19 Nisan 2019 Cuma

Bir Çöküşün Öyküsü (Stefan Zweig) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı: Bir Çöküşün Öyküsü

Kitabın Yazarı: Stefan Zweig

Kitabın Konusu:

Kitapta, yalnızlık psikolojisi ve etkilerinin doğurduğu bir olay sonucu gelişen intihar ve öncesinde yaşadığı durumlardan dolayı depresif haller içinde olan karakterlerden birinin hayatı işlemiştir.

Bir Çöküşün Öyküsü, son derece akıcı ve bir okuyuşta bitirilebilecek bir eser. Kitabı okurken çoğu zaman kendinizi öyküdeki karakterin yerine koyup, sanki kendi sonunuzu okuyormuşsunuz gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Kalabalıklar arasında yalnız kalmanın tasavvurunu çok derinden hissedecek ve anlayacaksınız.

Kitabın Özeti:

Madam Prie, bir zamanlar Paris prensesi olarak yaşamını geçirmiş, şatolarda eğlencelerin ve güzelliğin emsali olmuş bir bayandır. En iyi yerlerde gezer, en iyi alışverişleri yapar, en iyi giyinir ve şüphesiz en iyi baloları Paris gecelerinde veren kişide kendisidir. Hayatı boyunca birçok kez insanları küçümsemiş, kimseden emir almamış, kendini hayatta tutan şeyin insanlara hükmetmek ve önünde eğilişlerini görmek olduğunu öne süren Prenses Prie, bu bol huzurlu ve şatafatlı saltanatının biteceğini tahmin etmemektedir.

Her şey rüya gibi devam ederken bir köye gönderilmesi onun için ilk zamanlar bir ödül gibi görünse de, sonraları bir ceza olacak ve hayatının en kötü dönemine adım atacaktır. Öykü, Prenses Prie’nin Normandiya’ya sürgün edilmesi ile başlar. Uzun bir yolculuktan sonra kendini burada mutlu hissetmeye başlar. İlk iki gün tarlalarda bir çocuk gibi koşar. Bedenine ağır gelen kilolarca kıyafetlerden kurtularak hafifler. Buranın havası, toprağı, yemeği her şey lezzetli gelir ona. Ama bir hafta sonra Paris gecelerini, danslarını, eğlencelerini, erkeklerin ona hayranlıkla olan bakışlarını özlemeye başlar. Buradan çok sıkılır ve mektup yazıp Paris’ e yollar. Kraldan gelen mektup karşısında yıkılır. Kral devletin parasını çok fazla harcayıp, zaruri şeylere yatırım yaptığı için onu sürgün etmiştir. Akıbeti hakkında detaylı bilgiyi ve saraya ne zaman döneceğini iki yıl içinde düşünüp karar vereceğini söyler. Prie, için bu bir sürgün değil, ölümdür.

Bu sürede iktidarı yerle bir olacak. Leş kargaları koltuğuna oturup onun gidişini kutlayacaktır. Bunalımlı zamanlarına adım atan Prie, dua etmesi için köydeki papazı yanına çağırtır. Papazın yanında utangaç bir yeğeni vardır ve onu da papaz olarak yetiştirmek istiyordur. Prie bu utangaç çocuğu görür görmez içindeki vahşi emretme ve otorite kurma duygusu yeniden güçlenir. Ona hükmetmek ve kendisine itaat etmesini ister. Bu belki de şu sıralar onu kendine getirecek tek şeydir. Papaza çocuğun bütün eğitim masraflarını kendisinin karşılayacağını ve Paris’ e yazı yazıp orada tahsilini tamamlaması için yardım edeceğini söyler. Papaz ve yeğeni çok minnettar kalır. Bu süreden sonra bu utangaç köylü çocuk Prie’ nin adeta bir köpeği olur. Böyle bir süre köylü çocuk onun her dediğine uysa da zamanla ona itaat etmez ve söylediği şeylere karşı çıkar. Birgün yine Prie onun kendisine itaat etmesini buyurur ve buna itiraz eden köylü çocukla kavga etmeye başlar. Papazın yeğeni Prensesi yumruklar, döver ve oradan ayrılır. Prie kendini hiçbir zaman böyle çaresiz hissetmemiştir. Burada yavaş yavaş çürüyordur. Eski iktidarını hiçbir zaman kazanamayacağını anlar. Bir köylü çocuğuna bile sözü geçmiyordur. Bu hayata böyle devam edemeyeceğini ve kralın onu affetmeyeceğini anlar. Günlerce odasından çıkmaz ve düşünür. İntihar edecektir. Bu hayat ona ölümden daha kötü gelmeye başlar. Ancak bir prensesin ölümü aslında intiharı bu kadar kolay olamaz diye düşünür. Paris’ e haber yollar ve köydeki şatoda büyük görkemli bir balo düzenleyeceğini söyler. Herkesi davet eder ve büyük bir tiyatro gösterisi hazırlar. Başrolde kendisi oynar ve oyunun sonunda bu karakter kendini bıçakla öldürür. Uzun bir uğraştan sonra balo hazırlanır ve ülkenin her yerinden asiller gelmeye başlar. Üç gün boyunca mükemmel bir balo düzenlenir. Prie’ nin amacı bu baloda insanlara öleceği tarihi söyleyecek, insanlar onun bir kehanette bulunduğunu düşünecek ve onun ölümü yıllarca tüm Paris’ te yankılanacak ve ismi istediği itibara kavuşacak. Baloda sürekli ölümünden bahseder ve 7 Ekim ‘ de öleceğini söyler. İnsanlar pek aldırış etmez ve bir şaka olduğunu düşünür. Tiyatro oyunu bitince insanlar onu çok güzel bir intihar sahnesi oynadığı için tebrik eder. Günler sonra ölecek olan Prie bunlara umursamaz bir gülümseyişle karşılık verir.

7 Ekim’ i beklemek, öleceği günü beklemek ona çok zor gelir. Son gecesinde papazın yeğenini şatoya çağırtır. Onunla son gece birlikte olur. 7 Ekim sabahı ondan bir gün daha yanında kalmasını ister. Bunun karşılığında bütün servetini ona verip belki de ölümden vazgeçecektir. Gözünü para hırsı bürüyen köylü genç bir an önce Paris’ e gitmek ister. Prie bunun karşılığında ona değerli taşlarla ve takılarla dolu bir kutu servet verir ve onu Paris’ te bir manastıra bırakmasını ister. İçine de papaza ona bol bol dua etmesini isteyen bir kart koyar.

Prie en güzel kıyafetlerini giyer, en güzel kokularını sürünür. Zehir dolu kutuyu açıp hepsini yer. Anında etkisini gösteren zehir ona korkunç bir ölüm yaşatır. Can çekişirken tutunduğu perdenin iplik parçaları tırnaklarının arasına dolar. Ağzı ve çenesi yamulur. Uşaklar gelip ölüm haberini Paris’ e ilettiğinde ise her şey çok farklı olur. O gün kentte bir hokkabaz’ ın gösterisi vardır ve bu haber onlara ulaştığında biraz şaşırıp tekrar gösterilerini izlemeye devam ederler. Prie’ nin tahmin ettiği gibi yıllarca konuşulup, onun ölüm tarihini bilen bir kahin olduğunu kimse düşünmez. İktidar aşkı onun hem ölümü hem de bir çöküşü olur.