Küçük Ağa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2019 Çarşamba

thumbnail

Küçük Ağa (Tarık Buğra) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


Cevaplar koyu renkli şıklardır.

1. Salih, savaştan geldiğinde ne haldeydi?

A) Sağ kolunu kaybetmişti

B) Sol kolunu kaybetmişti.
C) Sağ bacağını kaybetmişti.
D) Sol bacağını kaybetmişti.
E) İki kolunu da kaybetmişti.


2. Salih, savaşa gitmeden önce nerede çalışıyordu?


A) Salim’in kahvesinde
B) Demirci Hamdi ustanın dükkânında
C) Terzi Yani’nin dükkânında
D) Tren istasyonunda
E) Rum meyhanesinde


3. Salih, cepheden kaç yıl sonra Akşehir’e döner?


A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
E) 5


4. Salih’in çocukluk arkadaşı kimdir ve çocukluk arkadaşının mesleği nedir?


A) Haydar – Doktor
B) Mehmet Reşit – Hoca
C) Çakırsaraylı – Eşkıya
D) Reis Bey – Ağır Ceza Reisi
E) Niko – Terzi


5. İstanbullu Hoca’nın Akşehir’e gönderilmesinin asıl amacı nedir?

A) Halkın milli mücadeleye desteğini artırmak için
B) Kuvayı Milliye çalışmalarını önlemesi için
C) Halkın dini bakımdan bilgilendirilmesi için.
D) Çetelerin halktan haraç almasını önlemek için
E) Halkın, padişahın otoritesini sorgulaması için


6. İstanbullu Hoca’nın asıl adı nedir?

A) Ahmet Rıza
B) Mehmet Reşit Efendi
C) Niyazi Bey
D) Tevfik Bey
E) Çerkez Ethem


7. Arabistan cephesinde esaret hayatından sonra serbest kalıp Akşehir’e dönen, kasabanın yetiştirdiği ilk doktor kimdir?


A) Doktor Hasan
B) Doktor Niyazi
C) Doktor Hamdi
D) Doktor Rıza
E) Doktor Haydar


8. Savaştan Akşehir’e döndükten sonra kendini içkiye veren Salih’in aklının başına gelmesini sağlayan olay hangisidir?

A) İstanbullu Hoca’nın vaazı
B) Çakırsaraylı ile görüşmesi
C) İsmail Emmi’nin Salih’i azarlaması
D) Niko’nun Rum çetecilerle işbirliği içinde olduğunu öğrenmesi
E) Kuvvacıların Çakırsaraylı çetesini çökertip itibar kazanması


9. İstanbullu Hoca’nın karısının adı nedir?

A) Ayşe
B) Fatma
C) Zehra
D) Şerife
E) Emine


10. Çakırsaraylı çetesinin Akşehir’i basacağı haberi üzerine Çakırsaraylı ile görüşmeye kim gitmiştir?

A) Doktor Haydar
B) Çolak Salih
C) Ali emmi
D) Reis Bey
E) Niko


11. İstanbullu Hoca için vur emri çıktığında bu emri kimin yerine getireceğini belirlemek için doktor, Yüzbaşı Hamdi ve Yüzbaşı Nazım ne yaparlar?


A) Doktorun sözüne göre hareket ederler.
B) Aralarında çöp çekerler.
C) Bu görevi Yüzbaşı Nazım üstlenir.
D) Emri yerine getirmeyi kabul etmezler.
E) Tekerleme söylerler.


12. İstanbullu Hoca, doğacak çocuğu oğlan olursa ona hangi adın verilmesini istemiştir?

A) Ahmet
B) Mehmet
C) Hasan
D) Hüseyin
E) Kemal


13. "Emme sana Hoca demeyelim gayri Hoca Efendi, kusura kalmazsın değ mi? Sana Ağa deriz. Bana da ağa derler. Karışmasın diye sana gel Küçük Ağa diyelim." diyerek İstanbullu Hoca’ya Küçük Ağa adını veren kimdir?


A) Doktor Haydar
B) Çolak Salih
C) Çakırsaraylı
D) Reis Bey
E) Kel Hacı


14. Küçük Ağa, Çakırsaraylı çetesinden ayrıldıktan sonra Salih’le birlikte kimin yanına gider?

A) Padişah
B) Fransız birliği
C) Çerkes Ethem’in kardeşi Tevfik Bey
D) Kel Hacı
E) Reis Bey


15. İsmail Emmi hastalandığında onu tedavi etmeye çalışan doktor kimdir?

A) Hristaki
B) Yorgo
C) Minas
D) Eftim
E) Agop


16. Müftü Efendi için idam kararı verildiğinde “Beni de asın.” diyerek idam kararına karşı çıkan kimdir?

A) Ali Emmi
B) Reis Bey
C) Doktor Haydar
D) Kel Hacı
E) Salim


17. Hasta yatağında “Zaferi görmeden ölmen ben.” diyen kimdir?


A) Salih
B) Küçük Hacı
C) Çakırsaraylı
D) Ali Emmi
E) Doktor Haydar


18. Sergerde sözcüğünün anlamı nedir?

A) elebaşı
B) aşçıbaşı
C) yüzbaşı
D) tepebaşı
E) binbaşı


19. Akşehir’den ilk meclise kimin katılması kararlaştırılır?


A) Reis Bey
B) Vali Bey
C) Ali Emmi
D) Yüzbaşı Nazmi
E) Hacı Yusuf


20. Küçük Ağa, Akşehir’e döndükten sonra kiminle fotoğraf çektirir.

A) Reis Bey’le
B) Doktor Haydar’la
C) Çolak Salih’le
D) Niko’yla
E) Oğlu Mehmet’le

Başka Test Soruları ve Cevapları

1. Küçük Ağa romanında olaylar nerede geçer?


A) Nevşehir
B) Kırşehir
C) Eskişehir
D) Akşehir
E) İzmir

2. Roman, hangi tarihi döneme ve dönemin olaylarına ışık tutar?


A) Meşrutiyet Dönemi
B) Milli Mücadele yılları
C) II. Meşrutiyet Dönemi
D) II. Dünya Savaşı yılları
E) Tanzimat

3. Küçük Ağa romanında savaşta kolunu kaybederek memleketine dönen, döndüğünde çevresindeki değişimleri gözlemleyen ve ülkesinin durumunu acı bir şekilde anlayan roman kahramanı kimdir?

A) Tevfik Bey
B) Ethem
C) Salih
D) Fevzi Paşa
E) Doktor Haydar Bey

4. Aşağıdakilerden hangisi Küçük Ağa romanında iletilmek istenen duygu ve düşüncelerden biri olamaz?

A) Vatan ve millet sevgisi
B) Bağımsızlık duygusu
C) Milli Mücadele’nin küçük bir kasabadan görünüşü
D) Savaş yıllarında Anadolu halkının çektiği sıkıntı ve yaşadığı zorluklar
E) Savaş yıllarında Anadolu’da Rumlar ve Türklerin birlik ve beraberlik içinde yaşamaları.

5. Küçük Ağa romanında İstanbullu Hoca’nın kasabaya gönderiliş amacı nedir?

A) Kasabada Osmanlı’ya ve padişaha bağlılığı teşvik edici düşünce ortamını sağlamak.
B) Kuvayı Milliye hareketini desteklemek.
C) Anadolu işgallerine karşı halkı örgütlemek.
D) Tevfik Bey’e yardımcı olmak.
E) Rum çetelerine karşı önlem almak.

6. Aşağıdakilerden hangisi Küçük Ağa romanının kahramanlarından birideğildir?

A) Tevfik Bey
B) Salih
C) Ethem
D) Fevzi Paşa
E) Ahmet Cemil

7. Romanda, Kuvayı Milliye yerine düzenli birliklerin kurulmasıyla Yunanlılara sığınan çete lideri kimdir?

A) Çerkez Ethem
B) Şeyh Sait
C) Gönenli Hasan
D) Salih
E) Ali Emmi

8. Romanda Osmanlı’ya ihaneti seçen, İngiliz ve Yunanlılara yakınlaşan Rumları temsil eden kahraman kimdir?


A) Konstantin
B) Niko
C) Yorgi
D) Aleks
E) Stavro

9. Romanda İstanbullu Hoca olarak tanınan ve sonradan Küçük Ağa unvanını alan kahramanın romandaki gerçek adı nedir?


A) Mehmet Reşit Efendi
B) Celal Bey
C) İsmail Hakkı Bey
D) Mümtaz Bey
E) Ahmet Cemil

10. Küçük Ağa romanında İstanbullu Hoca’nın evlendiği kadın kahramanın adı nedir?

A) Ayşe
B) Emine
C) Mahpeyker
D) Fatma
E) Lamia

CEVAPLAR:
1-D    2-B    3-C    4-E   5-A   6-E    7-A    8-B   9-A   10-B

thumbnail

Küçük Ağa (Tarık Buğra) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler

Kitabın Adı : Küçük Ağa

Kitabın Yazarı : Tarık Buğra

KİTABIN KONUSU :

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü, heybetini kaybetmeye başlamış, isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür. Kitapta, bir Anadolu kasabası olan Akşehir'den yola çıkılarak ,kurtuluş mücadelesinin bir bölümü anlatılmaktadır. Olaylar Akşehir’in bir kasabasında başla ve gelişir.

KİTABIN ÖZETİ :

Dünya Savaşı resmen sona ermiş olmakla birlikte, Osmanlı Devleti üzerinde yarattığı etkiler tüm gücüyle devam emektedir. Savaş sonrası bir çok asker memleketlerine geri dönmüştür. Zayiatın büyüklüğü evlerine dönen erlerin çoğunun gazi oluşuyla daha da iyi anlaşılmıştır. Bu erlerden biri de Salih adlı Akşehirli bir askerdir. Memleketine döndüğünde kaybettiği kolunun acısıyla beraber , ülkenin durumunu daha acı bir şekilde anlayan Salih gittiğinden beri çok şeyin değiştiğini görür. Önceleri dost olarak yaşayan Rumlar ve kendi halkı şimdi birbirinden soğumuştur. Salih’in samimi arkadaşı olan Niko da bir Rum dur ve gelişmelerden o da etkilenmiştir. Yavaş yavaş Yunan ve İngiliz ordularının işgal haberleri gelmekte ve iki halkın birbirine olan düşmanlığı artmaktadır.

Salih ise yüzyıllardır Osmanlı himayesinde rahatça yaşayan Rumların bu davranışını bir ihanet olarak görmekle beraber arkadaşı Niko’dan kopamamaktadır. Rumlarla olan dostluğu kasabalı tarafından fark edilir ve kasabalı Salih’i dışlar. Salih artık sürekli Niko ve O’nun çevresiyle dolaşır olmuştur. Artık Osmanlı ve Padişaha olan güvenci de sarsılmıştır. Kaybettiği kolunun hayatına tesiri büyük olmuştur. Kimsenin O’na hak ettiği saygıyı göstermediğine inanan Salih kendini namazdan niyazdan çekmiştir. Öte yandan halk işgallere tepkisiz kalmama kararı almıştır fakat bunun kimin önderliğinde yapılacağı karmaşası vardır.

Salih günler geçtikçe kendi kasabalısının tepkisini kazanmış ve artık istenilmeyen biri olmuştur. Bu sırada kasabaya İstanbullu Hoca adında bir hoca gönderilir. İstanbul’dan gönderiliş amacı kasabada padişaha ve Osmanlı’ya bağlılığı teşvik edici düşünceyi sağlamaktır. Hoca gerçekten de çok etkili bir insandır ve halkın büyük beğenisini ve takdirini kazanır. Vaazlarda cemaate Osmanlı padişah ve din lehinde düşüncelerini aktarmaktadır. Bu sırada memlekette Hoca’nın düşüncesine tam ters olmamakla birlikte , kurtuluş ümidi olabilecek bir örgüt kurulmaktadır. 

Kuvayı Milliye adı verilen bu örgüt Anadolu’da işgalleri önlemek ve İstanbul ve padişah yönetiminin boyunduruğundan kurtulmak için kurulmuştur. Fakat Kuvayı Milliye’nin işi çok güçtür.Memlekette işgallere karşı veya işgallerden yana bir çok örgüt vardır. Kuvayı Milliye önce bu örgütleri kendi tarafına çekmeli veya bertaraf etmelidir.Hocanın vaazları da Kuvayı Milliye ilkelerine ters düşmektedir. Hoca her fırsatta padişaha bağlılıktan bahsetmektedir, Kuvayı Milliye ise padişahtan kurtulmak ,yeni bir yönetim kurmak amacını gütmektedir. 

İşte bütün bu ihtilaflar dolayısıyla Kuvayı Milliye yandaşları ve Hoca arasında bir elektriklenme ve zıtlaşma meydana gelir.Hoca ise halka kendini çok sevdirmiştir çünkü her yönüyle iyi ve doğru bir insandır. Fakat Hoca da kendi içinde bir yandan yaptığı işin gerçekten doğru olup olmadığının sorgulamasını , padişaha olan güvencinin doğruluğunun şüphesini yoklamaktadır. Kuvvacılarla Hoca arasındaki çatışma zamanla iyice açık şeklini alır ve vaazlarda karşıt fikirler açıklanır.

Olaylar gelişirken Salih ise unutulmuşluk ve terkedilmişlikten bir kaçış olarak Kuvayı Milliye’ye katılmaya verir. O’nu bu kararı vermeye zorlayan başka bir şey ise yakın arkadaşı Niko’nun da sonunda Osmanlıya karşı savaşta yer almasıdır. Salih bu ihanetin öcünün peşinden koşacak ve kurtuluş mücadelesinde büyük rol oynayacaktır.Kuvva bir türlü hizaya gelmeyen Hoca hakkında ölüm emri çıkartır. Hoca evliliği ve çocuğu ve en önemlisi de halkın zorlamasıyla Akşehir’den kaçar ve çete reislerine sığınır. Kuvva ile arasında yaşanan kovalamacadan sağ kurtulur ve kendi başına yanına adam da alarak bir kasabaya sığınır. Kuvva ise Hocayı kaçırdığı için üzgündür ve Salih’i O’nu bulmakla görevlendirir. Hoca ise şimdi hangi tarafta yer almak gerektiğinin hesabını yapmaktadır. Kuvayı Milliye ise her geçen gün başarı kazanmakta ve güçlenmektedir. Salih Hoca’yı bulur ve O’nu padişah hizmetinden vazgeçerek Kuvva yararına çalışmaya ikna eder. Beraberce Çerkez Ethem’in kardeşi Tevfik Bey’in çetesine katılırlar. Çerkez Ethem ve kardeşleri milli mücadelede en büyük rollerden birini üstlenmiş ve gerek düşman işgallerine gerekse ayaklanmalara karşı başarılar sağlamışlardır. Fakat şimdi düzenli ordu ve İsmet Paşa’nın emri altına girmek söz konusu olunca Çerkez Ethem ve kardeşleri zıt bir tavır takınarak Kuvva’ya ve Ankara’ya karşı isyan bayrağı açmıştır. Hoca ise bu yolun yanlış olduğuna inanır ve onları bu yoldan döndürmek için planlar kurar. Hoca’nın amacı Çerkez Ethem ve kardeşlerini Kuvva’ya karşı cephe almaktan vazgeçirmek olmasa bile olası bir isyan halinde güçlerini zayıflatmaktır. Bu sırada Hoca Salih’ i haber edinmek için Akşehir’e yollar. Akşehir’de ise Hoca öldü bilinmektedir. Oysa Hoca hayattadır ve yeni kimliği “Küçük Ağa” ile kuvva yararına çalışmaktadır. Hoca’nın Kuvva yararına çalıştığı haberi Salih tarafından Akşehir’de sadece Kuvvacı olan birkaç kişiye duyrulur ve memnuniyet yaratır. Başta Kuvayı Milliye hareketine büyük hizmet vermiş Doktor olmak üzere Kuvvacılar Hoca’nın kendi saflarına katılışından büyük haz duyarlar.

Hoca Ethem’in İsmet Paşa hizmetine girmemek için yapacağı en büyük saldırı olan Kütahya saldırısında O’na bir oyun oynayarak başarısızlığını sağlar ve Kuvayı Milliye’ye en büyük hizmetini vermiş olur. Ethem ise Yunanlılara sığınacaktır. Hoca ise bütün bu ihtiras ve gücü elinde bulundurma tutkusuna kapılan insanlardan nefret etmektedir. 

Artık savaş alanından başka bir cephede de mücadele verilmektedir, şimdi iktidar çekişmeleri büyük tehdit oluşturmaktadır. Hoca bunu acıyla farkeder. Ankara ise Hoca’nın başarılarından haberdardır ve kendisini Ankara’ya davet eder. Daveti kabul eden Hoca Ankara’nın durumunu yakından görür ve cephede savaşmanın , bu iktidar kavgasında yanlış düşünenlere ve hainlere verilecek savaştan daha kolay olduğunu düşünür. Fevzi Paşa Hoca’ya yakınlık gösterir. Hoca bütün bu kişiliklerin önemini daha iyi anlamaktadır. 

Memleket zafere doğru gitmektedir ve bu noktada Ankara ve Melis’e büyük iş düşmektedir. Bu sırada Küçük Ağa yani İstanbullu Hoca Ankara'da kendisini Akşehir'den tanıyan ve bir zamanlar zıt fikirleri yüzünden tartıştığı Kuvvacı Doktor ile buluşur. Doktor böyle saygıdeğer birinin kendi saflarına katılışından duyduğu mutluluğu Hoca’ya söyler ve asıl kimliğini bilenin sadece kendisi olduğunu , kendisi dışındakilerin O’nu Küçük Ağa diye tanıdıklarını anlatır. Hoca ise artık özlediği eşi ve çocuğunun özlemiyle yanmaktadır.

Küçük Ağa Fevzi Paşa ile birlikte Akşehir’e gelir ve burada da tanınmadığını ve Küçük Ağa olarak bilindiğini görür.Eşi ve Çocuğu hakkında bilgi alır ve çocuğunu bulur fakat eşinin durumu kötüdür.Eşine geldiğini haber eder fakat kadın ölmek üzeredir ve oğlunu Hoca’ya emanet ettiğini söylemekle kalır ve günler sonra da ölür. Hoca daha sonra Ankara’ya döner ve mücadeleye devam eder.

KİTABIN ANA FİKRİ:

Vatan ve millet sevgisi , bağımsızlık duygusu. Kurtuluş savaşının küçük bir kasaba' dan görünüşü.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Küçük Ağa (İstanbullu Hoca):
Kurtuluş mücadelesine büyük hizmetler vermiş binlerce kişiden biri.

Salih: Birinci Dünya Savaşında sağ kolunu kaybetmiş ve hayatının anlamını Kurtuluş Mücadelesi ile tekrar kazanan biri.

Çerkez Ethem: Başlarda vatan ve millet için yeri tutulmaz hizmetler vermiş , cephede büyük başarılar göstermiş, fakat düzenli orduya geçme kararı alındığında tamamen zıt fikirleri benimsemiş ve zararlı olmuş bir çete reisi.

Doktor Haydar Bey: Dünya Savaşında Yüzbaşı rütbesiyle görev yapmış ve milli mücadele yıllarında Kuvayı Milliye’ye büyük hizmetler vermiş bir asker.

Ali Emmi: Kurtuluşu Kuvayı Milliye’de gören ve çok büyük fedakarlıklarda bulunan yaşlı bir vatandaş.

YAZARIN HAYATI (Tarık Buğra)


2 Eylül 1918 tarihinde Akşehir'de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir'de okudu. İstanbul Lisesi'nin yatılı kısmında okurken bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine kaydını Konya Lisesi'ne aldırdı ve liseyi burada bitirdi. (1936). Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünün son sınıfında ayrıldı. Askerlik hizmetinden sonra Şişli Terakki Lisesi'nde muallim muavini olarak işe başladı.

Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlum(uz) adlı öyküsüyle bin liralık büyük ödüle layık görüldüğü ilan edildi. (1948). Ancak, Tarık Buğra'ya bu para yerine altın bir kalem ödül olarak verildi. Aynı yarışmada Doğan Nadi'nin bölük komutanı birinci ilan edildi ve bu zatın hikayeci olarak adına ikinci bir kez daha rastlanılamadı. Yine de bu ödül neticesinde aldığı yoğun iş teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artan Tarık Buğra, Akşehir'e dönerek Nasrettin Hoca Gazetesi'ni çıkardı (26 Temmuz 1949-28 Haziran 1952). Milliyet gazetesi, Vatan, Yeni İstanbul gazetesi (1952- 1956), Yol Dergisi (1968) ve Tercüman gazetesinde (1970-1976) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar dergisi ve Türkiye gazetesinde de yazan Tarık Buğra, 26 Şubat 1994 tarihinde İstanbul'da öldü.

BAŞLICA YAPITLARI :

Bu Çağın Adı, Dönemeçte, Osmancık, Gençliğim Eyvah, Küçük Ağa, İbiş'in Dünyası, Firavun İmanı, Yarın Diye Bir şey Yoktur, Siyah Kehribar, Politika Dışı, Yağmur Beklerken, Yalnızlar

Küçük Ağa (Tarık Buğra) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

About