4 Ekim 2019 Cuma

Saçlarında Soru İşaretleri (Sevim Ak) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Saçlarında Soru İşaretleri

Kitabın Yazarı : Sevim Ak

Kitap Hakkında Bilgi :

Romanda pek çok anlatıcı var. Önce Mert’in kaybolduğunu öğrenen televizyon muhabiri karşımıza çıkıyor. Sonra Mert’in abisi Atıl, babası Hayri, Şekerci Nedim, bir evsiz, bir müşteri, Mert’in annesi Saime söz alıyor. Romanın ikinci bölümünde ise Mert ve Suso olanları kendi bakış açılarından anlatıyor, giriştikleri macerayı aktarıyor.

Kitabın Özeti :

Şimdi 10 yaşında olan Mert, dört yaşındayken geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu korku duygusunu kaybeder. Normalde onu korkutması gereken şeyler artık korkutmamaktadır. Bu onun özgürlük, keşfetme ve merak duygusunu güçlendirir. Her şeyi anlamak ister, bu yüzden sürekli soru sorar. Zaten saçlarının dalgası bile soru işaretidir. Korku duymayan çocuğunu korumak isteyen annesi, olması gerekenden daha korumacı davranmaktadır. Mert'tin korkusuzluğu sonrası annesine olanlar olur. Annesi korkusuz çocuğu Mert'i koruma içgüdüsüyle kantarın topuzunu kaçırıyor. Böylece Mert kuşatılmış, biçare bir hayat yaşamaya başlar.

Mert'in annesi Saime Mert’i eve kapatıvermiş. Mert'i pencerenin önünde kuşlarla ve kedilerle bakışarak yaşamaya mahkûm etmiş. Mert ancak kırk yılda bir ailece gidilen pikniklerde doğayla buluşabilmiş. O da ne buluşma! Ağaca çıkma, onu yapma, bunu yapma. Korkusuz diye yaşamayacak mı bu çocuk?

Annesi Saime yurtdışına çıkınca Mert biraz serbest kalıyor. Mert, 10 yaşında iken bir gün, ansızın ortadan kayboluyor. Mert'in babası Hayri sattığı ayakkabıların bile ne zaman nerede olduğundan haberdar olmak isteyecek ve bunun için ayakkabılara gizli bir çip takacak kadar kontrol düşkünüdür. Mert'in abisi Atıl gündelik şahsi sorunlarından ötesiyle kafa yormaya hiç niyeti olmayan bir ağabeydir. Babası ve ağabeyi Atıl, panik içindeler. Annesi gelmeden bulunması lazım Mert’in. Hikâyeyi, genç gazeteci anlatıcımızdan dinliyoruz. Mert’i merak edenlerden biri de o. Peşine düşüyor, araştırıyor, bulmaya çalışıyor. Hayri ve Atıl’la sık sık görüşüyor. Onların düşündüklerini doğrudan bize aktarıyor. Böylece herkesi kendi ağzından dinleyip anlıyoruz. Her birinin ağzından dinlediklerimizi bir araya getirince bu kaybolma hikayesinin ardındaki gizemi çözmek mümkün mü? Yoksa seneler önce bir fotoğrafçıda çırak olarak çalışırken Mert'in fotoğrafını çekmiş gazetecinin yaptığı gibi Mert'in bıraktığı şifreli defteri mi incelemek gerek? Bu sırrı çözmek kimin görevi? Kime daha çok yaraşır bu amaç? Kimin körelmiş ruhunu aydınlatır? Ona kan bağıyla bağlı ama gizli dünyasını dizlerinin dibindeyken bile hissedemeyen aile fertlerini mi işaret eder bu sorular, yoksa yıllar önce onun fotoğrafını çekerken gözlerindeki mavi-beyaz deniz dalgasını fark edip o dalgayı fotoğrafa yansıtabilmek için çocuğun saçında soru işaretini andıran bir lüle oluşturmak gerektiğini anlayacak kadar Mert'le ruh birlikteliği olan gazeteciyi mi?

Pişmanlıklar fayda etmiyor. Mert’in yokluğunu annesi Saime yurtdışından dönünce saklamak imkânsız hale geliyor. Nerede bu çocuk? Şifreli defterinde yazanlar işe yarar mı? Küçük öykülerinde anlattığı gibi çatılarda geziyor olabilir mi? Bizim genç gazeteci Saime’yle de konuşuyor, zamanla anlamaya başlıyor Saime ne yaptığını…Meraktan çatlarken Mert’in defterindeki öyküleri okuyup hayallere dalıyoruz. Çatılarda sekiyoruz, süpürgeyle her şeyi “hüüp” diye çekiyoruz, dev ayakkabılarımızda kedi yavruları besliyoruz.

Kitabın ikinci bölümünde Mert'in ve yol arkadaşı savaş mağduru Suso'nun ağzından dinlediklerimiz hikayenin açık uçlarının kurgusal bir çözümü mü yoksa sorgulayan, meraklı, özgür ruhlu Mert'e gıpta ederek kendi hapsolmuşluğunda ruhsal bir yolculuğa çıkan "Gölgem denetim şefim benim," diyen gazetecinin hem kendi özdenetim mekanizmasından hem de hayatın ona getirdiği sorumluluklarından kurtulmaya, özgürleşmeye öykünmesi mi? Tek başına başlayıp yaşı kadar, yani 10 kişilik bir grupla tamamladığı yolculuğunda geçmişlerini simgeleyen gölgelerinden kurtulan Mert ve onun gibi boğucu yaşamlarından kaçan yoldaşları mı, yoksa 'keşke'leriyle günlerini tüketen, çemberin dışına çıkma ihtimalini Mert'le hatırlayan gazeteci mi? Kuşatılmış hayatlarımız bir çocuğun büyülü kaçış hikayesinin 'büyülü gerçekliği'nde kurtuluş ışığını bulabilir mi dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder