Doğunun Bilgisi Batının Bilimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Eylül 2019 Pazar

thumbnail

Doğunun Bilgisi Batının Bilimi (Joseph Needham) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Doğunun Bilgisi Batının Bilimi

Kitabın Yazarı : Joseph Needham

Kitabın Özeti :

Doğunun Bilgisi Batının Bilimi kitabında yazar Çin’in kültürel özelliklerini Batı toplumları ile kıyaslayarak bazı sorulara cevap arıyor. Herkesin merak ettiği şu sorunun dolaylı olarak yanıtı var kitapta. Batı’nın Rönesans’ına neden olan kağıt, matbaa ve barut Çin’de bulunduğu halde neden Rönesans Çin’de değil de Batı’da ortaya çıktı? Bu sorunun neden hatalı olduğunu anlatıyor yazar Doğunun Bilgisi Batının Bilimi kitabında. Çin ve Batı tamamen farklı süreçlerden geçerek bugünkü hallerini aldığını anlatıyor. Çin’de asırlardır hakim olan Konfüçyus anlayışının etkilerini ve Çin’in bürokrasi anlayışının onların dilindeki bürokrasi kavramıyla anlaşılması gerektiğini söylüyor.

Kitabın adının Doğunun Bilgisi Batının Bilimi olarak çevrilmesinin bir sebebi var. Yazar bize Çin’in bilimi, Batı’nın geçtiği aşamalardan geçmeden elde ettiğini, öyleyse Batı’nın bilime ulaşmadaki yönteminin evrendeki tek geçerli yöntem olmadığını, yöntemlerden sadece biri olduğunu söylüyor. Batı bilimi sistemli hale gelmeden de Çin’de pek çok alanda bilimsel gelişmeler yaşanmıştı. Bunlar Rönesans öncesinde olmuştu. Üstelik Çin toplumsal yaşam olarak da Batı’nın geçtiği aşamalardan geçmemişti. Batı’da olduğu gibi ciddi bir köle ticareti yoktu mesela.

Aynı şekilde feodalizm de oldukça farklıydı. Çin hem toplumsal olarak hem de bilimsel olarak Batı’dan farklı olduğu halde kendi kültürünü ve bilimini oluşturabilmiştir.

Eski ve orta çağ Çin’inde, tabiatta yaptıkları gözlemlere dayalı çok miktarda bilgi ve teoriler bulunuyordu ve yapılan deneyler sistematik bir biçimde kaydediliyor, sonuçları şaşırtıcı derecede doğru olan ölçümler yapılıyordu.

Çin biliminin öncü Batılı tarihçilerinden olan Joseph Needham şöyle diyor: “Çin medeniyeti, Batıda başlayan bilimsel devrimden önceki on dört yüzyıl boyunca, doğa araştırmalarında ve doğa bilgisini insanlık yararına kullanmada, Avrupalılardan çok daha etkin olmuştu. Daha önce Helenistik çağın fiziksel bilime en büyük katkısının mekanik alanında olduğunu söylemiştik; ama dünya Antik ve Orta Çağ Çin’inde yaşamış, nispeten sessiz zanaatkarlara, kendilerini ifade edebilmiş kuramcılar olmalarına karşın, İskenderiye’li teknisyenlere olduğundan daha fazlasını borçludur. Needham şöyle açıklıyordu: Biz, burada filozoflarla, prenslerle, astronomlarla ya da matematikçilerle, Çin nüfusunun eğitimli kısmıyla değil; zanaatın ve hayvancılığın çok daha az bilinen uğraşılarıyla ilgileniyoruz.

Antik dünyanın başka yerlerine oranla, Çinli zanaatkarlar devlet bürokrasisinin doğrudan kontrolüne daha fazla tabiydi, zira: Neredeyse tüm hanedanlıklarda imparatorluğa ait, gelişmiş üretim atölyeleri ve cephanelikler bulunuyordu, belli bazı dönemlerde de en ileri teknikler, Eski Han Hanedanlığı emrindeki Tuz ve Demir İdaresinde olduğu gibi “kamulaştırılıyordu.” Aynı zamanda hiç kuşkusuz, çağlar boyunca, her zaman sıradan halk arasında, her türlü idareden bağımsız olarak kendileri için ürettikleri büyük miktarda el sanatçılığı her zaman var olmuştu. Needham, Çinlilerin başarılarının sadece teknik olduğu, bu nedenle bilimsel olarak tanımlanmaya layık olmadığı şeklindeki görüşe özellikle karşı çıkmıştır.

Batı’nın Bilgisi Doğunun Bilimi Çin medeniyetini anlamak ve onu Batı ile karşılaştırabilmek açısından önemli. Yazarın son cümlesi olarak kitap şu Latince deyişle bitiyor. Ex oriente lux. Işık Doğu’dan gelir. Eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bu cümleyi bir yurt dışı ziyaretinde kullanmıştı.

About