Jose Saramago etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Eylül 2023 Perşembe

thumbnail

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş (Jose Saramago) Kitabının Özeti, Konusu ve Tahlili

 


Kitabın Adı: Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş

Kitabın Yazarı: Jose Saramago

Kitap Hakkında Bilgi:

Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayalkırıklığı ve kaosa bırakır.

İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükümetten kiliseye, sağlık kurumlarından ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir kimlikle ve umulmadık duygularla insanların arasına geri döner.

Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi bitiriyor: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.”

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap sağlık kurumlarından ailelere, hükümetten kiliseye, şirketlerden mafyaya kadar herkesin ölümün ortadan kalkmasıyla yüzleşmek zorunda kaldığı olayları anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Ülkede bir gün hiç kimse ölmez. İntihar edenler ölmez. Hasta yatağında ölümü bekleyenler ölmez. Trafik kazası geçirenler de dahil artık insanlar ölmemektedir. Herkes bu duruma çok şaşırmıştır. İnsanlar hükümetten bir açıklama yapmasını isterler. Hükümet tanrının bu ülkeye ölümsüzlük verdiğini ve bu durumun herhangi bir olumsuzluk oluşturmasına izin vermeyeceklerini söyler. 

Ölümsüz olma durumu sadece bu ülkede geçerlidir. Ülkede yaşayan biri ülke dışına çıktığı anda ölüm bir şekilde gelip onu bulmaktadır. 

Halk bu yeni durumda ikiye ayrılmıştır. Bazıları bu durumun bir felaket olduğunu düşünürken bazıları da ölümsüzlüğün tanrının bir hediyesi olduğunu düşünmektedir.

İnsanlar ölmediği için hastaneler ve sağlık sektörü çökme seviyesine gelir. Hastaneler hasta, yaralı insnlarla dolup taşmaktadır. Hükümet bu duruma hastaların evde kalmasını söyleyerek bir çözüm bulur. Bir süre sonra da hastaneler, cenaze evleri, huzurevleri ve sigorta şirketleri tamamen kapanırlar.

Bir gün genel müdürün masasına eflatun renkli bir zarf bırakılır. Bu zarf işi bırakan ölümden gelmektedir. Ölüm, yazdığı mektupta işe bir süreliğine ara verdiğini ancak gece yarısından sonra tekrar işe döneceğini yazmaktadır. Önceden ölmül olması gereken herkes gece yarısından sonra öleceklerdir. Mektupta ayrıca ölümün insanları bir hafta önceden öleceklerine dair uyaracağı ve insanların buna göre yaşamlarına devam etmesi gerektiği yazmaktadır. 

Ölümün döndüğünü öğrenen cenaze çalışanları artık üç kat maaş talep etmeye başlar. Ölümün ortalıkta dolanmadığı geçen yedi ayda ölmesi gereken herkes birden toplu bir şekilde ölür. İnsanlar bu ölümlerle dehşete düşmüşlerdir. 

Ölüm şişman ve siyah giyinmiş bir kadın şeklinde insanların arasında dolaşır ve bir adama aşık olur. Aşka yenik düşer ve öldürme işinden tamamen vazgeçer. Kendisi de ölümlü olmayı seçer. Adı bilinmeyen bu ülkede artık kimse ölmez.

25 Haziran 2019 Salı

thumbnail

Körlük (Jose Saramago) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Körlük

Kitabın Yazarı : Jose Saramago

Kitap Hakkında Bilgi :

Körlük, 1998 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli yazar Jose Saramago'nun son yıllarda yazdığı en etkileyici kitap. Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşir. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır. Öldürücü olmasa da tüm ahlâki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır.

Portekiz'in yaşayan en önemli yazarı olan Jose Saramago, bu çarpıcı romanında körlük olgusunu bir metafor olarak kullanmış, basit imgelere, sıradan sözcük oyunlarına başvurmadan, yoğun bir anlatımla, anlatıcının ve kahramanların konuşmalarını ortaklaşa bir monologa dönüştürerek kişilere ad vermeksizin liberal demokrasinin insanları sürüklediği sağlıksız ortamı olağanüstü bir ustalıkla anlatmıştır.

Kitapta hiç bir şeyin ismi yoktur. İsimsiz bir ülkede isimsiz bir şehirde isimsiz insanların başlarına gelenler anlatılır. Diğer bir özelliği ise kitapta nokta ve virgül dışında hiçbir noktalama işaretinin kullanılmamış olmasıdır. 

Kitabın Özeti :

Kırmızı ışıkta duran arabasıyla yeşil ışığın yanmasını bekleyen bir adam beklenmedik bir anda kör olur. Bu durumdan faydalanmak isteyen, yardım etmek istercesine yaklaşan kötü niyetli bir hırsız da bu beklenmeyen körlüğe yakalanır.

Körlük bulaşıcı bir hal alarak talihsiz adamın iletişim kurduğu bütün insanlara da bulaşır. Ardından tedavi amaçlı gittiği klinikte körlük doktorada bulaşır. Durum gittikçe içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Körlük hızla yayılırken doktorun karısı bu salgından etkilenmez ve kör olmaz.

Herkes Beyaz Körlük denilen hastalığa yakalanmaya başlar. Hastalığın özelliği insanları kör etmesi fakat karalık yerine her şeyi bembeyaz görmeleridir.

Bu körlük salgınını ülke ve toplum çaresizce seyretmektedir. Panik hali herkesi etkisine almış ve bulaşıcı körlük hastalığından kurtulmak için çözüm aranmaktadır. Devlet yöneticileri körlük salgınından kurtulabilmek için hastaları eski bir akıl hastanesinde karantina almaya karar verir.

Karantina bölgesi askeri bir disiplinle yönetilmektedir. Dışarı çıkışlar kesinlikle yasaktır. Dışarı çıkanlar öldürülecektir. Körlük akıl almaz bir hızla yayılmakta ve ülkede kaos derinleşmektedir. Alınan önlemler ve baskıcı politikalar ne körlüğün yayılmasını engelleyebilmektedir, ne de ortada devlet yetkililerinin iddia ettiği gibi bir düzen vardır.

Herkesin kör olduğu bir yerde bir tek doktorun karısı görür ve her an o da hastalığa yakalanacağı korkusu ile yaşar. Yine de bir an olsun eşini yalnız bırakmaz.

Hastalığın ilerlemesi nedeni ile karantina bölgesindeki insanlara kimse yaklaşmak istemez. Bunun üzerine bölgede düzen tamamen bozulur. Çeteler kurulmaya ve güçlü olanın zayıfa eziyet ettiği bir yer haline gelir.

Körlük hastalığına yakalananların sayısı arttıkça, karantina bölgesinin nüfusu artar. Kalabalığın artması yeni güç dengeleri ve kamplaşmaları da beraberinde getirir. İçeride çeteler kendi hükümdarlıklarını ilan etmeye çalışmakta ve zulüm ederek diğer körleri sömürmek istemektedir. Doktor ve karısının kaldığı tarafta körler zaman geçtikçe zorluklar yaşamaktadır. Çünkü diğer tarafta bulunan çeteler onlardan haraç istemekte ve şiddet yoluyla onları tehdit etmektedir. İçerideki kimsenin bilmediği bir gerek ise doktoru karısının gerçekte kör olmadığıdır. Oda kör taklidi yaparak içeride kalmış ve diğer insanların yardımına koşmaktadır. Tabi bu durumun anlaşılmaması içinde kör gibi davranmak zorundadır.

Zaman geçtikçe çetelerin baskısı ve istekleri artar. Bu durumda doktor, karısı ve beraberindekiler çetelerle mücadele etmek zorunda kalırlar. İşler daha da kötüye gidince doktorun eşi gizlice çete liderini öldürür fakat bu işleri daha da kötüye sürükler. Karantina bölgesinde ayaklanma çıkar ve herkes kaçar. Şehirde de hastalık tamamen yayılmıştır.

Karantina bölgesinde büyük bir yangın çıkar. Dışarı çıkmanın yasak olduğu hastaneden yangın sayesinde doktor ve beraberindekiler kurtulurlar. Dışarıdaki hayat gittikçe daha zor bir hal almış ve yaşam savaşı tüm hızıyla sürmektedir.

Bunun üzerine doktorun eşi, eşini de alarak evlerine döner. Eski hayatlarına uyum sağlamaya ve yeni bir düzen kurmaya çalışırlar. Beklenmedik bir anda ortaya çıkan ve müthiş bir hızla yayılıp tüm ülkeyi kaosa sürükleyen körlük salgını son bulmuştur artık. Doktorun karısı körlüğün kendi yakasına yapıştığını düşünürken her şey tıpkı eskisi gibi gerçek, canlı ve tamda gözlerinin önündedir. Onun herkesi gördüğü gibi herkes tarafından da o görülmektedir.

About