14 Ekim 2019 Pazartesi

Benim Küçük Dostlarım (Halide Nusret Zorlutuna) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Benim Küçük Dostlarım

Kitabın Yazarı : Halide Nusret Zorlutuna

Kitap Hakkında Bilgi :

İdealist bir öğretmenin kitap gibi okuduğu öğrencilerini ve anılarını edebi bir dille anlattığı doyumsuz bir eser olan BENİM KÜÇÜK DOSTLARIM aynı zamanda MEB’in tavsiye ettiği 100 Temel Eser’de yer almaktadır.

Her çocuk, bence zevkle okumaya değer meraklı bir kitap; karşısında uzun uzun, hayran hayran düşünülecek bir bilinmeyenler âlemidir. Yirmi bir yıldan beri bu kitapları yaprak yaprak,satır satır okumaya ve anlamaya çalışıyorum.

Fakat hâlâ "Çocuk" adlı kitapla anlayamadığım, sökemediğim cümlelere rastladığım olur.

Bu itirafımdan sonra, okuyucularım bu eserde, tecrübelerin belki haklı; fakat herhâlde soğuk ve tatsız gururunu elbette aramayacaklardır. Hayır, sevgili okurlarım elinizdeki kitap, ağırbaşlı, psikolojik bir eser olmak iddiasında değildir.

Buna bir "hikâye kitabı" da denilemez. Çünkü içinde bir damlacık hayal bulamayacaksınız.

Ben bu kitapta sadece, gördüklerini ve duyduklarımı değil, hissettiklerimi sunuyorum. O kadar çok sevdiğim "Küçük Dostlarım"ı, daha doğrusu binlerce küçük dostumdan, rast gele birkaçını okurlarıma da tanıtmak istedim.

Bir kırık dökük çizgi, bir avuç gölge.. Boyaların parıltılı dilinden yoksun, kara kalem bir çocuk portresi, bir küçük insan kişiliği! Ve çok defa bu kişiyi benim hafızamın köklerine altın çivilerle perçinlemiş olan bir küçük olay. İşte kitabımda bunları bulacaksınız… Basit şeyler ama, içlerinde hoşunuza gidenler, gözlerinize bir damla yaş, dudaklarınıza bir küçük gülümseme getirenler, hatta başınızın karanlık bir köşeciğine titrek bir mum alevi uzatanlar olacak sanıyorum. Şüphesiz bir meşale, kuvvetli bir elektrik lâmbası değil, ancak bir mum alevi… Fakat ne de olsa bir ışık…
Kitabın Özeti :

Aşağıda, Halide Nusret Zorlutuna’nın yaşamış olduğu anılardan bazıları aktarılmaktadır.

Mefharet ve Arkadaşları

Halide Nusret Zorlutuna, öğretmen olarak girdiği bu sınıfta çok heyecanlanır. Bu anıda, sınıfta en çok dikkatini çeken Mefharet ve arkadaşlarından bahsetmektedir.

Halide Nusret Zorlutuna, öğretmenliğinin bu ilk yıllarında, öğretmenlere ait bir not defteri olmadığı için kendine ait bir ‘öğrenci defteri’ icat eder. Bu defterde her öğrenciye altı sayfa ayırır. Defterde, her öğrencinin; adı soyadını, babasının adını ve doğum yılını kaydettikten sonra öğrencinin tasvirini yapar. Sonra aile durumunu, öğrenebildiği kadar öğrenip oraya kaydeder. Daha sonra çocukların ruhları üzerine eğilir. Onların iç dünyalarını tanımaya çalışır ve onlar hakkında küçük notlar alır. İşte bunlardan birisi de Mefharet’tir.

Mefharet ve Arkadaşları:
Okuduğum ve özel bir lisenin ilk öğretim bölümünde öğretmenlik yaptığım bir dönemde ilk öğretmenlik deneyimini anlatıyor yazar. henüz çok genç iken ilk sınıfından bahsediyor. Yaşadığı heycanı,korkuyu baş dönmesini,sınıftan her çıkışında hissettiği tatlı gruru anlatmakta. O zamanlar her öğrencisi için 6 yapraklı bir bölüm oluşturmuş ve o bölümlerede öğrencilerinin özelliklerini,ailevi durumlarını not etmiş öğretmen Mefaret ilk öğrencilerinden.İlk küçük dostu olarak tanımlıyor onu.Onun için yazdığı yazıdan bir alıntı “..Aydınlık, kocaman mavi gözleri var. Dudakları kızıl bir gül goncasına benziyor ve dişleri pırıl pırıl yanan iki dizi inciye.
O; sınıfın melikesi. Bütün ötekiler onun emirlerini yerine getirmek için oraya toplanmışlar.
Ben onun tarafından sevildiğim için gurur duyuyordum. Zannedi­yordum ki onun sevgisini kaybedersem, bütün sınıf bir anda benden yüz çevirecek…”

Zeyno: Sınıfta iki zeynep vardı biri sarı diğeri arap zeynep diye söylüyorduk. Arap zeynep dediğimizde bize hiç sinirlenmez ama işten içe üzülürdü ben ona sadece “Zeyno” derdim. Zamanla çocuklarda bana uyarak ona sadece “Zeyno” demeye başladı. Hiç kimse onu sevmezdi oda hiç kimseyi kalbi adeta kapalı bir kapı gibi idi bense hep bu kapıyı aralamak isterdim.Bir gün ağlayarak ben o gece nöbet tutarken yanıma geldi ablam,ablam diye. Sonra tüm hikayesini öğreni verdim. Ailesi ile Suriyeden kaçıp istanbula gelmişler annesi ve kardeşleri varmış ama babasını hiç görmemiş ve ona onları terkettiği için çok kızıyormuş Bende dedim ki diyor yazar. ya eğer baban öldü ise .. Bu çok daha kötü olmaz mı idi. Bence ona kızmamalısın ve o zamandan sonra babasına kızmayıp ölmemesi için çok sevdiği babasına her gece dua etmiş “Zeyno”

Kitabın önsözünde öğretmenlik mesleğini seçme sebebinin çocuklara olan aşırı sevgisi olduğunu belirtir. Önsözünden son sözüne kadar öğretmenliğin bir hayat tarzı olduğu imajını verir. Öğretmenlik mesleğini şöyle ifade eder:

“Öğretmenlik sonsuz tahammül, sonsuz feragat ve fedakârlık isteyen bir meslektir: Güzel, çirkin; temiz, kirli; zekî, aptal; uysal, inatçı kırk elli küçük yaramazla uğraşmak; bütün bu küçük kafaların karanlıklarına bir bir ışık tutmak zor, pek zor bir iştir; her kişinin karı değildir. Ancak Tanrı’nın bu meslek için yaratmış olduğu kahramanlardır ki, bütün bir gençliği, bütün bir ömrü bu yolda harcarlar, harcayabilirler.” (s.92)

Kitapta bulunan 17 hâtıranın içine serpiştirilmiş olarak bulunan ve iyi bir öğretmende bulunması gereken vasıflar şunlardır:
.
1. İyi bir öğretmen olmak için ilk şart, mesleğini sevmektir. Bunu ön sözünden bütün hatıralarına kadar sık sık vurgular, zaten başka türlü başarılı olunamaz.

2. Mesleğe yeni başlayan bir öğretmen, sınıfa ilk adımını attığı zaman derin bir heyecan ve korku duyar. Ancak ilk dersten sonra duyulan tatlı gurur ve sevinç hiçbir zaman unutulamaz. İlk dersin heyecanı öğretmeni öyle sarar ki, meslek hayatı boyunca bu intibaları taşır. (s.16)

3. Çocuklar özellikle genç öğretmenleri daha çok severler. Sevimli, güler yüzlü, zeki ise bütün acemiliğine, beceriksizliğine rağmen kendisini kolayca kabul ettirebilir. Çünkü tabiidir. Çocuğun taze ruhuna eğilerek rahatlıkla işler, şekillendirir. Yaşlı bir öğretmen ise; uzun yıların tecrübesinden süzülmüş bilgisi ve hesaplı, planlı hareketi sayesinde kendisini sevdirir. Üstün sevgi ve şefkat ile de pekiştirir.(15)

4. Öğretmen, öğrencisiyle yalnız okulda değil, okulun dışında da ilgilenmelidir. Öğrenci ile ilgili bütün bilgileri değerlendirerek rehberlik etmeli ve yeteneğine göre yönlendirmelidir. Öğretmen-öğrenci kaynaşması okulu gerçek bir yuva haline getirir. Bu da okulda ve hayatta başarı için önemli bir unsurdur. (Bütün hatıralarında açık olarak veya dolaylı şekilde ifâde eder.)

5. Taşrada öğretmenlik yapmak, bazı gerçekleri görmek bakımından önemlidir. Merkezî yerlerde öğrencinin içinde bulunduğu şartları tespit etmek zordur. Öğretmen, dar çevrelerde imkanını kullanarak öğrenciye yardım etmelidir. (s.35)

6. Öğretmen, öğrenciyi yetiştirmek, yarına hazırlamak zorundadır. Zayıf ise kurtarabileceği şekilde not vererek bir şans daha tanınmalıdır. Meselâ: Başarısız olan pekçok öğrenciye “istidadınız var” diyerek, onları kazandığını belirtiyor. (s.47-54)

7. “Sizi Disiplin Kurulu’na vereceğim” tehdidi yerine, o meselenin temeline eğilmek daha faydalı olacaktır. Çünkü ceza suçu ortadan kaldırmıyor. Sevgi ve ilgi bütün meselenin anahtarıdır. (s.55-65)

8. Öğretmen, öğrenciye peşin hükümle yaklaşmamalıdır. Başkalarının görüşü değil, kendi değerlendirmesi önemlidir. (s.67-71)

9. Müdür-öğretmen uyumu sevgi temeline dayanmalıdır. Okul müdürü otoriter olduğu kadar; babacan, sevgi dolu olursa resmi ve özel olarak daha verimli sonuç alınır. (S. 73-79)

10. Öğretmen, öğrencisine iyiyi, güzeli, doğruyu verir. Verdiğinin yarısını alan öğrenci, öğretmen için sonsuz bir güç kaynağıdır. Ama öğretmen de bunun için çaba harcamalıdır. (s.74,89 ağırlıklı olmak üzere bütün hatıralarda geçer.)

11. Öğretmenler, sınıf içinde ağzından çıkacak her sözü dikkatlice seçmeli ve kullanmalıdır. (s.81-89)

12. İyi niyetli teşebbüsler bazen kötü sonuçlanabilir. Bunun için tedbiri elden bırakmamalıdır. (S. 95-104)

Öğretmenin bu vasıflarının yanında, öğrencilerin öğretmenlerini daha iyi tanımaları ve onları unutmamaları gerektiğini ifade ediyor. Kitapta sık sık sitem ettiği en önemli husus “unutulmaktır.” Bir vefasızlık örneği olan unutulmak, şüphesiz ki öğretmen için en kötü sonuçtur. Kendisini yetiştiren, emek veren, ümit bağlayan öğretmenine vefa göstermek öğrencinin görevidir. Öğretmen sadece sevgiye muhtaçtır. Öğrencisinin sevgisi minnetini göstermesi öğretmenin gücüne güç katar.

1 yorum: