Öğretmen ve öğrencilere yönelik kitap özetleri, kitap sınavları, kitap soruları ve eğitici hikayeler
1 Ağustos 2017 Salı
Çocuğumuzu Sadece Başarı Odaklı mı Yetiştirmeliyiz? Başarı mı, Mutluluk mu?
Üniversite sınavlarında Türkiye 56.sı olmuş, Boğaziçi’ni birincilikle, Harvard’ı 4.00 ortalamayla bitirmiş, üstüne de Cambridge’de doktora yapmış Özgür Bolat tüm bu başarıların ardından şaşırtıcı şekilde bunların önemsiz olduğuna kanaat getirmiş ve şunları söylüyor:
“Ben Türkiye’deki insan yetiştirme modelini hem ailelerde hem de okullarda değiştirmek isteyen biriyim. Var gücümle bunun için uğraşıyorum. Dünyanın en saygın araştırma şirketi Gallup’a göre dünyanın mutsuzlukta sondan üçüncü ülkesiyiz. Şu anda 10’dan fazla ülkede savaş var. Biz o ülkelerden bile daha mutsuzuz.
Ailem, akrabalar, komşular, herkes, “Özgür, yine birinci olmuş!” deyince, babamı mutlu görünce, benim bilinçaltıma şöyle bir şey yerleşti: İnsanlar, beni birinci olduğum için, başarılı olduğum için kabul ediyor ve seviyor. Babam da…
Ben de başarımla kabul göreceğimi düşündüm. Ve o andan itibaren de sürekli başarılı olmak için uğraşıp durdum. Sanki sadece başarılı olursam onların gözünde değerli olacaktım.
İşe yarayan nedir biliyor musunuz? Tek başınıza kaldığınızda, huzur ve hissedebilmek. Var olan durumu olduğu gibi kabul etmek.
Şimdi ki aklım olsa o okullara gireceğim diye kendimi parçalamazdım. Çok bir şey ifade etmiyor aslında. Dünyanın en depresif öğrencileri Harvard’da. Neden? Çünkü hepsi başarı odaklı. Oraya giriyor ama aynı anda depresyona da giriyor.
Sizin için hangisi önemli?
Harun Bey, milyon dolarlık bir şirketi yöneten çok başarılı bir genel müdür. Günde 12 saat çalışıyor. Stresli ve yoğun bir hayatı var.
Her ne kadar ailesi ile vakit geçirememekten şikayetçi olsa da kendisini ‘mutlu’ bir birey olarak tanımlıyor.
Başarı, güç ve mevkii onu mutlu ediyor.
Emre Bey, yıllardır babasından kalma dükkanı işletiyor. Ailesi onun için o kadar değerli ki haftasonu asla çalışmıyor ve akşam 19.00’da mutlaka evde oluyor.
İşini büyütme motivasyonu da çok az.
Fazlasını ne yapacağım, ben böyle çok mutluyum, diyor.
Ne oluyor da başarı ve güç Harun Bey’i mutlu ederken, Emre Bey’i mutlu etmiyor?
AİLE ETKENİ
Bu soruyu yanıtlamak için 1950’lei yıllara gitmemiz gerekiyor.
1950’lerde Harvard Üniversitesi profesörlerinden David McClelland, başarı ve güç motivasyonu yüksek olan kişiler ile düşük olanları karşılaştırıyor. Çok ilginç bir şey keşfediyor.
Başarı ve güç motivasyonları yüksek olan kişilerin aileleri, onları (çoğunlukla farkında olmadan) sürekli yargılamış. Ödül ve övgü ile çok fazla beklenti yüklemiş. Koşullu sevgi sunmuş.
Bu durumda çocuk da ailesinden kabul/onay görmek için sürekli kazanmak ve başarmak zorunda hissetmiş. Güç ve başarı motivasyonu oluşmuş.
KOŞULSUZ SEVGİ
Ama ailelerinde koşulsuz sevgi gören çocuklar, kendilerini ispatlamak zorunda hissetmemiş. Zaten oldukları gibi kabul/onay görmüşler.
Başarı ve güç motivasyonları oluşmamış.
Yani, onay görmeyen çocukta başarı motivasyonu oluşmuş, onay görende oluşmamış.
Buradan da anlıyoruz ki koşullu sevgiyle büyüyen çocuklar, başarıyı ve gücü onay görme mekanizması olarak kullanıyor.
MUTLULUK NEDİR?
Peki, mutluluk ne zaman devreye giriyor?
Bir şey onay görme şansınızı ne kadar arttırıyorsa, o şey sizi o kadar mutlu ediyor.
Koşullu sevgiyle büyüyen Harun Bey başarı, güç ve mevkii sayesinde kabul gördüğünü düşünüyor ve sürekli bunları kazanmak için çalışıyor. Bu süreç de onu mutlu ediyor.
Bunlar sayesinde egosunu koruyor, ama Emre Bey onay görmek için bunlara ihtiyaç duymuyor.
Sonuç olarak başarı çoğunlukla, onay görme ihtiyacı yüksek olan kişilere mutluluk getiriyor.
(Bu arada başarı motivasyonu ile başarılı olmak farklı şeyler. Koşulsuz sevgi ile büyümüş ve başarı motivasyonunuz düşük olabilir ama başarılı olabilirsiniz. Bunu başka yazıda irdeleyeceğim.)
OSCAR ÖDÜLLERİ
Bu yapıyı Oscar ödüllerinde de gözlemleyebiliriz.
Oscar kazanan kişiler, adaylara göre 4 yıl daha fazla yaşıyor.
Neden?
Çünkü Oscar ödülü, güç motivasyonu çok yüksek olan oyuncuların egoları için ömür boyu sürecek bir koruma kalkanı sunuyor. Onay eşittir mutluluk. Mutluluk eşittir uzun yaşam.
(Ünlü insanların çoğunun güç motivasyonu, yani onay görme ihtiyacı çok yüksektir. Ödül de bu bağlamda mükemmel bir onay mekanizmasıdır.)
Peki, başarı motivasyonu düşük insanları ne mutlu ediyor?
MUTLULUK VE BAŞARI
Bunun yanıtını da mutluluk üzerine araştırma yapan Prof. Ed Diener’in son araştırmasından öğreniyoruz.
Prof. Diener, ‘ortalama mutlu’ insanlar ile ‘çok mutlu’ insanlar arasındaki farka bakıyor.
Beklenenin aksine, ‘ortalama mutlu’ insanlar, ‘çok mutlu’ insanlara göre çok daha fazla para kazanmış, daha iyi işlerde çalışıyor, ve okul notları daha iyiymiş. Yani toplumsal normlara göre daha başarılı.
‘Çok mutlu’ insanlar da ‘ortalama mutlu’ insanlara göre daha kaliteli ilişkiler yaşıyormuş ve daha çok gönüllü işler yapıyormuş.
Fark çok açık. ‘Ortalama mutlu’ insan kabul görmek için başarılı olma ihtiyacı duyuyor ve daha çok çalışıyor ve para kazanıyor.
‘Çok mutlu’ insan bu ihtiyacı duymuyor. Zaten kabul görüyor. Zamanını diğer insanlar için harcıyor. Mutluluğa, hem de en fazlasına, doğal yollardan ulaşıyor.
SONUÇ
Sonuç olarak; başarı ve güç motivasyonu zannettiğimiz gibi çok sağlıklı bir süreç değil. Çocuğunuzun başarı motivasyonu (buna kabaca hırs diyebiliriz) yüksek ise kendinize bakmanızda yarar var. Çocuklar koşulsuz sevgi ile hem başarılı hem de mutlu olabilir.
Mutluluk da kişiden kişiye değişen bir duygu. Sürdürülebilir bir mutluluk istiyorsanız, onay görmenizi sağlayacak şeylerin (para, başarı, mevkii, güç, seks gibi) peşinden koşmaktansa, onay görme ihtiyacınızı azaltın ya da sadece siz olduğunuz için onay görmeye bakın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Site İçi Linkler
- 9. Sınıf Ders Notları
- 10. Sınıf Ders Notları
- 11. Sınıf Ders Notları
- 12. Sınıf Ders Notları
- Kitap Özetleri
- Kitap Sınavları
- Eğitim ve Teknoloji
- İngilizce - Türkçe Hikayeler
- A. Hamdi Tanpınar
- Ahmet Ümit
- Amin Maalouf
- Binbir Gece Masalları
- Cengiz Aytmatov
- Cemil Meriç
- Dan Brown
- Dede Korkut
- Dostoyevsky
- Fakir Baykurt
- H.G. Wells
- Halide E. Adıvar
- İskender Pala
- Jules Verne
- Kemalettin Tuğcu
- Mevlana Celaleddin Rumi
- Ömer Seyfettin
- Peyami Safa
- Reşat Nuri Güntekin
- Sabahattin Ali
- Stefan Zweig
- Tolstoy
- Y. Kemal Beyatlı
- Yaşar Kemal
- Ziya Gökalp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder