26 Nisan 2020 Pazar

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - II. Ünite Anlatım ve Özellikleri, Doğrudan, Dolaylı, Somut, Soyut Anlatım


II. ÜNİTE ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ

1. ANLATIMA HAZIRLIK

Anlatım sırasında başarıya ulaşmak için öncelikle anlatımda hazırlık yapılmalıdır. Hazırlık yapmadan yapılan anlatımlar başarıya ulaşamaz. Başarılı bir anlatım yapabilmek için hazırlık aşamasında, bilgi toplamalı, deneyimlerimizi toplanan bilgilere göre zenginleştirmeli ve yapılan çalışmaları gruplandırmalıyız. Daha sonra anlatıya başlamalı veya sunmalıyız.
Bir metni oluştururken şu aşamaları takip ederiz:

1- Konu belirlemesi yapılır
2- Belirlenen konuda neyi nasıl ve niçin anlatacağımızı belirleriz.
3- Konu ile ilgili kitap, dergi, gazete, internet vb araştırma yapılır.
4- Yapılan araştırmalar not edilir ve notlar sonrasında gruplandırılır eğer aynen kaynak gösterilecekse dipnot edilecek kaynaklarda ayrıca belirlenip alınır. Kaynaklar varsa dipnot olarak yazılabilir
5- Kısa cümleler ile üzerinde duracağımız konu planlanır, sıralanır.

Anlatımda hazırlık yapmak metnin doğruluğunu, akıcılığını olumlu yönde etkiler.

Anlatıma hazırlıkta bilgi toplama işi çeşitli yöntemlerle yapılır. Sonrasında bu bilgilerin kullanım aşamasına geçildiğinde anlatımda aynen kaynak gösterecek isek dipnot kullanırız.

2. ANLATIMDA TEMA VE KONU

Anlatımda tema ve konu belirlemesi de önemli bir aşamadır. Tema daha genel konu ise daha özel ve somuttur. Tema sınırlandırılıp somutlaştırılırsa konu olur.

Konu görmek ve izlemek ile algılanabilirken tema daha çok kavranır. Mesela sevinç bir temadır ama yaşama sevinci bir konudur. Farklı metinlerde tema ve konu ortak olabilir ama bu metinlerin ifade ediliş tarzı biçimi farklı olabilir. Örneğin iki metinde İstanbul’u anlatabilir ama tarz farklı olabilir.

Tema konu ve ifade ediş şeklinin hepsine birden içerik denir.

3. ANLATIMDA SINIRLANDIRMA

Anlatım sırasında konu sınırlandırması yapmak anlatımda düşüncelerin belirginleşmesini sağlar.

Yazılarda kullanılan başlık ise metnin temasını sınırlandıran ve somutlaştıran bir göstergedir. Soyut olan kavramlar (tema), anlatım sırasında bağlam (yer), kişi, zaman, ifade ve anlatım biçimi ile somut hale getirilir. Anlatıcının tavrı da temanın sınırlandırılmasında etkilidir. Konu sınırlandırması yapılırken genellikle genelden özele doğru bir yöntem izlenir.

4. ANLATIM VE ANLATICININ AMACI

Etkili bir iletişim için iletişim öğeleri sağlıklı olmalıdır ve dil en doğru şekliyle kullanılmalıdır. Çünkü iletişimde en önemli öğe dildir. Anlatım şeklinin (üslûp) belirlenmesindeki ana nokta anlatıcının (gönderici) amacı ve alıcının durumudur.

Metinlerde anlatımın amacı iletişim öğelerinin rolüne ve görevlerine göre değişir. Metinlerde amaç bilgi vermek olabilir bir makale gibi, duyguları derin bir şekilde ifade etmek olabilir şiir gibi veya öznel görüşleri belirtmek olabilir gezi yazısı gibi.

Anlatım biçimi bu amaca göre biçimlenir. Anlatım, gönderici, alıcı, kanal, şifre gibi iletişim öğelerine göre değişir. Anlatıcı ve dinleyici (okuyucu) arasındaki ilişki anlatımın amacını belirler. Üslup ta amaca ve alıcıya göre değişir. Anlatım yazılış amacına göre değişir ve şekillenir. Okuyucu ve anlatıcı arasındaki ilişkiye göre şekillenir.

5. ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI

Metinlerde ortak temalar kullanılabilirken ortaya konulan metinler birbirinden farklılıklar gösterebilirler. Sanatçının bakış açısı ve ifade tarzı farklılık oluşumunda ana etkendir. Ayrıca, metnin meydana getirildiği zaman ve mekânda metni farklı yorumlamada etkendir.

Anlatım yapılırken cümleler anlatıcının ifade ediş tarzını öznel ifade ve nesnel ifade olarak iki şekilde ele alabiliriz.

Öznellik:
Anlatıcının, söyleyenin, kişisel duygusunun yorumunun bulunduğu ifadelerdir. Kişiden kişiye değişen yargılara denir. Bu ifadelerin kanıtlanması zordur. Bu ifade şeklinin bulunduğu metinler genellikle sanatsal kaygıyla yazılır ve dolayısı ile de metinlerde anlatıcı üslûbu buna göre şekillendirir. Betimlemelerde yoğun bir şekilde öznel ifadelerden yararlanılır.

“Konya, Türkiye’nin en güzel şehridir.” İfadesi öznel bir ifadedir çünkü içerisinde geçen güzel kavramı kişiseldir ve bir başkası güzel bulmayabilir.

Nesnellik:
Anlatıcının, söyleyenin, kişisel duygusunun, görüşünün, yorumunun yer almadığı
ifadelerdir. Bu ifadeler kişiden kişiye değişmez. Doğruluğu yada yanlışlığı kolayca kanıtlanır. Bilgi verme amaçlı metinlerde yoğun bir şekilde bu anlatım kullanılır ve anlatıcı da üslûbunu buna göre belirler.

“Konya Türkiye’nin yüzölçümü en büyük şehridir.” İfadesi doğruluğu tartışılmaz bir ifadedir.

Anlatımda birde anlatıcı doğrudan anlatım ve dolaylı anlatım olarak iki farklı anlatım kullanır.

Doğrudan Anlatım:
Bir kişinin sözünü herhangi bir değişiklik yapmadan aktarmaya doğrudan anlatım denir. İfade bu tip bir anlatımda söyleyen kişinin ağzından çıktığı gibi aynen aktarılır, yorum katılmaz. Genellikle tırnak içine alınarak cümlede verilir.

Babam ‘Bayram sabahı namaz sonrası mezarlık ziyareti yapacağız.’ dedi.

Doğrudan anlatım olsun dolaylı anlatım olsun aktarılan ifadenin anlamında bir değişiklik olmaz.

Dolaylı Anlatım:
Anlatıcının başkasından öğrendiklerini, duyduklarını ifade etmek amacıyla gerçekleştirdiği anlatımdır. Anlatıcı aktaracağı ifadede kendine göre bir takım söyleyiş değişiklikleri yapar. Bir başkasının sözünü kendi ifademizle aktarmaktır.

Babam bayram sabahı mezarlık ziyareti yapacağımızı söyledi.
Öğretmenimiz test çözmenin yararlı olacağını söyledi. Gibi örnekler verilebilir.

Somut Anlatım:
Beş duyu organımızdan herhangi biri ile algılayabildiğimiz kavramlar somut kavramlardır. Anlatıcının gördüklerini duyduklarını duyuları ile algılayabildiklerini aktardığı kavramlardır. Duyularımıza bağlı olarak verilen konular somut ifadeler ile ele alınır.

Örneğin mevsimler konusu duyulara hitap eden kavramlara yer verdiği için konuda somut bir şekilde ele alınır.

Daha çok bilimsel içerikli ifadelerin olduğu metinlerde kullanılır.

Soyut Anlatım:
Beş duyu organımızdan herhangi biri ile algılayamadığımız ama varlığına inandığımız kavramlara soyut kavramlar denir.

Daha çok yazarın anlatıcının kişisel kanaatlerinin yoğun olarak kullanıldığı anlatımlarda soyut kavramlara daha çok yer verilir. Sanatsal gayenin ön plana tutulması görülür bu anlatımlarda daha çok. Felsefi , kişisel görüşlerin yer aldığı metinlerde sıkça karşılaşırız. Anlatıcının başkalarından işittiği anlatımda soyut anlatım özelliği gösterir.

6. ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ

Anlatım İlkeleri: İyi bir anlatımda bulunması gereken ilkeler vardır. Bunların başında akıcılık, duruluk, yalınlık ve açıklık gelir.

Açıklık: Anlatımın farklı anlamlara gelmeyecek şekilde ifade edilmesidir. Bir konudaki ifadeden herkesin aynı şeyi anlamasıdır. Değişik anlamlara gelebilecek cümleler bu konunun aksine kapalı ifade olur. Anlatımda açıklığı sağlamak istiyorsak öğeleri yerli yerinde kullanırken noktalama işaretlerini de yanlışsız kullanmalıyız.

Eğitim konusunda anne ve babalar yönlendirilmelidir. Cümlesinde öğeler yerinde kullanılmadığı için açık bir anlatım olmaz. Anne ve babalar eğitim konusunda yönlendirilmelidir. İfadenin daha açık şeklidir.

O okulu arkadaşından çok severdi. Cümlesi de açık olmayan bir ifadedir. Cümlede "o" kişi mi Yoksa o okul mu açık değil o dan sonra virgül kullanımı ifadeyi açık hale getirebilir.

Akıcılık: Anlatımda okunuşu ve söylenişi zor olan sözcüklerden kaçınarak kolay söyleyişi olan sözcüklerin kullanıldığı gereksiz sözcük tekrarlarından kaçınılan ifadenin hiçbir engele takılmadan sürdüğü ifadelerdir. Anlatımda söylenişi zor seslerin kullanılması akıcılığı ses düzeyinde bozar. Arka arkaya söylenişi sert yada yumuşak hecelerden meydana gelen sözcüklerin kullanımı sözcük düzeyinde akıcılığı bozar. Sözcük tekrarları ve aynı anlama gelen sözcüklerin yoğun kullanımı da cümle düzeyinde akıcılığı bozar.

Duruluk: Anlatımda gereksiz sözcüklere yer verilmeden karmaşık ve anlaşılması güç cümlelerin kullanılmamasıdır. Duruluğun sonucunda yalınlık ve akıcılık ortaya çıkar.

Yalınlık: Anlatımda kullanılan ifadelerin sade gösterişsiz ve kısa kesin ifadelerle dile getirilmesidir.

Üslûp: Sanatçının duyuş görüş ve anlatış tarzıdır.

Özgünlük: Hem duyuş düşünüş olarak hem de anlatım olarak sanatçının diğerlerine benzememsidir.

7. ANLATIMIN OLUŞUMU

Metni eğer bir duvara benzetirsek duvardaki taşların yerini paragraflar tutar. Harç yerine ise tema ve işlenen konuyu düşünebiliriz. Eğer anlatımın oluşumunda olaya paragraf olarak bakarsak sözcük, sözcük grupları ve işlenen konu bir bütündür.

Kelimeler tek başına kullanıldıklarında bir anlam ifade etmezler. Kelimelere dil bilgisi kurallarına uygun olarak çeşitli ekler getirilir ve böylece anlamlı bir cümle oluşur. Cümlelerde bir araya geldiklerinde anlamlı bir bütünlük sağlayarak paragrafı oluşturur.

Bir metinde dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine bağlaşıklık ya da dil bilgisi bağıntısı denir.

Ya biz yolumuz–un son-u-n-a var madan gece olursa.

Yukarıdaki cümleye bakıldığında cümle oluşturulurken sadece dil bilgisi kurallarına değil aynı zamanda anlam bağlantılarına da dikkat edilmiştir. Bu anlam bağlantılarına da “bağdaşıklık” denir.

Paragraf oluştururken cümleler arasında bir anlam bütünlüğü oluşmalıdır. Anlam bakımından bütünlük sağlanmadığında paragraf oluşmaz. Cümleler arasında da anlam bakımından bir bütünlük olmalıdır. Cümle oluşurken de kelimeler arasında anlam bakımından bağdaşıklık olması gerekir. Nitekim paragrafta namla sorularına bakıldığında anlatımın akışını bozan ifade hangisidir şeklinde sık sık sorularla karşılaşabilmekteyiz. Konu ve tema bütünlüğüne dikkat edilmelidir.

Bağdaştırma: “Tamlama, deyim gibi söz varlığı içindeki öğeleri ve tümce ya da sözceleri anlamlı, kabul edilebilir birimler halinde bir araya getirmeye bağdaştırma denir”.

Körpe salatalık , çıkmaz sokak, ilk göz ağrısı gibi örnekler verilebilir.

Alışılmamış Bağdaştırma: “Anlam belirleyicileri, anlam ayırıcıları arasında uyum bulunmayan birleştirmelerdir.

körpe merdiven, dilsiz hayaller, korkunç kıyafet vb. dilsiz insan alışılmış bağdaştırma iken dilsiz hayaller alışılmamış bağdaştırmadır.

Bağdaştırma yapılarak metinlerde kullanılan kelimeler bir araya gelerek yeni anlamlar oluşturur. Bu sayede aynı durum yada olayı farklı sözcüklerle ifade edebilme olanağı elde ederiz.

Bağlam: Kelimelerin veya kelime gruplarının veya cümlelerin metinlerde bulunduğu yere bağlı olarak farklı anlamlar kazanmasına bağlam denir.

Bu elimdeki çanta çok ağır.
Onun hocadan duyduğu laflar çok ağır laflardı.

Metinlerde bağlaşıklığa ve bağdaşıklığa uyulmaması anlatım bozukluğuna neden olur. Bağdaşıklıkta hata yapılırsa kelimeler yanlış anlamda kullanılır.

Çam fidanlarını yamaca özenle ektiler.
Cümle incelendiğinde (ek-) eylemi uygun olmayan bir şekilde kullanılmış ve bağdaşmamıştır. Bu durumla bağdaşan ifade (dik-) eylemi olması gerekirdi.
Bağlaşıklıkta daha çok kelimenin eksik kullanımı
bağlaşmayı bozar.

Listede benim ve senin adın yokmuş.
Cümlesine bakıldığında bağlaşmayı bozan durum benim kelimesinden sonra adım (benim adım ve senin adın) kelimesi olmalıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder