30 Kasım 2019 Cumartesi

Ağustos Başağı (Sevinç Çokum) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Ağustos Başağı

Kitabın Yazarı : Sevinç Çokum

Kitap Hakkında Bilgi :

Türk öykücülüğünün zarif sesi Sevinç Çokum'dan bir Kurtuluş Savaşı romanı. Romanın mekânı, Osmanlı'nın kuruluş toprağı olan Söğüt.

Karakterler çok boyutlu ve derin: Yusuf, Esma, Kayalı Süleyman, Nafiz Bey, Selim ve dahası. Karton olmayan, sığlıktan uzak karakterler. Lirik ve konuşkan.

Cumhuriyet'in kuruluş tomurcuklarını, sırf yazılı belgelerle değil, o coğrafyada yaşamış Ali Amca, Memiş Dayı gibi gerçek kişilerden dinledikleriyle hikâye ediyor Sevinç Çokum.

Bilmediği bir coğrafya üzerine konuşmuyor anlatıcı; bildiği, tecrübe ettiği, toprağını gördüğü bir yerden ses ediyor.

"Söğüt mavi-mor tepelerin ardındadır," derken, bizi de bir maviliği, morluğu görmeye davet ediyor.

Kitabın Özeti :

Sevinç Çokum, Ağustos Başağı adlı romanında Millî Mücadele yıllarını anlatmıştır. Burada Osmanlı Devletinin kuruluş dönemine ait bazı unsurları bir motif olarak kullanmıştır. Vaka İstiklâl Harbi’nin Söğüt Cephesi’nde geçmektedir. Yazar bu mekânı özellikle seçmiştir. Bu mekân vasıtasıyla, Millî Mücadele ile Osmanlı Devleti’nin kuruluşu arasında bağ kuran yazar, bunu romanının ilk sayfasında kahramanının ağzından şöyle dile getirir:

"Osmanlı Devleti’nin beşiğidir Söğüt. Doğduğu, kök saldığı yerdir. Bilir misin, Millî Mücadele’de ilk düzenli ordu birlikleri burda kurulmuş. Yani devlet burda ikinci defa dal budak salmış. Bereketli, kutlu bir yerdir anlayacağın."

Romanda, Millî Mücadelenin Söğüt cephesi anlatılırken sık sık Osman Gazi dönemihatırlatılır. Bunlar, yeni kurulan Türk devletinin sembolü olurlar. Orhan Gazi Camii, Edebali'nin beyaz evi, türbesi, Ertuğrul Gazi Türbesi gibi mekâna ait unsurlar, Osman ve Orhan Beyler gibi tarihî şahsiyetler, Ertuğrul Gazi'yi anma törenleri gibi sembolik unsurlardır. Böylece tarihî şahsiyetler yalnız kendi devirlerinde geleceğe hükmedecek büyük bir devletin temellerini atmakla kalmazlar, altı yüz yıl sonraya da taşman, yön veren birer sembol, birer manevî kurtarıcı hâlini alırlar.

Söğüt insanı, gücünü kuvvetini Ertuğrul, Osman ve Orhan Beylerden alır. Söğüt'ün Rum bacıları İstiklâl Savaşı’nın mermi taşıyan, kağnı süren kadınları olarak yeniden dirilirler. Burada tarihî şahsiyetlerin aktif bir rol oynadıklarına da dikkat çekmek lâzımdır. Onlar uzun yıllar önce ölen insanlar olmaktan çıkmış, yaşayan, hatta savaşan şahsiyetler gibi yol ve yön gösterici olmuşlardır. Millî Mücadele âdeta onların kemiklerini sızlatmamak için yapılır ve kazanılır. Onlar, yattıkları yerden dünyayı yönetirler. Söğütlülere güç kaynağı olurlar, güç verirler.

Yazar, Söğüt Kuva-yı Milliyesi’nin kurulmasını, Söğütlülerin azmini ve metanetini, direnişini hep bu heyecanla anlatır ve işler. Olay kahramanlarından birinin adının Osman olması, ona "Kara Osman" denmesi, yazarın bağlantıyı daha sıkı bir şekilde hatırlatmakistemesinin bir sonucudur. Roman boyunca Osman Gazi'nin zamanında olduğu gibi Söğüt'ten Bursa'ya ve Bilecik'e gidilir.

Romanda bir diğer motif "Söğüdün erenleri" türküsüdür. Bu türkü de tarihî bakımdan o kadar eski olmamakla beraber, muhteva bakımından kuruluş döneminin Kumral Dede, Şeyh Edebali gibi dervişlerini hatırlatacak niteliktedir. Ayrıca kahramanların çömlekçilik, demircilik yapmaları eski millî ve geleneksel Türk sanatlarına ve mesleklerine bağlanır.

Ayşe Ana Söğüt bacılarından biridir. O, bacılar bölüğünün başında erkeklerle birlikte düşmana karşı savaşır. Kadınlarla konuşurken Osmanlı'nın ilk günlerini hatırlatır. Ayşe Ana kadınları toplar ve onlarla şöyle konuşur:

"... Şimdi düğünde bayramda değiliz. Acılı gündeyiz. Kendi ocağını tüttürmüşsün, bunun kimseye faydası yok! Memleketin ocağı tütmeli, bacılar... Bunun için de aşınızı bezinizi esirgemeyin ordudan. Yoksa iki elim yakanızdadır! Şu tüfeği boşuna vermediler bana. Yakarım billahi! Eğer kulağıma 'Söğüdün kadınları ocak başlarında pinekliyorlarmış' diye bir söz gelirse, vay halinize..."

"Osmanlının ilk günleri gibi bacılar. İşte yeniden filizlendik! Hem de aynı mekânda. Söğüt'te..."

Bu sözlerde kararlılık ve cesaret hâkimdir. Asırlar öncesinden gelen bu hâkim tavır, sanki Osman Bey zamanındaki Aybüken Ebenin, Bacıbey’in konuşmasıdır. Yazar, bu tarihten gelme izlenimini, hem sözlerinin muhtevasıyla, hem de üslubuyla vermektedir.

Romanda, üzerinde durulacak bir başka nokta, rüya motifidir. Efendi Hafız rüyasında Ertuğrul türbesindeki mumların söndüğünü ve türbenin karanlığa gömüldüğünü görmüştür. Söğüt'ün işgalini haber veren bu rüya, hem rüya motifinin kullanılmasıyla, hem de muhtevasıyla Osmanlı'nın kuruluş devrinin ilk yıllarına bağlanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder