29 Kasım 2019 Cuma

İki Dirhem Bir Çekirdek (İskender Pala) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : İki Dirhem Bir Çekirdek

Kitabın Yazarı : İskender Pala

Kitap Hakkında Bilgi :

Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kalmak daha etkili kalmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler, bilmece ve tekerlemeler... Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimdir. Dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Bu sayede düşüncelerin ve olayların muhataba daha etkili biçimde yansıtıldığı bir gerçektir.

Bazı kişilerle ilgili anılar ve hikâyeler, tarihten alınmış olaylar, ve. Deyimlerin ortaya çıkış nedenleri arasında ön sıraları paylaşırlar. Bu bakımdan deyimlerin kaynaklarını arayıp bulmak, oldukça meşakkatli bir iştir. Bazen rastgele bir sayfada, bazen bir dipnotta, bazen de hiç ummadığınız bir el yazması sayfasında bir deyimin ortaya çıkış hikâyesiyle karşılaşmak mümkündür.

Deyimlerimizin ortaya çıkış hikâyelerini bilmenin, dilimizin kültüre yansıyan yüzüne bir renk katacağı kesindir. Umarız, bu konuda daha geniş araştırma yapacaklar için bu küçük kitap bir başlangıç olur.

Kitabın Özeti :

Kitabın içeriğinde; Abayı yakmak, afyonu patlamak, bel bağlamak, eşref saati, maval okumak, keçileri kaçırmak, kulağı kesik gibi bugüne kadar bildiğimiz veya hiç rastlamadığımız tam 99 adet deyimin hikayesi bulunmaktadır. Bunları okurken hem öğreniyorsunuz hem de eğleniyorsunuz...

Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş ya da anlamı dışında kullanılmaya başlanmış deyimlerimizi, yeniden hayata döndürmek ve gelecek nesillere doğru aktarabilmek için önemli bir eser olmuş.

"Ağzına Tükürmek" deyimi aslında geçmişte şifa olarak yapılan bir işlemmiş. Tıbbın gelişmediği ve hacı hoca, falcılardan medet umulduğu dönemlerde, iyileşmek için yapılan bu metot zamanla tehditvari bir hal alarak günümüzdeki haline dönüşmüş.

"Ağzından Baklayı Çıkarmak" deyimi küfürbaz olduğu için utanıp bu huyundan kurtulmak isteyen bir adamdan bahseder. Şeyh efendiden yardım dileyerek derviş olma yoluna sapmak ister. Şeyh efendide gayet istekli gördüğü bu adamı durumundan kurtarmak için, ağzına bakla yerleştirir. Ancak hikayenin sonu beklenmedik bir şekilde eğlenceli biter.

"Salla başını al maaşını" deyiminin geçmişte kullanılan türü "Ahfeş'in Keçisi" dir. Ahfeş; alimlerden üç ayrı kişinin adı olup bir süre sonra lakap olarak kullanılmaya başlar. Bu lakaptaki bir öğretmenin keçisini dahil ederek yaşadığı hikayenin zamanla günümüze yansıyan kalıbı ise "Salla başını al maaşını" olarak uyarlanır.

"Durdu durdu turnayı gözünden vurdu" deyimi tesadüfen ya da gerçekten elde edilmiş bir başarı sonucu kullandığımız bu deyimin çıkış hikayesi ise bir avcılığa dayanmaktadır.

Osmanlı döneminden padişahlar, paşalar aracılığıyla deyimlerin ortaya çıkış hikayelerini öğrenirken birbirine manen yakın olan deyimleri de görmemiz mümkün. Örnek verecek olursak: Çam devirmek, pot kırmak ve kaş yaparken göz çıkarmak gibi.

Hayatın her kademesinde edepli olmaya dikkat çeken; yeme içmede, giyim kuşamda, siyaset hatta ölümde bile her şeye edep yükleyen atalarımızın ''Edep Yahu,'' deyimiyle ders verici öyküleri de bulunmaktadır.

"Dolap Çevirmek" deyiminin eski bir konak geleneği olduğu vurgulanmaktadır. Eskilerin gözünde aşk dahil olmak üzere bir çok yakınlaşma durumu ayıba kaçtığından konaklardaki hizmetçiler, aşçılar, bahçıvanlar, dadılar... Yaşayan her kim ise hissettikleri duyguları konak sahibine sezdirmemek için çeşitli yollar kullanırlarmış. Edindikleri mendil, lavanta, lokum gibi hediyeleri dolap içlerine bırakarak ancak karşı tarafa gönderebilirlermiş. Dolap içinde çevirdikleri bu masumane oyunla da günümüze kadar bu deyimimiz ulaşmış.

“Eski Kulağı Kesiklerden” deyimi, Osmanlı döneminde yeniçeri ocaklarında pek çok çeri kulağına küpe takarmış. Çeriler belirli yaşa kadar evlenemedikleri için kulağı küpeli birini görünce kimse talip olmazmış. Fakat her dönemde olduğu gibi gizli gizli evlenen bazı çeriler yakalanınca çeri başı kulağındaki küpeyi çekerek çıkartırmış. Bu eyleme maruz kalan çerilere de kulak kesik diye hitap edilirmiş.

"Gözden sürmeyi çekmek" derken de birini kandırmayı kast ediyoruz. Çıkış hikâyesi ise; eskiden tersane ustaları kerestelere sürme, kerestelerin saklandığı barakalara da göz derlermiş. Çekmek de çalmak manasına geldiğinden aslında barakadan keresteleri çalmayı kastediliyor.

Son söz olarak bir öykü, bir efsane ya da bir olaya bağlı olarak var olan ve günümüzde kullandığımız deyimlerin; hiç aklımıza gelmeyecek, hayal bile edemeyeceğimiz hikayelerini ve tarihini bilmek çok önemlidir.

İki Dirhem Bir Çekirdek (İskender Pala) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder