27 Eylül 2020 Pazar

11. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - II. Ünite Öğretici Metinler Biyografi (Hayat Hikayesi), Gezi Yazısı (Seyahatname), Söyleşi (Sohbet)

II. Ünite Öğretici Metinler Günlük

4. Biyografi (Hayat Hikayesi) :

Çeşitli bilim dalları ile güzel sanatlar ve spor alanlarında ün yapmış bir kişinin hayatının derlenip toparlanması ve sonunda yazıya geçirilmesidir. 

Biyografilerin yazılmasındaki amaç; tanınmış, yararlı olmuş kişilerin çektikleri sıkıntıları, karşılaştıkları güçlükleri nasıl yendikleri, başarıya nasıl ulaştıklarını anlatmaktır. Bu şekilde, okuyucuların "kıssadan hisse çıkarmaları" sağlanır; sabırlı, düzenli ve plânlı çalışmanın başarıya olan katkısı verilmek istenir. 

Biyografiler; sanata, edebiyata, tarihe ışık tutarlar. Anma ve kutlama günlerinde, sanat gecelerinde bu tür yazılardan yararlanılır. Ayrıca, biyografiler; belli bir dönemin olaylarını, toplumun yapısını ve sanatını da belgeler niteliktedir. 

Biyografiye, eski edebiyatımızda "Tercüme-i Hâl" (Hâl Tercümesi) denirdi. Divan edebiyatındaki "Şuara Tezkireleri", sadece şairlerin özelliklerini veren biyografi niteliğindeki eserlerdir. Biyografiler açık, sade bir dille, tarafsız bir görüşle yazılmalıdır. 

Biyografi türleri şunlardır: 
Otobiyografi: Yazarın kendisi tarafından yazılmış biyografiye denir. Kendi hayatını yazan kişi, doğumundan otobiyografisini yazdığı döneme kadar geçirdiği safhaları anlatır. 

Otobiyografik roman: Kişinin kendi hayatını roman şeklinde yazmasıdır. Biyografik roman: Ünlü kişilerin hayatlarını konu edinen romandır. Mehmet Süreyyâ'nın "Sicil-i Osmânî"si, Çeşitli kişiler tarafından kaleme alınmış "Şuarâ tezkireleri", Şevket Süreyyâ AYDEMİR'in "Tek Adam" ve "İkinci Adam"ı biyografik eserlere örnektir. 

NOT: Biyografi türüyle benzerlik gösteren eserlere Divan edebiyatında “tezkire” denir. 

Türk edebiyatında ilk biyografi örneğini (tezkire) Ali Şir Nevai 16. Yüzyılda “Mecalis’n- Nefais” adlı eseriyle vermiştir. 

5. Gezi Yazısı (Seyahatname) :

Yazarların yurt içinde ya da yurt dışında yaptıkları gezilerde, gördüklerini anlattıkları edebî eserlerin ortak adıdır. 

Bu eserlerde yazarlar; gezip gördükleri yerlerdeki insanların bütününün ya da belli bir kesiminin yaşayışını, gelenek ve göreneklerini, dikkatlerini çeken ve okuyucuların da ilgi duyacaklarına inandıkları özelliklerini anlatmaya çalışırlar. 

Gezi yazılarında ilginç bir anlatım vardır. Yazılarda anlatım, yeri gelir hikâyeye dayanır; yeri gelir bir portre çizilir, tasvir yapılır. Konuşmalar da bulunabilir. Yani anlatım, yer yer değişiklikler gösterir. 

Gezi; hayale değil, yazarının gözlemine ve doğru olarak duyduklarına dayandığı için tarih, coğrafya, toplum bilim, hukuk vb. bilim dallarına kaynaklık eder. 

Gezi; gazete ve dergilerde yayımlanacak ölçüde yazılabileceği gibi, kitap hâlinde de yazılabilir. Gezi türü, edebiyatımızda yeni değildir. Divan edebiyatı zamanından beri "Seyahatname" adı altında türlü eserler bulunmaktadır. Bazı sefaretnameler ile tarihî, coğrafî konularda yazılmış pek çok eser, bütünü ile olmasa da gezi yazısı özelliği gösteren bölümler taşırlar. 

Türk edebiyatında gezi türünde kaleme alınmış en büyük eser, Evliya Çelebi'nin (1611-1685) on cilt olarak yazdığı Seyahatname'dir. Evliya Çelebi, bu eserinde gezip gördüğü memleketlerin tarihi, insanları, âdetleri, yaşayış tarzları ve her türlü özellikleri hakkında geniş ölçüde bilgi vermiştir. 

Ayrıca, Seydi Ali Reis'in Mir'âtü'l-Memâlik (Ülkelerden Manzaralar), İzzet Molla'nın Mihnet Keşan adlı eserlerini, Tanzimat'tan önceki dönemde yazılmış gezi eserleri (seyahatnameler) arasında sayabiliriz. 

Gezi yazısı yazarken şu özelliklere dikkat etmek gerekir: 
1- Gezilen yerlerin, hiç bir yere benzemeyen özelliklerini dile getirmek. 
2- Gezilen yerlerde yaşayan insanların kültürel özelliklerini (ırk, dil, hayat tarzı, folklorik özellikleri vb.) belirtmek. 
3- Gezilen yerlerin tarihî, mimarî ve uygarlık özelliklerini belirtmek. 
4- Gezilen yerlerin teknolojik ve ekonomik alandaki gelişmelerini belirtmek. 

NOT: 
1- Anılarda amaç yazarın yaşamındaki ilgi çekici olayları anlatmasıdır, 
2- Gezi yazılarında ise amaç gezilip görülen yerleri okuyucuya tanıtmaktır. 
3- Üslup olarak hem anı hem de gezi yazıları açık, sade, anlaşılır, içten bir anlatım vardır. 
4- Gezi yazılarında gözlem önemli bir unsurdur. Anılarda ise yazarın kendi yaşamına dair izlenimleri önemlidir. 
5- Her iki türde de dil göndergesel işlevde kullanılır. 
6- Her iki türde de öyküleyici, betimleyici, açıklayıcı anlatım türleri kullanılır. 

6. Söyleşi (Sohbet) :

Söyleşi anlamındaki Arapçadan dilimize geçmiş olan sohbet kelimesi, iki anlam içerir: 
1. Arkadaşlık, yârenlik; 
2. Konuşma, görüşme, birlikte oturup söyleşme. 

Makalelerin bir konuşma havası içinde daha senli benli olarak yazılan tarzına Söyleşi (Sohbet) denir. 

1- Gazete ve dergi yazılarındandır. 
2- Bu tür yazılarda, samimiyet esastır. 
3- Yazar, düşüncelerini muhakkak kabul ettirmek için okuyucularını zorlamaz. 
4- O, daha çok kendi kişisel düşüncelerini ileri sürer. 
5- Söyleşilerde, küçük fıkralar ve anılar da malzeme olarak kullanılır. 
6- Herkesi ilgilendiren konular işlenir 
7- Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir. 
8- İçtenlik, samimilik, doğallık sohbetin özelliklerindendir. 
9- Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir. 

Söyleşi türünün genel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: 
1-  Kompozisyon türü olarak söyleşi; makale plânıyla, fakat bir karşılıklı konuşma havası içinde yazılan yazılardır. 
2- Söyleşiler, genellikle günlük sanat olaylarını konu olarak ele alır. 
3-  Gazete ve dergi yazılarındandır. 
4- Yazarın, okuyucu ile bir sohbet havası içinde senli benli konuştuğu yazı türüdür. 
5- Yazar, düşüncelerinin doğruluğunda ısrar edici olmaz. 
6- Söyleşide, daha çok yazarın kişisel düşünceleri ağırlık kazanır. 
7- Söyleşilerin en önemli özelliği, yazarın samimi, içten bir ifade tarzını ortaya koymasıdır. 
8- Ayrıca, bu tür yazılarda anılar, fıkralar ve çeşitli güncel olaylar verilerek yazarın duygu ve düşünceleri desteklenebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder