Kitabın Adı: Ateşten Gömlek
Kitabın Yazarı: Halide Edip Adıvar
Kitabın Konusu :
Kitap, İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele kahramanlarının hedeflerine nasıl ulaştığı konusunu anlatmaktadır.
Kitabın Konusu :
Kitap, İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele kahramanlarının hedeflerine nasıl ulaştığı konusunu anlatmaktadır.
Kitabın Özeti :
Kitabın hemen hemen tamamı Peyami’nin hatıra defterinden ibarettir. Peyami, Ankara’da Cebeci hastanesinde yatarken 4 kasım ile 17 Aralık 1921 tarihleri arasında kırk üç gün zarfında hatırladıklarını bir deftere yazmıştır. Bunun dışında yine Peyami’nin ağzından İhsan ile Cemal’i hatırlayan on bir sayfalık bir bölüm ile, Peyami öldükten sonra onun kimliğini açıklayan tek sayfalık bir ‘sonuç’ bölümü vardır.
Peyami Dışişleri mesleğini seçen bir gençtir. Kurtuluş Savaşında hem başından yaralanmış hem de bacaklarını kaybetmiştir. Cebeci Hastanesi’nde yattığı sırada bir yandan hatıralarını yazmaktadır. Kendisine savaş sırasında da emir erliğini yapan Salim ona refakkat etmekte, bakımını üstlenmektedir. Doktorlar bir ameliyatla kafatasını açarak, savaş sırasında içinde kaldığı sanılan bir kurşunu arayacaktır.
Romanın akışı içinde Peyami’de önemli bir değişme olur. Hikayenin başladığı ana kadar silik, cansız bir hariciye memurudur. Kendisini ‘züppe bir genç’ olarak tanımlamaktadır. İzmirli zengin bir ailenin kızı olan annesiyle birlikte Şişli’de oturmaktadırlar.
Hatıra Defteri’ne göre bu tarihten on iki yıl kadar önce Peyami’nin akrabası olan Ayşe, amca çocuğu olan Peyami’nin annesi tarafından İzmir’den onunla evlendirmek üzere İstanbul’a davet edilmiş ama Peyami bu evliliği istememiş, bavulunu toplayıp Almanya’ya kaçmıştır. Bunun üzerine onuruna çok düşkün olan Ayşe, bir daha hiçbir zaman Peyami ile evlenmemeyi aklına koymuştur. Nitekim İstanbul’da tanıştığı Peyami’nin babasının akrabalarından eski bir hariciyeci olan Mukbil bey ile evlenir. Ayşe’nin kardeşi Cemal de subaylık mesleğini seçmiş bir akrabadır. Harbiye Nezareti’ndeki Binbaşı İhsan ile müterakenin ilk zamanlarından itibaren çok iyi anlaşmaktadırlar. O sırada kahramanların hepsi İstanbul’da bulunmaktadır.
Peyami’nin annesi Şişli’deki evin kabul salonuyla o günlerin kibar, tanınmış, sözü geçen bir kadınıdır. Peyami’lerin sosyal yaşamı Büyükada ile Şişli arasında gidip gelmektedir. Kadınlar arasındaki propagandayı o idare etmektedir. Şişli ve Büyükada arasındaki dedikoduların ve kukla oyunlarının hepsi onların salonlarından geçmektedir. Bu salonların sürekli konukları İngiliz taraftarlarıdır. Savaşlardan bıkmışlardır. Onlara göre kurtuluş İngiliz hakimiyetini kabul etmektir. Peyami de bu hayatın ve bu düşüncelerin bir parçasıdır. İstanbul’da çeşit çeşit inanç, türlü türlü çalışma yürütülmektedir. Özellikle manda taraftarları, ülkeyi bir başka devletin boyunduruğu altına koymak isteyenler çok çalışmaktadırlar. Bunlardan Salime Hanım tam bir ittihatçı düşmanıdır ve İngiliz mandasının kuvvetli savunucusudur.
Bu günlerde neredeyse dünyanın her yanındaki cephelerde savaşmış olan kuzen Cemal Bey istanbul’dadır ve Erkanı Harbe (Harp Akademesi) devam etmekte, akraba olduğu için bazen Şişli’deki evde kalmaktadır. Peyami ve Cemal iyi arkadaş olurlar. Cemal cumhuriyetçi fikirleri savunmaktadır. Hergün Hariciyeden Peyami’yi almakta, birlikte zabitlerin oturduğu kahveye gitmektedirler. Orada subayların ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili tartışmalarından Peyami giderek zevk almaktadır. Bir gün birlikte iken bir başka subay olan İhsan ile karşılaşırlar. Aslında İhsan ve cemaal birbirini çok sevmemektedirler. Ama ikisi de Peyami ile iyi arkadaş olduğundan hep birlikte olmaya, birlikte gezmeye başlarlar. Peyamilerin salonundaki tartışmalara İhsan Bey de katılmaktadır.
Bir gün İzmir’e Yunanlıların çıktığı haberi gelir. (15.5.1919) Ayşe’nin kocasını, küçük oğlunu, birçok suçsuz insanla birlikte süngülemişler, delik deşik etmişlerdir. Beş yaşındaki oğlu tek bir kurşunla can vermiş, Ayşe de kolundan yaralanmıştır. Ayşe bir İtalyan ailenin yanına sığınarak, İzmir’i terkeder ve İstanbul’a Peyamiler’in evine gelir. Ayşe’yi iskelede karşılamaya Peyami ve Cemal birlikte giderler. İhsan’la kaarşılaşırlar. İhsan’ın yardımıyla Ayşe’yi sağ salim Şişli’deki eve getirirler. Ayşe siyah giysiler içinde, yaralı kolu beyaz sargılıı olarak, duru beyaz tenli, yeşil gözlü iri kızıl dudaklı, burnu biraz uzunca ama çok etkili bir kadındır. Gören erkeğin ondaki heyecandan, sıcaklıktan etkilenmemesi mümkün değildir. İhsan daha ilk karşılaşmalarında hemen etkisi altına girmiştir.
Ulusal coşku içinde çalkalanan İstanbul’da bir yandan protesto mitingleri yapılmaktadır. Fatih mitingi yapılmıştır. Günün birinde Sultanahmet Meydanı’nda büyük bir miting yapılır. Mitinge kadın, erkek, çoluk çocuk büyük kalabalıklar katılmıştır. Asıl gelenler İstanbul’un arka, yoksul mahallerinde yaşayan insanlardır. Camilerin minarelerinin arasına siyah bayraklar asılmıştır. Halk Sultanahmed meydanına sanki ülke kurtuluncaya kadar dövüşmek için and içmeye gelmiştir. Ayşe, İhsan ve Peyami de bu mitinge katılır. Meydaandaa Almaan İmparaaoru çeşmesinin basamaklarına çıkarak izlemeye çalışırlar ancak yüzbin insanın doldurduğu alanda bir şey duymaları mimkün değildir. Ancak havadaki ccoşku herkesi etkilemiştir. Ayşe ağlamaktadır. Peyami bile içinin coşkuyla dolduğunu hisseder.
Peyami’nin duygu ve düşünceleri giderek değişmektedir. Ayşe’yi yakından tanıdıkça ve özellikle Sultanahmed mitinginden sonra bilincinde uyanmalar olur. Bir yanda Şişli hanımları, köprünün öteki yanında Darülfünün (üniversite) öğrencileri, genç öğretmenler, şairler, miting meydanlarını dolduran tek bacaklı aakerler. Peyami o gün asıl Türkiye’yi ilk kez gördüğünü anlar. Züppe Peyami Ayşe’nin aşkıyla çok değişmiş, İzmir’in kurtuluşu yolunda can vermeye hazır hale gelmiş bir vatanperver olmuştur.
Bir İngiliz gazetecisi ve Salime Hanım’ın bulunduğu ve Yunan işgalinin konuşulacağı bir salon toplantısında Ayşe “Çanakkaledeki kayıpları nedeniyle İngilizlerden özür dilenmesinin gerektiği” fikrine çok keskin bir dille hem de düzgün bir Fransızca ile itiraz edince herkesi şaşırtır ve etkiler. Sakin, konuşmayan, cahil bir taşralı olarak sanılan Ayşşe’nin bilgisi ve coşkusu birileirni tedirgin etmiştir. Bu arada Peyami’nin annesi de evdeki düzeninin bozulmasını istemez vve Ayşe’yi evinde tehlikeli olarak görmeye başlar. Ayşe’nin İstanbul’daki varlığı ve İzmir’den yaralı olarak gelmiş olduğu düşman kuvvetlerinin taraftarları arasında giderek yayılır. Ayşe annesi ile Peyami’ninn konuşmalarını duyar, kısa sürede evden ayrılır ve Gedikpaaşa’da iki odalı bir ev kiralayarak taşınır. İzmir’den gelirken yanında getirdiği paraları İstanbul’dan Anadolu’ya kaçan subayların yol harcamaları için kullanan genç kadın kendi geçimini dantel örerek ve çocuklara ders vererek sağlamaktadır.
Protesto mitingleri, gösteriler sürmektedir. Yaşlı insanlar, kdın ve gençler sokakları, meydanları doldurmaktadır. İstanbul’da birbirinden farklı çevrelerde bir mücadele arzusu uyanmıştır. Tam bu günlerde İstanbul İngilizler tarafından işgal edilir. Kentin üstünden geçen küçük uçaklar bomba yağdırmaktadır. Kentin her yanında kan gövdeyi götürmekte, kesik kol ve bacaklar sokaklarda bırakılmakta, ölüler sağlar birbirine karışmaktadır. Bu uçak saldırılarının birinde Peyami korkudan fenalık geçirir ve yanında olan İhsan ve Cemal’in yardımıyla eve döner. İşgalciler kendilerine muhalif olanların ileri gelenlerini sürgüne göndermeye başlarlar. Ayşe’nin de evi aranır. Ayşe hiç kimse ile konuşmamakta, sadece komşusu sebzecilik yapan Zeynep Hanımla arkadaşlık yapmakta, onun aracılığıyla arkadaşlarıyla haberleşmektedir.
Ayşe İstanbullu gençlerin gözünde İzmir’in ve kurtuluşun sembolüdür. İhsan ile Cemal Anadolu’ya geçerler. Şidetli bir tifo geçiren Peyami ile bir türrlü haberleşemeyen Ayşe sonunda onun iyleşmesiyle birlikt bir kağnıya atlayarak Kuva-yı Milliye’ye katılmak üzere Anadoluya geçerler. Kılık değiştirmiş, köylü giysileri edinmişlerdir. Eşyalarını kömür çuvalları altına saklamışlardır. Yollarda arama yapıldığı için Bursa üzerinden gidemezler ve çetin dağ yollarından geçerek sonunda Kandıra’nın köylerinde İhsan’a kavuşurlar. Peyami ile İhsan hastabakıcılık yapan Ayşe’yi içten içe sevmeye başlamışlardır. Bu aşk her ikisi içinde bir ateşten gömlek olmuştur. İhsan ve arkadaşları önce Bolu, Düzce ve Adapazarı tarafındaki ayaklanmaları bastırmaya çalışan ve halkı İstanbul Hükümetine karşı için örgütlemeye çalışan Kuva-yi Milliye güçlerine yardım ederler. Önce Adapazarı ve Geyve civarında halife ordusu ile çarpışırlar.
Ulusal harekete karşı gelmek isteyen köyleri yola getirirler. Çeteler de birbiri ile kavga etmetedir. Kimi Padişah taraftarıdır, kimi Kuvayı Milliye’yi benimsemiştir. Bu arada Mehmet Çavuş aralarına katılır. Peyami de artık bir işe yaramak ve Ayşe’nin gözünde değer kazanabilmek için savaşa fiilen katılmak ister ve Mehmet Çavuş’tan silah kullanmayı öğrenir. Doğançay’dan sonra Eskişehir’e giderler. Bu bölgede yaptıkları mücadele sırasında tanıdıkları anası, babası, Yunanlılar tarafından öldürülen yeşil gözlü, genç köylü kızı Kezban ise karşılık görmeyen bir sevda ile İhsan’ı sevmekte ve onu da beraberlerinde götürmeleri için yalvarmaktadır. Ama İhsan’ın bu genç kızı götürebileceği uygun bir ortam yoktur. Kezban ise Ayşe’yi kıskanmakta ve şehirli kadın gibi yaralılara bakabileceğini söylemektedir. İhsan sert bir şekilde Kezban’a köyünde kalmasının daha iyi olacağını söyler.
Adapazarı’ndaki ihtilalcilerin dize getirilmesinde çok önemli yararlılıklar gösteren Ahmed Rıfkı’nın ölümüyle çok sarsılan, onu gömmeden ayrılmamakta direnen ve günlerce çevresiyle ilgilenmeyen Ayşe ikisi arasındaki bu tartışmayla ilgilenir. İhsan’la arasında sözden çok bakışların ve duyguların konuştuğu bir düello geçer. Kezban İhsan’ı, Mehmet Çavuş’ta Kezban’ı sevmektedir. Elinde bir miktar birikmiş parası vardır ve Kezban’la evlenmek istemektedir. Mehmet Çavuş Peyami’yi yaralama pahasına Kezban’ı kaçırır. Bir süre ikisinden de haber alamazlar.
Bu arada İhsan ve Peyami Konya’daki isyanı bastırmakla görevlendirilir. Mehmet çavuş artık karşı cephededir. Köylüleri yaalan yanlış bilgilerle kandırmış, İhsan Bey’e ve subaylaarına eğlence amaçlı bir toplaantıyı bahane ederek pusu kurmuştur. İhsan ve arkadaşları pusuda yaakalanır, arkaadaaşları ölür, İhsan tutuklanır. Ama Kezban’ın kaçıp kilometrelerce yolu yürüyerek haber vermesi sayesinde arkadaşları İhsan’ı kurtarırlar ve Mehmet Çavuş’u asarlar. Kezban’ın eşyaları ise bir ırmağın kıyısında bulunur. Kerzban kayıplara karışmıştır.
Peyami’yi dil bilgisinden yararlanmak üzere mütercim olarak Milli Müdafa’ya verirler. Peyami Ankara’ya gelir, Ayşe ise hemşire olmuş, Eskişehir’e gitmiştir. İhsan sessiz ve çelikten bir insan gibi, yorulmak bilmeden didinir, çalışır. Alay kumandanı olmuştur. Hepsi Ayşe’nin, İzmir kızının peşinde İzmir yolunda ölmeye söz vermişlerdir. Bu sıtmayla sanki arkalarına ateşten bir gömlek giymişlerdir. Peyami büyük bir uğraştan sonra kendini İhsan’ın komutası altındaki birliğe verdirir. İhsan bir akşam Peyami’ye Ayşe’yi nasıl yana yana sevdiğini anlatır.
İkinci İnönü Savaşı’nda başını kurşunlara uzatarak ölümü beklemiştir. Metristepe’de göğsünden bir kurşun yiyerek bayıldığı zama herşeyin bittiğine hükmetmiştir. Çok kan kaybeden İhsan’ı hastanede yer olmadığından otelde küçük bir odaya yatırırlar. Ayşe sabahları gelir, yarasını gözden geçirir, çarşaflarını değiştirir, derecesini alır. İhsan öğleye kadar hep bunu yaşamak için vakit geçirir. Bir akşam Ayşe’yle İzmir’e inecekleri günü konuşurlar. İzmir’e girenin ilk kendisi olmak şartıyla Ayşe’den kendisi ile evlenmesini ister. Ayşe bu sözü vermeden mantosunu alarak kaçmaya çalışır. İhsan, yarasını açarak intihara kalkışır. Ayşe de ister istemez geri dönmek zorunda kalır.
Rastlantılar İhsan’a fena bir oyun oynar. Hava değişimi için Ankara’ya gönderilir. Orada İhsan’ın isteğine aykırı olarak, bir amca kızını onunla evlendirmeye kalkarlar. İhsan bunu kabul etmez ama dönüşte trenn binerken amcasının kızına, onu öperek veda eder. İşte kötü rastlantı burada kendini gösterir. Ayşe bu sahneyi görmüştür. İzmir’in kızı, o günden sonra İzmir’den başka hiç bir şeyi düşünmez olur. İhsan’da yırtıcı bir savaş başlamıştır. Dışından düşmanla içinden kendi kendisiyle savaşmaktadır. İhsan, Sakarya Savaşı sıraasında bir saldırı sırasında, tırmandığı tepenin en yüksek noktasında bir makineli ateşiyle vvrulur, Peyami’nin kolları arasında hayatını kaybeder. Hemşire Ayşe de bu saldırı sırasında vurulanlar arasındadır. Peyami br seyde içinde bir asker kaputu altında onu bulur. Hemşire gömleği kana bulanmıştır. Sol kaşının üzerinden iri bir yara almıştır. Ayşe’nnin şehit oluşu hazindir. Sıhhiye bölüğünde çalışırken komutanın şehit oluşu haberi gelince dayanamamış, fırlamış, ileri, en ileri hatta kadar koşmuştur. Peşinden koşanlar onu yakalayamamıştır. Tam o sırada bir top mermisi parçasının isbetiyle vurulmuştur.
Peyami Ayşe’yi de İhsan’ı da Gökçepınar’da yan yana gömdürür. Niyeti İzmir’e en önde girip, bunu Gökçepınar’da yatan Ayşe’ye anlatmaktır. Çünkü Peyami’ye göre Ayşe hiç kimseyi sevmemiştir. Onun seveceği insan İzmir’e ilk girecek olandır. Tekrar cepheye dönen Peyami’de bir top mermisi ile vurulur ve iki bacağını da kaybeder. Cemal de şehit düşer.
Peyami’nin hatıra defteri burada biter. Romanın sonuna eklenen bir nottan anladığımıza göre kafasından kurşun çıkarılırken ameliyat sırasında Peyami ölmüştür. Cebeci Hastanesi’nin iki doktoru bu konuda konuşurlar. Yedek asteğmen Peyami Efendi’nin kağıtları incelenmiştir. Ne İhsan adında bir alay komutanı bulunmuştur. Ne de Ayşe adında bir hemşire. Peyami’nin akrabası da bulunmamıştır. Bu nedenle iki doktor, hatıra defterindeki olayların kafasına kurşun girmesinden ileri gelen hayaller olduğuna karar verirler.
Kısaca Özeti:
Kitabın hemen hemen tamamı Peyami’nin hatıra defterinden ibarettir. Peyami, Ankara’da Cebeci hastanesinde yatarken 4 kasım ile 17 Aralık 1921 tarihleri arasında kırk üç gün zarfında hatırladıklarını bir deftere yazmıştır. Bunun dışında yine Peyami’nin ağzından İhsan ile Cemal’i hatırlayan on bir sayfalık bir bölüm ile, Peyami öldükten sonra onun kimliğini açıklayan tek sayfalık bir ‘sonuç’ bölümü vardır.
Peyami Dışişleri mesleğini seçen bir gençtir. Kurtuluş Savaşında hem başından yaralanmış hem de bacaklarını kaybetmiştir. Cebeci Hastanesi’nde yattığı sırada bir yandan hatıralarını yazmaktadır. Kendisine savaş sırasında da emir erliğini yapan Salim ona refakkat etmekte, bakımını üstlenmektedir. Doktorlar bir ameliyatla kafatasını açarak, savaş sırasında içinde kaldığı sanılan bir kurşunu arayacaktır.
Romanın akışı içinde Peyami’de önemli bir değişme olur. Hikayenin başladığı ana kadar silik, cansız bir hariciye memurudur. Kendisini ‘züppe bir genç’ olarak tanımlamaktadır. İzmirli zengin bir ailenin kızı olan annesiyle birlikte Şişli’de oturmaktadırlar.
Hatıra Defteri’ne göre bu tarihten on iki yıl kadar önce Peyami’nin akrabası olan Ayşe, amca çocuğu olan Peyami’nin annesi tarafından İzmir’den onunla evlendirmek üzere İstanbul’a davet edilmiş ama Peyami bu evliliği istememiş, bavulunu toplayıp Almanya’ya kaçmıştır. Bunun üzerine onuruna çok düşkün olan Ayşe, bir daha hiçbir zaman Peyami ile evlenmemeyi aklına koymuştur. Nitekim İstanbul’da tanıştığı Peyami’nin babasının akrabalarından eski bir hariciyeci olan Mukbil bey ile evlenir. Ayşe’nin kardeşi Cemal de subaylık mesleğini seçmiş bir akrabadır. Harbiye Nezareti’ndeki Binbaşı İhsan ile müterakenin ilk zamanlarından itibaren çok iyi anlaşmaktadırlar. O sırada kahramanların hepsi İstanbul’da bulunmaktadır.
Peyami’nin annesi Şişli’deki evin kabul salonuyla o günlerin kibar, tanınmış, sözü geçen bir kadınıdır. Peyami’lerin sosyal yaşamı Büyükada ile Şişli arasında gidip gelmektedir. Kadınlar arasındaki propagandayı o idare etmektedir. Şişli ve Büyükada arasındaki dedikoduların ve kukla oyunlarının hepsi onların salonlarından geçmektedir. Bu salonların sürekli konukları İngiliz taraftarlarıdır. Savaşlardan bıkmışlardır. Onlara göre kurtuluş İngiliz hakimiyetini kabul etmektir. Peyami de bu hayatın ve bu düşüncelerin bir parçasıdır. İstanbul’da çeşit çeşit inanç, türlü türlü çalışma yürütülmektedir. Özellikle manda taraftarları, ülkeyi bir başka devletin boyunduruğu altına koymak isteyenler çok çalışmaktadırlar. Bunlardan Salime Hanım tam bir ittihatçı düşmanıdır ve İngiliz mandasının kuvvetli savunucusudur.
Bu günlerde neredeyse dünyanın her yanındaki cephelerde savaşmış olan kuzen Cemal Bey istanbul’dadır ve Erkanı Harbe (Harp Akademesi) devam etmekte, akraba olduğu için bazen Şişli’deki evde kalmaktadır. Peyami ve Cemal iyi arkadaş olurlar. Cemal cumhuriyetçi fikirleri savunmaktadır. Hergün Hariciyeden Peyami’yi almakta, birlikte zabitlerin oturduğu kahveye gitmektedirler. Orada subayların ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili tartışmalarından Peyami giderek zevk almaktadır. Bir gün birlikte iken bir başka subay olan İhsan ile karşılaşırlar. Aslında İhsan ve cemaal birbirini çok sevmemektedirler. Ama ikisi de Peyami ile iyi arkadaş olduğundan hep birlikte olmaya, birlikte gezmeye başlarlar. Peyamilerin salonundaki tartışmalara İhsan Bey de katılmaktadır.
Bir gün İzmir’e Yunanlıların çıktığı haberi gelir. (15.5.1919) Ayşe’nin kocasını, küçük oğlunu, birçok suçsuz insanla birlikte süngülemişler, delik deşik etmişlerdir. Beş yaşındaki oğlu tek bir kurşunla can vermiş, Ayşe de kolundan yaralanmıştır. Ayşe bir İtalyan ailenin yanına sığınarak, İzmir’i terkeder ve İstanbul’a Peyamiler’in evine gelir. Ayşe’yi iskelede karşılamaya Peyami ve Cemal birlikte giderler. İhsan’la kaarşılaşırlar. İhsan’ın yardımıyla Ayşe’yi sağ salim Şişli’deki eve getirirler. Ayşe siyah giysiler içinde, yaralı kolu beyaz sargılıı olarak, duru beyaz tenli, yeşil gözlü iri kızıl dudaklı, burnu biraz uzunca ama çok etkili bir kadındır. Gören erkeğin ondaki heyecandan, sıcaklıktan etkilenmemesi mümkün değildir. İhsan daha ilk karşılaşmalarında hemen etkisi altına girmiştir.
Ulusal coşku içinde çalkalanan İstanbul’da bir yandan protesto mitingleri yapılmaktadır. Fatih mitingi yapılmıştır. Günün birinde Sultanahmet Meydanı’nda büyük bir miting yapılır. Mitinge kadın, erkek, çoluk çocuk büyük kalabalıklar katılmıştır. Asıl gelenler İstanbul’un arka, yoksul mahallerinde yaşayan insanlardır. Camilerin minarelerinin arasına siyah bayraklar asılmıştır. Halk Sultanahmed meydanına sanki ülke kurtuluncaya kadar dövüşmek için and içmeye gelmiştir. Ayşe, İhsan ve Peyami de bu mitinge katılır. Meydaandaa Almaan İmparaaoru çeşmesinin basamaklarına çıkarak izlemeye çalışırlar ancak yüzbin insanın doldurduğu alanda bir şey duymaları mimkün değildir. Ancak havadaki ccoşku herkesi etkilemiştir. Ayşe ağlamaktadır. Peyami bile içinin coşkuyla dolduğunu hisseder.
Peyami’nin duygu ve düşünceleri giderek değişmektedir. Ayşe’yi yakından tanıdıkça ve özellikle Sultanahmed mitinginden sonra bilincinde uyanmalar olur. Bir yanda Şişli hanımları, köprünün öteki yanında Darülfünün (üniversite) öğrencileri, genç öğretmenler, şairler, miting meydanlarını dolduran tek bacaklı aakerler. Peyami o gün asıl Türkiye’yi ilk kez gördüğünü anlar. Züppe Peyami Ayşe’nin aşkıyla çok değişmiş, İzmir’in kurtuluşu yolunda can vermeye hazır hale gelmiş bir vatanperver olmuştur.
Bir İngiliz gazetecisi ve Salime Hanım’ın bulunduğu ve Yunan işgalinin konuşulacağı bir salon toplantısında Ayşe “Çanakkaledeki kayıpları nedeniyle İngilizlerden özür dilenmesinin gerektiği” fikrine çok keskin bir dille hem de düzgün bir Fransızca ile itiraz edince herkesi şaşırtır ve etkiler. Sakin, konuşmayan, cahil bir taşralı olarak sanılan Ayşşe’nin bilgisi ve coşkusu birileirni tedirgin etmiştir. Bu arada Peyami’nin annesi de evdeki düzeninin bozulmasını istemez vve Ayşe’yi evinde tehlikeli olarak görmeye başlar. Ayşe’nin İstanbul’daki varlığı ve İzmir’den yaralı olarak gelmiş olduğu düşman kuvvetlerinin taraftarları arasında giderek yayılır. Ayşe annesi ile Peyami’ninn konuşmalarını duyar, kısa sürede evden ayrılır ve Gedikpaaşa’da iki odalı bir ev kiralayarak taşınır. İzmir’den gelirken yanında getirdiği paraları İstanbul’dan Anadolu’ya kaçan subayların yol harcamaları için kullanan genç kadın kendi geçimini dantel örerek ve çocuklara ders vererek sağlamaktadır.
Protesto mitingleri, gösteriler sürmektedir. Yaşlı insanlar, kdın ve gençler sokakları, meydanları doldurmaktadır. İstanbul’da birbirinden farklı çevrelerde bir mücadele arzusu uyanmıştır. Tam bu günlerde İstanbul İngilizler tarafından işgal edilir. Kentin üstünden geçen küçük uçaklar bomba yağdırmaktadır. Kentin her yanında kan gövdeyi götürmekte, kesik kol ve bacaklar sokaklarda bırakılmakta, ölüler sağlar birbirine karışmaktadır. Bu uçak saldırılarının birinde Peyami korkudan fenalık geçirir ve yanında olan İhsan ve Cemal’in yardımıyla eve döner. İşgalciler kendilerine muhalif olanların ileri gelenlerini sürgüne göndermeye başlarlar. Ayşe’nin de evi aranır. Ayşe hiç kimse ile konuşmamakta, sadece komşusu sebzecilik yapan Zeynep Hanımla arkadaşlık yapmakta, onun aracılığıyla arkadaşlarıyla haberleşmektedir.
Ayşe İstanbullu gençlerin gözünde İzmir’in ve kurtuluşun sembolüdür. İhsan ile Cemal Anadolu’ya geçerler. Şidetli bir tifo geçiren Peyami ile bir türrlü haberleşemeyen Ayşe sonunda onun iyleşmesiyle birlikt bir kağnıya atlayarak Kuva-yı Milliye’ye katılmak üzere Anadoluya geçerler. Kılık değiştirmiş, köylü giysileri edinmişlerdir. Eşyalarını kömür çuvalları altına saklamışlardır. Yollarda arama yapıldığı için Bursa üzerinden gidemezler ve çetin dağ yollarından geçerek sonunda Kandıra’nın köylerinde İhsan’a kavuşurlar. Peyami ile İhsan hastabakıcılık yapan Ayşe’yi içten içe sevmeye başlamışlardır. Bu aşk her ikisi içinde bir ateşten gömlek olmuştur. İhsan ve arkadaşları önce Bolu, Düzce ve Adapazarı tarafındaki ayaklanmaları bastırmaya çalışan ve halkı İstanbul Hükümetine karşı için örgütlemeye çalışan Kuva-yi Milliye güçlerine yardım ederler. Önce Adapazarı ve Geyve civarında halife ordusu ile çarpışırlar.
Ulusal harekete karşı gelmek isteyen köyleri yola getirirler. Çeteler de birbiri ile kavga etmetedir. Kimi Padişah taraftarıdır, kimi Kuvayı Milliye’yi benimsemiştir. Bu arada Mehmet Çavuş aralarına katılır. Peyami de artık bir işe yaramak ve Ayşe’nin gözünde değer kazanabilmek için savaşa fiilen katılmak ister ve Mehmet Çavuş’tan silah kullanmayı öğrenir. Doğançay’dan sonra Eskişehir’e giderler. Bu bölgede yaptıkları mücadele sırasında tanıdıkları anası, babası, Yunanlılar tarafından öldürülen yeşil gözlü, genç köylü kızı Kezban ise karşılık görmeyen bir sevda ile İhsan’ı sevmekte ve onu da beraberlerinde götürmeleri için yalvarmaktadır. Ama İhsan’ın bu genç kızı götürebileceği uygun bir ortam yoktur. Kezban ise Ayşe’yi kıskanmakta ve şehirli kadın gibi yaralılara bakabileceğini söylemektedir. İhsan sert bir şekilde Kezban’a köyünde kalmasının daha iyi olacağını söyler.
Adapazarı’ndaki ihtilalcilerin dize getirilmesinde çok önemli yararlılıklar gösteren Ahmed Rıfkı’nın ölümüyle çok sarsılan, onu gömmeden ayrılmamakta direnen ve günlerce çevresiyle ilgilenmeyen Ayşe ikisi arasındaki bu tartışmayla ilgilenir. İhsan’la arasında sözden çok bakışların ve duyguların konuştuğu bir düello geçer. Kezban İhsan’ı, Mehmet Çavuş’ta Kezban’ı sevmektedir. Elinde bir miktar birikmiş parası vardır ve Kezban’la evlenmek istemektedir. Mehmet Çavuş Peyami’yi yaralama pahasına Kezban’ı kaçırır. Bir süre ikisinden de haber alamazlar.
Bu arada İhsan ve Peyami Konya’daki isyanı bastırmakla görevlendirilir. Mehmet çavuş artık karşı cephededir. Köylüleri yaalan yanlış bilgilerle kandırmış, İhsan Bey’e ve subaylaarına eğlence amaçlı bir toplaantıyı bahane ederek pusu kurmuştur. İhsan ve arkadaşları pusuda yaakalanır, arkaadaaşları ölür, İhsan tutuklanır. Ama Kezban’ın kaçıp kilometrelerce yolu yürüyerek haber vermesi sayesinde arkadaşları İhsan’ı kurtarırlar ve Mehmet Çavuş’u asarlar. Kezban’ın eşyaları ise bir ırmağın kıyısında bulunur. Kerzban kayıplara karışmıştır.
Peyami’yi dil bilgisinden yararlanmak üzere mütercim olarak Milli Müdafa’ya verirler. Peyami Ankara’ya gelir, Ayşe ise hemşire olmuş, Eskişehir’e gitmiştir. İhsan sessiz ve çelikten bir insan gibi, yorulmak bilmeden didinir, çalışır. Alay kumandanı olmuştur. Hepsi Ayşe’nin, İzmir kızının peşinde İzmir yolunda ölmeye söz vermişlerdir. Bu sıtmayla sanki arkalarına ateşten bir gömlek giymişlerdir. Peyami büyük bir uğraştan sonra kendini İhsan’ın komutası altındaki birliğe verdirir. İhsan bir akşam Peyami’ye Ayşe’yi nasıl yana yana sevdiğini anlatır.
İkinci İnönü Savaşı’nda başını kurşunlara uzatarak ölümü beklemiştir. Metristepe’de göğsünden bir kurşun yiyerek bayıldığı zama herşeyin bittiğine hükmetmiştir. Çok kan kaybeden İhsan’ı hastanede yer olmadığından otelde küçük bir odaya yatırırlar. Ayşe sabahları gelir, yarasını gözden geçirir, çarşaflarını değiştirir, derecesini alır. İhsan öğleye kadar hep bunu yaşamak için vakit geçirir. Bir akşam Ayşe’yle İzmir’e inecekleri günü konuşurlar. İzmir’e girenin ilk kendisi olmak şartıyla Ayşe’den kendisi ile evlenmesini ister. Ayşe bu sözü vermeden mantosunu alarak kaçmaya çalışır. İhsan, yarasını açarak intihara kalkışır. Ayşe de ister istemez geri dönmek zorunda kalır.
Rastlantılar İhsan’a fena bir oyun oynar. Hava değişimi için Ankara’ya gönderilir. Orada İhsan’ın isteğine aykırı olarak, bir amca kızını onunla evlendirmeye kalkarlar. İhsan bunu kabul etmez ama dönüşte trenn binerken amcasının kızına, onu öperek veda eder. İşte kötü rastlantı burada kendini gösterir. Ayşe bu sahneyi görmüştür. İzmir’in kızı, o günden sonra İzmir’den başka hiç bir şeyi düşünmez olur. İhsan’da yırtıcı bir savaş başlamıştır. Dışından düşmanla içinden kendi kendisiyle savaşmaktadır. İhsan, Sakarya Savaşı sıraasında bir saldırı sırasında, tırmandığı tepenin en yüksek noktasında bir makineli ateşiyle vvrulur, Peyami’nin kolları arasında hayatını kaybeder. Hemşire Ayşe de bu saldırı sırasında vurulanlar arasındadır. Peyami br seyde içinde bir asker kaputu altında onu bulur. Hemşire gömleği kana bulanmıştır. Sol kaşının üzerinden iri bir yara almıştır. Ayşe’nnin şehit oluşu hazindir. Sıhhiye bölüğünde çalışırken komutanın şehit oluşu haberi gelince dayanamamış, fırlamış, ileri, en ileri hatta kadar koşmuştur. Peşinden koşanlar onu yakalayamamıştır. Tam o sırada bir top mermisi parçasının isbetiyle vurulmuştur.
Peyami Ayşe’yi de İhsan’ı da Gökçepınar’da yan yana gömdürür. Niyeti İzmir’e en önde girip, bunu Gökçepınar’da yatan Ayşe’ye anlatmaktır. Çünkü Peyami’ye göre Ayşe hiç kimseyi sevmemiştir. Onun seveceği insan İzmir’e ilk girecek olandır. Tekrar cepheye dönen Peyami’de bir top mermisi ile vurulur ve iki bacağını da kaybeder. Cemal de şehit düşer.
Peyami’nin hatıra defteri burada biter. Romanın sonuna eklenen bir nottan anladığımıza göre kafasından kurşun çıkarılırken ameliyat sırasında Peyami ölmüştür. Cebeci Hastanesi’nin iki doktoru bu konuda konuşurlar. Yedek asteğmen Peyami Efendi’nin kağıtları incelenmiştir. Ne İhsan adında bir alay komutanı bulunmuştur. Ne de Ayşe adında bir hemşire. Peyami’nin akrabası da bulunmamıştır. Bu nedenle iki doktor, hatıra defterindeki olayların kafasına kurşun girmesinden ileri gelen hayaller olduğuna karar verirler.
Kısaca Özeti:
İzmir’in işgalinde Yunanlıların, kocasını ve oğlunu öldürmeleri üzerine önce İstanbul’a gelen ve sahip olduğu Türklük şuuru ve mücadele azmiyle İstanbullu gençlerin bilinçlenmesini sağlayan Ayşe’nin uyandırdığı heyecana kapılan subaylar Anadolu’ya geçerler. Çeteler düşmanla savaşmaktadır. Bu savaşta Ayşe hasta bakıcı Peyami ise çeviricidir.
Ayşe kendisini seven ve evlenme teklif eden İhsan’a cevabını ancak İzmir alındıktan sonra vereceğini söyler. Peyami ise sevgisini Ayşe’ye açıklayamamaktadır. Cephede İhsan şehit düşer, Ayşe de ileri hatlar giderek orada can verir. Peyami ise kafasına aldığı kurşunla hastahanede ölür.
Peyami’nin ölümünden sonra doktorlar Peyami’nin notlarını araştırarak Ayşe adında birisinin kolorduda görev yapmadığını ve İhsan isminde birinin de alay komutanı olmadığını fark etmişlerdir.
Ayşe kendisini seven ve evlenme teklif eden İhsan’a cevabını ancak İzmir alındıktan sonra vereceğini söyler. Peyami ise sevgisini Ayşe’ye açıklayamamaktadır. Cephede İhsan şehit düşer, Ayşe de ileri hatlar giderek orada can verir. Peyami ise kafasına aldığı kurşunla hastahanede ölür.
Peyami’nin ölümünden sonra doktorlar Peyami’nin notlarını araştırarak Ayşe adında birisinin kolorduda görev yapmadığını ve İhsan isminde birinin de alay komutanı olmadığını fark etmişlerdir.
Kitabın Kahramanları, Kişiler :
Peyami: Romanda anlatılan olayları hatıra defterinden öğrendiğimiz bir hariciye memuru. Ayşe’ye duyduğu aşk yüzünden olaylara karışan ve kendini bir anda Milli Mücadele’nin içinde bulan genç. İzmir’in işgali sırasında cephede çevirici olarak görev yapar. Dışişleri memurudur. Ayşe’yi çok sever. Aynı zamanda çok duygusal bir kişiliğe sahiptir.
Cemal: Ayşe’nin ağabeyi. Milli Mücadele’nin önemli subaylarından biri. Daha o yıllarda cumhuriyetçi fikirlere sahip.
Ayşe: Romanda, İzmir’in ve Kurtuluşun sembolü olaarak görülen genç bir kadın. Kocası ve oğlu İzmir’in işgali sırasında Yunanlılar tarafından öldürülünce, önce İstanbul’a gelir; oradan da Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’ye bir hemşire olarak katılır. Cephede, ön saflarda hizmet görür. Savaş zamanında cephede hasta bakıcılık yapar. İzmir’in işgalinde milli mücadele ruhu içinde halkı bilinçlendirmeye çalışır. Çok hırslı, çekici ve hoş bir bayandır.
İhsan: Cemal’in ve Peyami’nin arkadaşı. Milli Mücadeleye ilk katılanlardan biridir. Albaylığa kadar yükselir. Ayşe’yi sevmektedir. Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarına katılır. Sakarya Savaşında şehit olur. Ayşe ile birlikte küçük bir köyün mezarlığına gömülürler. Bir subaydır. Sakarya savaşında şehit düşmüştür. Ayşe’yi çok sever ve onunla evlenmek ister.
Mehmet Çavuş: Şahsi kini dolayısıyla çeteci olmuş, Rumeli’de Bulgar çeteleri ile vuruşmuş, padişaha düşmanlığı nedeniyle Milli Mücadele’ye katılmıştır. Kezban’a aşık olunca onun ardından geçer. Kezban’ı kaçırır. Fakat Kezban’ın İhsan’ı sevmiş olmasını gururuna yediremez. Kuva-yı Milli’yeden ayrılır. Bir isyan teşebbüsü sırasında İhsan tarafından yakalanıp asılır.
Kezban: Anası ve babası Yunanlılar tarafından öldürülmüş bir köylü kızı. İhsan’ı seviyor. Ve bu aşkın çekiciliği ile onun ardından giderek Milli Mücadele’ye katılıyor. Hem kıskanç hem fedakar bir genç kız.