Flying Home etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Flying Home etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ocak 2020 Perşembe

Flying Home - Eve Uçuş - İngilizce Türkçe Hikaye


Flying Home - Eve Uçuş

Felix is a blue and yellow bird from Brazil. He lives with the Baxter family in New York. His home is a big cage. It is on the fortieth floor of a tall building. Felix likes the Baxters, and the Baxters like him. They give him food. They talk to him and show him to all their friends. But Felix is not happy. He wants to go home to Brazil.

Felix, Brezilya'dan mavi ve sarı bir kuştur. O, New York'ta Baxter Ailesi ile yaşar. Onun evi büyük bir kafestir. O uzun bir binanın kırkıncı katındadır. Felix, Baxter'ları sever ve Baxter'lar da onu sever. Ona yemek verirler. Onunla konuşurlar ve onu tüm arkadaşlarına gösterirler. Fakat Felix mutlu değildir. O evine, Brezilya'ya gitmek ister.

Every night Felix looks up at the sky. He can see the whole city. It is big and exciting. It is home for the Baxters, but not for Felix. He remembers the big, yellow moon in Brazil. Then he remembers his last day in the jungle. The two men with white hats. The big box. The long plane journey. The shop - "Beautiful Birds" - in New York.

Felix, her gece gökyüzüne bakar. O, bütün şehri görebiliyor. O(Şehir) büyük ve heyecan vericidir. O(Şehir) Baxter'lar için evdir ama Felix için değildir. O, Brezilya'daki büyük sarı güneşi hatırlar. Daha sonra ormandaki son gününü hatırlar. Beyaz şapkalı iki adam. Büyük kutu. Uzun uçak yolculuğu. New York'taki "Güzel Kuşlar" dükkanı.

Felix closes his eyes. Now he cannot see the city and the snow. He can see other things; he can see the life he loves. "I want to be with my family again," he thinks. "I want to fly home to the jungle. It's warm there and the trees are always green." He puts his head under one wing. "One day," he says. "One day."

Felix gözlerini kapar. Şu an şehri ve karı göremiyor. O başka şeyler görebiliyor; O, sevdiği hayatı görebiliyor. "Tekrar ailemle olmak istiyorum" diye düşünür. "Ormana, evime uçmak istiyorum. Orası sıcaktır ve ağaçlar her zaman yeşildir." O, başını bir kanadının altına koyar. "Bir gün," der. "Bir gün."

"One day" comes two weeks later. Mr Baxter opens Felix's cage to give him some food. Then he hears the telephone. "Can you answer that, George?" asks Mrs Baxter, "I'm in the bath." "OK," says Mr Baxter. He goes to the phone, but forgets to shut Felix's cage. Felix can see an open window. "This is it!" he thinks.

"Bir gün" iki hafta sonra gelir. Bay Baxter, O'na biraz yemek vermek için Felix'in kafesini açar. Sonra telefonu duyar. "Buna cevap verebilir misin, George?" diye sorar Bayan Baxter, "Ben banyodayım.""Tamam" der Bay Baxter. Telefona gider ama Felix'in kafesini kapatmayı unutur. Felix, açık pencereyi görebiliyor. "İşte bu!" diye düşünür.

He flies out of his cage and out of the window. The air under his wings is very cold. Behind him he hears, "Hey! Felix!!" but he does not go back. He looks down at the streets and buildings and flies through the city. A girl in a cafe with her mother sees him. "Look!" she says. Her mother does not hear. She is reading her newspaper.

O, kafesinden ve pencereden dışarı uçar. Kanatlarının altındaki hava çok soğuktur. Arkasından O'nu duyar, "Hey! Felix!!" ama geri dönmez. Sokakların ve binaların aşağısına bakar ve şehre doğru uçar. Bir kız annesi ile bir kafedeyken onu görür. Kız "Bak!" der. Annesi duymaz. O gazetesini okuyor.


After an hour Felix stops. He stands on the head of the Statue of Liberty. "Where are you from?" asks a small, grey and white bird beside him. "I'm from Brazil," answers Felix. "And where are you going?" asks the bird. Felix flies up into the cold, blue sky again. "I'm going home," he says. "Goodbye."

Bir saat sonra Felix durur. O Özgürlük Heykeli'nin başının üstünde durur. "Nerelisin?"diye sorar yanındaki küçük, gri ve beyaz bir kuş. "Ben Brezilya'lıyım," diye cevaplar Felix. "Nereye gidiyorsun?" diye sorar kuş. Felix soğuğun içine, mavi gökyüzüne tekrar uçar. "Eve gidiyorum," der. "Hoşçakal."

Felix flies south, Soon he cannot see New York. All he can see is the Atlantic Ocean. In the evening the sun starts to go down. Then the sky is red, yellow and blue. It is very beautiful. Felix is hungry, but he is happy, too. For the first time in two years he is free. He wants to fly all night.

Felix, güneye uçar, çok geçmeden New York'u göremez. O, tamamen Atlantik Okyanus'unu görebiliyor. Akşam güneş batmaya başlar. Akabinde gökyüzü kırmızı, sarı ve mavidir. Gökyüzü çok güzel. Felix açtır ama hem de mutludur. İki yıldır ilk kez özgürdür. Tüm gece uçmak ister.


Two hours later it starts to rain. Now the sky is black. Soon, Felix cannot see the moon or the stars. "Where am I?" he thinks. He remembers his warm cage. "Am I doing the right thing?"
He looks down at the cold sea. Then he sees something. Is it a star in the black water? No, it cannot be a star. He looks again. It is a ship!

İki saat sonra yağmur yağmaya başlar. Şu an gökyüzü siyahtır. Çok geçmeden Felix ayı ya da yıldızları göremez. "Neredeyim Ben?" diye düşünür. O, sıcak kafesini hatırlar. "Doğru şeyi mi yapıyorum?"O, aşağıya, soğuk denize bakar. Sonra bir şeyler görür. Siyah deniz de bir yıldız mı? Hayır, o bir yıldız olamaz. O, tekrar bakar. O bir gemidir.

Felix flies down to the ship. There are hundreds of fish on it. He eats twenty in five minutes, then he sleeps. In the morning a man on the ship sees him. "Oh no!" thinks Felix, but it is all right. The man only wants to take a photograph of him. Felix flies into the sky again. "Good," he thinks. "It's not raining now, and I'm not hungry."

Felix gemiye uçar. Onda yüzlerce balık vardır. O beş dakika yirmi tane yer ve sonra uyur. Sabah bir adam gemide onu görür. "Oh hayır!" diye düşünür Felix ama her şey yolundadır. Adam sadece onun bir fotoğrafını çekmek ister. Felix tekrar gökyüzüne uçar. "İyi" diye düşünür. "Şu an yağmur yağmıyor ve aç değilim."


Two days later Felix flies across Peru. He looks down and sees the Inca city of Machu Picchu. "Those old stone buildings look interesting," he thinks. "I know - I can stop there tonight." Felix starts to fly down to the buildings. Then he sees a big bird with beautiful black and white feathers. It is sitting on a stone.

İki gün sonra Felix, Peru'nun üstünden uçar. O aşağı bakar ve Machu Picchu'nun Inca şehrini görür. "Şu eski taş yapılar ilginç görünüyor." diye düşünür. "Biliyorum - Orada bu gece duramam." Felix binalara uçmaya başlar. Akabinde güzel siyah ve beyaz tüylü bir kuş görür. O bir taşın üstünde oturuyor.


"Hello, you're not from Peru, are you?" says the bird. Felix tells his story. "Two years in a cage in New York?!" says the bird. "Yes," answers Felix, "but now I'm going home. Can you tell me how to get there?" "I have a friend - Aca - in Rio," says the bird. "He knows the jungle. Go there and ask him."

"Merhaba, sen Peru'lu değilsin, değil mi?" der kuş. Felix hikayesini anlatır. "New York'ta bir kafeste iki yıl mı?!" der kuş. "Evet" diye cevaplar Felix, "Ama şimdi eve gidiyorum. Bana söyler misin oraya nasıl giderim?" "Benim Rio'da Aca diye bir arkadaşım var." der kuş. "O ormanı bilir. Oraya git ve ona sor."


Felix flies from Peru to Rio. There he sees a lot of people in the street. He can hear music and see some birds in a tree. Is one of them Aca? "Aca! Aca!" he says. "Yes, that's me," answers one of the birds. Felix cannot see him. Then a boy sees Felix. "Look at the bird," he says to his father. "Can I have him? Can I? Please?"

Felix, Peru'dan Rio'ya uçar. Orada sokakta bir çok insan görür. O müziği duyabiliyor ve bir ağaçta bazı kuşları görebiliyor. Bunlardan bir tanesi Aca'mı? "Aca! Aca!" der. "Evet o benim." diye cevap verir kuşlardan bir tanesi. Felix onu göremez. Daha sonra bir çocuk Felix'i görür. "Kuşa bak" der babasına. "Onu alabilir miyim? Alabilir miyim? Lütfen?"

At first Felix does not see the boy or his father. He is looking at all the birds in the trees. "Aca! Aca!" says Felix. Then there is a warm hand on his neck. He fights with his wings and his feet. "Help! Help! " Aca helps him. "Aiiieee! ! ! " says the man. The two birds fly into the sky. "Thank you," says Felix. Then he tells Aca his story.

Başta Felix çocuğu ya da babasını görmez. O ağaçların üstündeki kuşlara bakıyor. "Aca! Aca!" der Felix. Daha sonra boynunda sıcak bir el vardır. O kanatları ve ayaklarıyla savaşır. "Yardım! Yardım!" Aca ona yardım eder. "Aiiieee!!!" der adam. İki kuş gökyüzüne uçar. "Teşekkür ederim," der Felix. Daha sonra Aca'ya hikayesini anlatır.

Felix and Aca fly from Rio to the jungle. In the evening Felix says, "Yes, I remember that village. My home's very near here. It's only ..." Then he stops. In front of them there are a lot of men and machines. "Oh no, they're making a new road!" says Aca. "But ... where's my home?" asks Felix. "And where's my family?"

Felix ve Aca Rio'dan ormana uçarlar. Akşam Felix der ki: "Evet, bu köyü hatırlıyorum. Benim evim buraya çok yakındır. O sadece..." der ve durur. Onların önünde bir çok adam ve makine vardır. "Oh hayır, Onlar yeni bir yol yapıyorlar!" der Aca. "Ama... benim evim nerede?" diye sorar Felix. "Ve benim ailem nerede?"

The two birds fly over the new road, Then they stop in a tree near the village. Felix is tired and sad. "I'm sorry," says Aca. Then Felix sees a small blue and yellow feather in the air. He looks up. There, above the trees, are four birds. "It's them, Aca!" he says. "It's my family!" Then he flies into the sky. The birds see him. "Felix, is it you?" they ask. "Yes," answers Felix. "I'm home ! ! !"

İki kuş yeni yolun üzerinden uçar, daha sonra köyün yakınındaki bir ağaçta dururlar. Felix yorgun ve üzgündür. "Üzgünüm," der Aca. Daha sonra Felix havada küçük mavi ve sarı bir tüy görür. O yukarı bakar. Orada, ağaçların üstünde dört kuş vardır. "Onlar, Aca!" der. "O benim ailem!" daha sonra o gökyüzüne uçar. Kuşlar onu görür. "Felix, sen misin?" diye sorarlar. "Evet," diye cevap verir Felix. "Evdeyim!!!"