı gibi değildir. Çünkü yolun sonunda karşısına Mutluluk Dükkanı diye bir yer çıkar. Bu son saçmalığın ardından iyice ümidini kaybeder.

Kime Diyeyim Ben Derdimi?

Bir gün televizyonda Pis İşleri Bakanlığı'nın numarasını duyar ve oradan destek alabileceğini öğrenir. Zor olsa da bakanlığa ulaşır ve görevliyle konuşur. Ağlaya ağlaya yardım ister, görevli de yardım edeceklerini bildirerek telefonu kapatır.

Tevfik Kılıkırkyarar

Birkaç gün sonra bakanlığın yardımı Tevfik Kılıkırkyarar gelir. Böylece kahramanımız biraz da olsa rahatlar ve dedektiflik macerası başlar.

Tevfik Abi Olaya El Koydu
İlk Raporlar
Buğdaylı'nın Kısa Tarihi
Buğdaylı Müzesi
Beni Tanıyalım
Kasım Nakitoğlu ya da Asım Naitoğlu
Son Kabartma Tozu Paketi
Şimdi Ne Yapacağız?
Artık Üç Kişiyiz
Buğdaylı Yeni Bir Güne Uyanıyor
Aşağı Buğdaylı Kasabası

Kahramanımızla Tevfik Kılıkırkyarar'ın ilginç dedektiflik macerası kitabın diğer bölümlerinde meraklı okurlarını beklemektedir.

About