Mecburiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mecburiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2019 Çarşamba

Mecburiyet (Stefan Zweig) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili

Kitabın Adı : Mecburiyet

Kitabın Yazarı : Stefan Zweig

Kitap Hakkında Bilgi :

Mecburiyet'te, ressam Ferdinand eşi Paula'yla birlikte ülkesindeki savaştan kaçarak İsviçre'nin doğasına sığınmıştır. Ne var ki hâlâ içi içini yiyor, her an o malum mektubun gelmesini bekliyordur. İsviçre'de özgürdür, ama bir türlü kendini özgür hissedemiyordur. Günlerden bir gün, ülkesinden gelen askerliğe çağrı tebligatı eline ulaştığında içinde bir mecburiyet hissi belirir. Ülkesinin girdiği bu kirli savaşta o da ölmeye "mecbur" mudur, yoksa İsviçre'de kalıp "özgür" olmaya devam etmeli midir?

Ülkesindeki savaştan kaçarak eşiyle birlikte İsviçre kırsalına sığınan Ferdinand adlı bir ressam, askerlik muayene çağrısıyla birlikte kendini içten içe dayatan “mecburiyet” duygusu karşısında direnmeye çalışır.

Stefan Zweig yine en iyi bildiği şeyi yapıyor ve çelişkilerle dolu insan ruhunu bütün ustalığıyla gözler önüne seriyor. "Mecburiyet" pasifizme dair şimdiye dek yazılmış en güçlü metinlerden biri olmanın yanında, Stefan Zweig'ın kendi hayatıyla da şaşırtıcı paralellikler içermektedir. Eser 1920 yılında basılmıştır.

Kitap Özeti :

Kitapta, askere gitme mecburiyeti arasında sıkışmış ve ülkesini terk etmiş olan ressam Ferdinand'ın hikayesini anlatıyor. Ferdinand savaş karşıtıdır. Savaş fikrinin insanı canavarlaştırdığını düşünür. Yazar Stefan Zweig de aynı düşünceye sahiptir. Hatta savaş yüzünden ülkesinin köleleştiğini düşündüğü için eşi ile birlikte intihar etmiştir.

Bu sebeple ressam Ferdinand savaş zamanı eşi Paula ile birlikte İsviçre'ye yerleşmiştir. Fakat 'asker kaçağı' olmanın yükü ve korkusundan kurtulamamıştır.

Aniden tekrar askerliğe çağırılan Ferdinand için büyük bir ikilem durumu oluşmuştur. İçindeki savaş karşıtı düşünceleri belli etmeyecektir belki ama sağlam bahaneler oluşturacaktır. Ferdinand, mecburiyeti, karısı ve sanatı arasında sıkışıp kalmıştır.

"İnsanlık adına gideceksen, inandığın bir şey uğruna gideceksen seni tutmam. Fakat canavarlar içinde bir canavar, köleler içinde bir köle olmak için gitmek istiyorsan, karşında olurum. İnsan bir amaç uğruna kendinden vazgeçebilir, fakat başkalarının çılgınca fikirleri uğruna değil..." 

Hikayenin üç unsuru var. Ferdinand, karısı Paula ve yerine ulaşmadan çok öncesinde bile kendini hissettiren, beklenen mektup. "Fakat bildiği bir şey vardı:Herhangi bir çekmecede yüz binlerce kağıdın arasında bir kağıt vardı.Biliyordu. Günün birinde, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda bu çekmece çekilecekti, bu çekmecenin açıldığının duyuyor ve biliyordu, bu mektup onu buluncaya dek dolanacak, dolanacaktı."

Sonunda korkuyla beklenen, askere çağıran mektup geldi. "Bu düşünce adeta bunaltıcı ve boğucu bir şekilde birdenbire odanın ortasına düşmüş, odadaki her şeyi, nesneleri kenara itmişti, geniş ve yapış yapıştı, başlayıp da bitiremedikleri yemeklerin üzerine çökmüştü, adeta bir sümüklüböcek gibi enselerinde sürünüyor ve ürkütüyordu."