Kitabın Yazarı: Ahmet Hamdi Tanpınar
Kitabın Özeti:
BİRİNCİ BÖLÜM: BÜYÜK ÜMİTLER
Hayri İrdal başından geçen olayları ve tüm hayatını anlatmak istemiştir. Bunun sebebi ise Halit Ayarcı ve müessese ile ilgili iddiaları reddetmek ve tüm gerçeği anlatmaktır. Hayatını ise tıpkı bir milad gibi Halit Ayracı’yla tanışmadan önce ve sonra olmak üzere ikiye ayırmaktadır.
Hayri İrdal hayatını anlatmaya çocukluğundan başlar. Fakir bir ailede doğum büyümesine rağmen mutlu bir çocukluk geçirir Hayri İrdal. Fatih Rüştiyesinde öğrenim görür. Bu sıralarda asıl doğum günü olarak bahsettiği bir hediye almıştır. Bu hediyeyi dayısı ona almıştır ve bu bir saattir. Hediye aldığı bu saatin dışında evlerinde de saatler vardır. Bunlardan biri Mübarek diğeri ise anne ve babasının yattığı odada bulunan radyolu masa saati ve sonuncusu ise babasının koyun saatidir.
Bu saatler içinde en mühim ve en tesirli olanı mübarektir. Mübarek ayalı bir duvar saatidir. Hayri İrdal’ın babasına, dedesinden miras kalmıştır. Babasının dedesi Tevkiî Ahmet Efendi başının sıkıştığı bir zaman kurtulursa cami yaptıracağını söyler. İşleri düzelince caminin arsasını alır, elinde parası azalınca da cami için halı, kilim, büyük saati ve duvarlara asılacak kandilleri tedarik eder. Fakat camiyi yaptıramaz, vasiyette bulunur. Bu saatte alınan eşyalar içerisinden miras kalmıştır.
Hayri İrdal dayısının hediye ettiği saati incelemeye, içini sökmeye ve kurcalamaya başlar. Böylelikle saatlere olan merakı da gittikçe artar. Vaktinin çoğunu Nuri Efendi’nin muvakkithanesinde geçirir. Ama Nuri Efendi ona pek fazla iş tutturmaz. Ayak işlerine bakar. Muvakkithaneye gelen ziyaretçiler vardır. Bunlar Abdüsselam Bey, Avcı Naşit Bey, Seyit Lütfullah, Eczacı Aristidi Efendi’dir.
1912 yılında Nuri Efendi’nin ölümü ile Hayri İrdal ortada kalır. Başka bir saatçinin, Asım Efendi, yanında işe girer. Fakat Seyit Lütfullah’ın bir saati aşırmasıyla Hayri’de işten çıkarılır. Bu olayın ertesi günü, Hayri’nin halası vefat eder. Ekonomik durumları kötü olduğu için babası halasının cenazesiyle ilgilenmek yerine evine gidip satılabilecek olan şeyleri toparlamaya başlar. Fakat tam gömülecekken dirilen halası babasını ve Hayri’yi evinde yakalar ve kovalar.
İKİNCİ BÖLÜM: KÜÇÜK HAKİKATLER
Hayri İrdal terhis olup da İstanbul’a dönünce her şeyi çok değişmiş halde bulur. Hayri İrdal’ın babası askerdeyken vefat etmiştir. İş aramaya başlar fakat İstanbul’da onlarca yeni terhis edilmiş asker olduğu için iş bulması oldukça zordur. Bu sebeple Abdüsselam Bey’in yanına gitmeyi düşünür fakat gidemez. Ama Abdüsselam Bey onun yanına gelir. Ferhat Bey ile birlikte Posta Telgraf Mektebi’ne girmeye teşvik ederler. Okula başladıktan sonra da Abdüsselam Bey’in kızı yerine koyduğu Emine ile evlenip onların evine yerleşir.
Hayri İrdal tünel idaresinde çalışmaya başlar. Evden çocukları ayrılan Abdüsselam Bey yalnızlık korkusu sebebiyle sürekli Hayri ve Emine ile birliktedir. Bu sırada iyice yaşlanmıştır. Emine ve Hayri’nin çocukları olmuştur. Abdüsselam Bey ismini Zahide koyacağına yanlışlıkla kendi annesinin ismi olan Zehra koyar. Bu yanlışlıktan sonra da sürekli Zehra’yı “valide” diye çağırmaya başlar. Zehra’yı kendine “oğlum” der. Bütün malvarlığını Zehra’ya bıraktığına dair vasiyetnameler hazırlar. İhtiyarın ölümü üzerine evden bir kucak dolusu vasiyetname çıkar. Abdüsselam Bey’in ölümü üzerine akrabalar eve doluşur. Bunun üzerine herkes evli çifti, ortada miras denecek bir şey olmamasına rağmen ihtiyar adamı kandırmakla suçlar ve onları mahkemeye verirler. Mahkeme sonuçlarına göre vasiyetname iptal edilir.
Bir gün iş arkadaşı Sabri Bey ile dalga geçmek için olmayan Seyit Lütfullah’ın bahsettiği Şerbetçibaşı Elması’ndan bahseder. Kısa zamanda bunu etrafındaki herkes duymuştur. Abdüsselam Bey’in alacaklılarının da kulağına gider. Onlar Hayri İrdal’ı tekrar mahkemeye verirler. Mahkemede Hayri İrdal böyle bir elmas olmadığını arkadaşını kandırmak için öyle söylediğini anlatmaya çalışır fakat mahkeme Hayri İrdal’ın anlattıklarını tutarsız ve saçma bulur. Akli dengesinin yerinde olmadığını düşünerek Adli Tıbba gönderir ve Hayri İrdal ile Doktor Ramiz burada tanışırlar.
Doktor Ramiz’in başka tedavi edecek hastası olmadığı için sürekli Hayri İrdal ile ilgilenir. Psikanaliz ile uğraştığı için rüyalarından bahsetmeye önem verir. Odasında yatabilmesi için müdürden özel izin alır. Doktor Ramiz’in Hayri İrdal’ın teşhisini koyması için beklenen süre zarfında Hayri İrdal oradaki saatleri tamir eder. Tedavi süreci başladıktan on gün sonra Doktor Ramiz teşhisini koymuştur. Buna göre Hayri İrdal “baba psikozu” hastalığına sahiptir. Yani babasını beğenmemekte herkesi baba yerine koymaya çalışmaktadır. Bu sırada Hayri İrdal’ın rüyalarını da beğenmiyor. Bu gece rüyanda görmen gerekenler diye liste ile rüya siparişi veriyordu. Bir süre sonra Doktor Ramiz acıyarak Hayri İrdal’ın raporunu verir.
Raporu alıp hastaneden çıktıktan sonra Doktor Ramiz ve Hayri İrdal yakın arkadaş olurlar. Doktor Ramiz, Hayri İrdal’ı Şehzadebaşında her çeşit ve meslekten insanların takıldığı bir kıraathaneye götürür. Bu kıraathanede Yangeldi Asaf Bey, Cemal Bey, Nevzat Hanım, Selma Hanım, Semih Bey, Sabriye Hanım, Zeynep Hanım ile tanışır ve ilerde onlarla birlikte İspritizma Cemiyeti’ni kurarlar.
Başta kahve sahibi olmak üzere burada herkesin takma adları ve kendileri görülür görülmez hatırlanan ve hatırlatılan bir iki hikâyesi vardır. Hayri İrdal bu kahveye geldikten sonra pek çok yeni insanla tanışır. Hayri İrdal’ın takma adını ise “Öksüz” koyarlar. Hayatında büyük bir değişikliğe Halit Ayarcı ile de bu kahvede tanışacaklardır. Bu sıralarda Hayri İrdal’ın Ahmet isminde bir oğlu olur. Daha sonra eşi Emine çok hastalanır ve vefat eder. Emine’nin vefatından sonra Hayri İrdal çocukları ile pek fazla ilgilenmez.
Bu sıralarda Doktor Ramiz, uzun zamandan beri planlamış olduğu ve kurmak istediği psikanaliz cemiyetini kurar ve Hayri İrdal bu cemiyette müdür sıfatıyla görev alır. Konferanslarından birinde Hayri İrdal’ı Türkiye’de tedavi ettiği ilk hasta olarak tanıtır ve bu sayede ikinci eşi olan Pakize’nin dikkatini çeker. Bu sırada İspritizma Cemiyeti’nde de çalışmaktadır. Bir gün Cemal Bey, Hayri İrdal’a kendi şirketinde çalışmasını teklif eder. Hayri İrdal kabul eder ve işe başlar. Bu sırada Cemal Bey’in refikası Selma Hanım’a âşıktır. Fakat Cemal Bey bir süre sonra Hayri İrdal’ı işten çıkarır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SABAHA DOĞRU
İşinden çıkarılan Hayri İrdal çok fazla yoksulluk ve sefalet çeker. Bu sırada kızı Zehra’yı isteyen Topal İsmail adında biri vardır. Hayri İrdal, Topal İsmail’den hiç hoşlanmaz ve kızını vermek istemez. Fakat karısı ve baldızları Zehra’yı çirkin ve sevimsiz olduğu konusunda o kadar iddialarda bulunurlar ki Zehra da Topal İsmail’i kabul edeceğini söyler. Hayri İrdal da kızına bakamayacak derecede yoksul ve muhtaç olduğu için o da kızına Topal İsmail’e vermeye razı olur. Hayri İrdal da son zamanlarda karısı Pakize’den oldukça şikâyetçiydi. Olmadık başka şeylere kızıp sinirini Hayri İrdal’dan çıkarırdı. Hatta odasından atardı. Ama Hayri İrdal odasından attığı için üzülmez aksine sevinirdi.
Bir gün kahvede Doktor Ramiz’i beklerken müstakbel damadı Topal İsmail’i izlemeye başlar. Bu sırada omzuna bir el dokunur. Bu el Doktor Ramiz’in elidir. Doktor Ramiz’in yanında Hayri Bey’in hayatını değiştirecek olan Halit Ayarcı vardır. Doktor Ramiz, Halit Ayarcı’yı Hayri İrdal ile tanıştırır. Sohbet ederlerken Doktor Ramiz, Hayri İrdal’ın iyi bir saatçi olduğundan bahseder. Bunun üzerine Halit Ayarcı cebindeki bozuk saati çıkararak Hayri Bey’den tamir etmesini istedi. Hayri Bey’de saatin mıknatıslandığını bununda ancak saatçilerde bulunan bir aletle yapılabileceğini söyler. Bu sırada Topal İsmail bir güzel dayak yer. Hayri İrdal bu duruma çok sevinir, keyfi yerine gelir. Sonra birlikte Agop Saatçiyan’a Halit Ayarcı’nın saatini tamir ettirmeye giderler.
Saatçiden çıkınca Halit Ayarcı, Hayri İrdal ve Doktor Ramiz’i boğaza davet eder ve birlikte Büyükdere’ye rakı içmeye giderler. Yemek yerlerken Devletli gelir ve Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ı aziz dostlarımdan diyerek tanıştırır. Hayri İrdal o gece Halit Ayarcı’ya bütün hayatını anlatır.
Büyük baldızının muganniye olmak istediğini de anlatması üzerine Halit Ayarcı onun kolay iş olduğunu söyleyerek ilerleyen zamanlarda onu gazinoya çıkarır. O günlerde Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün temlini oluşturacak olan küçük daire açılır. Daire de Hayri İrdal müdür muavini, Halit Ayarcı’nın yeğeni Nermin Hanım kıdem şefi ve Halit Ayarcı ise teşkilatçı olarak görev alırlar.
İlk ay hiçbir şey yapmadan otururlar. Sadece kırtasiye eksikleri tamamlanır, ay sonuna doğru ise daktilolar ve perdeler gelir. İkinci ayın ortalarına doğru Halit Ayarcı daireye gelir, slogan seçerler. Bu sloganı seçerken rahmetli Nuri Efendi’nin sözlerinden de faydalanırlar. Seçilen sloganlardan birer tane bastırıp şehre dağıtılmasına karar verirler. Üçüncü aya doğru Halit Ayarcı enstitünün teşkilatının hazırlanmış olduğunun müjdesini verir. Bu sırada Hayri İrdal bir işi olduğu için rahattır fakat ne iş yaptıklarını anlayamaz, sık sık bu işin ne olduğunu sorgular. Üçüncü ayın sonlarına doğru işlerindeki durgunluk azalır. Bir sabah Halit Ayarcı, önde belediye reisi ve yanlarında belediye reisinin yardımcılarından biriyle daireye gelir. Daireyi gezdikten sonra hep beraber oturarak Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kadrosu ile ilgili olarak münakaşa etmeye başlarlar. Halit Ayarcı, enstitünün mutlak kadro ve ihtiyaçlarını anlatır.
Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ın kızı Zehra’yı kâtip olarak işe alma teklifinde bulunur. Üç gün sonra Zehra, Nermin Hanım’ın mahiyetinde işe başlar. Bu sıralarda Halit Ayarcı ve Hayri İrdal çalışan kadro seçmeye başlarlar. Evvela eş dost ve akrabaları işe alma kararı alırlar. Derken, Galatasaray ve Teşvikiye’de ek istasyonlar açılır. Salahiyetli bir zat müesseseyi ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında Halit Ayarcı Ahmet Zamanî Efendi diye saat ustası eski zamanda yaşadığını söylediği birinin kitabını yazmakta olduğunu uydurur. Hayri İrdal da mecbur kaldığı için Ahmet Zamanî Efendi ile ilgili bir şeyler uydurmaya başlar.
Başından beri gazetelerde enstitü ile ilgili bir şeyler yazılıp çizilir. Çoğu Halit Ayarcı ile ilgilidir. Fakat kimilerine göre de tek favori Hayri İrdal’dır. Hayri İrdal’ın Muvakkit Nuri Efendi’nin mezarını tamir ettirmesi ve törende verdiği söylevde Ahmet Zamanî ile ilgili konuşması işin ateşini iyice körükler. Gazetelerdeki makalelere sık sık konu olur.
Yapılan bir röportajda karısı Pakize, Hayri İrdal ile ilgili alakasız, yalan yanlış şeyler anlatır ve röportajın sonunda Hayri İrdal’ın halasını affettiğini söyler. Bunun üzerine halası Zarife daireyi basar ve Hayri İrdal’a saldırır. Halit Ayarcı bunu da fırsata çevirmenin yolunu bularak Saat Sevenler Cemiyeti için Zarife Hanım’a reislik teklif eder ve diğer azaları seçerler.
Bir süre sonra Ahmet Zamanî Efendi’nin Hayatı ve Eserleri isimli kitap çıkar. Hayri İrdal endişelidir fakat Halit Ayarcı oldukça sakin ve kendinden emindir. Kitabın çıkmasından sonra Çengelköylü bir zat kendinin Ahmet Zamanî’nin torunu olduğunu söyler ve soyadını değiştirir. İspritizma Cemiyeti’ndekiler Ahmet Zamanî’nin ruhunu çağırıp, güya, onunla konuşma şerefine layık olurlar.
Bilindiği gibi Cemal Bey, Hayri İrdal’ın en büyük düşmanlarından biridir. Ahmet Zamanî diye birisinin olmadığını asıl gerçek olanın Fennî Efendi diye bir zat olduğunu ortaya atar ve neredeyse her gün bir gazetede bir makale ve röportaj görülür bununla ilgili. Cemal Bey’in tenkitinden sonra herkes Ahmet Zamanî’nin varlığından şüphe etmeye başlar ve kitabın şöhreti kökünden sarsılır fakat tam bu sırada Hayri İrdal ceza sistemini bulur, herkes Ahmet Zamanî Efendi’yi unutur. Cemal Bey ve Nevzat Hanım, Nevzat Hanıma âşık olan Tayfur Bey tarafından öldürülür. Müesseseyi tehdit eden unsur ortadan kalkmış olur.
Zarife Hala evinde bir kokteyl verir. Bu kokteyle her milletten ecnebi bulunmaktadır. Halası ve Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ı hepsi ile tek tek tanıştırırlar. Kokteyl’de halası sahte Mübarek’i herkese tanıtır. Sahte Mübarek’in kadranın üzerindeki kapı açılır, ihtiyar derviş kılıklı bir adam dışarıya çıkarak “Hoş geldiniz!”diye bağırır. Halası bunu diğer davetlilere Ahmet Zamanî Efendi olarak tanıtır. Hayri İrdal bir süre sonra kokteylden sıkılır ve bir odaya giderek uyumaya başlar. Bir süre sonra Halit Ayarcı gelip onu uyandırır, Van Humbert’in geldiğini söyler. Bunun üzerine Hayri İrdal gidip Van Humbert ile tanışır. Van Humbert İstanbul’da bir ay kalır ve çok memnun olarak ayrılır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: HER MEVSİMİN BİR SONU VARDIR
Hayri İrdal’ın halasının kokteylinden birkaç ay sonra bir telgraf gelir. Gelen ajans telgrafında altı Cenubî Amerika şehrinde birer tane Saat Sevenler Cemiyeti’nin kurulduğu haber verilir. Bir müddet sonra da bu cemiyetler İstanbul’daki Saat Sevenler Cemiyeti ile münasebete girerler. Bu sırada enstitü binasının yapımı için içten ve dıştan saat şeklinde bina tasarlanmasını isterler. Bunun için bir mimar arayışına girerler ve bulabilmek için bir yarışma düzenlerler. Fakat uzun bir süre böyle bir binayı tasarlayacak mimar bulamazlar. Bir gün Hayri İrdal’ın aklına eşi Pakize sayesinde bir bina gelir. Bunu tasarlamaya başlar. Hayri İrdal uzun süren çalışma sırasında oğlu Ahmet’ten yardım ister. Ahmet ile birlikte binanın tasarım işlemi sırasında oldukça yakınlaşırlar ve bu bina sayesinde aralarındaki buzlar erir.
Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ın getirdiği projeyi çok beğenir. Bir süre sonra Hayri İrdal bütün kamuoyu tarafından yine konuşulmaya ve tartışılmaya başlanır. Birkaç farklı görüş olsa da çoğunluk olumlu gözle bakmaktadır. Bu proje ne kadar tutulduysa Hayri İrdal’ın bir sonraki projesi olan Saat Evleri kimse tarafından onay görmemiştir. İnsanlar Hayri İrdal’ın yaptığı evlerde oturmak istemezler. Herkes Hayri İrdal’a bu davadan vazgeçmesini söyler. Halit Ayarcı bu durumda ne yapacağını bilemez. Biz nerede aldandık diye düşünmeye başlar fakat bu sorusuna da cevap bulamaz. Bir gün artık ben de bu müessesenin sadece bir çalışanıyım diyerek işten elini eteğini çeker.
Halit Ayarcı yeni binanın açılışına gelir. Güzel bir konuşma yapar fakat ondan sonra ortadan aylarca yok olur. Bu sebeple Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ne ecnebi heyet geldiği sırada da orada bulunmamaktadır. Heyet 0135’i arayarak saatin kaç olduğunu öğrenir. Bunun üzerine böyle bir kolaylığa rağmen niçin bu enstitüyü kurduklarına dair sorular sorarlar. Ecnebi heyetin Hayri İrdal’a sordukları sorular zaten onun uzun zamandır cevap veremediği sorulardır. Hayri İrdal, Halit Ayarcı’yı arar fakat ulaşamaz. Aradan üç gün geçtikten sonra müessesenin lağvedildiği emri gelir. Bunun üzerine Hayri İrdal Halit Ayarcı’yı tekrar arar. Halit Ayarcı ise bu duruma kayıtsız kalıp telefonu kapatır.
Hafta sonu Villa Saat’te toplantı ve küçük kızı Halide’nin doğum gününü kutlamak amacıyla toplanılır. Hayri İrdal önce itiraz eder fakat Pakize’nin ısrarlarına dayanamaz. Gelen konuklar çok hiddetlidirler. Hesap sormak isterler. Daha sonra Halit Ayarcı gelir ve kararı kaldırdığını söyler. Herkesin neşesi birden yerine gelir.
Hayri İrdal ve Halit Ayarcı tavla oynamaya başlarlar ama Hayri İrdal karşısında oturan Halit Ayarcı’yı bir yabancı gibi hisseder. Bir parti tavladan sonra Halit Ayarcı oradan ayrılır. O geceden sonra Hayri İrdal, Halit Ayarcı’yı kaza yaptığı gece kaldırıldığı evde, yatağında görebilir.