Orhan Kemal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Orhan Kemal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Nisan 2024 Perşembe

Hanım Çiftliği (Orhan Kemal) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Hanım Çiftliği

Kitabın Yazarı: Orhan Kemal

Kitap Hakkında Bilgi:

Hanımın Çiftliği, Orhan Kemal'in yazdığı üçleme bir kitap serisidir. İlk kitap Vukuat Var, ikinci kitap Hanımın Çiftliği ve üçüncü kitap Kaçak isimlerini taşımaktadır.

Çukurova'nın zorlu insan ilişkilerini ele alan Hanımın Çiftliği üçlemesinin ilk kitabı olan Vukuat Var değişen sosyal ilişkilerin insanların yaşamlarını ve bilinçlerini nasıl yönlendirip değiştirdiğini ele alan bir roman. Vukuat Var, toprağını kaybedip yoksullaşan köylülerle gittikçe güçlenen toprak ağalan arasında gerilen ilişkileri ele alırken kadın işçilerin de bu ilişki içinde kimliklerini yeniden oluşturmasına tanıklık ediyor.

Hanımın Çiftliği ikinci kitabı, ağalık sorununu olduğu kadar, sınıfsal çelişkileri de yetkinlikle anlatır. Paranın değişime uğrattığı hayatları, el değiştiren paranın yarattığı çelişkileri, insanın en soylu duygularından biri olan aşkın bile soysuzlaşmasını anlatan bu roman, okuru hiç beklemediği bir sona doğru peşi sıra sürükler. Bu usta yazarın kalemi insanı yargılamadan önce anlamaya, her şeye rağmen insana inanmaya, güvenmeye çağırır okuru.

Hanımın Çiftliği adlı üçlemesinin son kitabı olan Kaçak'ta, toprak ağalığının yarattığı sorunları, toprağın el değiştirmesini ve topraksız bırakılan insanların intikam duygularını ele almaya devam ediyor. Her zaman insana, umuda ve aydınlığa inanan Orhan Kemal bir kez daha en karanlık durumlarımızda bile bizi yücelten değerleri arıyor.
Tanıtım Bülteninden

Kitabın Konusu:

Kitap, Çukorova özelinde zorlu insan ilişkilerini, sınıf çelişkilerini, paranın değiştirdiği hayatları, paranın el değiştirmesinin getirdiği çelişkileri, aşkın bile yozlaşmasını ve toprak sahibi olma sorununu anlatır. 

Kitabın Özeti:

Güllü, Adana'da bir fabrikada işçi olarak çalışmaktadır. Güllü'nün sevgilisi Kemal öldürülünce ailesi tarafından Ramazan'la evlendirilmek üzere Muzaffer Bey'in çiftliğine gitmek zorunda kalmıştır. Muzaffer bey, Ramazan'ın zengin ve toprak ağası olan dayısıdır. Muzaffer Bey, Adana’nın en büyük çiftliklerinden birinin sahibi olan, kadın düşkünü biridir. Hak hukuk bilmez, insanlara ve emri altındakilere eziyet etmekten kaçınmayan zorba bir çiftlik sahibidir. Ramazan ise zayıf, çelimsiz, saf, direnmeyi ve mücadeleyi bilmeyen bir karakterdir.
 
Çiftlikte ev işleri ve mutfakla Muzaffer Bey’ in metresi olan Gülizar ilgilenmektedir. Gülizar, Muzaffer Bey için kocasını terk ederek çiftliğe gelmiştir. Güllü, Muzaffer beyin çiftliğine geldikten sonra da sevmediği biri olan Ramazan ile evlenmek istememektedir. Muzaffer Bey çapkın bir adamdır. Güllü çiftliğe geldiğinde Muzaffer bey Ankara'dadır. Ramazan, Muzaffer Bey geldiğinde bu kızı görürse ona göz dikebileceğinden korkmaktadır. Aslında Gülizar da aynı durumdan korkmaktadır. Bunun için Gülizar, Muzaffer Bey gelmeden önce Ramazan ile Güllü’yü evlendirmek istemektedir. Ama Muzaffer Bey kendinden habersiz gizli saklı bir iş yapılmasını hiç istemezdi. Muzaffer bey bu arda Ankara'dan gelir. Ramazan ve Gülizar, Güllü'yü Muzaffer Bey'den uzak tutmaya çalışsa da başarılı olamazlar. Muzaffer Bey, Güllü'yü görmek için yanına çağırtır, görünce de çok beğenir ve evlenmek için Güllü'yü kendine alır. 

Amcası Muzaffer beyin Güllü ile evlenmesine Ramazan çok üzülür. Muzaffer beyin Güllü ile evlenmesi çiftlikte ve köylüler arasında büyük bir hoşnutsuzluk oluşturur. Güllü evlendikten sonra çiftliğin ve dolayısıyla köyün yeni hanımı olur ve adını Serap olarak değiştirir. Serap Hanım olan Güllü, lüks hayata çok çabuk alışmıştır. Lüks araba kullanmaya başlar ve çokça alışveriş yapar. Şehre, kulüplere, toplantılara gider ve sosyal etkinliklere katılır. 

Köy ve çiftlik halkı Muzaffer Bey'in tutumuna kırılmıştır. Bu gelişmeleri sindiremeyen ve uzun yıllardır çiftlikte olan Kahya Yasin Ağa, çiftlikten ayrılır. Ramazan amcası Muzaffer beyi öldüreceğini söylemektdir. Bu duruma kızan Muzaffer Bey, Ramazan’ı çiftliğin ortasında fena halde döverek çiftlikten kovar. Bu nedenle halk Muzaffer Bey’den daha çok nefret etmeye başlar. 

Çiftlik yönetimi boşalınca Kahya Yasin Ağa’nın çiftlikten ayrılmasından yararlanan Güllü’nün bencil babası Cemşir ve Cemşir’in arkadaşı berber Reşit çiftliğe yerleşir. Muzaffer Bey ile arazi meselesi yüzünden arası bozulan Habib, üyesi olduğu partinin 1954 seçimleri ile iktidara geleceğini ve siyasi gücü aracılığıyla Muzaffer Bey’den topraklarını geri alacağını düşünür. Muzaffer Bey’in aynı partiye üye olması bu ümitlerini boşa çıkarır. Habib için intikam almanın tek yolu Muzaffer Bey’i öldürmektir. Habib, Muzaffer Bey'i pusuya düşürüp öldürür. Katil bulunamaz. Bunun üzerine Serap çiftliğin tek sahibi olur. Çiftlik, Serap Hanım'a kalmıştır. Çiftlik artık Hanımın Çiftliği olarak anılmaktadır. 

Serap uzun bir aradan sonra çiftliğin Avukatı Erdoğan ile evlenmeye karar verir. Erdoğan bir gün yine toprak çekişmesi yüzünden Habib'in kardeşine hakaret eder. Erdoğan’ın  Habib’in kardeşlerine hakaret etmesi eski tartışmayı alevlendirir. Bir gece Habib ve kardeşleri çiftliği yakmak için köylüyü toplayarak gelirler. Güllü’ nün bebeği ağlamaya başlar. Güllü bebeğini orada bırakarak kendini pencereden aşağı atar ve kaçmayı başarır. Çiftlik cayır cayır yanarken Habib, Güllü’nün peşinden koşup onu yakalar. Öldürürse bütün topraklar köylüye kalacaktır. Güllü yalvarmaya başlar. Habib onu öldürmekten vazgeçer. Güllü de hiçbir resmi kuruma şikayet etmeyeceğini söyler. Habib oradan kaçar. Güllü sorguya çekilmesine karşın hiçbir şey söylemez. Fakat Habib’ in iki kardeşi ile diğer köylüler bütün suçu ona yüklerler. Habib ise hiçbir zaman ele geçirilemez. 

22 Mayıs 2021 Cumartesi

72 Koğuş (Orhan Kemal) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



KİTABIN ADI: 72. KOĞUŞ

KİTABIN YAZARI: ORHAN KEMAL

KİTABIN KONUSU: 72. Koğuş’ta yaşanan hazin olaylar ve Ahmet Kaptan’ın sonu ölümle noktalanan cezaevi yaşamı anlatılmaktadır.

KİTAP HAKKINDA BİLGİ :

Türk edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olan Orhan Kemal’in başyapıtlarından biri olan 72. Koğuş, insan haysiyetinin düşebileceği en dipsiz kuyunun hikâyesidir Tüm yapıtlarında her şeye rağmen insana olan inancını ve sevgisini korumuş olan Orhan Kemal, bu derin çukura yuvarlanmış olan insanların, en yakınını bile üç kuruşa vurabilecek kadar alçalmış olanların dünyasını bir koğuşun karanlığında anlatırken bile direnişin sesini duyuruyor okurlarına. Alçalışın bile yok edemeyeceği insanlık onurunu dile getiriyor.

Orhan Kemal'in kitapları bîr okurum hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz kakır, çok az yazar okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve aydınlığı yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Orhan Kemal'in kitapları bîr okurum hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz kakır, çok az yazar okurunu onun kadar biçimlendirir.

(Tanıtım Bülteninden)

KİTABIN ÖZETİ: 

72. Koğuş, Adembabalar olarak da anılmaktadır. Adam öldürmek ve hırsızlık yapmaktan sabıkalı olan fakir ve kimsesiz kişiler bu koğuşta kalmaktadır. Ahmet Kaptan cinayetten tutukludur ve yıllar sonra annesi 150 lira para göndermiştir. Bu para beton üstünde yatan, izmaritine zar atan fakir insanların bulunduğu koğuşta büyük mutluluk uyandırır. Ahmet Kaptan bu parayla fasulye pişirtir, sigara aldırır, çay yaptırır. Koğuşta her akşam tencere kaynamaya başlar. Koğuştakiler serseri değildir artık ve gardiyanlara bile kafa tutmaya başlarlar.

Ahmet Kaptan’ın has adamı olmaya çalışanların arasında da bir rekabet başlar. Etrafındakiler paradan nemalanmaya çalışırlar. Çevresindekiler Ahmet Kaptan’ı parayı çoğaltması için kumar oynaması gerektiğine ikna ederler. Ahmet Kaptan parayı arttırma düşüncesinden dolayı Sölezli’nin koğuşunda kumar oynar. Kumarda da kazanan Ahmet Kaptan’ın Adembabalar Koğuşu iyice zenginlemeye başlar. Bobi adlı bir hükümlü ise para söğüşlemek için kadınlar koğuşundaki Fatma ile Ahmet Kaptan arasında bir ilişki ortaya çıkarır.

Ahmet Kaptan’a Fatma’nın sürekli kendisinden bahsettiğini söyler ve onun ağzından mektuplar yazar. Ahmet Kaptan âşıktır artık. Ancak Fatma’nın tahliye olması ile Ahmet Kaptan hep onun yolunu gözler. Artık zar atmayan Ahmet Kaptan gittikçe de fakirleşmeye başlar. 72. Koğuş’takiler de bundan etkilenir. Her şeyleri satılır, yatakları bile. Ahmet Kaptan ise ceketini bile Fatma üşümesin diye kendisini kandıranlara verir ve bir sabah kış mevsiminde cezaevi demirlerine yapışmış halde ölü olarak bulunur.

KİTABIN KARAKTERLERİ-KİŞİLERİ:

Ahmet Kaptan: Adam öldürmekten sabıkalı bir şahıs ve romanın başkahramanıdır. Annesinin gönderdiği para ile 72. Koğuş’u ihya eden Ahmet Kaptan, kendisinden para koparmaya çalışan Bobi adında bir kişinin başlattığı Fatma’yla aşk oyunu neticesinde sonu yoksulluk ve ölüm olan bir yola girer.

Bobi: Ahmet Kaptan’dan para almak için Fatma aşkını ortaya çıkartan adamdır. Kadınlar koğuşuna çamaşır götüren çamaşırcıdır. Koğuşun yeniden fakirleşmesine ve Ahmet Kaptan’ın donarak ölmesine neden olmuştur.

Fatma: Ahmet Kaptan’ın aşık olduğu kadındır. Bobi’nin ortaya attığı sahte mektuplaşmalar ile aşkı büyümüştür. Cezaevinin parmaklıklarında onu beklerken donmuştur.

5 Nisan 2020 Pazar

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - Cumhuriyet Dönemi Sanatçıları 2, Cahit Sıtkı Tarancı, Haldun Taner, Peyami Safa, Orhan Kemal, Necati Cumalı

CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI

11- CAHİT SITKI TARANCI (1910 - 1956)

* Necip Fazıl’ın şiirinden ve temalarından etkilenir. Ölüm onda bazen varmak istediği bir sonuç, bazense bir korku olarak belirir. Genel olarak ölümden korkar.
* Yaşama güzelliği içinde ölümlü olma bilincine varan, bunun acısını çekerek ölüm ve yalnızlık duygusunu dile getiren bir şairdir. Yurt sevgisi ve yaşama bağlılık konularını işlemiştir.
* Garip Akımının etkisinde kalıp yaşamın günlük akışını şiire getirir.
* Hatta Rifat Ilgaz’dan etkilenip ironik şiirler bile yazar.
* Baudler’in etkisinde kalıp, sembolist şiirin seçkin örneklerini verir.
* Hececi şiir geleneğini sürdürür. Ayrıca serbest ölçü ile de şiirler yazar.
* Arı, duru bir dili; akıcı bir söyleyişi vardır.

Yapıtları:
Şiirler:
* Ömrümde Sukut
* Otuz Beş Yaş
* Düşten Güzel
* Sonrası
Mektup:
* Ziya’ya Mektuplar

12- HALDUN TANER (1916 - 1986)

* Yüksek bir gözlem gücü vardır.
* Toplumsal sorunları, yaşam gerçekliğini, sıradan insanı eserlerinde yaşatmıştır.
* Yüksek bir gözlem gücü vardır. Kevser Hanım tiplemesi onun yüksek gözlem gücünün ürünüdür.
* Eselerinden toplumsal sorunları anlatırken güldürür, güldürürken de düşündürür.
* Sanat yaşamımızı epik tiyatroyla buluşturur.
* Son zamanlarda kendini tiyatroya verir. Tiyatro tarihimizdeki yerini alır.

Yapıtları:
Öyküleri:
* Yaşasın Demokrasi
* Tuş
* Şişhaneye Yağmur Yağıyordu
* On ikiye Bir Var
* Konçinolar
Oyunları:
* Günün Adamı
* Keşanlı Ali Destanı
* Lütfen Dokunmayınız
* Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
Fıkraları:
* Deve Kuşuna Mektuplar
Sözlük:
* Tiyatro Terimleri Sözlüğü
Portreler:
* Ölür ise Ten Ölür Canlar Ölesi Değil
Söyleşi:
* Hak Dostum Diye Başlayım Söze.

13- ORHAN KEMAL (1924 - 1970)

* Toplumsal gerçekçi anlayışla öykü ve romanlar yazmıştır.
* Halkın dilini onların söyleyişleriyle kullanır. Canlı, yalın bir anlatımı vardır.
* Karşılıklı konuşma tekniğini başarıyla kullanır.
* Yüzünü topluma dönmüş, toplumda sesini duyuramayan yoksulların sesi olmuştur.
* İşlediği konuları şöyle sıralayabiliriz: Adana’daki pamuk işçilerini, köyden kente göç eden insanların yaşamını, aile ve toplum ilişkilerini, yaşam savaşlarını, fabrika işçilerini, bu işçilerin patronları tarafından sömürülmesini, varoşlardaki yaşam koşullarını, aşklarını; yoksul çocukların
dünyalarını...
* “Murtaza” ve “Cemile” en ünlü romanlarıdır.

Yapıtları:
Romanları:
* Baba Evi
* Avare Yıllar
* Murtaza
* Vukuat Var
* Hanımın Çiftliği
* Kanlı Topraklar
* Kaçak
* Bereketli Topraklar Üzerinde
* Eskici ve Oğulları
* Devlet Kuşu* Gurbet Kuşları
* Bir Filiz Vardı
* Evlerden Biri
* Suçlu
* Müfettişler Müfettişi
* Üç Kağıtçı
* Yalancı Dünya
Öyküleri:
* Ekmek Kavgası
* Sarhoşlar
* Çamaşırcının Kızı
* Grev
* 72.Koğuş
Anıları:
* Nazım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl
* İstanbul’dan Çizgiler

14- SAİT FAİK ABASIYANIK (1906 - 1954)

“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
Dünyayı güzellik kurtaracak.”

* Adapazarılı bir zengin çocuğudur. Bu nedenle para harcamanın her yolunu bilir. Bu bildiklerini öyküleştirir. Öykü yazmak dışında hiçbir iş yapmaz. Para kazandığı tek iş de budur. (Mirasını saymazsak tabii)
* İlk öyküleri sonları çarpıcı sonlarla biten öykülerden kuruludur.
* Daha sonra durum öyküleri yazdı. Konu ve olaydan çok şiire ve etkiye önem verdi. Modern öykücülüğümüzün (durum öykücülüğü) kurucusudur.
* İstanbul’un varoşlar
ında, arka sokaklarda,
balıkçı kasabalarında, sıradan insanların yaşamlarında gördü öyküyü. İşçiler, memurlar, öğrenciler... Özellikle denizi, balıkçı kasabalarını, balıkçıları, balıkları anlattı öykülerinde İstanbul’da kaçtıkça. Burgaz Adasına sığındı, orada yaşadı. Dahası kırlara çıktı, doğayı koklattı öykülerinde.
* Gözlemlerin, durumların, iç durumların anlatıcısıdır.
* Kalemini güzellikleri göstermekte, aramakta kullandı.
* Öykülerinde bilinç akışından yararlandı.
* Gerçeküstücü yöntemleri denedi.
* Dili yer yer anlatım bozukluklarıyla zedelense de şiir tadında akıcı bir dili vardır.

Yapıtları:
Öyküleri:
* Semaver
* Sarnıç
* Şahmerdan
* Lüzumsuz Adam
* Mahalle Kahvesi
* Havada Bulut
* Kumpanya
* Havuz Başı
* Alamdağda Var Bir Yılan
* Az şekerli
* Tüneldeki Çocuk
Romanları:
* Medar-ı Maişet Motoru (Bir Takımİnsanlar)
* Kayıp Aranıyor
Şiirleri:
* Şimdi Sevişme Vakti

15- PEYAMİ SAFA (1899 - 1973)

* Psikolojik roman türünde önemli bir addır.
* Küçük yaşta annesiz babasız kalmış, kendini kalemiyle geçindirmiştir.
* Fıkra, makale, öykü ve roman birçok eser veren sanatçı daha çok romanlarıyla tanınmıştır.
* Roman tekniği gelişmiştir, anlatımı güçlüdür. Edebiyat, felsefe, tıp, tarih, hukuk, resim, sosyoloji, psikoloji... türlerinde çok geniş bir kültüre sahiptir.
* Sanat kaygısıyla yazdığı yapıtlarda Peyami Safa adını, geçim kaygısıyla yazdıklarında Server Bedii adını kullanmıştır.

Yapıtları:
Roman:
* Sözde Kızlar
* Şimşek
* Bir Akşamdı
* Canan
* 9. Hariciye Koğuşu
* Fatih - Harbiyye
* Bir Tereddün romanı
* Matmazel Noralya’nın Koltuğu* Yalnızız
* Biz İnsanlar

16- NECATİ CUMALI (1921 - 2001)

* Önce şiirleriyle ün kazanmış, ardından öykü, roman, tiyatro türlerinde yapıtlar vermiştir.
* Şiirlerinde yaşama sevinci, aşk, sevgi... temalarını işleyen sanatçı öykü ve
romanlarında Anadolu halkının sorunlarına eğilir.
* Süssüz, mecazsız, iç ve dış gözlemleri başarıyla yansıtan bir anlatımı vardır.
* Nalınlar oyununu, geleneksel baskılar sonuca evlenemeyen gençler kız kaçırma yoluna girmiştir.

Yapıtları:
Şiirleri:
* Kızılçullu Yolu,
* Harbe Gidenin Şarkıları,
* Mayıs Ayı Notları,
* Güzel Aydınlık,
* Denizin İlk Yükselişi (İlk üç kitabı ve yeni şiirleri),
* İmbatla Gelen,
* Güneş Çizgisi,
* Yağmurlu Deniz (Son iki kitabı ile yeni şiirler),
* Başaklar Gebe,
* Ceylan Ağıdı,
* Aç Güneş,
* Bozkırda Bir Atlı,
* Yarasın Beyler.
* Hikâye
* Yalnız Kadın,
* Değişik Gözle,
* Susuz Yaz, (Kitaba adını veren ilk öykü Metin Erksan tarafından 1963'de beyaz perdeye aktarılmış ve büyük başarı kazanmıştır, ayrıca oyunlaştırılarak İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye konulmuştur
* Ay Büyürken Uyuyamam,
* Viran Dağlar: Makedonya 1900,
* Kente İnen Kaplanlar.
Roman
* Tütün Zamanı (Zeliş adıyla 1971),
* Yağmurlar ve Topraklar,
* Acı Tütün,
* Aşk da Gezer,
* Susuz Yaz.
Oyun
* Mine,
* Oyunlar I (Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri),
* Oyunlar II (Susuz Yaz, Tehlikeli Güvercin, Yeni Çıkan Şarkılar),
* Oyunlar III (Nalınlar, Masallar, Kaynana Ciğeri),
* Oyunlar IV (Derya Gülü, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol),
* Oyunlar V (Gömü, Bakanı Bekliyoruz, Kristof Kolomb'un Yumurtası),
* Oyunlar VI (Mine, Yürüyen Geceyi Dinle, İş Karar Vermekte, Yaralı Geyik).
Deneme
* 1971 Niçin Aşk,
* 1976 Senin İçin Ey Demokrasi,
* 1982 Etiler Mektupları.

11 Nisan 2019 Perşembe

Eskicinin Oğulları (Orhan KEMAL) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler


Kitabın Adı :
Eskicinin Oğulları

Kitabın Yazarı : Orhan KEMAL

Kitap Hakkında Bilgi :

1962'de yayınlanan Eskicinin Oğulları romanında bir ailenin dramı ve toplumsal şartların onlar üzerindeki etkisi anlatılmaktadır. Ailenin bu şartlara mahkûm oluş sebepleri, ezilmişlikleri sorgulanır.

Kitabın Özeti :

Topal eskici, oğulları Mehmet ve Ali ile birlikte ayakkabı tamiri yapan bir dükkân işletmektedir. Eskici, önceden zengin bir ailenin çocuğu olduğu için varlıklı bir hayat yaşamıştır, ayakkabı tamirciliğinden kazandığı para onu hiç memnun etmemektedir.

Bir gün, tam karşısına aynı işi yapan bir başka dükkân daha açılır. Dükkânın sahibi Yugoslav göçmenidir. Dükkânın açılması ile eskicinin dükkânı artık aileyi besleyemeyecek hâle gelir. Eskici, işini kaybeden, üç çocuk babası olan oğlu Mehmet'in yeniden bir iş bulması gerektiğini düşünmeye başlar. Bu fikrini küçük oğlu Ali'ye söyler. Ali, babasına çok sinirlenir. Kendi çıkarları için öz oğlunu fazlalık gibi görmesine kızar. Olgun bir kişi olan Mehmet durumu öğrenince üzülmez. Babasını haklı bularak karısıyla gitmeye karar verir. Ali de bunu duyunca ağabeyiyle evden ayrılmayı düşünür.

Eskici, oğullarının bu başkaldırısına çok içerler. Üst üste şarap içer ve sarhoş bir hâlde oğlunun evine gider ve orada ağlar. Ali, karın tokluğuna çalıştığı hâlde hakaret gördüğü babasından bıkmıştır. Dükkânda babasıyla kavga eder ve ağabeyiyle gideceğini söyler. Eskici, önce bir sürü kötü laf sayar, sonra yalnız kalacağını düşünerek ağlamaya başlar. Mahallede de eskicinin karısı, oğlu ve gelini hakkında dedikodu eder ve onların evden ayrılışını kabullenemez.

Ali, Mehmet'in evine gider. Babasının hakaretlerini anlatır. Artık dükkâna ve eve dönmeme kararını açıklar. O sırada kutlu amelesi toplayan elçi gelir. Mehmet, Ali ve Mehmet'in karısı avans alırlar. İki kardeş karar verirler. Kütlüden kazandıkları para ile seyyar bir eskici dükkânı açacaklardır. Eskici, oğluna yaptığı hakaretten pişmanlık duymaktadır. Karısını Ali'ye gönderir, dönmesi için her yolu dener. Ali dönmez. Mehmet bir ara babasının dükkânına uğradığında ağzından kütlü işine girdiklerini kaçırır. Babası önce çok öfkelenir. Sonra Mehmet'e, Ali'yi benden ayırma diye yalvarmaya başlar. Mehmet planlarını anlatır babasına. Eskici, biraz ikna olur. 

Oğullarının kazandıkları ile kendilerininkileri birleştirince 'ısmarışçı' dükkânı açabileceklerini hayal eder. Böylelikle eski zengin günlerine geri dönebilecektir. Mehmet, herkesin bu zengin olma zaafından yararlanarak onları kütlü işinde çalışma konusunda ikna eder. Anne bile çalışacaktır. Evin kızı Zeliha ikna olmaz yalnızca. Asil bir soydan gelen ailesine bunu yakıştıramamaktadır.

Aile, kötü bir kamyonla çalışmak için tarlaya doğru yol alır. Bu yolculuk esnasında Zeliha ile kamyonun şoförü Ünal arasında bir ilişki başlar. Aile, bir çadırda kalmaktadır. Sefil bir hayat vardır. Gece Zeliha ve Ünal buluşurlar. Birbirlerinden ayrılmayacaklarına söz verirler. Bu arada ailenin yiyecekleri tükenmek üzeredir. Herkes elçinin gelip avans vermesini beklemektedir. Elçi yerine Ünal gelir ve içki, yiyecek Atebrin hapı getirir. Aileye sıtma musallat olmuştur. Zeliha ve Mehmet'in çocukları ateş içinde yanmaktadır. Yine de aile pamuk toplamaya devam eder. Çünkü eski varlıklı günlerine dönebilmeleri için bu şarttır.

Eskici ile Ali yine kavga eder. Bunun üzerine eskici tarladan dükkânına geri dönmeye karar verir ve damadı gibi görmeye başladığı Ünal'a birlikte çalışmayı teklif eder. Ünal için bu çok iyi bir tekliftir. Fakat Ali ve Mehmet'ten çekinir. Herkes, Ali'yi Mehmet'in kışkırttığına inanmaktadır. Eskici Mehmet'e tokat atar, onları evlatlıktan reddettiğini söyleyerek karısı, kızı ve Ünal ile şehre döner. Tarlada ailenin yiyeceği tamamen tükenmiştir. Elçi gelince avans isterler, elçi ise az pamuk topladıkları için onlara kızar. Pamuklar tartılır ve toplanan pamuk avansın yarısını bile karşılamaz. Elçinin getirdiği usta işçiler onlara verilen tarlaya dalıp pamuk toplamaya başlarlar. Yeni gelen ailelerden birinin kızı olan Zeynep, sıtmadan harap olmuş Mehmet'in ailesine yardım eder ve Ali ile aralarında bir aşk başlar.

Eskicinin öfkesi geçmiştir. Ünal'ı bir hayvan gibi görmekte ve oğullarını özlemektedir. Bir gün Ali'nin dükkânının kapısına yığılıp kaldığını görür. Eskici onu kucaklar ve ağlamaya başlar. Mehmet, Ali'den daha kötü durumdadır. Mehmet'i hastaneye götürürler. Fakat yer bulamazlar. Eskici dükkânını satıp parayı oğullarının iyileşmesi için harcar. Gelin Zeynep, damat Ünal'ın fabrikada iş bulmasıyla roman sona erer.

Kitabın Kahramanları, Kişiler :

Eskici: Zengin bir ailenin çocuğu iken tüm malını kaybetmiş, savaş yıllarında da topal kalmış bir kişidir.

Ali: Eskicinin çok sevdiği küçük oğludur. Çalışkan, hırslı biridir.

Mehmet: Eskicinin büyük oğludur. O da çalışkan, hırslı, olgun bir kişidir.

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi :

1914 yılında Ceyhan'da doğan Orhan Kemal'in asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü'dür. Babası, Adana'da kurduğu Ahali Partisi yüzünden ortaya çıkan kargaşa sebebiyle Suriye'ye kaçmıştır. Bu yüzden Orhan Kemal'in öğrenim hayatı son bulmuştur. Pamuk fabrikasında işçilik, kâtiplik yapmıştır. 1950'den sonra hayatını kaleminden kazanmaya başlamıştır. Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak gittiği Sofya'da, 1970'te, beyin kanamasından ölmüştür.

Romanlarında konu ve kişi bulmakta zorluk çekmemiş, zengin bir şahıs kadrosuna ve konuya yer vermiştir. Olay ve malzemeye önem vermiştir. Doğallık ve gerçeğe uygunluk eserlerinin başlıca özelliğidir.

En önemli eserleri: Ekmek Kavgası Arkadaş Islıkları, Bereketli Topraklar Üzerinde, Mahalle Kahvesi, Tersine Dünya, Çamaşırcının Kızı, Bekçi Murtaza, Kadeh Payı, Önce Ekmek'tir.

6 Nisan 2019 Cumartesi

Avare Yıllar (Orhan Kemal) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler


Kitabın Adı : Avare Yıllar

Kitabın Yazarı : Orhan Kemal

Kitap Hakkında Bilgi :


Avare yıllar adlı roman, Orhan Kemal'in diğer eserlerinde olduğu gibi Adana ve Çukurova bölgesindeki sıradan ve küçük insanların yaşadığı büyük sıkıntıları dile getirmektedir. Romanda yerel bir ağız kullanan yazar Orhan Kemal bir bakıma kendi gençliğini anlatmıştır.

Avare Yıllar Orhan Kemal’in ilk eserlerinden biridir. Küçük Adamın Romanı adlı üçlü serinin ikinci kitabıdır. Birincisi Baba Evi, üçüncüsü ise Cemile’dir. Roman sıradan insanların gerçek hayatlarından esinlenerek yazıldığı için karakterler de gerçekçidir.

Yazar romanda insan ve toplum ilişkilerini, ekonomik zorlukların insan hayatına yansımasını ve insanın iç dünyasının geçirdiği evreleri romanda başarıyla anlatmıştır. Romanın hem gerçek hayatı konu alması hem de Orhan Kemal’in gençlik yıllarından izler taşıması otobiyografik bir anı gibi anı gibi değerlendirilmesine sebebiyet vermiştir.

Kitabın Konusu :


Romanda daha önceleri varlıklı ve sonra sıkıntılı ve yoksul bir aileye dönüşen insanların hayata tutunmak için verdiği yaşam mücadelesi konu edilmektedir. Romanın kahramanı olan gencin öğrencilik yıllarındaki yoksulluğu, parasızlığı ve okula olan isteksizliği; daha sonra bir iş bulup Boşnak bir kıza aşık olması ve onunla evlenip mutlu bir yuva kurması anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti :

Avare Yıllar romanında ana kahramanın ismi belirtilmemektedir. Romanda ana kahraman genç olarak geçmektedir. Romandaki olaylar gencin aile ve arkadaş çevresi etrafında gelişir. Olayların geliştiği mekânlar olarak Adana ve İstanbul kullanılmıştır.

Genç, Adana’da babaannesi ile birlikte yaşamaktadır. Kardeşleri babası ve annesi önce Beyrut’a ardından Kudüs’e gitmişlerdir. Bir zamanlar varlık içinde yaşayan gencin ailesi babanın siyasi olaylara karışması sebebiyle sürgüne gönderilmiştir. Babanın ülkeden ve Türkiye’deki işlerden uzaklaşması sebebiyle, aile ekonomik bir darboğaza girmiştir.

Roman kahramanımız bu gelişmelerden sonra yaşamın yükünü ve acısını sırtında taşımak zorunda kalmıştır. Varlıklı ve zengin bir yaşamdan geçim sıkıntısı içine düşen kahramanımız tek başına hayata tutunmaya çalışmaktadır. Roman kahramanı genç, Hasan Hüseyin ve Gazi üç kafadar arkadaştır. Gazi ve Hasan Hüseyin genci okuldan kaçıp sigara içmeye alıştırmışlardır. “Okula gidiyorum” diyerek evden ayrılan genç, arkadaşlarıyla birlikte kahveye gider. Akşama kadar kahvede gününü gün ederler, daha sonra da eve dönerlerdi. Onların en büyük Tutkusu futbol oynamak, koşmak ve kahvede vakit geçirmekti. Futboldan aldıkları küçük paralarla harçlıklarını biriktirirler.

Giritli Kahvesi, gençlerin okuldan kaçarak takıldıkları bir yerdir. Kahvenin karşısındaki buğday tarlası içinde bulunan kırmızı kiremitli evde ise onların sevdiği kızlar vardır. Genç ve Gazi Okulu bırakarak İstanbul’a gitmeyi hayal etmektedirler. Ancak bu hayallerini gerçekleştirebilmeleri için para kazanmaları gerekmektedir. Bu amaçla bir işe girip çalışmak ve İstanbul’a gidecekleri parayı biriktirmek isterler. Bir dokuma fabrikasında iş bulurlar; önce işi öğrenmeleri ve işle ilgili sınava girip sınavı kazanmaları gereklidir. İşi öğrenir ve sınavı kazanırlar.

Bir gün bir iş kazasına şahitlik ederler. Dokuma işinde daha önceleri çalışmış olan işçilere iş kazalarının nasıl olduğunu sorarlar. Onlar daha bu fabrikada iş kazası nedeniyle ölen birçok kişinin olduğunu söylerler. Gencin babaannesi başıboş davranışlarla bir çözüm bulmak amacıyla onu halasının yanına göndermek ister. Ailesi ise gencin öğrenimini tamamlaması için tüm gücü ile çalışmaktadır. Gencin babaannesi halasına mektup yazar; halası da mektuba olumlu cevap verir. Gencin halası yol harcamaları için gereken parayı zaman kaybetmeden gence yollar.

Bu sırada bu parayı öğrenen Gazi gencin aklını çelerek, bu paranın İstanbul’a gitmek için kendilerine yeteceğini söyleyerek onu kandırır. Sevgilileriyle vedalaşarak onlara İstanbul’a çalışmaya gideceklerini söylerler. Geleceğe ilişkin birçok planlarını onlarla paylaşırlar. Gazi ile genç, Hasan Hüseyin’e haber vermeden İstanbul vapuruna binerler. Vapurda Zümrüt isminde bir bayan ve bu bayanın ailesiyle tanışırlar. Kadın gence ve Gazi’ye çok iyi davranır. Onlar ne isterlerse yapar. Gazi, kadının genç ve güzel kızından hoşlanmaya başlar. Böylece birkaç günü mutlu bir şekilde geçirirler. Kadın ve ailesi portakal bahçeleri ile süslenmiş küçük bir ilçede inerler. Kadının ve ailesinin gidişine üzülürler. Yolculukta paraları bitmiştir; bu yüzden vapurda yük indirip bindirme işinde çalışarak harçlıklarını çıkarırlar.

Yine vapurda Hasan isminde biriyle arkadaş olurlar. Hasan’ın İstanbul’da kömür işçisi olan arkadaşı Nevzat gence ve Gazi’ye yardımcı olur. Gençler İstanbul Aksaray’da dolaşırken bir dükkânın önünde Kasafan Cemal’e rastlarlar. Kasafan Cemal’le birlikte eski arkadaşları olan Yirmialtılık’ın yanına giderler. Yirmialtılık bir lokantada çalışmaktadır. Beykoz yakınlarında bulunan bir ayakkabı fabrikasının ustalarıöğleyin yemek yemeye Yirmialtılık’ın çalıştığı lokantaya gelirler. Genç ve Gazi Yirmialtılıklık sayesinde bu fabrikada iş bulmayı hayal ederler ancak ümitleri boşa çıkar. Yirmialtılıklık fabrikanın patronu ile konuşmaya bile niyetli değildir. Hala işsiz olan genç ve Gazi lokantanın tavan arasında birkaç gece kalırlar. Yirmialtılık’ın patronu bu işe kızınca Yirmialtılıklık’tan vapur parası alıp yola koyulurlar ve tekrar Nevzat’ın yanına giderler. Nevzat gencin ve Gazi’nin karınlarını bir güzel doyurur.

Genç ve Gazi Beyazıt’ta aç bir şekilde otururken Giritli Kahvesi’nden tanıdıkları arkadaşları Necip’i hatırlarlar ve onu aramaya çalışırlar. Haliç Feneri’nde olduğunu hatırladıkları Necip’in yanına giderler. Necip onlara sıcak davranır ve bir gece misafir eder. Gazi ile genç bu arada iş ararlar ama yine iş yoktur. Çaresiz Adana’ya dönmeyi düşünürler.

Adana’ya döndüklerinde Gazi, babasından Genç de babaannesinden bir güzel azar işitir. Gazi’nin babası onu çalışması için dayısına gönderir. İki genç döndüklerinde iki haber alırlar: Birincisi sevdikleri başkaları ile beraberdir; ikincisi ise sürekli gittikleri Giritli kahvesinin sahibinin tutuklanmış olduğudur.

Gencin annesi de Adana’ya gelmiştir. Annesi ona okuması ve bir iş sahibi olması gerektiği hakkında nasihatlerde bulunur. Annesinin geliş sebebi ekonomik sıkıntılardır. Kudüs’te bulunan ailesi için işler yolunda gitmemektedir. Maddi açıdan sıkıntı içinde olan ailenin paraya ihtiyacı vardır. Gencin erkek kardeşi Niyazi de Kudüs’te zorlu koşullar altında seyyar satıcılık yapmaktadır.

Bu arada gencin annesi vakti zamanında kendilerinin olan ama ellerinden alınan bir araziyi geri almak için uğraşır. Bunun için mahkemeye başvurur, bazı yerlere dilekçe yazar ancak davasında başarılı olamaz. Daha önce bu arazi için babaannesi de mücadele etmiştir ama bir şey çıkmamıştır. Maddi sıkıntılar içerisinde kıvranan aile artık yiyecek bulamaz duruma gelmiştir.

Bir gece aç uyurlar ve gecenin sabahında gencin annesi eski bir dosttan borç ister. Eski dost borç vermediği gibi gencin babasının yaptıklarından dolayı da onları eleştirerek dostluğunu sonlandırdığını söyler ve kapıyı yüzlerine kapatır. Anne iyice çaresiz ve halsiz durumdadır. Bu yaşanan olaylar genci de okuldan soğutmaktadır.

Okula gitmenin gereksiz ve anlamsız olduğunu düşünen genç okulu bırakarak annesinin sevk etmesi ile köydeki başıboş arazilerle ilgilenmek için köye gider. Köye gittiğinde babasının eski bir arkadaşıyla karşılaşır ve onda bir gece misafir kalır. Evde kalırken evin kızına karşı farklı duygular beslemeye başlar. Kız bu duygularına karşılık vermeyince genç evi terk eder; arazilere sahip çıkmak için geldiği köyden hiçbir şey kazanmadan gider.

Annesi ve kız kardeşleri de Kudüs’e dönerler. Genç kahvede otururken İzzet Usta adlı Bilge bir kişiyle tanışır. İzzet Usta ona yol gösterir ve genç bir fabrikaya muhasebe memuru olarak girer. İşe girdiği fabrikada bir işçinin kızını sever. Her gün onu arkasından takip eder, bazen evlerinin önünde onu bekler. Kız 14 yaşındadır ve Boşnak’tır. Kızın da onu sevdiğini hisseder. Boşnak kız gence gelip kendisini babasından istemesini söyler. Genç babaannesine bu isteğini bildirir ancak babaannesi bu kızın bir fabrikada işçi olduğunu duyunca bu isteme işine karşı çıkar ancak genç oldukça kararlıdır. Babaannesinin karşı gelmesine rağmen genç ile Boşnak kızı evlenmeye karar verir. Bu düğüne mecbur kalan babaanne borç aldığı takılar ve eşyalarla düğünü yapar. Düğün bitince alınan eşyalar geri verilir ancak Boşnak kızı ve genç bu eşyalara hiç üzülmez. Onlar birbirine kavuştuğu için çok mutludurlar; dünyanın tadını çıkarmaya karar vermişlerdir.

ROMAN ŞAHISLARI HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER


Genç: Romanın ana kahramanıdır. Uzun ince bir öğrencidir. Öğrenciliğinde ve gençliğinde açlık çekmiştir. Romanda adı verilmemiştir ve ailesinden uzaktadır. Ailesi sürgün hayatında, kendisi memleketinde yoksulluk çekmektedir. Futbol oynamayı çok sever; bazen harçlığını futboldan çıkartır. Okulla ve eğitim ile arası pek de iyi değildir. Çünkü kendisi işsiz ve aç gezmektedir. Bu durum onun kendine olan güvenini kaybettim iştir. Kendini işe yaramaz ve kıyafetleri ile fiziki görünüşü ile küçük görmektedir. Ailesine de yardım edemeyişi onu daha çok bunalıma sokmaktadır. Bu yüzden içine kapanık ve çekingen bir karakteri vardır.

Gazi: Genç gibi zayıftır; çok fazla sigara içer. Gencin en yakın arkadaşlarındandır. Hayalperest bir kişiliğe sahip olduğu için genci de kandırıp İstanbul’a götürmüştür. Okulla arası iyi değildir. Gence göre biraz çapkındır.

Babaanne: Eski yaşantısını çok özlemektedir. Ekonomik sıkıntılarla birlikte torununa bakmaya çalışmaktadır. Saçlarına ak düşmüş, yaşamın bütün zorluklarını çekmiş, onurlu bir kişiliğe sahiptir.

Hasan Hüseyin: Gözlüklüdür. Gencin en yakın arkadaşlarından ve akıllı olanlardandır. Gence ve Gazi’ye göre daha sağduyuludur.

İzzet Usta: Aklı başında mahir ve gençleri seven bir ustadır. Bu yüzden gence önayak olmuş, fabrikada işe girmesini sağlamıştır. Oğlunu iş kazasında, kızını ise tren kazasında yitirmiştir. Düzensiz bir yaşamı vardır.

Boşnak Kız: Beyaz tenli 14 yaşında bir kızdır. Becerikli bir ev hanımı olabilecek niteliktedir. Yoksul bir çevreden gelmektedir. Ağabeyi ile babasının baskısından dolayı kendisini gence kaptırır ve kimseye aldırmayıp onunla evlenir.

YAZAR HAKKINDA BİLGİ - Orhan Kemal

1914 Adana – Ceyhan doğumlu olan yazarın babası milletvekilliği, bakanlık ve parti başkanlığı yapmış olan Abdülkadir Kemal Bey’dir. Partisi kapatılan Abdülkadir Kemal Bey ailesiyle birlikte Suriye’ye kaçmış Orhan Kemal de bir yıl kadar Suriye ve Lübnan’da kalmıştır. Burada basımevinde çalışmıştır.

1932’de Türkiye’ye dönmüş ve Adana’da çırçır fabrikalarında işçilik yapmıştır. Burada yabancı rejimler lehine propaganda ve askeri isyana muharrik suçundan beş yıl hüküm giydi. Çeşitli şehirlerdeki cezaevlerinde kaldı. Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet’le tanıştı. Hapisten sonra çeşitli yerlerde işçilik ve hamallık, kâtiplik, nakliyecilik yaptı. Geçimini yazarlıkla sürdürmeye başladı. 1966’da bir arkadaşıyla hücre çalışması ve Komünizm propagandası yaptıkları suçlamasıyla tekrar cezaevine girdi. 1966’da tekrar serbest bırakıldı. Bulgar Yazarlar Birliği’nin daveti üzerine gittiği Sofya’da hastalığı nedeniyle öldü.

Eserlerinde hayatı her yönüyle ele almaya çalışmıştır. Köy ve işçi yaşantısını şehirleşmeyle bağlantılı olarak işlemiştir. Toplumcu Gerçekçi akımı yazarlarındandır. Eserlerine genellikle gerçek hayattaki yaşantıları doğal, sürükleyici bir üslupla yansıtmıştır.

Orhan Kemal Hikayeleri

Çamaşırcının Kızı
Ekmek Kavgası
Sarhoşlar
Çamaşırcının Kızı
Koğuş
Grev
Arka Sokak
Kardeş Payı
Babil Kulesi
Dünyada Harp Vardı
Mahalle Kavgası
İşsiz
Önce Ekmek
Küçükler Ve Büyükler

Orhan Kemal Romanları
Baba Evi
Avare Yıllar
Murtaza
Cemile
Bereketli Topraklar Üzerinde
Suçlu
Vukuat Var
Gavurun Kızı
Küçücük
Dünya Evi
El Kızı
Hanımın Çiftliği
Eskici Ve Oğulları
Gurbet Kuşları
Sokakların Çocuğu
Kanlı Topraklar
Bir Filiz Vardı
Müfettişler Müfettişi
Yalancı Dünya
Evlerden Biri
Arkadaş Islıkları
Sokaklardan Bir Kız
Üç Kâğıtçı
Kötü Yol
Kaçak
Tersine Dünya

Kanlı Topraklar (Orhan Kemal) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler

Kitabın Adı : Kanlı Topraklar

Kitabın Yazarı : Orhan Kemal

Kitap Hakkında Bilgi :

Orhan Kemal’in kaleme almış olduğu Kanlı Topraklar adlı roman 1963 yılında yayınlanmıştır. Orhan Kemal’in diğer romanlarında olduğu gibi bu romanında da Çukurova yöresinde fabrikalarda çalışan insanların yaşantısını, emekçi ve işçi niteliğindeki insanların nasıl kandırıldığı anlatılmaktadır. Kitapta Kayseri ve Çukurova’daki Ermeni Tehciri’ne de atıflar yapılmıştır. Siyasete ve dönemin iktidarına da göndermeler yapılan kitapta Orhan Kemal, insanların para, mal ve mülk için neler yapabileceğini gözler önüne sermiştir.

Romanda karakterlerin genellikle tamamı kötü yönü ağır basan tiplemelerdir. Dönemin ahlak anlayışına ve insanların karakterine de dokundurmalar yapılmıştır. Bu karakterleri Şehnaz ve Nuri üzerinden, bir kadının ve bir erkeğin dünyaya bakış açısıyla okuyucuya yansıtan Orhan Kemal; diğer tiplemeleri ile de adeta dönemin ve yörenin panoramasını kitapta canlı bir şekilde yansıtmıştır.

Kitabın Konusu :

Çukurova’da zengin bir Ermeni’nin fabrikasına konan Nedim Bey ve onun işbirlikçisi Topal Nuri’nin gariban insanların hakkını yemesi, kadın ve paraya olan düşkünlükleri, çeşitli planlar kurarak masum ve saf insanları kandırması ve bazılarının da ölümüne neden olması romanın konusunu oluşturur.

Kitabın Ana Fikri :

Gözünü kadın, para ve mal hırsı bürümüş olan insanlar çeşitli planlar kurarak saf ve temiz insanları kandırıp onların bütün imkânlarını elinden alırlar. Bu insanlara karşı uyanık olmalı ve bir anda zengin olma hevesine kapılıp onların planları içerisine girmemeliyiz. Onlar bir şekilde kendilerini kurtarırlar ancak biz onların planlarını bir parçası olarak hayatımızın sonuna kadar kötü bir şekilde yaşamaya mahkûm olabiliriz.

Kitabın Özeti :

Olaylar 1930’lu yıllarda Çukurova’da geçmektedir. Bir çırçır fabrikasının sahibi Nedim Bey; zamanında beş parasız geldiği bu topraklarda şimdi bir fabrika sahibi olmuş ve altında çalışan işçilerle övünür durumdadır. Nedim Bey’i şehirde yaşayan herkes tanır, çevresinde partilerle ve siyasetle de ilgili olan Nedim Bey, bu fabrikaya savaştan kaçıp giden Ermenilerden almıştır. Bir zamanlar fabrikada çalıştığı ve patronu olan Ermeni’nin göç etmesi sonucunda türlü hileler ve dolaplar çevirerek pek fazla bir çaba harcamadan fabrikanın sahibi olur. Fabrikada işçilik yaptığı günleri unutan Nedim Bey emrinde çalışan işçilere her türlü küfür ve hakareti yapmaya başlar. Koruyup kolladığı, kanatlarının altında kimseye laf ettirmeyen tek bir kişi vardır: O da Çırçır Kâtibi Nuri Bey’dir.

Nuri Bey’in eskiden beri bacağından biri sakattır ve aksayarak yürümektedir. Bu nedenle çevresindekiler ona Topal diye hitap eder ve namı böyle bilinir. Kendinden büyük bir kadınla evlidir ve çocuğu olmamıştır. Nedim Bey’e yakınlık göstermesinin birçok sebebi vardır. Nuri Bey’in ağzı iyi laf yapmaktadır. Patronuna iltifat eder, onun gururunu okşar. Patronu da onunla vakit geçirmekten hoşlanır. Patronunun tüm ihtiyaçlarını karşılamayı kendine görev bilmiştir. Nedim Bey ise Kayseri’nin zengin ailelerinden birisinin kızı olan Pamuk Hanım ile evlidir ve üç çocuğu vardır. Buna rağmen gözü dışarda, yeme içme, eğlence ve hovardalığa ve kadınlara olan düşkünlüğü çok fazladır. Onun bu zafiyetini bilen Nuri Bey her zaman onun istediği şekilde konuşur ve nabza göre şerbet verir. Fabrikada çoğu zaman çalışmaz ve patronun odasında yiyip içip sohbet etmekle vaktini geçirir. Dışarıdan görenler ise Nedim Bey ile Nuri’nin hemşeri olmalarından dolayı samimi olduklarını düşünürler.

Nuri Bey, çevresine karşı daima çalışkan, namusuna düşkün, bilgili, doğru ve dürüst bir adam profili çizmektedir. Kimse onun yapacağı ve düşündüğü şeytanlıklardan haberdar değildir. Herkes ona sonuna kadar inanmaktadır. O ise gerçekte böyle bir adam değildir. Namuslu olmak, dürüst olmak onun umurunda değildir. Onun amacı Nedim Bey’i hoş tutup fabrikada çalışmak ve işini sürdürmek de değildir. Onun bütün gayesi yıllardan beri aşağı görülmenin, fakir yaşamanın bedelini çevresindekilere ödetmek istemesidir. Bunun da zengin olmaktan geçtiğini düşünür. Nuri Bey için en büyük gaye bu dünyada zengin olup insanlara hükmetmektir. Patronundan aldığı güçle fabrikadaki herkesi emri altına almış, onlara kafa tutmuş; özellikle Kantarcı Mustafa Bey ile çok çekişmektedir.

Kantarcı Mustafa Bey, fabrikada kantar başında ürünleri tartmakla vazifelidir. Aslında Nuri Bey ile aynı pozisyona sahip olmalarına rağmen Mustafa Bey sürekli daha çok çalışır ve ondan daha az kazanır. Sabah erkenden işe gelir, gecenin geç saatine kadar çalışır. Helal lokma kazanmak Mustafa Bey için her şeyden daha önemlidir ancak bu çalışmasına rağmen yine de Nuri Bey’den daha düşük görülmektedir.

Mustafa Bey’in genç ve güzel bir karısı vardır lakin karısı onun fakirliğinden ve imkânsızlıklarından dert yanar. Ona sürekli hakaretlerde bulunup koca yerine koymaz. Bir yandan da gözü dışarıdaki erkeklerdedir.

Kantarcı Mustafa bir gün sokakta gezerken Nuri Bey’in gizli bir iş yaptığına şahit olur. Başka fabrikada çalışan biriyle gizli saklı bir yerde para alışverişi yaptığını görmüştür. Onun bir açığını bulmanın sevinci ile sabahleyin ilk işi patronu Nedim Bey’e gitmek olur. Kantarcı Mustafa, Nedim Bey’i ve gördüğü her şeyi anlatır. Bu şikâyetiyle onun en yakın adamı olmak ve terfi almak ümidini beslemektedir. Lakin tam tersi olur ve Nuri Bey’e iftira atmakla suçlanır. Nedim Bey’e göre ortada bir açık yoktur. Çünkü Nedim Bey ile Nuri Bey birlikte bu işi çevirmektedir. Başka bir fabrikaya oranın bir çalışanı aracılığıyla kötü ürünler satmaktadırlar. İşçiye verilen para da bizzat Nedim Bey tarafından gönderilmiştir. Nedim Bey ile Nuri’nin bu kadar samimi olmalarının sebeplerinden birisi de bu gizli anlaşmadır. İkisi de ceplerine girecek paranın hesabı ile dostluk kurmaktadır. Nuri şikâyet edildiğini anlar ve patronundan korkmaya başlar. Çünkü Nuri patrondan ayrı olarak o fabrikadaki işçi ile kendi hesabına çalışmaktadır.

Başka bir gece mahallede Nuri Bey Mustafa’yı görünce onu bir meyhaneye götürür. Mustafa Bey hayatında içkiye elini sürmemiş bir adamdır ve o gece içmeye başlar. Nuri Bey çevirdiği bütün gizli işleri patronun isteği üzerine yaptığını anlatır. Kendisine şikâyet ettiği için de Mustafa’nın kovulacağını ancak kendisinin buna engel olduğunu söyler. O gece sabaha kadar paradan, puldan, maldan, mülkten bahsederler. Paraları biriktirip ve fabrikadan mal çalıp parayı birlikte değerlendirerek bir iş kurmayı teklif eder. Mustafa ise gerçekten saf bir şekilde Nuri Bey’e inanır. Onunla birlikte hareket etmeyi kabul eder. Kabul etmesindeki en büyük sebeplerden birisi de karısının onu sürekli aşağılayıcı fakirliğinden yakınmasıdır. Alkolün etkisiyle kendisini kaybeden Mustafa sabaha doğru Nuri’yi zorla evine kahve içmeye davet eder. Ona ettiği bu tekliften dolayı minnetini göstermek ister. Vakit epeyce geçtir ve Mustafa’nın karısı geldiklerinde uyumaktadır. Mustafa mutfağa gider ve kahveyi yapmaya başlar. Aslında karısı Şehnaz uyumayıp onların geldiğinden haberdardır. Mustafa mutfakta kahveyi yaparken Nuri ile Şehnaz birbirlerine temas ederler ve uzun zamandır Nuri’de gönlü olan Şehnaz onunla ertesi gün buluşmayı kabul eder.

Nuri için bu hayatta en önemli şeyler paradır ve güzel kadınlarla vakit geçirmektir. Şehnaz’a göre ise güçlü ve zengin erkeklerle birlikte olmak; bu hayattaki en güzel şeylerdendir. Şehnaz gönlünü Nuri’ye kaptırmış ve onun sözünden kocasıyla birlikte hiç çıkmamaktadırlar. Mustafa’nın maaşı da Nuri’nin hesabına yatmaktadır. Birlikte iş kurma hevesiyle Nuri’ye güvenmiş ve bütün parasını onun eline tutuşturmuştur ancak Nuri başka hesaplar içindedir.

Nuri Şehnaz’dan hevesini aldıktan sonra onu patronu Nedim Bey’e götürerek tanıştırır. Mustafa, Nuri ile birlikte fabrikadan mal çalıp kendiişlerini kurma hayaliyle fabrikadan hırsızlık yaparken Topal Nuri tarafından ihbar edilir ve yakalanıp hapse atılır. Şehnaz da Mustafa hapse girince ondan boşanır ve Nedim Bey’in ona aldığı evde yaşamaya başlar. Şehnaz artık günlerini Nuri ile Nedim Bey arasında gidip gelmekle geçirmektedir. Nuri Bey ise zengin olma yolunda Mustafa hapisteyken büyük adımlar atmıştır. Kendi karısından da boşanarak her geçen gün patronu Nedim Bey’in gözüne giren Topal Nuri, onun kızını alarak damadı olur ancak Nuri Bey bu edindikleri ile yine yetinmez ve yörenin zenginlerinden paşa torunu olan Hakkı Bey’in kanlı topraklarına gözünü dikmiştir. Bu topraklarda çiftlik kurmak ve bölgenin asil insanı olmak tutkusundadır. Nedim Bey damadı Topal Nuri için Hakkı Bey’in kanlı topraklarını satın almış ancak bu da Topal Nuri’ye yetmemiştir. Bu toprakları işleyen ve geçimini sağlayan köylüleri birbirlerine düşürerek onları köyden kovmak ister. Bu amaçla gidip Sinan Efendi’nin evini yakar. Sinan Efendi de bu olay üzerine Yaşar’ı öldürür. Yaşar’ın yaşlı anası ise Sinan Efendi’nin karısı ve iki kızını vurarak üç can feda edilmiş olur.

ROMANIN OLAY ÖRGÜSÜ

Nedim Bey’in köyden Çukurova’ya gelmesi ve bir fabrikada çalışması

O sırada patronu olan Ermeni’nin savaştan dolayı o topraklardan kaçması ve Nedim Bey’in türlü hilelerle fabrikayı ele geçirmesi

Aynı fabrikada çalışan Topal Nuri ile iyi anlaşmaları ve Nuri’yi gizli işlerde kullanması

Nuri’nin de bu fabrikadan mal çalarak zengin olma hayali kurması

Aynı fabrikada çalışan Kantarcı Mustafa’nın Topal Nuri’nin gizli işlerini anlaması ve patrona şikâyet etmesi

Topal Nuri’nin bu şikâyetten dolayı Mustafa ile zengin olma planı yapması

Topal Nuri Kantarcı Mustafa’yı kandırarak onun bütün maaşını kendi hesabına alması ve paraları kendinde toplaması

Kantarcı Mustafa’nın karısıyla yakınlaşıp sevgili hayatı yaşaması

Mustafa’ya bir hırsızlık yaptırarak onu suçüstü yakalatması ve hapse attırması

Karısı Şehnaz’ın Mustafa’dan boşanıp Nuri ile dost hayatı yaşaması

Nuri’nin Şehnaz’dan hevesini aldıktan sonra onu Nedim Bey’le tanıştırması ve Nedim Bey’in Şehnaz’a bir ev tutması

Nedim Bey’in gözüne girerek onun kızı ile evlenmesi

Bununla yetinmeyerek gözünü Hakkı Paşa’nın torununun topraklarına dikip orada çiftlik kurma hayalini beslemesi

Kayınpederi Nedim Bey’e Hakkı Bey’in arazilerini satın aldırması ve oradaki köylüleri birbirine düşürerek o topraklardan uzaklaştırması ve kendine ait çiftliğini kurması romanın ana vakasını oluşturan olay örgüsüdür.

ROMAN ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Nedim Bey: Çukurova’da 1930’lu yıllarda işçi olarak girdiği fabrikaya Ermeni patronunun kaçması sonucunda patron olmayı başarabilmiş uyanık bir Kayserilidir. Paraya, mala, mülke ve kadınlara çok düşkündür. Para kazanmak için her türlü hileyi ve düzeni kurabilen bir karakteri vardır. Kendisi gibi hileci olan Topal Nuri ile anlaşmış ve cebini doldurmaya çalışmıştır. Haksız yolla insanların sırtından para kazanan, emeği ile çalışan insanları hor gören ve küçümseyen bir adamdır.

Topal Nuri: Nedim Bey’den daha hırslıdır. O da Nedim Bey gibi paraya, şöhrete ve kadına düşkün olan genç bir adamdır. Fabrikadaki en yakın rakibi Kantarcı Mustafa’yı bir plan kurarak hapse atılmış ve karısıyla birlikte olmuştur. Para ve şöhret hırsıyla hayatta istediğini elde etmiş; büyük bir çiftliğe sahip olmuştur. Amaçlarına ulaşmak için her türlü hile, dolap ve namussuzluğu yapmıştır. Nedim Bey’in hemşerisi olan Topal Nuri onu bir şekilde ikna edip kızıyla da evlenerek onun servetini koymayı başarmıştır.

Kantarcı Mustafa: Nedim Bey’in fabrikasında alnının teri elinin emeği ile çalışan, sabah erken gelen, akşam geç çıkan; emektar bir ustabaşıdır. Kimsenin malında ve namusunda gözü olmayan Mustafa saf bir adamdır. Bu yüzden kötü insanlarla birlikte hareket etmiş, onların kötü planlarının bir parçası haline gelmiş ve hapse düşerek hayatını mahvetmiştir. Karısını da kaybetmiştir.

Şehnaz: Kantarcı Mustafa’nın karısı olan Şehnaz, paraya, pula ve varlıklı erkeklere düşkün bir kadındır. Kocasını sürekli aşağılamakta, onu adam yerine koymamaktadır. Bu hırsı yüzünden Topal Nuri’nin ve Nedim beyin metresi durumuna düşmüştür. Mal ve para için namusunu ve karakterini ayaklar altına almıştır.

Sinan Efendi, Yaşar, Yaşar’ın karısı ve kızı ve babaannesi; romanın diğer kahramanlarındandır.

Yazar Hakkında Bilgi : 

Orhan Kemal (1914 – 1966) Yazar, Romancı.

1914 Adana – Ceyhan doğumlu olan yazarın babası milletvekilliği, bakanlık ve parti başkanlığı yapmış olan Abdülkadir Kemal Bey’dir. Partisi kapatılan Abdülkadir Kemal Bey ailesiyle birlikte Suriye’ye kaçmış Orhan Kemal de bir yıl kadar Suriye ve Lübnan’da kalmıştır. Burada basımevinde çalışmıştır.

1932’de Türkiye’ye dönmüş ve Adana’da çırçır fabrikalarında işçilik yapmıştır. Burada yabancı rejimler lehine propaganda ve askeri isyana muharrik suçundan beş yıl hüküm giydi. Çeşitli şehirlerdeki cezaevlerinde kaldı. Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet’le tanıştı. Hapisten sonra çeşitli yerlerde işçilik ve hamallık, kâtiplik, nakliyecilik yaptı. Geçimini yazarlıkla sürdürmeye başladı. 1966’da bir arkadaşıyla hücre çalışması ve Komünizm propagandası yaptıkları suçlamasıyla tekrar cezaevine girdi. 1966’da tekrar serbest bırakıldı. Bulgar Yazarlar Birliği’nin daveti üzerine gittiği Sofya’da hastalığı nedeniyle öldü.

Eserlerinde hayatı her yönüyle ele almaya çalışmıştır. Köy ve işçi yaşantısını şehirleşmeyle bağlantılı olarak işlemiştir. Toplumcu Gerçekçi akımı yazarlarındandır. Eserlerine genellikle gerçek hayattaki yaşantıları doğal, sürükleyici bir üslupla yansıtmıştır.

Orhan Kemal’in Başlıca Eserleri

Baba Evi
Avare Yıllar
Cemile
Murtaza
Hanımın Çiftliği
Koğuş
Ekmek Kavgası
Arka Sokak
Kardeş Payı
Eskici ve Oğulları

30 Mart 2019 Cumartesi

Bereketli Topraklar Üzerinde (Orhan Kemal) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Bereketli Topraklar Üzerinde

Kitabın Yazarı :
ORHAN KEMAL

Kitabın Özeti :

Sivas’ın köylerinden birinde erkekler çalışmak için çeşitli iş bölgelerine giderler. Bunlardan üçü çocukluk arkadaşı İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali'dir. Hemşehrilerinden birinin Çukurova’da fabrikası olduğunu bildiklerinden hemşehrileri iş verir umuduyla yorganlarını ve yolluklarını alır, yola koyulurlar.

Üç arkadaştan sadece Yusuf daha önce Sivas’ta cer atölyesinde kısa bir süre çalışmıştır. Diğerleri şehri hiç görmemiştir. Umutlarını gerçekleştirmek için uzun ve zorlu tren yolculuğuyla Adana’ya inerler. Yolculuk boyunca trendeki yolcuların anlattıklarını hayretle dinleyerek hiç fikirleri olmayan şehir hayatı hakkında birşeyler öğrenmeye çalışırlar. Şehire gittiklerinde birbirlerinden ayrılmamalarını, temkinli olmalarını, birbirlerine destek olmalarını konuşurlar. Yusuf daha önce gurbete giden emmisinin anlattıklarını, şehir yaşantısının farklı olduğunu arkadaşlarına anlatır.

Şehire indiklerinde gördüklerinden çok etkilenirler. Şaşkınlıkla binaları, otomobilleri, sokaktaki kadınları seyrederler. Daha sonra gördükleri kişilere sora sora hemşerilerinin fabrikasını bulurlar. Hemşerilerinin çok zengin olduğunu, çok işçi çalıştırdığını, kendisi ile görüşmenin mümkün olmadığını anlarlar. Görüşmenin bir yolunu bulmaları lazımdır. Çeşitli yollar denerler, sonuç alamazlar. Görevlileri bir türlü aşamazlar. Sonunda kendilerini fabrikaya yaklaşmakta olan hemşerilerinin özel otomobilinin önüne atarlar ve istediklerinin sadece iş olduğunu anlatırlar. Hemşerileri üç arkadaşı içeri alır. Çırçır fabrikasında iş verir. 

Artık üç arkadaş hayallerini gerçekleştirebileceklerini düşünerek rahatlamışlardır. Irgatbaşı işlerini gösterir. Fabrikadaki makinalar, çalışan kadın ve çocukları görünce afallarlar. Irgatbaşı işin köydeki gibi kolay olmadığını ve her hafta, haftalıklarını aldıklarında ona avanta vermeleri gerektiğini anlatır. Bu fikir üç arkadaşı rahatsız etmiştir. Şehirde insanlar başkasının sırtından geçinmenin fırsatlarını kaçırmıyorlardı. Şehir köydeki gibi değildi. Önce karşı gelmek isteselerde, sonunda kabul etmek zorunda kalırlar. Fabrikada çeşitli yerlerde, çok zor şartlarda, ayrı ayrı çalışırlar ve akşamları kiraladıkları ahırda buluşurlar. Şehirdeki insanları tanımaya, anlamaya çalışırlar. Çünkü köylerindeki doğal ortam, samimiyet, insanlık, yardımlaşma ve saygı yoktur burada. Şehirde hayat başkasının cebindeki parayı kendi cebime nasıl koyarım düşüncesi üzerine kuruludur. İnsanlar bencildir.

Köyden çok farklı olan yaşam şartlarında hayallerini süsleyen gaz ocağını, analarına alacakları elbiseyi düşünerek çalışırlar. Ancak sulu kozada çalışan Köse Hasan çok kötü hastalanır. İşe gidemez duruma gelir. Arkadaşları bir süre ona baksalarda, daha fazla ücret veren bir iş bulur ve hasta arkadaşlarını bırakır giderler. Yeni işlerinde de avanta alan ustabaşına göz yumarlar. Kabullenemeselerde düzen böyleydi, başka çareleri yoktu. Yeni işleri inşaat işçiliğiydi. Bir süre sonra hasta arkadaşlarının öldüğünü duyarlar.

Pehlivan Ali sürekli kumar oynayan ustalardan birinin nikahsız karısına tutulur. Bir gün ustanın karısını alır ve kaçar. Buğday tarlasında çalışmaya başlar. Şehire geldiklerinde çok yadırgadıkları şeyleri kendileri yapmaya başlarlar. Pehlivan Ali’nin yanında götürdüğü kadına işveren göz koyar. Kadın çiftlikte kalıp, rahat etmek için işverenle birlikte olmaya başlar. Bu arada Ali pavyonlara gitmeye başlar. Bütün kazandığını orda harcar.

Buğday tarlasında ağaların ırgatlara insanlık dışı davranışlarına, kurtlu ekmek, taşlı pilav yediren, iki haftalık işi çok çalıştırmakla bir haftada bitirtmeye çalışanlara karşı mücadele veren, patoz makinasını çalıştıran ustalar işten atılır. Patoz makinasına desteleri koyma işi, fazla gündelikle Pehlivan Ali ve arkadaşlarına verilir. İşi öğrenen ve ağanın övgülerini alan Pehlivan Ali coşku ile çalışırken, yorgunluktan dengesini kaybeder ve bacağını patoz makinasına kaptırır. Bunu gören ağa kan kaybedeb Ali’yi arabasını kirletir diye arabasına alıp doktora götürmez. Kan kaybedeb Pehlivan Ali ölür. Daha önce kovulan işçiler de haksızlığı hazmedemez ve bütün yığınları ateşe verirler.

Duvar ustası İflahsızın Yusuf sıla özlemi çökünce köye dönmeye karar verir. Çok istediği gazocağı ile eşine ve çocuklarına giysi ve toka alır. Kendiside baştan aşağıya yeni giysiler giyinir. Tren garına gider. Sivas’a gidecek trenin kalkmasını beklerken, Pehlivan Ali’nin yanında çalışan bir işçiyi görür. Ali’yi sorar. Öldüğünü öğrenince çok üzülür ve köye gidip gitmemekte tereddüt eder. Çünkü Çukurova’ya gitmek için arkadaşlarını kendisi ikna etmişti. Şimdi onlar ölmüştü. Fakat böyle olmasını kendisi istememişti. Trene bindi. Sivas’a, ordanda köyüne gitti. Eşi ve çocukları çok sevindi. Köse Hasan’ın karısı ve Pehlivan Ali’nin anası onların neden gelmediğini sormaya geldiklerinde sevinci üzüntü olmuştur. 

Köydeki yaşam ne kadar sade, samimi ise şehirde bunların tam tersidir. Şehir acımasızdır, ilişkiler çıkar üzerine kurulmuştur, insanlar bencildir. Bunu yaşam onlara çok pahalıya, canları pahasına öğretti. Köyden çıkarken bunları nereden bileceklerdi. Ne yazıktır ki üç arkadaşın sadece birisi köyüne dönebilmişti.

29 Mart 2019 Cuma

Cemile (Orhan KEMAL) Kitap Yazılı Test Sınavı Soruları ve Cevapları


1) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında “15 yaşında, sarışın, parada gözü olmayan, güzel bir Boşnak kızı” olarak tanıtılan kahraman kimdir?

“Cemile”dir.

2) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında dokuma fabrikasına beş yıllık kontratla getirilen kişi kimdir?

“İtalyan mühendis Orlando”dur.

3) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Cemile’nin gönlü kimdedir?

“Fabrika kâtibi Necati”dedir.

4) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Camgöz Sadık, Deveci Halil’in yardımı ile ne yapmıştır?

Kahvehane açmıştır.

5) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Cemile, nerede çalışmaktadır?

Dokuma fabrikasında çalışmaktadır.

6) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında fabrikada çalışan işçiler bir oyuna gittiklerini öğrenince ne yaptılar?

Halil’in kahvesini yakıp yıktılar.

7) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Deveci Çopur Halil geçimini nasıl sağlıyordu?

Develerinden sağlıyordu.

8) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Kadir Ağa neden ipliklerin kopmasını sağlamıştır?

İtalyan mühendisin fabrikada çalışmasını hazmedemediği için…

9) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Cemile romanın sonunda kiminle evlenir?

Fabrika kâtibi Necati ile evlenir.

10) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında dokuma fabrikasında ilk isyan girişimi nedir?

İşçilerin İtalyan mühendisin odasına saldırmalarıdır.

11) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanı Cemile ile evlenmek isteyen kişi kimdir?

Deveci Çopur Halil

12 Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanındaki dokuma fabrikasının sahibi kimdir?

Kadir Ağa”dır.

13) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanındaki dokuma fabrikasının sahibinin ortağı kimdir?

“Numan Şerif Bey”dir.

14) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Cemile’nin ev sahibinin adı nedir?

Musa

15) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Cemile’nin babasının adı nedir?

Mâlik

16) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında “zamanında çete reisliği yapmış, Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış” şeklinde tanıtılan kimdir?

Mâlik

17) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında dokuma fabrikasındaki işçileri İtalyan mühendise karşı kışkırtan kimdir, bu kışkırtmanın nedeni nedir?


Dokuma fabrikasının Türk ustabaşısı ve onun yeğeni Camgöz Sadık’tır.
Fabrikanın iki ortağından biri olan cahil Kadir Ağa ile fabrikayı istediği gibi yönetmek istemektedir.

18) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında dokuma fabrikasındaki işçilerin başlattığı isyanı bastıran kimdir?

Fabrikanın bilgili, kültürlü, uyanık fikirli ortağı Numan Şerif Bey’dir.

19) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında dokuma fabrikasında işçiler İtalyan mühendis Orlando’nun kovulması için ne gibi tuzaklar kurmuşlardır?

Makinelerde sık sık iplikler kopmakta, işçiler parça parça çalıştıkları için işçilerin ücretlerinde azalmalar olmaktadır. İpliklerin kopması için iplik kolalarına gizlice zımpara tozu karıştırmaktadırlar.

20) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında dokuma fabrikasındaki isyan bastırılınca elebaşı ustabaşına ne olmuştur?

Nazilli’ye kaçmıştır.

21)Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Camgöz Sadık’ın teyzesinin kızının adı nedir?

Karakız

22) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında olaylar hangi zamanda geçer?

1934 yılında geçen olaylar ilk olarak eylül ayında başlar.

23) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında olayların geçtiği mekânlar nedir?


Adana, Çukurova’daki bir iplikhane atölyesi ve işçilerin bir arada yaşadıkları yoksul evlerde geçer.

24) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Katip Necati’nin maaşı ne kadardır?

24 lira 95 kuruş

25) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Deveci Çopur Halil, Necati’nin Cemile ile olan aşkını küçümsemek, alay etmek için ne demektedir?

“30 kaatnan avrat mı sevilirmiş?” demektedir.

26) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Deveci Çopur Halil’in, sürekli tacizine uğrayan Cemile’ye tavsiye edilen nedir?

Fabrikadaki işinden ayrılması veya Necati ile hemen evlenmesi önerilmektedir.

27) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Cemile’nin abisi Sadri, kiminle ve niçin evlenmek istemektedir?

Halime’nin fabrikada çalışması, para kazanıyor olması nedeniyle Cemile’nin arkadaşı Halime ile evlenmek istemektedir.

28) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanındaki fabrikanın ortakları ne tarz bir üretim ve kafa yapısını temsil etmektedirler?

Numan Şerif Bey; batılı, modern üretim tarzı ve kafasını temsil ederken Kadir Ağa; cahil bir kafa yapısını, feodal bir üretim anlayışını temsil eder.

29) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Numan Şerif Bey, işçiler arasında nasıl anılmaktadır?

” Gavur gibi” denilerek anılmaktadır.

30) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanında kadınlar fabrika ve mahallede nasıl görülmektedirler?

“Ek gelir kapısı ve cinsel obje” olarak görülmektedirler.

31) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanındaki fabrikada kaç tane otomatik dokuma makinesi vardır?

300 adet otomatik dokuma makinesi vardır.

32) Orhan Kemal’in “CEMİLE” romanının kahramanlarından Malik’in Bosna’dan çocukluk arkadaşı kimdir?


Kendisi gibi eski bir eşkıya olan Muy’dur.

26 Mart 2019 Salı

Murtaza (Orhan Kemal) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler


Kitabın Konusu: Murtaza’nın unvan namus şeref işini hakkıyla yapma uğruna yaşadığı olaylar edindiği düşmanlıklar ve yaptığı mücadele anlatılır.

Kitabın Anafikri : İnsanın sorumlulukları vazifesi hayatındaki her şeyden önce gelmelidir.

Kitabın Değerlendirilmesi:

Yazar herkesin konuştuğu ortak dili kullanmıştır ve herkesin anlayabileceği bir dil kullanmıştır. Yabancı terimlere yer vermemiş sade yalın anlaşılır bir dil kullanmıştır.

Yazar hem uzun hem kısa cümlelere yer vermiştir. Tasvirlerde bulunurken uzun cümleler kullanmayı tercih etmiştir. Edebi sanatlara, tamlamalara yer vermemiş akıcı olmasına özen göstermiştir. Bazı tekrarlanan tasvir cümleleri romanın akıcılığını bozsa da roman bundan olumsuz şekilde etkilenmemiştir.

Orhan Kemal yazılarında gerçeklilik çizgisinde yalın açık bir anlatım kullanır.Bu romanında bu özelliğini devam ettirmiştir. Değişik olarak o kendine has köy, Anadolu tasvirlerine yer verememiştir. Bunun nedeni olarak romanın İstanbul’da geçmesini gösterebiliriz. Eserde kendi görüşlerini direkt olarak ifade etmemiştir ama kahramanları aracılığıyla zaman zaman düşüncelerini yansıtmıştır.

Orhan Kemal Murtaza romanında dönemin şartlarını açık anlaşılır okuyucuyu sıkmayacak şekilde sade gerçekçi bir dille anlatmıştır.

Kitabın Özeti:

Murtaza Yunanistan’dan mübadeleyle Çukurova’ya gelmiş bir muhacirdir. Kolağası Hasan dayısı gibi asker olup savaşarak şehit olmak en büyük isteğiydi. 

Mübadele yapıldıktan sonra Çukurova’ya gelen muhacirler topraklarını satıp konaklar evler alacak kadar zengin olmuşlardır. Murtaza ve onun gibi düşünenler ise ezan seslerine kavuştukları için şükretmiş mal mülk istememişlerdir. Murtaza mal mülk istemese de ailesi istemiştir. Erkek kardeşi zengin olmayı başarmıştır. Annesi parasızlıktan ölmüştür. Kız kardeşiyle Murtaza İstanbul’a gelmişlerdir. 

Murtaza Çukurova’da bir kızı tanımış beğenmiştir. Kızı beğenmesinin ası nedeni kızın babasının da Murtaza gibi düşünüp zengin olma derdine düşmemesidir. Murtaza daha sonra bu kızla evlenmiştir. Kız kardeşi de birisiyle evlenmiştir. 

Murtaza’nın en büyük hayali dayısı gibi askerlik ile ilgili bir görev alıp savaşlarda şehit olmaktı. Ama istediği olmadı askerlikle ilgili bir meslek bulamadı. O da üniforma giyebilmek için mahalle bekçisi oldu ve işini titizlikle yaptı. 

Hırsızlara, haksız kazanç sağlayanlara, mahalleyi rahatsız edenlere göz açtırmadı çünkü ona göre her ne meslek olursa olsun önemeliydi ve düzgün yapılmalıydı. Mahalleli bundan rahatsız oldu ve türlü türlü oyunlar yaptıysadalar Murtaza’dan kurtulamadılar. Mahallelinin komiseri de Fen Müdürü olan arkadaşı Kamüran’ın fabrikadaki bozulan disiplinini görünce ona Murtaza’yı tavsiye etti. Böylece Murtaza fabrikaya gece kontrolü oldu. 

Murtaza hep erkek çocuğunun olmasını istedi, onun dayısına benzemesini ve onun gibi asker olup savaşlarda şehit olmasını istedi. Kız çocuklarından sonra erkek çocuğu oldu adını da Hasan koydu. Hasan istediği gibi dayısına benzemedi. Futbola düşkün oldu babasının istediği gibi askeri okula gitmedi sanat okuluna gitti. 

Murtaza da umudunu yeni doğan çocuğu Hasan’a sakladı. Murtaza yeni doğan çocuğunun da ismini Hasan koymuştu. Murtaza küçük oğlu Hasan’ın istediği gibi olduğunu sanıyordu. Oysa Hasan babasını kandırıyordu. Babası büyüyünce hangi okula gideceksin diye sorduğunda Kuleli Askeri Lisesi dediğinde Murtaza çok seviniyordu dünyalar onun oluyordu. Aslında Hasan babasını kandırıyor babasından para alabilmek için öyle söylüyordu. Murtaza bunu anlamıyordu. 

Murtaza çalışmaya başladığı fabrikada işçiler tarafından sevilmedi. Çünkü işçiler işten kaytarıyor işlerini aksatıyorlardı. Murtaza’da onlara engel olduğu için işçiler onu sevmediler onlarda mahalledekiler gibi türlü oyunlara başvurup işten atılması için çalıştılar ama başarılı olamadılar. Çünkü fen müdürü Murtaza’ya güveniyor ona tam yetki veriyordu. Öyle ki hemşerisi Nuh bile buna şaşırıyordu. Bunun nedeni ise fabrikanın bozulan disiplininin Murtaza’nın sayesinde düzelmesiydi. 

Murtaza’nın küçük oğlu Hasan babasını kandırmakla kalmadı ve bir gün bakkaldan ekmek çaldı. Murtaza bunu duyunca çok üzüldü adeta yıkıldı. 

Bakkal mahkemede Hasan’ı affedip cezasını iptal ettirecekti ama Murtaza oğlunun bu yaptığını ona hiç yakıştıramadı ve onu affetmedi mahkemede hakime cezasını çekmesi gerektiğini söyleyip salonu terk etti.

Kişiler:

Murtaza: Romanın ana kahramanıdır. Sivri uzun burunlu, kalın kapkara kaşlı, geniş alınlı, yeşil gözlüdür. Sorumluluklarını vazifesini çok iyi bilir, vazifesini her şeyi üstünde tutar cesur bir muhacirdir.

Murtaza’nın Karısı: Mavi gözlü, zayıf, paraya önem veren ünvana şerefe önem vermeyen bir kadındır.

Kamüran: Fabrikanın fen müdürüdür. Laubali her şeyi ciddiye almayan ama gerektiğinde de ciddi ve doğru davranmasını bilen her zaman Murtaza’nın arkasında olan peşin hükümlü olmayan çapkın eğlenceye düşkün akıllı biridir.

Akile Hala: Zeki yardımsever düşünceli hep Murtaza’nın yanında olan onu düşünen biridir.

Kontrol Nuh: Kalın kemikli, geniş yüzlü tilkiyi andıran bir yüzü vardır. Laubali işini ciddiye almayan, yalaka, çıkarlarını düşünen, Murtaza’dan nefret eden Fen müdürünün hemşerisi şımarık biridir.

Azgın Ağa:
Kaba bıyığı püskül püskül kaşları bir doksan boyunda iri yarı zamanında savaşlar katılmış mert bir adamdır.

Hasan: Murtaza’nın büyük oğludur. Zayıf uzun boylu annesi gibi mavi gözlü akıllı biridir. Babasını sevmez futbola düşkündür.

Hasan: Murtaza’nın küçük oğludur. Murtaza büyük oğlu dayısına benzemediği için küçük oğlunun da adını Hasan koymuştur. Ama küçük oğlu Hasan da babasını sevmez ve onu kandıran kötü biridir.

Çıkarılacak Sonuçlar:
1) İnsan vazifesini hakkıyla yerine getirmelidir.

2) İnsan hayatında sorumluluklarına paradan daha çok önem vermelidir.

3) İnsan vazifesini yaparken akrabalarına yakınlarına torpil geçmemelidir

4) Ebeveynler çocuklarını yetiştirirken iyi yetiştirmelidirler.

5) İnsan hayatında paradan daha önemli şeyler olduğunu unutmamalıdır.

6) Çalışanlar görevlerinde üstlerine karşı saygılı olmalıdır.

7) İnsanları düşünceleri alay konusu yapılmamalıdır.

8) Çocuklar babalarını kandırmamalıdır ve karşı gelmemelidirler.

9) Resmi yerlerde memur gibi üst görevlilere torpil geçilmemelidir.