27 Nisan 2019 Cumartesi

Beyaz Yele (Rene Guillot) Kitabının Özeti, konusu, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Beyaz Yele

Kitabın Yazarı : Rene Guillot

Kitabın Özeti :

At Hırsızları

Folko, balıkçı dedesi ve küçük kardeşiyle yaşayan 12 yaşında bir çocuktu. Bataklıkta gezip doğayı keşfetmeyi ve bazen uzaktan dört nala koşarken gördüğü yaban atlarını çok severdi. Dedesi büyüyünce onun balıkçı olacağını düşünürdü. Ama Folko seyis olmak istiyordu. Bir gün Folko bataklıkta kayıkla gezerken hiç beklemediği bir şey oldu. Bembeyaz bir tay ve kısrakla karşılaştı. Tayı çok sevdi ve farkında olmadan da olsa ona Beyaz Yele adını verdi. Tüm bunlar olurken Folko'yu uzaktan seyreden iki adam vardı. Bunlar at hırsızlarıydı.

Kısrağı Kaçırmak

At hırsızları, Folko uzaklaşınca kısrağı yakalamak için harekete geçtiler. Henüz fazla uzaklaşmamış olan Folko, kısrağın sesini duyunca geri döndü ve çaresizce olanları izledi. At hırsızları biraz zorlansalar da sonunda kısrağı yakalayıp yola koyuldular. Onlar gidince Folko, Beyaz Yele'yi aramaya başladı. Sonunda Beyaz Yele'yi yaralı ve öfkeli bir halde buldu. Bir süre sakinleşmesini bekledikten sonra Beyaz Yele'yi çağırarak yürümeye başladı. Beyaz Yele, Folko'nun peşinden yürüdü ama at hırsızlarıyla karşılaştıkları yere gelince aniden durdu. Daha da sonra at hırsızlarının gittiği yöne doğru dört nala koştu.

Koca Seyis Antonyo

At hırsızlarının kısrağı kaçırdıkları günden bir hafta sonraydı. Antonyo, Beyaz Yele'yi aramak için yola çıktı. Folko'nun dedesi olan dostu Ösebyo'ya uğrayıp Folko'yu yanına aldı. Birlikte tekrar yola koyuldular. Öğlen olunca karınlarını doyurup dinlenmek için uykuya daldılar. Onlar uyurken Antonyo'nun atı Franki, Beyaz Yele'yi görüp kişneyince Antonyo ve Folko uyandılar. Beyaz Yele'yi ilk Folko fark etti. Küçük çocuk dostunu yeniden gördüğü için çok sevindi.

Beyaz Prens

Aradan uzun zaman geçti. Folko dedesini mutlu etmek için balıkçıların yanında çalışmaya başladı. Folko'nun günleri gündüz çalışıp, gece yorgun bir şekilde Beyaz Yele'nin hayaliyle uyumaya çalışarak geçti.

Av Zamanı

Balık mevsimi bitince Folko evine döndü ve günlerini eskisi gibi geçirmeye devam etti. Bir gün Folko yine bataklıkta gezerken Antonyo onlara uğradı. Pek keyfi yoktu, o yüzden fazla oyalanmadan işine döndü. Beyaz Yele'yi yakalamak için her şey hazırdı. Uzun bir uğraştan sonra seyisler Beyaz Yele'yi yakaladılar. Ama Beyaz Yele hiç pes etmedi. Sonunda kötü bir olay yaşanmaması için Antonyo Beyaz Yele'yi serbest bıraktı.

Rüyalar Gerçek Olunca

Bir gün Folko yine bataklığa balık avlamaya gitti. İşini hızlıca bitirip günün kendisine kalacağını hayal etti. Ama bundan daha güzel bir şey oldu. Folko, Beyaz Yele'yle karşılaştı. Ama haranın sahibiyle seyisler Beyaz Yele'nin peşindeydiler ve Beyaz Yele'yi buldular. Onları fark eden Beyaz Yele kaçmadı, aksine üstlerine gidip haranın sahibine saldırarak intikamını aldı. Sonra da koşarak uzaklaştı. Ama seyisler onun peşinden gitmediler. Haranın sahibi çok sinirlendi ve Beyaz Yele'yi yakalayan kişiye onu vereceğini söyledi. Bunu duyan Folko haranın sahibine Beyaz Yele'yi yakalarsa onu kendisine verip vermeyeceğini sordu. Haranın sahibi de dalga geçerek bütün seyislerin önünde Folko'ya söz verdi. Artık Folko'dan mutlusu yoktu. Haranın sahibi ve seyisler gidince Folko, Beyaz Yele'yi bulup yakaladı. Beyaz Yele bir süre Folko'yu yerlerde sürükledi. Ama sonra sakinleşip onun peşinden eve gitti. Folko Beyaz Yele'ye saman verirken Beyaz Yele diğer atların sesini duyup onların yanına koştu.

Bahar Yarışları

Beyaz Yele sürünün başı olmak için bütün atlarla dövüştü. Yaralansa da pes etmedi. Sonunda amacına ulaştı. Beyaz Yele artık sürünün başı oldu. Ertesi gün Folko'nun kulübesine gitti. Folko hem şaşkın hem de çok sevinçliydi. Atına defalarca sarıldı. Sonra atının yaralı olduğunu fark etti. Yarasını temizledi, karnını doyurması için saman verdi. Folko hep Beyaz Yele'ye binip gezmek istedi. Ama bir hafta boyunca buna cesaret edemedi. Sonunda dayanamadı ve Beyaz Yele'nin sırtına bindi. Ama Beyaz Yele şahlanıp Folko'yu yere attı. Sonra da dört nala koşup oradan uzaklaştı. Folko çok üzüldü ve kendini suçlu hissetti.

Beyaz Yele Kayıplara Karışıyor

Aradan iki hafta geçti. Beyaz Yele ortalıkta yoktu. Folko uzun zamandır Antonyo'yu da göremediği için iyice meraklandı. Sonunda dayanamayıp Antonyo'nun yanına gitti. Folko ve Antonyo, Beyaz Yele hakkında konuştular. Folko çok üzgündü. Antonyo Folko'yu biraz olsun sevindirebilmek için haftasonu onu şehre götüreceğine söz verdi.

Şehirde Bayram

Nihayet pazar günü Antonyo ve Folko yola çıktılar. Haralarda mola vererek, yavaş yavaş şehre, Cuzeppe'nin evine ulaştılar. Antonyo ve Cuzeppe Folko'yu bayram yerinde gezdirdiler. Sonra bir de sirke götürdüler. Folko sirkte Beyaz Yele'ye benzeyen bir at gördü. Bunu heyecanla Antonyo'ya söyledi. Daha sonra gösteri bitince gidip ata baktılar ve onun Beyaz Yele olmadığını anladılar. Ama orada haranın sahibiyle sirk müdürünün konuştuğunu da gördüler. Birkaç gün Cuzeppe'nin evinde kalan Antonyo ve Folko eve dönüş zamanı gelince yine yola koyuldular.

Atların Efendisi

Antonyo ve Folko döndükten birkaç gün sonra Antonyo, hara sahibiyle sirk müdürünün Beyaz Yele için anlaştığını öğrendi. Bu yüzden seyisler yeniden Beyaz Yele'yi yakalamaya çalışacaklardı. Antonyo bir faydasının olmayacağını bile bile Folko'ya haber vermeye gitti. Ama Folko evde yoktu, yine bataklıktaydı.

Güzel Bir Rüya Gibi

Beyaz Yele sonunda döndü, sürüsünü aradı ama bulamadı. Haranın sahibi ve seyisler de Beyaz Yele'yi aradılar ve sonunda buldular. Beyaz Yele onlardan saklanmak için sazlıkların arasına girdi. Bunu fark eden haranın sahibi Beyaz Yele'yi yakalamak için seyislere sazlıkları yakmalarını söyledi. Rüzgar alevleri kontrol edilemez bir hale getirince sesleri duyan Folko atının alevler için kaldığını gördü. Onu kurtarmak için her şeyi göze aldı. Nihayet Beyaz Yele'nin yanına varınca sırtına binip onu sürdü. Böylece seyislerden kaçmaya başladılar. Sonunda nehir kenarına geldiler. Tehlikeyi fark eden haranın sahibi ve seyisler Folko'yu geri çağırdılar. Ama artık her şey için çok geçti.

Kitabın Karakterleri ve Kişileri :

BEYAZ YELE: Annesi Rita gibi soyludur. “İnce uzun kulaklı, İnce boyunlu, kara gözlü” bir taydır. Yelesinden kuyruğuna kadar uzanan lekesiz, kar beyazı, kısacık tüyleri vardır.
RİTA: Beyaz Yele’nin annesi Çingeneler yakalar.

FOLKO: On iki yaşında, küçük kardeşi ve dedesiyle yaşar. Balıkçılıkla geçinir. Cesur ve sabırlıdır. Kasları gelişkin ve saçları alnına döküktür.

ANTONYO: Atları sevan, yaşlı at bakıcısı.

ÖSEBYO: Folko’nun hayattaki tek akrabası, dedesi.

ÇİNGENELER: At hırsızı kötü insanlardır.

PATRON: Atları yakalatıp yarıştıran hara sahibi, kötü birisi.

Kitabın Özeti 2 :

Folko, on iki yaşında becerikli bir çocuktur. Ösebyö Dede’nin sandalını alır, bataklığı dolaşırdı. O gün, hava kararırken yanında. İnce boynunu uzatmış, alımlı bir tay gördü. Tay Çocuğun yanına yaklaştı, saçlarını kokladı. Folko da parmaklarını o ipek yelenin arasına soktu. Ancak dönmesi gerekiyordu. “ Yine gelece­ğim” diyerek evine gitti.
Bu esnada, at hırsızı iki kişi onları seyrediyor, hırsızlar taya ve anasına doğru yaklaşıyorlardı.

Bu esnada Folko, çamurlara saplanmış kurtulmaya uğraşıyordu. Hırsızların anne at ile tayı yakalamaya çalışırlarken gördü. Anne kısrak kurtulmak için her şeyi yapıyordu. Nitekim kurtuldu ama küçük tayı kurtarmak için geri döndü. , Yavrusunun sesi ile bir an durakladı. Hırsızlar daha hemen kement atıp anne tayı da kementle yakaladılar. . Artık kurtuluşu yoktu. Bir müddet sonra da direnmeyi bıraktı. Bunun üzerine adamlar kemendi söküp, kısrağı yanlarında götürdüler. Ama bu defa da beyaz yele kaçmıştı.

Folko, bütün bunları seyretmişti Hızla, Beyaz Yele’nin olduğu yere koşmuştu. Hayvan yerde inleyerek yatıyordu. Hemen yardım etmek istedi. Ancak tay çok huzursuzdu ve Folko’nun elini ısırmaya çalıştı. Folko, aldırış etmeden tayı bağlayan ipleri sökmeye başladı. Uzun uğraşlardan sonra sökme işi bitmişti. Tay doğruldu ve uzun uzun bakıştılar.

Folko, evine döndü. Anlat­tıklarına kimse inanmayacağı için, anlatmadı. Ama Antonyo kendi kısraklarının da çalındığını söyleyince, onları gördüğünü anlattı. Hep beraber Beyaz Yele’nin olduğu yere gitmeye karar verdiler.

Geçtikleri yerlerde, bir yığın at vardı. Ancak, Beyaz Yele ara­larında yoktu. Folko, ümitliydi. Böylece saatler geçti. Uzaktan Beyaz Yele’nin geldiğini gördüler. Yanlarına geldiğinde, hiç te beyazlığı kalmamıştı. Derisi boydan boya çamurdu. Yorgun, yara­lı bir halde Beyaz Yele, kısa zamanda kendisini belli etmişti. Yüzlerce at arasından dahi, hareketleriyle seçiliyordu. Ancak, onun bu delişmen hali, diğer at sahiplerini tedirgin edi­yordu. Bu yüzden de onu yakalamak istiyorlardı. Bu amaçla, bir gün Beyaz Yele’yi kıstırıp, bin bir eziyetle hara­nın içine kadar soktular. Ancak, yine de kaçmayı başardı.
Artık, Folko’nun aklı fikri Beyaz Yele’de idi. Bir gün kesin kararını verdi. Yola çıktığında, birazcık yol almıştı ki, önce kıpırdayan çalıların arasından fırlayan kuşu, arkasından da Beyaz Yele’yi gör­dü. Durmuş kendisine bakıyordu. Aynı anda, haranın patronu bütün adamlarını toplamış ve Beyaz Yele’yi yakalamak için peşine düşmüşlerdi. Beyaz Yele, yanına kadar yaklaştıkları halde, hare­ketsiz duruyordu. Ansızın patronun atına doğru saldırdı ve pat­ron yere düştü. Beyaz Yele’yi elde edemeyeceğini anlamış­tı. “Bırakın gitsin, kim isterse o alsın ” dedi.

Folko, “Yani ben alabilir miyim?” diye sorunca, “alabilirsin” dedi. Dünyalar Folko’nun olmuştu. O sevinçle, Beyaz Yele’yi bulmak için koşarcasına yürüdü ve onu buldu. Kemendini atıp, boy­nuna geçirdi. Beyaz Yele hızla koşmaya başladı. Folko, sağa sola çarpıyor, eli, kolu, dizi, kafası yaralanıyor, aldırış etmiyordu. Bir müddet sonra Beyaz Yele durdu. Karşılıklı bakıştılar. Artık ke­mende bile gerek kalmamıştı. Usulca çekince geliverdi. Birlikte Folko’nun evine geldiler. Atı, çimin arkasına koydu ve yem ver­meye başlamıştı. Beyaz Yele kendisinindi artık. Tam da bu esnada, uzaklardan at kişnemeleri duyuldu. Beyaz Yele, önce kulaklarını dikti, sonra da hızlı bîr şekilde koşmaya başladı. Yine kaçmıştı.

Folko, çok üzülmüştü. Yavuklusunu kaybetmiş âşıklar gibiy­di. Yine de ümidini kesmemişti. Haksız da değildi. Bir akşam, bir ses duyup kapıya çkınca ve Beyaz Yele’nin gelmiş olduğunu gördüler. Bir hayli yarası vardı. Hemen yarasını sarmaya koyuldular. Görünen oydu ki, yaralı olduğu için, dost bildiği Folko’ya sığınmıştı. Folko ve kardeşleri çok sevinçliydiler.

Artık at her akşam, Folko’nun yolunu gözlüyordu. Dostlukla­rı herkesin dilinde idi. Folko, yarası henüz iyileşmediği için ona binemiyordu. Ama, binmek ve gezmek için can atıyordu. Bir gün binmeye karar verdi. Ancak, atın üstüne atladığı an, at değişti ve silkinerek Folko’yu üstünden attı. Sonra da hızla koşarak gözden kayboldu. Vakit geldiğinde, yola koyulup, Antonyo’nun seyislik yapan arkadaşının evine geldiler. Orada Beyaz Yele’nin annesi olan kıs­rak vardı. Bu Fojko için tatlı bir sürpriz olmuştu. Sonra kasabaya gittiler. Her yer çok kalabalıktı, Folko ‘yu sir­ke götürdüler. Orada kovboylar ve atlar gösteri yapacaklardı. Folko birden heyecanlandı. Çünkü, Beyaz Yele’yi görmüştü. Gösteri bitince, at perdenin arkasından kayboldu.

Folko, “Beyaz Yele” diyerek hemen koştu. Ancak, yanıldığını söylediler. Bu at, çok benzemesine rağmen, Beyaz Yele değildi. İki gün sonra döndüler. Folko, ümidini kesmemiş, Beyaz Yele’sİnİ arıyordu. Bu arada haranın patronu ise, sirk sahipleri iler azgın bir atın pazarlığım yapıyordu. Belliydi ki, patron Folko’ya verdiği sözü tutmayacaktı. Antonyo bu duruma itiraz edecek oldu ama patron patrondu. Yine de, ne yapıp yapıp bu durumu Folko’ya bildirecekti. Sabaha karşı, güç bela ata bindi ve Folko’nun kulübesine geldi. Folko İse çoktan kayığa binmiş ve Beyaz Yele’yi aramaya çıkmıştı. Antonyo’da arkasından bataklığa daldı.

O sabah, Beyaz Yele başına geçeceği sürüsünü arıyordu. Adamlar da onu. Ve gördüler. Beyaz Yele’nin etrafındaki sazlıkları, otları tutuşturarak çıkmasını beklemeye başladılar. Folko’da bunu görmüştü. Beyaz Yele’yi kurtarmak İçin ileri atıldı. Her tarafının yanmasına aldırış etmeden, alevler ortasında mahsur kalmış olan Beyaz Yele’nin yanına ulaştı ve sırtına atladı. Beyaz Yele, kurtarıcı­sına boyun eğmişti. Çocuk atı alevlerin üzerine sürdü. Kulağına bir şeyler fısıldadı. At ok gibi fırladı. Alevler yakmasına rağmen, dışarıya çıkmışlardı.

Bütün bunları patron ve adamları da görmüştü. Önlerini kesmelerini emretti. Ama, aralarından hızla geçtiler. Kaçarak, ırmağın kenarına kadar geldiler. Bir müddet sonra Beyaz Yele, kendisini ırmağa attı.

Bu arada, patron pişman olmuş bağırıyordu: “Dön, dön atı sana verdim”
Her şey boştu. At ve Folko birbirine yapışık vaziyette, akıntı­ya kapılmış gidiyor, gidiyorlardı. Irmağın akıntılı suları kulağına bir ninni fısıldıyordu sanki.

Her yer kazan, Folko ise kepçe Beyaz Yele’yi arıyordu. Yok, yok, yok. Folko’nun bu haline, haranın seyislerinden Antonyo’da üzülüyordu. Onu teselli etmek için, bayram zamanı kasabaya götüreceğini söyledi.