İYİ VE ETKİLİ YAZABİLMEK VE KONUŞABİLMEK İÇİN GEREKLİ ÖZELLİKLER
1- Gözlem yapmak
2- Düşünmek
3- Okumak
4- Ana dili iyi kullanmak
1- Gözlem Yapmak :
İyi ve güzel bir yazı yazabilmek ve etkili konuşabilmek için her şeyden önce iyi bir gözlemci olmak gerekir.
Gözlem; bakmak değil görmek, doğanın canlı cansız bütün unsurlarını, ayrıntılarıyla görmek demektir.
Gözlem; doğru görmeyi, doğru tanımayı öğretir. Bir şeyi iyi anlayabilmek için onun kendi kendine ortaya çıkan türlü belirtilerini gözden geçirmek işine "Gözlem" denir.
Gördüklerimizi anlamak ya da anlatmak için gözlem yapılır. İnsanların çoğu, kendilerinin iyi birer gözlemci olduğunu söylemelerine karşın, iyi yazı yazamaz ya da etkili konuşma yapamaz. Öz eleştiri yapıldığı takdirde görülecek ki, insanlar; başta aile olmak üzere, çevre, okul ve en yakın arkadaşları hakkında ayrıntılı bilgilere sahip değildir. Oysaki önceden derinlemesine yapılan gözlemler, çevre ve kişilerle uyumu kolaylaştıracak, iletişimi hızlandıracaktır.
Bir dilencinin sokak aralarında, dolmuş kuyruklarında dilenmesini; hele hele dilenmekten utanan yoksul insanların toplumla ilişkilerini, ruh hâllerini gözlem yapmayan bir insan, nasıl "yoksulluk" konusunda yazı yazabilir, konuşma yapabilir? Öyleyse, hangi konuda yazı yazmak, konuşma yapmak istiyorsak; o konuyla ilgili önceden gözlemlere sahip olmalıyız. Bu düşüncelerden hareketle; siz de, ailenizi, çevrenizi, öğretmenlerinizi, arkadaşlarınızı kolay iletişim ve başarılı olmak için mutlaka gözlem yapmalısınız.
2- Düşünmek (fikretmek = tefekkür) :
İyi ve güzel yazı yazmak, etkili konuşmak için gerekli olan özelliklerden biri de "düşünmek" tir.
Yazı yazmanın temelinde düşünme yatar. Okuduğumuz bir eser ya da parça, kafamızda birçok düşünceler yaratır. Dış dünyamızda gördüğümüz canlı ve cansız bütün unsurlar, kafamızda birtakım düşünceleri ve hayalleri canlandırır. Görülen, duyulan, okunan, incelenen somut ve soyut bütün kavramların bağlantıları, düşünce içerisine girer.
Düşüncelerimizi açık, ilgi çekici, canlı bir biçimde ortaya koymalıyız. Düşünme, iç gözlem ile elde edilir.
Gözlem; dışarıyı görmek, düşünme ise içimizi incelemek ve görmek demektir. Doğal olarak, bütün insanlar düşünceye sahiptir. Ama düşünceden düşünceye fark vardır. Düşünce ile plân (tasarı) arasında sağlam bir bağ kurulmalıdır.
İnsan, yaşamış olduğu ortam gereği; kişi, çevre, toplum, konu, olay vb. kavram ya da faaliyetlerde sağlıklı ve plânlı düşünmek zorundadır. Düşüncelerdeki dağınıklık ve plânsızlık, insanın çevreyle ve olaylarla bağlantısını bozar, uyumunu engeller. Bu durumda ise mutsuz ve başarısız bir kişilik ortaya çıkar.
Sağlıklı düşünemeyen, düşüncelerinde plân yapamayan bir insan, nasıl iyi ve güzel yazı yazsın? Nasıl etkili konuşma yapsın? Öyleyse, bir konu ya da olay hakkında yazı yazmadan, konuşma yapmadan önce mutlaka düşünmeliyiz.
3- Okumak :
"Ben aydınım" diyebilen bir insan; en az günde bir gazete, haftada bir dergi, ayda bir kitap okumak zorundadır.
Düzenli olarak ayda bir kitap okuyan birisi elli yılda altı yüz kitap okur. İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze kadar yazılmış milyonlarca kitap içinde altı yüz kitabın önemi ne kadardır?
Her çeşit kitabı düzenli aralıklarla okuyanlarla, hayatında eline hiç kitap almamışlar arasındaki fark; beyaz renkle siyah rengin arasındaki fark gibidir. Birisi bilim ve aydınlık, diğeri ise cehalet ve karanlıktır.
Her şeyden önce, okumayan insanın kelime hazinesi gelişmez. Bu durumda sınırlı sayıda kelimelerle hangi duygu ve düşünceler etkili bir şekilde anlatılsın?
Yazarlar, şairler ve sanatkârların düşüncelerini daha iyi anlayabiliyoruz. Çünkü kelime hazineleri büyük. Çünkü onlar okumaya önem veren, okumanın insan için bir üstünlük olduğunu kavrayan kişilerdir. Bilgili ve bilinçli aydın olabilmenin yegâne yöntemi okumak, çok okumaktır. Doğal olarak, yazılı ve sözlü kompozisyonda başarının önemli sırlarından birinin de düzenli okumak olduğunu unutmamak gerekir.
4- Ana Dili İyi Kullanmak :
Günümüzde, insanların çoğunun dört yüz - beş yüz kelimeyle konuşup anlaştığı bir gerçektir.
Aydınların pek çoğu ise ortalama üç bin - beş bin kelimeye işleklik verebilmektedir. Bu durum, ana dilini iyi kullanmakla ilgili önemli bir toplumsal kusur olarak görülmektedir. Çünkü toplumun yönlendirici ve yöneticisi durumundaki aydınlar, en az on beş bin - yirmi bin kelimeye işleklik kazandırmak zorundadır.
Bu gerçekler ışığında; etkili ve güzel yazı yazmak ve konuşmak için ana dili iyi bilmek gerekir. Bu ise, dil bilgisi kurallarının ve anlatım bozukluklarının bilinmesini zorunlu kılar.
Gözleme değer veren, plânlı düşünen, sağlıklı okuyan ve ana dilini iyi kullanan insan; üstün bir ifade yeteneğine sahip olur. Bu dört önemli özellik, birbirleriyle yakından ilgilidir. Birinin yokluğu, diğerlerinin yokluğuna yol açar. Bu nedenle, dört özelliğe de aynı şekilde önem verilmelidir.