Otomatik Portakal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Otomatik Portakal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2019 Çarşamba

Otomatik Portakal (Anthony Burges) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Otomatik Portakal

Kitabın Yazarı : Anthony Burges

Kitap Hakkında Bilgi :

Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...

Cockney dilinde (İngiliz argosu) bir deyiş vardır. "Uqueer as as clockwork orange". Bu deyiş, olabilecek en yüksek derecede gariplikleri barındıran kişi anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap başlığında kullanmayı düşünmüşümdür. Bir de tabii Malezya'da "canlı" anlamına gelen "orang" sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve hoş bir kokusu olan bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da benim anlatmak istediğim duruma, Pavlov kanunlarının uygulanmasına dayalı bir hikâyeye çok iyi oturduğunu düşündüm...

-Anthony Burges-

Karabasan gibi bir gelecek atmosferi... Geceleyin sokaklara dehşet saçan, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler... Sosyal kehanet? Kara mizah? Özgür iradenin irdelenişi?.. Otomatik Portakal bunların hepsidir. Aynı zamanda hayranlık verici bir dilsel deneydir, çünkü Burgess antikahramanı için yeni bir dil yaratır: Yakın geleceğin argosu "nadsat"ı...

...ve Stanley Kubrick'in muhteşem film uyarlaması, yirminci yüzyılın kült eserlerinden biri olan bu romanın şöhretini pekiştirmiştir...

Otomatik Portakal kitabının orjinal adı A Clockwork Orange'dır. İngiliz yazar Anthony Burgess’ın en popüler romanıdır. 1959 yılında tümör nedeniyle 1 yıldan az ömrü kaldığını öğrenen Anthony Burgess, ölümünün ardından karısının geçimini sağlaması için kitaplar yazmaya başlar. Bir sene içinde beş kitap yazar. Otomatik Portakal kitabını da bu yıllarda yazmıştır. İşin ilginç yanı ise hastalık teşhisi yanlış çıkmıştır. Anthony Burgess  konulan bu yanlış teşhis yüzünden ölmediği gibi dünyaca tanınan bir romancı olmuştur.

Kitabın Özeti :

Onbeş yaşında bir çocuk olan Alex, Dim, Pete ve Georgie adlı dört gençten oluşan bir sokak çetesinin lideridir. Gündüzleri gayet normal bir genç gibi okuluna gitmekte, akşamları ise çetesiyle beraber çeşitli suçlar işlemektedir. İşlediği suçlardan bazıları ise bir dilenciyi öldüresiye dövmek, bir kadının evini basmak ve ülkesindeki önemli yazarlardan birinin eşine tecavüz etmek ve daha kötüsü cinayettir. Çetenin kendi aralarında kullandıkları Rusça sözcüklerden oluşan bir jargonları da vardır. Bu dile “Nadsat” demektedirler.

“Neden “iyiliğin kökenini” incelemezler, araştırmazlar?” Eğer serseriler kötülük yapıyorsa bu onların tercihidir. Ben kötülüğü yeğleyenler arasındayım.” diyen Alex kötü olmayı seçmiştir. .

Bir gece de “Otomatik Portakal” adlı bir roman yazmakta olan bir yazarın evine de girip evi dağıtırlar. Ortalığı kırıp döktükleri gibi karısının da ırzına geçerler. Başka bir sefer de yaşlı bir kadının kediler ile dolu evine girerler ve onlara direnen yaşlı kadını da öldürürler.

Bir gece barda otururlarken çetelerinin en güçlü ve iri -aynı zamanda aptal- üyesi Dim ile çok basit bir konuda tartışırlar. Alex, Dim'e çok sert davranır. Çetenin diğer üyeleri Alex liderleri olduğu için pek bir şey söylemeseler de, Dim'e gereksiz yere çıkışmasından rahatsız oldukları bellidir. Ertesi günlerde yine çete işleri yaparlarken Alex bazı şeylerin değiştiğini fark eder. Otoritesi sarsılmıştır bir kere.
 
Bir gece, Pete bir fikir ortaya atar. Kedileriyle yaşayan yaşlı ve yalnız bir kadının evine girip evindeki altın, gümüş ve antikaları çalacak, daha sonra da bunları kara borsada satacaklardır. Bunu daha önce hiç yapmadıklarından Alex pek benimsemez ama Dim'le yaşadıkları olaydan sonra pek karşı çıkmak istemez ve kabul eder. Evin önüne gittiklerinde Alex pencereden içeri girerek yaşlı kadını etkisiz hale getirmeye çalışır. Fakat önceden hazırlıklı olan kadının direnmesini önlemek o kadar da kolay olmayacaktır. Kadının kedileri Alex'in üstüne atlar, o da o arada bir vazoyla kadının kafasına vurur. Kadın ölmüştür ölmesine ama önceden polisi çağırmıştır. Polis geldiğinde çete arkadaşları Alex'i satmaya önceden hazırdır zaten. Her şeyin Alex'in fikri olduğunu, kadını onun öldürdüğünü söylerler. Böylece Alex tutuklanır ve tam on dört yıl hapis cezası alır.

Alex'in hapise girmesinin üzerinden tam iki yıl geçmiştir. Üç kişilik küçük bir hücrede altı kişi kalmaktadırlar. Bir akşam hücrelerine yeni bir mahkum getirilir. Biraz kendini beğenmiş ve geveze bir mahkumdur. Gece herkes uyuduktan sonra Alex'in yanına yatar. Alex bunu fark edip de uyanınca hep beraber bu yeni gelen mahkumu döverler, sonunda bayılır ve yere düşerek öylece kalır. Diğerleri de uykularına kaldıkları yerden devam ederler.

Sabah uyandıklarında, diğer mahkumun hala aynı yerde yatmakta olduğunu görürler. Çoktan ölmüştür. Herkes telaşla birbirini suçlamaya başlar. Sonunda, hepsi birden öldürücü darbeyi Alex'in yaptığına karar verirler. Gardiyanlar gelip de cesedi götürdüklerinde de aynı şeyi söylemeye devam ederler. Akşama doğru, içişleri bakanı ve hapishane müdürü gelirler. İçişleri bakanı hapishanelerin ne kadar dolu olduğundan, hapis cezasının mahkumlar üzerinde hiçbir etkisi olmadığından şikayet eder. Islah etme adı verilen yeni bir yöntem bulmuşlardır ve olayın olduğu hücrenin yanına ulaştıklarında Alex'i işaret ederler. Bu yöntemi ilk olarak onun üstünde deneyebileceklerini söyler. Her şey yolunda giderse Alex iki hafta içinde özgürlüğüne kavuşabilecektir. Tabii bunu seve seve kabul eder.

Suçluları Yeniden Topluma Kazandırma projesiyle “Ludavico” adlı bir laboratuvar çalışmasına tabi tutularak kişilikleri düzeltilecektir. Alex bu çalışmanın kobayı seçilmiştir. Burada herkes ona çok iyi davranmaktadır, hapiste gardiyanların yaptığı gibi kimse dövüp sövmemekte, aksine tatlı bir dille konuşmaktadır. Ona çok yeni ve güzel bir pijama takımı verirler ve küçük, temiz bir odaya götürürler. Burası artık onun odası olacaktır. Ertesi sabah ise işin iç yüzü ortaya çıkar. Onu kötü bir insan olmaktan kurtaracak, iyilik yapmasını sağlayacak denen ıslah etme yöntemi, tam bir işkencedir.

Bu çalışmanın seanslarında Alexe, şiddet dolu filmler izlettirilip, fiziki işkenceye maruz bırakılıp acılar çektirirler. En sonunda Alex aklından kötülük geçtiği anda kusacak ve acılar çekecek hale getirilir. Bu yöntemle tedavi edilen Alex artık kötülüğü düşünemeyecek hale gelmiş olur.

Ama Beethoven müziğini duyduğu anda kendisine seyrettirilen Nazi soykırım filmlerinin dehşet dolu sahnelerini yaşamaya başlar. Böylece kişiliği değişen Alex, bir kuklaya dönüşmüştür. Artık en çok sevdiği Beethoven’den ve müzikten de olmuştur. Tedavi sonrasında kayıtlara iyileşmiş olduğu yazılıp salıverilir.
Artık şiddet uygulama isteği olduğunda tuhaf bir hastalığa tutulmakta, bu yüzden de istemeden de olsa herkese iyi davranmaktadır. İlk iş olarak bir yerde kahvaltı yapar ve sonra da annesi ve babasıyla yaşadığı eski evine gider. Kapıyı açtığında annesi, babası ve bir yabancıyı kahvaltı ederken görür. Onun yokluğunda ailesi odasını bir başkasına kiralamıştır. Hayal kırıklığıyla kendi evinden çekip gider, artık evsiz de kalmıştır.

Alex şehir kütüphanesine gider. Orada eski çete günlerinde kötülük yaptığı bir yaşlı adamla karşılaşır. Adam onu tartaklamaya başlar fakat şiddet uyguladığında hastalandığından karşılık veremez. Kütüphane müdürü polisi çağırır ve bir süre sonra iki polis çıkagelir. Polislerden biri Alex'in eski çete arkadaşı Dim, diğeri ise eski düşmanlarından biridir. Alex'i alarak şehirden uzak bir ormana götürerek öldüresiye dövüp sonra da çekip giderler. Alex kendine geldiğinde yakınlardaki bir köye yürümeye başlar. Bir eve rastladığında kapıyı çalar ve yardıma ihtiyacı olduğunu söyler. Bir adam kapıyı açar ve onu içeri alır. Ona çok iyi davranır, fakat sonradan amacı anlaşılır.

Adam hükümet karşıtı bir siyasetçidir. Alex’in hikâyesini duyunca “Ludevico” yönteminin insanlık dışı bir uygulama olduğunu kanıtlamak için harekete geçer. Alex'i de hükümetin yeni yönteminin kurbanı olarak herkese göstererek prim yapma peşindedir. “Senin gibi bir delikanlıyı OTOMATİK PORTAKAL’a dönüştürenlere yaşam hakkı tanımamalıyız.” der. “Seni bir makinaya dönüştürmüşler " diyerek ona yardımcı olmaya çalışır. Ancak Alex bu kez de başka bir kesim tarafından başka bir amaçla kullanılmaktadır. Birkaç arkadaşı ile beraber Alex'i bir eve götürürler. Sonra da kapıyı kilitleyip ona şiddet dolu müzikler dinletirler. Buna dayanamayan Alex, camı açar ve aşağı atlar. Ölmemiştir, fakat birçok kemiği kırılmıştır ve oldukça kötü durumdadır.

Kaldığı hastanede onu tedavi ederler. Artık şiddete tepki vermemektedir. Eski günlerine geri dönebileceğine inanır ve yeniden bir çete kurar. Bir akşam, Alex yeni çetesiyle katkılı süt içerken, canı sıkılır ve arkadaşlarından ayrılıp yürümeye başlar. Canı çay içmek ister, oldukça sıradan insanların oturup sohbet ettiği bir mekana girer ve kendine bir çay söyler. Oturmak için yer ararken eski arkadaşı Pete ile karşılaşır. Bir bayanla oturmuş kahve içmektedir. Alex'i gördüğüne mutlu olur ve sohbet etmeye başlarlar. Pete yanındaki bayanın karısı olduğunu söyleyince Alex çok şaşırır, Pete'nin evlenebileceğini hiç düşünmemiştir. Evine döndüğünde kendisini yeni bir his karşılar, baba olmak istediğini fark eder. Tabii bunun için bir eşe ihtiyacı vardır. Alex artık büyümüştür.