Kitabın Yazarı : Oğuz Atay
Kitap Hakkında Bilgi :
Oğuz Atay’ın kaleme aldığı Bir Bilim Adamının Romanı Türkiye’de yazılmış en başarılı biyografik eserlerden sayılır. Atay romanda hocası Mustafa İnan üzerinden bir devrin siyasi ve sosyal yaşamını da yansıtır. Bir bilim adamının biyografik hayatını roman tekniğine aktarmıştır. Romana ayrıca Mustafa İnan’ın resimlerini de koyarak olayları ve şahısları somutlaştırmıştır.
Romanda kırsal kesimden gelip, kentte zekâsı ve çalışmasıyla büyük başarılara imza atmış, dünyaca tanınmış bir dehanın dramatik öyküsü anlatılır.
Roman iki kısım halinde anlatılmıştır. Birinci kısım Mustafa İnan’ın eğitim hayatının sonuna kadarki süre, ikinci kısım ise bu devreden sonraki ölüme kadar olan süreçten oluşmaktadır.
Yazar romanında akademik eğitim veren çevrelere de eleştirel mesajlar vermiştir.
Kitabın Konusu :
Romanda Akademisyen Mustafa İnan’ın hayatından hareketle 1910 ve 1967 yılları arasındaki Türkiye’nin toplumsal ve siyasal yönleri ele alınmıştır. Mustafa İnan’ın köyden çıkarak bilim adamı olma yolundaki serüveni tüm gerçekliğiyle aktarılmıştır. Mustafa İnan’ın mücadele azmi, idealistliği, dürüstlüğü ve ahlakı öne çıkarılmıştır. Yoksulluk içinde ülkesi ve insanları için çalışan bir adamın yaşadığı zorluklar ve başarılar konu edilmiştir.
Kitabın Ana Fikri :
Hayatta herkesin bir ideali olmalı ve bu ideale ulaşmak için çok çalışmalıdır. İnsan kendisinden çok topluma faydalı olmak için gayret etmeli, karşısına gelen her sıkıntıya ve mihnete göğüs germelidir. Bütün bunları yaparken kişiliğinden, değerlerinden ve ahlakından ödün vermemelidir. Doğru bildiği yoldan ölüme dek ayrılmamalıdır.
Kitabın Özeti :
Olaylar fen fakültesi giriş sınavı sonuçlarını öğrenmek isteyen öğrencilerin beklediği bir kuyrukla başlar. Kuyrukta konuşması ve duruşuyla Mustafa İnan’a benzeyen bir çocuk da vardır. Diğer çocuklar onun haline bakarak sınavı kazanamayacağını düşünmektedirler. Yan binada da Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun ödülleri verilmektedir. O sırada bilimle uğraştığı her halinden belli olan orta yaşlı bir adam çocuğun yanına gelerek Mustafa İnan’dan söz eder. Bu törende Bilim Hizmet Ödülü ölümünün dördüncü yılında Mustafa İnan’a verilmektedir. Bu tören ve orta yaşlı adam aracılığıyla çocuk Mustafa İnan hakkında birçok şey öğrenir.
Mustafa İnan’ın hayatı bu noktada devreye girer. 1911 yılında posta memurluğu yapan Hüseyin Avni Bey’in oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Anadolu’da o yıllarda tıbbı imkânsızlıklar ve salgın hastalıklardan dolayı ailenin ilk altı çocuğu ölmüştür. Bu yüzden Mustafa İnan’ın yaşaması ailesi için bir mucizedir. Mustafa küçük yaşında damdan düşmüş ve onun da ölmediğine ailesi şükretmiştir. Belki bu yüzden biraz çelimsiz ve bakımsız bir çocuk olarak yetişmiştir. Adana Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Mustafa’nın çocukluğu Birinci Dünya savaşı yıllarına denk gelir. Açlık ve sefaletin kol gezdiği ülkede Mustafa da zayıf kalmıştır. Küçük yaşta bu sıkıntıları yaşadığı için olgun ve ağırbaşlı bir çocuk olarak büyümüştür. Mustafa daha çocukken babası iş sebebiyle başka şehirlere gitmek zorundadır ve annesi düşman tarafından işgal edilmiş bu şehirde çocuklarıyla birlikte kalır. Bir süre sonra dayanamayıp çocuklarını da alıp bu şehirden kaçar. Konya’ya yerleşirler. Konya da maddi sıkıntı çeken anne Mustafa’yı bir kuyumcunun yanına verir. Kuyumcu’da çalışan Mustafa aynı zamanda okumaktadır. Mustafa, Mevlana’nın tesriyle Divan Edebiyatına ilgi duymaya başlar.
Mustafa okuduğu yıllar boyunca defter kullanmaz çünkü hafızası çok güçlüdür, deftere gerek duymaz. Ailesine masraf açmamak için kitap da almaz. Okula erkenden giderek yatılı öğrencilerin kitaplarını okuyup derslerine çalışırdı.
Bu zorlu ve sıkıntılı savaş yılları Mustafa’yı erkenden olgunlaştırmıştır. Öğrencilik yıllarındaki okuma hevesiyle sadece kendine değil arkadaşlarına da faydası dokunmaktadır. Konuları anlamayan arkadaşlarına dersleri anlatarak onlara adeta öğretmenlik yapar. Okumaya karşı olan iştiyakı çevresinde fark edilmeye başlamıştır. Arkadaşlarını okuma konusunda yüreklendirip onların ufuklarını da açmaktadır.
Mustafa 19 yaşına geldiğinde babasının ölümüyle sarsılır. Ailenin bütün yükü ve geçimi Mustafa’nın üzerine kalmıştır. Mustafa bilim adamı olmayı istemektedir. Bu bilgi ve alt yapı Mustafa’da varken ailesinin geçimi için en kolay yoldan para kazanabileceği fen fakültesini tercih etmeyi düşünür. Liseyi de birincilikle bitirmiştir. Onun çok zeki ve çalışkan olduğunu bilen arkadaşları, fen fakültesine gitmesine razı olmazlar, gizlice onu Mühendislik fakültesine kaydettirirler.
Mühendislik fakültesine başlayan Mustafa derslerde çok başarılıdır. Hocaları bile ona doçent diye hitap etmektedir. Üniversite öğrencisiyken bir ideali vardır. Bildiklerini öğretmek yani öğretmenlik yapmaktır. Kendi imkânlarıyla Almanca kursuna gider. Adım adım ideallerine doğru ilerlemektedir. Pozitif bilimlerde kendini geliştirmekte, lise öğrencilerine ders vererek masraflarını karşılamakta ve ailesine katkıda bulunmaktadır. Üniversitede ve akademisyenlerdeki aksayan yönleri çok iyi gözlemlemektedir.
Mustafa’nın ders verdiği lise öğrencilerinden biri de Jale’dir. Jale ile düzeyli bir hoca öğrenci ilişkisi içerisindedirler. Jale ile zamanla yakınlaşmaya başlarlar. Jale eğitimini tamamlamak için Almanya’ya gider. Mustafa ise Jale’nin ailesini sürekli ziyaret eder, ailesiyle de samimi olurlar. Jale ile Mustafa bu arada mektuplaşmaya başlarlar. Bir süre sonra Mustafa da yurtdışında doktora eğitim almak için İsviçre’ye gider. Oradayken Jale’yi ziyaret eder.
İlk önce Mustafa İnan daha sonra jale Hanım İstanbul’a dönerler ve evlenmeye karar verirler. Jale Hanım varlıklı bir aileden geldiği halde ailesine bakmak zorunda olan Mustafa ile evlenmeyi kabul eder. Maddi sıkıntılar ve Mustafa’nın ailesi sebebiyle düğünleri biraz zor olur. Evliliklerinin ilk yılları da oldukça zor geçer. Mustafa İnan’a zaman zaman zengin olma yolları açılsa da o bu yolları tercih etmez. İsviçre’de iken çok iyi şartlarda ve refah içinde çalışma şartları sağlansa da o bu teklifi kabul etmeyi devletine ihanet sayar. Tek amacı üniversite hocası olup devletine hizmet etmektir. Evleri çalıştığı okula uzak olduğu için işe yürüyerek gelir gider ama başka yollara tevessül etmez. Çalıştığı üniversiteye büyük katkılar yapmaya başlamıştır.
Üniversitede ilk doktorayı yaptırıp ilk kürsüyü kurar. Üniversite için fedakârca çalışmakta, eve yorgun ve geç dönmekte ve sağlığını çalışmaları için feda etmektedir. Bir yandan kendi alanıyla, diğer yandan edebiyat, felsefe, tarih, dil, matematikle ilgilenir, okumalar yapar. Yahya Kemal’in sohbetlerine katılır. Öğrencilerinin de çok yönlü olarak yetişmeleri için çaba harcar. Bir yandan da makaleler yazar, ilmi çalışmalar yapar. Türkiye’den diğer ülkelere yapılan beyin göçü Mustafa İnan’ı çok üzmektedir. Bu konu onun için milli bir meseledir.
Mustafa İnan Hoca’ya vekillik ve bakanlık teklifleri gelir ancak o kendisini bilime ve öğretmeye verdiği için bu tekliflerle ilgilenmez. Hayatını hep maddi zorluklar içinde geçirmiştir. Hayatının son döneminde bir ev sahibi olur. Evin borçlarını ödeyememekten dolayı üzülür. Çünkü parayı ve borçlanmayı hiç sevmez.
Bir kış günü Mustafa Hoca hastalanır. Tedavisi için Almanya’ya gitmesi gerekmektedir. O yurtdışında tedavi olmaktansa kendi memleketinde tedavi olmayı tercih etmektedir. Almanya’da hocaya lösemi teşhisi konulur. Ancak İnan’ın bu teşhisten haberi yoktur. O Türkiye’ye dönüp öğrencilerine kavuşacağı günü umutla beklemektedir. Hastalığı iyice ilerleyen, morfinle acıları dindirilen İnan 1967 yılının 5 Ağustos sabahı uykudan bir daha uyanamaz ve hayata veda eder.
Hayatı boyunca kendi ülkesinde yaşamak ve can vermek isteyen bu adam bir Frenk diyarında can vermiştir. Hoca öldükten sonra karısı Jale Hanım’a da yüklü fatura borçları gelir. Öldüğü hastaneden bile üç gün sonra ancak çıkarılır ve oğlu Hüseyin tarafından yıkanarak defnedilir. Kıymeti öldükten sonra anlaşılan Mustafa İnan için bütün ülke yas tutmuştur.
ROMANDAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Mustafa İnan: hayatını bilime, fenne, öğrenmeye ve öğretmeye adamış, idealist bir insandır. Tamamen ülkesi için çalışmaktan başka gayesi olmayan ve ülkesinin dünya milletleri nezdinde gelişmesi için çalışan bir bilim adamıdır. Maddiyata ve zenginliğe önem vermeyen, zengin olması için yapılan bütün teklifleri reddeden, hayatı ekonomik zorluklar içinde geçmiş mütevazı ve yüksek karakterli bir insandır.
Jale Hanım: Varlıklı bir aileden gelmesine rağmen dürüstlüğü, idealistliği ve kişiliği sebebiyle Mustafa İnan’la evlenmeyi kabul eden fedakâr bir kadındır. Mustafa İnan’ın liseden öğrencisi olarak başlamış daha sonra eşi olmuştur. Kocasının bütün sıkıntılı hayatına sabırla tahammül etmiş bir eştir.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ - Oğuz Atay (1934 – 1977)
Babası çeşitli dönemlerde milletvekilliği yapmış Cemil Atay’dır. Liseyi Ankara Maarif Koleji, üniversiteyi İTÜ İnşaat Fakültesi’nde okudu. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlandı. Topografya adlı eserinde akademisyenlik mesleğini anlattı.
Tutunamayanlar romanıyla 1970’te TRT Roman Ödülü’nü kazandı. Berna Moran ise bu romana yönelik Türk romanını çağdaş düzeye getiren bir eser olarak niteledi. Tutunamayanlar, post modern romancılığın başlangıcı olarak kabul edilir. En başarılı eserleri arasında sayılan Tehlikeli Oyunlar 1973 yılında yayımlanmıştır. Oyunlarla Yaşayanlar adlı tiyatro eseri devlet tiyatrolarında sahnelenmiştir. Türkiye’nin Ruhu adlı eserini yazarken beynindeki bir ur nedeniyle 1977 yılında hayata veda etmiştir.
Eylembilim ve Günlük adlı kitapları kendisi öldükten sonra yayımlanmıştır. Yazar hayattayken kitapları ancak ir baskı yapabilmiş, öldükten sonra defalarca basılmıştır. Yine ölümünden sonra Yıldız Ecevit oğuz Atay’ın biyografisi olan Ben Buradayım eserini yazmıştır. Eserlerinde toplumsal eleştiri, ironi ve mizah bir aradadır. Kastamonu Valiliği 2007 yılından bu yana oğuz Atay adına edebiyat ödülleri vermektedir.
Tutunamayanlar romanıyla 1970’te TRT Roman Ödülü’nü kazandı. Berna Moran ise bu romana yönelik Türk romanını çağdaş düzeye getiren bir eser olarak niteledi. Tutunamayanlar, post modern romancılığın başlangıcı olarak kabul edilir. En başarılı eserleri arasında sayılan Tehlikeli Oyunlar 1973 yılında yayımlanmıştır. Oyunlarla Yaşayanlar adlı tiyatro eseri devlet tiyatrolarında sahnelenmiştir. Türkiye’nin Ruhu adlı eserini yazarken beynindeki bir ur nedeniyle 1977 yılında hayata veda etmiştir.
Eylembilim ve Günlük adlı kitapları kendisi öldükten sonra yayımlanmıştır. Yazar hayattayken kitapları ancak ir baskı yapabilmiş, öldükten sonra defalarca basılmıştır. Yine ölümünden sonra Yıldız Ecevit oğuz Atay’ın biyografisi olan Ben Buradayım eserini yazmıştır. Eserlerinde toplumsal eleştiri, ironi ve mizah bir aradadır. Kastamonu Valiliği 2007 yılından bu yana oğuz Atay adına edebiyat ödülleri vermektedir.
Eserleri
Tutunamayanlar
Tehlikeli Oyunlar
Bir Bilim Adamının Romanı
Korkuyu Beklerken
Oyunlarla Yaşayanlar
Günlük
Eylembilim
Türkiye’nin Ruhu