Akilah Azra Kohen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Mart 2020 Pazartesi

thumbnail

Fi (Akilah Azra Kohen) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı : Fi

Kitabın Yazarı : Akilah Azra Kohen

Kitap Hakkında Bilgi :

Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, aldatma ve aldanma hikâyeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır.

Fi güzelliğin lanetlendiği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere ve çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.

Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?

Kitabın Tahlili :

Azra Kohen… İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema ile Ottawa Üniversitesi Üçüncü Dünya ülkelerine yardım ekonomisi bölümlerinden mezun bir yazardır. Okuyucuya içsel yolculuğun kapılarını açan üçlemesi Fi, Çi, Pi’in ilk kitabı Fi’dir. Bu kitap herkes için yazılmadı, der yazar. Farkındalığın ne kadar önemli olduğunu, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, (.............) asıl değerli olanın bizim için önemsizleştirilmeye çalışıldığını fark etmiş ya da fark etmeye hazır herkes için yazıldı, gerisiyse hikaye, der.

“Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur” diyor yazar. Kohen, verdiği bir röportajda ise Fi’nin yazılış amacını, ”Çaresizlik ve ihtiyaç. Çaresizlikten doğdu Fi. İzlemek zorunda bırakıldığım adaletsizliği engelleyebilmek için o kadar çaresizdim ki nerdeyse savaşa girecektim ve sonunda savaştığım o iğrenç şeye dönüşüp kesinlikle kaybedecektim, çünkü savaşlar savaşılarak kazanılmıyor, maalesef o kadar kolay değil. Ve ihtiyaçla büyüdü Fi, çünkü yazdıkça bir terapi gibi onardım kendimi.” diye tanımlar.

Yazara göre dünya büyük bir karmaşa içinde. Fakat bu karmaşanın nedeni ne eğitim, ne işsizlik ne de parasızlık. Ona göre annelerin çok büyük bir hatası var. Özellikle çocuklarını aşırı korumacı yetiştiren anneler, çocuklarına kimlik bilinci yüklemeyerek bireyselliğe erken yaşta uyanmalarını engelliyorlar. İşte bu kitap farkındalığını ortaya çıkarmaya çalışan dört ana karakter etrafında şekillenmiş bir eserdir.

Kitabın Özeti :

"Sadece eksikliklerimizde eşitiz.
Otuzlarının başındayken olayı çözmüştü Can Manay, dünya bir pazardı ve herkesten alabileceği bir şey mutlaka vardı. İşin sırrı doğru insandan doğru şeyi istemekti ve tabii karşılığında da fazlasını vermemek: Alışveriş. Hastalarının çoğu bu alışverişte yollarını şaşırmış, beklentilere girmiş, alışverişte olduklarını unutup kendilerinden fazlasıyla vermeyi seçmiş kişilerdi. Can Manay içinse hayat, bu alışverişe kafası basanlar için yaşanası, geri kalanlar içinse acınası bir durumdu."

Kitabın ana karakterlerinden biri Can Manay… Ülkede çok ünlü ve zengin bir psikolog. Televizyonlarda program yapıyor ve özel seanslarında kendine özgü tarzıyla ünlü. Acımasız ve takıntılı bir avcı. İstediği ve açlığını çektiği şeyi elde etme pahasına her şeyini gözden çıkaracak kadar hırslı biri. Beraber olduğu kadınlarla buluşmasında rahatlık sağlayacak bir ev almak ister. Satın almak istediği eve bakarken yan evin bahçesinde dans eden bir kadın görür. Kelimenin tek anlamıyla çarpılır. İşte ondan sonra ‘bu benden de öte bir tutku’ diyerek tanımladığı dansçı Duru’ya aşkı başlar. Onu elde etmek için kendini kaybeder ve tüm kariyerini kaybetmek pahasına Duru’nun peşinden koşar. Fakat önünde çok büyük bir engel vardır. Kendi yeteneği altına ezilen bir müzisyen olsa da gayet karizmatik ve yakışıklı müzisyen Duru’nun sevgilisi Deniz. Bu yeteneğinin altında ezilmemek için kendini uyuşturucuya veren yetenekli bir müzisyen.

Can Manay, Duru’ya yakın olmak için bu evi satın alır. Birkaç kere çiftleri yemeğe davet eder. Duru en sonunda Can Manay’ın kendisine olan ilgisini fark eder, fakat Deniz’e olan aşkı ağır basar. Rahatsız olsa da bu durumdan Deniz’e bahsetmez. Fakat son zamanlarda Deniz’in uyuşturucuya bu kadar çok bağlanmasından o kadar rahatsız olur ki aşklarında bir çatlaklık oluşur. Duru’ya olan bu ilgisi Can Manay’ı o kadar çok mahveder ki, sırf yakın olmak için projesi Deniz’e ona ait olan konservatuar açma teklifi götürür. Üniversitede hoca olan Deniz bu fikre o kadar çok sevinir ki, kafasında hazır olan projeyi gerçekleştirmek için hemen kolları sıvar. Diğer taraftan Can’ın, Duru’ya olan ilgisini hiçbir şekilde fark etmez. Deniz’in bu tavrından Duru çok rahatsız olur. Can Manay hiçbir şekilde Duru’dan vazgeçmez. Kendini kaybetme pahasına peşini bırakmamaya devam edecektir...

Romanın diğer ana karakterlerinden biri de Özge’dir. Köşeye sıkıştırılmış olsa da, potansiyelini kullanarak bu savaşı kazanmaya çalışan bir savaşçıdır. Can Manay’a istemediği bir soru sorulunca piyasada istenmeyen bir gazeteci olmuştur. Yine de yenilmez ve bu basın aleminin en başındaki kişiyle irtibata geçer. İnsanların sahte yüzlerini ortaya çıkaran ‘Darbe’ adında bir magazin dergisi çıkarır. Yine de Özge sansürlenmeye devam edecektir. Asla yenilmez ve savaşına devam eder...

Kitabın en sevilen ve en bilgece konuşmalar yapan dördüncü karakterimiz Bilge’dir. Şansız doğmuştur, fakat yine de hayatta kalmayı başarmıştır. Annesi yoktur. Doğru adında otistik bir abisi vardır. Can Manay’ın psikoloji sınıfından oldukça başarılı bir öğrencidir. Başkalarına ödev yaparak geçinmeye çalışan sıradan bir öğrencidir başlarda. Sonra Can Manay’ın danışmanı olarak yaşamaya devam eder. Ve sonra Can Manay’ın yaşam enerjisi olur. Ama nasıl?

Deniz'in oldukça yetenekli ve tüm yaylı çalgıları çalabilen bir öğrencisi var: Ada... Yeteneğine rağmen oldukça silik bir tip ve deli gibi Deniz'e aşık. Gösterişli biri olmadığından dolayı hiçbir erkek tarafından fark edilmez. Onu sadece tek bir kişi fark eder: Göksel. Oldukça iri yapılı konservatuarda öğrenci bir balet. Şans eseri Ada'nın müziğini dinlediğinde ona hayran kalır ve sapkınlık derecesinde Ada'ya bağımlı olur.
thumbnail

Çi (Akilah Azra Kohen) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Çi

Kitabın Yazarı : Akilah Azra Kohen

Kitap Hakkında Bilgi :

Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekâyla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır. Asla rahat bırakılmazsın. Öylesine, anlamsız varolamazsın. Mutluluğa saklanamazsın. Öyleyse acına sahip çıkmalısın!

Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir. Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.

Bu kitap ‘kendine gelmek’ için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur.

Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harakete geçmek için işaret bekleyenler, umursamayanlara karşı umursayanlar, hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekâmülünde kaybolmuşlar için yazılmış, dengeye adanmıştır.

Hayat harekete geçen herkesi varması gereken yere götürür.

Kitabın Özeti :

İYİ BİR HİKAYE ASIL BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR...

Azra Kohen... İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema ile Ottawa Üniversitesi Üçüncü Dünya ülkelerine yardım ekonomisi bölümlerinden mezun bir yazardır. Okuyucuya içsel yolculuğun kapılarını açan üçlemesi Fi, Çi ve Pi’nin ikinci kitabı Çi’dir.

Sabrın için minnettarım, diye başlıyor kitap ve şöyle devam ediyor:

"Bilgisayarımın bir köşesinde, bürokrasi hapishanesinde bekleyen Çi’yi sana ulaştırabilmek için vazgeçmemecesine savaştığımı ve seninle kurduğum bu bağın, senin varlığının, benim için çok değerli olduğunu bilmelisin. Aynı kaynaktan geldiklerimizle buluşmanın, hayatı değil sistemi yaşadığımızı anlamanın, bir parazit gibi tükettiğimiz bu gezegende kurulmuş bu lanetli sistemi aşmanın, gerekeni yapmak için uyanmanın zamanı yakın.

(...) Çi’nin satır aralarında pusuya yatmış anlamların sana ulaşması dileğiyle kocaman sarılıyorum sana, kendimden bir parçayı kucaklarcasına.

Beynimizi bilgiyle yıkamanın zamanı geldi." Ve Fi’den kaldığı yerden devam ediyor.

Can Manay en sonunda amacına ulaşır ve Duru’nun aklını çeler. Duru artık Can Manay’ın evinde yaşamaktadır. Sapkınlık derecesinde sevgilisine bağımlıdır. Öyle bir an gelir ki hiç kimseye sevgilisini göstermek istemez. Dans etmemesi için önüne bir sürü engeller koyar. Duru dans seçmelerine gittiği zaman, hiçbir şekilde gruba kabul edilmez. Dansıyla insanları büyüleyen Duru bu konuya bir anlam veremez. Çünkü Can Manay önceden ayarlayarak gruba katılmaması için talimat vermiştir. Tabi ki Duru’nun bu durumdan haberi yoktur. Bir de aşırı şekilde tensel bağımlılık oluşmuştur.

Önceleri Deniz’in umursamazlığından sıkılan Duru’nun bu ilgi hoşuna gider. Fakat sonra bu durumdan sıkılmaya başlar, kendini hapishanede gibi hissetmektedir. Önceleri Deniz’in bu durumdan haberi olduğunu ve umursamadığını düşünür. Fakat şans eseri Can Manay’ın evinde Duru’nun evinin bahçesini gözetlemek için yaptırdığı elektronik düzeni görür. Eski kayıtlardan Can Manay’ın evine gittiği gecenin kayıtlarını bulur. Deniz bahçede yere yığılmış ve çaresiz bir biçimde ağlamaktadır. Duru’yu aramış, fakat bulamamıştır. Aşık olduğu kadını bulamayınca korkmuştur ve kendini çok zavallı hissetmektedir. Bu görüntü tek kelimeyle Duru’nun kabini parçalar.

Artık pişman olmanın vakti gelmiştir. Can Manay’dan o kadar çok nefret eder ki ona gereken cezayı verecektir. Can Manay ise Duru’nun bu tavırlarından dolayı o kadar çok kendini kaybeder ki eski hastalığı nüksetmeye başlar. Çok yakın olduğu doktoru ve arkadaşı Eti’nin uyarılarına rağmen kendine gelemez. Çiçek’te yaptığı hatayı yine Duru’da da tekrarlıyordur. Can Manay bu durumdan kurtulacak mıdır?

Televizyonda bir magazin programında Duru ile Can Manay’ı gören Deniz o kadar çok bunalıma girer ki, artık şehirde yapılacak bir şey kalmadığına kanaat getirir ve bir köye yerleşir. Artık köyde bir işçidir. Karın tokluğuna çalışır, hiçbir şekilde para istemez. Sadece çocuklarla konuşur. Yetişkinlerle konuşmaz. Yetişkinlerden bu kadar çok nefret ediyordur. Fakat elinde öyle güçlü bir müzik yeteneği vardır ki dünyayı tek başına değiştirme kapasitesine sahiptir. Ama nasıl?

"Deniz... Köye geldiğinden beri bu tarlayı üçüncü temizlemesiydi, köklerine dikkat etmeden kopardığı yabani otların bir hafta içinde aynı yerde yine biteceğini biliyordu artık. Yalın ayak çalışmaktan kurumuş, çatlamış çıplak ayaklarınabaktı, ne kadar köksüzdü. Bildiği hayattan geriye hiçbir şey kalmamıştı, var olmasına neden olan her şey yok olmuş, artık sadece anlamsızlık vardı."

Çıkardığı ve çok güvendiği Darbe dergisi ile yine sansürden kaçamaz Özge. Dergi ilk sayısında çalınmış ve gizli bir numaranın mesajıyla çalındığı yeri bulmuştur. Kapağını değiştirerek sayısı eksik olsa da satmaya çalışır. Yine de istediği tirajı bulamaz. İnternet üzerinden e-dergi olarak dergiyi yayınlamaya çalışır. Bu arada ülke karışmış, bütün ülkede insanlar sokakta eylem yapmaktadır. Yanlışlıkla eylemin olduğu yere giden Özge polisten çok feci dayak yer. Bu arada Sadık Kolhan’la yakınlaşır ve Sadık Kolhan ona büyük bir teklif sunar. Bu teklif karşısında Özge çok şaşırır...

Bilge danışmanlık yaptığı Can Manay’ın son zamanlardaki tuhaflığından dolayı üzülmektedir. Ülkedeki eylemlerden dolayı uzun zamandır hoşlandığı Murat’ın polisler tarafından feci şekilde dövüldüğünü öğrenir. Darma duman olmuştur. Fakat Can Manay’ın yaşam sebebi olacaktır. Ama nasıl?

Hayatı değil, sistemi yaşadığımızı fark edenler, harekete geçmek için işaret bekleyenler, umursamayanlara karşı umursayanlar, hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekamülünde kaybolmuşlar için yazılmış, dengeye adanmıştır, diyor yazar. Ders almak için, sistemin bize dayattığı bu hayatı sorgulamak için, en başta kendi farkındalığımızı fark etmemiz için okunması gereken bir kitap. Pi’yi de okuduktan sonra inanan bir insanın dünyayı değiştireceğine tanık olacağız.
thumbnail

Pi (Akilah Azra Kohen) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Pi

Kitabın Yazarı : Akilah Azra Kohen

Kitap Hakkında Bilgi :

Şimdi itiraf zamanı!

İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum. Adlarını Fi ve Çi koydum. Can Manay’ın Duru’ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola, Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz’le anlatmaya çalıştım sana… Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim. Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi’deydi asıl anlatmak istediklerim. Çaresizdim. Vazgeçemezdim. Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim. Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.

Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.

Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını Özge anlatsın sana, Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini Can’dan dinle, Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu Bilge’de gör, Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını Duru’yla anla, Ve Deniz’in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil, Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ’e.

Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır.

Kitabın Özeti :

"Karanlıkla savaşmanın tek yolu fark etmektir. Fark edince ışık olursun."

Fi, Çi ve Pi üç kitaplık bir seri... Pi bu serinin üçüncü kitabı... Bu kitap serisi içinde dinden psikolojiye, güncel olaylara, bilimsel bilgilere ve daha birçok şeye temas etmektedir. En önemli yanıysa aslında bir kişisel gelişim kitabı olduğu halde elinizden bırakamayacağınız bir romana dönüşmesi. Serinin diğer özelliklerinin yanında bir de karakterler var tabii ki, çok uzun bir kitap olduğu için kısa kısa bahsedeceğim karakterlerden;

"Evrimsizlik. Varoluşun anlamını düşünmeden yaşamak. Tırnaklarını geçirdiği bir inancın içine başını sokup analiz etmeden bir parazit gibi beslenmek. Hayata katkısız, gelişime duyarsız, evrene bilgisiz var olabileceğini sanmak... Tüketmek. Tüketerek tükenmek ve her an ölmek diye düşündüÖzge, çoğu varoluş nedenlerinden habersizbeş yüz kişinin otorduğu koltukların arasındaki ince uzun koridorda ağır ağır ilerlerken ensesindeki saçların ürperdiğini hissetti."

Darbe dergisiyle herkesin dikkatini çeken Özge, derginin kapatılmasına ilişkin aldığı tehditler sonucunda derginin yayımlanma sistemini dış ülkeden alıyor. Sadık Murat Kolhan’la aralarındaki yakınlaşma devam etse de Özge kendisine tamamen zıt ve sonradan hükümetin yanlısı olduğunu öğrendiği bu adama karşı tüm duygularını geri plana atıyor. Sadık sayesinde birçok kişiyle tanıştırılan ve milletvekili olan Özge çok etkili bir yemin konuşması yaparak sosyal medyada büyük ilgi görüyor. Özge'nin bu yükselişinden ve fikirlerinden rahatsız olan kişiler sayesinden Sadık, Özge adına korkmaya başlıyor ve onu korumak istiyor. Özge ise tüm bunlara karşın hala kendi düşüncelerini savunmaya devam ediyor ve genel başkanlığa kadar yükseliyor. Her şeye rağmen genel başkanlığa kadar yükselen ve fikirlerini söylemekten kaçınmayan bu kızı risk olan gören kişiler arkasında Sadık'ın olduğunu düşünüyor. Başına gelecekleri önceden bilen Sadık ise çözümü ülkeyi terk etmekte buluyor. Ülkeyi terk ediyor ve Özge'nin hayatından tamamen çıkıyor. Özge ise Can Manayın yaptırmış olduğu bir davette Deniz'le karşılaşıyor. Bu karşılaşma ise onları çok farklı duygu boyutlarına doğru götürüyor.

Deniz'in müziğini Şadiye'ye satan ve tanıştığı müzik yapımcısı Tugay sayesinde büyük bir üne kavuşan Ada reklam müzikleri yapmaya devam ediyor. Fakat uyuşturucu bağımlısı haline gelen Ada, çok başka bir kişiliğe dönüşüyor. Tugay'ın onu müziği için yanında tuttuğunu çok geç fark etse de o da uyuşturucu nedeniyle Tugay'ın yanında duruyor ve en sonunda farklı bir dozda almış olduğu uyuşturucu sayesinde intihar edip ölüyor. Elinde tuttuğu kemanıyla birlikte.

Göksel ise polis ve Deniz'in açtığı Sokak adlı yerde dans etmeye devam ediyor. Deniz'in onu bulmasıyla başlıyor her şey. Bir gün Ada ona geliyor ve Deniz'i soruyor böylece Ada'ya ulaşan ve onu çok farklı bulan Göksel en sonunda ölüsüyle karşılaşıyor. Bunu yapanın Tugay olduğunu bildiğinden aynı dozda ve aynı tipte uyuşturucuyla onu ölüme terk ediyor.

Can Manay'ın asistanı olarak işe başlayan Bilge ise Ali ile çok farklı bir ilişki yaşamaya başlıyorlar. Ali bir gün Bilge'den otistik bir akrabası olduğunu ve onlara yardım etmesini istiyor. Bilge kardeşinin de otistik olmasından dolayı bu isteği kabul ediyor. Bu yardım Ali'nin çiftliğinde çok vakit geçirmelerine ve yakınlaşmalarına neden oluyor. Ali, Bilge'ye olan özel ilgisini ona da hissettiriyor ve Bilge'de ona karşı boş olmasa da pek belli etmiyor. Her şeyin çok güzel ilerlediği o zamanlarda Can Manay, Duru'nun gidişiyle sarsılmış bir durumdadır. Adeta perişan bir halde olan Can'a, Eti ve Bilge yardım ediyor. İlk başlarda pek istekli olmayan Bilge onun çaresizliğini görünce yardım etmek istiyor. Kendisine gelmesini sağlayanın Bilge olduğunu anlayan Can ona karşı ilgi duymaya başlıyor ve Bilge'yi bir şekilde etkileyerek evleniyorlar. Her şey çok güzel gidiyor ta ki Can, Duru'yu bulana kadar.

Duru'yu konferansa gittiği Avrupa'da bulan Can onun tüm gösterilerine gidiyor. İlgisi tekrar ortaya çıkınca onun için bir gösteri merkezi açmaya karar veriyor. Biletleri bulan Bilge ona sorunca kavga ediyorlar ve ayrılıyorlar. Duru ise Can'ın yaptırdığını bilse de kendi egosu nedeniyle gelmeyi kabul ediyor. Birbirlerini ilk gördükleri anda birlikte oluyorlar. Fakat akşamında Duru'nun söylediği bir söz nedeniyle Can, Bilge'nin değerini anlıyor ve Duru'ya zarar vererek oradan gidiyor.

Bilge'yle Can barışıyor fakat bunun farklı bir nedeni var. Eti, Bilge ve Özge, Can'a komplo kurarak onu akıl hastanesine kapatıyorlar. Kitap Can Manay'ın akıl hastanesinde kalmaya devam etmesiyle, Özge'nin ve Deniz'in yeni buluşlarını uygulamaya başlamalarıyla ve Ali'nin Bilge'yle beraber olmasıyla sonlanıyor.

About