Cengiz Aytmatov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs 2021 Cuma

thumbnail

Elveda Gülsarı (Cengiz Aytmatov) Kitap Özeti, Konusu, Tahlili


KİTABIN ADI: ELVEDA GÜLSARI

KİTABIN YAZARI: CENGİZ AYTMATOV

KİTABIN KONUSU: Cins ve ünlü bir yorga olan Gülsarı adındaki atın doğumundan yaşlanarak ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerası, romanın ana konusudur.

KİTAP HAKKINDA:

Aytmatov kendine özgü anlatım biçimi ve gücü ile Kırgız-Kazak ellerinin doğasını, Kırgız-Kazak Türklerinin töresini ve folklorunu da pek canlı olarak gözler önüne serer. Tanabay’ın o oldukça özverili ama çileli hayatını okurken onun gençliğinde yürekten bağlandığı bir siyasi rejimin, komünizmin, can çekiştiğini bugünkü dağılma ve çöküşün kaçınılmazlığını da görüyoruz.

Gülsarı, cins ve ünlü bir yorga atın adıdır. Yazar, korkunç bir duygudaşlık yeteneğiyle bir yandan Gülsarı'nın doğumundan ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerasını, diğer yandan onun biricik yetiştiricisi Tanabay'ın çilesini anlatır. Tanabay can çekişen sevgili atının başında geçmişiyle hesaplaşır. Kendini devrime, mutlu yarınlara adamış, ama siyasi rejim onun ömrünü mutsuzluklar ve sıkıntılar içinde geçirmesine sebep olmuştur. İçerisinde yaşadığı toplum değişim adı altında bütün değerlerini kaybetmiştir. Aytmatov, kendine özgü anlatım tarzı ve etkileyiciliği ile hikâyenin geçtiği tabiatı betimliyor, Kırgız - Kazak Türklerinin töre ve folklorunu ebedileştiriyor.
(Tanıtım Bülteninden)

KİTABIN ÖZETİ:
 
Tanabay gençliğinde hareketli bir hayat yaşamıştır. Rejimin uygulamalarını hayata geçirebilmek için çabalamış çalışkan bir adamdır. İkinci Dünya Savaşından dönünce mesleği olan demircilikle uğraşır. Çok sevdiği arkadaşı Çora’nın ısrarı üzerine at çobanlığına başlamıştır. Devraldığı at sürüsünde Gülsarı adlı, eşine ender rastlanacak çok değerli bir tayla karşılaşır. Tanabay bu atla bütün yarışlarda birinci gelmiştir. Onun adını yörede duyurur. 

Bir gün bu at merkezden Çora'nın yerine yeni tayin olan sekreterin bineği olmak üzere Tanabay’dan istenir. Tanabay önceleri vermek istemese de en sonunda mecbur kalır. Ama at her seferinde kaçıp Tanabay’ı bulur. Sekreterin adamları ata olmadık zulüm ve işkenceler uygularlar. Ayaklarına demir prangalar vurur, eziyet ederler. Tanabay her şeye rağmen canla başla çalışarak sekreterliğin verdiği görevleri yerine getirmeye çalışmaktadır.

Günün birinde ondan yanına yardımcı gençler alarak koyun sürüleri ile uğraşması istenir. Tanabay kabul eder ancak dağlarda, yaylalarda zorluk çekerler. İşte burada eskilerin kullandıkları keçe çadırların çobanlık için ne kadar önemli ve işlevli olduğunu anlar ve zamanında gençlik çağlarında bu çadırların kullanılmasına karşı takındığı tavırdan dolayı utanır. Geleneklerin boşuna yerleşmediğini artık iyice anlamıştır. Ona koyunların kuzulayacakları zaman kullanması için tahsis edilen ağılın kullanılamayacak durumda olması, hava şartlarının kötülüğü, yardım için yanına verilen gençlerin işi bırakıp gitmeleri, her seferinde daha fazla ürün isteyen merkez yöneticilerinin problemlerine ilgisiz kalmaları moralini bozmuştur. 

O günlerde Çora’yla birlikte teftişe gelen müfettişe patlar. Müfettişe sadece konuştuklarını, problemin çözümüne dair kafa yormadıklarını, hep daha fazla istemekten başka bir şey bilmediklerini söyler. Bunları söylerken kullandığı “yeni efendi” sözünün sonucu onun devrim düşmanlığıyla yaftalanıp yargılanmasına ve partiden ayrılmasına kadar varır ve işler karışır.

ELVEDA GÜLSARI KİTABININ KARAKTERLERİ

Gülsarı: Bir çeşit doru atıdır. Tarım sektöründe örgütlenmiş ve birliklerin başına gelmiş kişilerin birinci tercihi olan, oldukça kaliteli bir attır. Tanabay'ın at çobanlığı yaptığı dönemde Tanabay ile iyi anlaşır, onunla birçok yarışa katılır ve kazanırlar. Bir süre sonra birliğin başındaki kişiler Gülsarı ile Tanabay'ı ayırsa da (birlikte göreve gelen birinin bineği olması için Gülsarı seçilir), Gülsarı sık sık Tanabay'ın yanına kaçar fakat bir süre sonra Gulsarı'nın ayağına pranga vurulur, çeşitli şekillerde cezalandırılır ve bu sebepten ötürü kaçamaz. Yaşı ilerledikten sonra Gülsarı, Tanabay'a iade edilir. Hikayenin sonunda Gülsarı ölür.
Tanabay: Ekim Devrimini (İktidarın Bolşeviklerin eline geçmesini ve Sovyetler Birliğinin kurulmasını sağlayan ayaklanma) destekleyen biridir ve ayrıca savaş gazisidir. Arkadaşı Çora ile birlikte, yaşadığı köyde birlik liderlerinin kendisinden istediklerini yerine getirir. Komünist Partisinin gençlik kollarında aktif bir rolü olsa da, zamanla partiden dışlanır. Kendi mesleği olan demirciliği yaparken, at çobanlığı yapmaya başlar ve o dönemde Gülsarı ile tanışır, birbirleri ile iyi anlaşırlar ve katıldıkları yarışları kazanırlar. Bir süre sonra devrim karşıtı olduğu bahanesiyle partiden atılır, hak ettiğinin verilmediğine inanır, daha sonra yaşlanmış olan Gülsarı kendisine verilir. Gülsarı'nın elinden alındığı dönemde sistemin aslında iyi olmadığını anlar ve sistem eleştirisi yapmaya başlar.
Çora: Tanabay'ın saygı duyduğu arkadaşı. Tanabay, at çobanlığına Çora sayesinde başlamıştır. Bir gün Tanabay'ı teftiş için bir müfettiş ile birlikte Çora da gelir. Fakat bu esnada Tanabay, müfettişe saldırır ve Çora'yı bir daha görmek istemediğini söyler. Bir süre sonra Çora ölür. Vasiyetinde Tanabay'ın partiye geri dönmesi için bir fırsat vardır (Çora, parti kartını Tanabay'ın teslim etmesini istemiştir) fakat yıllar geçmiştir ve Tanabay'ın bunu yapacak gücü yoktur.

YAZAR:

Cengiz Törekuloviç Aytmatov, 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan’da Şeker adlı bir köyde doğmuştur. Babası Törekul Aytmatov at yetiştiricisidir. Kırgızistan’ın dağlık yörelerine Ekim devrimi daha yeni ulaşmıştır. Yazarın çocukluk yılları sistemin yeni yeni yerleşmeye başladığı yıllara rastlamıştır. Geçmişe bağlı yaşlı neslin yanında, yeni düzene ayak uydurmuş genç kuşak da toplumdaki yerlerini almaya başlar. Yazar, kolhoz (devlet çiftliği) tarlalarında çalışır. Çevresini, tabiatı, insanları o yıllarda tanımaya başlar. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bütün yetişkinler savaşta oldukları için gençlere çok iş düşmektedir. Henüz on beş yaşındayken köyünün Sovyetinde (ihtiyar heyetinde) sekreterlik yapar. Tarım makinalarının hesaplarını tutar. Daha sonra Kazakistan’daki Cambul veterinerlik teknik okulunda okur. Ardından Frunze (bugünkü Bişkek) tarım enstitüsünde okur. Zooteknisyen olarak Kırgızistan'ı ve Kazakistan’ı dolaşır. Aynı zamanda gazeteci kimliği ile de çalışmakta, sürekli gözlem yapmaktadır. Pek çok genç nesil mensubu gibi halkından uzaklaşmaz, aksine insanına daha da yakınlaşır. Kırgız gazetelerindeki yazıları, redaksiyon servislerinde aldığı görevler, muhabirlik faaliyetleri onu yavaş yavaş edebiyat dünyasına hazırlar. Yazarın akıcı üslubu, kurgudaki başarısı bu araştırmalarıyla yakından ilgilenir.

Eserleri:
-Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Roman – 2007)
-Darağacı – Dişi kurdun Rüyaları (1988)
-Gün Olur Asra Bedel, (Kırgız Türkçesi ), (1980)
-Fuji-Yama (Fuji Dağının Tepesi 1973)
-Beyaz Gemi (1970)
-Selvi Boylum Al Yazmalım , (1970)
-Gülsarı (1966)
-Dağlar ve Steplerden Masallar (1963)
-İlk Öğretmenim (1962)
-Cemile (1958)
-Yüzyüze (1957)
-Zorlu Geçit (1956)
-Toprak Ana
-Cengiz Han’a Küsen Bulut
-Çocukluğum
-Kızıl Elma
-Hiroşimalar Olmasın
-İlk Turnalar
-Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
-Sultan Murad

26 Mayıs 2020 Salı

thumbnail

Cengiz Han’a Küsen Bulut (Cengiz Aytmatov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Cengiz Han’a Küsen Bulut

Kitabın Yazarı :
Cengiz Aytmatov

Kitap Hakkında Bilgi :

Gün Olur Asra Bedel içerisinde yer alabilecek ancak Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra yayınlanabilen Stalinizmin ve totaliterliğin güçlü bir eleştirisi…

“Devletin çıkarlarından daha önemli ne olabilirdi? Bazıları insan hayatının önemli olduğunu sanıyorlardı... Ne laf ya! Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakılacak insan olmazsa soba söner. Sönen, yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar devlet olmadan yaşayamazlar: Sobayı tutuşturan, yakan onlardır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da ona yakıt temin etmeliydiler. Her şey buna bağlı.”

Ünlü yazar Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un bu son romanı, "Gün Olur Asra Bedel" adlı romanın içinde yer alması gereken ve onu tamamlayan uzunca bir bölümdür. On yıl kadar önce kaleme alınan o eserde, KGB'yi en çarpıcı örneklerle en ağır bir şekilde suçlayan bu bölüme izin verilmemiş veya Aytmatov bunu ayrı bir roman halinde yayınlamak için hürriyet günlerini beklemiştir.

Bu romanında Aytmatov, "Gün Olur Asra Bedel'in kahramanlarından biri olan öğretmen Kuttubayev'in nasıl öldüğünü anlatıyor. Oysa, sözünü ettiğimiz büyük romanda resmi makamlar onun kalp sektesinden öldüğünü bildirmişlerdi.

Kitabın Özeti :

Kuttubayev'i suçlayan savcı en önemli delil olarak onun, Cengiz Han'la ilgili bir efsaneyi kaleme almış olmasını gösteriyor. Bu efsane, Avrupa'yı fethe giden Cengiz Han'ın, Sarı- Özek'ten geçerken iki sevgiliyi idam ettirmesidir. Bu efsane, hem çok güzel bir aşk hikâyesi hem de "diktatör karşısında bireylerin durumu" gibi evrensel bir konunun işlendiği bir anlatıdır. Anlatan Aytmatov olunca, orada masal ve efsane aracılığıyla geçmişimizi, günümüzü hatta geleceğimizi apaçık görebiliyoruz.

Abutalip Kuttubayev sebebini bilmediği bir suçtan tutuklanır ve Almatı'da bir hapishane hücresine konularak suçunu itiraf etmesi için işkence edilmeye başlanır. O ise bir an önce eşine ve çocuklarına kavuşmayı düşlemektedir.

Sorgu yargıcı Tansıkbayev mesleğinde önemli bir başarı gösteremediği için bir türlü terfi edememiştir. Hayalinde oluşturduğu ve İkinci Dünya Savaşında Sovyet ordusunda savaşırken esir düşüp kurtulmayı başaran Abutalip Kuttubayev'in İngiliz-Yugoslav gizli servisleriyle ilişkileri ve Kazakistan'ın ücra yerlerindeki halk arasında yıkıcı, ideolojik fikirleri yayma davası' adını verdiği bu dava sayesinde terfi etmeyi planlamaktadır.

Tansıkbayev, Abutalip'in derlediği "Mankurt" hikâyesi ve " Sarı-Özek Kurbanları" adlı efsaneyi aynı konular dolayısıyla açılan diğer davalar da olduğu gibi burada da uzmanlara inceletip Abutalip'i suçlayacak deliller bulmaya çalışır.

"Sarı-Özek Kurbanları" adlı efsane şöyledir: Cengiz Han Avrupa'yı fethetmek amacıyla Batı seferine çıkar. Sefere çıkmadan önce bir kâhin bu sefer sırasında onun başı üzerinde küçük beyaz bir bulutun dolaşacağını ve onu küstürürse işlerinin rast gitmeyeceğini söyler. Seferin on yedinci gününde Cengiz Han bulutu görür ve Gök· Tengri'nin ona bir ayrıcalık gösterdiğini anlar.

Cengiz Han, Batı seferi sırasında kadınların çocuk doğurmasını, doğa kanunlarına ve Tanrı'nın gücüne gidecek şekilde yasaklar. Fakat nakışçı Togulan ile Yüzbaşı Erdene'nin bir çocukları olur ve adını Kulan koyarlar.

Cengiz Han yasağa uymayan Erdene ile Togulan'ı idam ettirir. Kendi seferine devam ederken küçük beyaz bulutun onu terk ettiğini görür. Gök-Tengri'nin ona yüz çevirdigini anlar ve ülkesine dönüp orada ölür.

Küçük beyaz bulut ise Kunan ve onu koruyan köle Altın'ı güneşten korumak için tekrar ortaya çıkar. Yaşlı köle Altın, bozkırda açlıktan ölecek durumdaki bebek Kulan’ı avutmak için emzirmeye kalkar. Hayatında hiç çocuk doğurmamış, yaşlı bir kadın olan Altın, sütünün geldiğini görür.

Tansıkbayev bu efsaneleri yazmakla Abutalip'in yararsız ata dilini canlandırmak, milletin asimile olmasını önlemeye çalışmak, iktidarı kötülemek ve bireylerin çıkarlarını devletin çıkarlarından üstün tutmaktan dolayı, onu tutuklar. İşbirlikçileri bulmak için onu Urenburg'a götürmek ister.

Savcı sorgu ilerlerken Abutalip'in dosyasını oluşturur. Mahkum trenle sevkiyata başlanır. Abutalip’inse son kez ailesini tren geçerken görmek isteği vardır. Savcı, Abutalip’in suçlamaları kabul edip istediği terfiyi alması için anlayış göstermeye çalışır. Abutalip trende iken tek düşüncesi Boranlı istasyonundan geçerken karısını ve çocuklarını son bir kez görmektir. Yedigey'i, Kazangap'ı, Zarife'yi ve çocuklarını son bir kez görür. Tren, Urenburg'a varınca kendini trenin altına atarak intihar eder.
Abutalip rejimin yaşaması için kurban edilir. Erdene ve Togulan'ı ise Cengiz Han, iktidarının zayıflayacağı, kudretinin azalacağı, halkın küstahlaşacağı ve saygısızlığının artacağı korkusuyla öldürtmüştür. Hem Stalin hem de Cengiz Han, hükümdarlıklarını sürdürebilmek için masum insanları öldürtürler. Arada zaman farkı olsa da zalimler ve onların zulümleri devam etmektedir.

Kitaptan;

“Bu aile, her gün Abutalip’in dönüşünü bekliyordu. Abutalip’in karısı Zarife, geceleri birkaç kez, petrol lambası fitilinin külleşen ucunu kesiyor, bu yüzden birdenbire aydınlık artınca, gözleri, encikler gibi yumulup uyuyan soluk tenli iki çocuğa takılıyordu. İşte o zaman içi soğuk bir ürperme ile doluyor, yumruklarını sıkıp göğsüne bastırıyor, onları rüyalarında babalarına doğru koşarken hayal ediyordu: Olanca hızlarıyla koşarak, yarışarak, kollarını açarak, ama bir türlü koştuklarına ulaşamadan… Gündüzleri, o küçük aktarma istasyonunda sadece otuz saniye duraklayan trenleri de gözden kaçırmıyorlardı. Vagonlar büyük bir gıcırtı ile durur durmaz fırlayıp koşmak için hep pencereye uzatıyorlardı başlarını. Ama günler gelip geçiyor, onlar babalarından hiçbir haber alamıyorlardı. Sanki babalarını bir çığ alıp götürmüştü ve bunun nerede, ne zaman olduğunu kimse söylemiyordu.

Yine o gecelerde, ışığı sabaha kadar hiç sönmeyen başka bir pencere daha vardı, ama bu, demir parmaklıklı bir pencere idi: Ülkenin öbür ucunda, Alma-Ata hapishanesinin bodrum katındaki hücrelerden birinin penceresi. Abutalip Kuttubayev, tam bir aydan beri burada, gece-gündüz, gözlerini kör edercesine kamaştıran bir ışığın altında tutuluyordu. Hücresinin tavanına asılan bu kör edici ışık gerçek bir işkence idi. Burgu gibi delen, bıçak gibi kesen o ışıktan yorgun gözlerini ve zavallı başını nasıl koruyacağını bilemiyor, bu yüzden de bir an için olsun niçin tutuklandığını, ondan ne istediklerini düşünmeden duramıyordu. Bazı geceler yüzünü duvara döner, gömleğinin eteğiyle yüzünü örtmeye çalışırdı. O zaman, onu gözleyen nöbetçi hemen içeri dalar, yakasından tutup yere çalar, küfürler savurarak basardı tekmeyi: ‘ Yüzünü duvara dönme pis köpek! Başını örtme alçak faşist!…’ Onun bağıra bağıra suçsuz olduğunu söylemesine kimse kulak asmazdı.

Bundan sonra yine sırtüstü, yüzü o korkunç elektrik ışığına dönük olarak yatardı. Gözkapaklarını kan çanağına dönmüş gözlerine indirir, kamaşan gözleri hiçbir şeyi göremez, bir mezar çukurundaymış gibi güçlükle nefes alır, beyni çalışmaz olurdu. Ne uykusuzluk, ne dayak, ille de bu keskin ve burgu gibi delen ışık! Hiçbir gözetici, hiçbir sorgu yargıcı bundan daha büyük işkence yapamazdı ona."

Cengiz Han’a Küsen Bulut (Cengiz Aytmatov) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

4 Kasım 2019 Pazartesi

thumbnail

Toprak Ana (Cengiz Aytmatov) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Okuduğumuz kitapta Tolganay kiminle dertleşerek eski günleri hüzünlü bir şekilde yad etmiştir?

A) Komşusuyla
B) Çiçekleriyle
C) Geliniyle
D) Bahçesiyle
E) Toprağıyla

2. Tolganay’ın kendisinin de devam ettirdiği baba mesleği nedir?

A) Tarım işçisi
B) Hayvancılık
C) Tüccar
D) Muhtar
E) Mühendis

3. Kitapta geçen Tolganay’ın eşinin ismi nedir?

A) Stafen
B) Suvankul
C) Staryus
D) Stanyus
E) Satılmış

4.Tolganay çiftçiler için mutluluğun tanımını nasıl yapmıştır?

A) Yağmurun beklendiği an yağması
B) Kendi tarlasını kiraya vermek
C) Kendi tarlasını sürüp ekmek ve ürün almak
D) Topraktan aldığı mahsülü karlı olarak satmak
E) Toprağı dinlendirmek üzere nadasa bırakmak

5. Aşağıdakilerden hangisi Tolganay ve eşinin mutlu olma zamanlarından biri değildir?

A) Toprak insanlar arasında eşit dağıtılınca
B) Su insanlar arasında eşit dağıtılınca
C) Kendi tarlalarını kendileri sürünce
D) Kendi ürünlerini kendileri kaldırınca
E) Topladıkları ürünleri karlı bir satışla satınca

6. Suvankul tarlayı sürmek için traktör ve motor kursuna katılmaya nereye gitti?

A) Kasabaya
B) Çarşıya
C) Zareçye’ye
D) Moskova’ya
E) İstanbul’a

7. Suvankul tarlada çok çalışkan bir adamdı. Bunun için ona tarlada ………………..görevi verilmiştir. Boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?


A) Tarlabaşı
B) Bahçebaşı
C) Ekipbaşı
D) Grupbaşı
E) İşçibaşı

8. Suvankul’a okuma yazmayı kim öğretti?

A) Çocukları
B) Öğretmeni
C) Tolganay
D) İmam
E) Muhtar

9. Tolganay ve Suvankul’un çocuklarının adlarını yazınız.

10. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.


a) Çocuklar arasında babalarına en çok benzeyen kişi kimdir?

b) Çocuklar arasında anneye en çok benzeyen kişi kimdir?

11. Tolganay’ın oğlu Maysalbek en çok ne olmak istiyordu?

A) Öğretmen
B) Mimar
C) Pilot
D) Çitfçi
E) Mühendis

12. Tolganay’ın gelinin adı nedir?

A) Almeda
B) Almenda
C) Almula
D) Aliman
E) Alya

13. Tarlayı süren, buğdayı yetiştiren, hasadı kaldıran,tarlada çalışan insanlarımızın,halkımızın ekmeğine…………………denir.Boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Kutsal ekmek
B) Emek verilen ekmek
C) Tahıllı ekmek
D) Çiftçi ekmeği
E) Bayram ekmeği

14. Suvankul ve Tolganay oğulları Kasım traktör sürücüsü olunca ona hediye olarak ne aldılar?

A) Bisiklet
B) Saat
C) Tay
D) Kedi
E) Köpek

15. Okuduğumuz hikayeye göre savaşa giden gemici ilk önce kimle vedalaşır?

A) Kaptanıyla
B) Tayfasıyla
C) Örs ve çekiciyle
D) Denizle
E) Miçosuyla

16. Maysalbek savaşa gönüllü olarak giderken annesine tren istasyonunda annesine hediye olarak ne bıraktı?

A) Hatıra defterini
B) Resmini
C) Saatini
D) Sazını
E) Şapkasını

17. Suvankul savaşa gittikten sonra köyde ekipbaşı görevi kime verildi?

A) Maysalbek’e
B) Tolganay’a
C) Caynak’a
D) Muhtara
E) Kasım’a

18. Caynak’ın hayatta en büyük dileğim dediği şey neydi?

A) Tarladan güzel ve bereketli bir verim almak.
B) İnsanların insan olarak kalmaları
C) İnsanların savaşmadan yaşaması
D) İnsanların savaşa hayır demesi
E) İnsanların mutlu bir hayat sürmesi

19. Köyde bereketli hasat için dua edilen çiftçilerin koruyucusu olarak adlandırılan kimdi?

A) Toprak ana
B) Hava ana
C) Diykan ana
D) Su tanrısı
E) Gökyüzü

20. Bir insanın kaderi dağdaki patika gibidir. Bazen çıkar bazen iner,bazen de dibi görünmeyen bir uçurumun başına gelip durur. İnsan tek başına bir yolda ilerleyemez ama birleşenler birbirine omuz verenler her engeli aşar. Cümlesini özetleyen en uygun atasözü hangisi olabilir?

A) Damlaya damaya göl olur
B) Sakla samanı gelir zamanı
C) Körle yatan şaşı kalkar
D) Bir elin nesi var iki elin sesi var
E) Üzüm üzüme baka baka kararır.

21. Tolganay’a her konuda yardımcı olan komşusunun adı neydi?

A) Ayşe
B) Fatma
C) Süreyya
D) Elif
E) Saniye

22. Tolganay ve köylülerin tohumluk için topladıkları tohumları çalan kişi kimdi?

A) Çaynak
B) Ceşenkul
C) Kasım
D) Hırsızlar
E) Muhtar

23. Maysalbek’ten gelen mektubu Tolganay’a kim okudu?

A) Muhtar
B) İmam
C) Caynak
D) Bektursun
E) Komşusu Ayşe

24. Savaşta cepheye giden hiçbir askerden haber gelmiyordu. Köylüler kimsenin sağ dönmeyeceğini biliyordu. Fakat bir gün köy meydanına biri sağ salim döndü. Cepheden sağ olarak dönen tek kişi kimdi?

A) Caynak
B) Bektursun
C) Aşırali
D) Ceşenkul
E) Kasım

25. Sonbaharda evlenen oğulları için ailelerinin düzenlediği oyun aşağıdakilerden hangisidir?

A) Köyseyirlik oyunu
B) Meydan oyunu
C) Kökpar oyunu
D) Kırk pınar oyunu
E) Sokak oyunu


Cevap Anahtarı :

1-E       2-A       3-B       4-C       5-E
6-C       7-C       8-A
9- CAYNAK/MAYSALBEK/KASIM
10 a)Kasım/Maysalbek   b)Caynak
11-A     12-D    13-A    14-C     15-C
16-E     17-B    18-B    19-C     20-D
21-A     22-B    23-D    24-C     25-C

Toprak Ana (Cengiz Aytmatov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileriçin tıklayınız...

18 Nisan 2019 Perşembe

thumbnail

Toprak Ana (Cengiz Aytmatov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler

Kitabın Adı : Toprak Ana

Kitabın Yazarı : Cengiz AYTMATOV

Kitabın Konusu :


Roman, İkinci Dünya Savaşı (1939 – 1945) sırasında savaşta üç oğlunu, kocasını ve gelinini kaybeden bir kadının toprakla yaptığı söyleşiyi anlatıyor.

Kitabın Özeti :

Tolunay genç bir köylü kızıdır ve Savankul'a aşık olur ve evlenirler.Tek idealleri vardır. O da kendi topraklarını sürebilecekleri kendilerine yetecek bir tarladır.

Evliliğin ardından Tolunay üç erkek çocuk doğurur. Bu çocuklar zamanla büyürler ve bu sırada Savankul köye ilk traktörü getirir. Artık toprak daha kolay işlenmektedir. 

Çocuklar büyüdüklerinde en büyükleri olan Kasım babası gibi biçerdövercilik yapmaya başlar. Muslubeg çiftliğin komsomolunda sekreter olarak çalışıyordu. En küçükleri olan Caynak şehirde okuyor, öğretmen olmaya çalışıyordu.

Kasım Aliman isminde güzel bir kızla evlenmişti. Hala traktörle çalışıyordu. Tolunay bu halinden çok mutluydu. Bundan ddaha mutlu olamayacağını düşünüyordu. Günler bu şekilde gecerken bir gün savaşın patlak verdiği haberi öğrenilir. Tüm köylerden orduya insanlar çağırılıyordur ve Kasım'da askere çağırılır. Onun ardından Savankul ve Muslubeg'de askere giderler. Evde sadece Tolunay, Aliman ve Caynak kalmıştır. Artık tüm köylüler cephedeki askerler için çalışıyorlardır.

Savaş sürerken Caynak da evdekilerden habersiz askere gider. Savaşın sebep olduğu açlık ve sefalete köylüler zor dayanmaktadır. Bir gün Savankul ve Kasım'ın cephede şehit oldukları haberi gelir. İki kadında bu haberle yıkılırlar. Bir süre sonra Caynak'ın da savaşta kaybolduğu haberi gelir.Yeni hayatlarında artık birer dul kadındırlar. Tolunay gelini için üzülmektedir. Kocasını kaybeden Aliman kendisini çok yalnız hisseder. Bu arada köylerine bir çoban gelmiştir ve Aliman'la bu çoban arasında bir ilişki yaşanır. Aliman hamile kalır.

Herşeye rağmen Tolunay gelinine sahip çıkar. Aliman'ın karnının şişmesini görmemezlikten gelir. Aliman bu halinden çok utanmaktadır. Bir gece Aliman'ın yatağından kalktığını gören Tolunay, Aliman'nın doğum yaptığını görür. Doğumda zorlanan Aliman'ı kasabaya götürmeye çalışırken çocuk doğar ama Aliman ölür.

Kitabın Kahramanları, Kişiler :

TOLUNAY: Kitabın ana kahramanıdır. Gençliğinde çok güzel ve çalışkan bir kadınmış.

SAVANKUL:
Kara bıyıklı esmer bir yiğit. Azimli ve çalışkan.

KASIM: Babasın benziyor. Karısını seven iyi bir evlat.

MUSLUBEG: Ağabeyi gibi o da babasına benziyor. Müzikten hoşlanan bir insan.

CAYNAK: Daha çok annesine benziyor.

ALİMAN: Genç, esmer bir dağ kızı.

16 Nisan 2019 Salı

thumbnail

Dişi Kurdun Rüyaları (Cengiz Aytmatov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Dişi Kurdun Rüyaları

Kitabın Yazarı : Cengiz Aytmatov

Kitabın Özeti :

Akbar ve Taşçaynar adlı iki kurdun mağaradaki inlerinin önü karla kapanınca bulundukları yeri terk ederek Mujunkum’a gelirler. Akbar ve Taşçaynar buradaki kurtlardan farklıdır. Akbar’ın gözleri oradaki hiçbir kurtta olmayan şekilde mavidir. 

Mujunkum her çeşit bitkiye, zengin su kaynaklarına ev sahipliği yapar. İki kurt da Mujumkum da bahar yaşandığı zamanlarda buraya gelirler. Burada köstebekler, saygalar (antilop) gibi birçok av vardır. Akbar’ın üç yavrusu olur. Biri dişi diğerleri erkektir. Dişi olan kurdun gözleri tıpkı annesine benzer. Bu sebeple dişi kurda Gözde, erkeklerden başı iri olana Kocabaş, diğer kurt da hızlı ve çevik olduğu için ona Hızlı adını verirler. Minik olan yavrularla yakınlarda gezilere çıkarlar. Akbar sürekli gelecekte yavruları büyüyünce hep beraber sayga avına çıkacakları anı hayal eder.

Bahar yerini kışa bırakınca yavrular da biraz büyümüş olur ve ilk avlarına çıkarlar. Sayga avına çıkan kurt ailesi gizli bir yerde pusuya yatar. Akbar sayganın birine pençe atarak yakalar Taşçaynar da yardım ederken bir anda çok yüksek sesler gelmeye başlar. Mujunkum’a sayga avına gelen insanların gürültüsüdür bu. Saygaları sürekli koşturarak yormaya çalışan insanlar kurtların da panik olmasına sebep olur. Tüm kurtlar olanca hızıyla kaçarlar. Kaçamazlarsa sayga sürülerinin altında kalarak ezilmek durumunda kalırlar. Akbar sürekli yavrularını kontrol ediyor, peşinden gelip gelmediklerine bakıyor; onları kaybetmekten çok korkuyordu. Gözde çok yorulunca pes eder ve sayga sürüsünün altında ezilerek can verir. Bir süre sonra Kocabaş ve Hızlı da can verir. Koşuşturma yavaşlayınca Akbar ve Taşçaynar gizlenecek yer bularak geceyi orada geçirir.

Akbar yavrularını hatırladıkça kahrolur, beraber ava çıkacakları günleri düşünmeye başlar. Sayga sürüsüne katliam yapanlar şoförle beraber altı kişidir. Buraya gelen bu insanların kimi kimsesi yoktur, kimisi sevdiği tarafından terk edilmiş, kimisi hiç evlenmemiştir. Sadece Abdias adlı genç diğerlerine göre daha masumdur. Papazın oğlu olan Abdias, Papaz Okuluna gider babasının ölümünden sonra düşüncelerinin hoş görülmemesinden dolayı okuldan atılır. Abdias’ın Tanrı anlayışı ile Papaz Okulunun tanrı anlayışı birbirine uymadığı için okuldan atılır.

Abdias düşüncelerinden vazgeçmez, kötü insanlara Tanrıyı anlatarak onları kötülükten uzak tutabileceğine inanır ve bunun için harekete geçer. Önce bir dergide yazı yazmak için haşhaş kaçakçılarıyla ilgili bilgi toplamak ister. Bunun için de onların bulundukları yere gider. Bu insanların hayatta kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Abdias onlara yardımcı olmak isterken onlar Abdias’ı trenden atarlar. Abdias canını zar zor kurtarır. Bu arada Akba’nın beş yavrusu daha olur; fakat bu defa da Mujunkum’da çıkan yangında yavrularını yine kaybederler.

Akbar ve Taşçaynar Ala-mengü dağlarına göç ederler. Burada da farklı sorunlarla karşılaşırlar. Burada da Akbar’ın dört yavrusu daha olur. Buradaki insanlar geçimini hayvan ticareti yaparak sağlar. Bazarbay adında geçimsiz, alkolik bir adam bir gün işi gereği dağda gezerken Akbar ve Taşçaynar’ın avda olmasını fırsat bilerek yavruların dördünü de ininden alarak heybesine katar ve çadırının yolunu tutar. Giderken anne kurdun peşine düşmesinden korkan Bazarbay pek sevmediği komşusuna uğrar.

Akbar ve Taşçaynar durumu fark edince iz sürerek çadıra kadar gelip ulumaya başlar; fakat Bazarbay yavruları vermez. Yavruları satarak içki almayı düşünür. Biraz dinlenip oradan ayrılır. Yavrularının hala orada olduğunu düşünen kurtlar sürekli orada ulumaya nöbet tutmaya başlarlar. Bu durumdan rahatsız olan Boston Taşçayar’ı öldürür. Eşinin ölmesiyle Akbar artık yaşayan ölü olur. Birgün Boston’un oğlu dışarda oynarken onun yanına yaklaşarak kendisini sevmesine izin verir. Yavrularının kokusunu çocukta alan Akbar çocuğu ağzına alarak hızla oradan uzaklaşır. Boston durumu görünce koşar; ama artık nafiledir. Bu olaydan sonra Boston, olayın sorumlusu olan Bazarbay’ı öldürür.

13 Nisan 2019 Cumartesi

thumbnail

Beyaz Gemi (Cengiz Aytmatov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler

Kitabın Adı : Beyaz Gemi

Kitabın Yazarı : Cengiz Aytmatov

KİTABIN KONUSU :


Roman, San-Taş Vadisi'nde etrafındaki beş-altı insanla yaşamak zorunda olan, dedesinden başka seveni olmayan, gerçek hayatında mutsuz olan fakat hayal dünyasında mutlu olmaya çalışan bir çocuğun psikolojisini konu almaktadır.

KİTABIN ÖZETİ :

Çocuk, San-Yaş Vadisi'nde dedesi, üvey ninesi, Orozkul, Bekey hala, Seydahmet, Gülcemal ve köpeği Beltek ile berabar yaşamaktadır. 

Vadide sadece üç ev vardır. İlk evde dedesi ve üvey ninesi ile çocuk;ikincide Mümin dedenin büyük kızı Bekey hala ile kocası korucubaşı Orozkul; üçüncüde ise tembel işçi Seydahmet ile karısı Gülcemal ve küçük kızları yaşamaktadırlar. Çocuk bu küçük dünyada mutlu olmaya çalışmaktadır. 

Hiç arkadaşı yoktur ve okula henüz başlamamıştır. En büyük zevkleri dedesinin kendisine dere kıyısında yaptığı gölette yüzmek; "Deve, Kurt, Eyer ve Tank" isimlerini verdiği kayalarıyla konuşmak; dedesinden masal dinlemek ve dağa çıkıp dedesinin dürbünüyle kasabaya, Isık Göl'e ve San-Taş Vadisi'ne daha yakından bakmaktır. Her akşam eline dürbününü alıp, dağ başına çıkar ve Isık Göl'de ancak beş-altı dakika görünüp kaybolan beyaz gemiye bakar.
Annesi ve babası onu çok küçük yaşlarda terketmişlerdir. Annesi şehirde kendine yeni bir yaşam kurmuştur. Çocuk babsının beyaz geminin kaptanı olduğuna, bir gün başı insan başı olan bir balık olup beyaz gemiye kadar yüzeceğine ve babasıyla konuşacağına inanmaktadır. Dedesi çok iyi kalpli, çalışkan,köse bir insandır. Çevresindekiler ona Kıvrak Mümin lakabını takmışlardır. Damadı Orozkul'un yanında çalışır ve onun emirlerini yerine getirir. Orozkul şişman, koca kafalı içki içmeyi çok seven, çabuk sinirlenen bir korucubaşıdır. 

Mümin'in kızı ve Orozkul'un karısı olan Bekey kısır bir kadındır. Orozkul bunu Bekey'in suçu olarak bilir ve her akşam içip onu döver. Orozkul arada bir arkadaşlarıyla içmeye gider ve sarhoş olunca yanındakilere birer tomruk sözü verir. Tomruğu kesip dağdan indirme, çayın karşısına geçirme ve kamyona yükleme zamanı gelince de verdiği söze pişman olur ama iş işten geçmiştir. 

Arada bir vadiye şehirden "Maşin Mağaza" denilen içi ıvır zıvır dolu bir araba gelir. Bir gün yine Maşin Mağaza geldiğinde dedesi çocuğa bir okul çantası alır. Ertesi yıl çocuk okula başlar. Çocuk dedesinden masal dinlemeye bayılır. Her akşam artık ezberlediği "Boynuzlu Maral Ana" masalını dinler . Dedesine göre hepsi Boynuzlu Maral Ana'nın soyundan gelmektedirler. Çocuk da buna inanmaktadır. Masala göre Maral Ana San-Taş Vadisi'ni terketmiştir ama onları sürekli korumaktadır. Mümin çocuğu her gün atıyla okula götürüp getirmektedir. Okul çok uzaktadır ama hiç geç kalmamıştır.

Çocuk bir gün yol kenarındaki kayalarıyla oynarken San-Taş yakınlarından kuru ot almaya gelen beş-altı kamyonluk bir konvoy görmüştür. Çocuk en öndeki kamyonun peşine takılıp koşmaya başlar. Çocuğu gören şoför durur ve çocukla biraz konuşur. Şoför genç ve yakışıklı biridir. Adı Kulubeg'dir. Çocuğa dedesini tanıdığını, kendisinin de Boynuzlu Maral Ana'nın soyundan geldiğini söyler ve ayrılır.

Ertesi gün Mümin dede ile Orozkul yine dağdan bir ağaç indirirler. Bu sırada uzun zamandan beri ormanda görülmeyen maralları görürler fakat işleri olduğundan onlarla ilgilenemezler. Akşam olmuştur. Dede, Orozkul'a söyleyip çocuğu okuldan almaya gitmek ister fakat Orozkul ağacı indirmeleri gerektiğini söyleyip izin vermez. Tomruğu çaydan geçirirlerken tomruk çayda kayalara takılır. Çıkarmak için çok uğraşırlar ama çıkaramazlar. Dede vaktin çok ilerlediğini farkeder, daha fazla dayanamaz ve daha önce hiç yapmadığı bir şey yapıp Orozkul'dan izin almadan çocuğu almaya gider. 

Çocuk akşama kadar okulun kapısında dedesini beklemiş ve ağlamaktan gözleri şişmiştir. Dede yolda çocukla öğretmenine rastlar. Çocuğu öğretmeni eve getirmektedir. Dede öğretmenden özür dileyip çocuğu alır ve yola koyulurlar. Çocuk dedesine küsmüştür. Hiç konuşmamaktadır. Dede çocuğun gönlünü almak için Boynuzlu Maral Ana'yı gördüğünü söyler. Çocuk bu habere çok sevinir. Dedesine ormana gitmek için yalvarır fakat akşam olduğu için eve dönerler. Eve geldiklerinde Orozkul'u sabahki olaydan dolayı çok sinirlenmiş bulurlar. Orozkul o gün Bekey halayı yine dövmüştür. Çocuk evin bu durumuna çok üzülür ve yatmaya gider.

O gece müthiş bir tipi çıkar. Gece yarısı Kulubeg ve arkadaşları yolda kaldıkları için Mümin dedenin evine sığınırlar. Kulubeg ve arkadaşlarının gelmesiyle evdeki hava biraz yumuşar. Sabah kamyoncular evden ayrılırlar. Aynı gün Orozkul'un tomruk sözü verdiği arkadaşı tomruğu almak için gelir. Adı Koketay'dır. İri yapılı, esmer biridir. Tomruk ise hala önceki gün bıraktıkları yerde çayın içinde beklemektedir. 

Tomruğu almak için Orozkul, Koketay ve Seydahmet yola koyulurlar. Dede de Orozkul'un kendini affedeceği düşüncesiyle peşlerine takılır. Orozkul kıyıda emirler yağdırırken Mümin dede, Seydahmet ve Koketay tomruğu çıkarmaya çalışmaktadırlar. O sırada çayın karşısında birkaç tane maral görürler ama işlerini bırakamayacaklarından marallarla ilgilenemezler. Biraz uğraştıktan sonra tomruğu çıkarıp kamyona yüklerler.

Çocuk o gün hastadır ve önceki gün akşamdan beri evde yatmaktadır. Akşam üzeri kahkaha sesleriyle uyanır ve bahçeye çıkar . Herkes neşe içindedir ve hepsi de sarhoştur. Dede ise et dolu bir kazanın yanına çökmüş sessizce kazanın altındaki ateşle oynamaktadır. Çocuk hemen dedesinin yanına gider. Ona seslenir fakat dede duymaz. Birkaç defa daha seslenir fakat dede hiç cevap vermez. Çocuk kötü birşeyler olduğu hissine kapılır. Az ilerde Bekey'i, Seydahmet'i,Gülcemal'i ve Koketay'ı görür. Hepsi de yiyip içmekte ve eğlenmektedirler. Çocuk önce neler olduğunu anlamaz. Avlunun dışında henüz kanı kurumamış geyik derisini, bağırsak eşeleyen Beltek'i ve elindeki baltayla Maral Ana'nın boynuzlarını kırmaya çalışan Orozkul'u görünce neler olduğunu tahmin eder. Çocuk bu korkunç manzara karşısında dayanamayıp içeri kaçar ve yorganın altına girip ağlamaya başlar. 

Bu arada Kulubeg'in gelip onu kurtaracağını ve Orozkul'a haddini bildireceğini hayal etmektedir. Az sonra sofra içeri kurulur. Çocuk hayalinden yine kahkahalarla uyanır. O sırada Seydahmet olanları anlatmaktadır. Çocuğun bir türlü anlam veremediği olaylar şöyle cereyan etmiştir: Tomruğu çıkardıktan sonra Seydahmet ile Mümin dede ormana çalışmaya giderler. Bu arada maralları yine görürler. Seydahmet onları vurmak ister, dede ise buna karşı çıkar. Seydahmet dedeyi dinlemeyip maralların peşine düşer. Dede de Seydahmet'in arkasından gider. Seydahmet maralları vuracaktır ama sarhoş olduğu için nişan alamaz ve tüfeği dedeye verip maralları vurması gerektiğini, vurmazlarsa kaçıracaklarını ve Orozkul'un dedeyi affetmeyeceğini söyleyip dedeyi kandırır. Dede ise maralları vurursa Orozkul'un onu affedeceğini ve herşeyin düzeleceğini düşünerek marallardan birini istemeye istemeye vurur.
Çocuk bunları duyunca çıldıracakmış gibi olur ve dışarı kaçar. Dedesini yerde toz toprak içinde yatarken bulur. Ona birkaç defa yine seslenir ama dede yine duymaz. Olanlara dede kendi de inanamamaktadır. Çocuk dedesinden bir tepki alamayınca balık adam olup babasına ulaşacağını düşünerek koşar ve kendini dereye atar. Hızla akan su çocuğu alıp götürür fakat çocuk hiç bir zaman balık olmayacaktır.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :


Romanda olaylar belli bir sıra dahilinde anlatılmamış; atlamalar yapılmıştır. Buna rağmen okuyucu olaylar arasında bağlantı kurmakta zorlanmamaktadır. Kitaptaki olaylar genelde bir-iki kişi arasında yaşanmış küçük olaylardır. Olayların tasviri iyi olduğu için okuyucu olayları kolayca hayal edebilmektedir.

KİTAPTAKİ KİŞİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ :

MÜMİN DEDE : Çok iyi kalpli, yardımsever, çalışkan bir insandır. 60-70 yaşlarında köse bir ihtiyardır. Damadı Orozkul'un yanında çalışmaktadır. Vadideki üç evin birinde ikinci karısı ve torunu ile yaşamaktadır.

ÇOCUK : 5-6 yaşlarında, kısa boylu, kepçe kulaklı, çirkin bir çocuktur. Hiç arkadaşı yoktur. Hayalperest ve mutsuzdur. Doğayı çok sever.

OROZKUL : Şişman, koca kafalı, içki içmeyi çok seven, insanlardan ve doğadan nefret eden, sinirli, umursamaz biridir. Korucubaşıdır fakat ormana en çok o zarar vermektedir.

BEKEY : Orozkul'un karısı ve Mümin'in kızıdır. Kısırdır, sabırlı ve hoşgörülü bir kadındır.
SEYDAHMET : Uzun boylu, çirkin biridir. Tembeldir. Orozkul'un ve dedenin yanında çalışmaktadır. Bir karısı ve bir kızı vardır.

GÜLCEMAL : Seydahmet'in karısıdır. Günlerini genelde çocuğun ninesine ve Bekey'e yardım etmekle ve kızına bakmakla geçirir.

KULUBEG : Genç , yakışıklı ve güçlü bir şofördür. Mümin dede ve çocuk gibi boynuzlu maral ananın soyundan geldiğine inanmaktadır.

KOKETAY : Orozkul'un arkadaşıdır. İri yapılı, esmer tenli bir adamdır.

Romanda ayrıca çocuğun annesi, babası, boynuzlu maral ana, köpeği Beltek, kayaları "Eyer, Tank, Deve, Kurt" karakterlerinden de bahsedilmektedir ama bu karakterler hakkında çok fazla bilgi sunulmamıştır.

CENGİZ AYTMATOV HAKKINDA KISA BİLGİ :

Dünyanın yaşayan büyük edebiyatçılarından Kırgız, Türk romancısıdır. Kırgızistan'ın Talas bölgesinde, Şeker adlı köyde 12 Aralık 1928'de dünyaya gelmiştir. 10 Haziran 2008, Nürnberg, Almanya'da vefat etmiştir.

Babası Törekul Aytmatov ; Annesi, Tatar Türklerinden Nagim Gamzeyova hanımdır. 

Çocukluk yılları 2. Dünya harbine rastlayan ve 1945'te savaşın bitmesiyle yeniden eğitim hayatına dönen Aytmatov, 1950'de Kırgızistan Ziraat Enstitüsü'nü bitirmiş bir ziraatçıdır. Ancak edebiyata olan tutkusu onu ziraatçılıktan ziyade edebiyata çekmiş ve edebiyat eğitimi almak için Devlet Edebiyat Enstitüsü'ne devam etmiştir.

Eserlerini Rusça ve Kırgızca kaleme alan Cengiz Aytmatov, eserlerinde başta Ruslaştırma politikası olmak üzere, Kırgız Türkleri'nin tabii hayatlarını, yabancılaşmayı, modernizm karşısında tabiatın tahrib edilişine kadar pek çok meseleyi eserlerinde usta bir uslübla kaleme alma başarısını göstermiş nadir sanatkarlardan biridir. 

28 Mart 2019 Perşembe

thumbnail

Beyaz Gemi (Cengiz Aytmatov) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1


1) Beyaz Gemi romanındaki olaylar nerede geçmektedir?


A) Isık-göl
B) Enesay ırmağı
C) Taşkent
D) Bozkır
E) Hiçbiri

2) Beyaz Gemi romanında Mümin Dede’ye uzak yakın herkesle iyi geçindiği için ve herkese güleryüz gösterip yardıma koştuğu için hangi isim verilmiştir?

A) Hoşsohbet Mümin
B) Kıvrak Mümin
C) Hızır Mümin
D) Ermiş Mümin
E) Hiçbiri

3) Beyaz Gemi romanında çocuğun konuştuğu kayalara verdiği isimler vardır. Aşağıdakilerden hangisi bu isimlerden biri değildir?


A) Ihlamış Deve
B) Eyer
C) Tank
D) Kurt
E) Maral Ana

4) Beyaz Gemi romanındaki çocuk kaç yaşındadır?

A) 7
B) 10
C) 12
D) 15
E) 5

5) Beyaz Gemi romanında çocuğun en sevdiği oyuncağı nedir?

A) Çantası
B) Kayalar
C) Köpeği
D) Dürbünü
E) Hiçbiri

6) Beyaz Gemi romanında Orozkul’un karısının adı nedir?

A) Gülcemal
B) Cemile
C) Bekey Hala
D) Maral
E) Aleksandra

7) Beyaz Gemi romanında çocuğun kendisini daha bebekken terk ettiği babası ne iş yapmaktadır?

A) Orman Memuru
B) Gemici
C) Öğretmen
D) Marangoz
E) Tüccar

8) Beyaz Gemi romanında çocuğun balık olup uzaklara gitme hayali vardır? Çocuk bu hayalinde nereye gitmektedir?

A) Annesine
B) Kardeşlerine
C) Enesay Nehrine
D) Babasına
E) Hiçbiri

9) Beyaz Gemi romanında Kırgızların ilk bulundukları yer olan Enesay’ın anlamı nedir?

A) Ana Dağ
B) Ana Kurt
C) Ana Nehir
D) Ana Masal
E) Ana Ülke

10) Beyaz Gemi romanında Mümin Dede ve o köyde bulunan Kırgızlar hangi aşirettendir?

A) Celesay aşireti
B) Enesay aşireti
C) Manas aşireti
D) Maral Ana Aşireti
E) Buğu Aşireti

11) Beyaz Gemi romanında Mümin Dede uzun yıllar sonra üç tane maral görür? Bu maralları hangi olay esnasında görmüştür?

A) Seydahmet ile ot biçerken
B) Çocuğu okula götürürken
C) Orozkul ile ormandan kestikleri tomruğu taşırken
D) Ormanda avlanırken
E) Çocuk ile dürbünle Beyaz Gemi’yi seyrederken

12) Beyaz Gemi romanında Mümin Dede’nin çocuğa anlattığı ve Kırgızların düşmanları tarafından yok edildikten sonra nasıl türediklerini anlatan masalın, efsanenin adı nedir?

A) Çopur Nine Efsanesi
B) Manas Efsanesi
C) Kır At Efsanesi
D) Boynuzlu Maral Ana Efsanesi
E) Kara Kurt Efsanesi

13) Beyaz Gemi romanında geçen efsaneye göre Kırgızlar düşmanları tarafından yok edildikten sonra nasıl türemişlerdir?

A) Yok edilmekten kurtulan iki çocuğun bir maral tarafından büyütülmesiyle
B) Yok edilmekten kurtulan iki çocuğun bir kurt tarafından büyütülmesiyle
C) Yok edilmekten kurtulan bir erkek çocuğun soyunu devam ettirmesiyle
D) Yok edilmekten kurtulan bir kız çocuğun soyunu devam ettirmesiyle
E) Hiçbiri


14) Beyaz Gemi romanında Boynuzlu Maral Ana vurularak etiyle ziyafet verilir? Boynuzlu Maral Ana’yı kim vurmuştur?


A) Orozkul
B) Mümin Dede
C) Seydahmet
D) Kulubeg
E) Koketay

15) Beyaz Gemi romanında çocuk, hangi olay üzerine balık olma hayaliyle kendini çayın sularına bırakır?

A) Orozkul’un Mümin Dede’yi dövmesi üzerine
B) Ninenin çocuğu okula göndermemesi üzerine
C) Orozkul’un her gün sarhoş olup karısını dövmesine dayanamadığı için
D) Boynuzlu Maral Ana’nın öldürülmesi üzerine
E) Artık bulunduğu yerde sığıntı gibi görülmekten bıktığı için

CEVAPLAR:

  1-A     2-B      3-E     4-A      5-D    6-C    7-B    8-D    9-C    10E
thumbnail

Cemile (Cengiz Aytmatov) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1) “Cemile” romanının temel kahramanı Cemile’nin kocasının adı nedir?

A) Seyit
B) Sadık
C) Danyar
D) Osman
E) Kerim

2) “Cemile” romanında olaylar hangi dönemde geçmektedir?

A) Birinci Dünya Savaşı yılları
B) 1980-90 arası
C) 1970-80 arası
D) İkinci Dünya Savaşı yılları
E) 1990-95 arası

3) “Cemile” romanında olaylar hangi kahramanın bakış açısından anlatılmaktadır?

A) Seyit
B) Sadık
C) Danyar
D) Osman
E) Cemile

4) “Cemile” romanında romanın temel kahramanı “Cemile” ile ilgili söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) Türkü söylemesini sever.
B) Atlardan anlar.
C) Haksızlığa tahammülü olmayan biridir.
D) Sert tabiatlı, erkek mizaçlıdır.
E) Babası fabrika işçisidir.

5) “Cemile” romanında olayların tamamını anlatan kahramanın hangi sanat dalına ilgisi vardır?

A) Müzik
B) Edebiyat
C) Resim
D) Tiyatro
E) Hiçbiri

6) “Cemile” romanında Danyar’ın her zaman dinlenmek için gittiği yer neresidir?

A) Isık-Göl
B) At çiftliği
C) Âşıklar tepesi
D) Nöbet tepesi
E) Küçük Ev

7) “Cemile” romanında Cemile ile kimin birlikte evi terk eder?

A) Danyar
B) Sadık
C) Seyit
D) Osman
E) Onbaşı Orozmat

8) “Cemile” romanında romanda olayların geçtiği mekanda Cemile, kayın biraderi ve Danyar birlikte ne iş yapmaktadırlar?

A) At bakıcılığı yaparlar .
B) Maden yataklarında çalışırlar.
C) Üniversitede okumaktadırlar.
D) Evin çevresinde tarlada çalışırlar.
E) Buğday taşırlar.

9) “Cemile” romanında Cemile isimli kahramanın babası ne iş yapmaktadır?

A) Gemilerde çalışır.
B) Çiftçidir.
C) At bakıcısıdır.
D) Askerdir.
E) Fabrika işçisidir.

10) “Cemile” romanında Cemile’nin evliliği nasıl gerçekleşmiştir?

A) Sadık Cemile’yle okulda tanışmıştır.
B) Sadık’ın annesi oğluna Cemile’yi istemiştir.
C) Sadık ile Cemile kolhozda (çiftlik) çalışırken tanışmıştır.
D) Cemile bir at yarışında Sadık’ı geçtiği için Sadık onu kaçırmıştır.
E) Cemile’nin babası Sadık’ı çok sevdiği için kızını onunla evlendirmiştir.

11) “Cemile” romanıyla ilgili aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) Cemile’nin kocası savaş sırasında savaşa çağrılmış bir askerdir.
B) Cemile roman sonunda intihar eder.
C) Romandaki olan bitenler Sadık’ın kardeşinin gözünden anlatılmaktadır.
D) Danyar savaşta yaralanmış bir ve köyüne gönderilmiş biridir.
E) Sadık’ın babasının adı Yolcubay’dır.

CEVAPLAR:

1-B   2-D   3-A   4-E   5-C   6-D   7-A   8-E   9-C   10-D   11-B
thumbnail

Cengiz Han’a Küsen Bulut (Cengiz Aytmatov) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1) “Cengiz Han’a Küsen Bulut” romanındaki olaylar hangi zaman diliminde geçmektedir?

A) Şubat 1947
B) Şubat 1953
C) Şubat 1961
D) Şubat 1973
E) Şubat 1983

2) “Cengiz Han’a Küsen Bulut” romanında çeşitli suçlamalarla hapse atılan ve sorguya çekilen karakter kimdir?

A)Tansıkbayev
B) Pankoviç
C) Abutalip Kuttubayev
D) Yedigey Cangeldin
E) İosif Visaironoviç

3) “Cengiz Han’a Küsen Bulut” romanında çeşitli suçlamalarla hapse atılan ve sorguya çekilen karakterin mesleği nedir?


A) Polis
B) Öğretmen
C) Doktor
D) Yazar
E) Veteriner

4) “Cengiz Han’a Küsen Bulut” romanında Abutalip Kuttubayev ile ilgili söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) İki çocuğu vardır.
B) İngiliz-Yugoslav istihbaratıyla işbirliği suçlamasıyla sorgulanır.
C) “Sarı Özek Kurbanları” isimli bir efsane kaleme almıştır.
D) Kendini lokomotifin altına atarak ölmüştür.
E) Yapılan işkenceler sonucu ölmüştür.

5) “Cengiz Han’a Küsen Bulut” romanında Abutalip Kuttubayev’in karısının adı nedir?

A) Bekey
B) Zarife
C) Cemile
D) Mirzagül
E) Altın

6) “Cengiz Han’a Küsen Bulut” romanında çeşitli suçlamalara maruz kalan Abutalip Kuttubayev’in atıldığı hapishanenin adı nedir?

A) Alma Ata Hapishanesi
B) Sarı Özek Hapishanesi
C) Boranlı Hapishanesi
D) Moskova Hapishanesi
E) Petersburg Hapishanesi

7) “Cengiz Han’a Küsen Bulut” romanında geçen olaylar Sovyetler Birliği’nin liderlerinden hangisinin döneminde yaşanmıştır?

A) Lenin
B) Brejnev
C) Stalin
D) Gorbaçov
E) Çernişevski

CEVAPLAR: 

 1-B   2-C   3-D   4-E   5-B   6-A   7-C

24 Mart 2019 Pazar

thumbnail

Gün Olur Asra Bedel (Cengiz Aytmatov) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1) Sarı-Özek nasıl bir yerdir?


A) Develer olan, küçük sevimli bir kasaba
B) Kişiler arası dayanışmanın güçlü olduğu, minyatür şehir
C) Develer olan 8 haneden oluşan küçük yaşanması güç bir çöldür
D) Mankurtların yaşadığı orman

2)İstasyonun adına niçin “Boranlı-Burrannı” denilmiştir?

A)Yedigey’in lakabı olduğu için
B) Kazangap’ın babasının ismi olduğu için
C) Kış aylarında boranlar koptuğu zaman evler kar altında kalıp yollar yok olduğu için
D) Kazangap’ın çocuklarının ismi olduğu için

3)Tramlen yörüngesindeki parite istasyonuna gönderilen iki görevlinin kaybolup gittikleri gezegenin adı nedir?


A) İye
B) Galaksi
C) Orman-göğsü
D) Andersan

4) Abutalip niçin tutuklandı?

A) Savaştan kaçtığı için
B) Eskiden esir tutulduğu için
C) Yazdığı yazılar yüzünden
D) Kazangap’ın ölümüne sebep olduğu için

5) 1953 yılının son günü Kuttabayev ailesi ne yapmıştır?

A) Tutuklanmıştır.
B) Şenlik düzenlemiştir.
C) Sarı-Özek’i terk etmiştir.
D) İstasyonu yakmışlardır.

6) Ana-Beyit Mezarlığı adını nereden alır?

A) Nayman Ana’nın isteği üzerine Ana-Beyit denmiştir.
B) Yedigey’in babası Beytten’den almıştır.
C) Sarı Özek’te Nayman Ana’nın gömüldüğü yere Ana Beyit diyorlar.
D) Sarı özek halkı bu adı vermiştir.

7) Kazangap kimi trenin altına ezilip, ölmekten kurtarmıştır?

A)Yedigey
B)Abilov
C)Abutalip
D)Ayzade

8) Dönenbay kuşunun efsanesini kimler kaleme almıştır?

A) Abutalip-Yelizarov
B) Abutalip-Yedigey
C) Kazangap-Yedigey
D) Yedigey

9) Nayman Ana nasıl ölmüştür?

A) Trenin altında ezilerek ölmüştür.
B) Deveden düşerek boynunu kırar ve ölür.
C) Hastalanınca Kumbel’e gitmek için yola çıkar; fakat yolda sıcağa ve susuzluğa dayanamayıp ölür.
D) Mankurt’un fırlattığı ok sol böğrüne saplanıp onu öldürür.

10) Orman-göğsü gezegeninin ortalama insan ömrü ne kadardır ?

A)30-60 yıl
B)100-120 yıl
C)130-140 yıl
D)50-60 yıl

11) Mankurt ne demektir?

A) Savaşta kurtulan insan
B) Geçmişini tamamen unutan, efendisine köpek gibi sadık, köle
C) Çarşıda satılan köleler
D) Uzaylıların kaçırıp işkence yaparak öldürdükleri insan

12) Nayman Ana’nın oğlu savaşta nasıl kaybolmuştur?

A) Uzaylılar kaçırmıştır.
B) Vurulunca attan düşüp üzengiye takılmış, korkuya kapılan at binicisini sürükleyip getirmiş uzaklara.
C) Savaşta vurulunca kaçamamış, düşmanlar eziyet edip parçalamıştır.
D) Düşmandan kaçarken Jaun-Jaunların arasına girmiştir.

13) Nayman Ana’yı kim öldürmüştür?

A) Abutalip
B) Abilov
C) Oğlu
D)Jaun-Jaunlar

14) Yedigey ve Ukubala birkaç gün Kazangap’ın evinde kaldılar, sonra yol işçilerinin kaldığı barakada onlara da bir oda verildi ve oraya taşındılar.
Paragrafın akışına göre cümlenin devamı nasıl olmalıdır?


A) Bu durumdan çok rahatsız oldukları belliydi.
B) Boranlıdaki hayatları böyle başladı.
C) Kazangap’la bu şekilde tanıştılar.
D) Daha sonra oradaki istasyonda çalışmaya başladılar.

15) Orman-göğsü gezegeninde yaşayan uzaylılar güneşe ne ad vermişlerdir?

A) İye
B) Sunny
C) Atike
D) Yıldız

16) Orman göğsü gezegeninde bir gün kaç saattir?

A) 24
B) 12
C) 36
D) 28

17) İnsanlara işkence edip mankurt olmalarını sağlayanlar kimlerdir?

A) Sarı Özek halkı
B) Jaun-Jaunlar
C) İngilizler
D) Naymanlar

18) Yedigey, devesini nereden almıştır?

A) Kumbal kasabasından
B) Babası almıştır.
C) Kazangap hediye etti.
D) Sarı Özek’te başıboş dolaştığını görünce sahiplenmiştir.

19) Avıl nedir?

A) Köy
B)Erkek deve
C)Dişi deve
D)Çöl

20) Abutalip, çocuklarına miras olarak ne bırakacaktır?

A) Devesini
B) Evini
C) Yazdığı anıları
D) Hiç çıkarmadığı saatini

CEVAPLAR:

1) C         2) C      3) C       4) C       5) B      6) C      7) C        8) A         9) D      10) C

11) B    12) B     13) C    14) B     15) A    16) D     17) B     18) C       19) A      20) C

Kitap bazı yayın evleri tarafından Gün Uzar Yüzyıl Olur adıyla çevrilmiştir.

1) Cengiz Aytmatov, romanlarında hayvan figürlerine sık sık yer verir. Nitekim son romanı Ebedi Gelin, bir kar parsının yaşam tasviriyle başlar. “Gün Uzar Yüzyıl Olur” romanı aynı şekilde bir hayvan figürüyle başlamaktadır. Bu hayvan aşağıdakilerden hangisidir?


a) Kaplan
b) Tilki
c) Leopar
d) Jaguar
e) Kurt

2) Cengiz Aytmatov ‘un “Gün Uzar Yüzyıl Olur” adlı romanında, başkahramanın adı nedir?

a) Ukubala
b) Kazangap
c) Yedigey
d) Edilbay
e) Şaymerden

3) Romanda, yasak bölge olan ve sık sık bahsedilen bozkırın adı nedir?

a) Kazalinsk
b) Kıysıksay
c) Ana-Beyit
d) Sarı Özek
e) Beşağaç

4) Romanda, başkahraman Yedigey ‘in makasçı olarak çalıştığı, aynı zamanda Yedigey ‘e ön ad olan istasyonun adı nedir?

a) Boranlı
b) Kumbel
c) Kızıl Orda
d) Jangeldi
e) Tögrek-Tam

5) Romanda, başkahraman Yedigey ‘in mesleği nedir?

a) Terzi
b) Maden işçisi
c) Çiftçi
d) Kontrolör
e) Makasçı

6) 
Romanda, başkahraman Yedigey ‘in emektar devesinin adı nedir?

a) Karanar
b) Ukubala
c) Şaymerden
d) Jangeldi
e) Akmaya

7) 
Romanda, bilimsel araştırmalar yapan, yüzer üs durumundaki uçak gemisinin adı nedir?

a) Globalink
b) Konventsiya
c) Kazalinsk
d) Kızıl Orda
e) Zaripa

8) Romanda, en az başkahraman Yedigey kadar önem arz eden, ölümü ve defnedilmesi ile romanın başlatıldığı Yedigey ‘in makasçı arkadaşı kimdir?

a) Edilbay
b) Ukubala
c) Kazangap
d) Şaymerden
e) Kopsan

9) Romanda, sık sık adı geçen göl hangisidir?

a) Aral
b) Hazar
c) Volga
d) İdil
e) Zaripa

10) Romanda, mankurtlaştırılan oğlunu kurtarmak için tek başına Sarı Özbek bozkırına giden, ancak oğlu tarafından vurularak, adının verildiği Ana-Beyit gömütlüğüne gömülen söylence kahramanı kadının adı nedir?

a) Ukubala
b) Nayman Ana
c) Zaripa
d) Zaripa Ana
e) Juanjuan

CEVAPLAR:

1-B   2-C   3-D   4-A    5-E   6-A   7-B   8-C   9-A   10-B

thumbnail

Gün Olur Asra Bedel (Cengiz Aytmatov) Kitabının Özeti, Tahlili, Kişiler


Kitabın Adı : Gün Olur Asra Bedel

Kitabın Yazarı : Cengiz Aytmatov

Kitap Hakkında Bilgi :

Eser, başkahraman Yedigey vasıtasıyla Sovyet rejimindeki bozulmayı ve çöküşü okuyucuya çarpıcı bir şekilde sunmaktadır. Gün Olur Asra Bedel, tertemiz aşkları, efsane ve masalları, Sovyet Rusya rejiminin acımasız faaliyetlerini bir arada anlatmaktadır. Aytmatov, eserde ‘İnsanları mankurt olmaktan kurtaralım.’ mesajları vermektedir. Mankurt, burada geçmişini ve geleneklerini unutanlar için kullanılmıştır. Genel olarak, Cengiz Aytmatov, mankurt efsanesi ışığında Cengiz Aytmatov, Rusya rejimi sırasında dinini, dilini, ailesini unutan bir nesli gözler önüne sermektedir.

Kitabın Kahramanları, Kişileri :


Yedigey:
Romanın başkahramanıdır. Kazak bozkırlarında küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaktadır. Cephede yaralandığı için beyni dönem dönem sarsıntı geçirir ve onu rahatsız eder. Dinini, soyunu, geleneklerini unutmayan ender kişilerdendir.

Kazangap: Romanın reel zamanında ölmüştür. Yedigey’in yıllarca birlikte çalıştığı, olgun, saygılı, erdemli arkadaşıdır.

Adîlbay: Yedigey’in birlikte çalıştığı arkadaşlarından biridir. Huzurlu bir evi olan iyi niyetli bir kişidir.

Sabitcan:
Kazangap’ın oğludur. Küçük yaşlardan itibaren Sovyet yatılı okullarında okumuş, değerlere inanmayan, menfaatperest, acımasız, “mankurt” bir kişidir. Kendisini devletin üst düzey yöneticilerinden biri gibi gösteren, hayırsız bir evlattır.

Ayzade:
Kazangap’ın kızıdır. Sarhoş kocasından sürekli dayak yer.

Ukubala:
Yedigey’in sadık ve her derdi onunla paylaşan karışıdır.

Kitabın Özeti :

Gece yarısıdır. Tren istasyonunda görevli olan Yedigey, karısının kendisine doğru yaklaştığını görür. Kötü bir haber getirdiğini anlar. Karısı Ukubala, Kazangap’ın evinde vefat ettiğini, şimdi de yalnız olduğunu söyler. Yedigey, hemen şefe haber vermesini ve yerine birini göndermesini ister karısından. Karısına tüm haneleri uyandırmasını da tembih eder. Bir süre sonra Uzun Adilbay görevi devralmak için gelir. Yedigey, hanelere doğru yola alırken Sarı Özek adı verilen uzay üssünün bulunduğu yerden ateş hortumu gibi bir şeyin yükseldiğini görür. Kozmonotlar hakkında çok şey duymuştur; ama yine de boş bulunarak şaşırır. Bu uzay gemisi Oarite’de oluşan olağanüstü bir durumdan dolayı gizlice gönderilmiştir. Konvansiyon uzay gemisi, Amerika ile Rusya’nın ortak projesinin ürünüdür. Parite uzay istasyonu kenetlenmeye hazır uzay gemilerine cevap vermemektedir.

Sekiz küçük haneden oluşan Boranlı köyünde uzun yıllardan beri İlk kez biri ölmektedir. Ölünün nereye gömüleceğine bir türlü karar verilemez. Yedigey, Kazangap’ın kutsal Ana Beyit mezarlığına gömülmesi gerektiğini söyler. Vasiyeti bu doğrultudadır. Başta Kazangap’ın oğlu Sabitcan herkes buna karşı çıkar. 30 km uzaklıkta olan bu yere götürmenin gereksiz olduğunu söylerler. Sabitcan, acele işinin olduğunu, o kadar vaktinin olmadığını diyecek kadar ruhsuzdur. Yedi-gey, çok sinirlenir ve isterse gömme töreninde bulunmayabileceğini, kendisinin arkadaşı Kazangap’ın son yolcuğunda Çi zerine düşeni yapacağını anlatır. Bu tartışmadan sonra Kazangap’ın vasiyetinin yerine getirilmesine karar verilir. Bu arada, Sabitcan gibi şehir dışından gelen Kazangap’ın kızı Ay-zade abisine bağırır ve zahmet edip de karısının gelmemesi ne kızar, Sonra sohbet koyulaşır. Sabitcan içip gülerek yeni fırlatılan uzay gemisi hakkında çok biliyormuş gibi bir şeyler anlatır. Yedigey, bir evladın babası daha gömülmeden bu ka dar neşeli olabileceğine inanamaz.

Bütün bunlar olup biterken, Parite’de ilginç şeyler olmaktadır. Konvansiyon uzay gemisi, bütün dünya ile ilişkisini kesmiştir. X gezegeninde araştırma yapacak olan bu gemi Amerika ve Rusya için çok önemlidir. Bir başka uzay gemisi gönderilir bu gemiye ulaşmak için. Fakat gemide kimse yoktur. Yalnızca bir mektup bırakılmıştır. Mektup, iki kozmonota aittir. Bu iki kozmonot bazı uzaylılarla irtibata geçmiştir. Orman Göğsü isimli bir gezegene mensup olan bu uzaylılar onları gezegenlerine davet etmiştir. Dünya dışı bir uygarlığı merak eden kozmonotlar görevlerini bırakarak bu gezegene uzayhlann yardımı ile gitmeye karar vermişlerdir. Yöneticilerine de iç savaş ve dünyadaki gereksiz kavgaların son bulmasını tavsiye etmektedirler. Kozmonotlar, son olarak gittikleri gezegenden onlarla bağlantıya geçip gördüklerini anlatacaklarını söylemektedir. Bu olağan dışı gelişme üzerine Amerika ve Rusya yetkilileri gizli görüşmelere başlarlar.

Yedigey, köyde ölü yıkamayı âdet ve dine göre tek bilen kişi olduğundan sabah erkenden kalkar ve arkadaşını yıkayıp kefenler. Adilbay’a da işi öğretmeye çalışır. Çünkü kendisi öldüğünde onu yıkayacak, duasını yapacak kimse yoktur. Bu işlemleri yaparken bir yandan dua etmekte, bir yandan bütün hayatı gözlerinin önünden geçip gitmektedir. Savaştan ayrılışı, eşi ile bu köye gelişi, Kazangap’la dostlukları bir bir hatırına gelir. Daha sonra Kazangap’ın naaşı bir keçeye sarılarak traktöre konur. Yola çıkılır. Fakat onları mezarlıkta Sarı Özek üssü ile ilgili olağanüstü bir olay beklemektedir.

Uzayda bilinmeyen bir gezegende olan iki kozmonottan tekrar mesaj gelir. Orman Göğsü gezegeni hakkında bilgi verilmektedir. Başka bir güneş sisteminde bulunan bu gezegen de insanlar koyu tenlidir. Manzaranın çok güzel olduğu, yeşillerle kaplı bir yerdir. Şehircilik doğaya uygun olarak gerçekleştirilmiştir, insanlar 200 yaşına kadar yaşayabiliyormuş burada. İklimi denetleyebiliyorlarmış. Savaş ve kavgaya asla yer yokmuş bu gezegende. Işık hızındaki aygıtları ile rahatlıkla dünyaya gelebilirlermiş bu insanlar. Fakat, dünyalıların rızası doğrultusunda gelip burayı tanımak istiyorlarmış. Kozmonotlar, uzaylıların dünyaya gelmek için izin rica ettiklerini iletirler. Bunun üzerine yetkililer bir toplantı gerçekleştirir. Toplantı sonunda karar verilene kadar kozmonotların hiçbir harekette bulunmamaları kararlaştırılır.

Yedigey ve diğerlerinin Ana Beyit’e iki saatlik yolları kalmıştır. Yedigey, Ana Beyit efsanesini hatırlar. Eskiden bu topraklara Juan Juanlar denilen çok vahşi ve gaddar bir millet sahip olmuştur. Bunlar ele geçirdikleri esirlere çok büyük bir işkence yapmaktadır. Ele geçirdikleri esirlerin saçlarını keserek üzerine deve derisi yapıştırırlarmış. Esirlerin saçları uzadıkça deriden dolayı beyne doğru yönelir. Bu hâlde olanların büyük kısmı beyni delinecek şekilde acılar çekerek ölür. Kalanları ise beyni tamamiyle saçla dolduğundan tüm geçmişini unutur. Bir hayvan gibi sadece yer, içer ve sahibinin emirlerini yerine getirirmiş. Bu tip insanlara “mankurt” denilmekteymiş. Buralarda Nayman Ana isimli bir kadının çocuğu bir savaş sonrasında bir daha bulunamamış. Nayman Ana, oğlunun ölüsü olmadığı için ondan umudunu hiç kesmemiş.

Bir gün, civardan bazı kişiler oğluna benzer birinin güneşin altında koyun güttüğünü söylemiş. Adamlar kafasındaki deve derisini görünce onun mankurt olduğunu anlamışlar. Acılı ana, oğluna kavuşmak için hemen yola koyulmuş. Oğlunu görünce ona sarılmış. Fakat oğlan ona boş gözlerle bakmış ve onu tanımadığını söylemiş. Kadın ne kadar dil dökse de çocuk boş gözlerle bakmaya devam etmiş. Sahibi olan Juan Juan gelmiş ve esirine bir silah vererek annesini öldürmesini istemiş. Çocuk, bir mankurt olduğundan hiç düşünmeden annesine ateş etmiş, kadın oracıkta ölmüş. Ana Beyit bu kadının mezarı imiş. Yedigey, çok duygulanarak bu efsane ile eski günlerinin acı tatlı anılarını da hatırlar. Arkadaşı öğretmen Abutalip’i ve suçsuz yere tutuklanıp, ölüşünü hatırlar. Bu arada, uzay istayonundaki gelişmeden yetkililerin dışında dün yada kimsenin haberi yoktur.

Uzay istasyonunda uzun süren toplantılar sonunda dünyada uzaylılara yer olmadığı kararı çıkmıştır. Dünya kendinden daha barışçı bir uygarlıkla tanışmak istememekte, kozmonotlar da istenmeyen kişiler ilan edilmektedir.

Yedigey ve yanındakiler nihayet mezarlığın olduğu yere ulaşırlar. Fakat her yer çelik telle çevrilmiştir. Silahlı bir asker de nöbet tutmaktadır. Buranın artık yasak bölge olduğunu, kimsenin girmeyeceğini söyler onlara. Ne yapsalar anlatamazlar. Yedigey tek isteklerinin Kazangap’ı gömmek olduğunu anlatsa da karşısındaki yetkililer onu dinlemez bile. Yakında Ana Beyit mezarlığının üzerinde de bir şehir kurulacağını söylerler. Sabitcan, boşuna geldiklerini söyleyerek bağırmaya başlar. Yedigey, ölünün geri götürülmesinin uygun, olmayacağını anlatarak tellerin hemen yanı başına Kazanı gap’ı gömer. Kendisinin de buraya gömülmesini vasiyet eder. Birkaç gün sonra, Yedigey tekrar bu yere gelir. Amacı yetkililerle konuşarak Ana Beyit mezarlığının onlar için önemini anlatmaktır. Fakat yanı başından ateşler saçan bir roket uzaya fırlatılır. Ne kadar kaçsa da ateş parçacıklarından kurtulamaz.

About