27 Kasım 2019 Çarşamba

Tüfek, Mikrop ve Çelik (Jared Diamond) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Tüfek, Mikrop ve Çelik

Kitabın Yazarı : Jared Diamond

Kitap Hakkında Bilgi :

“Bu kitap tüm kıtalardaki insanların on üç bin yıllık kısa tarihi. Herkes ve her şey anlatılıyor. Farklı kıtalardaki farklı toplumların farklı gelişmelerini ikna edici ve bilimsel bir şekilde açıklayarak ırkçı yaklaşımları yerle bir ediyor… İlk iki sayfayı okuduktan sonra elinizden bırakamayacaksınız.”
-Paul R. Ehrlich, Stanford Üniversitesi-

“Büyüleyici… İnsanlık tarihini anlamak için bir temel oluşturuyor.”
-Bill Gates-

“Büyük soruların ve büyük cevapların kitabı.”
-Yuval Noah Harari-

“İnanılmaz derecede kapsamlı bir kitap. Jared Diamond diğer birçok yazarın başaramadığını başarıyor ve altı yüz sayfa içinde tüm dünyanın tarihini başarılı bir şekilde anlatıyor. Son yıllarda insanlık tarihi hakkında basılmış en önemli ve okunaklı kitaplardan biri.”
-Nature-

“İnsanlık tarihi araştırmalarında ciddi ve çığır açıcı kitaplar ancak her nesilde bir geliyor. Tüfek, Mikrop ve Çelik de bu klasiklerin arasında yerini almaya hazır… Diamond teknolojiye olan hâkimiyetini geniş bir tarihsel kapsamla birleştiriyor. Yıllardır bu kadar özenli ve geniş kapsamlı bir kitap basılmamıştı.”
-Washington Times-

“Jared Diamond, bilimsel verileri herkesin anlayabileceği bir biçimde açıklıyor ve insanlık tarihinin nasıl geliştiğini merak eden herkesin ilgisini çekecek bir konuyu işliyor… Irkçı yanıtlara karşılık bilimsel temelli bir teori üreterek herkese büyük bir iyilik yapmış. İnanılmaz derecede ilgi çekici bir kitap.”
-Los Angeles Times-

Dünya üzerinde yaşayan bütün insanların 13.000 yıllık tarihi…

İnsanlık tarihi, devletler, savaşlar, keşifler, icatlar ve yeniliklerle doludur. İmparatorluklar kurulup yıkılırken, tarihin seyrini değiştiren, kıtaların kaderlerini belirleyen olaylar yaşandı. Ancak insanlık tarihi nasıl başladı ve nasıl şekillendi? Anadolu ve Orta Doğu coğrafyası tarihin akışında neden bu kadar önemli? Neden Avrasya’da atlar evcilleştirilebilirken Afrika’da zebralar evcilleştirilemedi? Neden Amerika kıtasının yerlileri Avrupa’yı istila etmedi de tersi oldu? Neden bazı toplumlar zenginken diğerleri fakir kaldı?

Tüfek, Mikrop ve Çelik, insanlık tarihinin en can alıcı ve önemli sorularını soran ve bilimsel kanıtlarla yanıtlayan muhteşem bir eser. Biyoloji, coğrafya, dilbilim ve tarih gibi birçok alandan yararlanarak yazılmış, “Batılı” koşullandırmalardan arınmış, geleceği gösteren bir tarih kitabı.

Dinlerin nasıl doğduğu, devletlerin nasıl kurulduğu, mikropların ve onlara bağlı hastalıkların nasıl oluştuğu, tarım ve hayvancılığın hayatımızdaki önemi, yazının neden icat edildiği, insanoğlunun teknolojiyi nasıl ve neden geliştirdiği, insanlık tarihinin temellerinin neler olduğu ayrıntılarıyla bu kitapta inceleniyor.

Ve tüm hikâye bundan 13.000 yıl önce Orta Doğu’da yaşayan bir insanın bir buğday tanesini toprağa ekmesiyle başlıyor.

“Sanatsal, bilgilendirici ve eğlenceli… Bir konunun daha önce akla hiç gelmemiş yönlerini aydınlatan bir pencere görmek gibisi yoktur ve Jared Diamond da tam olarak bunu yapmış.”
-William H. McNeil, New York Review of Books-

“Bu kitabın kapsamı ve açıklayıcı gücü inanılmaz.”
-The New Yorker-

“Tüfek, Mikrop ve Çelik’te açıkça görebiliyoruz ki, hiçbir bilim insanı sosyal meseleleri Jared Diamond kadar açıkça ve rahatlıkla anlatamıyor. Bu inanılmaz derecede başarılı kitapta biyoloji ve tarih bilimlerini birleştiren Jared Diamond insan durumunu hiç olmadığı kadar derinlemesine anlatıyor.”
-Edward O. Wilson, Harvard Üniversitesi-

“Sahip olanlar ve olmayanlardan oluşan dünyamızın nasıl oluştuğunu açıklayan nefes kesici bir kitap. Daha önce hiç bu kadar büyük bir uzmanlık ve şefkatle işlenmemiş bir konu.”
-The Times-

“Fevkalade ve ikna edici bir kitap. Kapsamı ise inanılmaz.”
-Observer-

“Bu kitap beni Orta Çağ savaşlarını araştıran bir tarihçiden insanlık tarihi öğrencisine dönüştürdü.”
Yuval Noah Harari-

“İlgi çekici ve aşırı derecede önemli… Bu kitabın bir özetinin çıkarılması ona haksızlık olur.”
-David Brown-

“En temel düzeyde insanlık tarihini merak eden herkesin ilgisini hak ediyor. Zirvede bir eser. Diamond insanlık tarihinin mantıklı ve kanıtlara dayanan bir öyküsünü yazmış.”
-Thomas M. Disch-

Kitabın Özeti :

Birinci Kısım

Cennetten Cajamarca'ya

İnsanlığın evrim süreci ve dünyaya üzerinde nasıl yayılım gösterdiğinden bahsedilmektedir. İnsanın kadim zamanlardan bu yana evrimselleşmesi, bilhassa fiziki özelliklerinin gelişimi hakkında önemli bilgiler aktarmaktadır. Diamond'a göre ilk insanın ortaya çıkışı 7 milyon yıl önce bugünkü Afrika kıtasında gerçekleşmiş ve insanoğlu geçen zamanla birlikte Afrika dışındaki kıtalara da yayılını sürdürmüştür.

Evrim teorisine bağlı kalarak yorumlanmış ve insanın, insana benzeyen maymun akrabalarından evrilerek türediğinden bahsedilmiştir. Homo Erectus, Homo Neandarthel ve bugün bizlerin içerisinde bulunduğu Homo Sapiens gibi insan türlerinden yine bu bölümde sıkça bahsedilmektedir.

İnsanların gezegenimizdeki kıtalara hangi zamanlarda yayıldığı sorusu yanıtlanmaya çalışılmıştır. Buna göre insanlar 7 milyon yıl önce Afrika, 1.000.000 yıl önce Asya ve Güney Asya’ya, en geç 500.000'de Avrupa’ya, 40.000 önce Avustralya’ya, 20.000 önce Sibirya’ya ve 11.000 yıl önce de Kuzey ve Güney Amerika’ya yayılmışlardır.

Chatham Adaları'nda 1835 yılında meydana gelen bir felaketten bahseden yazar, burada adada yaşayan Morioriler ve onların adalarına saldırıp buradaki insanları öldüren ve yiyen Maoriler'den bahsediyor. Burada her iki topluluğun da MS. 1000 civarında Yeni Zelanda’ya yerleşen Polinezya çiftçilerinin torunları olduğu ancak zamanla birbirlerinden ayrılıp farklı şekilde gelişen bu toplulukların arasındaki gelişim düzeyleri vurgulanmıştır. Aynı zamanda Morioriler'den daha savaşçı oldukları görülen Maorilerin yaptıkları katliamları yalnızca kendi gelenekleri olarak değerlendirmeleri de göze çarpmaktadır. Bu anlatımda aslında aynı soydan gelinmesinin gelişmişlik düzeyini eşdeğer tutmayacağını gelişmişlikte tamamen çevresel faktörlerin ve hayat şartlarının etkin olduğu belirtilmiştir. Eğer böyle olmasaydı aynı soydan geldikleri kabul edilen Morioriler ile Maoriler'in aynı yapısal özellikleri barındırmaları gerekirdi.

Batı medeniyetinin Yeni Dünya ile karşılaşması anlatılmıştır. İspanyol komutan Pizarro'nun 168 askeriyle kralları Atauhalpa önderliğindeki kalabalık İnkalara (80 bin kişi) karşı Cajamarca'da aldığı galibiyet anlatılmaktadır. Sayısal olarak bu kadar az olmalarına karşın İspanyolların İnkalar karşısında nasıl galip geldikleri anlaşılmaya çalışılmaktadır. Pizarro'nun sayısı binlerle ifade edilen düşmana karşı tek bir kayıp vermeden nasıl başarılı olduğu ve hatta düşman kralı Atauhalpa'yı nasıl esir aldığı burada üzerinde durulan hususlar olmuşlardır. Bu bölüm özelinde İspanyolların İnkalar'dan hangi alanlarda üstün oldukları saptanmaya çalışılmıştır.

İkinci Kısım

Yiyecek Üretiminin Başlaması ve Yayılması

Yiyecek üretiminin toplumların gelişmik seviyeleri üzerine olan etkilerinden bahsedilmiştir. Ayrıca yiyecek üretimiyle Avrupalıların Amerika kıtasını ele geçirebilmesi arasında bir ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Batı toplumunun dünya üzerinde kendisine oranla daha geri kalmış topluluklara karşı nasıl üstün geldiği konusu üzerinde durulmuştur.

Dünya üzerinde salt tüketimden üretime geçiş M.Ö. 8500 civarında Bereketli Hilal olarak adlandırılan coğrafya üzerinde gerçekleşmiştir. Bundan sonra tüketimin yanında üretim de insan yaşamının önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu dönemle birlikte tarım gelişmeye başlamış, ki bu da toplumların gelişmişlik düzeyini arttıran önemli bir unsur olmuştur. Tarımsal üretim ve bunda sağlanan verim neticesinde özel mülkiyetler oluşmuş, verim alınan topraklar sahiplenilip etrafı çevrilmiş, bunların sayıları artmış ve bu da toplu yaşama bilincini meydana getirmiştir. Neticede şehirler kurulmaya devletler oluşmaya başlamıştır. Avcı-toplayıcı dönemden yiyecek üretimine geçiş dönemi hakkında bilgiler aktarılmaktadır. İlk bitkiler ve bunların nasıl yetiştirildiği konusu üzerinde durulmakta ve hayvanların evcilleştirilmesi konusundan da bahsedilmektedir. İlk evcilleştirilen hayvanlar ve de bunların evcilleştirildiği coğrafyalardan da bahsedilmektedir.

Üçüncü Kısım

Yiyecek Üretiminden Tüfeklere, Mikroplara ve Çeliğe

Çiftçilerin toplumlar nezdindeki öneminden bahsetmiş ve salgın hastalıkların tarihsel olayların şekillenmesinde doğrudan etkilerinin olabileceğinden de söz edilmiştir. Tarihin şekillenmesinde savaşlar kadar hastalıkların, salgınların da etkisi büyüktür.

Mikrop nedir, nasıl yayılır gibi sorulara yanıt aramış, mikropların toplumları nasıl etkilediği konusu üzerinde de ayrıntılı bir biçimde durmuştur. Ona göre mikrop normal yaşam esnasında insanlar arasında hızla yayılabilmekte buna ek olarak hastalıkların genetik yoluyla da insanlar üzerindeki etkileri sürebilmektedir. Ayrıca tarihin belli bir döneminde yaygın hastalıklara maruz kalan toplumların sonraki yıllarda hastalıklara karşı olan dirençlerinin hiç hastalık yaşamamış toplumlardakine göre daha yüksek olduğundan yazar eserinde söz etmiştir.

Yazının tarihteki öneminden ve yazının da etkisiyle yapılan icatlardan söz ediyor. Bilhassa antik dönemde farklı coğrafyalarda kullanılan yazı biçimlerinin özelliklerinden söz edilmektedir. Yazı bilindiği üzere Mezopotamya’da ortaya çıkmış ve etkileşimde bulunduğu yakın çevreyi de etkileyerek yeni çeşitlerinin ortaya çıkışına da örnek oluştur. Bu yazıdan etkilenen bölgeler buradan aldıkları yazıyı kopyalayarak, geliştirerek, değiştirerek kendi ihtiyaçlarına uygun yazılar geliştirmişlerdir. Bu kısımda bu konu hakkında önemli bilgiler yer almakta yazının toplumların gelişmesindeki büyük öneminden söz edilmekte ve aslında bir yazı türünün sadece ortaya çıktığı coğrafya içerisinde kalmadığını ve yakın coğrafyaları da etkileyebildiğini yazarın anlatımına bakarak anlayabilmekteyiz.

Phaistos diskinin bulunuşu ve gizemlerinden bahsediliyor. "Farklı kıtalarda teknoloji niçin farklı hızlarda gelişti?" veya bunun yanında şöyle bir soru da sorulabilir "Bazı topluluklar çok ileri bir teknolojiye erişmişken neden bazı toplumlar teknolojik ve yaşam standartları olarak ilk sıradakilere oranla geri kaldılar?" bunlar önemli sorular ve yine bu sorular aslında dünya üzerinde günümüzde bile var olan gelişmişlik düzeyi noktasındaki farklılıkların nedenlerinin anlaşılabilmesini sağlayacak türden sorular olarak da değerlendirilebilir.

Dördüncü Kısım

Beş bölümde Devri Alem

Avustralya yerlileri ile Papua Yeni Gine'deki yerlileri kıyaslıyor. Neden Amerika'daki yerlilerin Afrika ve Avrasya'da yaşamış olan yerlilerden daha ileri seviyede olduğu sorusunun yanıtını arıyor. Yeni Gine ve Avustralya yerlileri arasında derin bir karşılaştırma yapıyor. Yeni Gine'dekilerin aslında Avustralya'dakilerden daha ileri olduklarını söylüyor. Ancak bu ileriliğin elbette Avrupa ile kıyaslanamayacağını da sözlerine ekliyor. Avustralya civarında yer alan eski Pasifik ulusları hakkında kitabın başından itibaren değerli bilgiler aktarılıyor.

Çin'in nasıl günümüzdeki haline geldiği sorusunu yanıtlamaya çalışıyor. Bunu yaparken bu ülkenin coğrafi yapısı, akarsuları ve iklimi hakkında bilgiler veriyor. Çin'in nüfus yapısı, tarihi ve ülkede konuşulan diller hakkında da bu bölümde bilgiler aktarıyor. Pasifik Okyanusu'nda yer alan Polinezya'nın özellikleri ve buradaki insan yayılımlarından bahsediyor. Avrupa toplumlarının Amerika’yı keşfi, buraya gelişleri, yerli halkın yok olması ve bölgenin istilasından bahsediyor. Peki bütün bunlar nasıl oldu? Avrasya ile Amerika kıtalarındaki toplumların farklı gelişimlerindeki faktörler nelerdir? Eserin yazarı Diamond önceki bölümlerde olduğu gibi bu kısımda da bu konuya açıklık getirmeye çalışıyor. Afrika kıtasının yapısından ve kara kıtadaki insan yayılımından da söz ediyor.

Sondeyiş

İnsanlık Tarihinin Bir Bilim Olarak Geleceği

Bereketli Hilal, Hindistan veya Çin topluluklarının Amerika ve diğer bilinmeyen bölgeleri keşfedip, buraları sömüremeyipte, bunu Avrupa'nın başarabilmesinin nedenleri üzerinde de durmuştur. Çin'in eski devirlerdeki teknolojik üstünlüğünü sonraki çağlarda neden kaybettiğini ve Avrupa'nın nasıl üstünlüğü ele geçirdiği konularına da bu kısımda değinmiştir.

Japonların dil ve kültürlerinin yapısı ve bunun komşularıyla olan farklılıklarından bahsetmiştir. Japonların atalarının günümüzde yaşadıkları adaya nasıl geldikleri ve uygarlıklarının burada ne şartlarda geliştiği ve en önemlisi de kökenlerinin kimler olduğunu incelemektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder