Vicdan Zorbalığa Karşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Kasım 2019 Perşembe

thumbnail

Vicdan Zorbalığa Karşı (Stefan Zweig) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Vicdan Zorbalığa Karşı

Kitabın Yazarı : Stefan Zweig

Kitap Hakkında Bilgi :

Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castellio Calvin'e, okuru Fransız Reformcu Jean Calvin'in diktatörlüğünün hüküm sürdüğü XVI. yüzyıl Cenevre'sine götürür. Calvin'in farklı görüşlere gösterdiği tahammülsüzlük, hümanist din adamı Miguel Serveto'nun resmî öğretiye ters düşen görüşleri nedeniyle ölüm cezasına çarptırılmasıyla zirveye tırmanır. Tam da bu noktada Sebastian Castellio, Calvin'in karşısında tarih sahnesindeki yerini alır.

“Hakikati aramak ve onu kendi düşündüğü gibi ifade etmek asla suç olamaz. Kimse bir inanca zorlanamaz. İnanç özgürdür.”

Bu kitap, Zweig'ın, kendi yaşamını belirleyecek nasyonal sosyalizm de dahil olmak üzere totaliter rejimlere yönelttiği bir eleştiri olarak da anlaşılabilir. Katı ideolojilerin beraberinde getirdiği tehlikelerin göz önüne serildiği, insanca yaşamak için düşünce özgürlüğünün, hoşgörünün altının çizildiği Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castellio Calvin'e, bu özellikleriyle evrensel nitelikte.

Kitabın Özeti :

Katolik inancına karşı tepkilerin arttığı, dinde reform hareketinin başladığı ve Protestanlığın ortaya çıktığı yıllardır. Cenevre’de vaiz Farel Katolikliğin temelini sarsmak için insanları örgütler, vaazlarıyla belli bir taraftar kitlesi oluşturur ve sonuçta başarılı olur. Katolik papazlarının otoritesi dağılmaktadır. Ancak Farel’in hesaplamadığı bir şey vardır, bundan sonra ne olacaktır. Zira Katolikliğin dağılmasının ardından büyük bir inanç boşluğunun doğması kaçınılmazdır.

İyi bir eğitim almış genç Jean Calvin, yeni bir mezhebin sistematiğinin belirlenmesi ihtiyacını ilk fark edenlerdendir ve “Institutio Christianae Religionis (Hıristiyanlık Dininin Esasları)” adlı çalışmasıyla ortaya çıkar.

Farel, Calvin’i Tanrı’nın bir lütfu olarak benimser ve Cenevre’yi Institutio’ya göre yönetmesi için Calvin’in en sadık destekleyicilerinden olur.

Cenevre meclisi, Protestanlığı desteklediği için Fransa’dan göç etmek zorunda kalan bu adamın Cenevre’ye gelmesinden hoşnut olur ve onu vaiz olarak atamaktan çekinmezler. Çünkü Institutio’yu hiç okumamışlardır ve dolayısıyla her türlü günahtan kaçınmayanların ve Calvin’in diğer kurallarına bağlılık yemini etmeyenlerin şehri terk etmek zorunda kalacaklarından habersizdirler. Institutio, kendine her türlü zevki ve lüksü yasaklamış Calvin’in sert mizacı kadar tavizsizdir.

Calvin’in kuralları ortaya çıktığında insanlar yavaş yavaş şikayet etmeye başlar, bir Fransız göçmeninin Cenevre asillerine uyguladığı tavrı kabul etmezler ve Calvin’i ülkeden gönderme kararı alırlar. Calvin Cenevre’yi terk eder.

Fakat, Farel’in korktuğu şey kendini gösterir. Reformla Katoliklik yıkılmış; ancak, yerine başka bir şey konmamıştır. Toplumda kaos çıkmak üzeredir. Önce Farel Calvin’i yeniden çağırır. Calvin ise bunu kabul etmeyeceğini kesinkes bildirir. Sonrasında Cenevre meclisi ve sonunda da tüm Cenevre halkı Institutio yazarının yeniden ülkeye gelmesi için adeta yalvarır. Calvin ikinci gelişinde, tüm Cenevre halkı sevinç içinde, fakat Calvin’in tüm katı uygulamasına boyun eğmiş şekilde Cenevre’yi teslim alır.

Calvin işe koyulur ve otoritesini derinleştirir. Kendisinden habersiz kuş uçurtmamayı talep edebilecek biri olarak, onayı olmadan kitap basılmasını da yasaklamıştır.  

“Elbette ki sansür her zaman, her diktatörlüğün doğuştan kardeşidir.”

Bu sırada genç bir teolog olan Castellio, Kitab-ı Mukaddes’in Fransızca tercümesini hazırlamıştır ve Calvin’den kitabın basımı için izin vermesini rica eder. Castellio’nun umduğunun aksine Calvin’in tepkisi sert ve aşağılayıcı olur, çünkü halihazırda bir akrabası Fransızca tercümeyi yayımlamış ve Calvin de bu kitaba bir önsöz yazmıştır. Castellio ne cüretle, Calvin’in önsöz yazarak onaylamış olduğu bir eserin üzerine yeni bir çalışma ortaya koyar! Yine de kitabı yayımlayabilir, ancak önce tercümeyi Calvin’e sunacak ve Calvin’in uygun gördüğü düzeltmeleri yapacaktır.

Castellio bunu kabul etmez ve şehirden ayrılmak zorunda kalır, hayatının bundan sonrası altı nüfuslu ailesinin geçimini sağlamaya çalışmakla ve yoksullukla geçecektir. Castellio’nun yeniden ortaya çıkması Protestanlığın ilk din cinayetinin gerçekleşmesiyle (Serveto Olayı) olacaktır.

Protestanlığa göre Hristiyanlık için tek kaynak Kitab-ı Mukaddes olmalıdır. Bu şekilde Kitab-ı Mukaddes’e ilaveten kilise geleneklerini de kaynak olarak gören Katoliklerden ayrılır. Fakat Kitab-ı Mukaddes’in de farklı yorumları bulunmaktadır ve Michael Serveto, teslis inancının Hristiyanlıkta olmadığı savıyla yeni bir düşünceyle ortaya çıkar.

Michael Serveto, koyu bir Hristiyandır, fakat araştırmaları onu Hristiyanlığın temel inanışlarını değiştirecek bir sonuca ulaştırır. “Teslis’in Yanlışlıkları Üzerine” adlı kitabın yayımlanmasının ardından kimliğini değiştirmek zorunda kalır ve Villeneuve ismini alarak Fransa’nın Vienne bölgesine yerleşir.

Serveto, eğitim ve öğrenme açısından büyük bir yeteneğe sahiptir. Vienne’e geldiğinde daha önce tıp alanında yaptığı çalışmalara yeniden yoğunlaşır ve vali vekilinin doktoru olarak görev yapmaya başlar. Ancak Serveto hayatını doktor olarak tamamlama niyetinde değildir, çünkü bildiklerini paylaşmak, insanları bilgilendirmek zorundadır. Bu amaçla düşüncelerini, bunların kıymetini bilecek açık fikirli bir teolog bilim adamına göndermek ister. Serveto’ya göre bunun için en uygun kişi Jean Calvin’dir.

Serveto’nun ilk mektubuyla çılgına dönen Calvin sert bir cevap yazar. İkili arasındaki yazışmalar çok geçmeden hakarete varır. Hatta Calvin, arkadaşı Farel’e Serveto olur da Cenevre’ye gelecek olursa onu sağ çıkarmayacağını söyler.

Serveto’nun cevabı ise Calvin’in Institutio’suna karşılık verircesine isim kullanmadan Restitutio’yu (Öze Dönüş) yayımlamak şeklinde olur. Calvin, arkadaşları üzerinden kendini gizleyerek Seveto’nun kafir olarak yargılanmasını talep ettirir. Öncelikle delil yetersizliğinden serbest bırakılan Serveto, Calvin’in davaya doğrudan müdahil olması ve türlü hileleriyle mahkum edilir.

Serveto ise özellikle doktorluk kariyeri sonrası çok sevilmektedir ve geniş bir çevre edinmiştir. Arkadaşları vasıtasıyla hapisten kaçırılır. Fakat Vienne’den kaçan Serveto şaşırtıcı biçimde ve canavarın mağarasına girercesine Cenevre’ye gelir. Bir vaaza katılan Serveto burada tanınınca hapsedilir.

Serveto hakkında hüküm henüz o yakalanmadan verilmiştir; teslisi inkar eden bu kafir, kitaplarıyla birlikte yakılacaktır. Serveto ise en temel ihtiyaçlarının bile karşılanmadığı bir hücrede tutulurken son ana kadar suçsuzluğunun ortaya çıkmasını, hatta tazminat olarak Calvin’in tüm malvarlığının kendisine verilmesini bekler. Ancak karşısına çıkan, teslis inancını kabul ederse yakılmak yerine hemen öldürülme teklifidir.

Serveto yıkılmış ve her şeyin sona erdiğini anlamıştır; fakat, inandığı şeyi inkar edemeyecek bir dindardır. Düşüncesini ifade etmesinden dolayı, değil yanacak olmak ölmek bile ona göre büyük bir haksızlıktır. Fakat, tüm Cenevre halkı -Calvin dışında- bu sapkının diri diri yakılmasını seyretmek üzere meydana toplanmıştır. Calvin ise Serveto İsa’ya yakarışlar içinde yanarken çalışma odasına gizlenmiştir.

Serveto’nun ölümü bazı vicdanları oldukça rahatsız eder. Serveto en nihayetinde kendince bir gerçeği savunmuştur. Bu hoşnutsuzluğu açık açık dile getirme cesaretini ise sadece Sebastian Castellio gösterir. Castellio başlangıçta kimliğini gizler, çünkü; “Öyle bir zaman gelir ki insanlığın en basit en açık hakikatleri insanlara ulaşabilmek için sisler arkasına saklanmaya, kılık değiştirmeye gereksinin duyar; açık duran büyük ön kapı iktidar sahibinin zabıtaları ve gümrük memurlarının gözetiminde olduğundan en insanca ve kutsal düşünceler hırsızlar gibi gizli saklı, arka kapılardan içeri sızmak zorunda kalır.”

Castellio oldukça yalın şu cümleyle Serveto’nun idamının bir cinayet olduğunu vurgular:

“Bir insanı öldürmek asla bir öğretiyi savunmak değildir; bir insanı öldürmek demektir.”

Castellio, Serveto cinayetinin ardından dinsel hoşgörü manifestosunu yayımlar. Bu manifestoya göre insanları sapkın, kafir olarak etiketlemenin yanlışlığı, farklı düşüncelere saygı duymak gerektiği şu şekilde anlatılır:

“Sapkın diye nitelenen herkesin sapkın olduğuna inanmıyorum… Bu niteleme günümüzde o kadar hakaret içerir niteliktedir ki, birileri şahsi düşmanını ortadan kaldırmak isteyecek olsa bunun en kolay yolu onu sapkınlıkla suçlamak oluyor. Çünkü insanlar bu ‘sapkın’ kelimesinden, sadece adından bile öylesine büyük bir korkuya kapılıyor ki, işitir işitmez kulaklarını tıkıyor; sadece ona değil, lehine bir söz söylemeye cesaret eden biri olsa ona da gözü kapalı zulmediyorlar.”

“Bütün hakikatler, özellikle de dini olanlar tartışılır niteliktedir ve birden çok anlamları vardır. Bu nedenle, sadece Tanrı’ya ait olan sırları, onun gizli planlarına katılmışız gibi böyle bilgiççe tartışmak haddi aşmak demektir ve aslında bir şey bilmediğimizi konular hakkında, kesin kanaatlere sahipmişiz gibi insanları kandırmak, öyle görünmek; kibirdir.”

Bütün bu tepkilerin ardından Castellio kendini açığa çıkarır ve Calvin’in iftira ve oyunlarıyla mahkum edilir. Başlangıçta mahkumiyetin hızlıca sona ereceği düşünülse de Castellio’nun sonu yavaş yavaş Serveto’ya benzeyecek olur. Castellio belki idamdan ya da diri diri yakılmaktan 48 yaşında eceliyle ölerek kurtulur.

Calvin Castellio’nun da ortadan kalkmasıyla artık tüm düşmanlarını yenmiştir. Gözlerini Calvin’le açan yeni jenerasyon Calvin’i benimsemiş mutsuz ihtiyarlar ise dünyadan göç etmiştir. Calvin ideal dünyasını kurmayı başarır. Sıkı disiplin ve çalışmanın kutsanması ile bilime geniş bir alan doğar; fakat Kalvenist düşüncenin girdiği yerlerde hoşgörü de hızla yayılır. Öyle ki “nerede Calvin’in dini kanun olmuşsa, özellikle orada Castellio’nun fikirleri hayata geçer.”

“Lakin her selden sonra olduğu gibi ,sular geri çekilmek durumundadır; bütün despotluklar kısa sürede eskir ya da soğur, bütün ideolojiler ve onların geçici zaferleri kendi zamanları içinde sona erer. Bu nedenle yalnızca düşünce özgürlüğü fikri, fikirlerin fikri, hiçbir zaman yenilmez her zaman geri döner çünkü ruh ebedidir. Dışsal olarak, geçici biçimde susturulacak olduğunda gerilere, vicdanın en derin bölgesine, hiçbir tehlikenin erişemeyeceği bir yere sığınır. Bu yüzden mukdedirlerin ağzını kapatarak özgür ruhu mağlup ettiklerini sanmaları boşunadır. Çünkü her yeni doğan insanla birlikte yeni bir vicdan doğar ve daima birileri çıkıp fikri görevini yerine getirmesi, insanlığın vazgeçilmez hakları uğruna eski kavgaya yeniden başlaması gerektiğini hatırlar ve her zaman bütün Calvin’lere karşı bir Castellio ayağa kalkar, iktidarın bütün zorbalığına karşı düşüncenin mutlak bağımsızlığını savunur.”

About