Muzaffer İzgü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Muzaffer İzgü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ekim 2024 Pazartesi

Uzay Dolmuşu Kalkıyor (Muzaffer İzgü) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Uzay Dolmuşu Kalkıyor

Kitabın Yazarı: Muzaffer İzgü

Kitap Hakkında Bilgi:

126 sayfadan oluşan bir çocuk kitabı olan Uzay Dolmuşu Kalkıyor, 7 yaş ve üzeri okurlara hitap etmektedir. 1994 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yayımlan eser yıllardır tekrar tekrar basılır. Dorukhan Özcan’ın çizdiği siyah beyaz resimlerle süslenen kitabın büyük yazı boyutu sayesinde ilkokul 1. sınıftan itibaren kolaylıkla okunabilir uzay temalı bir kitap.

Küçük bir uzay aracı düşünün. İçinde kaptan ve on bir çocuk var. Denizin babaannesini de unutmamak gerek tabii. Aracımız uzayın derinliklerine doğru yol alırken acaba yolcularımızı neler bekliyor? Her satırında kahkahanızı tutamayacağınız bir serüven.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, Deniz adında bir çocuk, arkadaşları ve babaannesinin mucit mahalle berberi Necati Amca ile yaşadıkları uzay macerasnı konu almaktadır. 

Kitabın Özeti:

Berber Necati Amca babasını ve dedesini çocuklara anlatır. Dedesi uçmak, babası ise uçak yapmak için ömrünü harcamıştır. Berber Necati Amca ise uzaya yolculuk yapma hayali kurmaktadır. Berber Necati Amca, bu hayalini gerçekleştirmek için Uçuçböceği adında bir uzay aracı yapar. Çocukların isteği üzerine uzay aracını çacuklara gösterir. 

Çocuklarla Necati Amca, Uçuçböceği’nin içine girip etrafını incelerlerken Deniz’in babaannesi de yanlarına gelir. Deniz’in babaannesi gelmişken de Uçuçböceği’nin içine girer. Uçuçböceği’nin içine giren 11 çocuk ile babaanne ve berber Necati Amca’nın maceraları başlar.

Kısa bir süre içinde Uçuçböceği havalanarak uzaya doğru yola çıkar. Uçuş berber Necati Amca’nın kontrolü dışında gerçekleşen bir yolculuğa döner. Uçuçböceği'nin ilk uçuş denemesini yaptıkları için herkes sevinç ve heyecan içindedir. Uçuşun Necati Amca’nın kontrolü dışında olduğunu öğrendiklerinde panik yaşarlar ama ellerinden bir şey gelmez. 

Necati Amca, Uçuçböceği'nin kontrolünü sağlayıp dünyaya dönebilmek için çabalar. Necati Amca, uzay yolculuğunun sorunsuz geçmesi için çocuklara ve Deniz’in babaannesine çeşitli görevler verir.

Uçuçböceği ve içindekiler bir süre uzayda kontrolsüzce yol alırlar. Bir süre sonra 999 adlı gezegene mecburi iniş yaparlar. Uçuçböceği'nin kontrolünü 999 gezegenindekiler yüzünden kaybettiklerini anlarlar. 999’lular inceleme yaptıktan sonra dünyaya dönebileceklerini öğrenirler. Uçuçböceği, 999 gezegenine iniş yapınca içindekilere her birine farklı ten renklerine ve ırklara sahip çocuklar eşlik eder. Uçuçböceği'nin içindekiler 999 gezegenindekilerle hemen kaynaşırlar. 999 gezegenini gezerler ve hem dünyaya çok benzeyen hem de çok farklı olan şeyler görürler.

Deniz, 999 gezegenindeki arkadaşlarının isimleri değil de numarası olduğunu öğrenince çok şaşırır ve 999 gezegenindeki arkadaşlarına Su ile Gül isimlerini verir. Deniz’i çok seven 999’lu arkadaşları da bu isimlerden çok hoşlanırlar ve bu isimleri sahiplenirler. Diğerleri de kendi 999’lu arkadaşlarına uygun isimler teklif ederler. Böylece 999 gezegenindeki çocukların her biri yeni isimlere kavuşurlar. Deniz'in babaannesi Halime Teyze, 999’lu çocukların başındaki 999’lu kadına İpek ismini teklif eder. 

999 gezegeninde herkes halinden memnundur. Bir süre sonra Uçuçböceği'nin dünyaya dönme vakti gelir. Deniz gitmeden önce 999’lu arkadaşlarına hatıra olarak birer bozuk para verir. 999'lu arkadaşı Gül de pantolonundaki kırmızı boncuklardan birini koparıp Deniz’e verir. Uçuçböceği ile dünyaya doğru yola çıkarlar. 

Deniz, gözlerini açtığında kendini annesi ve babaannesinin yanında, evlerinde bulur. Annesi yanlarından gidince babaannesiyle 999 gezegeni hakkında konuşmaya çalışır. Ancak babaannesinin 999 gezegeni hakkında hiçbir şey hatırlamadığını fark eder. Babaannesinin sözleri üzerine hastalığı yüzünden ateşi çıktığı için hayal gördüğünü düşünür. Deniz, yastığının altına bakınca kırmızı boncuğu eline alınca şüphesi gider.

26 Aralık 2019 Perşembe

Zıkkımın Kökü (Muzaffer İzgü) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Zıkkımın Kökü

Kitabın Yazarı : Muzaffer İzgü

Kitap Hakkında Bilgi :

"Yıl 1933, aylardan ekim, günlerden 29; yani onuncu yıl...cumhuriyetin onuncu yıldönümü... İşte o gece annem tutturmuş da tutturmuş, fener alayını izleyeceğim, diye... Babam, yahu avrat ayın günün, sancın mancın tutar, hem bu karınla... demiş. Ama annem hiç öyle coşkulu bir günde evde oturmak ister mi? Komşu kadınlardan biriyle çıkmışlar evden, bir yaşındaki abim de annemin kucağında. Fener alayını eve en yakın izleme yeri, olsa olsa Saathane'nin orası... nasıl kalabalık, iğne atsan yere düşmez!... Az sonra bando öteden gözükmüş. Pıstattararaaaa... demeye başlayınca, uy anam, annemdeki sancı... Breh, kaldırımda adım atacak yer yok, yan yön insan, gerisi dükkân... annemi eve zor yetiştirmişler. Tastamam eve geldikten on dakika sonra beni doğurmuş..." Bundan sonrası kitaptan öğreneceksiniz: Zıkkımın Kökü

Kitabın Özeti :

Muzaffer İzgü, eserinde Adana’da geçen çocukluğunu ve yaşam öyküsünü anlatmaktadır. Mizahi bir dille yazılan ancak buna rağmen Anadolu insanının yoksulluk ve yaşadığı zor koşulları anlatan bir romandır.

Muzaffer İzgü, kitaba doğduğu gün ile başlar. Fakirlik içinde doğar ve fakirlik içinde büyür. Bunun her zaman farkındadır ve diğer çocuklar ile kendisini kıyaslar.

“Oh oh, derdi babam, aynı sizi kömür çualından çıkardığımız günkü gibi oldunuz! Nedense, bizim mahallenin yoksul çocuklarının hepsi kömür çuvalından çıkmıştı da, Yaşar'ı, Nedim'i, Rıfat'ı leylek getirmişti. Belki de, biz kışın dünyaya geldiğimizden leylekler burada değildi. Suç anamın, azıcık dişini sıkıp da bizi marttan sonra dünyaya getirseydi, leyleğe binme mutluluğuna biz de erişirdik...”

Muzo’nun babası bir arsa üzerine bir gecekondu yapmış, ailesine bu gecekonduda bakmaya çalışmaktadır. Baba küçük icatlar yapmaya hevesli bir adamdır. Muzo’nun annesi çilekeş, ağabeyi ise oldukça çelimsiz biridir.

Ailedeki herkes bir şekilde eve katkıda bulunmak derdinde ve zorundadır. Devlette bekçilik yapan babaları işten ayrılınca Muzo ve Sefa da babalarına çalışarak destek vermeye başlar. Muzo ilkokula giderken yaz tatillerinde çalışmaya başlamıştır.

Muzo, sinemalarda gazoz, sokaklarda mısır, su, şeker satarak ailesine katkıda bulunmaya çalışır. Yaptığı işler arasında karpuz yüklemek babası ile seyyar satıcılık yapmak, gazoz şişelerini yıkamak, lokantalarda bulaşık yıkamak, kamyonlarda muavinlik yapmak da vardır.

Muzo’nun babası evlerinin kirasını senelik ve toptan vermektedir. Bu yüzden her kira günü geldiğinde ev sahibinin evine bir sepet nar ile ziyarete gidilir. Babası onlara bayramlık kıyafetler giydirip, onları da yanına alır. Ev sahibine giderlerken babaları Sefa ve Muzo'ya "Boynunuzu iyice bükün, baktınız kocakarı illa zam yapacağım diyor o zaman hiç utanmayın ağlamaya başlayın e mi?" diye tembih etmektedir.

Annesi kuru patlıcan dolmaları yapmakta Muzo ise sokak aralarında onları satmaktadır. Babası ile birlikte icat ettikleri sinema filmi oynatma makinesi ile Adana'nın bütün köylerine gezginci sinema olarak gitmeye başlarlar. Şehirdeki sinemacıdan aldığı 10 metrelik 20 metrelik filmleri oynatarak kimi zaman para kimi zaman da yumurta kazanırlar. “Belki de Türkiye'nin ilk gezginci sineması bendim“. Fakat köylüler onu gençlerin ahlakını bozuyor diye karakola şikâyet etmişler ve Muzo bu işi de bırakmak zorunda kalmıştır.

Muzo bir yandan da okumaya devam etmektedir. Okumayı çok sevmektedir ve dersleri de oldukça iyidir. Muzo okuyarak büyük bir adam olmak istemektedir. Bir kış çok yağmur yağmış Seyhan Nehri taşmış ve Muzoların evlerini yıkmıştır. Evleri yıkılınca yeni bir eve yeni bir mahalleye taşınırlar.

Muzo okumak istiyor ancak önünde birçok zaman geçemeyeceği engeller vardır. En başta para, geçim derdi, okul masrafları. Babası her zaman çalışamıyor. Bazen okulu bırakıp ona yardım etmek zorundadır. Okul için gerekli kitap, defter ve kıyafet için de bütün yazı çalışarak para biriktirmesi gerekiyor. En büyük hedefi ise okumaktır.

“Babamın sattığı domateslerin kazancı yetmiyordu eve. Kışın okulumda rahat okuyabileceksem, yazdan birkaç kuruş anneme vermeli, saklatmalıydım. Annem, benim paramı sanırım çok önemsediği için Kuran'ın içinde saklardı. Okul bu, palto ister, takım giysi ister, kravat ister, kitap defter, benzer mi hiç ilkokula?”

Çocukluk yıllarından sonra kahvede çıraklık yapmaya çay, kahve dağıtmaya başlamıştır. Biraz daha büyüyünce bir kıza aşık olmuştur.

Muzo, Raziye ile tanışmış bu aşkı gün gittikçe alevlenip büyümüştür. Yazın pamuk toplamaya giden Raziye'nin hasretine dayanamayan Muzo, Raziye’nin babasına Raziye ile evleneceklerini söyleyerek onlarla pamuk toplamaya başlar. Raziye’nin babası da bu aşkın farkındadır. Adana’ya döndüklerinde Raziye’nin babası kızını istemesini söyler. Lakin Muzo okumak istemektedir ve Raziye’yi bu nedenle istetemez. Babası da rahatsızlanmış artık çalışamamaktadır. Muzo, ilk aşkı ile okuyup büyük adam olmak hedefi arasında bocalar. Bu nedenle Muzo, Raziye ile evlenemez.

Ailesi Raziye'yi uzaktan akrabalarıyla evlendirince iki genç üzüntüden yanıp tutuşur. Evlendikten sonrada bir iki defa buluşup görüşen Raziye ve Muzo'nun aşkları Raziye'nin kocasının şüphelenip memleketi Mardin'e göç etmesiyle son bulur. Abisi Safa terzi yamağı olur.

En sonunda “Adana'da ne uzadık ne kısaldık büyük adam olmak için büyük şehre gitmek lazım“ diye düşünen Muzo İstanbul'a gider.