Ali Şir Nevai etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ali Şir Nevai etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mart 2020 Cumartesi

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları, Baki, Fuzuli, Ali Şir Nevai, Süleyman Çelebi, Nabi, Nefi, Nedim

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları 

HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

MEVLANA CELALEDDİN: XIII. yüzyılda yaşamı ştır. Birkaç Türkçe beyit dışında, tüm şiirlerini Farsça ile yazan ünlü tasavvuf şairidir. Oğlu Sultan Veled de tasavvufi konuları işleyen bir şair olarak bilinir. Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektubat, tanınmış eserleridir.

ALİ ŞİR NEVÂİ: Çağatay lehçesinin en güzel örneklerini veren şair 15. yüzyılda yaşamıştır. Muhakemetü”l-Lugateyn adlı eserinde Türkçe“nin Farsça“dan daha üstün bir dil olduğunu savunmuştur. Hamsesi vardır. Anadolu dışında Türkçe şiir yazan ilk şairdir.

ŞEYHİ: 15. yüzyılda yaşamıştır. “Harnâme” adlı eseri edebiyatımızda ilk fabl türü eser olarak bilinmektedir. Mesnevi alanında başarılı olmuştur.

SÜLEYMAN ÇELEBİ: 15. yüzyılda yaşamıştır. Hz. Muhammed için yazdığı Vesilet-ün-Necat (mevlit) adlı mesnevisiyle tanınmış bir şairdir. (İslam edebiyatında Hz. Muhammed'in (SAV) hayatını anlatan eserlere SİYER denir).

FUZÛLİ: Fuzuli 16. yüzyılın en güçlü şairlerindendir. Arapca, Farsça, Türkçe divanı olan tek şairdir. Eserlerini Azeri lehçesiyle yazmıştır. Divan edebiyatının en lirik şairi olarak kabul edilmektedir. Ona göre yaşamın anlamı acı çekmekle özdeştir. Platonik bir aşk arayışı vardır. Din dışı konularda yazmakla birlikte tasavvuftan da etkilendiği bilinmektedir.

Kendisine bağlanan maaşı almasında güçlük çıkaran memurları şikâyet etmek için yazdığı “Şikayetnâme” adlı mektubu edebiyatımızdaki en ünlü yergilerden biridir. Divanlarından başka bir naat olan “Su” kasidesi, Leyla vü Mecnun mesnevisi, Peygamber ailesini anlattığı Hadikat-üs-Süeda'sı Şah İsmail ile II. Bayezid'i karşılaştırdığı Beng ü Bâde'si ve tıp bilgisini sergilediği Sıhhat ve Maraz'ı en tanınmış eserleridir.

BÂKİ: Baki,16. yüzyıl şairlerindendir. Döneminde “şairler sultanı” olarak tanınmış ve sarayın bütün olanaklarından yararlanmıştır. İyi bir medrese eğitimi gördüğü bilinmektedir. Dünya nimetlerinin hepsinden yararlanma anlayışındadır. Kanuni'nin ölümü üzerine yazdığı mersiyesi çok tanınmıştır. Divanı vardır.

NÂBİ: 17. yüzyıl şairlerindendir. Divan edebiyatında didaktik şiirler yazmasıyla bir yenilik olarak kabul edilmektedir. Din, töreler ve sosyal yaşamla ilgili öğütler verir. Nâbi'nin Divan“ından başka Hayriye, Hayrâbâd adlı iki didaktik eseri, gezi notlarını içine alan Tuhfet-ül Harameyn”i ve Münşeat adlı eserleri vardır.

NEFİ: Nefi, 17. yüzyıl şairlerindendir. Edebiyatımızdaki en ünlü kaside şairi olarak bilinir. Övgülerindeki ve yergilerindeki aşırılıklarıyla ünlüdür. Yazdığı hicviyelerindeki aşırılık boğdurulmasına neden olmuştur. Hayal gücü çok zengin olan Nefi’nin somut benzetmelerden yararlanması da belirgin bir özelliğidir. Türkçe ve Farsça divanı olan Nefi’nin ayrıca hicviyelerini topladığı Siham-ı  Kaza adlı bir eseri de vardır.

NEDİM: 18. yüzyıl şairlerinden olan Nedim, Lale Devri”nin şairi olarak bilinir. Eserlerinde aşk, içki, zevk ve sefayı işler. “Mahallileşme akımı”nın önderi olan şairin Halk edebiyatından da etkilendiği bilinmektedir. Şiirlerinde halkın ağzından alınma deyimler olduğu gibi, halkın konuşma diline de oldukça yaklaşmıştır. Samimi ve içten bir söyleyişi olan Nedim, şarkılarıyla tanınmıştır. Divan şiirindeki klişeleri (mazmunları) bir ölçüde yıkmış olan şairin Divan“ı vardır.

ŞEYH GALİP: Divan edebiyatının 18.yüzyılda yaşamış son büyük şairidir. Galatasaray Mevlevihanesinde şeyhlik yapmıştır. Nabi'nin “Hayrâbâd”ına nazire olarak ve Mevlânâ'nın mesnevisinden etkilenerek yazdığı “Hüsn-ü Aşk” adlı meşhur mesnevisinde, tasvvuf konusundaki düşüncelerini ortaya koyar. Bu eserinde allegorik (sembolik) bir anlatım kullanan şair hayal gücünden ve masal ögelerinden de yararlanmıştır.

EVLİYA ÇELEBİ: (17.yy) Edebiyatımızda gezi türünün ilk örneklerini veren yazar, usta bir gözlemcidir. Elli yıllık bir süre içinde gezdiği yerleri konuşma diline yakın bir dille anlatmıştır. Anlatımında abartılı olmakla birlikte, Divan nesrinin kalıplarını da kırmıştır. 10 ciltlik “Seyahatnâme” adlı eseri çok tanınmıştır.

Divan edebiyatının nesir yazarı olarak tanınan diğer önemli yazarları şunlardır:

SİNAN PAŞA: (15.yy) Tazarrunâme adlı süslü nesri ile tanınır.

MERCİMEK AHMET: (15.yy)  Farsça“dan çevirdiği Kabusnâme adlı eseriyle tanınır.

NAİMÂ: (17.yy) Kendi adıyla anılan (”Naima Tarihi”) adlı tarih eserinin yazarıdır.

KÂTİP ÇELEBİ: (17.yy) Batılıların Hacı Kalfa dedikleri yazar ve düşünürdür. Arapca, Farsça, Fransızca, Latince bilen yazarın tarih, coğrafya, matematik konularında yazılmış eserleri vardır.

23 Kasım 2019 Cumartesi

Muhakemetü'l Lügateyn (Ali Şir Nevai) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Özellikleri

Kitabın Adı : Muhakemetü'l Lügateyn

Kitabın Yazarı : Ali Şir Nevai

Kitap Hakkında Bilgi :

Ali Şir Nevai’nin yazdığı, Muhakemetü'l Lügateyn kelime anlamıyla “İki dilin kıyaslanması” anlamına gelmektedir.

Muhakemetü'l Lügateyn, Orta Asya edebiyatının Çağatay sahasının en önemli temsilcisi tarafından yazıldı. Neredeyse tek başına koca bir Çağatayca döneminin klasik dönemini oluşturan Ali Şir Nevai, sadece şair değil dönemin siyasetçisi ve aydınıdır. Dile olan düşkünlüğü de daha çok dönemin baskın dili Farsçanın şiir diline hakim olması ve Türk şairlerinin Türkçeyi bırakıp Farsça şiirler yazmasıyla ortaya çıktı. Kendi dönemindeki şairlere bir ders vermek, onlara Türkçeyle yazmanın bir aşağılık duygusu yaratmadığını ifade etmek için Muhakemetü'l Lügateyn adlı eserini yazdı. Ali Şir Nevai’nin bu son eseridir. Ölümünden bir yıl önce yazmıştır. Elbette şimdiki gibi bir bilim adamı titizliğinde oluşturmamıştır. Muhakemetü'l Lügateyn, etimolojiden ya da şimdiki teknolojinin velinimetlerinden habersizce, Türkçenin kıymetinin bilinmesi için yazdığı bir eserdir.

Neden Farsça ile kıyaslama yapılıyor?

1441 yılında doğan Ali Şir Nevai, 15.yy döneminde yaşamış bir alim. Bu yüzyıl önemli çünkü artık Türklük ve Müslümanlık birlikte anılır hale gelmiştir bu dönemde. Karahanlı dönemindeki acemi Müslümanlar gitmiş, yerini Arapçaya hakim, Arap ve Fars edebiyatında bir ekol oluşturacak kadar iyi olan bir Türk – Müslüman olgusu almıştır. Tabii her zaman olduğu gibi bir din asla sadece din olguları ile gelmemiş, dil ve edebiyatıyla da Türk düşünce ve kültür hayatını şekillendirmeye başlamıştır. 15.yy bu karmaşanın daha doğrusu Türlük – Müslümanlık çatışmasında dil olarak Müslümanlık dili olan Arapçanın ve edebiyat dili olarak da Farsçanın galip geldiği bir dönemdir. Türkçe hem Anadolu sahasında Osmanlı ulemalarınca hem de Orta Asya’da Çağatay üdebalarınca geri plana itilmişti. Ali Şir Nevai, Farsçanın Türkçeye üstünlüğünden değil; herhangi bir dilin Türkçeye üstünlüğünden ve bir Türk’ün anadilinden başka bir dilde eser vermesinden yakınmaktaydı. Ama karşılaştırmayı sadece Farsça üzerinden yapmasının nedenleri vardı.

Ali Şir Nevai, Muhakemetü'l Lügateyn eserinin başlangıcında dört büyük dilden bahseder. Hintçe, Türkçe, Arapça ve Farsça. Arapça, Allah kelamını taşıyan kutsal bir dildir; ayrıca Hz. Muhammed hadislerini de bu dille söylemiştir; bu yüzden Arapça herhangi bir dille kıyas kabul etmez. Türkçe, Farsça ve Hintçe için de bir hikayeden bahseder Ali Şir Nevai..

Ali Şir Nevai bu üç dili Hz. Nuh’un üç oğlu ile ilişkilendirir. Yafes Türkçeyi, Sam Farsçayı ve Ham ise Hintçeyi temsil eder. Ham, saygısız bir evlattır bu bakımdan Allah onun temsil ettiği kargacık burgacık bir hale getirip en zor anlaşılan dil yapmıştır. Bu bakımdan Türkçe ile Hintçenin yarıştırılamayacağı kanısına varıyor Ali Şir Nevai.

Nevai Farsça ile Türkçeyi kıyaslayacak yetkinlikte mi?

Bu soruyu daha Muhakemetü'l Lügateyn’in ilk sayfalarında yani takdim yazısında veriyor Ali Şir Nevai. 15 yaşından beri Farsça şiirler yazdığını, bu bakımdan Farsçayı kendi devrinden ondan daha iyi bilen kimse olmadığından bahsediyor. Ayrıca eserinin son kısmında anadilleri Farsça ve Türkçe olanların yazdıkları şiirleri ona getirdiği ve onun kendilerini düzeltmesini istediklerini belirtir. Bu bakımdan bu iki dil için otorite sayıldığını vurgular.

Muhakemetü'l Lügateyn’de sadece Türkçe ve Farsça mı Kıyaslanıyor?

Eserin genelinde dil kıyaslaması olsa da dil kıyaslamasından önce kültür karşılaştırması da yapıyor. Ona göre Türkler, Farslardan daha pratik, işlerini kolaylıkla halledebiliyorlar ve sorunlarını pratik zekalarını kullanarak çözüyorlar. Farsların ise bu konuda daha donuk olduğundan bahsediyor Ali Şir Nevai. Yine Türklerin, Farslara göre daha saf ve iyi yürekli olduğundan bahsediyor. Ayrıca Türklerin kavrama ve algılama yeteneğinin Farslardan daha yüksek olduğunun altını çiziyor. Ali Şir Nevai Muhakemetü'l Lügateyn’de Farsların ise kültür hayatı, fikir ve edebiyat hayatı, yönünden Türklerden çok daha üstün olduğunun altını çiziyor. Tamı tamına “ilim, marifet ve tefekkür” alanlarında Farslardan çok daha geride bir yerde konumlandığımızı dile getiriyor Nevai.

Muhakemetü'l Lügateyn nasıl bir eserdir?

Muhakemetü'l Lügateyn’de fiiller kıyaslanır. Türkçe 100 fiil ile Farsça 100 fiil kıyaslanır. Mesela Ali Şir Nevai, Türkçede ağlamanın 100 çeşidi vardır ama Farslar bir şekilde ağlar. Türkler bağırarak ağlar, zırlayarak ağlar, sessizce ağlar vs. Böyle ağlama çeşitlerini Farsların, Arapçanın yardımını almadan söyleyemediklerini de sözlerine ekler.

Muhakemetü'l Lügateyn’de Ali Şir Nevai fiillerden sonra, Türkçenin Farsçaya göre cinasa daha uygun olduğunu, ayrıca sesli harflerin de fazla olması nedeniyle daha kolay uyak yapılacağını dile getirir.

Söz dağarcığı meselesine de değinen Nevai, Türkçenin ihtiyaç halinde ekler sayesinde yeni kelimelerin çok kolay bir şekilde türetebildiğini ama maalesef Farsça için kelime türetmenin bu kadar kolay olmadığını vurgulamıştır. Bunun yanı sıra, Türkçenin akrabalık adları, kuş ve diğer av hayvanları ile hayvancılık terimleri, giyim kuşam hakkındaki sözcükler bakımından Farsçadan daha zengin olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır ve bu dediklerini de tanık sözcüklerle desteklemiştir.

Ali Şir Nevai, Muhakemetü'l Lügateyn’de Türkçenin, şiir diline daha uygun olduğundan bahsetmiş ve bunun nedeni olarak da Türkçenin ünlüler sisteminin cinasa daha yatkın olduğunu göstermiştir.

Muhakemetü'l Lügateyn’in Önemi Nedir?

Muhakemetü'l Lügateyn’i iki bakımdan önemli bir eser olarak değerlendirebiliriz. Dil ve edebiyat bakımından dönemin edebiyat dünyasının ahvalini yansıtmaktadır. Ayrıca dönemde kullanılan Türkçeyle alakalı önemli bilgiler edinmekteyiz. Nevai, sözlüğünü tanıklarla desteklemeye çalışmaktadır.

Tarih bakımından Ali Şir Nevai yaşadığı dönem hakkında önemli ipuçları vermektedir. Ayrıca dönemin imparatoru Hüseyin Baykara ile olan münasebetini de buradan öğrenmekteyiz.

Muhakemetü'l Lügateyn, Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divanü Lügatit Türk adlı eserinden sonra Türk dilinin başka bir dilden daha üstün olduğunu kanıtlamaya çalışan ilk eserdir. Bu bakımdan Divanü Lügatit Türk ile Muhakemetü'l Lügateyn karşılaştırılmalı çalışıldığında Türkçenin iki yüzyıllık zaman diliminde kaybettiği ve kazandığı sözcükler görülebilir.

Muhakemetü'l Lügateyn’de Yapılan Eleştiriler Bilimsel midir?

Dönemin dil incelemeleri Doğu ilim adamları tarafından genelde Kuran’ı anlamak üzerine yapılmaktadır. Günümüzdeki bilimsel yöntemleri bir kenara bırakalım, dilbilimsel olarak bir dilin zengin olması ya da başka bir dilin başka bir dile üstün olması söz konusu değildir. Kıyaslanacak bile olsa bu kıyaslamada aynı sözcük türleri kullanılmalıdır. Mesela Ali Şir Nevai, ağlamak fillerini sağlıklı bir şekilde kıyaslamamıştır. Ağlamak fillerini kıyaslarken “bağırarak, sessizce, içten içe (ağlamak)” ifadelerini kullanmıştır. Bunlar zarftır, fiili niteleyen sözcüklerdir ( daha ayrıntılı bilgi için Sözcük Türleri Nelerdir makalesine bakınız). İkisinin kıyaslanması doğru değildir.

Bir dilde akrabalık adlarının fazla olması ya da avcılık ile ilgili terimlerin fazla olması, daha fazla hayvan adının kullanılması tamamen dille alakalı bir durum değildir. Akrabalık adlarının ve avcılık terimlerinin fazla olması kültürel hayatla; hayvan adlarının fazla olması da coğrafî konumla alakalıdır. Eminiz Türkçede de çölle alakalı terimler azdır. Buna bakarak bir dilin başka bir dilden üstün ya da alçak olması gibi bir kanıya varamayız.

Son olarak Farsça ile Türkçenin dil aileleri ve dil yapıları birbirlerinden farklıdır. Farsça ile İngilizce aynı dil ailesine mensuptur mesela ve bükünlü dil ailesindendir ama Türkçe sondan eklemeli dillerdendir. Bu bakımdan zaten Farsça ile Türkçenin kelime türetmeleri kıyaslanamaz; iki dil ayrı dil ailelerindendir ve ayrı kelime türetme yolları vardır.