Öğretmen ve öğrencilere yönelik kitap özetleri, kitap sınavları, kitap soruları ve eğitici hikayeler
17 Haziran 2019 Pazartesi
Mihmandar (İskender Pala) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili
Kitabın Adı: Mihmandar
Kitabın Yazarı: İskender Pala
Kitabın Arka Kapak Bilgisi:
Peygamberin mihmandârı! Bir arzun varsa yapayım. Bir vasiyetin varsa yerine getireyim!"
"Ey Emîr! Sakın Allahın dinini bozma, müminler arasına fitne girmesine müsaade etme. Askere adalet ile muamele eyle ve düşman karşısında can kaygusu çekme. Bana gelince, senden ve senin ait olduğun şu dünyadan hiçbir şey istemediğimi bil ve herkese böylece ilan et. Şurada can oynatan cengâverlerden son arzum odur ki Azrail (a.s) bize uğradıktan sonra naşımı Konstantiniyye surlarına yakın götürsünler. O gün savaş hattı nerede oluşursa, bedenimi o noktaya kadar taşısınlar ve orada, savaşan mücahitlerin arasında beni defneylesinler. Ta ki atlarımızın ayakları bedenimi çiğnemiş olsun, Bizans dokunamasın. Ayrıca, eğer yapabiliyorlarsa, cenazemi kendi atımın arkasında bir sedyeye bağlayıp taşısınlar. Tıpkı Kutlu Nebiyi getiren Kusvânın Medinede bizim hanemizi bulduğu gibi o da benim için nereye gideceğini ve nerede duracağını bulacaktır."
Kitabın Özeti:
BİR EYUP SULTAN ROMANI...
Hazreti Muhammed (SAV) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:
“Konstantinniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”
İslam aşkıyla, gönüllere düşen cihad ateşiyle yananlar, fethedemesek de yolunda ölürüz diye, çöl sıcaklarına, buzul soğuklarına aldırmaksızın; kimi zaman tuzaklarda şehit vererek, kimi zaman amansız hastalıklarla boğuşarak İstanbul'un fetih müjdesini nesillerin ve zamanın ruhuna işlediler.
Bir tanesi vardı ki, o cihad ateşinin hem mihmandarı hem de kahramanıydı.. O Eyüp Sultan'dı... O kahraman, 80 yaşına ve hastalığına aldırmaksızın Mekke, Medine ve Şam'dan geçti ve İstanbul önlerinde durdu. Fetih başaralımasa da Kutlu Nebi'nin hadisi ışığında İstanbul'un fethiyle İslam'ın sancağı olacağına inanan Peygamber'in mihmandarı kendi isteğiyle surların dibine gömülmek istedi... Bakalım sonra ne oldu:
"Sultan Mehmed bu civarda sık sık ok talimleri yaparmış. Sultan o gün göğe 4 ok atmış. Dördü de attığı istikametten farklı yere düşmüş. Morali bozulmuş. Zaten o günlerde Konstantiniyye kuşatması da uzamış. Askerde bıkkınlık görülüyormuş. O yüzden hocası Akşemseddin'den türbenin yerini sorar gibi ağzını aramış. Eğer Ebu Eyyub'un kabri bulunursa, bunun askere çok iyi moral olacağını ve fethe giden kapıları açacağını düşünmüş. Hocasından o gün rüyaya yatmasını istemiş. Ertesi gün beraberce çıkmışlar.
Akşemseddin pek heyecanlıymış. Yolda bir çobana rastlamışlar. Çoban, mübarek bir mezar aradıklarını duyunca bir çınar ağacının gölgesini işaret etmiş: " Olsa olsa şurada olur. Şu çınar ağacının gölgesinde. Koyunlarım hiç orada otlamaz ve buraya ayak basmazlar. Hep çevresinde dolanırlar." demiş. Akşemseddin çobanın dediği yeri gösterince rüyasındaki aynı yer olduğunu farketmiş. Çimenlere seccadesini serip namaz kılıp uzun süre iç dünyasına dalmış. Neden sonra Eyüp Sultan'ın ruhu ile konuşmasın mı: "Beni küfürden kurtarmaya geldiniz,fethiniz mübarek olsun." demiş. Padişah bu müjdeli haberi ikindi vakti askerlerle paylaşmış. Askerler coşmuşlar.
Gece askerler fetih rüyaları görerek uyurken Fatih uyuyamamış. Gece yerini belirlemek için sokuşturdukları çubukları çıkarıp yerine yüzüğünü gömmüş. Ertesi sabah Akşemseddin çubuğun yerinin değiştiğini görünce önce şaşırmış, ama sonra eski yerine gidip toprağı eşelemiş. Sultanın yüzüğü çıkınca "Burayı kazın!" demiş. İki arşın derinlikte bir taş bulmuşlar. Üzerinde: "Hz. Peygamber'in mihmandarı Halid bin Zeyd Ebü Eyyub el-Ensari burada gömülüdür." yazılıymış. Kabrin üzerindeki taşı kaldırdıklarında Eyüp Sultan hazretleri tatlı bir tebessümle vücudu hiç bozulmadan orada öylece yatıyormuş.
Ertesi gün askerler öyle bir çoşmuş ki bir iki gün içinde Konstantiniyye'yi fethetmişlerdir.
Fetihten sonra Fatih, türbeyi ziyaret ettiğinde toprağa eşit aralıklarla saplanmış kendi oklarını bulmuş. Oklarını çıkardığı dört yere Eyüp Sultan Camii'nin dört köşesindeki temelleri kazdırmış. Bir yıl içinde caminin kubbesini geçirtip altı yıl sonra da etrafına imaret, medrese odaları, hamam, evler, dukkanlar inşa ettirmiştir.
Mülk Suresi'ni okuyarak caminin açılışını binlerce 'amin'lerle yapmışlar. İstanbullular, çocukları okula başlayacağı vakit yahut sünnet olacağı zaman buraya getirirler. Daha sonraki hayatlarını o duanın bereketiyle yaşamak, o devlet gibi güçlü kuvvetli olmak isterler."
Hicretle başlayan bu şiir tadında kitap, iki cihan güneşi Peygamberimiz'in Medine'de Eyup Sultan'ın büyük dedesi Semul'den kalma evinde konaklayıp, nuruyla orayı şereflendirmesiyle devam ediyor. Bu bölümde bir mektup hadisesi var ki okuyanların gönlünü dağlayıp gözyaşına boğuyor. Yıllar sonra Eyüp Sultan ile o nur İstanbul'a gelir. Mezarında yüzyıllardır parlayan nur, Fatih Sultan Mehmet'in Konstantiniyye'yi almasıyla İstanbul'a yerleşmiş, böylece ta Yemen Maliki Tubba'nın kalbinde yanan iman ateşi, İstanbul'da parlamaya başlamıştır. İşte bu kitap, bu nurun serüvenini anlatır. Karakterlerinin ağzından o nurla çoşar yeri gelir gözyaşına boğulur, yeri gelir sinirlenirsiniz.
(Hazreti Muhammed (SAV): "Allah'ım! Sabahlara kadar uykusuz kalıp nöbet bekleyerek beni korumaya çalışan Ebü Eyyub'u sen de dünya ve ahirette koru.") Amin...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Site İçi Linkler
- 9. Sınıf Ders Notları
- 10. Sınıf Ders Notları
- 11. Sınıf Ders Notları
- 12. Sınıf Ders Notları
- Kitap Özetleri
- Kitap Sınavları
- Eğitim ve Teknoloji
- İngilizce - Türkçe Hikayeler
- A. Hamdi Tanpınar
- Ahmet Ümit
- Amin Maalouf
- Binbir Gece Masalları
- Cengiz Aytmatov
- Cemil Meriç
- Dan Brown
- Dede Korkut
- Dostoyevsky
- Fakir Baykurt
- H.G. Wells
- Halide E. Adıvar
- İskender Pala
- Jules Verne
- Kemalettin Tuğcu
- Mevlana Celaleddin Rumi
- Ömer Seyfettin
- Peyami Safa
- Reşat Nuri Güntekin
- Sabahattin Ali
- Stefan Zweig
- Tolstoy
- Y. Kemal Beyatlı
- Yaşar Kemal
- Ziya Gökalp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder