Waldorf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Waldorf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2018 Salı

Akıllı Tahta, Tablet ve Teknoloji Kullanmayan Waldorf Okulları ve Pedagojisi Nasıl Eğitim Vermektedir?


Waldorf eğitiminin temeli, Rudolf Steiner‘in (1861 – 1925) “İnsan Bilimi” adlı konferanslar dizisinde sunduğu insan varlığı ve gelişim psikolojisi üzerine çalışmalara dayanıyor. Her çocuğun bireysel potansiyelini geliştirmeyi amaçlıyor. İlki 1919 yılında açılan Waldorf okullarının sayısı dünyada 1000’i aşmış durumda. Türkiye’de ise yaklaşık 5 yıllık bir geçmişe sahip. Antalya, Alanya, Muğla ve İstanbul’da 8 okul hizmet veriyor.

Çocukluğun ilk yedi yılının hayatın bütününü belirlediğinden yola çıkan waldorf pedagojisi: 

* Çocuğu birey olarak görüp yaratıcılığını, 
* Öğrenme yeteneğini, 
* Düş gücünü, 
* İradesini ve, 
* İyimserliğini destekleyen, 

bütüncül bir eğitim tasarımını savunuyor. 

Bir afrika atasözüyle ifade edilen “otlar çekince daha hızlı uzamaz” bakış açısından hareket eden waldorf pedagojisi, “her şeyi kendi zamanında yapma” görüşüne odaklanıyor. 

Buna göre çocukların okullaşma yaşının takvime bakılarak belirlenemeyeceğini, aksine çocukların bedensel, ruhsal, zihinsel sağlığı ve bireysel gelişimine önem verilmesi gerektiğini savunuyor. 

Eğitim felsefesinde ayrıca baskı ve ezber bilgiler reddedilirken, bunların yerine çocukların doğa ile iç içe, ritmik gündelik yaşam içersinde hayatı öğrenmesi hedefleniyor. 

Burada öğretmene biçilen rol ise, gelişerek oluşan bireyin kendi varlık temelini ve yaratıcılığını keşfetmesine destek olması yönünde. 

Çocukların model olarak gördükleri kişileri taklit ederek öğrenmeleri nedeniyle waldorf pedagoglarının özel bir eğitimden geçirilmesine büyük önem veriliyor.

Çocuklarının doğayla ilişkisinin kuvvetlenmesini ve özgüvenli yetişmesini isteyen velilerin yeni keşfi waldorf okulları. 

Eğitim konusunda dünyada iki akım var. Birincisi ‘çocukların yarış atı olduğu’, ikincisi de ‘çocukların kendisi olduğu’ akım. İkinci akım hızla yayılıyor. 

Dünyanın ultra zengin adamlarının ve E-Bay, Google, Apple, Yahoo ve Hewlett-Packard gibi teknoloji devlerinin çocuklarını okuttuğu "Waldorf School of the Peninsula" okulu.

Okulu ilginç kılan ve zenginlerin rağbet etmesine sebep olan tek bir özelliği var oda, "eski usul eğitim" yani bu okulda bilgisayar, laptop, yada tablet gibi hiçbir teknolojik alet bulunmuyor, akıllı tahtalar yerine eski kara tahtalar, tebeşirler,kağıt kalem gibi tamamen çocuğun tüm becerilerini ortaya koyacak eski malzemeler kullanılıyor.

Ayrıca örgü ve dikiş iğneleri ve bazen de çamurla aktivitelerin yapıldığı ve tamamen çocuğun el becerilerini geliştiren bir çok ders var. Bunun dışında bolca oyun odaklı öğrenme ve hikaye anlatma var.

Kısacası bu okuldaki bir çocuk yemek yapmaktan tutun, dikiş dikmek, bahçede çalışmak, heykel yapamaya kadar bir çok konuda eğitiliyor..

Bu eski usul eğitim çocuğun el becerisinden zeka gelişimine kadar her şekilde katkı sağlıyor...

Dünyanın en akıllı telefonlarını bilgisayarlarını üreten adamların, kendi çocuklarını teknolojiden uzak tutmalarının sebebini sanırım kolayca anlayabiliriz..

Teknolojik her cihaz başta çocukları da zeka tembelliğine yol açıyor. Teknolojiyle haşir neşir olan çocukların radyasyona maruz kalmalarının yanısıra, obeziteye yatkın olmaları ve daha saldırgan bir ruh hali içinde olmaları bir çok defa çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda dile getirilmiştir.

Avrupa’da 100 yıl önce ortaya atılan akımın Türkiye’de yeni tanınıyor.

Okullarda Milli Eğitim Bakanlığı müfredatının yanı sıra 3-10 yaş arası öğrencilere 2 yabancı dil öğretiliyor; doğada dersler işleniyor. Öğretmenlerin tamamı waldorf eğitimli hocalardan oluşuyor. Anaokullarında renkli plastik oyuncaklar yerine tahtadan yapılmış eğitim materyali kullanılıyor. Beslenme ise tamamen organik gıdalardan yapılıyor. Anne ve babanın eğitilmesinin de çok önemli, veliler de Waldorf Pedagojisi eğitim seminerlerine katılmak zorunda.

Çiftçi toplumdan kopamayan ülkeler, doğaya karşı özlem duyuyor. Şehirde yaşayan veliler bu özlemle birlikte ‘Çocuğum böyle yaşamasın’ diyerek bu okullara geliyor. Veliler artık çocuklarının ekşimeyen yoğurt yemesini istemiyor. Küçük yaşta yarışa katılan çocuklar ergenlikte ağır bedeller ödüyor, hayatı kaçırıyor. Oysa bu anlayışla eğitilen çocuklar ileride de çok başarılı oluyorlar.