Khaled Hosseini etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Khaled Hosseini etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Temmuz 2019 Cumartesi

Ve Dağlar Yankılandı (Khaled Hosseini) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Ve Dağlar Yankılandı

Kitabın Yazarı : Khaled Hosseini

Kitap Hakkında Bilgi :

Gece vakti, çölü bir el arabasını çekerek geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki Abdullaha sorsanız, Peri her şey demek. Köylerinden Kâbile varmak için çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi yürek parçalayıcı bir son bekliyor. Fakat aslında bu bir son değil… Kardeşlerin başlarına gelenler -yakın ya da uzak- ilişki kurdukları tüm insanların hayatlarında nesiller boyu yankılanacak…

Hayat farklı aileleri sevgi ve fedakârlık, ihanet ve sadakat gibi ortak duygularla sınarken, karakterlerin başlarına gelenler ve yaptıkları seçimler, kitabın her biri ayrı bir renk ve lezzet taşıyan katmanlarını oluşturuyor. Afganistanın küçük bir köyünde doğan ve okuru Kâbilden Parise, San Franciscodan Tinos adasına taşıyan bu öykü, her sayfada renklenip güçleniyor.

Ve Dağlar Yankılandı, bizi biz yapan değerler üzerine düşündüren, ustalıkla yazıldığını her bölümde yeniden kanıtlayan, büyüleyici bir roman. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile dünya çapında sevilen bir yazar olan Khaled Hosseininin yazarlığında bir dönüm noktası.

Kitabın Özeti :

Abdullah ve Peri fakir bir ailenin çocukları olan iki kardeştir. 1952 yılında Afganistan’ın Shadbagh adlı şehrinin küçük bir köyünde doğmuşlardır. Anneleri Peri’yi doğururken kan kaybından ölmüştür.

Karısının ölümünden sonra babaları Sabri tekrar evlenir. Yeni eşi olan üvey anne, çocuklarını çok da istememektedir. Babası sürekli işsizlik ve çetin kış şartları altında iş aramaktadır. Karısının kardeşi zengin bir ailenin yanında çalışmaktadır. O ailenin çocuğu olmamaktadır. Peri’yi bu zengin çifte evlatlık olarak verirler.

Peri ve Abdullah, bir kardeş olmaktan öte birbirlerinin her şeyidirler. Peri ile Abdullah her zaman fedakârca ve sevgi dolu yaşayan iki kardeştir. Peri evlatlık verilince ayrılmak zorunda kalırlar. Abdullah bu olaydan sonra çok üzülür. Sekiz yaşında çaresiz bir çocuk olarak eli kolu bağlı bir şekilde beklemekten başka bir şey yapamaz. Peri’nin ailesini tamamen unutması için, eski ailesi ile görüşmesi yasaklanır. Dayısı artık köylerine akraba ziyaretine gitmez. Dayısı, Peri için hizmetkârdan başka bir şey değildir artık.

Peri’nin yeni annesi onu gezdirir ve onun güzel vakit geçirmesi için uğraşır. Peri‘nin üvey annesi ve babasının da arası çok iyi olmadığı için, anne tüm ilgi ve dikkatini Peri’ye yöneltmiştir. Peri’nin yeni babası hastalanınca annesi ile Peri Paris’e gider. Peri, zamanının büyük kısmını dersleri ve öğretmenleri ile geçirir. Zamanla geçmişine dair her şey yavaş yavaş hafızasından silinir gider.

Peri’nin içinde tarifi imkânsız olan bir boşluk duygusu vardır. Bu boşluk hiç bir şekilde dolmaz. Büyüyüp genç kız olunca üvey annesini bir kaza sonucu kaybeder. Ölen annesinin eşyalarına bakınırken, annesine ait bir sağlık raporu gözüne çarpar. Bir hastalık nedeni ile annesinin rahmi alınmıştır. Peri böylece evlatlık olduğunu anlar. Bunları öğrendiği sırada Peri hamiledir. Geçmişini araştırmayı, doğum sonuna kadar ertelemeye karar verir.

Peri’ye bir gün telefon gelir. Hizmetkâr olarak bildiği Nebi dayısı ölmüş ve ölmeden önce ona bir mektup bırakmıştır. Peri mektubu okuyunca gerçek ailesiyle ilgili bilgileri de öğrenir. Abdullah’ı yani abisini bulmak için kasabaya dönmeye karar verir. Sekiz yaşında kardeşi Peri’den ayrılan Abdullah, büyüdükçe Peri’yi aramış ama bulamamıştır. Yıllar geçince Abdullah da evlenmiş ve bir kızı olmuştur. Kızının adını Peri koyar. Peri de uzun uğraşlar sonucunda abisini bulur. Bulduğunda abisinin kendisini tanıyamayacak kadar hasta olduğunu görür.

Abdullah’ın durumu daha da kötüye gidince, onu bir huzurevine yerleştirirler. Abdullah’ın eşyalarını karıştırırken, Abdullah’ın kardeşine bıraktığı notu bulurlar. Abdullah kardeşinin eksikliğini bir ömür hissetmiş ve bir gün eninde sonunda kardeşine ulaşacağına inanarak mektuba içini yakan kardeş hasretini yazmıştır.

7 Haziran 2019 Cuma

Bin Muhteşem Güneş (Khaled Hosseini) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Bin Muhteşem Güneş

Kitabın Yazarı : Khaled Hosseini

Kitabın Özeti :

Nana, Celil’le birlikte yasak bir aşk yaşar. Bunun sonucunda Meryem dünyaya gelir. Celil varklıklı birisidir ve karıları vardır. Şehirde de bir namı olduğu için bu olayın üzerini örtmek için Nana’yı bir kulübede yaşamaya terk eder. Meryem bir harami olduğunu 5 yaşında öğrenir. Kulübede yaşadığı sürece Celil, Meryem’i her Perşembe elinde bir hediyeyle ziyarete gider. Bunun dışında Meryem’e Kuran dersi veren Molla Feyzullah ile birlikte Meryem çok iyi anlaşıyorlardı.

Nana, Meryem’e hep Celil’in kötü bir adam olduğunu hatta tüm erkeklerin kötü olduğunu aşılamaya çalışır. Meryem küçük yaşlardayken geçirdiği krizler sonucu kendisine cinler geldiğini söylerdi. Fakat Meryem büyüdükçe görüyordu ki bu bir hastalıktan başka bir şey değildir.

Meryem bir doğum gününde diğer kardeşlerini tanımak amacıyla bir sinemada buluşmak ister onlarla. Fakat Celil ve Nana bunun olamayacağını belirtir. Nana Meryem’e çok düşkündür. Celil gittikten sonra Nana kendisini bırakmak istemekle suçlar ve kendisini bırakıp giderse yaşayamayacağını belirtir.

Günün birinde Meryem başını alır ve Celil’in evine gider. Fakat Celil’in şöförü Celil’in evde olmadığını söyler. Buna rağmen Meryem evin kapısında sabaha kadar bekler. Sabah olunca bir anlık boşluk faydalanarak evin avlusuna kadar hızla girer. O anda pencerede tanıdık bir sima görür fakat o tanıdık sima hemen ortadan kaybolur. Daha sonra Celil’in şöförü Meryem’i zorla alıp evine doğru götürür. Meryem ise annesinin ne kadarda haklı olduğunu düşünür. Şoför onu evine ulaştırdığında görürler ki Nana kendini asmıştır. Meryem yaptığına çok pişman olur.

Cenaze günü Celil büyük bir sahiplenme gösterisi yapar. Molla Feyzullah ise omzunda ağlayan kızı teselli etmeye çalışır. Fakat kız ağlamaya devam edince bırakır ağlasın. Cenaze merasimi bitiminde Celil, Meryem’i evine götürür. Birkaç gün kıza iyi davranılır. Fakat sonra kızı bir ayakkabıcıya vermeyi kararlaştırırlar. Meryem ne kadar itiraz etsede Celil’den yardım istese de hiçbir fayda etmez. Kızı Raşit’e verirler. Meryem giderken Celil, Meryem’den helallik istemek ister fakat Meryem net bir tavır koyup oradan Kabil’e yolculuğa eşiyle birlikte çıkar. Raşit ilk zamanlar kıza çok iyi davranır.

Gerdek gecesini bile aylar geçtikten sonra gerçekleştirirler. Daha sonra Meryem hamile kalır. Raşit çok sevinir ve çocuğun erkek olacağından emindir. Fakat bu durum Meryem’i çok üzer. Bir gün Raşit, Meryem’i rahatlatmak amacıyla hamama gönderir. Hamamda bebeği düşürür. Böylece Raşit artık kıza kötü davranışlar sergilemeye başlar. Yemeklerini beğenmez. Hatta bir gün kızın yaptığı pirincin taş gibi olduğunu savunarak kıza dışarıdan getirdiği bir avuç taş yığınını yedirmeye çalışır. Hamamdaki düşen çocuktan sonra Meryem 4 yıl içinde 6 çocuk daha düşürür. Raşit çok tahammülsüz olur ve Meryem’in cahilliğini sürekli yüzüne vurur. Günün birinde Kabil’de halk yönetime el koyar. Bu Kabil’de kâbus gibi olacak günlerin başlangıcıydı.

Meryem’in komşusu olan Fariba, sokak ortasında bir bebek dünyaya getirir. Bebeğin adını Leyla koyarlar. Herkesin bir çocukluk aşkı vardır. Leyla’nınki de Tarık idi. Hatta Raşit onlara Leyla ile Mecnun diye takılırdı. Bunlar tüm çocukluk dönemlerini beraber geçirirler. Fakat Tarık artık 16 yaşına gelince Leyla’nın annesi haklı olarak Leyla’yı elalem laf yapar diye uyarır. Leyla buna uyar fakat yoğun geçen savaş dönemlerinden dolayı Tarık ailesiyle birlikte Kabil’i terk edeceğini belirtince aralarında cinsel bir münakaşa yaşanır ve Tarık her ne kadar Leyla’sız gitmek istemesede ailesiyle birlikte Kabil’den gider. Leyla’nın ailesi ise bu topraklar için Leyla’nın iki abisini feda ettiklerinden gitmeyi kendilerine yakıştıramaz. Fakat Leyla’nın babası bir gün annesini gitmek için ikna edebilir. O gün Leyla babasının kitaplarını satmak için sürekli evden kitap taşıyıp durur. Bir ara kitaplarını götüreceği sıra ev havaya uçurulur. O enkazın altında Leyla annesini ve babasını kaybeder. Fakat onu enkazın altından Meryem kurtarır.

Leyla bilinci kayıp bir şekilde günlerce uyur. Leyla uyandığında Raşit kendisini kendisinin kurtardığı gibi yalanlar söyleyerek Leyla’ya kur yapar ve sonunda bu şekilde burada kalamayacağını milletin laf yapacağını ancak kendisinin karısı olmayı kabul ederse onlarla kalabileceğini Meryem aracılığıyla Leyla’ya iletir ve Leyla kabul eder. Bir dönem Leyla ve Meryem anlaşamazlar. Fakat birbirlerini tanıdıkça severler. Birbirleriyle birlik olup Raşit’e direnirler çoğu zaman.

Kısa bir süre sonra Leyla hamile kalır ve o da kız doğurunca Raşit çok kızar. Leyla kızın adını Azize koyar. Bir gün bir adam evlerine gelip Tarık’ın ölüm haberini verdiğinden beri bu böyle sürer gider. Bir gün kaçmaya kalkışacak olurlar fakat başarısız olurlar ve Raşit onları ağır bir cezayla cezalandırır. Daha sonra Leyla bu sefer bir erkek dünyaya getirir ve adı Zalmay olur. Raşit bir gün iflasa uğrar. Varlarını yoklarını satarlar. Bu süre zarfında durumları iyileşinceye kadar bir süre Azize’yi Raşit’in öldüğü yalanıyla bir yetimhaneye bırakırlar.

Bir gün ansızın Tarık çıkagelir ve Raşit’in her şeyi uydurduğu ve eve gelip Tarık’ın ölüm haberini veren adamı da kendi tuttuğu ortaya çıkar. Derken Tarık gider. Akşam olur Raşit eve gelir. Zalmay’dan eve bir erkeğin geldiğini, Leyla’dan o erkeğin Tarık olduğunu öğrenir. Bunun üstüne Zalmay görmesin diye onu bir odaya kitleyerek Leyla’ya saldırır. Tam Raşit, Leyla’yı boğarak öldürmek üzereyken Meryem, Raşit’in kafasına kürek ile vurur. Raşit afallar ayağa kalkıp gitmeye çalışır. Fakat Meryem onu öldürmek zorundadır. Çünkü Meryem, Raşit’i öldürmezse Raşit, Leyla’yı ve kendisini öldürecekti. Meryem Raşit’i öldürür.

Daha sonra Leyla Zalmay’ın kilitli olduğu odaya gider ve Raşit’in uzaklara gittiği yalanını söyleyerek çocuğu avutmaya çalışır ve dualar ederek beraber uyurlar. Sabah olur Leyla kendisinin bile zor inandığı kaçış planlarını anlatır Meryem’e. Fakat Meryem ikna olmaz. Teslim olur ve suçunu itiraf ederek her şeyi kabul eder. Leyla, Tarık, Zalmay ve Azize yeni, güzel ve başarılı bir hayata yelken açarken Meryem’in hayatı bir idam cezası ile sonlanır. Leyla, Meryem’in sürekli anlattığı o doğup büyüdüğü yerlere gider.

Molla Feyzullah’ın evini bulur. Fakat Molla Feyzullah’ın yaşamını yitirdiğini öğrenir. Molla Feyzullah’ın oğlu Leyla’ya Celil’in Meryem’e ulaşmasını istediği bir paket verir. Meryem öldüğü için bunun kendisi açması gerektiğini belirtir. Leyla evine gider. Pakette altınlar ve bir mektup bulur. Mektupta Celil öleceğini belirterek helallik istemiş ve pişmanlıklarını belirtmiş olduğunu görür.

Artık Kabil’den gitme zamanı gelir. Kabil’den ayrılırlar. Tarık’ın patronunun onlara sunmuş olduğu güzelliklerden faydalanırlar. Leyla sonunda Tarık’a kavuşmuştur. Bu sıralarda Kabil’de artık yeniden demokrasileşme hareketleri başlar. Bunların bilincinde olan Leyla, Tarık’a Kabile gitmek istediğini belirtir. Hep birlikte Kabil’e giderler. Kabil’de daha önceden Azize’yi bıraktıkları yetimhaneye giderler. Tarık oranın onarımını yapar. Leyla ise öğretmenlik yapar. Birçok başarı elde ederler. Kariyer yapan Leyla bu sırada hamile kalır. Şimdi tek sorunları doğacak çocuğun erkek olursa isminin ne olacağıdır. Kız olursa Leyla zaten hangi ismi koyacağını iyi biliyor.

18 Nisan 2019 Perşembe

Uçurtma Avcısı (Khaled Hosseini) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Uçurtma Avcısı

Kitabın Yazarı : Khaled Hosseini

Kitabın Özeti : 

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ile bilikte birçok dram yaşanır. Monarşinin son yıllarında Kabil’de birlikte büyüyen ve çok iyi arkadaş olan Hasan ve Emir, süt kardeşidir. Emir, zengin ve yardımsever bir iş adamının oğludur. Hasan ise ülkede sevilmeyen, hazara çocuğudur. Hasan’ın babası (Ali) Emir’in babasının hem dostu hem de hizmetkârıdır. Ali Hazara’dır, kısırdır ve Hasan’ın kendi oğlu olmadığını bilmesine rağmen onu oğlu gibi sever.

Hasan okuma yazma bilmez; ama Emir her zaman yazdığı hikâyeleri Hasan’a okur. Kabil’de her yıl düzenli olarak uçurtma şenliği düzenlenir. Bu yıl yapılacak uçurtma şenliğine Emir ve Hasan da katılır. Yaklaşık yüz uçurtmadan sadece iki uçurtma sona kalır ve son uçurtmayı da Emir kopararak kazanır. Emir’e söz veren Hasan, kopan uçurtmanın ardından koşar ve onun düştüğü yeri tespit etmeye çalışır.

Aradan zaman geçmesine rağmen, dönmeyen Hasan’ı merak eden Emir, Hasan’ı aramaya başlar. Emir, yaşlı bir satıcıya Hasan’ı tarif eder ve görüp görmediğini sorar. Yaşlı satıcı da elinde uçurtma olan bir çocuğun peşinden birkaç kişinin kovaladığını söyler. Emir bir ses duyup hemen oraya yönelir.

Zengin, kendini beğenmiş, kötü bir çocuk olan Assef ve arkadaşları, Hasan’ı kıstırıp elindeki uçurtmayı ister. Hasan ise hiç tereddüt etmeden “Söz verdim, uçurtmayı Emir ağama götüreceğim.” der. Assef o zaman hayatı boyunca unutamayacağı bir şey yapar. Hasan’ı önce döver sonra da ona tecavüz eder. Bütün bu olanları görüp korkan Emir, hiçbir şey yapmadan arkasına bile bakmadan oradan koşarak uzaklaşır.

Bu olanlardan sonra Emir, Hasan’ın yüzüne bakamaz ve her gün onu gördükçe kendini kötü hisseder. Emir, babasına artık Hasan gili burada istemediğini söyler; ama babası sıcak bakmaz. Sonra Emir pes etmez, Hasan’ı hırsızlıkla suçlar. Emir‘in babası bu olayı da affetse de Ali bu utançla yaşamayacağını söyleyerek oradan ayrılırlar.

Sovyet işgalinin başlaması ile Emir ve babası her şeylerini kaybedince, ülkeyi terk edip Kaliforniya’ya giderler. Yaşadığı yerden uzaklaşsa da Emir geçmişinden gelen utanç ve pişmanlıkla yaşamaya devam eder. Aradan yıllar geçer. Büyümüş olan Emir, Afganistan’dan bir telefon alır. Hasan’ın başının tehlikede olduğunu ve yardıma ihtiyacı olduğunu belirtir. Vicdanını rahatlatmak için fırsat bulan Emir, Amerika’daki hayatını bırakarak Afganistan’a döner. Afganistan’a gelince bir sürü yeni bilgi öğrenir. Öncelikle Emir yıllarca babası tarafından kandırıldığını, yani aslında Hasan’la Emir’in süt kardeşi olmadığını öğrenir. Hasan’ın Farzana adında karısının ve Sahrab isminde bir de oğlunun olduğunu öğrenir.

Hasan bir çatışma sırasında ölür. Sahrab’ın yetimhanede olduğunu, yetimhanedeki adamın onu köle gibi çalıştırdığını öğrenir. Uzun aramalardan sonra Emir yetimhaneye tek başına gider. Yetimhanedeki adama ne için Kabil’de olduğunu anlatır. Daha sonra Emir, yetimhane sahibinin Assef olduğunu anlar ve tartışmaya başlar. Yıllarca kaçtığı olaydan bu defa kaçamayan Emir, Sahrab’ı da alarak oradan hızla kaçar.

Emir ve Sahrab Kaliforniya’ya giderler. Birlikte parka giderler. Emir, Sahrab’a uçurtmayı öğretir. Yıllar sonra şimdi Hasan’ın yerinde oğlu Sahrab vardır. Makarayı Sahrab tutuyor, ipi ise Emir. Birlikte diğer uçurtmayı koparırlar. Kopan uçurtmayı yakalamak için Sabrab’a söz veren Emir uçurtmanın peşinden koşar.