Rıfat Ilgaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2019 Cumartesi

thumbnail

Apartıman Çocukları (Rıfat Ilgaz) Kitabının Özeti, konusu, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Apartıman Çocukları

Kitabın Yazarı : Rıfat Ilgaz

Kitap Hakkında Bilgi :

Rıfat Ilgaz’ın mizah romanı Apartıman Çocukları. İstanbul’da biçimiyle ve planıyla birbirinin aynısı üç apartman: Şeref, Namus ve Vicdan apartmanları... Bu üç apartmanın tek sahibi Hacı Suduri Efendi...Memur Seyfi Saymaner’in kiralık bir ev aramasıyla ve baktığı birkaç evden sonra Namus Apartımanı’na ailesini yerleştirmesiyle başlıyor maceralar. Sonra mı? Doktoruyla, öğretmeniyle, kaptanıyla, tiyatrocusuyla ve kapıcısıyla birçok meslek grubundan renkli kişiliklere sahip apartman sakinlerinin kendi küçük dünyalarında başlarından geçen büyük olaylar...

Bu üç apartmanın içinde yaşayan çocukların, büyüklere ders verecek dostlukları…

Apartıman Çocukları, Anadolu’nun çeşitli köylerinden İstanbul’a gelenlerin yaşadıkları çelişkiler, insanlar arasındaki ilişkilerin yapaylığı ve yapmacıklığı üzerine bir mizah romanı. Rıfat Ilgaz, eğlenceli bir serüvene çağırıyor. Mizah ustalığının eşsiz gücüyle....

Kitabın Özeti :

Apartıman çocukları romanı, memur olan Seyfi Saymaner’in gecekondusunun yıkılması üzerine kiralık ev bulmak için sabah vakti koşuşturması ile başlar. Nereye başvursa kapılar yüzüne kapanır. Ya kira ücreti Seyfi Saymaner’in bütçesini aşar ya da yedi nüfuslu bir aileye kimse ev vermek istemez. Çaresizce etrafta dolanmaktan yorulan Seyfi Saymaner bir kahveye girip oturur. Kahveciye derdini anlattıktan sonra başka masada oturan bir kişi lafa karışarak hangi partiden olduğunu sorar. Seyfi Saymaner memur olduğunu söyleyerek partiler ile işi olmadığını söyler. Kahveci kendi partilerine geçmesi durumunda ev bulacağını söyler. Parti sorumlusu Ali Karaman ile görüştürdükten sonra ev sahibi Hacı Suduri Efendi’nin yanına giderler. Hacı Suduri Efendi’ye dört çocuğu olduğu halde iki çocuğu olduğunu söyleyerek evi kiralarlar.

Ali Karaman ve Seyfi Saymaner’in planına göre çocukların hepsi aynı anda dışarı çıkmayacak ve apartmandaki herkes Seyfi Saymaner’in bir kız bir oğlan iki çocuğu olduğunu düşünecektir. Bu plan eve yerleşmeleri için işe yarasa da fazla uzun sürmez ve Hacı Suduri Efendi’ye yakalanırlar. Ancak eve yerleşip kontrat yaptıkları için Hacı Suduri Efendi’nin elinden bir şey gelmez. Seyfi Saymaner’in yalanının ortaya çıktığı sırada karısının doğum sancıları başlar. Böylece Saymaner ailesinin yedinci üyesi aileye katılır. Namus Apartmanı sakinlerinin hepsinin bu dönemde çocukları olur.

Çocuk sahibi olan Namus Apartmanı sakinlerinden biri de uzun yol kaptanı olan Kaya Kaptan ve ailesidir. Kaya Kaptan mesleği gereği evinde vakit geçiremez. Eşi öğretmelik yaptığı için oğlu Tayfur’a annesi bakar. Kaya Kaptan’ın babası öğretmen emeklisi, alkolik Hüsamettin Okutman’dır. Roman boyunca karısından sakladığı rakıları içebilmek için mücadele verir.

Hacı Suduri Efendi, apartmanda çok ucuza kaldığını düşündüğü kiracılarını çıkartmak ister. Bunun için Almanya’dan özel olarak bir köpek getirtir. Kont adındaki bu köpeğin görevi apartman sakinlerine saldırmak, gürültü yapmak apartmandakileri rahatsız etmektir. Bu görevinin karşılığı olarak her gün 40 köfte Kont’un önüne sunulur. Hacı Suduri Efendi, yüksek meblağlar harcayarak getirdiği bu köpeğe gözü gibi bakar.

Namus Apartmanı kapıcısı Durmuş Efendi’nin öncelikli görevi apartman sakinlerinden önce Kont ile ilgilenmektir. Kont’un yemeğinden, gezdirilmesinden ve kulübesinin temizliğinden Durmuş Efendi sorumludur. Kont’u parkta gezdirmeye çıkardığı bir gün Namus Apartmanının çocukları Kont’u taşlamaya başlarlar. Çetin ve Arif getirdikleri pastırmaları Kont’a yedirerek kendilerine alıştırmaya çalışır. Böyle böyle Kont bütün Namus Apartmanı çocuklarına alışır.

Hemşehrileri tarafından köpek çobanı diye alay edilmesini hazmedemeyen Durmuş Efendi, memleketten gelecek olan eşine oğlunu getirmesini söyler. Oğlu İsmail, Kont ile uğraşırken kendisi asıl işi olan kapıcılık işine geri dönmeyi planlar. Ancak köyden gelen İsmail cılız bir çocuktur. Gücü Kont’a yetecek gibi değildir. Durmuş Efendi, İsmail’in zayıflığından karısı Züriye’yi sorumlu tutar ve Züriye’ye çıkışır. Züriye, kocasının söylediklerini hazmedemez. Kont’a yedirilen köftelerden ayırarak oğlunu beslemeye başlar. Zeki kadındır Züriye. Kısa zamanda İstanbul’a alışır. Apartman sakinlerinin işlerini yaparak birikim yapar.

Naci adındaki mahalle serserisi Namus Apartmanında yaşayan Jülide Hanım tarafından Kont’u öldürmek için tutulur. Naci, belediye’nin sokak hayvanları için sokaklara attığı zehirli köftelerden toplayarak Kont’u zehirleme planı yapar. Ancak Kont’u takip eden iki kişi daha vardır. Naci, bu iki kişi ile tanışır ve Kont’u çalmak istediklerini öğrenir. Kont’u zehirlemekten vazgeçen Naci bu iki adamla yeni bir plan yapar. Bu iki adam Kont’u kaçırıp tiyatro’da rol vermeyi düşünürler. Naci’nin hinliğe çalışan kafası sayesinde bu iş sandıklarından daha kolay olur. Naci, Kont’u gezdirmeye yeni yeni alışan İsmail ile arkadaşlık kurarak onu Harbiye Tiyatrosuna götürür. Dağların Kızı adlı oyunda Kont’un yanı sıra İsmail ve Naci’de rol alır. Başrol Gülsarı rolünü ise Namus Apartmanı sakinlerinden Suzan oynar. Sahnelenen tiyatro çok tutulur. Herkes Gülsarı ve Kont’u konuşur hale gelir.

Hacı Suduri Efendi’nin köpeğinin sahneye çıktığından haberi olmaz. Oyunun sahnelendiği bir gün tüm Namus Apartmanı sakinleri oyunu izlemeye gider. Kont sahneye çıktığı zaman Namus Apartmanı sakinlerinin tanıdık kokularını alır ve asıl görevini hatırlar. Seyircilerin arasına dalan Kont, Namus Apartmanı sakinlerine saldırır. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Harbiye Tiyatrosunda yaşanan olay unutulur ve oyun sahnelenmeye devam eder. Dağların kızı Gülsarı rolündeki Suzan, Gülsarı’nın oğlu Danyal rolündeki İsmail, Kont ve Naci’nin ünü Namus Apartmanı sakinlerini de etkisi altına alır. Herkes Suzan, İsmail, Kont ve Naci’ye başka göz ile bakmaya başlar.

Namus Apartmanında bir kutlama vardır. Apartman sakinlerinden Jülide Hanım’ın kızı Dilber’in doğum günüdür o gün. Tüm Namus Apartmanı ve Apartman sakinleri dışında Jülide Hanım’ın kurucusu olduğu derneklerin üyeleri de kutlamaya davet edilir. Bu kutlamanın onur konukları Dağların Kızı oyununun yıldızları Suzan, İsmail ve Kont’tur. Yıldızlar hem öyle istendiği için hem de değiştirmeye üşendikleri için sahne kıyafetleri ile kutlamaya katılır. Davetlilerin hepsi geldikten sonra eğlence başlar.

Gecenin ortalarına doğru hesapta olmayan biri gelir. Köpeği Kont ile ilgili her şeyi öğrenen Hacı Suduri Efendi hesap sormak için öfkeli bir şekilde doğum günü kutlamasını basar. Hacı Suduri’nin sesini ilk İsmail duyar. Hacı Suduri Efendi’den sakladıkları her şeyin ortaya çıkacağı korkusu ile kapıyı kapatmaya çalışsa da Hacı Suduri Efendi daha önce davranır ve İsmail’i kolundan yakalar. İsmail’in başının dertte olduğunu gören Kont, Hacı Suduri Efendi’nin üstüne atlayarak Hacı Suduri’yi yere yıkar. Hacı Suduri’nin yardımına koşan Naci, Kont’u kovalar. Ancak çok geç kalır. Kont, asıl sahibi Hacı Suduri Efendi’nin ölümüne sebep olur.

Kitabın Kahramanları, Kişileri :

Hacı Suduri Efendi : Sözde Müslüman, para düşkünü, cimri biridir. Namus, Şeref ve Vicdan apartmanlarının sahibidir. Roman boyunca Namus Apartmanında yaşayanları evlerinden çıkartmak için elinden geleni yapar. Almanya’dan getirttiği köpeği apartman sakinlerini kaçırabilmek için kullanır. Hiç çocuğu olmadığı için Kont’u çocuğu gibi sever. Ancak köpeğin bakımını başkalarına bıraktığı için çok sevdiği köpeği onun ölümüne sebep olur.

Kont : Hacı Suduri Efendi’nin, apartman sakinlerini kaçırması için yüksek meblağlar harcayarak Almanya’dan getirttiği köpeğidir. Hacı Suduri Efendi’nin yokluğunda bir tiyatro oyuncusuna dönüşen Kont, sahibinden çok apartmandakileri sever hale gelir.

Durmuş Efendi : Namus Apartmanının kapıcısıdır. Kapıcılıktan çok Kont’un bakıcılığını yapar. Hemşehrileri tarafından köpek çobanı diye anılmayı hazmedemez ve Kont’un bakımı için köyden oğlunu getirtir.

Züriye : Durmuş Efendi’nin karısıdır. Durmuş Efendi, Züriye’yi kapıcılık işinde kendisine yardım etmesi için köyden getirtir. Durmuş Efendi’den daha uyanık ve kurnaz olan Züriye, kısa zamanda şehre uyum sağlar. Kont’un yiyeceği köftelerden ayırarak oğlu İsmail’i besler.

İsmail : Durmuş Efendi ve Züriye’nin tek çocuklarıdır. Köyden geldiğinde zayıf, çelimsiz bir çocuk olan İsmail, Kont’un sorumluluğunu alması için köyden getirilir. Ancak zayıf ve çelimsiz bir çocuk olduğu için Kont’a gücü yetmez. Annesi Züriye sayesinde kilo alıp toparlanarak Kont’u kontrol edecek hale gelir. Naci sayesinde Kont ile birlikte sahneye çıkma şansı yakalar. Danyal rolünü aldıktan sonra İsmail’i dışlayan çocuklar ona hayranlık beslemeye başlar.

Hüsamettin Okutman : Emekli öğretmen olan Hüsamettin Bey, apartman sakinlerinden Kaya Kaptanın babasıdır. İflah olmaz bir alkoliktir. Eşi Sakine Hanım’dan gizli gizli eve rakı sokmaya çalışır.

Suzan : Eşi tiyatrocu olan hafif meşrep bir kadındır. Hacı Suduri Efendi’yi parmağında oynatır. Evinde kumar oynatarak kendisine ek gelir sağlar. Gül, Güler ve Gülümser adında üç kızı olan Suzan, Dağların Kızı oyununda Gülsarı başrolünü alınca tiyatroculuğa geri döner. Naci’nin başlattığı Kont numarasına yardım eder.

Jülide Hanım : Namus Apartmanı sakinlerinden Doktor Memduh’un eşidir. Yarı ev hanımı, yarı iş kadını olduğunu düşünür. Balık Kadınlar Kulübü’nün, Kadın Yazarlar Sendikası’nın kurucusu, Düşkün Kadınları Kalkındırma başkanı ve bunun gibi bir takım dernek ve kulüplerde sorumlu biridir.

Naci : Mahallenin serserisidir. Ne kadar pis iş varsa parası verildikten sonra hiç düşünmeden yapar. Önce Jülide Hanım tarafından Kont’u zehirlemek için tutulsa da başkaları ile plan yaparak Kont’un tiyatroda rol almasını sağlar.

Tayfur : Kaya Kaptan’ın tek çocuğudur. Uyanık, zeki bir çocuktur. Dedesi Hüsamettin Bey’in içki sırrını babaannesine söylemekle tehdit eder ve Hüsamettin Bey’den rüşvet alır.

Seyfi Saymaner : Özel saymanlık memurudur. Dört çocuk ve hamile karısı ile Namus Apartmanına yerleşir. Memur maaşı ile kıt kanaat geçinir. Rıfat Ilgaz, Apartıman Çocukları romanında Seyfi Saymaner üzerinden geçim sıkıntısı, memurların durumu, dönemin gecekondu yıkımları gibi konulara ustaca değinir.

21 Haziran 2019 Cuma

thumbnail

Bacaksız Kamyon Sürücüsü (Rıfat Ilgaz) Kitap Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Bacaksız Kamyon Sürücüsü

Kitabın Yazarı : Rıfat Ilgaz

Kitabın Özeti :

Cide’den İstanbul’a yeni taşınan Şoför Apti Dönmez ve ailesi, memlekette neleri varsa satmış ve parasıyla bir kamyonet almıştır. Kamyonet çok eski olduğu için herkes bu kamyonete külüstür diyordu. Şoför Apti kazandığı parayı külüstürün onarımı ve borçlarına veriyordu.

Şoför Apti son günlerde Tekirdağ’dan karpuz, kavun taşıyordu. Yine Tekirdağ’dan karpuz getirmişti, İstanbul’a. Babası, Bacaksız’a taşıyamayacağı ağırlıkta bir karpuz verdi ve bu karpuzu kimseye göstermeden eve götürmesini istedi. Ancak Bacaksızın bu karpuzu taşıması ve eve kadar götürmesi biraz zordur. Bacakları, taşırken bükülüyordu. Zaten çelimsiz olduğu için ona Bacaksız adını takmışlardı.

Bacaksızın karpuzu taşıyacak dermanı kalmadığı için onu yuvarlayarak eve götürmeyi düşündü ve bu fikrini uygulamaya koydu. Fakat bayır aşağı gittiği için karpuz hızlandı ve bayırın sonundaki ağaca toslayıp parçalandı. Parçalanan karpuzu da Karamarsık Çetesi yedi ve Bacaksızla alay etti.

Bacaksız, babasının kendisine ceza vereceğini bildiği için manavdan en büyük ve kabak bir karpuz aldı. Parası ancak ona yetiyordu çünkü. Babası ev geldiğinde Bacaksızın eve getirdiği karpuzun onun gönderdiği karpuz olmadığını anladı. Çok sinirlenen baba, Bacaksızdan her şeyin aslını öğrenince ona ceza olarak külüstürü yıkamasını istedi.

Bacaksız külüstürü güzelce yıkadı ve bundan büyük bir zevk aldı. Yıkamayı bitirdikten sonra mahalle arkadaşları gözüne ilişti. Çoğu Bacaksızla dalga geçen çocuklardı. Bacaksız onları görünce onlara bazı şeyleri ispatlamak için külüstürü bayır aşağı yürüttü. Külüstürün hakimiyetini kaybeden bacaksız, külüstürü yavaşta olsa bayırın sonundaki ağaca tosladı.

Bacaksızın babasının askerlik arkadaşı olan Şoför Salih Bacaksız ve külüstürü alıp Şoför Apti’nin yanına geldi. Şoför Apti çok sinirlendiği için Şoför Salih, Bacaksızı çocuklarıyla oynaması için kendi evine götürdü. Bacaksız burada da yalanlarına devam ediyordu. Bir müddet sonra Şoför Salih Bacaksızı eve geri götürdü.

Bacaksız eve döndükten kısa süre sonra babası geldi. Fakat Bacaksız çoktan arabanın altına saklanmıştı bile. Babası geç saatlere kadar Bacaksızı aradı fakat bulamadığı için eve döndü. Ancak geri gelir düşüncesi ile kapıyı kapatmadı.

Bacaksız eve dönmedi külüstürün altında çoktan uyumuştu. Ayak seslerine uyanan Bacaksız, hırsızların külüstürün lastiklerini çaldıklarını anladı. Hiç ses çıkarmadan onları dinledi. Hırsızlar külüstürün yeni değişen üç lastiğini çalıp giderken, Bacaksız babasına haber verdi. Babası ile beraber karakola giden Bacaksız, hırsızları yakalattı. Hem kendi arabalarının hem de Zeynep’in babasının arabasının lastiklerini kurtardı.

Zeynep’in babası Hüsnü Amca, Bacaksıza büyük bir çikolata verdi. Bacaksız Şoför Salih’in evinde oyun oynadığı arkadaşlarıyla paylaşarak çikolatasını yedi. Oyun oynarken onlara boğaz köprüsünden geçtiği hakkında yalan söyleyen Bacaksız, arkadaşlarının geçen gün gezdikleri boğaz köprüsünün kendisinin anlattığından farklı olduğunu söylediler. Bacaksız bundan çok utandı. Bir daha başından geçmemiş olayları başından geçmiş gibi anlatmamaya karar verdi.

Arkadaşlarının, hırsızları nasıl yakalattığını anlat sorusundan sonra rahatlayan Bacaksız, içine hiçbir yalan katmadan anlattı. Bacaksızın bu cesareti karşısında arkadaşlarının ağzı açıkta kalmıştı.

4 Mayıs 2019 Cumartesi

thumbnail

Halime Kaptan (Rıfat Ilgaz) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Halime Kaptan

Kitabın Yazarı : Rıfat Ilgaz

Kitabın Konusu :

Kurtuluş Savaşı sırasında Cide'li bir kadın kaptanın azgın fırtınalar ve korsanlarla boğuşarak İnebolu'ya cephane taşıması anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti :

Yer Cide sahilinde bir köy evidir.Romatizma ağrılarından muzdarip Temel Reis yatakta durmadan dönmeye çalışmakta, torunu Memiş yanındaki yatakta, gelini Halime ise diğer odada yatmaktadır. Halime'nin kocası Sabri ise Samsun Askerlik Şubesinde askerdir.

Temel Reis'in takası ise biraz ilerde denizin kenarında yaşlı gövdesi ile azgın karayele direnmeye çalışmaktadır. Kış yaman geçeceği için mutlaka yiyecek gaz yağı, tuz ve şeker temini gerekiyordu. Bunun için de İnebolu'ya gitmekten başka bir çareleri yoktu. Bu nedenle Temel Reis sabah erken kalktı. Sağlamca giyindikten sonra kendisine yardımcı olması için çağırdığı Halime'nin yeğeni on üç yaşındaki Bekir'i diğer iki çocuğu çağırması için gönderdi. Sonra da evden çıkıp köyün ortasına doğru yürüdü. Halime ile Memiş de arkasından geliyorlardı. Köy kahvesine gelince oturanlar Temel Reis'in el etmesiyle kalktılar ve sahildeki kayığın suya indirilmesine yardım etmek için onlara katıldılar. Kayık suya indirildi. Bekir ve diğer iki çocuk Zeynel ile Halil de kayığa binerek hareket hazırlığına başladılar.

Temel Reis gelini Halime ve torunu Memiş ile vedalaştı. Kıyıdakilerle helâlleşerek kayığa bindi. Sonra yelken açmalarını emretti. Açılan yelkenle birlikte küreklere  asılarak Cide'ye doğru yol aldılar.

Cide'de yoksul halkın hemen hemen tek gelir kaynağı olan yumurtaları yükleyerek İnebolu'ya doğru açıldılar.

Temel Reis'in gidişinin üçüncü günü gecesi bir asker kaçağı “Ben kocan Sabri” diyerek Halime'nin kapışma dayanınca Halime, “Benim kocam askerden kaçmaz; böyle hırsız gibi kapıları da tıklatmaz. Git köyün muhtarı ile birlikte gel” dedi. Adam diretince yüklükte asılı tüfeği kaparak pencereyi açıp ateş ederek: “Ali Efendi! Asker kaçakları sardı evimi! Yetiş!” diyerek bağırdı.

Temel Reis'in sandalı ise gecenin karanlığı içinde yol almaya çalışıyordu Halime Kaptan kitabının özeti Gökte bir tane dahi yıldız yoktu. Bu sırada bir takanın üstlerine doğru hızla geldiğini fark ettiler. Belli ki niyetleri haydutluktu. Temel Reis hemen tabancasını çıkarıp çocuklara da siper almalarını söyledi ve ateş etmeye başladı. Üstlerine gelenler papucun pahalı olduğunu anlayınca kaçmaya başladılar.

Köy korucusu Çipil Reşit Halime'nin feryadını ve tüfeğin sesini duyunca hemen tarafa doğru koştu. Yürüyen birisini görünce seslendi. Fakat öteki bir ne dönüp baktı ne de cevap verdi. Demek ki tanınmak istemiyordu. O halde bu köyden birisiydi. Arkasından bir el ateş etti. Öteki yine devam edince mecburen bu sefer vurmak için ateş etti. Kaçak da aynı anda kendisini yere atıp ateşe ateşle cevap verdi. Çipil Reşit bir müddet sonra sessizce ilerleyip kaçağın olduğu yere kadar geldi. Uzamış sakallarına rağmen Temel Reis'in oğlu Sabri'yi tanıdı. Sabri şube başkanı ile bir sebepten takışmış bu yüzden askerden kaçmıştı. Köye gelişindeki asıl sebep ise kadınların namusuna musallat olan bir iki kişinin hakkından gelmekti. Bir punduna getirip Çipil Reşit'i teslim aldı. Sonra önüne katarak asker kaçağı namussuzun barındığı yere doğru yürüdüler. Ancak yolda konuşarak anlaştılar. Çipil Reşit Sabri'yi görmediğini söyleyecekti. Böyle yürürlerken bir ateş sesi ile kendilerini yere attılar. Sabri bir yana Çipil Reşit bir yana atladı. Çatışma bittiğinde Çipil Reşit sakin sakin olay yerinden ayrıldı. Sabri yürüyerek kaçak Halit'İn bulunduğu yere gittiğinde cansız yattığını gördü.

Gece vakti Halime'nin kapısı çalındı Halime Kaptan kitabının özeti Gelen Temel Reis ile birlikte giden Zeynel'di. Halime neler olduğunu sorunca yolda Rum Niko'nun saldırısına uğradıklarını, Temel Reis'in silahlı çatışmasını ve sonra da yağan yağmurdan hastalanıp İnebolu'da hastaneye yatırdıklarını; bir daha da kalkamadığını anlattı. 

Temel Reis ölmüştü. Bu konuşma esnasında Sabri pencereden içeri girdi. “Babamın öldüğünü duyunca geldim. Yarından tezi yok takayı satıp parasını bana ver” dedi. Bu esnada korucu Çipil Reşit eve gelip Sabri'yi muhtarın çağırdığını söyledi. Sabri tereddüt içinde idi. Sonra muhtarın yanına gitmeye karar verdi. Muhtar Ali Emmi iyi niyetli ve vatansever bir adamdı. Sabri'de yeni bir ordu kurulduğunu şayet kabul ederse kendisini bu ordu ya asker olarak göndereceğini, ‘asker kaçağı' damgasını da ortadan kaldıracağını” söyleyince Sabri razı oldu ve Muhtar ile yeni orduya katılmak üzere yola çıktılar.

Temel Reis ölmüş, Sabri “asker kaçağı” lekesini silerek yeniden vazifesine dönmüştü. Halime ise evin geçimi döndürmek için tekneyi yürütmeye ve böylece nafakayı kazanmaya kararlıydı. Yanına oğlu Memiş'i de alarak sahile doğru yürüdü. Halil ve Zeynel çoktan teknedeki yerlerini almışlardı. Artık Reis Halime Kaptandı. Denizde geçirdikleri birkaç gün içinde Halime Kaptan bilgi si ve becerisi sayesinde Zeynel ve Halil'in de takdirini kazanmış çocuklar yeni kaptanlarına gönülden bağlanmışlardı.
Denizdeki fırtına yüzünden yanaşmak istedikleri bir kıyıda korsanların eline esir düştüler. Erkek kıyafetindeki Halime Kaptan kendisini "Halim Kaptan" olarak tanıtmış çocukları da öyle tembihlemişti. Tek korkusu Memiş'in “Anne” diye seslenmesiydi. Korktuğu olmadı. Bu adamların korsan mı, kaçakçı mı, çete mi oldukları da belli değildi.
Gece olunca Halime Kaptan kaçmak için çareler aramaya başladı. Fakat kaçma imkânını bir türlü bulamadı. Sabah olunca da mecburen Harun Reis'in emirlerini uygulamak zorunda kalarak teknesinin yanında kendi teknesiyle ile birlikte yola çıktılar.
Halime Kaptan'ın beklediği fırsat Sivastopol'da eline geçti. Rus milisler Halime Kaptan'ın kayığında silahlı adamı görünce onlara hemen limandan çıkıp gitmelerini
söylemişlerdi. O dönemde Rusya'da ihtilalle yönetimi ele geçirenler Türkiye'de yükselen Kurtuluş Savaşı'na destek verdikleri için kendi kıyıla rında haydutlara ve çetelere izin vermiyorlardı.

Böylece Harun Reis ve arkadaşları gittikten sonra oralarda bir hafta kalan Halime Kaptan kendi hesabına tuz taşımaya başlamıştı. Tabii bu iş sadece tuz taşımakla kalmamış Kuvay-ı Milliyecilere sandık sandık cephane ve mühimmat da yanına eklenmişti. Artık İnebolu ile Cide arasındaki köyler ve kasabalar başta olmak üzere bütün kıyı şeridinde ve Ankara'da Halime Kaptan'ın adı saygı ile anılıyor bilen bilmeyen herkes “helâl olsun” diyordu.

Halime Kaptan ve ekibi yine zorlu bir görev için Kefken açıklarında ilerliyorlardı. İki kayık silahı yükleyip inebolu'ya götüreceklerdi. Ancak kıyıya yaklaştıklarında bir
İngiliz motorunun kendilerine doğru geldiğini gördüler. Halime Kaptan hemen hizmetçilik yapan bir köylü kadını kılığına bürünerek saf saf oturmaya başladı. Yanı başındaki sepette ise el bombaları doluydu. İngilizler tekneden kendi motorlarına geçmelerini emrettiler. Halime Kaptan uysal uysal ayağa kalktı ve aniden bombayı fırlattı. Arkasından Zeynel ve Bekir de silahlarını ateşlediler. Neticede düşman motoru batırılmış, İngilizler tarafından esir alınmış bulunan Türk askerleri de kurtarılmıştı.
Dönüş yolunda kendilerine saldırmak isteyen bir korsan teknesi ile bir silahlı çatışmaya daha giriştiler. Yeni almış oldukları mitralyozü kullanan Kuva-yı Milliye subayı
Teğmen İhsan'ın ateşi sayesinde korsanları hemen etkisiz hale getirdiler. Korsanların reisi de Harun Reis idi. Diğer adamları ölünce o da teslim oldu.

Hemen yola koyuldular. Çünkü cephede savaşanlara daha çok mermi ve silah lazımdı. Durma zamanı değildi…

Kitabın Kahramanları, Kişileri :


Halime Kaptan: Genç bir gelindir. Kocasının savaş kaçkını olarak köye dönmesi üzerine onun eve almayacak kadar kahramanlık duygusuna sahiptir. Köydeki bütün erkeklerin savaşa gitmesi üzerine kendisi, kayınpederinden kalan bir tekneyle Millî Mücadeleye destek olur.

Temel Reis: Halime Kaptan'ın kayınpederidir. Tecrübeli bir denizcidir. Sevecen bir insandır. Romanın başlarında oldukça hastadır.

Memiş: Halime’nin oğlu. Küçük, dürüst, sarı saçlı. Oyunu çok sever.

Sabri: Halime'nin kocası.

Muhtar Ali Emmi: Köyün muhtarı. Anlayışlı, vatansever, sıkıntılara çözüm arayan bir adam.

Çipil Reşit: Köy korucusu.
Harun Reis: Fırsat düşkünü bir denizci. Memleket işgal altındayken korsanlık yaparak kendi halkını soyan bir eşkıya.
Halil: Vatansever bir genç.

Zeynel: Vatansever bir genç.

Haşim Bey: Cide Askerlik Şubesi Başkanı. Binbaşı. Olduğundan daha sert görünmeye çabalayan bir subay.

Teğmen İhsan: Genç bir Kuvayı Milliye subayı.

1 Mayıs 2019 Çarşamba

thumbnail

Halime Kaptan (Rıfat Ilgaz) Kitap sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. "Halime Kaptan" kitabının yazarı kimdir?

a) Reşat NuriGÜNTEKİN
b) Rıfat ILGAZ
c) Yakup Kadri
d) Mehmet Rauf

CEVAP: b

2. Halime Kaptan hangi türde yazılmış bir kitaptır?

a) Roman 
b) Hikaye
c) Anı
d) Anlatı

CEVAP: a

3. Bekir kimdir ve kaç yaşındadır?

a) Halime Kaptanın yeğenidir. On üç yaşındadır.
b) Sabri’nin yeğenidir. Yedi yaşındadır.
c) Komşu oğludur. On iki yaşındadır.
d) Köy muhtarının oğludur. On yaşındadır.

CEVAP: a

4. Askerden kaçıp bir mağaraya yerleşen ve kadınların namusuna göz diken kişinin adı nedir?

a) Reşit
b) Zeynel
c) Ali
d) Halit

CEVAP : d

5. Temel Reis ölmeden önce sandalını kime emanet etmiştir?


a) Zeynel’e
b) Bekir’e
c) Hasan’a
d) Halil’e

CEVAP :A

6. Halime Kaptan kitabında olayların yaşandığı bölge ve şehir aşağıdakilerden hangisidir?

a) Marmara-İzmit
b) Karadeniz-Kastamonu
c) Karadeniz-Samsun
d) Marmara-İstanbul

CEVAP: b

7. Halime Kaptan korsanlar tarafından yakalandığında adını ne olarak değiştiriyor?

a) Temel Reis
b) Harun Reis
c) Halim Kaptan
d) Tahsin Kaptan

CEVAP: c

8. Halime Kaptan Ordunun yararlanması için cepheye ne taşıyor?

a) Yumurta
b) Odun
c) Tuz
d) Silah

CEVAP: d

9. Halime Kaptan’ın sandalında kendinden başka kimler vardır?
a) Zeynel-Memiş-Halil
b) Zeynel-Harun-Reşit
c) Halil-Memiş-Bekir
d) Memiş-Ali-Zeynel

CEVAP: a

10- Halime Kaptan romanının konusu nedir?

a- Halime adlı işçinin zorlu yaşam öyküsü
b- Halime Kaptan adlı öğretmenin öyküsü
c- Kurtuluş Savaşında cepheye cephane taşıyan cesur kadının öyküsü
d- Çocukları evlatlık verilen bir annenin hüzünlü hikayesi

CEVAP: c

11- Karşısına çıkan gemiyle mücadele edebilmek için Halime Kaptan ne yapar?

a- Ölü numarası yapar
b- Onlara katılır
c- Kaçıp gider
d- Kılık değiştirir

CEVAP: d

12- Halime neden kendisine “Kaptan” denmesini istemiştir?

a- Gururunu okşadığı için
b- Dikkat çekmemek için
c- Para alabilmek için
d- Bu mesleği çok sevdiğinden
CEVAP: d

13- Halime Kaptan cephaneleri nereye ulaştırıyor?

a- İnebolu
b- İnegöl
c- Gölmarmara
d- Bursa

Cevap: a

14- Halime Kaptan romanı hangi dönemi yansıtmaktadır?

a- Çanakkale Savaşı
b- I.Dünya Savaşı
c- II.Dünya Savaşı 
d- Kurtuluş Savaşı

Cevap: d

15- Kitapta geçen yelkenleri açtırmak için verilen emir anlamına gelen denizcilikle ilgili terim hangisidir?


a) Yeke
b) Kaloma olmak
c) Fora
d) Amora

Cevap: c

16- Köy korucusu Reşit’in lakabı nedir?

a) Aslan
b) Uşak
c) Sülün
d) Çipil

Cevap: d

17- Temel Reis nasıl ölüyor?


a) Korsanlar tarafından öldürülüyor.
b) Yağmurdan ıslanıp hastalanarak ölüyor
c) Eceliyle ölüyor..
d) Pontusçulara esir düşünce sıkıntıdan ölüyor

Cevap: b

Halime Kaptan (Rıfat Ilgaz) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri için tıklayınız...

12 Nisan 2019 Cuma

thumbnail

Karartma Geceleri (Rıfat Ilgaz) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler


Kitabın Adı :
Karartma Geceleri

Kitabın Yazarı : Rıfat Ilgaz

Kitap Hakkında Bilgi :

Eser, İstanbul'un İkinci Dünya Savaşı zamanını ele almaktadır. Kentte baskın tehlikesine karşı geceler karartılmaktadır. Şehirde sağcı solcu davaları ve sıkıyönetim de baş göstermektedir. Karartma Geceleri romanının ana kahramanı olan Mustafa Ural, böyle bir dönemde yazdığı kitaplardan dolayı tutuklanan bir aydın olarak ele alınır. Biyografik özellikler taşıyan Rıfat Ilgaz'ın bu romanında bir aydın kişinin fikirlerinden dolayı düştüğü sıkıntılı durumlar ve savaş dönemi İstanbul'unun siyasi, ekonomik ortamı çarpıcı bir şekilde sunulmaktadır.

Kitabın Özeti :

Mustafa Ural bir süredir hapishanededir. Çok zor şartlar altında yaşamaktadır. Kaldığı oda nem ve pire içindedir. Verilen yemek ise sadece kuru bir ekmektir. Mustafa Ural, insan yüzü göremediği bu yerde, suçunun ne olduğunu bilmeden günlerini geçirmektedir. Tarihin 6 mı, 7 mi yoksa 8 Haziran mı olduğunu bilmemektedir. Bir süre sonra ani bir değişiklik olur. Koğuşların hepsi boşaltılmaktadır. Bütün hapishane boşalır. Mustafa Ural, günlerden sonra ilk defa gökyüzünü ve İstanbul'u gördüğü için mutludur. Fakat bu değişikliğin sebebini anlayamaz. Mahpuslardan biri savaş dolayısıyla sığınaklara götürüldüklerini söyler. Komutan, konuşanı vuracaktır. Mustafa Urapın Halil adındaki başka bir mahkûmla konuştuğunu görür komutan ve onları taş odaya gönderir. Taş oda, en korkunç cezaların verildiği kısımdır. Taş odada Halil'le sohbet etmeye başlayan Mustafa ona hapse giriş sürecini anlatmaya başlar.

Mustafa Türkçe öğretmenidir. Sıkıyönetim bölgesindedir. Mustafa, rahatsız olduğu için bir süre sanatoryumda kalmıştır. Bu yüzden raporludur. Bir öğretmen arkadaşı yanına gelir ve eserlerinin tehlikeli görüldüğünü ve dikkatli davranması gerektiğini söyler. Kitapları toplatılmaktadır.

Mustafa, arkadaşından sonra evine gittiğinde apartmanın kapısında polisleri görür. Ayten, gelmemesi için uyarır. Mustafa, hakkında tutuklanma kararının çıktığını anlar ve ne yapacağını şaşırır. Karısının yanına gider ve şifreli bir şekilde durumunu anlatır. Eşi, ona bir miktar para verir. Mustafa, hep yakalanacağı korkusuyla İstanbul sokaklarını dolaşır. Arkadaşı asteğmen İlhan'ın yanına gider. Ondan kimsenin şüphelenmeyeceğini düşünür. Fakat arkadaşı ona çok soğuk davranarak başını derde sokmamasını anlatır ve teslim olmasını söyler. Mustafa, çok büyük hayal kırıklığına uğrar ve dostluklarının bittiğini söyleyerek oradan ayrılır. Gece, evine gider. Karısı polislerin her yerde onu aradığını ve kitaplarının tamamen toplandığını söyler.

Sabaha doğru evden bir yabancı gibi çıkar. Gazetelerden iki yüz kişinin tutuklandığını, kendisinin de arandığını okur. Suçu, propaganda mahiyetinde kitap yayınlamaktır. Sokaklarda yakalanma korkusuyla geçirdiği bir günden sonra dostu Cengiz'in yanına sığınır. Cengiz, istediği kadar yanında kalabileceğini söyler. Mustafa çok sevinir. Tek göz bir odada kalan Cengiz'in evindeki en büyük sorun odun ve kömürdür. Tüm şehirde odun, kömür çok pahalıdır. Cengiz ve Mustafa paralarını birleştirerek aldıkları odunlarla ısınmaya çalışırlar. Cengiz, Mustafa'ya her konuda saygı duymakla birlikte politikadan uzak durmaktadır. Fakat hocasını bu zor günlerinde, saklamakta kararlıdır.

Mustafa, Cengiz'in evinde sessiz, sakin bir süre geçirir. Fakat bir gün Cengiz'in kız arkadaşı Çiğdem eve gelir. Çiğdem Mustafa'nın bir kanun kaçağı olduğunu anlar ve polise şikâyet edeceğini söyler. Mustafa bu yüzden buradan ayılmak zorunda kalır. Yine sokaklardadır. Ne yapacağını bilemez Gördüğü her kişiden şüphelenir. Yakalanma korkusu ile geçen bir süreden sonra babaannesi ile yaşayan Nihat'ın yanına gitmeye karar verir. Nihat, okulunu uzattığı için bitirme sınavlarına hazırlanmaktadır. Nihat, babaannesine Mustafa'yı gündüzleri eve gelip ona ders anlatan bir hoca olarak tanıtır. Birkaç gün Mustafa burada dinlenir. Hatta sağlığı de düzelir. Fakat bir gün Nihat'ın babaannesi Mustafa'nın orade kaldığını anlar ve çok sinirlenir. Mustafa oradan da ayrılmal zorunda kalır.

Bir gece Mustafa yolda bir polise yakalanır. Sıkı yönetim günleri olduğu için kimliğini sorar polis. Mustafa kendisini bir kadın arkadaşının yanından gelen bir öğretmen olarak tanıtır Acele ile çıktığı için ceketini güya onun evinde unutmuş ve kimliği de içinde kalmıştır. Böylelikle kurtulur. Mustafa, Cengiz kız arkadaşından ayrıldığı için onun yanında yeniden kal maya başlar. Karısını ve çocuğunu çok özlediği bir gün he şeyi göze alarak gece yarısı evine gider. Karısı ona çok soğuk davranır. Neredeyse onun teslim olmasını istemektedir. Muşta fa Ural, karısının davranışlarına bir türlü anlam veremez. Bu arada kapı çalınır. Gelen komşularının kızı Ayten'dir. Ayten babasının Mustafa'yı polise şikâyet etmeye gittiğini söyler Mustafa'nın hemen kaçması gerekmektedir. Mustafa kaçarken onu en çok üzen Şükran'in onu uğurlamamasıdır.

Mustafa polisten kaçmaya başladığından beri bir ay geçmiştir. Maaşını karısının yardımı ile alır. Bir gün Ayten'le buluşur. Ayten, hocasına yazdığı hikâyeleri okutur. Bir de Şük-ran'ın İlhan'la gezmeye gittiğini söyler. Mustafa'nın kalbine bir şüphe düşer. Karısının ve çocuğunun başında olmamasının sonunun böyle olmasına şaşırmaz.

24 Mayıs'tır. Mustafa'nın sağlığı hücrede kalmaya müsait hâle gelmiştir. Artık yakalansa dahi hapishane koşullarında yaşayabileceğini düşünmektedir. Ve beklenen gün gelir. Mustafa yolda önceden karşılaştığı polisle karşılaşır. Polis onun önceki sefer yalan söylediğini öğrenmiştir. Apar topar onu emniyete götürür.

Mustafa Ural ve Halil taş odada gözaltında iken bir gelişme olur. Mustafa, savcıya sevk olunmuştur. Mahkemede Mustafa'yı kötü bir sürpriz beklemektedir. Karısı Şükran da oradadır. Fakat karısının onun savcıya sevk olunduğunu bilmesine imkân yoktur. Bir başka mesele için orada olmalıdır. Birden bir duruşmada İlhan'ı görür. İlhan işlediği suçtan dolayı askerler tarafından sorguya çekilmektedir.

Kitabın Kahramanları, Kişileri :

Mustafa Ural: Yıllarca öğretmenlik yapmış, mesleğine derinden bağlı bir toplumcudur. Dönemin solcu kesimiyle benzer düşünceler paylaşır. Kitapları yüzünden tutuklanan aydınları temsil eder.

Şükran Hanım: Mustafa Ural'in karışıdır. Derleme müdürlüğünde çalışan bir memurdur aynı zamanda. Eşi ile duygusal ve düşünsel anlamda tam irtibat kuramamış, rahat bir hayatı tercih eden biridir.

Aliş: Mustafa Ural'in tek çocuğudur. Eserde hakkında çok bilgi verilmez.

Ayten: Mustafa Ural'in komşularının kızıdır. Mustafa Ural, bir süre ona ders vermiştir. Liseden sonra eğitimine devam etmediği hâlde sürekli kitap okuyan, akıllı bir genç kızdır. Mustafa Ural'a her konuda yardımcı olur.

İlhan Paytak: Mustafa'nın bir arkadaşıdır. Asteğmendir. Çıkarcı, bencil ve iyi gün dostu biridir. Romanın arka planında Mustafa'nın yokluğunda karısı ile ilişki kurduğu sezdirilir.

Cengiz: İktisat fakültesini okuyabilmek için ortaokulda öğretmenlik yapan bir gençtir. Mustafa Ural'in zor günlerinde en büyük yardımcısı olur.

Nihat: Mustafa'nın okulunu uzattığı için mezun olamamış dostlarından biridir. Zor günlerinde ona yardımcı olur.

About