14 Ekim 2019 Pazartesi

Dedemin Bakkalı (Şermin Çarkacı) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Dedemin Bakkalı

Kitabın Yazarı : Şermin Çarkacı

Kitap Hakkında Bilgi :

O, tuz ruhu isteyen müşteriye yemek tuzu gönderip "ruhu arkadan gelecek" diyen bir girişimci…

O, fakir müşterilere bedava ürünler satıp ücreti zenginlerin hesabına yazan bir kahraman…

O, bakkaldaki içecekleri birbirine karıştırıp daha güzelini bulmak ve müşterilerine sunmak için uğraşan bir sivri zeka…

O, Afrikalı çocuklara yardım göndermek için arkadaşlarının ellerinden kandil yiyeceklerini toplayan bir yardımsever…

O, attığı her adım olay olan, aşırı eğlenceli, cin fikirli, fena halde yenilikçi bir bakkal çırağı…

Ticaret hayatında tam gaz koştu ama her seferinde yetişkinlerin dünyasına tosladı. Yetişkinler yüzünden başına gelmeyen kalmadı… Ve tüm deneyimleriyle, senin için harika bir rehber hazırladı.

Çocukların Yetişkinlerle İletişimde Dikkat Etmesi Gereken Hassas Konular, bu kitapta.

Tam on madde. Oku ve dikkat et…
Sana bir sır vereyim:
Yetişkinler...
Her yerdeler…

Şermin Çarkacı'nın kendi hatıralarından ilhamla kaleme aldığı Dedemin Bakkalı, büyüklere çocukların gözünden kendilerini görme imkânı verirken; küçüklere ticaretin, yenilikçi düşünmenin, büyüklerin dünyasının ve insan ilişkilerine dair inceliklerin ipuçlarını veriyor. Epey güldürüyor, biraz hüzünlendiriyor, uzun uzun düşündürüyor.

Kitabın Özeti :

Dedemin Bakkalı kitabı, yazarımızın dedesine daha çok para kazandırma istemesini ve ticari fikirlerini uygulamaya koymasını anlatır. Küçük kız pek çok fikir dener fakat hepsinde de dedesinin gazabına uğrar. Dedesine daha çok para kazandırayım derken müşteri kaybettirir.

Küçük Şebnem henüz 8 yaşındaydı. Bursa'nın bir köyünde ailesiyle birlikte yaşıyordu. Etrafındaki herkes ona büyüyünce ne olacaksın, diye soruyordu. Henüz karar vermemişti ancak bir liste yaparak bu işe koyulmuştu. Annesi gibi ev hanımı olabilirdi mesela. Bütün gün evde temizlik ve yemek yapıyordu. Bu iş ona göre değildi. Babası gibi işçi olabilirdi. O ise bütün gün, "Çok yoruldum. Bugün çok yorucuydu." deyip duruyordu. O da Şebnem'e göre değildi. Polis olabilirdi. Öğretmen olabilirdi. Ya da dedesi gibi bakkal olabilirdi! Bu fikir Şebnem'in çok hoşuna gitti ve okul dışındaki vakitlerinde dedesine çıraklık yapmaya başladı. Şeker tarttı. Limon kolonyası doldurdu. Bakkalı süpürdü. Biten ürünleri yenisiyle doldurdu. Dedesi ise sabah namazını kılıp bakkalı açar, gazete okuyup uyurdu. Onun dışında camiye gidiyordu.

Bakkalda çalışmaya başlamak Şebnem'e yaramamıştı. Sürekli bir büyüme, daha çok para kazanma peşinde icatlar yapmaya karar vermişti. Bir gün gelen müşteriye ne içecek önerse kabul etmemesi üzerine birkaç şişesini icadı için heba ederek sonunda vişneli sodayı bulmuştu. Ama açık olduğu için kimse tercih etmiyordu. Bu fikrini dedesine sunar ve hatta kendi karışımını oluşturarak dedesine içirir. Dedesi gazozu beğense de bu fikre sıcak bakmaz. Yıllar sonra bu fikir bir ticari zekâ olarak patlama yapsa bile o gün için, dedesi tarafından ahmakça bir fikir olarak kabul edilmiştir bir kere.

Bakkalda açık çekirdekte satıyorlardı. Düğün olduğu zaman inanılmaz satışlar yapıyorlardı. Ancak çekirdekleri koyacakları kağıtları yapması gerekiyordu. Şebnem kağıtları yapıp çekirdekleri içine koymayı düşündü. Bu şekilde çok daha hızlı satılacaktı. Bu muhteşem bir fikirdi! Çekirdekleri keselere koydu ancak kimse onun hazır çekirdeklerinden almadı. Açık istediler. İtiraz edemedi Şebnem. Boşalt şunları diye kızdı, dedesi ona.

Bir gün müşterilerinin görüşlerine önem vererek herkese kağıtlar bıraktı ve bakkalla ilgili olumlu olumsuz düşüncelerini yazmalarını istedi. Bir gün dedesi içerideyken ellerinde kağıtla geldiler. Kağıtta Şebnem'i kötülemişlerdi. Sinirlenmişti Şebnem. Dedesi yine kızmıştı ona, kimse anlamıyordu onu. Dükkanı büyütme çabalarını... Kahveci dedesine gitse "Boşveer, koy bi oralet!" derdi ona. Orada da çalışıyordu arada Şebnem ama bakkalın yerini tutmuyordu. Bakkala dönüyordu her seferinde. Orada istediği kadar abur cubur yiyebiliyordu. Çöplerini daha uzak bi yere atsa dedesine yakalanmayacaktı aslında. Yazın dedesi köye dondurma getirdiğinde tam bir şenlik havası olurdu. Elektrikler gittiği zaman olumsuz etkileniyorlardı. Dedesi dondurmalar erimesin diye ilçeye götürüp birinin buzluğuna koyduruyordu. Elektrikler gelince geri getiriyordu. Şebnem, dedesinin yokluğunda bu elektrik krizinden faydalanarak mumları iki katı fiyatına satmaya karar verdi. İki de mum yakarak ilgi yakalamaya çalıştı. Ancak kimse mum almadı ve dedesi yine ona kızdı.

Şebnem bir gün müşteri memnuniyetine önem vermek için bütün kapaklı gıdaların içine 'Afiyet olsun.' yazdı. Müşteriler dedesine şikayette bulundu. Bunlar açılmış, dediler. Dedesi kızdı.

Köylerine zengin bir aile ziyarete geldi. Anne-oğul indiler arabadan ve bakkala girdiler. Çocuk ne istese, annesi, "Olmaz oğlum bunlar sağlıksız. Ben sana evde aynısını yaparım." diyordu. Sonunda bi şey alamadan çıktılar. Bunun üzerine düşündü Şebnem. Günümüzde organik adı altında satılan şeyleri Şebnem de komşularına yaptırarak bakkalda satabilirdi. Hemen işe koyuldu ve sanki komşular birbirinden istiyormuş gibi bakkalda satacağından bahsetmeden, turşu, tarhana aldı. Halasına kurabiye bile yaptırdı. Köşesini hazırladı. Dedesi gelip görene kadar her şey mükemmel gitti. Ancak dedesi yine baltaladı planlarını. O iş de suya düştü.

Bütün bu yaramazlıklarına rağmen çok iyi yürekliydi küçük Şebnem. O zamanlar telefon kulübesinde asker sevgilisiyle konuşan bir kıza yarı fiyatına jeton verirdi. Kavga ettiklerini görünce de iki katına satardı. Köyde fakir birine kalıp kalıp peynir ve zeytin verirdi. Tüm bunları köyün zengin amcasının hesabına yazmasa dedesi kızmayacaktı aslında.

Hasta teyzelere ilaç bile verirdi. Bir gün yaşlı bir nine bakkala gelir ve ağrı kesici almak ister fakat ağrı kesici yoktur. Küçük kız artık o günden sonra gelen müşterilere evden arakladığı ilaçları ağrı kesici diye satmaktadır. Sağlık ocağına gitmeye üşenen teyzeler müdavimi olmuşlardı. Kısa bir süre sonra köy halkı bu ilaç için doktora gitmek yerine bakkala gelir ve bu durumu öğrene doktor bakkalın yolunu tutar. Bakkala gelen doktor küçük kızdan bir ağrı kesici ister, küçük kızda gelen kişinin doktor olduğunu bilmeden ağrı kesiciyi verir. Dedesi de oradadır. Yakayı yine ele verir. Dedesi onu azarlar. Doktor bi kenara çekip konuşur. "Oku doktor ol. Reçete yaz." der.

Şebnem, "Yazar olacağım." dedi. İnanmadılar.

Şu an iki çocuk annesi bir yazar o.

3 yorum:

  1. Çok güzelmiş özet sayesinde 100 aldım

    YanıtlaSil
  2. çok güzel bir kitap şermin ablaya çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. hoca aklınızda tutun a4 kagıdına oyle yazın dedı nası bu kadar seyı aklımda tutucam

    YanıtlaSil