Kitabın Adı: İstanbul Hatırası
Kitabın Yazarı: Ahmet Ümit
Kitabın Özeti:
Atatürk heykelinin önünde elleri bağlı ve elinde sikke bulunan bir ceset vardır. Maktül 12 Ağustos 1959 doğumlu Arkeolog profesör Necdet Denizel'dir. Polisler maktülün cüzdanını ve kırılmış cep telefonunu bulur. Arkeolog olduğunu öğrenince de polisler, evine gitmeye karar verir.
Maktülün elindeki sikkede “Byzantion” yazar. Byzantion İstanbul’un ilk adıdır. Polisler cinayeti aydınlatmak için Necdet’in eski eşiyle irtibata geçerler. Sonuç alamayan polisler bu defa da Necdet’in eski eşinin sevgilisine ulaşırlar. Namık Karaman, Çapa Tıp Fakültesi’nde cerrahtır ve aynı zamanda İstanbul’u Savunma Derneği’ne (İSD) üyedir.
Namık cinayetten haberi olmadığını söyler. Birinci cinayeti aydınlatamadan komiser Nevzat’a ikinci cinayet haberi gelir. Bu ceset de Çemberlitaş’a bırakılmıştır. Yine avucunda sikke de vardır. 1950 doğumlu Rizeli Mukadder Kınacı öldürülmüştür. Mukadder Kınacı, şehir planlamacısıdır. Necdet Denizel’in vücudu gibi Mukadder Kınacı’nın vücudu da ok biçiminde bırakılmıştır ve ceset bir yeri işaret etmektedir.
Cesedi morga gönderip olayla ilgili soruşturmaya devam ederler. Namık Karaman, 12 Eylül döneminde iki polisi yaralamış, polislerden biri neredeyse ölüyormuş. Namık‘ın kendisi de kaçarken yaralanmış. İki ay hapishanede kalır, müebbet hapis cezasına çarptırılır ama 10 yıl yattıktan sonra aftan yararlanarak çıkar.
İki cinayet sonunda ulaşılabilen bilgi, kurbanları bir yerde katledip sonra tarihi anlamı olan bir yere bırakmalarıdır. Ve maktüllerin avuçlarına sikke bırakılarak cesetleri ok haline getirip bir sonraki cesedin bırakılacağı yeri işaret etmesidir. Polis Nevzat ve ekibi Mukadder Kınacı’nın ölümüyle ilgili bilgi toplamak için maktülün evine gider.
Mukadder Kınacı’nın üç yıl önce eşinden boşanarak başka bir kadınla evlendiğini öğrenirler. Cinayetlerle ilgili yine işe yarar bir bilgi elde edemezler. Nevzat, akşam arkadaşları Demir ve Yekta’nın yanına gider. Demir veteriner, Yekta da mimar ve aynı zamanda şairdir. Nevzat, Demir ve Yekta çocukluktan beri arkadaşlardır. Bu üç kafadar gruplarındaki dördüncü kişiye, yani Handan’a aşık olurlar; ama Handan’la Yekta evlenir ve Umut adında bir oğulları olur. Handan ve Umut üzerlerine yıkılan bir duvarın altında kalarak can verirler.
Katiller aralık vermez, üçüncü kurban Altınkapı’da bulunur. Gazeteci Şadan Duruca’ya aittir ceset. Nevzat ve ekibi ipucu yakalayabilmek için çırpınırlar; ama elde ettikleri bulgularla katillerin kesin olarak o kişiler olduğunu söyleyemezler. Öldürülenlerin birbiriyle olan iletişimlerini nerelerde, hangi projelerde birlikte çalıştıklarını araştırırlar. Dördüncü kurban Ayasofya’da bulunur. İstanbul doğumlu mimar Teoman Akkan’dır. Artık katillerin beyaz bir münibüsle cesetleri bıraktıklarını görgü tanıkları vesilesiyle öğrenirler.
Beşinci kurban eski belediye başkan yardımcısı Fazlı Gümüş’tür. Ceset, Fatih Camii’ne bırakılır. Nevzat ve ekibi bir sonraki cesedin nereye bırakılabileceğini hala tahmin etmeye çalışır; çünkü gazetelerde ilk sayfalarda cinayet haberleri yer almakta ve caniler durmadan can almaya devam etmektedir. Buna dur demenin zamanı gelmiş, geçmektedir.
Derken altıncı ceset bulunur. Hukuk danışmanı Hakan Yamalı’dır. Yedinci cesedin nereye bırakılacağını artık Nevzat tahmin eder ve ekibini arayarak oraya yönlendirir. Tüm cinayetleri arkadaşları Demir ve Yekta işlemiştir. Yedinci kurban da turizmci Adem Yezdan’dır. Nevzat nasıl olur da arkadaşlarının bu cinayetleri işlediğini bir türlü anlayamaz. Cesedi bırakırken Demir’i yakalamaya çalışırken Demir bir polisi rehin alır ve Demir polisi öldürmek isteyince Demir vurularak etkisiz hâle getirilir ve sonra orada ölür.
Nevzat, Yekta’nın nereye kaçtığını tahmin eder ve tahmini de doğru çıkar. Yekta, karısı ve oğlunun mezarına gitmiştir, yaralıdır. Nevzat’la Yekta konuşur. Nevzat, Yekta’yı hastaneye gitmeye ikna edemez ve Yekta kendini öldürür. Nevzat artık öğrenmiştir tüm bu cinayetleri öç almak için Demir ve Yekta’nın işlediğini. Çünkü karısı ve oğlu ölünce hayatla bağlantısını yitirmiş ve ölü gibi yaşamaktan bıkarak aile birliğinin bozulmasına sebep olan kişileri tek tek tespit edip o kişileri öldürmüş, en son da kendi canına kıymıştır.
Kitabın Özeti:
Atatürk heykelinin önünde elleri bağlı ve elinde sikke bulunan bir ceset vardır. Maktül 12 Ağustos 1959 doğumlu Arkeolog profesör Necdet Denizel'dir. Polisler maktülün cüzdanını ve kırılmış cep telefonunu bulur. Arkeolog olduğunu öğrenince de polisler, evine gitmeye karar verir.
Maktülün elindeki sikkede “Byzantion” yazar. Byzantion İstanbul’un ilk adıdır. Polisler cinayeti aydınlatmak için Necdet’in eski eşiyle irtibata geçerler. Sonuç alamayan polisler bu defa da Necdet’in eski eşinin sevgilisine ulaşırlar. Namık Karaman, Çapa Tıp Fakültesi’nde cerrahtır ve aynı zamanda İstanbul’u Savunma Derneği’ne (İSD) üyedir.
Namık cinayetten haberi olmadığını söyler. Birinci cinayeti aydınlatamadan komiser Nevzat’a ikinci cinayet haberi gelir. Bu ceset de Çemberlitaş’a bırakılmıştır. Yine avucunda sikke de vardır. 1950 doğumlu Rizeli Mukadder Kınacı öldürülmüştür. Mukadder Kınacı, şehir planlamacısıdır. Necdet Denizel’in vücudu gibi Mukadder Kınacı’nın vücudu da ok biçiminde bırakılmıştır ve ceset bir yeri işaret etmektedir.
Cesedi morga gönderip olayla ilgili soruşturmaya devam ederler. Namık Karaman, 12 Eylül döneminde iki polisi yaralamış, polislerden biri neredeyse ölüyormuş. Namık‘ın kendisi de kaçarken yaralanmış. İki ay hapishanede kalır, müebbet hapis cezasına çarptırılır ama 10 yıl yattıktan sonra aftan yararlanarak çıkar.
İki cinayet sonunda ulaşılabilen bilgi, kurbanları bir yerde katledip sonra tarihi anlamı olan bir yere bırakmalarıdır. Ve maktüllerin avuçlarına sikke bırakılarak cesetleri ok haline getirip bir sonraki cesedin bırakılacağı yeri işaret etmesidir. Polis Nevzat ve ekibi Mukadder Kınacı’nın ölümüyle ilgili bilgi toplamak için maktülün evine gider.
Mukadder Kınacı’nın üç yıl önce eşinden boşanarak başka bir kadınla evlendiğini öğrenirler. Cinayetlerle ilgili yine işe yarar bir bilgi elde edemezler. Nevzat, akşam arkadaşları Demir ve Yekta’nın yanına gider. Demir veteriner, Yekta da mimar ve aynı zamanda şairdir. Nevzat, Demir ve Yekta çocukluktan beri arkadaşlardır. Bu üç kafadar gruplarındaki dördüncü kişiye, yani Handan’a aşık olurlar; ama Handan’la Yekta evlenir ve Umut adında bir oğulları olur. Handan ve Umut üzerlerine yıkılan bir duvarın altında kalarak can verirler.
Katiller aralık vermez, üçüncü kurban Altınkapı’da bulunur. Gazeteci Şadan Duruca’ya aittir ceset. Nevzat ve ekibi ipucu yakalayabilmek için çırpınırlar; ama elde ettikleri bulgularla katillerin kesin olarak o kişiler olduğunu söyleyemezler. Öldürülenlerin birbiriyle olan iletişimlerini nerelerde, hangi projelerde birlikte çalıştıklarını araştırırlar. Dördüncü kurban Ayasofya’da bulunur. İstanbul doğumlu mimar Teoman Akkan’dır. Artık katillerin beyaz bir münibüsle cesetleri bıraktıklarını görgü tanıkları vesilesiyle öğrenirler.
Beşinci kurban eski belediye başkan yardımcısı Fazlı Gümüş’tür. Ceset, Fatih Camii’ne bırakılır. Nevzat ve ekibi bir sonraki cesedin nereye bırakılabileceğini hala tahmin etmeye çalışır; çünkü gazetelerde ilk sayfalarda cinayet haberleri yer almakta ve caniler durmadan can almaya devam etmektedir. Buna dur demenin zamanı gelmiş, geçmektedir.
Derken altıncı ceset bulunur. Hukuk danışmanı Hakan Yamalı’dır. Yedinci cesedin nereye bırakılacağını artık Nevzat tahmin eder ve ekibini arayarak oraya yönlendirir. Tüm cinayetleri arkadaşları Demir ve Yekta işlemiştir. Yedinci kurban da turizmci Adem Yezdan’dır. Nevzat nasıl olur da arkadaşlarının bu cinayetleri işlediğini bir türlü anlayamaz. Cesedi bırakırken Demir’i yakalamaya çalışırken Demir bir polisi rehin alır ve Demir polisi öldürmek isteyince Demir vurularak etkisiz hâle getirilir ve sonra orada ölür.
Nevzat, Yekta’nın nereye kaçtığını tahmin eder ve tahmini de doğru çıkar. Yekta, karısı ve oğlunun mezarına gitmiştir, yaralıdır. Nevzat’la Yekta konuşur. Nevzat, Yekta’yı hastaneye gitmeye ikna edemez ve Yekta kendini öldürür. Nevzat artık öğrenmiştir tüm bu cinayetleri öç almak için Demir ve Yekta’nın işlediğini. Çünkü karısı ve oğlu ölünce hayatla bağlantısını yitirmiş ve ölü gibi yaşamaktan bıkarak aile birliğinin bozulmasına sebep olan kişileri tek tek tespit edip o kişileri öldürmüş, en son da kendi canına kıymıştır.