Naturalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Naturalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mart 2020 Pazar

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları 1. Ünite Giriş, Edebiyat Toplum İlişkisi, Edebi Akımlar

11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI, 2019-2020

1.ÜNİTE: GİRİŞ

A- EDEBİYAT - TOPLUM İLİŞKİSİ

Edebiyat malzemesi dil olan güzel sanat etkinliğidir. İnsan toplumsal bir varlıktır ve edebiyatın konusu da insandır. Edebi eserler insan ilişkilerine, toplumun duyuş ve düşünüşüne göre şekillenir. Edebi eserlerin bir kısmı, topluma öncülük etmek, onu değiştirip geliştirmek amacını taşır. Yazarlar içinden çıktığı toplumun duyuş ve düşünüşünü eserlerine yansıtır.

1- Edebiyat toplumun aynasıdır.
2- Edebî eserler yazıldıkları dönemin toplumsal hayatını yansıtır.
3- Edebiyat ile toplum, toplum ile edebiyat karşılıklı olarak birbirlerini etkiler.
4- Edebi eserlerin yazıldığı süreçte yazar sosyolojik araştırmalardan yararlanabilir.
5- Edebiyatın toplumu etkileme ve yönlendirme özelliği vardır.

Edebiyat - Toplum İlişkisine Örnekler:

Örneğin Millî Mücadele'yi yaşayan sanatkâr ve yazarlar, bu durum­dan etkilenmişler ve eserlerinde de bu etkiyi belli bir oranda göstermişlerdir. Güzel sanatlar ve edebi­yat, sosyal çevre dediğimiz düşünce hayatı, sosyal ve siyasi hayattan yararlanarak oluşturulurlar.

Edebî metinler, devrin sosyal, siyasî ve tarihî şartlarından yararlanılarak ortaya konulan sa­nat eserleridir. Edebî eserler, yazıldıkları devrin şartlarından etkilenebilir. Bu etkilenme asla tek taraflı olamaz. Edebî eserler de toplumu bir şekilde etkile­yebilmektedir. Reşat Nuri Güntekin'in ölümsüz eseri Çalıkuşu romanındaki genç ve idealist bir öğret­men karakteri olan Feride, toplum tarafından o kadar çok sevilmiş ve benimsenmiştir ki, anneler ve babalar çocuklarına bu ismi vermeye başlamışlardır.

Dünya edebiyatından bir örnek; Charles Dickens'in ünlü romanı Oliver Twist’in yayımlanmasıyla birlikte İngiltere'de çocuk hakları konusunda çalışmalar yapılmıştır.

Edebiyatın sanat akımları ile ilişkisi


Edebi eserler belli bir sanat anlayışı doğrultusunda yazılır, eserler toplamı da edebiyat ve sanat akımlarını oluşturur. Bir edebiyat akımının oluşmasındaki etkenleri şöyle sıralayabiliriz:
1- Dönemdeki sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel şartlar
2- Dönemin siyasal yönetim özellikleri
3- O dönemdeki felsefi anlayışlar
4- Sanatçıların değişiklik istekleri

Batı'da ortaya çıkan edebiyat ve sanat akımlarını Türk edebiyatını Tanzimat Dönemi'nden itibaren etkisi altına almıştır. Edebi akımları çoğunlukla bir öncekinin devamı, uzantısı ya da bir öncekine tepki niteliğindedir. Aynı sanat akımını benimseyen sanatçılar ortak özellikler taşıyan eserler vermiştir.

Edebiyatımızda;
* Şinasi, Ali Bey, Ahmet Vefik Paşa klasisizmin
* Namık Kemal, Ahmet Mithat, Abdülhak Hamit, Recaizade Ekrem romantizmin
* Halit Ziya Uşaklıgil, Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Ömer Seyfettin, Y. K. Karaosmanoğlu realizmin
* Hüseyin Rahmi Gürpınar natüralizmin etkisinde kalmışlardır.

Türk edebiyatının ilk edebi ve tarihi romanlarını yazan Namık Kemal’in İntibah romanında romantizm akımının etkileri açıktır.

Örneğin; Romanın başında yer alan uzun Çamlıca tasviri romantizm etkisinin yansımasıdır.
Toplumu düzeltmeye çalışmaya amacı taşıması
Duygunun ön planda olması
Romantizmin etkisiyle trajik bir sonla biten olayların sonucunda kötülerin cezalandırılması romantizm metne yansımalardır. 

Edebi Akımların Sanatçılara Katkıları

* Edebiyat akımları, sanat değeri ve anlatım gücü yüksek eserlerin ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır.
* Sanatçıların kendi ideallerine uygun eserler vererek çığır açmalarını sağlamıştır.
* Edebiyat akımları edebiyatı çeşitlendirip, monotonluktan kurtarmıştır.
* Sanatçılar farklı görüş ve duyuşlarını ifade etme imkânı bulmuşlardır.

EDEBİ AKIMLAR

1- KLASİSİZM :

* 17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan bir akımdır. BOILEAU bu akımın kurucusu olarak kabul edilir.
* Klasikler Eski Yunan ve Latin edebiyatını bilgi ve esin kaynağı olarak benimsemişlerdir. Temel olarak şu ilkelere dayanır:
* Sanat, “insan tabiatına” önem vermeli ona sevgi ve saygı duymalıdır. Klasik bir eser “akıl” ve “sağduyu”ya dayanmalıdır. Eser, “dil”, “anlatım” ve “şekil” de en olguna varmaya çalışmalıdır.
* Klasikler, insanların her zaman, her yerde, her toplumda aynı duygu ve düşüncede olduklarını kabul ederler. Onun için eserlerinde değişmez tipler yaratırlar. Klasisizmde fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir; çünkü bunlar değişkendir.
* Bu akımda, sanatta mükemmeli bulmak esastır. Mükemmeli bulmak ise konunun seçilişinde değil, onun ele alınıp anlatılışındadır. Onun için anadili en güzel biçimde kullanmak da esas olmalıdır. Böylece klasikler günlük konuşma dilinden farklı kitabi bir dil kullanmışlardır.
* Sanatta sıkı kuralların bulunması ve sanatçıların bunlara uyması gerektiğine inanan klasikler, “üç birlik” kuralının doğmasına neden olmuşlardır (Yer, zaman ve olay birliği)
* Eserlerinin kahramanlarını hep soylu tabakadan seçen klasikler, eserlerinde kaba ve çirkin sözlere de yer vermezler. “Ahlaka uygunluk” ilkesine sıkı sıkıya bağlıdırlar.
* Yapıtlarının etkileyici olmasını, hoşa gitmesini, tarih biliminden ayrılabilmesini ve din dışı konulara eğilmesini temel ilke olarak kabul etmişlerdir.
Edebiyat türü olarak daha çok tiyatroyu, tiyatro türü olarak da trajedi ve komediyi benimsemişlerdir.

Başlıca temsilcileri:
· Boileau (şiir)
· La Fontaine (fabl)
· Racine, Corneille (trajedi)
· Moliere (komedi)
· Madame de La Fayette (roman)
· La Bruyere (karakterleriyle)
· Bossuet (hitabet)
· Andre Gide.

Türk edebiyatındaki temsilcileri:
Şinasi’nin “Şair Evlenmesi”adlı komedisi, La Fontaine’den yaptığı çeviriler ve Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den çevirileri, bu anlayışın ürünleri olarak sıralanabilir.

2- ROMANTİZM :

1830’lu yıllarda klasisizme tepki olarak doğmuştur. Victor Hugo’nun “Hernani” adlı oyunuyla bir edebiyat akımı olarak başarıya ulaşmıştır. 1789’da Fransız İhtilali’yle birlikte derebeylik ve aristokrasi çökmüş; yeni bir yapılanma ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak romantizm, yeni duygu, düşünce ve idealleri anlatmayı amaçlamış, sanatın ve sanatçının kurallardan kurtulup özgürleşmesini savunmuştur.

* Klasik öğretinin bütün kuralları yıkılmış, Latin ve Yunan edebiyatları yerine Hristiyanlık mucizeleri, milli efsaneler işlenmiş; konular ya tarihten ya da günlük olaylardan çıkarılmıştır.
* Tabiat manzaralarının, yerli ve yabancı törelerin betimlenmesine geniş yer verilmiş, insan psikolojisinin soyut olarak incelenmesi bırakılarak, insanlar çevrelerinde incelenmiş, insanın ıslahından önce toplumun ıslâhı amacı ön plana alınmıştır.
* Klasik edebiyatın akıl ve sağduyuya önem vermesine karşılık, romantizmde hayal ve fanteziye geniş yer verilmiştir.
* Yazarlar eserlerinde kişiliklerini gizlememişler, olaylar karşısında duygu ve görüşlerini açıkça anlatmışlardır.
* Romantik şiirde, doğa sevgisi; bireycilik, Ortaçağa, yabancı ülkelere, Doğu’ya hayranlık; toplumsal geleneklere isyan; duygulara, doğaüstü güçlere, rüyalara, ihtiraslara bağlılık dikkat çeker.
* Zıtlıkların uyumunu ilke olarak benimseyen romantikler hayatı güzel, çirkin... bütün yönleriyle vermeye çalışırlar.
* Klasiklerin önemsediği din duygusuna geniş yer veren romantiklerin kahramanlarının çoğu dindardır.
* Din, her şeyin gelip geçici olduğunu söylediği için de kahramanlar, genellikle kuşkulu, üzüntülü ve karamsardırlar.
* Edebiyat dilindeki kalıplaşmış kelimeler yerine, günlük konuşma dilini kullanmayı benimseyen romantikler, her sınıftan insanı da eserlerine konu olarak almışlardır.
* Genel olanın yerine özeli, tipin yerine göz alıcı olanı seçmişlerdir. Aşk, ölüm, tabiat en belli başlı konular olarak dikkat çeker.
* Bu akımda oyun türlerinden dram, edebiyat türlerinden de roman gelişmiştir.

Başlıca temsilcileri :
· Chateaubriant,
· Lamartine,
· Musset,
· V. Hugo,
· Lord Byron,
· Goethe

Türk edebiyatındaki temsilcileri:
Tanzimat Dönemi’ndeki ürünlerin çoğunluğu romantizmin etkisiyle yazılmıştır.
* Namık Kemal roman ve tiyatrolarıyla (İntibah, Zavallı Çocuk)
* Ahmet Mithat, ilk romanlarıyla
* Recaizade Mahmut Ekrem, şiirleriyle
* Abdülhak Hamit, tiyatrolarıyla

3- REALİZM (GERÇEKÇİLİK) :

19. yüzyılın ikinci yarısında romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır.

* Realizm’de, duygu ve hayaller yerini, toplum ve insan gerçeklerine bırakır.
* Konular gerçekten alınır. Yaşanan ve gözlenen gerçek bütün çıplaklığıyla anlatılır. Bunun sağlanması için gerektiğinde anket gibi bazı sanat dışı yöntemlere bile başvurulmuştur.
* Bu akımda, gerçeğin anlatılması için kişilerin psikolojileri, onların kişiliklerini etkileyen çevrelerinin tanıtımı, içinde bulundukları ortam ayrıntılarıyla verilir. Onun için de betimleme, realist yazarlarda en önemli anlatım biçimi olarak dikkat çeker.
* Yalnızca yaşananın anlatılmasına yönelen gerçekçiler, olaylar ve kişiler karşısında tarafsız davranırlar.
* Eserlerine kendi duygu, düşünce ve yorumlarını katmazlar.
* Yine, gerçek hayatın anlatılması esas olduğu için eserlerinde toplumun sıradan insanlarına rastlanır.
* Eserlerinde daha çok yaşamın olağan olaylarına yöneldikleri için çok basit bir konu bile ele alınıp işlenir.
* Gerçekçi yazarların okuyucuyu eğitme gibi bir amaçları yoktur.
* Gözlem, araştırma ve belgelere dayanarak, yaşananı nesnel bir şekilde aktarmayı amaçlarlar.
* Gerçekçi yazarlar, biçim güzelliğine çok önem vermişler, dilde ve anlatımda süsten, özentiden kaçınmışlardır.

Başlıca temsilcileri
· Stendhal (Kırmız ve Siyah, Parma Manastırı)
· Balzac (Goriot Baba, Vadideki Zambak, Eugenie Grandet)
· G. Flaubert (Madame Bovary)
· Lev Tolstoy (Savaş ve Barış, Diriliş, Anna Karenina)
· Dostoyevski (Suç ve Ceza)
· Çehov (Vanya Dayı, Vişne Bahçesi)
· M. Şolohov (Ve Durgun Akardı Don)
· E. Hemingway (Çanlar Kimin İçin Çalıyor)
· J.Steinbeck (Gazap Üzümleri)
· Herman Melville (Moby Dick)
· Charles Dickens (Oliver Twist, David Copperfield)
· Gogol (Müfettiş, Ölü Canlar)
· Turganyev (Babalar ve Oğullar)
· M.Gorki (Çocukluğum, Benim Üniversitelerim, Ekmeğimi Kazanırken)

Türk edebiyatındaki temsilcileri: * Recaizade Mahmut Ekrem (Araba Sevdası)
* Nabizade Nazım (Zehra)
* Nabizade Nazım (Karabibik)
* Halit Ziya Uşaklıgil (Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar)
* Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Kiralık Konak, Yaban......)
* Memduh Şevket Esendal (Ayaşlı ve Kiracıları)
* Reaşat Nuri Güntekin (Romanlarıyla)
* Refik Halit Karay (Romanları ve hikayeleriyle)
* Sait Faik Abasıyanık (Roman ve hikayeleriyle)

4- NATURALİZM :

Determinizm anlayışını romana getiren bu akım 19. asrın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmıştır.
Determinizme göre tabiat olaylarında aynı sebepler aynı sonucu doğurur. Natüralistler, Determinizmi topluma ve insan uyguladılar.

* Toplum büyük bir laboratuvar, insan deney konusu, sanatçı da bilgin sayıldı.
* İnsan kişiliğini anlatabilmek için soya çekim yasalarından ve toplum biliminden yararlandılar.
* Romanlarda kahramanların portreleri ince ayrıntılarına kadar verilir.
* Yazar eserde kişiliğini gizler.
* Gözlem ve tasvir önemlidir.
* Eserlerinde hayatı bütün yönüyle anlatırlar.
* Dil her seviyedeki insanın anlayabileceği bir düzeyde tutulmuştur
* “Sanat toplum içindir” anlayışı doğrultusunda eserler verilmiştir.

Dünya edebiyatındaki temsilcileri:
· Emile Zola,
· Goncoutr Kardeşler,
· Guy De Maupassant,
· Alpho

Türk edebiyatındaki temsilcileri:
* H. Rahmi Gürpınar,
* Nabizade Nazım,
* Beşir Fuat

5- PARNASİZM :

Realizm akımının şiire uygulanmasıdır. 19.yy. sonlarında romantizme tepki olarak çıkmıştır. Parnasyen sanatçılar “Sanat, sanat içindir.” ilkesini savunmuşlardır. Kelimeler seçilerek kullanılır. Kelimelerin sıralayışı ve ahenk önemlidir. Kafiye ve redife önem verilir. Resim gibi şiir yazmayı amaçlamışlardır. Parnasizm Romantizm ’de bırakılan eski Yunan ve Latin kültürüne geri dönüştür.

Parnasizmin kurucusu Gautier’dir. Diğer temsilcileri Theodore Debanvaille, Francois Coppee

Türk edebiyatında ise Parnasizm’i ilk kez tanıtan Cenap Şehabettin’dir. Bu akımdan diğer etkilen sanatçılar Tevfik Fikret ve Yahya Kemal’dir.

6- SEMBOLİZM (SİMGECİLİK) :

19. yüzyılın sonunda Fransa’da parnasizme tepki olarak doğmuştur. Dış dünyanın görüntülerini somut nesnel gerçekliklerini değil de; bu görüntülerin sezgilerinden, izlenimlerinden yansıyan niteliklerini şiire aktardılar.

· Şiirde anlam açıklığından kaçındılar.
· Şiir anlaşılmak için değil hissedilmek içindir.
· Şiirde alaca karanlık üzüntü ve ay ışığı, gün doğumu, gün batımı gibi belli belirsiz varlıklar görüntüleri yansıtırlar.
· Şiirde “musiki, her şeyden önce musiki” ilkesini savundular.
· Sanat için sanat anlayışına bağlılardır.
· Sembolistler sembol ve mecazlarla dolu bir anlatım seçmişlerdir.

Not: Türk edebiyatında ilk olarak Cenap Şehabettin’in şiirlerinde sembolizmin etkisi görülür. Ahmet Haşim ise sembolizmin edebiyatımızdaki temsilcisi olmuştur.

Dünya edebiyatındaki temsilcileri:
Baudelaire, P. Verlaine, A. Rimbaud, Stephan Mallarme

Türk edebiyatındaki temsilcileri:
Ahmet Haşim, A. Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, biraz da Cenap Şehabettin