9. Sınıf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
9. Sınıf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2020 Pazar

Tarih İlminin Faydalandığı Bilimler Nelerdir?


TARİHİN FAYDALANDIĞI BİLİMLER: 

1- Coğrafya: Yeryüzü bilimi, Her tarihi olay belli bir coğrafi mekanda meydana gelir .Tarihi olayların oluşumu esnasında iklim,yeryüzü şekiller,ekonomik faaliyetler konum vb. coğrafi faktörler etkili olabilmektedir.Bu faktörlerin bilinmesi tarihi olayın tüm yönlerinin aydınlatılmasına büyük ölçüde katkı sağlamaktadır.

2- Arkeoloji: Kazı Bilimi, eski medeniyetlerin kalıntılarını araştırır. Toprak veya su altında kalmış eski insan topluluklarına ait tarihi kalıntılar ve eserleri kazı yaparak ortaya çıkaran ve inceleyen bilimdir. Arkeoloji özellikle tarih öncesi döneme ait araştırmalarda tarih biliminin en önemli yardımcısıdır. 

3- Kronoloji: Takvim bilimi, tarihsel olayların sırasını takip eder. Kronoloji, tarihi olayların zamanının belirlenmesinde ve sıralanmasında tarihe yardımcı olur. Zamanı tespit edilemeyen olayların doğru olarak değerlendirilmesi mümküm olmayacaktır. Kronoloji bilimi belli bir sistem içinde zamanın bölümlere ayrılmasını sağlayarak tarihi olayları sıralamaktadır. Dolayısıyla tarihi gelişmelerin birbiri üzerindeki etkilerinin ortaya konulmasına (olaylar arasında neden-sonuç ilişkileri kurulmasına) yardımcı olmaktadır. 

4- Paleografya: Eski yazı bilimi. Paleografi eski yazıları okuma bilimidir. Tarih araştırmalarında bir toplumun dilini bilmek kadar kullandığı yazıyı da bilmek gerekir. Mezopotamya tarihi için çivi yazısının, Mısır tarihi için hiyerogliflerin (resim yazısı), Orta Asya Türk tarihi için Kök Türk Uygur ve Çin alfabelerinin, İslam tarihi için Arap alfabesinin, Avrupa tarihi için Latin alfabesinin bilinmesi gerekir.

5- Epigrafi: Tablet Bilimi. Epigrafi anıtlar üzerindeki kitabeleri ve yazıları inceleyen bilim dalıdır. Filoloji ve paleografi bilimleri ile iş birliği içerisinde çalışır. Anıtlar üzerindeki kitabeler ait olduğu dönem hakkında önemli bilgiler verir. Örneğin Kök Türkler zamanında oluşturulan Orhun Kitabelerinde devletin siyasi, sosyal yapısı hakkında birtakım bilgi verilmiştir. 

6- Filoloji: Dil Bilimi. Geçmişte veya günümüzde var olan dilleri inceler. Diller arasındaki bağları ve sözcük alış verişlerini araştırarak, toplumların kültürel alandaki gelişmişliklerini ve değişil kültürler arasındaki ilişkileri aydınlatır.

7- Diplomatik: Devletler arası antlaşmalar bilimi. Devletler arasında yazışmaları inceleyen bilim dalıdır. Tarihsiz belgelerin tarihlendirilmesi, sahte belgelerin gerçeklerinden ayrılması gibi konular diplomatik biliminin kapsamına girer. 

8- Antropoloji: İnsan ırkı bilimi. İnsan ırklarını fiziksel açıdan inceleyen bilim dalıdır.İnsanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasında tarihe yardımcı olur. Antropolojinin bir dalı olan sosyal antropoloji ise toplumların kültürel gelişmeleri üzerinde durur. 

9- Etnografya: Halk ve kültür bilimi. Toplumların kültürel özelliklerini (örf, adet ve geleneklerini) inceleyen bilim dalıdır. Etnografyanın ortaya çıkardığı bulgular özellikle yazılı kaynakların yetersiz kaldığı dönemlerin aydınlatılmasında önemli yararlar sağlar.

10- Sosyoloji: Toplum Bilimi. Sosyoloji toplumdaki sosyal kanunları ortaya koyar. Tarih ise geçmişteki olayları bu kanunları göz önünde bulundurarak inceler. Tarih araştırmalarında doğru sonuçlara varabilmesi için sosyoloji kanunlarının bilinmesine ihtiyaç vardır.

11- Psikoloji: Ruh Bilimi. İnsan davranışları ve toplum psikolojisi tarihsel olayları açıklamada yardımcı olur.

12- Nümizmatik: Para bilimi. Nümizmatik eski paraları inceler. Bu paraların ait oldukları medeniyetlerle ilgili bilgi edinilmesinde tarih bilimine yardımcı olur. Para üzerinde yer alan bazı yazılar devlet, hükümdar, devletin mali gücü gibi konularda tarihçiye önemli ipuçları verebilir.

13- Onomastik: Yer adları bilimi. 

14- Siciliografi: Mühür bilimi

15- Heraldik: Arma bilimi. Heraldik armaları inceleyen bilim dalıdır. Armalarda tarihin aydınlatılmasında önemli rol oynadığı için heraldik, tarihin faydalandığı bilim dallarından biri olarak kabul edilmektedir.

16- Geneoloji: Şeçere, soy kütüğü bilimi

17- Ekoloji: Doğa ve çevre bilimi. Canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceleyen ve doğanın korunmasına yönelik çalışmalar yapan bir bilim dalıdır. İnsanın üretim ve tüketim faaliyetlerinin doğanın dengesini bozması bu bilimin doğmasına neden olmuştur. Doğal dengedeki bu bozulma da insan yaşamı, olayların oluşumu ve tarihin akışını önemli bir şekilde etkilemiştir.

18- Hukuk: Kanun bilimi. Bir toplumda insanların birbirleriyle ve devletle ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Bir topluma ait hukuk kurallarıyla o toplumun iktisadi, siyasi, kültürel yapısıyla ilgili bilgiler elde edilebilir. 

19- Edebiyat: Duygu ve düşünce aktarma bilimi. Duygu ve düşünceleri söz veya yazı ile etkili bir biçimde anlatma sanatıdır. Tarih boyunca meydana gelmiş olaylar edebiyata konu olmuş, bu olayların günümüze kadar aktarılmasında edebiyat önemli rol oynamıştır.

20- Felsefe: İnsan doğru düşünme bilimi. Felsefe doğru ve bilinçli düşünmeyi belirtiler arasındaki genel bağları kurmayı öğreten dünya görüşlerinin kavranmasına imkan hazırlayan bir bilim dalıdır. Tarihi düşünüş ve münasebetleri gösteren kolu ise Tarih Felsefesidir. Olayların doğru tahlili ancak o devrin felsefesini bilinmesiyle mümkün olur.

21- İktisat: Ekonomi bilimi

22- Sanat Tarihi: Sanatsal gelişmeler bilimi. Sanat tarihi kısmen arkeolojinin de metotlarını kullanarak son zamanlarda gelişme göstermiş bir bilim dalıdır. Sanat tarihi bir sanat eserinin sanatçısını ve sanatsal değerini, toplumun sanata karşı bakış açısını belirlemeye çalışır. Ayrıca toplumların kültür seviyelerinin, medeniyete katkılarının tespiti ve o toplumdaki sanatın geliştiği ortamın ayrıntılarıyla bilinmesi aşamasında tarih bilimine yardımcı olur. 

23- İstatistik : Belirli bir amaç için veri toplama, tablo ve grafiklerle özetleme, sonuçları yorumlama, özellikler arasındaki ilişkiyi araştırma ilkelerini kapsayan bir bilimdir. İstatistiksel veriler, tarihi olayların değerlendirilmesinde önemli bir yere sahiptir. 

24- Kimya : Karbon 14 metodu ile tarihi buluntuların madde yapısını inceleyerek ait oldukları zamanı belirler. Bu sayede uygarlık gelişimi daha iyi anlaşılır. Aynı zamanda belgelerin yada bulguların kimyasal özellikleri (kağıdın cinsi, kullanılan mürekkep, boyalar) incelenerek orijinal olup olmadığı hakkında değerlendirilmelerde bulunulur. 

26 Nisan 2020 Pazar

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - VI. Ünite Paragraf Bilgisi ve Çeşitleri


VI. ÜNİTE PARAGRAF BİLGİSİ

1. ANLATIM BİRİMİ OLARAK PARAGRAF

Bir düşünceyi ana düşünce etrafında destekleyen cümle veya cümleler topluluğuna paragraf denir.

Paragrafı oluşturan cümleler birbirleriyle bağlantılıdır; bu bağlantı paragrafta anlam bütünlüğünü oluşturur.

2. PARAGRAFTA YAPI

Yapı bakımından bir paragrafta üç bölüm bulunur. Bunlar giriş cümlesi, gelişme cümleleri ve sonuç cümlesidir.

Giriş:
* Genel bir yargı niteliğindedir.Bu bölüm bir ya da iki cümleden oluşur.
* Paragrafın konusu genellikle bu cümlelerdir.
* Giriş bölümü paragrafın bir çeşit özeti olduğundan ana düşünce hakkında ipuçları verir.
* Asla bağlaçla başlamaz.
* Giriş cümlesinde kendisinden önce bir cümle daha olduğunu düşündürecek bazı zamir, sıfat ya da edatlar bulunmaz.

Gelişme:
* İkiden fazla cümleden meydana gelir.
* Girişte belirtilen konu, bu bölümde örnekleme,tanık gösterme, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurularak açıklanır.
* Bu bölümde yer alan düşünceler paragrafın konusuyla ilgili olmalıdır, yoksa anlatımın akışı bozulur.

Sonuç:
* Genellikle bir cümleden ibarettir.
* Anlatılmak istenen düşünceyle ilgili son sözün söylendiği bölümdür.
* Yazar paragrafta asıl anlatmak,vurgulamak istediği düşüncesini (ana düşünce) genellikle bu bölümde verir.
* Sözlerin toparlanması niteliğinde olduğundan kapsamlı bir yargıdır. Bu yönüyle de giriş cümlesine benzer.
* Toparlayıcı,özetleyici olması nedeniyle “demek ki,sonuç olarak, öyleyse, özetle...” gibi sözlerle başlayabilir.

Uyarı: Ana düşünce,genellikle paragrafın sonuç bölümünde olmakla birlikte, bazen metnin başında ya da tümüne yayılmış olabilir.

3. PARAGRAFIN BOYUTU

Paragrafın boyutu anlatılan, tanıtılan, bildirilen konunun yer zaman ve kişilerle ilgi derecesine göre belirlenir. Anlatıcının, anlattığı yer ve objeyle ilişkisi paragrafın uzun veya kısa olmasını belirler. İletişim biçimi; iletinin (mesajın) niteliği; alıcının, göndericinin durumu ve ileti kanalının durumu paragrafın boyutunu etkiler. Tek cümleden oluşan paragraflar olduğu gibi birden fazla cümleden oluşan paragraflar da vardır. Yalnız karışık konularla ilgili düşüncelerin bir paragrafta toplanması güçtür.

4. PARAGRAFTA ANLAM VE ANA DÜŞÜNCE

Bir metinde yazarın okuyucuya vermek istediği temel düşünceye ana düşünce denir.

Başka bir söyleyişle ana düşünce paragrafta iletilmek istenen iletinin en kısa ve açık ifadesidir. Paragrafta ana düşünceyi destekleyen onu açıklayan diğer düşüncelere de yardımcı düşünce denir. Paragraftaki yardımcı düşünceler ana düşünce etrafında, onu değişik yönlerden destekleyen, tamamlayan, açıklayan ve onun doğruluğunu, yanlışlığını kanıtlayan cümle ve ifade kalıplarıdır.

Paragraftaki ana düşünce diğer paragraflardaki ana düşüncelerle bağlanır. Bu bağlantılarla metnin bütünlüğü sağlanır. Paragrafta metnin tamamı dikkate alınarak ne, kim, nerede ne zaman, nasıl, ne kadar gibi soruların cevabı olacak şekilde iletiyi belirten düşüncelere yer verilir.

5. PARAGRAF ÇEŞİTLERİ

Belli başlı paragraf çeşitleri şunlardır:

a. Olay Paragrafı:
Anlatılması, açıklanması istenen bir olay ele alınır. Paragrafın yapısı olayın oluş sırasına göre, kişi-mekân ilişkisine ya da anlatıcının anlatılan veya nakledilen olayla ilişkisine göre değişir. Olay üzerinde yoğunlaşılır ve olayın en çok dikkat çekici yönleri ve heyecan verici yanları anlatılır. Olayın anlatımında anlatılmayan kısımlar sezdirilecek tarzda cümleler kullanılır.

b. Çözümleme Paragrafı:
Bir düşüncenin incelenerek çözümlemesinin yapıldığı paragraflardır. Bu tür paragraflarda paragrafın konusu olan kişinin görünüşünden, konuşmasından davranışlarından söz eden cümlelere yer verilir. Bir düşünceyi çözümleyen paragraflarda düşünceyi oluşturan, destekleyen, geliştiren ögeler üzerinde durulur.

c. Düşünce (Fikir) Paragrafı:
Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir düşünceyi kanıtlamak amacıyla yazılan öğretici metinlerde bulunur.

ç. Betimleme (Tasvir) Paragrafı:
Bir olayı ya da bir varlığı canlandırmak amacıyla yazılan paragraflardır. Betimleme paragrafında betimlenecek kişi, yer ve görünüşün benzerlerinden ayıran özellikleri üzerinde durulur. Betimleme paragrafında betimlenecek varlığın niteliğine göre paragrafın dili değişir.

d. Açıklama Paragrafı:
Herhangi bir konunun, kavramın, nesnenin kullanımını, değerini açıklamak için yazılan paragrafa açıklama paragrafı denir. Açıklama yapılırken basit olandan karmaşık olana doğru gidilir. Yerine göre açıklanacak konunun herkesçe bilinen veya bilinmesi gereken yönü belirtilir. Açık, anlaşılır bir dil kullanılır.

e. Tartışma Paragrafı :
Bu tür paragraflar da,bir konu ya da olgu üzerine yerleşmiş kanıları,düşünceleri değiştirme amacı vardır.Bu yüzden yazar,okuyucuyla tartışıyormuş gibi bir üslup takınarak birbirine karşıt olarak verilen iki görüşten birini doğrulamaya veya benimsetmeye yönelik bir anlatım yolu seçer.Bu iki karşıt görüş “ama, fakat, ancak” gibi bağlaçlarla birbirine bağlanarak bir karşıt görüş yazar tarafından okuyucuya sunulan önerme cümleleriyle çürütülmeye çalışılır.

f. Düşsel (Fantastik) Paragraf:
Çağrışıma bağlı tamamen olağan ve olağan dışı hayal gücüne dayanılarak oluşturulan paragraflardır.

g. Mizahi Paragraf:
Mizah (gülmece) yazılarında okuyucuyu gülmeye ve alaycı bir bakış açısıyla düşünmeye yönelten paragraflardır. Her paragrafın bir yazılış amacı vardır.
* Yazar;bir olay,durum veya düşünceyi doğrudan doğruya ulaştırmayı,bilgi vermeyi amaçlayabilir.
* Önceden yerleşmiş düşünceleri değiştirmeyi,çürütüp kendi fikrini kabul ettirmeyi amaçlayabilir.
* Olmuş veya olması muhtemel olayları yer, zaman ve şahıslarla birlikte verebilir.
* İçinde bulunduğu ortamı,gördüğü birini,bir varlığı okurun gözünde canlandırmak isteyebilir.Yani dört farklı amaç taşıyabilir ve yazarın amacıyla anlatım biçimi arasında bir uyum vardır. Amacına göre anlatım biçimini seçer. Bunlar:

1.Açıklayıcı Anlatım:
Öğretmek, bilgi vermek amacıyla yazılan; doğrudan bilgi vermeye yönelik bir anlatım biçimidir. “Neden, niçin, nasıl” gibi sorular cevabını bulur.Genellikle nesnel bir tutum sergiler yazar.Tanımlama, karşılaştırma, alıntı yapma,örnekleme gibi açıklama yöntemlerine başvurulur. Bilimsel yazılarda,düşünce yönü ağır basan fıkra, makale, inceleme, eleştiri, deneme gibi türlerde kullanılır.

2.Tartışmacı Anlatım :
Yazarın, bir düşüncenin yanlışlığını ortaya koymak amacıyla kullandığı anlatım biçimidir. Öncelikle yanlış bulduğu, benimsemediği fikri ortaya koyar. Sonra bu düşüncenin eksik ve kusurlu yönlerini ortaya koyar.En sonunda da kendi düşüncesinin doğru olduğunu kanıtlar.Önce “tez” ileri sürülür. “diyelim ki,tut ki...”gibi varsayım ifadeleri kullanılarak “Bu fikir kabul edilse bile şu şu eksikleri,yanlışları var.”diye o tezi çürütüp “antitez”ini (kendi düşüncesini) ortaya koyar ve bunu kanıtlamaya çalışır.

3.Öyküleyici Anlatım:
Olay anlatımına dayanan anlatım biçimidir. Olaylar; şahıs,yer
ve zaman bakımından belirtilerek anlatılır.Daha çok geçmiş
zaman kullanılır
.Amaç, okuyucunun g
özünde canlandırmak ve okuyucuya olayı yaşatmaktır. Olaylar oluş sırasına göre bir dizi halinde verilir ve birbirine bağlanır.

4.Betimleyici Anlatım:
Bir varlığın, yerin, kişinin ayırt edici özelliklerini ayrıntılarıyla insanın zihninde canlandıracak şekilde anlatmaktır. Sözcüklerle resim çizme sanatı olup niteleyici sözcükler (sıfatlar,zarflar ) çokça kullanılır. Yapılan tasvir bir insana aitse buna “portre” denir. İnsanın dış görünüşünün anlatılmasına “fiziki portre”, iç görünüşünün, ruhsal yönünün anlatılmasına da “ruhsal portre” denir. Betimlemede gözlem başta olmak üzere tüm duyulardan yararlanılır.

İzlenimsel Betimleme: Yazarın betimleme yaparken kendi duygularını, beğenilerini katmasıdır.

Açıklayıcı Betimleme: Yazarın duygularını içermeyen, bilgi verme amaçlı yapılmış betimlemedir.

6. PARAGRAFTA DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

1.Karşılaştırma:
İki kavram, varlık veya olayın benzer ya da
farklı yönleriyle ortaya konmasıdır.Genellikle“oysa,ise,daha,
en” gibi ifadeler kullanılır.

2.Tanımlama:
Bir kavramın veya varlığın ne olduğunu bildiren cümlelerdir. “Bu nedir?” sorusuna cevap verir ve genellikle “...dir, ... denir” gibi ifadeler bulunur.

3.Benzetme:
Kavramları ya da varlıkları benzer, ortak yönleriyle anlatmaktır.

4.Örneklendirme:
Bir düşünceyi inandırıcı kılmak için örneklere başvurmaktır. Soyut haldeki düşüncenin somut hale getirilmesi ve anlatımı görünür ve anlaşılır kılmak için bu yola başvurulur.O konuyla ilgili kitap, yazar ismi olan çeşitli örnekler verilir.

5.Tanık Gösterme:
Yazarın, düşüncesini kanıtlamak için işlediği konuda söz sahibi olan kişilerin düşüncelerinden,sözlerinden yararlanmasıdır. Konuyla ilgili uzman kişilerin düşünceleri genellikle tırnak içinde doğruda aktarma yöntemiyle verilir.

7. METİN VE PARAGRAF

Bir metin duygu düşünce ve isteklerin iletilmesinde kullanılan bir iletişim aracıdır. Paragraflar ise bu iletişim aracının bir alt birimidir. Paragraflarda ele alınan düşünce ve görüşler metni oluşturur. Metinlerde okuyucuyu bilgilendirmeye, onu coşturmaya ya da hüzünlendirmeye yarayan hususlar yer alabilir.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Cümlelerde Anlatım Bozuklukları



ANLATIM BOZUKLUKLARI

Anlatım bozukluklarının türlerini şöyle gruplandırabiliriz:

1. Gereksiz Sözcük Kullanılması:

İyi bir cümlede yeterli sayıda sözcük kullanılır. Başka bir deyişle gereksiz sözcüklere yer verilmez. Çünkü, gereksiz sözcük kullanımı cümlenin duruluğunu bozar ve anlatım bozukluğu oluşturur.

Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, anlatımında bozulma olmuyorsa ise gereksizdir.

Mecburen karakola gitmek zorunda kaldım.
Araba şu anda yola çıkmak üzere.
Gitmeden önce bir daha ara.

2. Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı:

“Etmek, olmak, eylemek, kılmak” gibi yardımcı eylemlerin görevi; kendisinden önce gelen isim soylu sözcüğü yüklemleştirmek, ona iş, oluş, hareket ve kılış anlamları katmaktır. İsim soylu sözcük, bir ekle aynı anlamı verecekse; yardımcı eylemin kullanımı gereksizdir.

Sanırım ondan kuşku ettiğimizi anladı.
Sanırım ondan kuşkulandığımızı anladı.

Bizi arayacağını umut etmiştim.
Bizi arayacağını ummuştum.

3. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması:

Dilimizde bazı sözcükler, anlam inceliklerine dikkat edilmeden kullanılır.
Sözcükleri kendi anlamını yansıtacak şekilde kullanmamak veya uygun olmayan yerde kullanmak anlatım bozukluğuna yol açar. Böyle bir yanlışa düşmemek için hangi sözcüğün nerede kullanılıp nerede kullanılmayacağını çok iyi bilmek zorundayız.

Ülkenin bunalıma girmesini sağlayan bu tür açıklamalardan kaçınmak gerekir.
Ülkenin bunalıma girmesine neden olan bu tür açıklamalardan kaçınmak gerekir.

Bu tür bilimsel çalışmalar, dilimizin zenginleşmesine neden olacak.
Bu tür bilimsel çalışmalar, dilimizin zenginleşmesine katkıda bulunacak.

Uyarı: “Sağlamak” ya da “katkıda bulunmak” elde edilmesi istenen olumlu bir sonuca ulaşmaktır. İstenmeyen sonuçlar ortaya çıktığında “neden olmak” kullanılır.

4. Birbiriyle Karıştırılan Söz cüklerin Kullanılması:

Kimi sözcükler aynı kökten türediği için yazılış ve okunuş olarak birbirine benzer; ancak bunların anlamları farklıdır. Bu sözcükler karıştırılıp birbirinin yerine kullanılırsa, anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

Bu kadar çekimser olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.
Bu kadar çekingen olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.

Bunca yağmura karşılık barajlarda yeterince su birikmemiş.
Bunca yağmura karşın barajlarda yeterince su birikmemiş.

Bu iki olay arasındaki ayrıntıyı kimse hesaba katmıyor.
Bu iki olay arasındaki ayrımı kimse hesaba katmıyor.

5. Kelimelerin Yanlış Yerde Kullanılması:

Bir cümlede her sözcüğün yerli yerinde, başka bir deyişle her sözcüğün kullanılması gereken yerde olması gerekir. Cümle içindeki bir tek sözcüğün bile yerini değiştirmek farklı anlamlar, farklı yorumlar ve yargılar oluşturur. Kimi zaman da mantıksal tutarsızlıklara yol açar. İyi bir cümlede kelimelerin cümlenin
akışına ve anlamına uygun yerlerde kullanılması gerekir. Yoksa ifade değişir, anlatılmak istenen tam söylenemez.

Ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış ülkemizin belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.
Ülkemizin ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.

Okulu bitirince doktor olarak doğduğu kasabada çalışmaya başladı.
Okulu bitirince doğduğu kasabada doktor olarak çalışmaya başladı.

6. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılması: 

Anlamca cümlenin yargısıyla uyuşmayan, cümlede iletilen yargıyla çelişen ya da karşıtlık yaratan sözler in bir arada kullanılması önemli bir anlatım kusurudur.
Anlamları birbirine ters sözcüklerin aynı cümlede kullanılmasıdır. Cümlenin
anlamında çelişki, genellikle “kesinlik” ve “olabilirlik” anlamı taşıyan sözlerin bir arada kullanılmasından kaynaklanır.

Kapının önünde tamı tamına üç beş nöbetçi vardı.
Kapının önünde üç beş nöbetçi vardı.

Aşağı yukarı tam üç ay önce benzer bir yazı daha çıkmıştı.
Üç ay önce benzer bir yazı daha çıkmıştı.

7. Mantıksal Tutarsızlık:

Bir cümlede, iletilmek istenen anlamın eksiksiz olabilmesi için düşünce ve mantık son derece önemlidir. İyi bir anlatımda sağlam bir düşünme ve mantık yürütme temel koşuldur. Mantıksal hataları ve tutarsızlıkları içeren cümleler, dil bilgisi kurallarına uygun olsalar bile anlamı ve yargıyı eksiksiz iletmezler. Bu tür yanlışlar genellikle dikkatsizlik sonucu ortaya çıkar.

Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.
Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere tanıtmaya çalıştık.

Önlem alınmazsa bu hastalık ölüme, hatta kısmi felce neden olabilir.
Önlem alınmazsa bu hastalık kısmi felce, hatta ölüme neden olabilir.

8. Atasözü ve Deyimlerin Yanlış Kullanılması: 

Deyim ve atasözleriyle ilgili iki tür yanlışlık yapılabilir:

a) Deyimler ve atasözleri, kalıplaşmış söz gruplarıdır. Bu kalıpların bozulması ve bir sözün yerine eş anlamlısının getirilmesi anlatım bozukluğu yaratır.

b) Bir deyimin ilettiği anlamla, cümlenin taşıdığı anlam arasında bir uyumsuzluğun olması anlatım bozukluğuna neden olur.

Bir koyundan iki deri çıkmaz.
Bir koyundan iki post çıkmaz.
Haydi bakalım seç pirincin taşını.
Haydi bakalım ayıkla pirincin taşını.
Tüm itirazlara göz yummuştu.
Tüm itirazlara kulak tıkamıştı.
Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur; başım açıktır.
Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur; alnım açıktır.
Çok sevinçliydi. Adeta etekleri tutuşmuştu.
Çok sevinçliydi. Adeta etekleri zil çalmıştı.

9. Noktalama Yanlışları:

Noktalama işaretlerinin eksik ya da yanlış yerde kullanılması; cümleleri bir anlam belirsizliğine sürükleyebileceği gibi cümleden birden fazla anlam çıkmasına da yol açabilir. Bu nedenle noktalama işaretlerinin anlama etkileri ve kullanıldığı yerler iyi bilinmelidir. Yanlış kullanımlar ortaya çıkarsa amaçlanan anlama ulaşmak mümkün olmaz. Bu durumlar da cümlede bir anlatım bozukluğu oluşturur.

Yabancı dükkandaki eşyaları beğenmedi.
Yabancı, dükkandaki eşyaları beğenmedi.
Misafir odasına doğru yürüdü.
Misafir, odasına doğru yürüdü.

10. Tamlama Yanlışlıkları: 

Sıfat ve isim tamlamalarının aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Çünkü isim tamlamalarında tamlanan iyelik eki aldığı halde, sıfat
tamlamalarında tamlanan ek almaz. Dolayısıyla tamlananlar, niteliği farklı olduğundan ortak kullanılamaz.

Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi.
Kaza yerine birçok askeri araçla polis aracı geldi.

İhaleye birçok yerli ve yabancı firmalar katıldı.
İhaleye birçok yerli ve yabancı firma katıldı.

11. Eklerin Yanlış Kullanılması: 

Bir sözcüğe, gelmesi gereken ekin dışında yanlış bir ekin getirilmesi de kimi zaman anlatım bozukluğuna yol açar.

Her insan çevreyi korumak ve doğanın kirletilmesini önlemek için gerekli duyarlılığı göstermesi gerekir.
Her insanın, çevreyi korumak ve doğanın kirletilmesini önlemek için gerekli duyarlılığı göstermesi gerekir.

Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olduğundan kaynaklanıyor.
Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olmasından kaynaklanıyor.

12. Öğe Eksikliklerinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları:

a) Yüklem Eksikliği:
Sinemada sigara ve kabuklu yemiş yenmez.
Sinemada sigara içilmez ve kabuklu yemiş yenmez.

Çok az veya hiç çalışmadan sınava girdiler.
Çok az çalışarak veya hiç çalışmadan sınava girdiler.

b) Özne Eksikliği:
Annemin sinirleri epeyce bozulmuş ve çok üzülmüştü.
Annemin sinirleri epeyce bozulmuş ve annem çok üzülmüştü.

Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve ikinci baskıya girecek.
Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve kitap ikinci baskıya girecek.

Özne Yüklem Uyumsuzluğu (Uyuşmazlığı):
İyi bir cümlede tekillik-çoğulluk, olumluluk-olumsuzluk ve şahıs bakımından
özne ile yüklem arasında bir uyum olması gerekir. Eğer özne ile yüklem arasında bir uyum yoksa, anlatım bozukluğu olur.

* Cümlede özne tekilse yüklem de tekil; özne çoğulsa yüklem de çoğul olur.

Kardeşim bugün evde kalacak.
Özne Tekil                  Yüklem Tekil

Dostlar yıllar sonra bir araya geldiler.
Özne Çoğul                              Yüklem Çoğul

* Bitki, hayvan, organ, cansız varlıklar ve zaman adları, çoğul özne olarak kullanıldığında yüklem tekil olur.

Meyveler bu yıl geç çiçek açtı.
Özne bitki çoğul               Yüklem tekil

Köpekler sabaha kadar havladı.
Özne hayvan çoğul        Yüklem tekil

* Söze saygı, alay ya da küçümseme anlamı katılmak istenirse özne tekil, yüklem çoğul olur.

Beyefendi hala kalkmadılar mı?
Özne tekil         Yüklem çoğul

Ayşe Hanım henüz gelmediler.
Özne tekil              Yüklem çoğul

c) Nesne Eksikliği:
Kızına sarıldı, doyasıya öptü.
Kızına sarıldı, onu doyasıya öptü.

Buna ancak öğretmen karar verir ve uygular.
Buna ancak öğretmen karar verir ve bunu uygular.

d) Dolaylı Tümleç Eksikliği:
Nazlı kardeşini çok sever, sık sık armağanlar alırdı.
Nazlı kardeşini çok sever, ona sık sık armağanlar alırdı.

Alanya’yı çok sevmişti, dönmeyi düşünmüyordu.
Alanya’yı çok sevmişti, Alanya’dan dönmeyi düşünmüyordu.

e) Zarf Tümleci Eksikliği :
Her zaman senin yanındayım, seni yalnız bırakmayacağım.
Her zaman senin yanındayım, hiçbir zaman seni yalnız bırakmayacağım.

Hiçbir zaman kendini düşünmedi, ailesinin mutluluğu için çalıştı.
Hiçbir zaman kendini düşünmedi, her zaman ailesinin mutluluğu için çalıştı.
f) Edat Tümleci Eksikliği:
Eşimi çok severim; her konuda çok iyi anlaşırız.
Eşimi çok severim; onunla her konuda çok iyi anlaşırız.
Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?
Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, bu güçlüklerle nasıl başa çıktı?

13. Ek Fiil Eksikliğinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları: 

Sıralı isim cümlelerinde ek fiilin kullanılmaması anlatım bozukluğu oluşturur.

Bakışları güzel; ama dostça değildi.
Bakışları güzeldi; ama dostça değildi.

Hava açık; ama sıcak değildi.
Hava açıktı; ama sıcak değildi.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Anlamlarına Göre Cümleler, Haber Cümleleri, Diek-Şart Cümleleri



BİLDİRDİKLERİ ANLAMLARA GÖRE CÜMLELER

a. Haber Cümleleri :

Haber cümleleri daha çok anlatmaya bağlı bilgi, vermek, aydınlatmak amacıyla yazılan metinlerde kullanılır. Burada kişinin gördüğü, duyduğu olaylar anlatılır. Eylemin belirttiği anlam geçmişle, şimdiyle ve gelecekle ilgili bildirme görevi yerine getirilir. Eylem kök ve gövdelerine çeşitli kip (zaman) ekleri getirilerek zaman; zaman eklerinden sonra da kişi ekleri eylemin kimin yaptığı belirtilir.

Örneğin; yazacağım yüklemi yaz-acak-ım,
“yaz” eylem kökü
“-acak” gelecek zaman eki,
“-ım” kişi eki (ben)dir.

Ek fiil:

İsim soylu sözcüklerin sonuna gelerek, onların yüklem olmalarını sağlayan dil birimine ek fiil denir.

“Ahmet çalışkandır. Hepimiz arkadaşız. Hava güzel. Çok yorgunum.” Cümleleri isim soyludur. Bunlar eklerle çekimli hâle gelir ve yüklem görevini yaparlar.

Ek fiil imek fiilinden doğmuştur. İdi, imiş, ise, iken olarak ek
hâline gelmiştir.
Çekimi şöyledir:
çalışkan-ım I. Tekil kişi
çalışkan-sın II. Tekil kişi
çalışkan-dır III. Tekil kişi
çalışkan-ız I. Çoğul kişi
çalışkan-sınız II. Çoğul kişi
çalışkan-lar III. Çoğul kişi

Ek fiil “değildir” sözcüğüyle olumsuz hâle getirilir.
Çalışkandır. Çalışkan değildir. vb.

b. Dilek, İstek, Soru Cümleleri:

* Bir dileği, bir isteği, bir emri ya da bir gerekliliği ifade eden cümlelere dilek-istek cümleleri denir.
* Dilek-istek cümleleri grubunda istek bildiren cümleler, dilek-şart bildiren cümleler, soru cümleleri, gereklilik bildiren cümleler, emir cümleleri ile ünlem cümleleri yer alır.

Dilek-şart cümleleri:
Dilek şart cümleleri fiil kök ya da gövdesine -sa / -se ekleri getirilerek kurulur.
“Ah bir zengin olsam.”
“Okulumu bitirsem, yüzmeyi öğrensem.”
cümlelerinde şarta bağlı bir dilek anlatılmaktadır.

İstek cümleleri:
Bu tür cümleler kişinin kendi kendine yapmak istediği eylemi ifade eder.
“Kalkayım, eve gideyim.
Haydi bize gidelim.
Burada iki gün kalalım.” cümleleri bu tür cümlelerdir.

Gereklilik cümleleri:
Mutlaka yapılması gerekir anlamı ifade ederler.

Başarmak için çalışmalıyım.
Eve gitmeliyim. vb.

Emir cümleleri:
Bir buyruğu bir emri ifade eden cümlelerdir.
oku, çalış, git, gel, vb.

Soru cümleleri:
Soru anlamı ifade eden cümlelere soru cümlesi denir.

Dilimizde soru anlamı soru sıfatıyla, soru zamiriyle, soru zarfıyla veya soru edatıyla sağlanabilir.

Dün beni arayan sen miydin? (soru anlamı soru edatıyla sağlanmış.)
Bize ne zaman geleceksin? (soru anlamı soru zarfıyla sağlanmış)
Bana ne aldın? (soru anlamı soru zamiriyle sağlanmış)
Hangi okulda çalışıyorsun? (soru anlamı soru sıfatıyla sağlanmış)

Bu tür cümlelerde mutlaka cevap verilmesi beklenir. Cevap beklenen soru cümlelerine gerçek soru cümlesi, cevap beklenmeyen, dikkat çekmek duygu ve düşünceyi daha güzel ifade etmek amacıyla kurulanlara da
sözde soru cümlesi denir.

Okula neden gelmedin? (Gerçek soru cümlesi )
Hiç üzülmez olur muyum? (sözde soru cümlesi)
Onu ben mi dövmüşüm? (sözde soru cümlesi)
Şu kitabı bana verir misin? (sözde soru cümlesi)

Ünlem cümlesi : 

Coşku ve heyecan ifade eden cümlelere ünlem cümlesi denir.
Eyvah, ne yer ne yar kaldı!
Neydi o güzellik öyle!
Süper bir iş buldum!

c. Olumlu, Olumsuz Cümleler :

Olumlu Cümle:
Yüklemin bildirdiği eylemin yapıldığını, gerçekleştiğini ya da gerçekleşebileceğini belirten cümleler olumludur.

O günler çok güzeldi. (olumlu isim cümlesi)
Hep seni bekledim. (olumlu fiil cümlesi)

Olumsuz Cümle:
Yüklemin bildirdiği işin gerçekleşmediğini anlatan cümleler olumsuzdur.

Fiil cümleleri “-ma, -me” olumsuzluk ekiyle; isim cümleleri “yok, değil” sözcükleriyle olumsuz yapılır.

Kapını çalan bendim (olumlu isim cümlesi)
Kapını çalan ben değildim (olumsuz isim cümlesi)
Dışarıda birkaç kişi vardı (olumlu isim cümlesi)
Dışarıda hiç kimse yoktu (olumsuz isim cümlesi)
Eve gelmiş (olumlu fiil cümlesi)
Eve gelmemiş (olumsuz fiil cümlesi)

Not: Bazı cümleler biçimce olumlu anlamca olumsuz olabilir:

Haydi bu işi yapabilirsen yap (yapamazsın )
(Biçimce olumlu, anlamca olumsuz cümle)

Gel de bu işin içinden çık. (Çıkamazsın)
(Biçimce olumlu, anlamca olumsuz)

Ne arayanım var ne de soranım. (yok)
(Biçimce olumlu, anlamca olumsuz)

Not: Bazı cümleler biçimce olumsuz anlamca olumlu olabilir:

Seni sevmiyor değilim. (seviyorum)
(Biçimce olumsuz, anlamla olumlu)

Böyle güzel yerlerde yaşanmaz mı? (yaşanır)
(Biçimce olumsuz, anlamla olumlu)

Sanki bilmiyorum hakkında neler söylediğini. (biliyorum)
(Biçimce olumsuz, anlamla olumlu)

ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER:

1.Üslup Cümleleri:

Üslup bir duygunun, düşüncenin kişisel anlatım biçimidir. Sözcüklerin seçimi ve kullanımı gibi dil ve anlatım özelliklerinin bütünüdür.

Örnek:
Şiirlerinde süslü, söz oyunlarına dayalı bir dil yerine, günlük konuşma dilini tercih etmiştir. Kısa, düzgün cümlelerle, edebiyat oyunlarına düşmeden, süssüz, yoğun bir anlatım ortaya koymuştur.

2.Tanım Cümleleri:

Bir varlığa, kavrama özgü niteliklerin belirtilmesi, o varlık ya da kavramın tanıtılmasına “Tanımlama” adı verilir. Bu amaçla kurulan cümleler de tanım cümleleridir.

Not: Bir cümleye “Bu Nedir?” sorusunu sorduğumuzda cevap alabiliyorsak bu cümle tanım cümlesidir.

Örnek:
“Şiir toplumun sözcüsüdür.” cümlesine “Şiir nedir?” sorusunu sorduğumuzda “
toplumun sözcüsüdür” cevabını alırsınız. Öyleyse, cümle tanım cümlesidir.

“Şiir hayal gücünden uzak olamaz.” cümlesine “Şiir nedir?” sorusunu sorduğumuzda yanıt alamazsınız. O halde bu cümle tanım cümlesi değildir.

3. Karşılaştırma Cümlesi: 

İki varlık, kavram ya da iki durumun nitelik veya nicelik bakımından karşılaştırıldığı cümlelerdir. Bu cümlelerde karşılaştırılan şeylerin benzerliği de farklılığı da vurgulanabilir.

Karşılaştırma daha çok “gibi, kadar, daha, en, ise” vb. sözcüklerle sağlanır.

Örnek:
Komedi, ciddi bir dramdan daha zordur.
Okumak, tutkuların en soylusudur.

4. Nesnel Anlatımlı Cümleler:

Kişilere göre değişmeyen yargılar taşıyan cümleler nesnel anlatımlı cümlelerdir. Nesnel anlatımlı cümlelerde kişinin duygu ve düşüncelerine yer verilmez; anlatıcı kendini anlatımın dışında tutar. Ayrıca nesnel anlatımlı cümleler “kanıtlanabilir” özelliği taşımaktadır.

Örnek:
“Tiyatro sinemaya göre daha eğlencelidir.” cümlesi kişinin tiyatro hakkındaki kişisel yargılarını içerir. Bu nedenle nesnel anlatımlı cümle değildir.

“Kentlere göç edenlerin sayısı yıldan yıla artmaktadır.”
Kişisel bir düşünceyi içermediğinden nesnel anlatımlı cümledir.

5. Öznel Anlatımlı Cümleler: 

Kişilerin duygu ve düşüncelerine bağlı olan, bu sebeple de kişiden kişiye değişebilen yargılar taşıyan cümlelere “Öznel anlatımlı cümle” denir.

Örnek:
“Türk edebiyatının dil ve anlatım açısından en güçlü şairi Yahya Kemal Beyatlı’dır.” cümlesinin anlatımı özneldir. Bu görüşe başkaları katılmayabilir.

6. Doğrudan Anlatım, Dolaylı Anlatım Cümleleri:

Doğrudan Anlatım:
Bir kişiye ait sözün olduğu gibi aktarılmasına “Doğrudan anlatım” denir.

Dolaylı Anlatım:
Bir kişiye ait sözün, anlamı değiştirilmeden; ancak anlatıcının kendi ifadesi içinde eritilerek aktarılmasına “Dolaylı anlatım” adı verilir.

Örnek:
Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyerek bir gerçeği dile getirmiştir.
(Atatürk’e ait söz değiştirilmeden aktarılmış)

Atatürk ilmi, hayatta en gerçek yol gösterici olarak görmüştür.
(Yazar kendi anlatımıyla Atatürk’e ait sözü değiştirerek aktarmış)

7. Neden-Sonuç İlişkili Cümleler:

Bu cümlelerde bir ek, bağlaç ya da edat aracılığıyla yargılar
arasında neden-sonuç ilişkisi kurulur.

Örnek:
Geç kaldığım için sinema salonuna giremedim.
Ayağının kaymasıyla yere düştü.
Bu dilekçe kabul edilmez, imzasız.
              Sonuç                   Neden

8. Amaç-Sonuç İlişkili Cümleler:

Bu cümlelerde sonuç bildiren bir yargı ile o sonucun hangi amaçla yapıldığını anlatan başka bir yargıdan oluşur. Genelde -mek için, -mak için edatlarıyla birlikte kullanılır. Cümlede amacıyla anlamı vardır.

Örnek :
Sınavı kazanmak için çok çalışmış.
Buralara kadar sizleri görmeye geldim.
Anlatımını tekdüzelikten kurtarmak adına çeşitli yollara başvurmuş.

9. Koşul (Şart) İlişkili Cümleler:

Bir yargının olmasını bir koşula bağlayan cümlelerdir.
Genelde, -sa, -se, -ince, -dıkça ekleriyle kurulur. Cümleye koşuluyla anlamı katar.

Örnek :
Ödevini yaparsan oyun oynayabilirsin.
       Koşul                      Sonuç
Çalışarak her türlü başarıya imza atabilirsiniz.
Daha iyimser olsa bütün sorunlar çözülecek.

10. Karşılaştırma Cümleleri:

İki varlık, kavram ya da durumu benzer ve farklı özellikleriyle anlatan cümlelerdir. Bu cümlelerde karşılaştırma ilişkisi, “gibi, kadar, daha, en...” gibi bağlaç ve edatlarla kurulur.

Örnek :
O da senin gibi akıllı bir çocuktu.
Davranışlar sözden daha çok etkiler insanı.
İçimizde en çalışkanı odur.

11. Varsayım Cümleleri:

Varsayım, bir olay ya da durumun gerçekte olup olmadığına, olup olmayacağına bakılmaksızın var kabul etmek, olmuş kabul etmektir.

Örnek:
Diyelim ki sözlerine inandı.
Tut ki, öyle bir durum karşısında kaldık. Ne yapacağız?

12. Olasılık Cümleleri : 

Olasılık, kesinliği bilinmeden bir olay ya da durumun gerçekleşmesinin beklenmesi, olabilirliktir.

Örnek:
Bizimle görüşmek için belki buraya gelir.
Sanıyorum küçükken ağır bir hastalık geçirmiş.

13. Beğenme, Takdir Etme Anlatan Cümleler :

Beğenmek, iyi veya güzel bulmak, onaylamak, kabul etmektir.

Örnek:
Gereksiz betimlemelerden kaçınan, yoğun bir anlatım ilk bakışta göze çarpıyor. (Beğenme)
Roman aradan geçen bunca yıla rağmen konusuyla, üslûbuyla hala genç. (Beğenme)

14. Hayıflanma, Üzülme, Yakınma Anlatan Cümleler:

Hayıflanma, bir olay ya da durum karşısında üzülmektir.
Yakınma ise bir kişinin bir durum ya da olayı sızlanarak, şikayet ederek anlatmasıdır.

Örnek:
Bir de aldığı gibi getirmesini öğrense. (Yakınma)
Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım. (Hayıflanma)
Hayıflanma – üzülmektir.
Yakınma -şikayet etmektir.

15. Öneri Anlatan Cümleler :

Öneri, bir sorunu çözmek üzere öne sürülen düşüncelerdir. Tavsiye niteliği taşır.

Örnek:
Eğitime yönelik kitaplar, ancak okurların anlayabileceği bir dille hazırlanırsa amacına ulaşır.

16. Eşitliğin Söz Konusu Olduğu Cümleler :

Eşitlik, iki veya daha fazla varlığın eşit olma durumudur.

Örnek:
Ekmeği tam ortadan bölüp yaşlı adama verdi.
Çocuklar yemeklerini aynı anda bitirmişti.

17. Çaresizlik anlatan Cümleler : 

Çaresizlik bir sonuca varmak, sıkıntıyı ortadan kaldırmak için çıkar yolun olmamasıdır.

Örnek:
İstesek de istemesek de bu sıkıntıyı çekeceğiz.
Parasızlıktan ne yapacağını bilmiyordu.

18. Önyargı İçeren Cümleler: 

Herhangi bir şey hakkında kişisel izlenimlerden hareketle, önceden edinilmiş olumlu ve olumsuz yargıları içeren cümlelerdir. Önyargıda peşin hüküm vardır.

Örnek:
Bu filmin uluslar arası ödül alması bence bir hayal.
Bence bu kitabın yayımlanışındaki amaç gerçekleşmeyecek.

19. Tasarı Anlatan Cümleler :

Tasarı, bir kimsenin yapmayı düşündüğü şey, olması veya yapılması istenen bir şeyin zihinde aldığı biçimdir.

Örnek:
Bakanlığımız, kitap dağıtımı ve tanıtımını bir devlet politikası haline getirmeyi düşünüyor.

20. Eleştiri İçeren Cümleler :

Bir kişi ya da yapıtın olumlu ve olumsuz yönlerini belirten cümlelerdir. Genellikle olumlu yargı içeren cümlelere beğenme cümlesi, olumsuz yargıları içeren cümlelere de eleştiri cümlesi adını veririz.

Örnek:
Özellikle genç sanatçılar dile gereken önemi vermiyorlar. (Eleştiri)
Öykülerin anlatımında bir kuruluk, bir tekdüzelik görülüyor. (Eleştiri)
Halk sanata ilgi duymuyorsa bizim suçumuzdur. (Özeleştiri)

25 Nisan 2020 Cumartesi

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Cümlenin Yapısı, Basit, Bileşik, Sıralı, Bağlı, Karma Cümleler


B. CÜMLENİN YAPISI

a. Basit (Yalın) Cümle:

* Bu cümlelerde tek yüklem ve tek yargı bulunur.

* Yüklem ya çekimli bir fiil ya da ek fiil ile çekimlenmiş isim soyundan bir sözcüktür.

* Basit cümleler bir tek sözcükten oluşabileceği gibi, daha fazla sözcükten de oluşabilir. Önemli olan sözcük sayısı değil cümlenin yargı içermesidir.

Çalıkuşu, Damga, Acımak, Bir Kadın Düşmanı, Dudaktan Kalbe romanları Reşat Nuri Güntekin’e aittir.
Seninle bir daha görüşmeyeceğim.

b. Birleşik Cümle:

* Birden çok duygu, düşünce ve isteği, yani birden fazla yargı içeren cümlelere birleşik cümle denir.

* Birleşik cümlelerde temel bir yargı vardır. Bu temel yargının ifade edildiği cümleciğe temel cümle denir. Diğer cümleciklere yan cümlecik denir. Yan cümlecikler anlam bakımından temel cümleciği tamamlarlar.

* Birleşik cümlelerde sıfat fiiller, zarf fiiller isim fiiller ve şartlı çekim ekleri ile kurulmuş yan cümlecikler temel cümleye bağlanır.Yan cümlecikler çeşitli yönlerden temel, cümleciğin anlamını tamamlamaktadırlar.

Birleşik cümleleri dört gurupta incelenir.

1) GİRİŞİK BİRLEŞİK CÜMLE:

* İçinde fiilimsi (isim fiil, sıfat fiil, zarf fiil) bulunan cümlelere denir.

* Fiilimsinin yer aldığı bölüme yan cümle asıl yüklemin bulunduğu bölüme de temel cümle denir.

* Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar yan cümle var demektir.

Beni soranı, gördün mü?
(Yan cümlecik Temel cümlenin belirtili nesnesidir.)

Çalışan kazanır.
(Yan cümlecik temel cümlenin öznesidir.)

Seni görünce mutlu oluyorum.
(Y.C.T.C nin Z.T dir.)

Seni seven insanları sen de sev.
(Y.C.T.C nin Belirtili Nesnesidir.)

2) İÇ İÇE BİRLEŞİK CÜMLE (KAYNAŞIK CÜMLE):

* Bir cümle başka bir cümlenin içinde yer alır ve onun bir öğesi olursa buna iç içe birleşik cümle denir.

* Doğrudan anlatımın olduğu cümlelerdir.

* İç cümle temel cümlenin öznesi, nesnesi ya da başka bir öğesi olabilir.

Ben gidiyorum. dedi. (iç cümle temel cümlenin nesnesi durumundadır)
iç cümle              TC

Ben büyüdüm, diyorsun. (iç cümle temel cümlenin nesnesi durumundadır)
iç cümle           Temel Cümle

Adam: “Beni burada bekleyin.” dedi. (iç cümle temel cümlenin nesnesi durumundadır.)

3) ŞARTLI BİRLEŞİK CÜMLE:

Yan cümleciği “–se, -sa” şart eki ile kurulan ve temel cümlenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini koşula (şarta) bağlayan cümledir.

*Görürsem söylerim.

*Sen gelirsen ben de gelirim.

4) Ki’li BİRLEŞİK CÜMLE:

Ki bağlacıyla birbirine bağlanan cümlelere denir.

* Benimle konuş ki seni anlayayım.

* Dürüst ol ki insanlar sana güvensin.

c. Sıralı Cümle:

* Anlamca ilgili birden çok yalın ya da birleşik cümlelerin virgül ya da noktalı virgüllerle bağlanmasıyla oluşan cümlelere sıralı cümle denir.

Sıralı cümleler iki gurupta incelenir.

a) Bağımlı Sıralı Cümle: Öğrenilen en az biri ortak olan sıralı cümlelerdir.

Yaşlı kadın buraya kadar geldi sizi sordu. (özne ortak)
Beni aramış ama bulamamış. (özne ve nesne ortak)
Onu bana beni ona şikayet eder. (yüklem ortak)

b) Bağımsız Sıralı Cümle :Öğelerinden hiçbiri ortak olmayan cümlelerdir.

Evden sessizce çıktık sokakta lambalar yanmıyordu
Yağmur durmuştu yollar çamurdan görünmüyordu
O geziyordu ben çalışıyordum

ç. Bağlı Cümle:

Anlamca ilgili yalın ya da birleşik cümlelerin bağlaçlarla birbirine bağlanmasıyla oluşan cümleye bağlı cümle denir.

Sabahı severiz; çünkü gündüzün başlangıcıdır.
Bu işe başlıyorum; ama bugün bitiremem.
Evin en küçüğüydüm ve sedirin önünde yere serilmiş yatakta yatardım.

d. Karma cümle:

Birkaç cümle türünün birlikte yer aldığı sıralı cümlelere denir.

Bu okulun öğrencileri son derece tembeldirler, haylazdırlar ama,bir o kadar da sevimlidirler. (sıralı ve bağlı cümle var)

Öğrencilere kitap okuyun denir ;ama kitap okuyun diyenlerin kendileri kitap okumuyor.(iç içe birleşik cümle, girişik birleşik cümle ve bağlı cümle var)

Cümleler yüklemin türüne göre iki grupta incelenir:

a. İsim Cümlesi:

Yüklemi isim ya da isim soyundan bir sözcük ya da sözcük öbeğinden oluşan cümlelere isim cümlesi denir.

İsim ve isim soyundan olan sözcükler ek fiilin çekimine girerek yüklem niteliği kazanır.

Yaşlı adam,birkaç gündür hastaymış. (Adlaşmış sıfat)

Onu en çok üzen eşinin ölümüydü. (İsim tamlaması)

Düşündüğü tek şey bir an önce gitmekti. (Fiilimsi)

O, çalışkan bir çocuktur. (Sıfat tamlaması)

b. Fiil Cümlesi:

Yüklemi çekimli bir eylem olan, bağımsız yargı bildiren cümlelere fiil cümlesi denir. Bu tür cümleler haber (bildirme) ya da istek kipiyle kurulur.

İnsanlara sevgi dolu gözlerle bakıyorum.
Çekişe çekişe pazarlık ediyorum.
Yeni müdür hiç kimseye göz açtırmıyordu.

Cümleler yüklemin bulunduğu yere göre kurallı ve devrik cümle olmak üzere ikiye ayrılır:

a. Kurallı Cümle:


Yüklemi sonda bulunan cümlelere kurallı (düz) cümle denir.
Köroğlu ordunun yaklaştığını anladı.
Ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım.

b. Devrik Cümle:

Yüklemi sonda olmayan cümleye devrik cümle denir. Devrik cümlede yüklem başta, ortada olabilir.
Ne diyeceksin bu konuyla ilgili.

c)Eksiltili Cümle:

Yüklemi söylenmemiş cümlelere denir.
Toprağı taşlı yerden (olacaksın) kızı kardeşli yerden (olacaksın).
Kısa bir sessizlik (oluyor) sonra müzik başlıyor.

11 Nisan 2020 Cumartesi

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Cümlenin Öğeleri, Yüklem, Özlem, Nesne, Zarf Tümleci, Dolaylı Tümleç


V. ÜNİTE CÜMLE (TÜMCE) BİLGİSİ

A. CÜMLENİN ÖGELERİ

Türkçe cümlelerde dört öge bulunur:

1. Yüklem
2. Özne
3. Nesne (Düz Tümleç)
4. Tümleç

Bu ögelerden cümlede mutlaka bulunması gereken yüklem ile öznedir. Bunlara cümlenin temel ögeleri denir. Nesne ve tümleçler cümlenin anlamını tamamlayan (tümleyen) yardımcı ögelerdir.

1. Yüklem :

Yüklem cümlede eylem, oluş, durum, istek, hareket bildiren dil bilgisi birliğinin görev adıdır.

Cümlenin temel ögesidir; tek başına bile olsa cümle oluşturabilir.

* Her sözcük ya da sözcük gurubundan yüklem yapılabilir.
Gecenin yalnızlığında sadece seni düşünürüm. (fiil)
Yaşadığımız günler tıpkı bir rüzgar gibiydi. (edat)
Bu olayların suçlusu odur. (zamir)
Sabah uyandığında gözleri ışıl ışıldı. (ikileme)
Öğrenmenin bir yolu da okumaktır. (Fiilmsi)

* Kelime grupları yüklem olduğunda kesinlikle bölünmemelidir.
Çalışmak yaşamın bir parçasıdır. (Ad tamlaması)
Odayı süsleyen şey rengarenk çiçeklerdir. (sıfat taml.)
Konuşmalarına ister istemez kulak misafiri oldum. (deyim)

2. Özne :

Yüklemin bildirdiği işi, hareketi yapan veya yargının gerçekleşmesine araç olan unsura denir.

Özneyi bulmak için yükleme kim, ne soruları sorulur.

Yüklemi isim olan cümlelerde ise olan kim, olan ne soruları sorulur.
 
Fiillere eklenen kişi ekleri öznenin kim ya da ne olduğunu bildirir.

Üç çeşit özne vardır:

a) Gerçek Özne:
Yüklemin bildirdiği işi hareketi bizzat kendisi yapan öznedir. Eylemle biten cümlelerde, etken çatılı fiil (eylem) cümlelerinde gerçek özne bulunur. Cümlede iki şekilde gösterilir:

1- Acık Özne: Cümle içinde açık bir şekilde gösterilir
* Yağmur çok şiddetli yağdı.
* Çocuk iki gündür hasta yatıyor.

2- Gizli Özne: Cümlede doğrudan yer verilmeyen ancak yüklemin taşıdığı eklerden anlaşılan öznedir.
* Ertesi gün ona telefon ettim.
* Görmeyeli hemen de bizi unutmuşsun.

NOT: Yüklemi isim olan cümlenin öznesi gerçektir.
* Siyah renkli araba satılıktır.
*Dün akşam pencereler kapalıydı.

b) Sözde Özne :
Yüklemi edilgen çatılı cümlelerde, aslında nesne olan öge özne olarak kullanılır.
* Ağaçtaki meyveleri topladı.
* Ağaçtaki meyveler toplandı.
* Öğrenciler bütün sınıfı temizledi.
* Bütün sınıf temizlendi.

c) Örtülü Özne :
Yüklemi edilen çatılı cümlelerde bazen “—ce, tarafından” gibi sözcükler kullanılarak işi bizzat yapan varlığa da yer verilebilir.
* Yolcu otobüsleri belediyemizce hizmete açıldı.
* Yarışma halk tarafından çok beğenildi

NOT: Her sözcük ya da sözcük grubu özne olabilir.
* Geçen gün evin duvarı yıkılmıştı. (isim tamlaması)
* Bahçesinde okyanuslar yetişiyordu. (isim)
* Derdini söylemeyen derman bulamaz. (sıfat fiil)
* Okumak zihni dinlendirir. (isim fiil)
* Kimse seni benim kadar düşünmez. (zamir)

3. Nesne (Düz Tümleç) :

Öznenin yaptığı işten, hareketten etkilenen unsurdur

Uyarı : İsim cümlelerinde yüklemi edilgen çatılı cümlelerde ve geçişsiz fiillerde nesne yoktur. Nesneler ek alıp almamasına göre ikiye ayrılır.

a) Belirtisiz Nesne : Yükleme ne sorusu sorularak bulunur. Belirtme durum eki (-i) almamış olup yalın haldedir.

b) Belirtili Nesne : Yükleme kimi, neyi, nereyi soruları sorularak bulunur.
Belirtme durum eki olmuştur.
Bu yörede kızlarımız kilim dokur.
Yolun kenarına kocaman kütükleri yığmışlar.
O köpeği mahallenin çocukları da arıyordu.
Bu şehirde tüm sokaklar seni düşünür.

4. Zarf Tümleci:
 
Yüklemin anlamını zaman durum nitelik, nicelik, yer, yön ve soru ilgisiyle belirleyen, anlamı sınırlayan tümleçlere zarf tümleci denir.

* Zarf tümlecini bulmak için yükleme, nasıl, niçin, neden, ne kadar, ne zaman, kim tarafından ne tarafından, soruları sorulur.
Dostluklar ömür boyu sürünce güzeldir.
O dişini tırnağına takarak çalışır.
Yüreğimdeki yara gittikçe büyüyor.
Sıcaktan tüm ekinler yanmıştı.
Bu yıl yağmur yağmadığı için ürün de az oldu.
Bu konser belediye tarafından düzenleniyor.

UYARI : Yön isimleri yalın halde zarf tümleci olurlar. Belirtme durum eki (-i) alırsa belirtili nesne, -e/-de/-den, hal ekini alırsa dolaylı tümleç olur.
* Hizmetçi, içeriyi iyice süpürsün. (N)
* Adam yavaşça içeri girdi. (Z.T)
* Bir süre sonra içeriden bir ses geldi. (D.T)

5. Dolaylı Tümleç:

Yüklemi yer, yön, bulunma, çıkma vb. yönlerden tamamlayan cümle ögesine dolaylı tümleç denir. Cümlede dolaylı tümleçler -e, -de, -den, durum eklerini alırlar.

* Dolaylı tümleci bulmak için yükleme; “kime, kimde, kimden, neye, neyden, nereye, nerede, nereden” soruları sorulur.
Buluşma yerine hemen gelmiş.
Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam.
Ağlamayan çocuğa meme verilmez.
Eskicinin sesi sokağın başından duyuluyordu.
Bu gazeteci yazılarında gerçeklerden hiç sapmaz.
İhtiyar,bütün mirasını karısına bırakmıştı.

UYARI: -e/-den hal eki “için” edatı görevinde kullanılıyorsa ya da sebep bildiriyorsa zarf tümleci kurar. -de/-den hal ekleri zaman bildiren sözcüklerin üzerine gelirse zarf tümleci olur.
Korkudan kızın dili tutulmuştu.
Babasıyla kavga ettiğinden eve uğramıyor.
Birazdan hava kararacak.
Yaz akşamlarında yıldızları seyrederdik.
Denize yüzmeye gidiyorum.

Not: Edat Tümleci: Edatlardan ya da başka dil birliklerin -den oluşan cümleye araç, benzerlik, ilgi, eşitlik, nedenlik vb. katan cümle ögesine edat tümleci denir. Bu öğe zarf tümleci olarak da kabul edilmektedir.
Çalışmak için yurt dışına gitmiş. (amaç)
Yaralıyı hastaneye ambulansla götürmüşler. (araç)
Bu yaz Bodrum’a ailesiyle gidecek. (birliktelik)

CÜMLENİN ÖĞELERİYLE İLGİLİ GENEL ÖZELLİKLER

1) Hiçbir öğe sözcük sayısıyla sınırlı değildir. Bir öğe, bir tek sözcükten oluşabildiği gibi birden çok sözcükten de oluşabilir.
Bu yüzyılın en acı olaylarını yaşamış ve dile getirmiş olan Dadaloğlu’nu
                          belirtili nesne
değişik bir bakış açısıyla incelemeliyiz.
       zarf tümleci                     yüklem

O, dün, bize, babasıyla geldi.
Ö. Z.T.  D.T.  E.T. (Z.T)   Y.

2) Cümlede özne,nesne,dolaylı tümleç ve zarf tümleci açıklayıcısıyla (Arasöz) birlikte kullanılabilir.
Bir yıl kalacağım bu ili Siirt’i, çok özleyeceğim.
         Belirtili nesne     Açıklycı.
Annesini, o çok sevdiği çileli kadını, elleriyle toprağa verdi.
   B’li n.                  Açıklayıcısı

3) Bir cümlede birden fazla özne,dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci ortak bir yükleme bağlanabilir.
Annesini, babasını, akrabalarını ve bütün arkadaşlarını görmek istiyordu.
Evde, okulda, sitede, her yerde aynı konu konuşuluyordu.

4) Öğelere ayırmada tamlamalar, deyimler ve bileşik fiiller bölünmez.

Bahçenin, birkaç yıl önce yapılan duvarı yükseltilecekmiş.
          ö. (Özne, belirtili isim tam.)                    yüklem

5) Hitaplar, ünlemler ve bağlaçlar öğe dışı sözcüklerdir.

Arkadaşlar, beni dinler misiniz?
ö.dışı
Geleceğiz; fakat çok kalmayacağız.
                 ö.dışı

Eyvah, çocuk düştü.
ö.dışı

6) Şiir dizeleri ya da devrik söyleyişler, kurallı cümle biçimine çevrilirse daha kolay bulunur.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet,

Hürriyet, hür yaşamış bayrağımın hakkıdır.
   özne                        yüklem

7) Soru cümleleri değişik öğeleri buldurmayı amaçlayabilir. Sorulara verilecek cevaplar hangi öğeyi oluşturuyorsa, soru cümlesi o öğeyi buldurmaya yöneliktir. Aynı zamanda soru cümlelerinde soru ifadesi hangi öğeyi buldurmaya yönelikse o öğenin adını alır.
- Kimi seviyorsun?
- Seni (Seni seviyorum) (Soru nesneyi buldurmaya yönelik.)
- Kim yapmış?
- Babam (Babam yapmış) (Soru özneyi buldurmaya yönelik)
- Nereye gidiyorsun?
- Okula (Okula gidiyorum) (Soru d.t.’yi buldurmaya yönelik)
- Ne zaman geldin?
- Dün (Dün geldim) (Soru z.t.’yi buldurmaya yönelik)
- Kırılan neydi?
- Bardaktı (Kırılan bardaktı) (Soru yüklemi buldurmaya yönelik)

8) Bir cümlede vurgulanan öğe, yüklemden hemen önce gelen öğedir.
Çocuklar, sevgiyle beslenir. (Edat tümleci / z.t vurgulu)
                    e.t.
Cömert olmadan önce doğru olmayı bil. (B.li n. vurgulu)
Kitabım sende kalmış. (D.t. vurgulu)

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - IV. Ünite Deyim, İsim Tamlaması, Sıfat Tamlaması, Bağlaç, Edat, Fiilimsi


3. SÖZCÜK (KELİME) GRUPLARI

Bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir durumu karşılamak üzere belli kurallar içerisinde yan yana gelen sözcükler topluluğuna sözcük grupları denir. Türkçede kullanılan sözcük grupları şunlardır:

a. Deyim:

Birden fazla sözcüğün birleşerek kendi anlamları dışında başka bir anlamda kullanılmalarına deyim denir. Ayakları karıncalanmak, küplere binmek, kulak misafiri olmak, göz koymak vb.

* Deyimler dilde kalıplaşmış sözlerdir. Bu nedenle deyimin sözcükleri değiştirilemez. Aynı anlamda dahi olsa bir sözcüğün yerine başka bir sözcük konmaz. Aynı zamanda sözcüklerin sırası da değiştirilemez.“Ayıkla pirincin taşını, tut kelin perçeminden” sözlerinde ‘pirincin taşını ayıkla ya da kelin perçeminden tut’ diyemeyiz.

* Deyimler bir durumu anlatmak için kullanılır. En ince benzetmelere, mecazlara ve ince hayallere yer verilir.

* Çoğu mecaz anlamlı sözler olmakla beraber gerçek anlamlı deyimler de vardır. Yükte hafif pahada ağır / İyi gün dostu

* Deyimlerin bir kısmı cümle şeklinde bir kısmı da sözcük grubu hâlindedir. Örnek: Yorgan gitti kavga bitti.
Şeytan görsün yüzünü.
Atı alan Üsküdar’ı geçti (Cümle)

b. İkileme (Tekrar Grubu):

İkileme anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya yakın ya da zıt anlamlı olanının bir araya gelmesiyle oluşan gruplardır. İkilemeler farklı şekillerde oluşturulur:

1) Aynı kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır: ağır ağır, güzel güzel, tatlı tatlı, konuşa konuşa, atlaya atlaya, koşa koşa, deste deste, soğuk soğuk,...

2) Zıt kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır: İyi kötü, aşağı yukarı, büyük küçük, alt üst, düşe kalka, bata çıka ...

3) Biri anlamlım diğeri anlamsız iki kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır.
ev mev, kitap mitap, su mu, sıkı fıkı, tek tük, saçma sapan, ufak tefek ...

4) Her ikisi de anlamsız kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır.
ıvır zıvır, çıtı pıtı, abuk sabuk, paldır küldür, apar topar, mırın kırın...

5) Yakın anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır.
akıl fikir, ak Pak, mal mülk...

6) Eş anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır.
bitmek tükenmek, sağ salim, doğru dürüst, ses seda, güçlü kuvvetli...

7) Yansımayla yapılır: tıkır tıkır, çatır çatır, horul horul, gümbür gümbür...

İkilemelerin Görevleri:

1) İkilemeler isim olarak kullanılabilir:
Çarşıdan öteberi aldık.
Bu ıvır zıvırı tavan arasına kaldırın.
Babadan bize mal mülk kalmadı.

2) İkilemeler sıfat olarak kullanılabilir.
Bebeğin kırmızı kırmızı yanakları vardı.
Üzerinde eski püskü bir ceket vardı.
Sınıfta pırıl pırıl simalar vardı.

3) İkilemeler zarf olarak kullanılabilir.
Bu konuyu enine boyuna düşündük.
Öğretmen konuyu yavaş yavaş anlattı.
Çamura bata çıka ilerliyorduk.

c. Tamlamalar:

Bir ismin ya da sıfatın başka bir isimle oluşturduğu gruba tamlama denir.Tamlamalar isim ve sıfat tamlaması olmak üzere önce ikiye; isim tamlamaları da kendi arasında dörde ayrılır.

1. İsim Tamlaması:
Bir ismin başka bir isimle oluşturduğu gruba isim tamlaması denir. Bir isim başka bir isimle araya bir ek alarak ya da ek almadan tamlama oluşturur. Tamlamada birinci sözcük tamlayan, ikinci sözcük tamlanandır. İsim tamlamaları dört türlüdür:

a. Belirtili isim tamlaması : Belirtili isim tamlamasında
tamlayan da tamlanan da ek alır. Bu tür tamlamada tamlayan -ın/in, tamlanan 3. kişi iyelik ekini (-ı, -i, -sı, -si) alır.
Ayşe’nin elbisesi, çocuğun gömleği, kapının kolu, okulun bahçesi vb.

b. Belirtisiz isim tamlaması : Bu tamlamada yalnız tamlanan ek alır, tamlayan ek almaz.
çam ağacı, tarla kuşu, utanma duygusu, Türk bayrağı, okul çantası, yemek masası vb.

c. Takısız isim tamlaması : Bu tamlamada tamlayan ve tamlanan ek almaz. Bu tür tamlamalarda tamlayan, tamlananın ya neye benzediğini ya da neden yapıldığını anlatır.
taş duvar, cam boru, tahta köprü, çelik masa, demir kapı, yün çorap vb.

Takısız tamlamada tamlayan tamlananın neden yapılığını gösterir;
tahta köprüde köprünün tahtadan;
“demir kapı”da, kapının demirden yapıldığı anlatılmaktadır.

Yufka yürek, kiraz dudak, elma yanak, taş yürek, sırma saç tamlamalarında tamlayan, tamlanan varlığın neye benzediğini mecazlı olarak ifade etmektedir.

d. Zincirleme isim tamlaması : Tamlayanı isim tamlaması olan tamlamalara zincirleme isim tamlaması denir. Bu tür tamlamalar birden çok sözcükten oluşur.
Bahçe duvarının önü, okul kapısının rengi, çantanın içindeki eşyalar, kitabın son sayfası vb.

İsim Tamlamalarıyla İlgili Özellikler:

1) Belirtili isim tamlamalarında tamlayan çoğul,tamlanan da belgisiz bir sözcük olursa tamlayan eki “-in” yerine “-den” eki kullanılabilir.
Aşağıdakilerden hangisi (Aşağıdakilerin hangisi)
Yolculardan biri (Yolcuların biri)

2) Belirtili isim tamlamalarında kimi zaman tamlayan ile tamlanan yer değiştirebilir.
Tadı yok sensiz geçen günlerin.

3) Belirtili ve zincirleme isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına sözcükler girebilir.
Masanın ayağı: (Masanın kırık ayağı)
Evin borcu. (Evin bir türlü bitmek bilmeyen borcu)

4) Belirtili aisim tamlamalarında tamlayan,tamlanan ya da ikisi birden zamir olabilir.
Onun kızı (Tamlayan zamir)
Çocukların birçoğu (Tamlanan zamir)
Onların birçoğu (Tamlayan da tamlanan da zamir)

5) Tamlayanı zamir olan belirtili isim tamlamalarında tamlayan genellikle düşer.Bunlara “tamlayanı düşmüş isim tamlaması” denir.
Olayı bize babası anlatmıştı. (Onun babası)
Evimiz çok güzel oldu. (Bizim evimiz)
Paran var mı? (Senin paran)

6) Bir tamlayan, birden çok tamlanan için; bir tamlanan da birden çok tamlayan için ortak kullanılabilir.
Evin kapısı ve penceresi açık kalmıştı. (Tamlayan ortak)
Ahmet’in,Murat’ın ve Deniz’in velisi toplantıya katılmadı. (Tamlanan ortak)

2. Sıfat tamlaması: Bir sıfatın bir isimle oluşturduğu tamlamaya sıfat tamlaması denir. Tamlayan durumundaki sıfat tamlanan varlığın bir niteliğini, özelliğini belirtir ve ek almaz.
Güzel yazı, büyük bir iş, çalışkan çocuk, beş kişi, kırmızı kalem, yeşil saha, vb.

d.Bağlama Grubu (Bağlaçlar) :

Cümleleri veya aynı görevdeki sözcükleri birbirine bağlayarak aralarında anlam ilgisi kuran sözcüklere denir.
Ogün okula gelemedim çünkü çok hastaydım. (sebep)
Bu maçı kazanacağız hatta şampiyon olacağız. (Pekiştirme)
Mademki söz verdin, sözünü tutacaksın.
Bu mağazada elbiseler çok güzel üstelik çok ucuz.
Sanki dağları sen yarattın.
Meğer bütün evi o dağıtmış.
Eğer kardeşine uğrarsan selamımı söyle.
Çok geç kaldılar; yoksa kaza yaptılar.
Ders çalışmıyor; üstelik yaramazlık yapıyor.
Önce bunlardan yani çok iyi bildiğiniz sorulardan başlayın.
Bizde yahut sizde çalışabiliriz.
İster yazarsın ister yazmazsın.
Ne güzel ne çirkin sayılır.
Hem gülüyor hem konuşuyordu.
O filmi ben de seyrettim.
Sana değer veriyorum ki seninle konuşuyorum.

Uyarı: Biri bağlaç diğeri edat olan iki çeşit “ile” vardır. Bir cümlede “ile”nin yerine “ve”yi getirebiliyorsak bağlaç, getiremiyorsak edattır.
“Bazen yandık bazen menekşelerle söyleştik. (Edat)
“Kazaklarla ceketi unutma!. (Bağlaç)

Uyarı: “Ancak” , “Yalnız“:
* Ama, fakat anlamında kullanılıyorsa bağlaç,
* Bir tek,sadece anlamında kullanılıyorsa edat,
* Önündeki ismi niteliyorsa sıfat,
* Fiili niteliyorsa zarftır.
Geziye yalnız bizim sınıf katıldı. (edat)
Bu adam evde yalnız yaşıyor. (zarf)
Yalnız insanlar hayata karamsar bakarlar. (sıfat)
Onunla konuşurum yalnız fikrim yine de değişmez. (bağ)

e. Edat Grubu (İlgeçler) :

Tek başına bir anlam taşımayan , ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir. Edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar şunlardır:
Galatasaray bu maçı alacak gibi (tahmin)
Sen de onun gibi düşünüyorsun (karşılaştırma)
Yağmur yağdığı için pikniğe gidemedik. (n.s)
İşe girmek için ehliyet almış (a.s)
Köye dolmuşla gidebilirsin. (araç)
Adana, cennet kadar güzel bir yerdir. (benzerlik)
Denize karşı bir ev yaptırmış. (yön)
Bilim adamlarına göre dünya yok oluyor. (görüş)
Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin. (koşul)
Akşama doğru misafir gelecek. (zaman)
Sabahtan beri dışarıyı izliyor. (zaman)

f. Ünlem Grubu (Ünlemler) :

Aniden ortay çıkan duyguların etkisiyle ağızdan bir çırpıda çıkan, bu duyguları daha etkili anlatmaya yarayan kelimelerdir veya sözlerdir. Bu kelimelerin yanında dilek, emir, tehdit gibi anlamlar taşıyan kelimeler, cümleler ve yansımalar da ünlem değeri kazanabilir.
Bu bakımdan ünlemler ikiye ayrılabilir:

1. Asıl Ünlemler :
Asıl görevi ünlem olan kelimelerdir. Başka görevlerde kullanılamazlar. Seslenme veya duygu anlatırlar.
Ey Türk Gençliği!
Hey! Biraz bakar mısın?
Ee, yeter artık!
Aa! Bu da ne?
Ah, ne yaptım!

2. Ünlem Değeri Kazanmış Kelime ve Sözler :
Anlamlı kelimelerin bazılarına vurgu ve tonlama yoluyla ünlem değeri kazandırılabilir. Bunlar da duygu ya da seslenme anlatır.
Komşular!
Babacığım!
Ne olur yardım et!

g. Unvan Grubu: 

Bir şahıs ismiyle, bir unvan veya akrabalık isminden meydana gelen kelime gruplarıdır.
Bayındır Han, Osman Gazi, Mehlika Sultan, Hasan Paşa, Ali Bey, Ahmet amca, Şinasi Efendi,Kemal Ağa, Nigâr Hanım...

h. Fiilimsi Grupları :

I.İsim Fiil Grubu :
İsim fiiller fiil soylu sözcüklerin sonuna –mak, -mek, -ış, -iş, -uş, -üş, -ma, -me ekleri getirilerek yapılır.
Bir gülüşün ömre bedel.
Seni bile özlemek istemiyorum bu akşam.
İçimde maziden kalma duygular var.

NOT 1 : İsim-fiil ekiyle türetilen bazı sözcükler, isim -fiil özelliğini yitirip kalıplaşarak kalıcı bir nesne ya da kavram adı olabilir.Artık bunlara isim-fiil eki olarak bakmamak gerekir.
*Kaymak, çakmak, dondurma, kavurma, dolma, gözleme,
bağış, geviş...

NOT 2: Fiilden fiil yapım eki olan –iş ile isim -fiil eki olan –iş’i birbiri ile karıştırmamak gerekir. Anlamsal olarak fiilden fiil yapım eki (işteşlik eki) bir işi karşılıklı ya da birlikte yapma anlamı verirken isim fiil eki böyle bir anlam vermez.
* Gülüşün çok güzel. (isim fiil eki)
* Onu öyle görünce gülüştüler. (işteşlik eki)

NOT 3: Fiilden fiil yapan olumsuzluk eki olan –ma, -me ile isim fiil eki olan –ma, -me birbiri ile karıştırılmamalıdır.
Fiilden fiil yapan –ma, -me fiile olumsuzluk anlamı katarken isim fiil eki olan –ma, -me fiile olumsuzluk anlamı katmaz.
* Artık sevmeyeceğim. (olumsuzluk eki)

* İnsanın mesleğini sevmesi gerekir. (isim–fiil eki) 

II.Sıfat Fiil Grubu : (Ortaçlar)
Fiil soylu sözcüklerin sonuna –an, -en, -ası, -esi, -mez, -maz, -ar, -er, -dık, -dik, -duk, -dük, -tık, -tik, -tuk, -tük, -ecek, -acak, -miş, -mış, -muş, -müş ekleri getirilmek suretiyle yapılır. Sıfat-fiil ekleri genellikle sıfat tamlaması kurar.
İşleyen demir pas tutmaz.
O öpülesi eller beni büyüttü.
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç.
Senin bu yaptığın olur iş değil.
Benim doğduğum köyleri akşamları eşkıyalar basardı.
Tanıdık bir yüz çıkmadı karşımıza.
Görülecek günler var daha aldırma gönül.
Mayın tarlasına düşmüş bir deliyim.

NOT: Zaman ekleriyle sıfat fiil eklerini karıştırmamak gerekir. Zaman ekleri, şahıs ekinden önce fiile gelerek fiili yüklem yapar. Sıfat fiil ekleri ise genellikle fiilleri sıfat yapar ve üzerine isim çekim eklerini alabilir oysa zaman ekleri isim çekim eklerini alamazlar.
Hiç oturacak zamanım yok. (-acak sıfat fiil eki)
Oğlum, okuyacak ve büyük adam olacak. (zaman eki )
Okumuş insanlar daha kültürlü (s.f.e)
Annem de okumayı çok istemiş. (zaman eki)

III.Zarf Fiil Grubu : (Bağ Fiiller-Ulaçlar)
Fiil kök ve gövdelerinin üzerine –ınca, -dıkça, -dığında, -ken, -r... -mez, -alı, -erek, -madan, -meksizin, -a... -a, -ıp ekleri getirilerek oluşturulur. Zarf-fiil ekleri temel cümlenin zarf tümleci olurlar.
Ben gidince hüzünler bırakırım.
Ağladıkça dağlarımız yeşerecek göreceksin.
Öldüğünde henüz çok gençti.
Sen ağlarken ben nasıl gülerim.
Onu görür görmez tanıdım.
Yarim, sen gideli yedi yıl oldu.
Gülerek yanıma geldi.
Hiçbir şey söylemeden çekip gitti.
Sizin durmaksızın çalışmanız lazım.
Gide gide bir söğüde dayandık.
Gidip de gelmemek, gelip de görmemek var kaderde.

NOT 1: Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar da yan cümle var demektir.

NOT 2: Bir cümlede fiilimsi varsa o cümle girişik birleşik bir cümledir.

NOT 3: Bir cümledeki fiilimsi sayısıyla temel cümlenin yükleminin toplamı o cümledeki yargı sayısını verir.

ı. Sayı Grubu:

Basamak sistemine göre sıralanmış sayı isimleri topluluğudur. Sayılar sondan başa doğru büyür. Küçük sayı sonda bulunur.
On bir, doksan iki, yüz elli dört, yedi yüz elli iki bin...

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - IV. Ünite Sözcükte Anlam, İntak, İstiare, Mecaz-ı Mürsel, Kinaye, Tariz, Eş Anlamlı, Zıt Anlamlı


B. SÖZCÜKTE ANLAM

1. SÖZCÜKTE ANLAM VE KAVRAM

Dilin anlamlı en küçük birimi sözcüktür. Sözcükler çevremizde gördüğümüz varlık, olay olgu ve durumları karşılarlar.

Sözcüklerin bir ses, bir de anlam yönü vardır. “Okul açıldı.” cümlesinde okul sözcüğü o-k-u-l seslerinin birleşmesiyle meydana gelen iki heceli; açıldı sözcüğü de a-ç-ı-l-d-ı seslerinden meydana gelen ve üç heceli bir sözcüktür. Yani sözcüğü oluşturan sesler bir araya gelerek bir kavram; bir olay, olgu ya da durumu karşılarlar. Bu bakımdan sözcükler karşıladıkları varlıkların bir simgesidirler. Somut, soyut nesnelerin ya da hareketlerin zihinde aldığı bir şekil vardır. Kuş, ağaç, çiçek, masa denildiği zaman zihnimizde hemen bir varlık canlanır. İyilik güzellik, doğruluk, özgürlük vb. denildiği zamanda soyut bir olgu gözümüzün önüne gelir. Gelecek, okuyor, söyledi sözcükleriyle bir hareketi düşününüz. İşte nesnelerin zihinde aldığı biçime kavram denir.

Kavramı şöyle örneklendirebiliriz:
Sözcüklerin hiçbiri birer kalıp değildir. Her sözcüğe zihinde bir anlam verilir. Zihin kendi dışındaki somut varlıkları anlamlı hâle getirdiği gibi hayal olarak yarattığı soyut varlıkları da anlamlı hâle getirir. Örneğin masa denildiği zaman çeşitli meslek gruplarına ait kişilerin zihinlerinde farklı masa tipleri canlanır. Kimisi çalışma masasını, kimisi toplantı masasını kimisi de yemek masasını düşünür. Ağaç sözcüğü de kişilerde farklı ağaç türlerini çağrıştırabilir. Kimisi çam ağacını, kimisi meyve, kimisi de meşe, kavak vb. düşünebilir.

Konuşma ya da yazma sırasında sözler art arda sıralanır. Konuşmanın akışı içerisinde konuya uygun sözcükler, kavramlar peş peşe mantıksal bir düzen içerisinde ifade edilir. Cümle içerisinde her bir sözcüğün bir anlamı vardır. Anlamdaş sözcükler dahi olsa değiştirilen sözcüğün anlam değerini tutmaz.
Ak ile beyaz aynı anlamda sözcüklerdir. Ancak cümlede “beyaz peynir” yerine “ak peynir” diyemeyiz. Aynı şekilde kara ile siyah anlamdaş sözcüklerdir. “Ne karaymış şu alnımın yazısı.” cümlesinde kara yerine siyah diyemeyiz. Her bir sözcük cümlede kullanıldığı yere göre anlam kazanır.

Somut-Soyut Sözcükler:
Sözcüklerin bir kısmı maddi, bir kısmı da manevi varlıkları, olayları, olguları ya da durumları karşılar. Maddi varlıkları (elle tutulan, gözle görülen) karşılayan sözcüklere somut, elle tutulmayan gözle görülmeyen manevi varlıkları karşılayana da soyut sözcükler denir. Çevremizde gördüğümüz ağaç, çiçek, dağ, taş , el, kol, ev, cadde, sokak, ekmek, su vb. varlıklar somut; duygu, düşünce, hürriyet, barış, dostluk iyilik, rüya, hayal vb. soyut sözcüklerdir.

* Soyut sözcüklerin kavram olanları felsefede; imgeler sanatta, terimler de bilim alanında daha çok kullanılır.

Kavram: Nesnelerin zihinde aldığı biçime denir.

İmge: Herhangi bir uyarıcı yada görüntü olmadan bir nesnenin bilinçte beliren nesne ve olaylara denir.

Terim: Bir bilim,sanat,meslek dalıyla veya bir konuyla ilgili özel ve belirli bir anlamı karşılayan sözcüklere denir.

2. ANLAMLARI BAKIMINDAN KELİMELERİN GRUPLANDIRILMASI

a. Anlam Çeşitleri :

1- Tek Anlamlılık: Tek adı tek kavramı karşılayan sözcüklere tek anlamlı sözcükler denir.

2- Çok Anlamlılık : Bir sözcüğün temel anlamı yanında ilgili başka anlamlar kazanmasına çok anlamlılık denir.

3- Temel anlam (İlk anlam) : Sözcüğün anlattığı ilk ve asıl anlamdır. Buna sözlük anlamı da denir. Dilimizdeki dil, diş, kulak, el, ayak, baş, kahve, buğday, arpa, mısır sözcükleri temel anlamlı sözcüklerdir. Bunlardan bir kısmı zaman
içerisinde somut, soyut anlamlar ile yan anlamlar kazanarak çok anlamlı duruma gelirler.

4- Yan anlam: Temel anlamlı sözcükler zaman içerisinde yan anlamlar kazanır. Yan anlam kazanan sözcük ile temel anlam arasında mutlaka bir yakınlık, bir ilgi bulunur. Örneğin dil “ağzımızdaki tat alma organı” olarak temel anlamlı bir sözcüktür. Ancak bu sözcük “nefesli çalgılarda dil; denizin içine doğru uzanan kara parçası; aletlerde yassı uzunca hareketli kısım (kapı kilidinin dili) ve iletişim aracı olarak kullanılan dil” yan anlamlarını kazanmıştır. Aynı şekilde göz
görme organı olarak temel anlamıyla kullanılırken kaynak (su), delik (iğnenin gözü), bölme (iki göz oda), ağacın tomurcukları ve nazar yan anlamlarını kazanmıştır. Bunun yanında iyi, doğru, güzel vb. pek çok sözcüğün yan anlamlar
kazanarak dile zenginlik kattığı görülür.

5- Mecaz anlam : Sözün gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır. Gerçek anlam varlığın akla gelen ilk anlamıdır. Mecaz ise sözün kendi gerçek anlamı dışında başka bir anlam kazanmasıdır.
Güzel hayatımız bir göz açıp kapayışta eridi.
Arkadaşının böyle soğuk davranmasına çok üzülmüştü.
Buradaki küçük gölde çocuklar her sabah yüzerdi. (Temel anlam)
Toz içinde yüzen kitaplara yazık oluyordu. (Yan anlam)
Uzun zamandan beri borç içinde yüzüyordu. (Mecaz anlam)
Ayağım ağrıyor. (Temel anlam)
Masanın ayağı kırılmış. (Yan anlam)
Bırak bu ayakları. (Mecaz anlam)

6- Terim anlam: Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek alanına özgü kavramları karşılığında kazandığı anlama “terim anlam” adı verilir.
Örnek: Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)
Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)

7- Teşhis (Kişileştirme) : İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına teşhis denir.
Örnek: Ağlama karanfil beni de ağlatma
Sil göz yaşlarını

8- İntak (Konuşturma) : İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir. Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her intakta bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur. Fabllar bu sanata örnektir.
Örnek: Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.

9- İstiare (İğretileme) : Sadece benzeyen ya da benzetilenle yapılan teşbihe istiare denir. Açık istiare ve kapalı istiare olmak üzere ikiye ayrılır.

a-Açık istiare: Benzetme öğelerinden sadece kendisine benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı istiaredir.
Örnek: Yüce dağ başında siyah tül vardır.
Benzeyen: bulut (söylenmemiş)
Benzetilen: siyah tül (söylenmiş)
Örnek: Havada bir dost eli okşuyor derimizi
Benzeyen: Rüzgar (söylenmemiş)
Benzetilen: dost eli (söylenmiş)

b-Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede kendisine benzetilen yer almaz.
Örnek: Yüce dağların başında
Salkım salkım olan bulut.
Benzeyen: Bulut (var)
Kendisine benzetilen: üzüm (yok)
Örnek: Bir arslan miyav dedi
Minik fare kükredi
Fareden korktu kedi
Kedi pır uçuverdi
Dörtlükte "aslan" , "miyav" sözcüğüyle kediye ;
fare, kükredi sözcüğüyle aslana ;
"kedi" "uçuverdi" sözcüğüyle kuşa benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer
verilmemiştir.

10- Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması) : Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Ad aktarması iç-dış, parça-bütün, yer-insan, sanatçı-eser gibi farklı ilişkiler kurularak yapılır:
* İşe alınman için dün şirketle görüştüm. (İnsan)
* Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi. (Yazar)
* Nihat’ın golüyle tüm stat ayağa kalktı. (Seyirci)
* O evine çok bağlı bir insandır. (Ailesi)
* Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı. (Halk)
* İstanbul'dan kalkan uçak az önce Adana'ya indi. (Havaalanı)

11- Kinaye : Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır. Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.
* Mum dibine ışık vermez.
* Hamama giren terler.
* Taşıma su ile değirmen dönmez.
* Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
* Ateş düştüğü yeri yakar.
* Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı.

12- Tariz (Dokundurma): Bir kişiyi iğneleme, bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.
* Bir nasihatım var zamana uygun,
Tut sözümü yattıkça yat uyuma,
Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye,
El için yok yere yanma.
* O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.

b. Anlam İlişkilerine Göre Sözcükler:

1- Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlı sözcükler ulusların kültürel ilişkileri sonucu dile giren birimlerdir.
siyah-kara,
beyaz-ak,
zengin-varlıklı,
fakir-yoksul...

2- Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Eş sesli sözcüklere özellikle atasözlerinde, deyimler -de ve cinaslı mânilerde rastlanır. Türkçede kullanılan, çay, yüz, kara, bağ, dil vb. pek çok sözcük eş seslilere örnek olarak gösterilebilir.

3- Zıt Anlamlı Sözcükler: Anlam bakımından birbirinin zıddı olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denir.
“Aşağı yukarı yirmi gün oluyor.”
“Acı tatlı pek çok günlerimiz geçti.”

Yukarıdaki cümlelerde aşağı ile yukarı, acı ile tatlı sözcükleri zıt anlamlıdır.

* Sözcüklerin olumsuzluk durumu zıt anlamlısı demek değildir. “Ali okuldan geldi.“ cümlesi olumludur. Bu cümlenin olumsuz hâli “Ali okuldan gelmedi”dir. Geldi ile gelmedi zıt anlamlı değildir. Geldi sözcüğünün olumsuzu”gelmedi”, zıt
anlamı ise “gitti” dir.

Fiiller -ma/ -me ekiyle olumsuz hâle getirilir.
aldı-almadı
okudu-okumadı
çalış-tı-çalışmadı,
sildi-silmedi vb.

İsimler ise -sız / -siz ekiyle olumsuz hâle gelir.
Susuz (çeşme), tuzsuz (yemek), görgüsüz adam, bilgisiz kişi vb.

İsimler -lı / -li ekiyle olumlu hâle gelir.
taşlı yol, kumlu sahil...

4- Yakın Anlamlı Sözcükler : Dilimizde kullanılan bazı sözcükler arasında anlam bakımından bir yakınlık vardır. Yakın anlamlı sözcükler dile bir canlılık ve zenginlik katar. Duymak, işitmlek; izlemek, seyretmek; doğruluk, dürüstlük; yalan yanlış; eğmek, büğmek (bükmek), demek, söylemek; özlem, hasret, vb. sözcükler yakın anlamlıdır. Yakın anlamlı sözcüklerden bazıları yabancı dillerden dilimize girmiş ve yerleşmiştir. Özlemek, garipsemek, hasret kalmak gibi.

c. Sözcüklerde Anlam Değişmeleri:

Bir sözcüğün anlattığı kavramdan az çok uzaklaşması, onunla uzak yakın ilgisi bulunan ya da hiç ilgisi bulunmayan yeni bir kavramı yansıtır duruma gelmesine anlam değişmesi denir.

Anlam değişmesi dilde şu şekillerde görülür:

1- Anlam Genişlemesi: Bir varlığın bir türünü ya da bölümünü anlatan sözcüğün zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir.

Alan sözcüğü “düz, açık yer” anlamında kullanılırken günümüzde, bu anlamı yanında meslek, iş, araştırma-inceleme alanı vb. anlamlarında kullanılmaktadır.

Yıldız gökteki yıldız anlamı yanında “herkesçe çok sevilen, mesleğinde parlayan sanatçı anlamında kullanılmaktadır. Hatta bu sözcük sinema, televizyon sanatçısı anlamına da gelmektedir.

Anlam genişlemesi edebî eserlerde, mecazlı sözlerde çokça görülür.

2- Anlam Daralması: Bir sözcüğün eskiden anlattığı durumun, nesnenin bir bölümünü bir türünü anlatır duruma gelmesidir.

Eskiden (Göktürkçede) mal mülk anlamında kulanılan tavar (davar) sözcüğü, günümüzde sadece koyun keçi sürüsü anlamında kullanılmaktadır.

Aynı şekilde oğlan “çocuk, evlat” demek iken, yani hem kız hem oğlan çocuğunu karşılarken, bugün sadece erkek çocuğunu karşılamaktadır.

Örneklerden görüleceği gibi anlam daralmasında sözcüğün ilk anlamında bir daralma olmaktadır.

3- Başka Anlama Geçiş : Herhangi bir anlamda kullanılan sözcüğün sonradan bambaşka bir anlamda kullanılmasıdır.

Eskiden (Göktürkçede) üzmek, “kırmak, kesmek” anlamında kullanılırdı. Zamanla bu sözcük başka bir anlama geçerek günümüzde “üzüntü vermek” anlamında kullanılmaktadır.

Sakınmak “düşünmek, üzerinde durmak, kederlenmek, yaslanmak anlamlarına geliyordu. Günümüzde ise “herhangi bir şeyi yapmaktan, korku ve üzüntü verir düşüncesiyle uzak durmak” demektir. Yani önleyici tedbir almaktır.

Ucuz (Göktürkçede) kolay, değersiz, hakir anlamında iken bugün “az para ile alınan” anlamındadır.

“Duman” anlamında kullanılan tütün sözcüğü de bir bitki türünü, tütün bitkisini karşılar duruma gelmiştir.

Bu tür anlam geçişlerinde sözcüğün ilk (temel) anlamı kaybolmakta, zamanla başka anlamlara geçmektedir.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - IV. Ünite Yapım Eki, Çekim Eki, Yapılarına Göre Sözcükler


IV. ÜNİTE SÖZCÜK (KELİME) BİLGİSİ

A. SÖZCÜKTE YAPI KÖK:

Bir sözcüğün anlamı ve yapısı bozulmadan parçalanamayan en küçük parçasıdır.
Kelimenin kökünün, kelimenin tamamı ile ilgili olmalıdır.

Örnek: “Okul” kelimesinin kökü, “oku” fiilidir. Fakat bu kelimede “ok” kısmı da bir anlam taşır. Ama okul ile ok arasında bir ilgi yoktur.

Kökler iki çeşittir:

1. İsim Kökleri
2. Fiil Kökleri

1. İSİM KÖKLERİ : İsim kökleri cümle içinde “isim, zamir, zarf, sıfat, edat, bağlaç ve ünlem” göreviyle kullanılabilir.
Örk: göz, ev, yol, güzel...

2. FİİL KÖKLERİ : Hareketleri, işleri anlatan köklere denir.
Örnek: Gel-, otur-, ver-...

Sesteş (Eşsesli ) Kökler : Kullanıldığı cümleye göre hem isim, hem fiil olabilecek köklere denir. Örnek: Yaz, kız, geç...


Kökteş (Ortak ) Kökler : Kullanıldığı cümleye göre hem isim, hem fiil olabilecek köklere denir. Örnek: boya, güven, barış...

NOT: Sesteş köklerle kökteş kökler birbirine benzer. Ancak sesteş köklerde sözcükler arasında hiçbir anlam bağlantısı yokken kökteş köklerde sözcükler arasında anlam bağlantısı vardır.

EKLER:

EK: Köklere getirilerek onların anlamlarını tamamlayan veya değiştiren parçalara ek denir. Ekler, tek başlarına anlamsızdır. Köklere getirilerek anlam kazanır. İki çeşit ek vardır:

1. Çekim Ekleri
2. Yapım Ekleri

1. Çekim Ekleri : 

Eklendiği kelimenin anlamını ve türünü değiştirmeyen, sadece cümledeki durumlarını belirten eklere denir.

a) İsim Çekim Ekleri: İsimlere getirilen eklerdir.

* İyelik ekleri : Eklendiği ismin karşıladığı varlığın kime veya neye ait olduğunu bildiren eklere denir.
Tekil Kişiler: Kitab-ım, Kitab-ın, Kitab-ı, araba-sı
Çoğul Kişiler: Kitab-ımız, Kitab-ınız, Kitap-ları

* Hâl ekleri : İsimlere gelerek onların durumlarını bildiren eklerdir. Durum ekleri olarak da adlandırılır.

1- İsmin Yalın Hâli (Yalın Durumu) : Belirli bir eki yoktur. Hiç ek almayan veya hal ekleri dışındaki ekleri alan isimler yalın haldedir. (Ev, evim, evler..)

2- İsmin –i hâli (Belirtme Durumu) : Ekleri, -ı, -i, -u, -ü ‘dür.
(Ev-i, kalem-i)

3- İsmin –e hâli (Yönelme Durumu) : Ekleri –e, -a ‘dır.
(Ev-e, güneş-e)

4- İsmin –de hâli (Bulunma, kalma durumu) : Ekleri –de, -da, -te, -ta şeklindedir.
(Ev-de, okul-da...)

5- İsmin –den hâli (Çıkma, Ayrılma Durumu) : Ekleri -den, -dan, -ten, -tan şeklindedir. (Ev-den, okul-dan...)

* Tamlama ekleri : İsim tamlamalarında kullanılan –ın, -in, -un, -ün ve –ı, -i, -u, -ü ekleridir.
(Ali’nin defteri, okulun duvarı...)

* Çoğul ekleri : İsimlere gelerek onların sayısını çoğaltan –lar, -ler ekleridir. (Evler, okullar...)

* Eşitlik eki : "-ca, -ce" biçimindedir.
Sence bu doğru mu?
Çocukça davranma

b) Fiil Çekim Ekleri : Fiillere getirilen eklerdir.

* Kip ekleri : Fiillerin yapılış amacını ve zamanını bildiren eklere denir. (Gelmiş, gelir, gelecek....)

* Kişi ekleri: Fiillere, kip eklerinden sonra gelerek o işi kimin yaptığını belirten eklere denir. (Geldi-m, okudu-n...)

* Olumsuzluk eki: Fiil köküne getirilerek onu olumsuz yapan “-me, -ma” ekidir.  Örnek: gel-me-dim, bak-ma-mış

2. Yapım Ekleri :

Eklendiği köklerden yeni kelimeler türeten eklere denir. Yapım ekleri eklendiği kök veya gövdelerin her zaman anlamını, bazen de hem anlamını hem de türünü değiştirir.

Yapım Ekleri :

*İsimden isim yapan ekler : Gözlük, gecelik

*İsimden fiil yapan ekler : top-la-, dar-al-

*Fiilden fiil yapan ekler : : giy-i-n-, kır-ı-l-

*Fiilden isim yapan ekler : dal-gıç, öğren-ci

GÖVDE:

Ad veya eylem köklerine getirilen yapım ekleriyle oluşan bölüme gövde denir.
Örnek: Uç-ak, göz-lük, ev-ci, uyu-t-...

EKLERLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİLGİLER:

1) Türkçe’de dört çeşit –ı, -i, -u, -ü vardır. Bunların farkı cümlelerden anlaşılır.

Ev-i yandı (İyelik eki – tamlanan eki)
Ev-i yıktılar (Hâl eki)
Gez-i, yaz-ı (Yapım eki)

2) İyelik ekleri ile kişi ekleri karıştırılmamalıdır. İyelik ekleri sadece isimlere gelir.
(Ev-i-m....İyelik eki) ,
(Geldi-m.....Kişi eki)

3) Türkçe’de –ım, -im, -um, -üm ekleri hem iyelik eki, hem kişi eki, hem ek-fiil, hem de yapım eki olarak kullanılabilir:
İç-im kan ağlıyor (İyelik eki)
İstediğin parayı vereceğ-im (Kişi eki)
Bugün dünden daha iyiy-im (Ek-fiil)
Gözlerin bir iç-im su....(Yapım eki)

4) –lar, -ler ekleri bazen çoğul eki, bazen kişi eki, bazen de yapım eki olarak kullanılabilir:
Ev-ler şimdi daha güzel (Çoğul eki)
Dün bize geldi-ler (Kişi eki)
Kemal-ler yarın bize gelecek (Yapım eki)

YAPILARINA GÖRE SÖZCÜKLER

1. Basit Sözcük : Hiç ek almayan veya yapım ekleri dışındaki ekleri almış olan sözcüklere denir.
Ev, yol, git, otur, evler, evi....

2. Türemiş Sözcük : İsim veya fiil köklerine çeşitli yapım ekleri getirilerek oluşan sözcüklerdir. Evli, yolluk, gergin, başla, ...

3. Birleşik Sözcük : İki veya daha fazla kelimenin birlikte kullanılmasıyla oluşan sözcüklerdir.

a) Birleşik İsimler: Birleşik isimler değişik şekillerde oluşur. Bazıları isim tamlamalarının kaynaşmasıyla , bazılarının da sıfat tamlamalarının kaynaşmasıyla oluşur:

1-)Anlamsal Kuruluşlarına Göre Birleşik İsimler:

* Her iki sözcük de gerçek anlamını yitirebilir:
Saksıdaki hanımeli mi?
Kuşburnu içer misin?

* Sözcüklerden yalnız biri anlamını yitirmiş olabilir:
Şu yeryüzünde ne insanlar var.

Not: Sözcükler birleşirken sözcüklerden bir dahi gerçek anlamını yitirirse birleşik sözcük bitişik yazılır.

* Her iki sözcük de gerçek anlamını koruyabilir:
Kuzeybatı yagideceksin.
Bu ayakkabı ne kadar?

2-) Biçimsel Kuruluşları (Yapılışları) Bakımından Birleşik İsimler:

* İsim tamlaması yoluyla:
Batık denizaltı çıkarıldı.
Saksıdaki aslanağzı mı?

* Sıfat tamlaması yoluyla:
Sen ne kadar açıkgöz birisin?
Sivrisinek bataklıklarda çok olur.

* İki çekimli fiilin kaynaşması yoluyla:
Sen ne kadar vurdumduymaz bir insansın.
Bu çekyat eskimiş

* Bir isim ve bir çekimli eylemin birleşme si yoluyla:
Bu gecekondular ne zaman yapılmış?
Yemekte yine imambayıldı vardı.

* Bir isim ve bir fiilimsinin birleşmesi yoluyla:
Hemen bir cankurtaran çağırın.
Ağaçkakan yine yaptı yapacağını.

*
Yansıma kökenli sözcüklerin birleşmesi yoluyla:
Yine dırdır edip duruyor.
Bu şakşakçılar da çok oldu artık.

b) Birleşik Fiiller: İki yada daha çok sözcüğün bir araya gelerek oluşturdukları fillere denir. 3 türlüdür:

1- Yardımcı Eylemle Kurulan Birleşik Fiiller: İsim+Yardımcı Eylem (et, eyle, ol, kıl, buyur)
Örnek: Büyük küçük herkese yardım ederdi.
selam eyle-, mutlu ol-, nazar kıl-, emir buyur-

* Ses düşmesi veya ses türemesi olduğunda bitişik yazılır.
Kahrolmak, emretmek, sabretmek, affolmak, zannetmek...

NOT: Bazı durumlarda “etmek-olmak” yardımcı eylemleri tek başına kendi anlamında da kullanılabilir. Bu durumda yardımcı eylem olmaktan çıkar.
Benim de bazen hayallere daldığım olmuştur.
Bu ev söylendiği kadar etmez.

2- Kurallı Birleşik Filler: Bir fiil kök veya gövdesi ile kalıplanmış bir fiilin bir ekle
birleşip bir araya gelmesiyle oluşan fiillerdir. FİİL+FİİL şeklinde kurulur.

* YETERLİLİK FİİLİ: Fiil + e bilmek --- sevebilmek, konuşabilmek (Olumsuzu)
Sevememek , Konuşamamak

* TEZLİK FİİLİ: Fiil + i vermek --- Bilivermek. söyleyivermek (Olumsuzu)
Bilmeyivermek , söyleyivermemek

* YAKLAŞMA FİİLİ: Fiil + e yazmak --- Düşeyazmak , Kırılayazmak (Olumsuzu)
Yoktur.

* SÜREKLİK (SÜREKLİLİK) FİİLİ: Fiil + e durmak, e gelmek, e kalmak=gidedur,
süregel, bakakal, (Olumsuzu) Yoktur.

3- Anlamca Kalıplaşmış-Kaynaşmış Birleşik Filler: Deyim halindeki fillerdir, isim soylu sözcükle fiil birleşir.
Bazen biri bazen hepsi anlamını yitirir.
Göz koymak, omuz omuza vermek, yüreği hoplamak, eli ayağa dolaşmak, boy ölçüşmek, başvurmak.
Sınıf çok konuşuyordu, öğretmenin sabrı tükendi.