Susanna Tomaro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Susanna Tomaro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Kasım 2019 Salı

Kitaplardan Korkan Çocuk (Susanna Tomaro) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı



1- Leopold sekizinci yaş gününde ailesinden hangi hediyeyi beklemiştir?

A- Bon bon şekeri
B- Koşu ayakkabısı
C- Bilgisayar
D- Kitap

2- Ailesi Leopold’a doğum gününde hediye olarak ne almıştır?

A- Koşu ayakkabısı
B- Çalışma masası
C- Şemsiye
D- İki tane kitap

3- Ailesi Leopold’u doktora götürdüğünde, doktor hangi teşhisi koymuştur?

A- Kitap korkusu
B- Heyecan
C- Depresyon
D- Havale

4- Leopold evden neden kaçmıştır?

A- Ailesinden dayak yediği için
B- Şehri merak ettiği için
C- Ailesi kitap okumaya zorladığı için
D- Ailesi istediği hediyeyi almadığı için

5- Leopold evden kaçıp nereye gitmiştir?

A- Okula
B- Parka
C- Arkadaşının evine
D- Sahile

6- Leopold evden kaçınca kiminle tanışmıştır?

A- Yaşlı bir teyzeyle
B- Küçük bir çocukla
C- İhtiyar bir adamla
D- Dilenciyle

7- Leopold’un kitap okuyamamasının asıl nedeni nedir?
A- İçinden gelmediği için
B- Kitapları sevmediği için
C- Kitaplar kalın olduğu için
D- Gözleri bozuk olduğu için

8- Doktor, Leopold'un kitap okumama sebebi olarak neyi gösterir?

A- Çok televizyon seyredip oyun oynaması
B- Kitap alacak parası olmaması
C- Ailesinin kitap almaması
D- Kitap okuyacak vaktinin olmaması

Cevap Anahtarı :

1-B      2-D      3-A      4-C
5-B      6-C      7-D      8-A

Kitaplardan Korkan Çocuk (Susanna Tamaro) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Kitaplardan Korkan Çocuk

Kitabın Yazarı : Susanna Tamaro

Kitap Hakkında Bilgi :

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı kitabıyla ülkemizde çok sevilen Susanna Tamaro, çocuklar için de kitaplar yazdı. Kitaplardan Korkan Çocuk, onun en sevilen çocuk kitabıdır.

Küçük Leopold, daha sekiz yaşındadır, gerçekten de kitaplardan çok korkmaktadır. Her yıl olduğu gibi sekizinci doğum gününde de, annesiyle babasının getirdikler armağan paketini heyecanla açar, ne yazık ki, o çok sevdiği, sahip olmak için can attığı bir çift koşu ayakkabısı yerine parlak kaplı iki kitapla burun buruna gelir. Hıçkırarak ağlamaya başlar. Kitapları öfkeyle yere fırlatır, gider odasına kapanır. Annenin babanın üzüntüsü büyüktür. Leopold de kendince haklıdır. Çünkü hangi kitabı açsa kara kara harfler, kara kara lekeler havalarda uçuşmakta, çocuğun başı dönmektedir. Oğullarının bu kitap korkusu hastalığını yenmek için annesi babası çareler ararlar, onu doktora götürürler, cezalandırma yoluna başvururlar. Sonunda Leopold, çareyi evden kaçmakta bulur. Kitap okumayı seven çocuklar ona kızmasınlar. Çünkü Leopold de haklı. Ama zaten bu kitabın büyüleyici yanı, onun evden kaçmasıyla başlıyor.

Kitaplardan Korkan Çocuk, gözlerinde bozukluk olduğu için kitap okuyamayan bir çocuğun hikayesini konu alır. Her yaştan, büyük bir okur kitlesine hitap eder. Özellikle anne ve babalar için güzel mesajlar içerir.

Kitabın Özeti :

Leopoldo sekiz yaşında bir çocuktur ve kitaplarla arası hiç iyi değildir. O her defasında doğum gününde hediye olarak, doyasıya koşabilmek için bir çift koşu ayakkabısı ister ama her defasında bir kitapla karşılaşır. Annesi ve babası ise onun aksine kitaplara çok düşkündürler. Bu nedenle Leopoldo'nun kendileri gibi bolca kitap okumasını isterler. Böylece ona, her doğum gününde hediye olarak kitap alırlar. Sekiz yaşına gelen Leopoldo'nun odası bu kitaplarla doludur. Ama Leopoldo bu kitapların hiçbirini okuyamaz. Çünkü hangi kitabı eline alırsa alsın, beyaz sayfadaki siyah harfler birbirine girer. Onun için kitap okumak tam bir işkenceye dönüşmüştür.

Leopoldo'nun ailesi Leopoldo'nun kitap okuması için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Hatta bu konuda bazen aşırıya da kaçarlar. Sonunda Leopoldo'nun notları da çok kötü gelince annesi onu bir ruh hekimine götürür. Doktor, anneye oğlunun çocuklar arasında dünyada hızla yayılan kitaplardan korkma hastalığına yakalandığını söyler. Bu hastalığın sebepleri olarak ise televizyon ve video oyunlarını gösterir.

Leopoldo çok fazla televizyon izlemeyen ve video oyunu oynamayan bir çocuktur. Bu yüzden annesiyle bu konuda konuşur ama bu konuşmanın hiçbir faydası olmaz. Çünkü annesi onun söylediklerini değil doktorun söylediklerini dikkate alır. Böylece Leopoldo'nun bu hastalıktan kurtulması için tedaviye başlarlar. Evde babası durumu öğrenince, oğluna bir reçete yazmaya karar verir. Leopoldo her gün belirli ağırlıklarda kitap okuyacaktır. Zamanla ağırlığı kadar kitap okumuş seviyeye gelmiş olacaktır. O günkü hedefini doldurmazsa oyun oynaması da yasaktır.

Leopoldo'nun babası tedavi için, dozajı her gün artacak bir kitap okuma planı hazırlar. Ve bu planı büyük bir hassasiyetle uygular. Ama Leopoldo bu tedavi yönteminden hiç fayda görmez. Hatta bu tedavi yüzünden kabuslar görerek çok daha kötü bir duruma düşer. Leopoldo'nun annesi oğlunun ne kadar kötüleştiğini görünce eşiyle konuşup bu tedaviden vazgeçmesini ister. Ama Leopoldo'nun babası tedavinin fayda sağlayacağından emindir. Bu yüzden de eşinin söylediklerini önemsemez.

Bir gün Leopoldo, anne ve babasına kitap okumanın neden gerekli olduğunu sorar. Leopoldo'nun anne ve babası bu soru karşısında epey şaşırırlar. Şaşkınlıkları geçtikten sonra ise kitap okumanın öneminden bahsederler. Kitap okumanın, bilgi edinmek ve mutlu olmak için zorunlu olduğunu söylerler.

Leopoldo bu cevaplara hiç inanmayarak düşünmeye başlar. En çok da mutlu olmak için kitap okumanın zorunlu olması üzerine düşünür. Böylece daha önce evlerine gittiği bir arkadaşıyla ailesinin evlerinde hiç kitap olmamasına rağmen ne kadar mutlu olduklarını hatırlar.

Ertesi sabah çantasına biraz fazla yiyecek koyarak evden çıkar. Bir süre her zamanki yolda ilerledikten sonra okul yoluna dönmek yerine önüne çıkan ilk otobüse biner. Otobüs son durağa gelince otobüsten iner ve bir mağazaya girer. Mağazada koşu ayakkabılarını inceler ama kısa süre sonra mağazadan çıkmak zorunda kalır.

Mağazadan çıkınca parka gidip biraz oynar. Ama evden kaçtığı için park hiç eğlenceli gelmez. Böylece boş bir bank bularak bir şeyler atıştırmaya karar verir. Boş bir bank bulamayınca yaşlı ve görme engelli bir adamın yanına oturur. Az sonra yaşlı adam Leopoldo'yu fark eder ve onunla konuşmaya başlar. Adam onun evden kaçtığını anlar ve ona kendi hikayesini anlatmaya başlar. Yaşadığı maceraları anlatır. Sözde o da evinden kaçmış, diyar diyar dolaşmış, adalardan adalara geçmiş, ülkeler gezmiş, sonunda Moğolistan’da ajan zannedilerek gözleri oyulmuş ve kör olmuştur. Leopoldo adamın hayat hikayesini dinler ve çok etkilenir. Daha sonra bir lokantaya gidip beraber öğle yemeği yerler. Yemeğin sonunda yaşlı adam, en büyük arzusunun görme yetisini kaybetmeden önce en son okuduğu kitabın son kısmını tamamlamak olduğunu söyler. Bunu duyan Leopoldo yaşlı adamın haline üzülerek ona kitabın devamını okuyabileceğini söyler. Yaşlı adama bir kitapçıya gitmeyi o kitabın sonunu orada ona okumayı tavsiye eder. Yaşlı adam da memnuniyetle kabul eder ve beraber kitapçıya giderler.

Böylece bir kitapçıya giderek yarım kalan kitabı bulurlar. Leopoldo kitabı okumak için açtığında her zamanki gibi harfler birbirine girer. O sırada mağaza çalışanı Leopoldo’nun o halini fark eder. Yaşlı adamı Leopoldo’nun torunu zannedip, onun gözlüklerini unutmuş olabileceğini söyler. Yaşlı adam Leopoldo’ya gözlüğüne sorar fakat zaten gözlüğü yoktur. Böylece yaşlı adam Leopoldo'nun gözlerinin bozuk olduğunu fark eder. Sonra kitabı alıp oradan ayrılırlar.

Bunun üzerine yaşlı adam Leopoldo'yu evine götürerek anne ve babasına teslim eder. Bu sırada Leopoldo'nun anne ve babasıyla konuşarak çocuğun göz bozukluğu yüzünden kitap okuyamadığını onlara anlatır. Bunu duyan Leopoldo annesinin ve babasının kızarmış ve morarmış yüzlerini görünce zevkten dört köşe olur. Kitap okuyamaması onun suçu değildir.

Böylece göz doktoruna giden Leopoldo, kalın camlı bir gözlük takmaya başlar. Gözlüğü ile bir sürü kitap okur. Okuduğu kitapları haftada bir aynı parka giderek yaşlı dostuna anlatır. Yaşlı adam da ona bir itirafta bulunur. Kendisi aslında o maceraların hiçbirini yaşamamıştır. Aslında o bir bekçidir. Geceleri sıkılmamak için, vakit geçsin diye kitap okumuştur. Gözleri bu sebeple görmez olmuştur. Hayatında hiç deniz görmese de kendisini dünyanın etrafını defalarca dolaşmış gibi hissettiğini söylemiştir.

18 Eylül 2019 Çarşamba

Tombul Yürek (Susanna Tamaro) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili

Kitabın Adı : Tombul Yürek

Kitabın Yazarı : Susanna Tamaro

Kitap Hakkında Bilgi :

Michele şişman bir çocuktur, ya da en azından onu ne olursa olsun zayıflatmaya karar vermiş olan annesi böyle düşünmektedir. Zavallı Michele’nin yaşamı bitip tükenmek bilmeyen cezalar ve diyetlerle geçmektedir. Onun en yakın arkadaşı olan evin buzdolabı Buzz, Michele’ye şövalyelik unvanı verir ve onu Şövalye Tombul Yürek, Muhallebi ve Simit Markisi olarak adlandırır. Annesinin zoruyla Sıska Hamsiler Kliniği’nde kalmak zorunda olan ve buranın şişman çocuklar için bir hapishane olduğunu anlayan Michele, bu şövalyelik unvanını kullanarak klinikten kaçar. Anneannesinin evine giden yolu ararken ormanda yolunu yitiren tombul çocuk, konuşan bir Sansarcık ve sahibi Bay Kakkolen ile karşılaşır. Başarısız bir mucit olan Bay Kakkolen Michele’nin bir kahramanı olmasını ve şövalyelik unvanını gerçekten hak etmesini sağlar.

Tombul Yürek kitabı Susanna Tamarro’nun çocuklar için yazdığı aslında ailenin her ferdine ilginç mesajlar veren hoş bir kitap. Kitabın ilk bölümleri monoton olsa da günlük yaşantımızda her zaman karşımıza çıkan olayları anlatmaktadır. Kitap ilerleyen bölümlerde macera dolu ve süprizlerle dolu devam etmektedir.

Kitabın Özeti :

Küçük Michele annesi ile yaşayan, şişmanlığından pek yakınmayan küçük bir çocuktur. Kendi fiziğine ve kilosuna dikkat eden annesi, Michele’in bu şişman halinden hiç memnun değildir. Michele zaman zaman gece acıkmakta ve buzdolabından küçük şeyler yiyerek annesinden habersiz kaçamaklar  yapmaktadır. Bir gün Buzdolabı BUZZ kendisi ile konuşur. Ona istediği yemekleri vermeye başlar. Bu arda Michele ile konuşan BUZZ, onu şövalye ilan eder. Michele ile buzdolabı arasında bir ilişki doğar. Ancak Michele bunu pek irdelemez. Artan kilosu annesi ile babasının bir önlem almasını sağlar ve onu zayıflayacağı bir Çocuk Kliniğine gönderirler.
Michele için klinikte acı dolu günler vardır. Kliniğin baş doktoru İskeletsel Hoşhanım, Michele in hoşlanmayacağı önlemlere, katı kurallara boğar. Michele çareyi klinikten kaçmakta bulur ve ormanda kaybolur. Ormanda kendisi ile konuşan bir sansarla tanışır ve arkadaş olur. Sansar onu Bay Kakkolen ile tanıştırır. Bay Kakkolen aslında bir bilim adamıdır ve dünyada konuşan bütün buzdolapları onun eseridir. BUZZ da dahil tabi. Kakkolen küçük şövalyeyi önce bir yarasaya dönüştürür. Küçük tombul yarasa Michele ilk iş evine uçar ve uzun süredir görmediği annesini görür.

Annesini  kendisinin kaybolmasından sonra yataklara düşmüş halde ve evdeki bütün abur cuburları yemiş halde bulur. Küçük yarasa annesine doğru sarılmak ister ancak annesi onu tanımaz ve Michele'i kovalar. Zavallı Michele üzgün bir şekilde Bay Kakkolen’in yanına gider. Çok ağlar ama Bay Kakkolen kendisinin bir şövalye olduğunu hatırlatır ve önemli bir görevi olduğunu söyler. Bay Kakkolen, kimsenin bulamadığı ve herkesin bilmediği bir canavarı yenmesi görevini Michele verir. Bu canavar küçük çocukları yiyen korkunç bir canavardır.

Michele bütün nasihatler ve Bay Kakkolen’in kendisine verdiği öğütlerle bu korkunç canavarı yener. Muzaffer olarak Bay Kakkolen’in yanına gelir ve birden bire yarasadan küçük ince bir çocuğa dönüşür. Artık Cesur Yürek Michele evine annesinin yanına dönebilecektir. Annesi onu mutlulukla karşılar. Artık Michele normal kiloda bir çocuktur, ancak bir sorun vardır. Kendi fiziğine dikkat eden annesi üzüntüden kilo almıştır.

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git (Susanna Tomaro) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

Kitabın Yazarı : Susanna Tomaro

Kitap Hakkında Bilgi :

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, seksen yaşında bir büyükannenin uzaklardaki torununa yazdığı mektuplardan oluşur. Alabildiğine yalın, gündelik konuşma diliyle yazılmış bu sevgi dolu mektuplar, hem bir iç döküş, hem de bir bilgenin vasiyeti niteliğinde. Yaşlı büyükanne, bu mektuplarda, kendisinin ve kızının dokunakl? yaşamlarının gizli kalmış yönlerini açığa vururken kendi kendisiyle bir iç hesaplaşmayı da birlikte yürütüyor. Değişen gelenekler, altüst olmuş değerler karşısında hissettiklerini, torununa sevgiyle aktarmaya çalışan bu yaşlı kadın, gençliğinde yapmayı göze alamadığı şeyleri yapmasını torununa öğütlerken şöyle diyor: "Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur; o özgün çağrıya kulak vermeli, yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz."

Susanna Tamaro'nun bu en ünlü kitabı, yayımlandığı günden bu yana yeni okurlarla buluşmayı sürdürüyor.

Kitabın Özeti :

Bir trafik kazası sonucunda kızını kaybetmiş ve torununu o büyütmüştür. Büyükanne ile torunun kuşak çatışması yaşamış, torunu ani bir kararla onu terk ederek Amerika’ya gitmiştir. O ise torununun sevimli köpeği ile ve onun hatırlarıyla yalnız yaşamakta ve hayatını sorgulamaktadır.

Gençliğinde akıllı, hareketli ve yaşam dolu bir kişiliğe sahip olduğu halde uygun birini bulamadığı için geç yaşında rastgele bir evlilik yapmıştır. Büyükanne sevgiye ve aşka dayalı bir evlilik hayal etmiş ama kocası onun ile sadece evli olmak için evlenmiştir. Üstelik uzun bir müddet çocukları olmamıştır.

Uzun süre çocuğu olmadığı için tedavi görmek maksadıyla gittiği kaplıcada bir doktorla tanışmıştır. Bu doktor kafasındaki ideal erkek tipidir. Büyükanne bu doktorla fırtınalı bir aşk öyküsüne başlamıştır. Sadece üçer haftadan oluşan iki tatil süresince birlikte olabilmişlerdir. Sonrasında bu aşkı telefonlar ve mektuplarla sevdiği erkek ölene dek sürdürmüşlerdir. İkinci buluşmalarının sonunda sevdiği erkekten hamile kalmış, ama çocuğunun gerçek babasını kocasından ve herkesten saklamıştır. Kocası bunu sezmiş olsa da bunu belli etmemiştir. Kızını özgür büyütmek uğruna onu başıboş bırakmıştır.

Yaşlı kadın, yasak aşkından doğan bu kızını evli olduğu adamdan dünyaya gelmiş gibi gösterir. Kendi ailesinden baskı görerek büyüdüğü için kızı ve torununu özgür bırakmış ve onların hayatlarına karışmak istememiştir. Kendi gençlik yıllarında yaşadığı kısıtlamaların hiçbirisini kızına yapmamıştır. Ona her şeyin en iyisini vermeye çalışmış, fakat bu tutumu kızının asi ve geçimsiz bir kadın olmasına yol açmıştır. Büyükanne kızının asıl babası olan Doktor sevgilisinin bir trafik kazasında ölmesi sonrasında bir müddet bunalıma girmiş, kızıyla ilgilenememiştir.

Kızı on altı yaşına geldiği sıralarda kocasını da kaybeder. Kızı da büyümüş erkeklerle ilgilenmeye başlamıştır. Büyükanne ile kızı arasında şiddetli sorunlar vardır. Annesine hiçbir bir saygısı ve hoşgörüsü olmayan kızı, kendini çılgın bir hayat kaptırmış ve Türkiye’de geçirdiği bir tatil sonrasında bir çocuk dünyaya getirmiştir. Bu çocuk ise büyükannenin mektuplarını yazdığı torunundan başka birisi değildir.

Büyükannenin çocuğunun babasını bile tanımayan kızı, bazı saplantılara kapılmış ve uzun bir müddet psikolojik tedavi görmüştür. Aksi bir tesadüfle büyükannenin kızı da kendini tedavi eden doktor ile yakınlaşmış ve ona âşık olmuştur. Bu adam aslında doktor, değil bir dolandırıcıdır. Duygusal bir ilişki içerisinde de olduğu doktoru kızını aldatmaya başlar. Doktor bir takım evraklar imzalatarak büyük miktarlarda bir paraya kızını kefil etmiştir. Kızı her şeyi anladığında artık iş işten geçmiştir. Büyük miktarlarda borçlanır borçlanmaz arayıp sormadığı ve hiç saygı duymadığı annesinin yanına yardım istemek için gitmek zorunda kalmıştır. Kız borcunu ödemek için para aramakta, annesi ise onu bu konuda sürekli uyardığı için para vermek istememektedir.

Büyükanne ile kızı hararetli bir şekilde tartışmaya başlamıştır. Bu tartışma esnasında büyükanne kızının gerçek babasının bir doktor olduğunu ağzından kaçırmış olur. Kızı hiç ummadığı bir anda öz babasının tanımadığı ve görmediği bir doktor olduğunu öğrenince arabaya atlayıp hızla annesinden uzaklaşır. Bu şaşkınlık sırasında trajik bir trafik kazasının sonucunda hayatını kaybetmiştir.
Hayatta tüm sevdiklerini yitirdiği bir anda torununa bakacak olması ihtiyar kadını yeniden yaşama bağlar. Çok büyük zorluklarla büyüttüğü torunu da annesi gibi asidir. Torunu okumak için Amerika’ya gideceğini, dönünceye kadar mektuplaşmamalarını büyükanneden ister.

Büyükanne torununa hiç karşı çıkmamış, aksine onu desteklemiş ve içinden geldiği gibi davranmasını öğütlemiştir. Yaşlı kadın torunu gittikten bir ay sonra hastalanmış, hastaneye kaldırılmıştır. Onca postaya verilmemiş mektup. Torununa, insanların hayatları boyunca önemli kararlar aşamasında yapmaları gereken tek şeyin, durup yüreklerinin sesini dinlemek olduğunu, ancak bu şekilde gerçek mutluluğun yakalanabileceğini anlatmakla geçmiştir. Torununa yazdığı mektuplarda döndüğünde kendisini bulamayacağını yazmıştır.

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git (Susanna Tomaro) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarıiçin tıklayınız....

27 Mart 2019 Çarşamba

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git (Susanna Tomaro) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Susanna Tomaro’nun “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” adlı romanının içeriği aşağıdakilerden hangisidir?


A) Roman tarihi bir belge niteliği taşır.
B) İtiraflarla dolu, vasiyet sayılabilecek mektuplardan oluşur.
C) Kitap, yazarın hayatını anlattığı bir otobiyografidir.
D) Kurgulardan oluşur ve gerçekle bağlantısı yoktur.
E) İsimsiz gelen mektuplar, romandaki ailenin hayatını değiştirecek bazı sırlar taşır.

2. Susanna Tomaro’nun “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” adlı kitabının türü nedir?

A) Biyografi
B) Otobiyografi
C) Anı
D) Günlük
E) Roman

3. Susanna Tomarov’ un “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” adlı eserinin 14. sayfasında “… Ama sonra zamanla çok uzun süre giyilen bir giysi gibi en çok kullanılan yerlerinden yıpranır, dikişleri atar ve bir ani hareket sonucu yırtılır. Başlangıçta hiçbir şey fark etmezsin, zırhının hâlâ seni sıkıca sardığını sanırsın.” cümlelerinde kullandığı “zırh” oluşumu ne zaman başlar?


A) Yaşlılık döneminde
B) Ölüm döşeğinde
C) Doğumumuzda
D) Yetişkinlik döneminde
E) Ergenlik döneminde

4. Romandaki ailenin köpeği nasıl bir köpektir?

A) Cins ve asil
B) Huysuz
C) Sadık ve çirkin
D) Yaralı ve hasta
E) Sahipsiz

5. Romanndaki ailenin köpeğinin adı nedir?

A) Fox
B) Buck
C) Boris
D) Buik
E) Bordy

6. Romandaki kahramanlardan Illaria’nın ölümü nasıl olmuştur?

A) Trafik kazası sonucu ölmüştür.
B) Babası tarafından öldürülmüştür.
C) Ağır bir hastalık geçirip ölmüştür.
D) Doğum yaparken ölmüştür.
E) İntihar etmiştir.

7. Romanın kahramanlarından Büyükanne’nin mektupları yazmaktaki amacı nedir?

A) Torununa göndermek ve yaşamının son anlarında yanında olmasını istemek.
B) Ölen kocasına itiraf edemediği şeyleri ona ithafen kâğıda dökmek.
C) Mektupları ileride birleştirip kitap haline getirmek.
D) Tüm yaşamı boyunca edindiği tecrübeler ile torununa yol göstermek.
E) Illaria’nın babası ve tek gerçek dostu Ernesto’ya göndermek.

8. 
Romanın kahramanlarından Büyükanne, kızı Illaria’yı bir dönem neden ihmal etmiştir?

A) Kızını sevmediği için.
B) Kızı, zaten annesinin hiçbir lafına kulak asmadığı ve aralarında anlaşmazlık olduğu için.
C) Büyükanne bir dönem bir hastalık geçirdiği için.
D) Kızı, alıp başını uzaklara gittiği için.
E) Kocası Agusto, Illaria’nın öz kızı olmadığını öğrendiği için.

9. Romanın kahramanlarından Büyükanne’nin kişiliği aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?

A) Düşünen, etrafındaki her şeyi analiz ederek hayatın anlamını arayan bir kadın.
B) Çevrenin sınırladığı bir kalıba girmek istemeyen ama bunu bir türlü başaramayan bir kişilik.
C) Kırılgan, duyarlı, alçakgönüllü bir büyükanne.
D) Suçluluk duygusuyla, özgüven eksikliği nedeniyle kullanılmış olduğunu düşünen sindirilmiş bir anne.
E) Bunları hepsi

10. Romanın kahramanlarından Büyükanne’nin torununa mutlu olmak için sunduğu anahtar düşünce nedir?

A) Hayatın bizi yönlendirdiği şekilde yaşamak.
B) Çevrenin yönlendirmelerinden uzak durup kalbinin sesini dinlemek.
C) Kadere inanmak ve başımıza gelecekleri beklemek.
D) Her şeyi planlayarak ve programlayarak yaşamak.
E) Aklın ve mantığın sesini dinlemek.

11. Romanın kahramanlarından Büyükanne’ye göre yüreğimizden gelen ses, hep doğru söyler mi?

A) Her zaman, her koşulda içimizdeki ses doğruyu söyler.
B) Eğer bizi sınırlandıran, toplumun etkisiyle oluşan içimizden yükselen seslerle yüreğimizin derinliklerinden gelen sesi ayırt edebiliyorsak evet.
C) Hayır. Yüreğimizden gelen ses doğruyu söylemez, bizi her daim yanlış davranışlara sevk eder.
D) Hayır. Sadece aklımızın ve mantığımızın sesi doğru söyler. Doğru, sadece mantığa uyandır.
E) Hayır. Yüreğimizin bizi yönlendirebilecek bir sesi yoktur.

CEVAPLAR:

1-B   2-E   3-E   4-C   5-B   6-A   7-D   8-C   9-E   10-B   11-B