Malazgirt'te Bir Cuma Sabahı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ağustos 2019 Cumartesi

thumbnail

Malazgirt'te Bir Cuma Sabahı (Yavuz Bahadıroğlu) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Malazgirt'te Bir Cuma Sabahı

Kitabın Yazarı : Yavuz Bahadıroğlu

Kitabın Özeti :

Abdurrahman Bey Putperest Türk Boylarından olan Uzlarla savaşa gitmiştir. Uzlarla 10 yıl savaşmış ve 5 yıl esirlik hayatı yaşamıştır. 15 yıl sonra köyüne dönmek için yola çıkmış ve en sonunda köyüne ulaşmıştır. Köye vardığında namaz vaktini kaçırmamak için camiye girer. Namaz bittikten sonra imam onu tanımadığı için ona kim olduğunu sorar. O da kim olduğunu söyler.

Abdurrahman Bey daha sonra karısı ve çocuğunu sorar. İmam, Uzluların geldiğini, köyü yağmaladıklarını, karısı Esme’yi öldürdüklerini ve oğlu Tekin’i götürdüklerini söyler. Abdurrahman Bey, Uzlulara karşı kinlenmiştir fakat imam kini şahsi düşmanları için değil Allah düşmanları için kullanmasını tavsiye eder. Abdurrahman Bey imamı dinlemeyip yola koyulur.

Bir Türk köyündeki yaşlı adam birkaç gence tarih ve savaş dersleri vermektedir. Tarih dersini bitirdikten sonra öğrencileri ile kılıç dersi yapmaktadırlar. O sırada karşıdan atlılar gelmektedir. Yaşlı adam atlıların Selçuk akıncıları olmadığını, Peçeneklilerden olduğunu söyler. Peçenekliler Türk soyundandır fakat İslam dinini seçmemişlerdir. Peçeneklilerin başı olan Burkut köyü yağmalamak için geldiklerini ve çekilmelerini söyler. Yaşlı adam ise cana dokunmaması için onunla konuşur. Konuşma Allah birliği konuludur. Fakat Burkut onların Arap Milletinin dinine geçtiklerini söyler ve başta ihtiyar olmak üzere köyün büyük bir kısmını katleder. Orada yaşlı adamın kızını da görür.

Abdurrahman Bey uğradığı köylerden gönüllüler toplayıp Uz ve Peçenek haydutlarına karşı topluluk oluşturmuştur. Yolda Peçeneklileri görürler. Peçenekliler bir atlıyı kovalamaktadırlar. Atlı Abdurrahman Bey’in grubuna sığınır. Abdurrahman Bey niçin peşinde olduklarını sorar. Atlı da onlar gibi katil olmak istemediğini bu yüzden kaçtığını, bu işten iğrendiğini söyler. Abdurrahman Bey onun Müslüman olursa yanlarında kalabileceğini söyler. Ayrıca onu kaybettiği oğluna benzetir ve acı çeker. Daha sonra genç düşünmek ve kendi isteği ile dine girmeyi istediğini söyler ve ayrılır. Yaşlı adamın kızını düşünmektedir.

Bizans tarafı ise bambaşkadır. Değişik milletlerden binlerce insan bir aradadır. Kimisi zevk için kimisi para için kimisi ise sadece Müslümanlara karşı gelmek için. Romen Diyojen Bizans İmparatorudur. Bu kadar insanı göstererek gururlanıyor, övünüyor ve büyüklüğüne onları da inandırmaya çalışıyordur. Diyojen Kraliyet soyundan değildir ve sadece Kraliçe Evdoksiya ile evlendiği için Kral olmuştur. Bu yüzden Kraliyet soyundan gelenler ondan hoşlanmamakta, dışardan gelen sıradan bir kumandanın Kral olmasını istememektedir. Gece Prens Andronikos bir siyah pelerinli tarafından kaçırılır. Kaçıranın yüzünü gördüğünde dost mu düşman mı olduğunu anlayamaz. Çünkü burma bıyıkları vardır ve Bizans ordusunda da burma bıyıklı Türkler mevcuttur. Türk 3 gündür Bizans Karargahındadır ve gerekli tüm bilgileri öğrenmiştir. Prens’le konuşur ve onu serbest bırakır.

O Türk Abdurrahman Beydir. Yolda arkadaşlarını bulur. Arkadaşları onun için endişelenmiştir.

Mengüç ve arkadaşları Abdurrahman Bey ve arkadaşlarına saldıracaktır. Fakat Mengüç Abdurrahman Beyin onu kurtaran adam olduğunu fark eder ve arkadaşlarına engel olur. Evet Mengüç o haydutlardan kaçan gençtir.

Arkadaşları Bizans askeri olmak istemektedirler. Mengüç arkadaşlarından Bizanslıların adaletsiz olduğunu öğrenir. Niçin orduda olduklarını sorar. Arkadaşlarının cevabı ise derli toplu olmak istedikleri ve Selçukların ata dini terk edip Arap dinine geçtikleri için onlardan öç almak istemeleridir. Arkadaşları Mengüç’ü ikna eder ve Mengüç de Bizans ordusuna katılmaya karar verir. Orduya katılmak için para alınması Mengüç’ün orduyu beğenmemesine neden olur.

Romen Diyojen Alparslan’a elçi göndermiştir. Diyojen Alparslan’ın fethettiği bazı yerleri geri vermesini istemektedir.Fakat Alparslan hiddetle karşı çıkar ,eğer istiyorsa savaşarak alabileceğini, bunun Haçlı ve Hilal’in savaşı olduğunu söyler ve elçiyi gönderir. Elçi Kral’a ne diyeceğini düşünmektedir. En sonunda Alparslan’ı korkuttuğunu söylemeye karar verir. Alparslan’ın Ahlat’a gönderdiği Abdurrahman Bizans ordusunun son durumunu bildirmek için dönmüştür. Ordu düzensizdir. Farklı milletler aralarında kavga etmektedirler. Alparslan ordunun asker sayısının fazla olmasının yenmeleri için sorun teşkil etmeyeceğini,çünkü ordunun düzensiz olduğunu düşünmektedir. Elçi ise Diyojenin karşısına çıkmış,Alparslan’ı korkuttuğunu,ordunun çok güçsüz olduğunu,bir dilim ekmek için kavga ettiklerini söylemiştir. General Basillas ise itiraz edip Selçukların böyle bir şeyi yapmayacağını söylemiştir. Diyojen ise bunu bildiği halde elçiye inanmak isteyip elçiyi ödüllendirir.

Alparslan ordusu General Basillas’ın ordusuyla savaşmaktadır. Abdurrahman Bey de bu savaştadır. Bir askerle savaşmaktadır. Bu asker Mengüç’tür. Mengüç’ün bu sefer öldürmemeye niyeti yoktur. Fakat Abdurrahman Bey’in çok güçlü olduğunu gördüğü için geri çekilir. Ayrıca Basillas yakalanmıştır. Onu yakalayanın sıradan bir asker olması onu çok üzer. En azından yüksek rütbeli biri yakalasaydı diye düşünür. Fakat Abdurrahman Bey ona her askerin eşit olduğunu aktarır.

Mengüç arkadaşları ile Bizans ordusundan sıkılmıştır. Ordudaki karışıklıklar özellikle Mengüç’ü rahatsız etmektedir. Daha sonra ordudan kaçarlar ve bir hana gelirler. Mengüç hangi düşünce ile yaptığını bilmeden arkadaşlarına kazandığı her altını vereceğini fakat onların da Alparslan ordusuna yardım için Bizans’a içten düşmanlık edeceklerini söylemiştir.

Sabah uyandığında altın kesesini bulamaz. Arkadaşlarının çaldığından emindir fakat odalarını bilmiyordur. Yanlışlıkla hancı ve yardımcısının odasına girer ve onu görürler. Mengüç acele ile kaçar. Ve atlardan birini alır. Daha sonra bir köye gider. Herkes ölmüş veya yaralıdır. Bir çocuk görür. Çocuğun ablasını kaçırmışlardır. Mengüç onların peşine düşer ve en sonunda bulur. Bulduğunda kaçıranların arkadaşları olduğunu görür ve kızı kurtarır.

Alparslan ve ordusu zaferden zafere koşmaktadır. Büyük Zafer çok yakındadır. Mengüç Bizans kalesinde yangın çıkartmış, Bizans büyük zarara uğratmıştır. Mengüç Alparslan’ın ordusuna katılmıştır. Müslüman olmak için gerekenleri öğrenmiş ve Müslüman olmuştur.

Diyojen tamamen kibirli bir şekilde tahtındadır. Alparslan elçi göndermiş ve bu işi barış yoluyla,kan dökmeden bitirmeleri için teklifte bulunmuştur fakat Diyojen reddetmiştir. Alparslan ordusu savaşa artık hazırdır.

1071 yılının Cuma sabahında Alparslan ordusunun galip olması için Hilafet merkezi Bağdat’ta camiler doludur. Herkes bir ağızdan Allahu Ekber nidaları atmaktadır.

Malazgirt Meydanı. Aynı saatlerde beyaz bir atın yanında bembeyaz şekilde giyinmiş bir asker, Sultan Alparslan bulunmaktadır. Cuma kılınmış etrafında askerler Bizans askerlerini bekliyorlardır. Bizanslılarda hazırlıklarını yapmış, din ayinlerini bitirmiş tetikte beklemektedir.

Mengüç, Abdurrahman Bey’e oğlunun adını sorar. Tekin adını duyduğunda yabancı gelmemiştir.

Diyojen savaşın gidişatının kötü yönde olduğunu fark eder ve uşağı ile kılık değiştirir. Fakat sonu gelmiştir.

Savaşırken Mengüç yeni adıyla Tekin yaralanır. Abdurrahman Bey yaraya bakarken omzundaki izi görür. Tekinin yarası ağır değildir fakat o sırada kurtarılabilecek kadar küçük de değildir. Abdurrahman Bey, atla savaşırken yaptığı o oyunu nerden öğrendiğini sorar Tekin’e. O da küçükken babasının öğrettiğini söyler. Abdurrahman Bey oğlunu bulmuştur. Fakat Tekin oracıkta şehit olmuştur.

Sultan Alparslan’ın en yakını Savtekin de şehit olmuştur. Daha sonra onu gömmüş ve Abdurrahman Bey’in yanına gitmiştir. Oğlu olduğunu öğrendiğinde onu teselli etmiş ve Tekin’i Savtekin’in yanına gömmüştür.

About